Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

"VEHHABİLER’IN OSMANLI İMPARATORLUĞU’NA KARŞI AYAKLANMASI

M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bak arapçada benden daha bilgiliymişsin ki dediklerimi tasdik ettin.

Burda isaret ettigim nokta kelimenin lügavi boyutudur. Manevi boyutu ise yukarda yazdigim gibidir. Yani senin sacmaliklarindan tasdik ettigim birsey yok. Bir daha ki sefere elestirirken adaletle elestir. Ve kimi nasil elestirdigine de bak ve elestirmeden önce iyi tahkik et ve iyi düsün.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Burda isaret ettigim nokta kelimenin lügavi boyutudur. Manevi boyutu ise yukarda yazdigim gibidir. Yani senin sacmaliklarindan tasdik ettigim birsey yok. Bir daha ki sefere elestirirken adaletle elestir. Ve kimi nasil elestirdigine de bak ve elestirmeden önce iyi tahkik et ve iyi düsün.

Osmanlı devletini küfür olarak görmekle osmanlı devletinin küfrü arasındaki fark o kadar büyük mü ki lugavi izaha gerek duydun. Darul harb olarak gördüklerini yazmamışsın ama. Oda var unutma.
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Osmanlı devletini küfür olarak görmekle osmanlı devletinin küfrü arasındaki fark o kadar büyük mü ki lugavi izaha gerek duydun. Darul harb olarak gördüklerini yazmamışsın ama. Oda var unutma.

Tercümedeki hata cok büyük evet. Bir seyi küfür olarak görmek ile, o seyin küfrünü görmek arasinda cok büyük bir fark vardir. Bu suna benzer: "SAKALLI'yi küfür olarak görüyorlardi." Oysaki dogrusu "SAKALLI'nin küfrünü görüyorlardi". Burdaki "görüyorladi", o dönemde yasadiklari icin "sahid oluyorlardi", "sahid oldular demek". Onun icin senin tercüme seklin ve dogrusu arasinda cok büyük bir fark var, evet.

Ben neden yaziyim? Sen yazmissin Daru-l Harb olarak gördüklerini.

Sonuc olarak: "Osmanli devletinin küfrü" ibaresi arapcada bir kullanis seklidir. Bundan murâd, yukarda belirttigim gibi, Osmanli devletini idare eden, ayakta tutan kisiler ve o devlet'te halk ve yöneticiler tarafindan baslica islenen itikadi, ameli ve fiili küfür ve sirkler.

"Osmanli devletinin küfrü" kavramini, SAKALLI gibi anlamak, zorlama ve sacmalamanin bir sonucudur.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Tamam kardeşim o tercüme konuda haklısın ben bir tercüme hatası yaptım 'osmanlı devletini küfür olarak görüyorlardı' diyerek. Peki sen Osmanlı devletine darul harb demediklerini hala savunuyormusun? Necd davetçilerinin Osmanlı devletini darul harb olarak gördükleri aşağıdaki yazından çok rahat anlaşılıyor.
bak son faslda ne diyor:
يتضح مما سبق أن أئمة الدعوة كانوا يرون كفر الدولة العثمانية وأنها دار حرب،
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Tamam kardeşim o tercüme konuda haklısın ben bir tercüme hatası yaptım 'osmanlı devletini küfür olarak görüyorlardı' diyerek. Peki sen Osmanlı devletine darul harb demediklerini hala savunuyormusun? Necd davetçilerinin Osmanlı devletini darul harb olarak gördükleri aşağıdaki yazından çok rahat anlaşılıyor.
bak son faslda ne diyor:
يتضح مما سبق أن أئمة الدعوة كانوا يرون كفر الدولة العثمانية وأنها دار حرب،

Ben nerde Osmanli devletine daru-l harb demediklerini iddia ettim ki? Bunu nerde inkar etmisim? Alinti ile ispatla insaAllah.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ben neden yaziyim? Sen yazmissin Daru-l Harb olarak gördüklerini.

Sonuc olarak: "Osmanli devletinin küfrü" ibaresi arapcada bir kullanis seklidir. Bundan murâd, yukarda belirttigim gibi, Osmanli devletini idare eden, ayakta tutan kisiler ve o devlet'te halk ve yöneticiler tarafindan baslica islenen itikadi, ameli ve fiili küfür ve sirkler.

"Osmanli devletinin küfrü" kavramini, SAKALLI gibi anlamak, zorlama ve sacmalamanin bir sonucudur.

