Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tekfircilerin Ruh Hallerini Biliyor Musunuz? Işte Size Tekfircilerin Ruh Halleri

I Çevrimdışı

ixlamic

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun aleykum facebookta bir tekfirciyi görmüştüm duvarından kimdir necidir diye bakmak istedim. Ve diğer tekfircilerle olan dioloğuna şahid oldum.

Asla yorum yapmıyorum yorum size ait.


Baştan sona resimledim. İsimleri sansürledim. Tabii facebooka az takılan bu tekfircilerin kim olduğunu bilir ama mesele isimler değil bunların ruh hali.



994.jpg


1007.jpg


1032.jpg


1063.jpg


1084.jpg


1089.jpg


1092.jpg
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
SubhanAllah, şunlara bakın,

Edepsizlik, küfür, birbirlerine karşı tekfirler havada uçuşuyor. Bu sizce islam'ı mı temsil ediyor. Tekfir edecek adam bulamamışlar birbirlerini tekfire başlamışlar....
 
M Çevrimdışı

Mutedeyyin

Guest
bir sürü cahil ahlaksız insan bir araya gelmiş
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Subhanallah , insanlığımdan utandım , birde bu konuşanların İslam adına konuştuklarını idda etmeleriyle dinim adına daha da üzüldüm.
Bu ahlaksızlarda cehennem korkusu, Seviye, ahlak , edeb , vakar , izzet, şeref, ilim, vicdan, kültür, insanlık hak getire.
Köy kıraathanesi gibi oturmuşlar küfürler ederek insanları cennete cehenneme göndermekteler.
İşte gözlerden uzak tekfircilerin sıradan dialoglarından biri. Hangisine sorsan tebliğ yaptığını iddia eder.
Çingene mahallesinde ağız dolusu ana avrat küfür eden şoparlar bile bunlar kadar maharetli olamazlar.

Rabbim insanlara ilim ahlak ve insaf versin. Allah c.c. insanları nefisle aşırı tekfir hastalığından muhafaza buyursun.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
SubhanAllah, şunlara bakın,Edepsizlik, küfür, birbirlerine karşı tekfirler havada uçuşuyor. Bu sizce islam'ı mı temsil ediyor. Tekfir edecek adam bulamamışlar birbirlerini tekfire başlamışlar....

facebookdan çıkınca monitorun ekranında kendi siluetini görünce yapacaklarını düşünmek bile istemiyorum.

 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Eskiden (ve hala devam) ülkemizdeki halkta bir selefi,vehabi fobisi vardır. Korkum şu ki bu tekfircilerin yüzünden ayet-hadis, kuran sünnet,ehli sünnet vel cemaat vs gibi isimleri kullananlara zamanla sende mi tekfircisin diye antipati beslemeleri olacak.

Senelerce, eller göğüste, Allah sema'da, ayağını namazda çemirle diyen kişilerin durumunu çektik ileride de mesele bu olacak gibi.

Not: Allah arşta diyen elleri göğüste bağlayan 4*4 müslüman bu zihniyette. Tüm kıstas bu olmakta bunu geçenin diğer durumlarına bakmaya pek gerek yok düşüncesi vardır.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
RABBİM bu gibi şahıslardan bizleri beri kılsın ahiler amin.


RABBİMDEN, kendileri hakkında eğer islama fayda sağlıyacaklarsa, Onlara hidayet nasip et,Eğer faydadan çok zararları olursa bu dine sapıklıkları üzerine kalplerini mühürle ve o hal üzerine ruhlarını kabzeyle RABBİM.
 
R Çevrimdışı

radikal68

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
çok şaşırdım şok oldum arkadaşlar o neydi öyle ya bu ne patavatsızlık yahu, biz sofilere falan cahil sapmış vs. derken bu manyaklara ne dicez bilemedim doğrusu kendilerini selefiliğe isnad eden bu adamların durumu içler acısı kendi kendme yerin dibine girdim.
 
K Çevrimdışı

kurtuba

Üyeliği İptal Edildi
Banned
gülermisin ağlarmısın...

böyle giderse bunlar yakında tekfir edecek adam bulamıcaklar, en sonunda kendilerini tekfir edicekler öyle gözüküyor..

aslında suçun büyük kısmıda bunlara hep aynı klasik kitapları okutanlarda, hep akide ile ilgili tekfir ile ilgili kitap okuya okuya, ahlak kısmını unutmuşlar

gerci bir cok tevhidi cemaat boyle ver eline tevhid kitabı okusun dursun, maide 44 ü anlatsın dursun kitaplar hoş bi iki tane okusa neyse aynı kitaptan bi o yazar bi bu yazarın yazdıgı aynı klasik şeyleri okuyup duruyrlar..
elbetteki lazım bunları ogrenmekte ama bunlar oyle olmuş ki ahlak kitabı okumak fuzuli bir şeymiş gibi geliyor bi ibni kayyim in kalbin ilacını veyahut el fevaid (faydalar) adlı kitabını okumak gereksiz bir şeymiş gibi geliyor artık onlara..