Altını işaretlediğim ibare.
 
Mukim Çevrimdışı

Mukim

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ve bu ..

Allah SvTواسأل القرية "Ve köye sor!" diyor. Senin mantigina göre Allah SvT sacma bir söz söylemis oldu (hasa). Zira senin mantigina göre köy cansiz oldugu icin kendisine soru sorulmaz.

Elestirmek istiyorsan elestir. Ama elestirirken adaleti elden birakma. Yoksa böyle sacmalarsin.

Burda elbette "Osmanli devletinin küfrü" ifadesi ile, o devleti idare eden, ayakta tutan insanlar, akidevi, fiili ve kavli küfürleri/sirkleri kastediliyor. Ve alinti yaptigin yerde bu acik bir sekilde anlasiliyor. Zira deniliyor ki: ما هم عليه من الشرك "... hangi sirk üzere bulunduklarini, ..." Yani? Yani, "Osmanlilarin hangi sirk üzere bulunduklarini, ..."

Allah SvT "Ve köye sor!" diyor, ve lakin, bundan murâd "Ve köy ahâlisine sor!"dur.

Allah SvT bize hidayet ve ihlas versin. Amin.


Açıkça söylemedin fakat devletten ziyade yöneticileri tekfir ettiler dedin halbuki bunlar 'devletide' tekfir ettiler.
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ve bu ..

Açıkça söylemedin fakat devletten ziyade yöneticileri tekfir ettiler dedin halbuki bunlar 'devletide' tekfir ettiler.

Dikkatlice okursan ben herhangi birseyi red veya inkar etmedim. Ben "Osmanli devletinin küfrü" ifadesini acikladim. Yoksa "Osmanli devletini daru-l harb veya daru-l kufr olarak görmüyorlardi" demedim.
 
Kozsoy Çevrimdışı

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Osmanlı Devleti küfür devletimiymiş ?E zaten dünya da düzmüş .... yaklaşık bi 500-600 sene boyunca bütün dünyayı müslümanı yahudisi hindusu bilmemnesini müslümanız diye kandırmışlar ya bravo ! Netekim illumnatiye pabucu ters giydirmiş bunlar !
 
K Çevrimdışı

Khaled21

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Taliban'ın tohumlarını Osmanlı attı
Asırlardır Batılı güçlerin nüfuz mücadelesine sahne olan Pakistan ve Afganistan bölgesinde mücadele eden Taliban'ın ilk tohumlarının Osmanlılarca atıldığı öne sürüldü.

Pakistan uzmanı Turan Kışlakçı, TIMETURK'te Pakistan ve Afganistan üzerine kaleme aldığı son yazısında çok çarpıcı tespitlerde bulunurken, şimdiye kadar hiç bilinmeyen bir tarihi gerçeği belgeleriyle gözler önüne serdi.

Yüzyıllardır Batılı güçlerin nüfuz mücadelesine sahne olduğunu belirten Kışlakçı, Pakistan ve Afganistan'da oynanan son oyunlara dikkat çekiyor.

Kışlakçı, dünya basının da sık sık gündeme gelen Pakistan'ın Svat bölgesiyle ilgili Hindu tarihçilerin aktardığı şu çok çarpıcı gerçeği aktarıyor: "Bölge insanı geçmişten bugüne tarihçiler tarafından hiddetli, şiddetli, şeci, cesur ve mutaassıp olarak tasvir edilmiştir. Yani dün ne idiyseler bugün de öyleler. Hatta Hindu tarihçileri, bölge halkının İslam dinini benimsemeden önce Budist iken de aynı celalli yapıya sahip olduklarını kaydeder."

Svat vadisinin en önemli özelliklerinden birisinin bölgeye şimdiye dek hiçbir yabancı gücün girişine izin verilmediğini öne süren Kışlakçı, İngiliz ve Rus orduları bölgeye birçok kez yıkıcı saldırılar düzenlemesine rağmen giremediklerini, İngilizlerin 18. ve 19. yüzyılda bölgeye birkaç girmeye çalışmışsalar da hep başarısız olduklarını belirtiyor.

Yazının en dikkat çekici bölüm ise Osmanlı döneminde bölgede yaşanan durum. Öyle ki aradan bir asır geçmesine rağmen hala bölgede hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor.

Yazar, bugün Taliban'ın çıktığı bölgede İngilizlere karşı ilk ayaklanmayı yaptıranın Osmanlı tarafından Teşkilat-ı Mahsusa adına bölgeye gönderilen ajanlar olduğunu öne sürüyor.

Bu ajanlar bir taraftan gerilla ve sabotaj faaliyetlerinde bulunurken diğer taraftan da propaganda çalışmalarını yürüttüklerini yazan Kışlakçı, İstanbul'da neşrolunan Pan-İslamist “Cihân-ı İslam” gazetesinde Enver Paşa'nın, Hint milliyetçiliğine ve her inançtan Hintlilere yönelik olan, Hindistan'ın kurtuluşunu amaçlayan ve kendilerini İngilizlere karşı ayaklanmaya teşvik eden davetinin metnide yayınlıyor.

Yazara göre Osmanlı bununla da kalmamış, bu planın tahakkuku için Osmanlı-Alman heyeti ve sempatizanları “Cundullah” (Allah'ın Ordusu) adında bir grup teşkil etmişler.

Şirvanlı Ahmed Hamdi Efendi'nin Sultan II. Abdülhamid tarafından kabile bölgesine Şehbender (Konsolos) olarak gönderildiğini belirten Kışlakçı yazısında, dönüş sonrası kaleme aldığı “Hindistan, Svat ve Afganistan Seyâhatnâmesi” adlı kitaptan bölge hakkında önemli bilgilere yer veriyor.

Pakistan'da uzun yıllar yaşayan Turan Kışlakçı, yazısının sonunda Osmanlı'nın, bugün Taliban'ın çıktığı bölgedeki medreselere maddi ve manevi yardımların yanı sıra İstanbul'daki kütüphanelerden birçok kitap gönderdiğini öne sürüyor. Kışlakçı, Pakistan'daki medreselerde bugün hâlâ Osmanlı döneminde gönderilen kitap tabedilerek okutulmaya devam ettiğini belirtiyor.

İşte Turan KIşlakçı'nın o Yazısı!

Osmanlı, Taliban’ı niçin destekledi?
[email protected]

Batının propagandası bu kez Pakistan üzerinde işliyor. Ötekileştir, şeytanlaştır ardından katlet. Sonra tüm dünya, barbarları(!) temizlediğin için sana alkış tutsun. İşte, emperyalist güçlerin asırlardır uygulaya geldiği taktik. Her ne kadar bu oyunun farkında olduğumuzu gösteriyorsak da, mazur görün ama aynı zokayı hep yutuyoruz… Hafızası nisyan ile malül olan hazreti insan “Tarih tekerrürden ibarettir” demiyor mu?

Son oyun ise şu, Pakistan'da İslam devrimi yaklaşıyormuş, radikal gruplar ülkenin nükleer silahlarını ele geçirecekmiş, kız okulları yakılıyormuş, insanlar taşlanıyormuş ve bölgede istisnasız her insan silah taşıyormuş… Blaa.. blaa…blaa yani!!! Fazla geriye gitmeye gerek yok, hani ABD eski Dışişleri Bakanı Colin Powell, BM Güvenlik konseyinde Irak savaşı öncesi Saddam'ın elinde onlarca nükleer silah olduğunu iddia etmiş ve koca ekrandan tüm dünyaya bakın işte silahlar demişti ya… İşte, o oyunun başka versiyonu bu…

Pakistan titrinde İslam Cumhuriyeti ibaresi geçen dünyadaki 5 ülkeden biri. Nükleer güce sahip olan ordusu koca Hindistan'a meydan okuyacak ancak sözde radikal gruplarla mücadele edemeyecek. Kız okullarının kapatılması ve yakılması da her ne hikmetse 2001 yılından sonra ayyuka çıkıyor.

Artık herkesin malumu, bölgede askerleri bulunan ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda ve taşeron orduların hedefi ne Taliban ne de El Kaide… Hedef, Orta Asya'nın zengin doğalgaz, petrol, eroin, yakut gibi değerli madenler ve stratejik geçiş hatları. Bunun yanı sıra Çin, Hindistan, Rusya ve batılı güçlerin bölgedeki nüfuz mücadelesi. Afganistan bu kurtlar arasında tamamen bölüşülmüş durumda. Bölgede ordusu bulunan her ülke, kendi payının kavgasını veriyor. Hani bazen televizyonlarda ABD ve Alman veya Hollanda ve Fransız askerleri arasında “Dost ateşi”nden şu öldü bu öldü deniliyor ya, onlar dost değil bilakis “kazık ateşi”. Hikâyeyi bilirsiniz, dostlar hazine aramaya çıkar, hazineyi bulurlar ancak herkes ona sahip olmak ister. Böylece herkes birbirinin kuyusunu kazmaya çalışır…