bence asıl sorun burda, o kadar ahlaksız bir müslüman toplulugu olduk cıktık ki, ufak bir dini konuda bile validelerimizin adlarını cok rahat agzımıza almakta bir beis görmüyoruz.. En doğrusunu Allah bilir benim kanaatim bu adamlar ahlak yoksunu oldugu için Allah izin vermiyor bunların bir cok şeyi idrak etmesine, okudukları kitapları bile anlayamıyorlar, zira anlasalardı bu kadar seviyesiz olamazlardı..

canlı örnek istersek kendimi verebilirim bir çok ahlaki problemlerim vardı, hamdolsun Rabbime ibni kayyim vesile oldu onun ahlak kitaplarıyla kendime geldim şu an duşunuyorumda hakikaten o okudugum kitapların cogunu anlamıyordum, ama şimdi hamd olsun kendimi de tanıdım hatalalarımıda tanıdım..

biz hep nedense sürekli bazı konularda takıldık kaldık yok ibni abbas maide 44 ıcın soyle dedi yok seyyid kutub boyle dedı yok makdisi boyle dedi, Allah hepsinden razı olsun lakin kimse demediki efendimiizn sahabenin, alimlerimizin ahlakı nasıl, o yönlerini birazda örnek alalım..Ahlaksız bir müslüman toplumu olduk çıktık..

yok olmaz cunku onları uygulamak adamlık ister, hem nefsinede agır gelir, cunku onları bilirsen nerde susulacagını nerde konusulacagını bilirsin ilminle hava atamazsın dimi?

ama şimdi olay şu, tekfirin şartlarını ogren gir facebooka seç kendine şeyhin güzel resimlerinden bir tanesini (Rabbim şehadetini kabul etsin), iki cihad videosu, iki hanzaladan video, birde seç kendine kurban bi sofi ver ard arda ayetleri, secim zamanlarında ver oy kullanmak şirktir diye yazıları, (gerci oyle olduki musluman olmanın olcusu oy kullanmak ile tayyibe kafir demekle olculuyor, adam sanki onları dese musluman olacak, adamda bir tane musluman alameti yok oy kullanmayınca musluman sayılıyor, sınavı geçmiş sayılıyor ) şimdi oldun sende bir tekfir ci işte he asıl zevki nerde alıcaksın biliyormusun ?
sana tekfirci dedikleri zaman hoşuna gidicek bu itham senin, işte bi kaç adımda tekfirci olmanın kısa yolları..
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Güzel bir analiz. Allah bizleri bu gruptan uzak eylesin!!!
 
M Çevrimdışı

Mustafa Sabri

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Tekfircilik Fitnesi" Üzerine Bir Söyleşi

UBEYDULLAH HOCAYLA 'TEKFİRCİLİK FİTNESİ' ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ


Hocam Tekfir ne demektir öncelikle bunu açıklar mısınız ?

Tekfir, keffera fiilinden mastar olup, örtmek-gizlemek anlamındadır. Bu yüzden tohumu örten, gizleyen çiftçiye Araplar kafir derler, işte bu kelimenin lügat anlamından yola çıkılarak ıstılahta, küfürle-şirkle-batılla, hakkı/imanı örten/gizleyen kişiye müminin zıddı olarak kafir... denilmiştir, Allah(c.c.) ayetinde buyurur ki, “Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitkiye benzer;” (Hadid-20) Allah(c.c.) ayette kafirler/ekiciler ismini vermiştir. Lügat alimlerinden İbn Faris ve Ezheri der ki, “ Hakkı örtmesi ve Rabbinin nimetini gizlemesinden dolayı kafir denmiştir.” Leys der ki, “ Kalbini küfürle örttüğünden dolayı kafir denilmiştir.”

:Hocam tekfir müslümanın hayatında asli bir unsur mudur ?

Şunu bilmeliyiz, müslümanların hayatında kelimeler zaman devrim getirecek düzeyde yankılanır, gelişir, büyür, önü tutulamayan tehlikelere ulaşır. Sanırım, tekfirde son yıllarda bu düzeyde bir kelimedir. Tabi tekfir, şimdi tekfirci akımda asli unsurdur, ehl-i sünnette ise gerekli yerde tekfir edilir, gereksiz yerde sakınmak asıldır. Ümmet, yıllardır despot rejimlerin zindanlarında çok çile çekti, bedel ödedi, kan akıttı, yetimler bıraktı, ağıtlar akıttı, bunun neticesinde bu akım tekfiri asli unsur gördü, önü tutulamayan bir görünüme ulaştı. İlkin zindandan yayıldı islam topraklarını kuşattı, bu durumda tekfir konuma göre asli unsurdur, konumuna göre sakınılması gerekendir. Tekfirde mutlaka bir mucip/tekfiri vacip kılan bir karine-delil-emir olmalıdır. Bir kimsenin tekfirinde, Kati delil, şeri hüküm, açıkça bilinmelidir, kişinin inkarı ve islama muhalif yanı görülmeli, uyarı-tebliğ-hüccet iletilmelidir.

:Hocam, birine kafir demek için her müslüman yetki taşır mı ?