Neyse konumuz bunlar değil. Biz Pakistan'da yaşananlara biraz ışık tutmaya çalışalım…

Bugün dünya basının da sık sık gündeme getirdiği Pakistan'ın Svat bölgesi tarihi öneme sahip bölgelerden biridir. Milad'dan önceden tâ bugüne kadar hep özerkliğini korumuş ender bir yerdir. Bölge insanı geçmişten bugüne tarihçiler tarafından hiddetli, şiddetli, şeci, cesur ve mutaassıp olarak tasvir edilmiştir. Yani dün ne idiyseler bugün de öyleler. Hatta Hindu tarihçileri, bölge halkının İslam dinini benimsemeden önce Budist iken de aynı celalli yapıya sahip olduklarını kaydeder.

Svat bölgesi, Başkent İslamabad'a 120 km uzaklıkta Pakistan'ın en önemli turistik yerlerindedir. Himalaya uzanan Hindukuş dağları silsilesi bu engin coğrafyada yol almaktadır. Dağları, yeşillikleri, çam ormanları, nehirleri ve ovaları ile meşhur bir bölgedir. Pakistanlılar coğrafi yapısı itibariyle burayı İsveç'e benzetirler. Bölge kadim dönemden bugüne özerk yapısını hep korumuştur. Pakistan 1948 yılında kurulduğunda dahi buranın özerk yapısına asla dokunulmamıştır. 1970'de Svat eyaleti yine Peştunların yoğunlukta olduğu Pakistan'ın Serhat eyaletine dâhil edilmiştir. Kabilelerin hâkim olduğu Svat vadisi, özerk yapısı itibariyle bugüne dek bölgede şer'i kanunları uygulaya gelmiştir.


Dört bölgeden oluşan Svat vadisi genelinde 525 medrese bulunmaktadır. Bu medreselerde 700 bin kız ve erkek talebe okumaktadır. ABD saldırıları sonrası bu medreselerden 200'ü kapanmıştır. Pakistanlı uzmanlar, şimdiye dek bölgede Taliban tarafından hiçbir kız medresesinin yakılmadığını ikrar ediyorlar. Ancak 2001 yılından sonra ne zamanki Amerikalılar bölgeye saldırı düzenlemeye başladı gizli bir el, kız medreselerini yakmaya başlamış. Pakistanlı ve Afganistanlı yetkililer biz bunların kim olduğunu biliyoruz ama “söylemeyiz” diye kekeliyorlar… Yani bu yetkililer bize konuşmadığımız zamanlar, zeki olun bizi “anlamaya” çalışın demeye getiriyorlar… Biz de anlamış gibi yapıp kafa sallayalım!..

Svat vadisinin en önemli özelliklerinden birisi bölgeye şimdiye dek hiçbir yabancı gücün girişine izin verilmemesidir. İngiliz ve Rus orduları bölgeye birçok kez yıkıcı saldırılar düzenlemesine rağmen girememişlerdir. Huyundan mıdır, yoksa suyundan mıdır bölge insanı yabancıları hele arazilerine destursuz silahla girmeye çalışanları hiç affetmiyor. İngilizler 18. ve 19. yüzyılda bölgeye birkaç girmeye çalışmışsalar da hep başarısız olmuşlardır.

1895-1897 yılları arasında Hindistan'ın kuzeybatı Serhat Eyaleti'nde yaşayan kabileler İngilizler'e karşı ayaklanmış. Bölgede yapılan idarî değişikliklere tepki olarak ortaya çıkan bu ayaklanma, İngilizleri oldukça zor durumda bırakmış ve bastırmak için onbinlerce askerin katıldığı bir seri büyük harekâtlar düzenlenmişler. Dönemin en ağır silahlarını kullanan İngilizler, yaptıkları büyük tahribata rağmen yine de bölgeye girememişlerdir.