İlim ehli olmayan müslümanın böyle bir yetkisi yoktur, müslümanlar bu konuda alimlere dönmelidir, alimlere müracaat etmeli, meseleyi onlarda çözmeleri gerekir. Aksi halde ümmet fitnelere, zaaflara düşürülür, kafirler ümmeti parçalar. Bu yüzden kimi alimler, “Tekfir hakkı Allah(c.c.)’ın ve Resulünün hakkıdır” demişlerdir. Tabi tekfirden sakınmak adına Mürcie olmamak, herkesi de dinden çıkartarak harici olmamak gerekir. Taşı gediğine koymak gereklidir. Çünkü İmam İbn Teymiyye der ki, “ Her hatalı söz söyleyen hatalı sözünden dolayı, kafir değildir, söylediği söz sünnete muhalif olsa da her hatalı söz söyleyenin kafir edilmesi icmaya muhaliftir.”

:Tekfirci akımın ilk doğuşu nasıl olmuştur ?

Tekfirci akım, uzun yıllar baskıcı diktatör yönetimlerin baskıları altında neşet etmiş bir akımdır, memleketimize girişi düşüncesiz ve zamansız tarzda yapılan tercüme eserlerle olmuştur, bu akımın genel mensupları zindan ve sürgün hayatı yaşamış müslümanların içine düştükleri düşünce zaviyesinden doğmuştur. Bu sebeple şerî, ilmi ve somut delillerle değil de, intikam ve cezalandırma duygularının ağır bastığı bir atifi düşünceyle zuhur etmiştir, bu akımın ilk yılları zindanlarda atılmıştır, bu gerçeğin bilinmesi, hareketin neden çıktığını bize öğretmesi açısından önemlidir. Hareket, islam topraklarındaki zindanlarda işkencelerin zuhuruyla doğmuş, işkence edenlerin konumu gündeme gelerek tartışılmış, kimileri nezdinde kabul ve kimileri nezdinde red görmüş, sonradan fırkalara ayrılmış ve dışarı taşmış bir harekettir. Zaten hareketin kurucularının büyük çoğunluğu ortaya attıkları görüşlerinden dönmüşler, kamuoyuna ilan etmişler, yazdıkları kitaplarla bu gerçeği tarihi bir vesika olarak sağlamlaştırmışlardır.


:Tekfirci akımın gelişmesinde etkin rol oynayan doyurucu besinler, nelerdir sizce ?

Tekfirci akımın gelişmesinde etkin rol oynayan doyurucu besinleri ve besininin ana maddelerini, gelişim nedenlerini çok iyi analiz etmek gerekir, mutlaka bu hareketin besinlerini iyi okumalıdır ? Bu hareket ilk oluşumunu, şiddet ve işkence ortamlarında bulmuş ve geliştirmiştir. İslami değerlerin ayaklar altına alındığı, Allah(c.c.)’ın hükmünün uygulanmadığı, islam topraklarının emperyalistlerce işgal edilmesinin yaygınlaştığı yıllarda, despot düşüncelerle islami hayata kapıların kapandığı zamanlarda, yöneticilerin kafirlerle iç içe yaşamaları ve desteklemeleri sürecinde, ülkede seçimlerin olduğu aylarda çoğalmaktadır.

:Haklı yönleri yok mu hocam ?

Bu akımın, islami söylevlerle ortaya koydukları bu tepkileri haklıdır, fakat bunu icra ederken hata etmektedirler, yanlış adımlarla üslupsuz davranmaktadırlar.işte bu anlarda müslümanlardan, cihad sert ve şiddete dayanmak için adımlar atmalarını beklemektedirler.Adım atmayanları ve tekfir etmeyenleri tekfir ederek ümmet arasında fitenler oluşturmaktadırlar. İşte bu duygusallıkla ileriye adım atmak ne kadar akli ve basiretli davranmaktır ? Acaba bu davranışları, Peygamberi metoda dayanır mı ? acaba Mekke’de nebevi strateji bu muydu ? acaba bu davranışları, Davetin, ilmin, amelin, ahlakın, deneyimli yapının olmadığı süreçlerde maslahata ters değil midir ? işte bu akım bu soruları göz ardı etmekte, her şeyi şiddetle, eylemle, cihadla, tekfirle, dostlarla bağı kesmekle, çözmek gerektiğine inanmaktadır, bu ise müslümanların yaşadıkları vakıasına haklı ve ilmi gözle bakmamaktır.Peygamber ilk davetinde neyi anahtar olarak kullandı ? Mekke’de şiddet ve cihad mı vardı ? 13 yıl boyunca davet, tebliğ yolu seçilmedi mi ? bu davet modeliyle ümmet kazanılmadı mı ? bu metodla ümmet Rabbini, Resulünü, dinini, küfrü, şirki, tağutu, batılı, düşmanı, dostu tanımadı mı ? Mekke’den yola hicretle çıkanlar nasıl oldu da, Medine’de cihad mekteplerine kayıt yaptırdılar sizce ? Tümü bunların Mekke’de olgunlaşmadı mı ? Mekke’ye gitmeden Medine’ye gidilmez, biliyorsunuz hicazda hala hacılar ilkin Mekke’ye gider, sonra Medine’ye…

:Tekfirci akımın akıl yapısını nasıl görüyorsunuz ?