OSMANLI'NIN BÖLGEYE GÖNDERDİĞİ GİZLİ ŞEHBENDERLER

İngilizler, bugün Pakistan ve Afganistan arasındaki kabile bölgesi olarak adlandırılan yerde geçmişte meydana gelen hemen hemen her karışıklıktan Osmanlıları sorumlu tutmuşlardır. Hatta bundan dolayı Osmanlı devletinin bölgedeki şehbenderlerle (konsoloslorlar) yapacağı tüm haberleşmeleri Londra yoluyla yapmasını istemişlerdir. Osmanlı gazetelerinden Sabah ve Malûmat'ın bölgeye girişi yasaklanmıştır. Osmanlı şehbenderleri hakkındaki rahatsızlık resmen Bâbıâli'ye bildirilmiş ve bazılarının bir daha bölgeye gelişine izin verilmeyeceği söylenmiştir.

İngilizler, kabile bölgelerinden Osmanlı şehbenderliğinin açılmasına hiçbir zaman izin vermemiştir. Onun için Svat ve Veziristan'a yani bugün kabilelerin yoğunlukta olduğu Serhat eyaletine gönderilen şehbenderler genelde buraya gizli gitmişlerdir. Bölgeye Ağa Kubalı Muhammed, Hacı Habib, Ahmed Hamdi Efendi, Hüseyin Hasib Efendi, Hüseyin Kâmil Efendi ve Halil Halidi gibi önemli simalar gönderilmiştir. Osmanlı ilk kez bu kıtaya resmen 1849 yılında şehbender göndermiştir.

1896 yılında bölgeye giden Hüseyin Kâmil Efendi bölgeye yaptığı son derece gizli seyahatinin asıl gayesinin o sıralarda İngilizleri bir hayli sıkıntıya düşüren Afganistan sınırındaki kabilelerin ayaklanmaları hakkında sağlıklı bilgiler elde etmek ve Cuma namazlarında padişahın isminin zikredilmesinin yasaklandığı şeklindeki haberleri tahkik etmek olduğunu yazar.

KABİLELERİ, İNGİLİZLERE KARŞI KİMLER SİLAHLANDIRDI?

1914 yılında Türk-Alman ittifakı, Pan-İslam hareketinin tahakkuku ve Hindistan'ın İngiliz emperyalizminden kurtarılması için Svat ve Veziristan'a Teşkilat-ı Mahsusa adına ajanlar göndermiştir. Bu ajanlar bir taraftan gerilla ve sabotaj faaliyetlerinde bulunurken diğer taraftan da propaganda çalışmalarını yürütmüşlerdir. İstanbul'da neşrolunan Pan-İslamist “Cihân-ı İslam” gazetesinde Enver Paşa'nın, Hint milliyetçiliğine ve her inançtan Hintlilere yönelik olan, Hindistan'ın kurtuluşunu amaçlayan ve kendilerini İngilizlere karşı ayaklanmaya teşvik eden davetinin metni şöyledir:

“Hindistan'da gadr (isyan) ilanının zamanıdır. İngilizlerin dükkânları talan edilmeli, silahlarına el konulmalı ve onlar bu silahlarla öldürülmelidir. Hintlilerin sayısı 320 milyondur. İngilizler ise yalnızca 200.000'dir. Onlar katledilmelidirler. Orduları yoktur. Süveyş Kanalı bir süre sonra Türkler tarafından kapatılacaktır. Ülkesini ve doğduğu toprakları kurtarmak için ölen kişi sonsuza dek yaşayacaktır. Hindular ve Müslümanlar, sizler hem ordunun askerlerisiniz ve hem de kardeşsiniz ve bu aşağılık İngilizler sizin düşmanınızdır. Cihad ilan ederek gazi olmalısınız ve kardeşlerinizle birleşerek İngilizleri öldürmeli ve Hindistan'ı kurtarmalısınız.”

Bu çağrılardan sonra bölgeye Urduca ve Farsça mektuplar ve mesajlar gönderilmiş ve Müslüman kabilelerin Hindularla birlikte İngilizlere karşı ayaklanması teşvik edilmiştir. Ayrıca bu planın tahakkuku için Osmanlı-Alman heyeti ve sempatizanları “Cundullah” (Allah'ın Ordusu) adında bir grup teşkil etmişlerdir. Hedef ise yine bugünkü Pakistan ve Afganistan sınırındaki kabileleri İngilizlere karşı ayaklandırmaktır. Ordunun başına ise Mevlevi Ubeydullah getirilmiştir.

Ne ilginç değil mi? Bugünkü olaylar geçmişle nasıl benzerlikler arzediyor.

SVAT VADİSİ'NDE BİR OSMANLI ŞEHBENDERİ

Sultan II. Abdülhamid tarafından kabile bölgesine Şehbender (Konsolos) olarak gönderilen Şirvanlı Ahmed Hamdi Efendi dönüş sonrası kaleme aldığı “Hindistan, Svat ve Afganistan Seyâhatnâmesi” adlı kitabı bölge hakkında önemli bilgiler ihtiva etmektedir. Ahmed Hamdi Efendi 1877 yılında gittiği Peşâver bölgesinden kabile bölgelerine gitmiş orada Svat ahundu ve Müslüman kabile emirleri ile görüşmüştür.

Şehbender Ahmed Hamdi Efendi, bugün Pakistan'da tartışmaların odak noktasını oluşturan Svat bölgesi ve oradaki kabileler hakkında şunları not düşmüştür: “Svat meşhûdât-ı tabîiye itibariyle görebileceğiniz nadir misk râyihalı bir kıt'adır. Svat kıt'asını ihâta eden Hindi-kuş silsile-i cibâli şuabâtında yüksek dağlarla çemen-zâr ve ezhâr-ı gûnâ-gûn ile mestûr olan sath-î mâillerinde âlâ inek ve keçi ve at ve mandaların yavruları ile berâber kemâl-i şevk ve şetâretle koşuşmalarını ve yatıp yuvarlanmalarını ve mecrâlarını dolaşarak imtidâd-ı mecrâsı dâiresinde bulunan arâzîyi saky ü irvâ eyledikten sonra bakıyyesi âguş-u mâderî mesâbesinden olan mesâbları can atan ırmaklarının iniltilerini dinlemekten ibâret olacağından şüphe yoktur. Şu husus da nazar-ı itibara alınmalıdır ki, sinîn-i vefîredenberi Svatlılar İngilizlerle dâimâ muhârib ve mücâhid bir sûrette bulunarak yek-diğerinden âhere bir kuş bile uçurtmazlar.”

Bölge halkının hiddetli, şiddetli, şeci, cesûr ve mutaassıp tavırları Osmanlı şehbenderinin dikkatini celbeder. Bölge insanının hep silahlı gezdiğini kaydeden Şehbender Hamdi Efendi berât gecesinin, tüfenk ve fişenklerle kutlandığını belirtir. Şehbender Hamdi Efendi bölge halkını şöyle tasvir eder; “Svat ehâlîsi bir gûnâ tekâlîf-i mîrîye ile mükellef olmayıp zirâatden mâadâ bir işleri yoktur. Zirâat işlerinden fâriğ olduktan sonra da, köylerde rekz olunan sancakların etrâfında müsellâh ettiğimiz âdemlerin üzerlerinde mâî bezden birer gömlek ile birer don olup, ayaklarına çorapsız yemeni veyâ nalın giymiş, fakat başına kocaman bir sarık sardığı gibi, bu sarığın ucunda sallanan taylasanı omuzları üzerine salıvermiş olarak gezerler. Bunların ayaklarındaki nalınlardan ba'zısı gayet süslü olup, tasma üzerine elvân ipekle nakış işlenmişlerinden İngilizler bile Londra'ya hediye olarak gönderirler. Havaânîn takımı, ayaklarına ince çorapla sivri burunlu yemeni giyerler. Bunların ale-l umûm libâsları hafif olup, elbiselerinin üzerine ba'zen ince beyâz maşlah giyerler, fakat nerede bulunurlarsa bulunsunlar, silâhsız olmazlar. Her hanın maiyetinden yayan veya atlı haylice ve silâhlı âdemler bulunur.”

Osmanlı bugün Taliban'ın çıktığı bölgedeki medreselere maddi ve manevi yardımların yanı sıra İstanbul'daki kütüphanelerden birçok kitap göndermiştir. Pakistan'daki medreselerde bugün hâlâ Osmanlı döneminde gönderilen kitap tabedilerek okutulmaya devam ediyor.