Tekfirci akım, basit bir akıl yapısı taşır, olaylara bakarken genetik yapılarının sertliği sebebiyle katı bakarak müslümanların sorunlarını, cehaletlerini, zaaflarını, katı tutumlarla çözmeyi isterler. bu aslında başarabileceği tek yoldur, zira o zoru değil, kolayı tercih etmeyi sever, malum insanın içine düştüğü şirk, küfür, bidat bataklığını nebevi düşünen müslüman akıllı ve basiretli bir grafik çizerek ilimle ve kalpleri fetheden ahlakla aşmayı dener, fakat tekfirci akımın mensubu buna yeteneği olmadığından sloganla aşmayı amaçlar. Nedeni ise ilimle değil, sloganla büyümesinden kaynaklanır, yıllarca ümmeti ilim ve davet aşkıyla değil de, mutlaka bir gün cihada çıkılacak, her yer islami olacak, filanların hükmü şudur, filanların konumu şöyledir söylevleriyle eğitilmişlerdir.Bu söylev yüzünden ferd, içi boş ama dışı dolu konumda ki eşyaya benzemiştir. Tekfirci akım, islamı bütüncül boyutuyla ele almak ve yaşamak gerekir düşüncesini kavramada acizdir, bu sebeple de günlerini yöneticilere küfretmekle geçirir.Müslüman ferdin kusurunu ve ameli zaafını tartışır, her zaman tartışma meclisleri oluşturmayı sever, tartışma onun varlığını ispat etme arenasıdır, katı tutumunu dayatarak ilmi ve basiretli konuşmayarak hakim kılmak ister, işte bu halleri yüzünden kendini topluma, halka, aileye, eşine, çocuklarına doğru kapatır. Duygularını her zaman zirvede aklını ve ilmi düşünmeyi geride bırakır, bunun neticesinde bunalımlı ve uyumsuz bir psikolojik ruh yapısına bürünür, islam ve müslümanlara faydalı olmak yerine zarar vermeye çalışır.

:Tekfirci akımın bağlı olduğu itikad nedir ?

Tekfirci akım hakikatte selef izinde değildir, Ehl-i sünnet kriterlerine uygun itikad normu taşımaz, her zaman siyasal yönlü düşünür, nedeni islamı sadece siyasal bir tepki olarak görmesinden kaynaklanır, oysa islam hayatın her sahasına hükmeder. Genelde, bu akım mensupları siyasal boyutta meseleleri irdelerler. Oysa İslam tek yönlü değildir, islam hem akide, hem ameldir, ayrıca muamelattır, ahlaktır, edeptir, saygıdır. Tekfirci akım mensupları, muamelat fıkhını bilmezler ve amel etmezler, onlar için siyasal boyutta sesli konuşmak yiğitlik gibi görülür, Peki Rasulullah Mekke’de sesli mi konuşmuştur ? düşünelim, siyeri okuyalım, lütfen idrak edelim. Tekfirci akımın hareketleri duygusaldır, aklidir, atifidir, söylevleri düşünemeyen ve ilmi yetenek içinde olmayan genç nesillere dönüktür. Tekfirci akımın kodlarını ve normlarını, müslümanların çok iyi okumaları gerekir.Tekfirci akımlar vakıaya dönük olmayan paralellerde hareket etmesi sebebiyle ümmetin sorunlarını çözmekten uzaktırlar, nesillerin yarınını daha gerçekçi kurmak yolundan uzaklaşmışlardır, ilmi delile dayanmak istikametinden kaçınmaktadırlar, davet ve güzel ahlakla yol göstermek inancından apayrı yol çizmektedirler. İslam dünyasının bir çok yerlerinde şedid davranışlar islam davetine zarar vermektedir, müslümanların bu stratejilerini gözden geçirmeleri gerekir.

:Hocam, tekfirci akımın, siyasal boyuta/yöneticilere böylesine şiddetle sert bakmasının nedeni nedir ?

Yöneticilerin despotluğu, zalimliği, tağutluğu, Allah(c.c.)’ın kanunlarını hiçe saymaları, islama karşı acımasızca düşmanlık etmeleri bu akımın daha da sertleşmesini getirmiştir, her müslüman gibi kafirlere karşı dinimizi savunmak imanın gereğidir, sanırım tekfirciler bunu davet temelini oturtmadan, zamansız ve üslupsuz bir tarzda gündeme getirmektedirler.Yeryüzünde kafir despot rejimlerin ve söylevlerin artması, islama karşı gösterilen tepki bu hareketin önünü açmaktadır. Tabi bu hareket haklı gerekçelerde belirtmiştir, fakat adımlarını atarken sert, katı, tekfir ederek, hem de kafire kafir demeyen müslümanları da tekfir ederek, yarınlarını dinamitlemektedirler. Hareket yeryüzünde ki islama karşı zalimane tutumdan dolayı, kendini haklı gösteren gerekçelerle kendini meşrulaştırmak yoluna gitmektedir. Tabi bu yönde haklı görmek gerekir, eğer islamın değerlerine biri hakaret ederse her müslüman olumlu bakamaz, imanının gereği tepki verir, bu tepki nasıl verilmelidir hususu tartışılır ?

:Sizce nasıl tepki verilmelidir ?

Bence tepki, İslam alimlerin gözüyle, selefin itikadi ve ahlaki yapısı çok inceden öğrenilerek davetle ve tebliğle verilmelidir, nesiller iman ve salih amelle eğitilmelidir, sahih akide ve sahih sünnet yolu en güzel ahlakla ve hikmetli sözle verilmelidir, beşeri güçle ilk tepkiyi ilmi ve Allah(c.c.) yolunda daveti yüklenerek vermelidir, bakınız düşüncenizin doğruluğu sizi duygusal değil, akıllı davranmaya yönlendirmelidir, çünkü sizin düşüncenizin/davanızın büyüklüğü size bunu öğretir. Hazırlıksız bir ev sahibinin eli koluna dolaşmaz mı, neden ümmeti eğitmeden, bilgilendirmeden, ahlaklandırmadan, yola çıkalım ? bu doğru düşünmek midir ? Neden islam davetçilerinin bazılarına islami davet, eğitim, ilim, ahlak verdiğinden dolayı iftiralar atılmaktadır ? neden selef izinde ilim ve davet yolunda giden davetçilere karşı sert tutumlar izlenmektedir ? Müslümanların tahammülleri bu kadar basit midir ? Neden tekfirciler, davetçi gençlere boş naralar atarak onların ilim ve davet yolundan uzaklaşmasını amaçlamaktadırlar ?

:Belli bir şahsın tekfiri konusunda nasıl bakılmalıdır ? Tekfir İslam Şeriatında var mıdır ?

İslam dini, küfrü, şirki, tevhidi, imanı, hakkı, batılı kısaca dinle alakalı her hususu beyan etmiş, onlara davabıt/ölçüler getirmiştir. İslam sınırlar tayin etmiştir, insana sınırsız bir düşünce ve hayat tarzı tanımamıştır. Bu yüzden kim Allah(c.c.)’ın, Resulünün, İslam dininin iman edilmesi gereken zaruri itikadi ve ameli hükümlerine dille küfreder, kalple bunu izhar eder, ameliyle de uygular, geri kalmaz/çekinmez/memnuniyetle işlerse, işte bu kimsenin tekfiri meşru görülür, çünkü bu kişi üzerinde ihtilaf yoktur, islam bu kimsenin kafir olduğuna hükmeder, böyle bir kimsenin kati delillerle, şeri ölçülerle, ilim ehlinin hüccetiyle tekfiri hususu tartışmasız sahihtir. Küfre götüren ve götürmeyen haller vardır, kişi Allah(c.c.)’a, Resulüne, şeriatına, kurana, söverse, alay ederse, hükmünü bilerek uygulamazsa, islama karşı kalbini küfre açarsa, dille ve amelle islamın değerlerine karşı savaş açarsa, beşeri kanunu bilerek/inanarak/kalpten söyleyerek/ameliyle de izhar ederek islam şeriatından üstün görürse şüphesiz kafirdir.Bu kimsenin sözleri ve amelleri alimlerin ittifakıyla küfürdür.Fakat, La İlahe illallah diyen, kalben imandan lezzet alan, kusurları ve günahları istemeyerek de olsa sadır olan bir kimse hakkında kafir demek meşru değildir, haklı bir iddia değildir, müslüman kişiye yakışmayan bir ifade ortaya koymaktır.Küfrünü ilan edenlerle küfür söz ve amel etmekten sakınanları ayırt etmek gerekir, kimileri daha önce kurulan yaları güçü nispetince islami boyuta çevirmek için uğraşırken hataları ve günahları oluyorsa, kafir demek doğru değildir, yanlış teşhiste bulunmaktır. Böyle düşünen müslüman kimseler hakkında kafir yakıştırması yapmak ilmi, ahlaki, zamansal açıdan sahih değildir.Bir kişinin küfrüne giderken güneşin varlığını apaçık ispat ederken nasıl delil getiriyorsak o kadar açık sarih sahih delil getirmemiz gerekir.Bu tekfir hususunda gençler yanlış yönlendirilmektedir, ilim ehli olmayan ve davet fıkhını kavramayan kişiler, bu müslüman gençliği hatalı yollara çekmektedirler. İlim ehli ve davetçi müslümanlar, bu hatalara ve tekfirci akılarla karşı uyanık olmaları gerekir.

:Hocam, bir kimsede hem küfür alameti hem iman alameti olunca tekfir edilmesi doğru mudur ?