1914 yılında Afgan Emiri Habibullah, İngilizlere Pathan ya da diğer adlarıyla Peştun kabileler hakkında şu nasihatte bulunacaktır; “Halkım savaşçı ve mutaassıptır. Zor zap edilir. Sınır üzerindeki Afgan oymaklarıyla elden geldiği kadar iyi geçinin, gerekmediği sürece sınır boylarından yaşayan kabileler üzerine herhangi bir askeri harekâtta bulunmayın ve en azından o bölgede sertlik taraftarı bir generali görevlendirmeyin.”
Hani aradan bir asır geçmesine rağmen benzeri nasihati biz de Amerikalılara bulunuyoruz. Ne siz bölgeye girmeye çalışın ne de zavallı Pakistan ordusunu buna zorlayın ki Pakistan ordusu 2001 yılından beri kabile bölgelerine girmek istemediğini ve bunun kendisine zarar vereceğini onlarca kez zaten ibraz etti. Tarih ibret alınsın için vardır. Umarım ibret alan olur…

KAYNAK:TİME TÜRK
 
K Çevrimdışı

Khaled21

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Sitede Zevahirininde görüşü var:

https://www.islam-tr.org/yeni-selef...rijinal-sapiklara-seyh-zevahiriden-tokat.html

Bide bunu buldum Zevahiri demiş:

Zevahiri, İbn-i Teymiye ve Muhammed bin Abdulvehhab’ın Eşari ve Maturidiler arasındaki ihtilaflara bakışına dair bir soruya şöyle cevap veriyor: “Biz İbn-i Teymiye’nin ve İbn-i Abdulvvehab’ın –bütün ilmi kudretlerine rağmen- taklitçisi değiliz. Bilakis biz delile tabiyiz. Eşariler ve Maturudiler İslam’ın ve Müslümanların müdafaası hususunda hizmetlerin en büyüğünü yapmışlardır.”
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
tamamen reddedilip atılacak bir şey değil gibi geliyor bana osmanlı, en doğrusunu Allah bilir.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
...Devam edelim bu tür konulara belki bize hayrı dokunur kendimize iş çıkarmamıza ne gerek var ben bilmiyorum demek çok mu zor, ben osmanlı hakkında yakinen bir şey bilmiyorum demek, ne hayır konuşmak ne de şer... Ben araştırma niyetinde değilim ve bilmek de istemiyorum ecdad falan diye de övmeme gerek yok övmeyeceğim... Allah beni neden osmanlı hakkında araştırmadın diye soracak da değil kafirler fitne çıkarmak için her türlü yolu deniyor zaten bu konuları gündeme getirip de dallandırıp budaklandırmanın ne faydası var hele bir diğer sorunlarımızı halledelim osmanlıya da geliriz inşaALLAH
 
K Çevrimdışı

Khaled21

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Osmanlı meselesinden dolayı çok sorun çıkıyor akhi neden öyle diyorsun
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
akhim bu konuya kendini çokça verenler bid'at ehlinden başka bir şey değildir bana göre... eğer bunu tartışıyorsanız biriyle ve karşıdakinin cehalet damarı tutup da artık cahiliye insanları gibi davranıyorsa zaten ona bir şey anlatamassın şartlanmıştır bir kere onun gözünde osmanlı kusursuzdur...diğer türlü tekfir etmeyenleri de tekfir eden,düşmanlık besleyen kişiler de aynı taifeden olup delil getiriyor olabilirler fakat bu delil bizim için kesinlik arzetmiyor da olabilir yani hala şüphesiz bir şekilde emin olamamışızdır zaten bunu gerçekten yakinen bulabilecekmiyiz gerçekten bu fitne döneminde her şey birbirine karışmış susmak en iyisi akhim bu şekildeki konuları dile getirmek yerine başka alanlara yönelmek bence en iyisidir öncelik tevhid ve islam şeraiti olmalı zaten tevhidden anlamayan adama ne anlatacağız ki

[youtube]MHH6fBuQONs[/youtube]
 
A Çevrimdışı

Abu Isa

Üyeliği İptal Edildi
Banned
D.Bayrak'ın çevirdiği Usame bin Ladin ile ilgili kitapta bu sözlerin geçtiği yeri uzun süre önce okumuştum.
İnsanların karıştırdığı veya bilerek görmezlikten geldiği bir nokta var. Suud Devletinin üç dönemi vardır.
İlk Suudi devleti Muhammed bin Abdulvehhab ve Muhammed bin Suud birlikteliği ile kuruldu.Şirk ve bidatlere karşı mücadele ettiler, tevhid davetini arap yarımadasına yaydılar. Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab 1792'de vefat etti.
Usame bin Ladin'in bahsettiği devlet üçüncü suud devleti ve münafık abdülaziz bin suudtur. İngilizlerle işbirliğine girmiştir ve Necdi davet imamları tarafından da tekfir edilmiştir. Hatta Abdülaziz bin Suud zamanında kendisinin idare ve yönetiminden rahatsız olan kabileler, alimler, davetçiler toplanıp ona isteklerini bildirmişlerdir fakat ona selam vermedikleri gerekçesiyle tekfir edildiğini düşünen Münafık Abdülaziz bin Suud tarafından öldürülmüşlerdir. Günümüzdeki tağutlaşmış suudi devleti, kurulan üçüncü suud devletidir.
Ayrıca Usame'nin Vahhabiler diye bir kelime kullanması mümkün değildir, tevhid davetine düşman olanların iftiralarını buralara taşımayın. Açın röportajın aslını baskısı mevcut olan kitaplardan okuyun.