Bu konuya geçmeden önce, Ehl-i sünnet Vel Cemaat akidesinin usulünü masaya yatıralım, bu konuda ehl-i sünnet vel Cemaat önderleri başta İbn Teymiyye der ki “ bir kimsede küfür-günah alameti olduğu gibi iman alameti de olur böyle bir kimse küfür ve günah alametinden dolayı fasık/günahkar, iman alametinden dolayı da mümindir, böyle bir kimse tekfir olunmaz,” işte bu metnin en güzel beyanını/şerhini siyerde görüyoruz, Rasulullah (s.a.v.) döneminde, Ebi Balta Mekke’nin Fethi öncesi müşriklere, müslümanların saldıracağını haber vermek üzere istihbarat bilgisi göndermek istemiş, böylece kafirlere yardımda etmiş oluyordu, bu amelin küfründe şüphe yoktur, fakat Ebi Balta’nın müslüman oluşu, imanlı olması bu hususa ihtiyatlı bakmayı gerekli kılmıştır, Ebi Balta’nın hatası, vahiyle bildirilmiş, haber yarı yoldan alınmış getirilmiş, Rasulullah (s.a.v.) bu küfür alameti kokan ameli sebebiyle Ebi Balta’yı uyarmış, affetmiş, ona asla kafir ismi vermemiştir. Rasulullah (s.a.v.) Bilal’e çirkin bir söz söyleyen Ebu Zer (r.a.) “ Sen cahiliye alameti taşıyorsun “ buyurmuştu (Buhari-Müslim) Cahiliye alameti taşıyan bir kimsede iman alameti olması sebebiyle ona müslüman ismi verilmiştir. Tabi Harici-Mutezile-Cehmiyye-Murcie itikadına göre, bir kimsede iman ve günah bir arada bulunmaz denmiş ve kişi ya kafirdir ya müslümandır denilerek nassların hududu aşılmış, adalet çizgisi kaybedilmiştir.

:Sizin Şiayı tekfir ettiğiniz hususu belli, peki bu bir şahsı tekfir hususuna girmez mi, ne dersiniz ?

Şia, Kuranın, sünnetin, ashabın, dinin temel emirleri hususunda inkar yolunu seçmektedir, bu zihniyet genel çerçevede küfre girmektedir, çünkü Şia Peygamberin ölümünden sonra, kuranın Fatıma’ya 75 gün boyunca indiğini söylemektedir, bunu da en büyük imam-ayetullah olarak gördükleri humeyni söylemektedir, ashaba buğz edip onların dinden döndüklerini (Bkz, hadis metnini çarpıtarak, yalan söyleyerek, aşağılık bir tarzda sinsice söylemektedirler, Kevser Yayıncılık KEVSER YAYINCILIK) imamlarının gaybi bildiğine inanmaları, helal haram belirleme yetkileri olduğunu söylemeleri, kabirleri öpüp, secde etmeleri, kafirlerle müslümanların aleyhine gelecek tarzda dostluk etmeleri, hususunda onların genel çerçevede küfür içinde oldukları doğrudur. Bu haller apaçık islamın itikadi ve imani değerlerine karşı duruştur.

Son yıllarda islam toprakları işgal edilirken, kafirlerle masa başında imza atanlar ve müslümanların onurlarını ayaklar altına alanlar şia değil mi ? abd düşmanlığı ise, tek kelimeyle “kendi halkı içinde düşman üreterek vatanını korumak” amaçlı söylevlerdir, bu söylev içe dönük bir siyaset olup, müslümanlar lehine siyaset değildir, işte bu halleri aslında samimi olmadıklarının delilidir. Daha çok meseleler vardır da, bununla kifayet edelim….

Bu yüzden kim Allah(c.c.)’ın, Resulünün, İslam dininin iman edilmesi gereken zaruri itikadi ve ameli hükümlerine dille küfreder, kalple bunu izhar eder, ameliyle de uygular, geri kalmaz/çekinmez/memnuniyetle işlerse, işte bu kimsenin tekfiri meşru görülür, çünkü bu kişi üzerinde ihtilaf yoktur, islam bu kimsenin kafir olduğuna hükmeder, böyle bir kimsenin kati delillerle, şeri ölçülerle, ilim ehlinin hüccetiyle tekfiri hususu tartışmasız sahihtir.

:Tekfirci akımlara müslüman bir davetçi kardeş olarak, ne tavsiye edersiniz ?

Tekfirci akım, öfkesini müslümanlara kusmaktan vazgeçmeli, müslümanların toplumsal yaralarını bir doktor gibi görerek reçeteler yazmalı, marjinalleşmiş ve küflenmiş düşünce karizmasını görmeli, topluma daha yakın duruş sergilemeli, şimdi davet zamanıdır söylevini düşünmeli, toplumla, halkla, aileyle, dostlarla uyumsuz olan genetik sert yapısını gözden geçirmeli, dilinde cihad ve tekfir naralarını çokça çoğaltmak yerine, bu zamansız ve alelacele yükselen sesini kısmalı ve Müslümanlar arasında oluşturacağı yapıcı adımlarla ilk selefinin izinde olmayı amaç edinmelidir.İmamlar, öğretmenler hakkında kafirdir, tağutun adamlarıdır söylevlerine ilmi çerçeveden bakmaları gerekir, bu düşünceleri ehl-i sünnet dairesinde değildir, yanlıştır, hatirdir, faydasız bir söylevdir.Bu harekete ve her müslümana düşen bilinç şu olmalıdır, luzumul cemaat ve terkul fırka/fırkalaşmayı terk etmek ve ehl-i sünnet cemaate tutunmak düşüncesi gerekir, yani sünnete sarılmalı, fırka olmayı reddetmeli, ümmetin vahdetini sağlamalı, müslümanlar arası suçlamalardan uzak durmalı, ilim ve davet fıkhını öğrenmeli, adımları hızlandırmalıdır.

Tekfirci akım, samimi inanışından kazandığı tekfir seline karşı, dilini değil, kuran ve sünnetten ve ayrıca siyerden kazandığı ilmini ve aklını, yeni dünyanın içinde müslümanlara islami olan daha güzel stratejik açılım yollarını düşünerek hizmet etmeyi amaçlamalı, hatalardan geri adım atmanın vakti geldiğine inanmalıdır, tekfirci akım, öz eleştiri kabiliyetini yakalamalıdır, bu akım yeniden başını devekuşu rolünden uzak tutarak, acaba ümmete nasıl katkı sağladım ? genç nesillere nasıl ilim yolunu açtım ? ümmete acaba attığım cihad naralarıyla ne kadar izzet kattım ? acaba hayatımın çelişkiyle dolu yönlerini ne kadar bu akımla çözdüm deme cesaretini göstermelidir.

Rasulullah sahih hadiste ne güzel buyurur, “Müslüman elinden ve dilinden emin olunandır.” Bence bu hadisin gölgesinde özeleştiri mekanizmasını çalıştırmak gereklidir, (Buhari-Müslim) Küfür var küçük küfür olup, sahibini dinden çıkartmaz, tıpkı Rasulullah’ın şu hadislerinde geldiği gibi, “ Bizi aldatan bizden değildir” (Müslim) “ Bir kavme benzemek isteyen ondandır” (Ebu Davud) bu küfür sahibini dinden çıkartan küfür değildir, büyük küfür ise, Allah(c.c.)’a, Resulüne, dinine, kitabına karşı sözle ve amelle bilerek muhalefet etmek halidir ki, bu ebedi cehennemi gerekli kılar.

Ey müslümanlar bize selefin yolu yakışır, onlar gibi iman, amel, ahlak yakışır, islam ve müslümanlar bu kadar basit kişiler değillerdir, ne dediklerini çok iyi düşünürler, iyi seçerler iyi dokurlar, nesillerini düşünürler, acelelik islam coğrafyasına zarar verdiğini okurlar, çeşitli beldelerde zamansız hareket edenlerin pişmanlıklarından haberdardırlar, günümüzde geçmişten ders almayan akıllara ihtiyaç yoktur, basiretli ve akıllı müslüman olmalıdır, ulu orta konuşan değil, amel eden, selef izinde ahlaklı olmak zorunludur. Yazarı pek tanımıyorum ama bu yazı ilgimi çekti paylaşmak istedim...
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
"Tekfircilik Fitnesi" Üzerine Bir Söyleşi

UBEYDULLAH HOCAYLA 'TEKFİRCİLİK FİTNESİ' ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ


Hocam Tekfir ne demektir öncelikle bunu açıklar mısınız ?

Tekfir, keffera fiilinden mastar olup, örtmek-gizlemek anlamındadır. Bu yüzden tohumu örten, gizleyen çiftçiye Araplar kafir derler, işte bu kelimenin lügat anlamından yola çıkılarak ıstılahta, küfürle-şirkle-batılla, hakkı/imanı örten/gizleyen kişiye müminin zıddı olarak kafir... denilmiştir, Allah(c.c.) ayetinde buyurur ki, “Bu, yağmurun bitirdiği, ekicilerin de hoşuna giden bir bitkiye benzer;” (Hadid-20) Allah(c.c.) ayette kafirler/ekiciler ismini vermiştir. Lügat alimlerinden İbn Faris ve Ezheri der ki, “ Hakkı örtmesi ve Rabbinin nimetini gizlemesinden dolayı kafir denmiştir.” Leys der ki, “ Kalbini küfürle örttüğünden dolayı kafir denilmiştir.”

:Hocam tekfir müslümanın hayatında asli bir unsur mudur ?

Şunu bilmeliyiz, müslümanların hayatında kelimeler zaman devrim getirecek düzeyde yankılanır, gelişir, büyür, önü tutulamayan tehlikelere ulaşır. Sanırım, tekfirde son yıllarda bu düzeyde bir kelimedir. Tabi tekfir, şimdi tekfirci akımda asli unsurdur, ehl-i sünnette ise gerekli yerde tekfir edilir, gereksiz yerde sakınmak asıldır. Ümmet, yıllardır despot rejimlerin zindanlarında çok çile çekti, bedel ödedi, kan akıttı, yetimler bıraktı, ağıtlar akıttı, bunun neticesinde bu akım tekfiri asli unsur gördü, önü tutulamayan bir görünüme ulaştı. İlkin zindandan yayıldı islam topraklarını kuşattı, bu durumda tekfir konuma göre asli unsurdur, konumuna göre sakınılması gerekendir. Tekfirde mutlaka bir mucip/tekfiri vacip kılan bir karine-delil-emir olmalıdır. Bir kimsenin tekfirinde, Kati delil, şeri hüküm, açıkça bilinmelidir, kişinin inkarı ve islama muhalif yanı görülmeli, uyarı-tebliğ-hüccet iletilmelidir.