Ebu Ubeyde'nin yazdığı suud siravunlarının sihirbazları isimli risalede Suud devletinin dönemleri hakkında geniş bilgi alabilirsiniz.
 
M Çevrimdışı

Muhaajir

Üyeliği İptal Edildi
Banned
En büyük sorun. Söyle bir anlayisin hakim olmasi:

"Cihad eden dogru yoldadir. Elestirilmez. Dokunulmazdir. Iyidir."

Demokratlar cihad ederlerse iyiler. Etmezlerse kötüler.

Sufiler cihad ederlerse iyiler. Etmezlerse kötüler.

Ayni sekilde söyle bir anlayista mevcuttu, bu anlayis sahiplerinde:

Demokratik hamas, cihad ederse ve israil ile anlasmazsa, iyiler ve desteklenmeliler ve tekfir etmekten sakinmak lazim.

Ayni demokratik hamas, cihad etmezse ve israil ile anlasirsa, elestirilen, yerilen ve kötü hamas oluyor.

Simdi sormak lazim bu anlayis sahiplerine. Vela, Bera, ne üzerine bina edilir? Dinin asli nedir?

Cihad mi? Yoksa Tevhid mi?

Kafirlere karsi cihad edilsin de, kim nasil cihad ediyorsa etsin anlayisi Islam'da yoktur.

Berâ radıyallahu anh şöyle dedi:
Tepeden tırnağa silâhlı bir adam Nebî sallallahu aleyhi ve sellem'e geldi ve: –Yâ Resûlallah! Sizinle birlikte önce savaşa mı katılayım, yoksa müslüman mı olayım? dedi. Resûl–i Ekrem: –"Önce müslüman ol, sonra savaş" buyurdu. Bunun üzerine adam müslüman oldu, sonra savaştı ve neticede şehit oldu. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: –"Az çalıştı, çok kazandı" buyurdu. (Buhârî, Cihâd 13; Müslim, İmâre 144)

Islam'da, "Önce Cihad!" ve "Sonra Tevhid!" diye bir anlayis yoktur. Herseyden önce. Annenin, bacinin sana haram oldugunu bilmeden önce, Islami - Tevhid'i biliceksin.

"Sufileri, kabirlere tapanlari tekfir ederek ve tevhid konusunu simdi acarak, cephede fitne cikarmayin" anlayisini da bilenler bilir.

"Simdi savas zamani. Isgalciler cekildimi hersey cözülür." anlayisi, isgal bittikten sonra bu sefer birbirlerine silahlari cevirirler, akidede birlik olmadigi icin.

Eger bir saldiriya ugrarsan nefsini, ehlini ve müslümanlari elbette müdafa ediceksin. Ama akidesi tamamen bozuk olan müsrik ve kafirleri, sirf kafirlere karsi savastiklari ve özgürlük mücadelesi verdikleri icin veya hücum cihadi gerceklestirdikleri icin, "Allah yolunda cihad eden kardeslerimiz" deyip, sanki akide birmis gibi, yanyana savasa cikilmaz ve "ne büyük mücahidlerdiler, sende ecdadindan örnek al" denilmez.

Simdi beni bazi seylerle itham edebilirsiniz. Ama Allah SvT herkesin kalbini daha iyi bilir. Bunu unutmayin.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
niye itham edilesin ki akhi


"Sufileri, kabirlere tapanlari tekfir ederek ve tevhid konusunu simdi acarak, cephede fitne cikarmayin" anlayisini da bilenler bilir.
böyle bir anlayış zaten hiç bir zaman kabul görmez caws caws diye ortada dolanıp şirk koşarken sufiler, yanında muvahhid bir müslüman onu susturmadan nasıl kalabilir ki...İlerde dediğin gibi silahların yönü değişir sufi ordusundan islam şeriatı mı tasavvuf şeriatı mı çıkar
 
Üst Ana Sayfa Alt