:Hocam, birine kafir demek için her müslüman yetki taşır mı ?

İlim ehli olmayan müslümanın böyle bir yetkisi yoktur, müslümanlar bu konuda alimlere dönmelidir, alimlere müracaat etmeli, meseleyi onlarda çözmeleri gerekir. Aksi halde ümmet fitnelere, zaaflara düşürülür, kafirler ümmeti parçalar. Bu yüzden kimi alimler, “Tekfir hakkı Allah(c.c.)’ın ve Resulünün hakkıdır” demişlerdir. Tabi tekfirden sakınmak adına Mürcie olmamak, herkesi de dinden çıkartarak harici olmamak gerekir. Taşı gediğine koymak gereklidir. Çünkü İmam İbn Teymiyye der ki, “ Her hatalı söz söyleyen hatalı sözünden dolayı, kafir değildir, söylediği söz sünnete muhalif olsa da her hatalı söz söyleyenin kafir edilmesi icmaya muhaliftir.”

:Tekfirci akımın ilk doğuşu nasıl olmuştur ?

Tekfirci akım, uzun yıllar baskıcı diktatör yönetimlerin baskıları altında neşet etmiş bir akımdır, memleketimize girişi düşüncesiz ve zamansız tarzda yapılan tercüme eserlerle olmuştur, bu akımın genel mensupları zindan ve sürgün hayatı yaşamış müslümanların içine düştükleri düşünce zaviyesinden doğmuştur. Bu sebeple şerî, ilmi ve somut delillerle değil de, intikam ve cezalandırma duygularının ağır bastığı bir atifi düşünceyle zuhur etmiştir, bu akımın ilk yılları zindanlarda atılmıştır, bu gerçeğin bilinmesi, hareketin neden çıktığını bize öğretmesi açısından önemlidir. Hareket, islam topraklarındaki zindanlarda işkencelerin zuhuruyla doğmuş, işkence edenlerin konumu gündeme gelerek tartışılmış, kimileri nezdinde kabul ve kimileri nezdinde red görmüş, sonradan fırkalara ayrılmış ve dışarı taşmış bir harekettir. Zaten hareketin kurucularının büyük çoğunluğu ortaya attıkları görüşlerinden dönmüşler, kamuoyuna ilan etmişler, yazdıkları kitaplarla bu gerçeği tarihi bir vesika olarak sağlamlaştırmışlardır.


:Tekfirci akımın gelişmesinde etkin rol oynayan doyurucu besinler, nelerdir sizce ?

Tekfirci akımın gelişmesinde etkin rol oynayan doyurucu besinleri ve besininin ana maddelerini, gelişim nedenlerini çok iyi analiz etmek gerekir, mutlaka bu hareketin besinlerini iyi okumalıdır ? Bu hareket ilk oluşumunu, şiddet ve işkence ortamlarında bulmuş ve geliştirmiştir. İslami değerlerin ayaklar altına alındığı, Allah(c.c.)’ın hükmünün uygulanmadığı, islam topraklarının emperyalistlerce işgal edilmesinin yaygınlaştığı yıllarda, despot düşüncelerle islami hayata kapıların kapandığı zamanlarda, yöneticilerin kafirlerle iç içe yaşamaları ve desteklemeleri sürecinde, ülkede seçimlerin olduğu aylarda çoğalmaktadır.

:Haklı yönleri yok mu hocam ?

Bu akımın, islami söylevlerle ortaya koydukları bu tepkileri haklıdır, fakat bunu icra ederken hata etmektedirler, yanlış adımlarla üslupsuz davranmaktadırlar.işte bu anlarda müslümanlardan, cihad sert ve şiddete dayanmak için adımlar atmalarını beklemektedirler.Adım atmayanları ve tekfir etmeyenleri tekfir ederek ümmet arasında fitenler oluşturmaktadırlar. İşte bu duygusallıkla ileriye adım atmak ne kadar akli ve basiretli davranmaktır ? Acaba bu davranışları, Peygamberi metoda dayanır mı ? acaba Mekke’de nebevi strateji bu muydu ? acaba bu davranışları, Davetin, ilmin, amelin, ahlakın, deneyimli yapının olmadığı süreçlerde maslahata ters değil midir ? işte bu akım bu soruları göz ardı etmekte, her şeyi şiddetle, eylemle, cihadla, tekfirle, dostlarla bağı kesmekle, çözmek gerektiğine inanmaktadır, bu ise müslümanların yaşadıkları vakıasına haklı ve ilmi gözle bakmamaktır.Peygamber ilk davetinde neyi anahtar olarak kullandı ? Mekke’de şiddet ve cihad mı vardı ? 13 yıl boyunca davet, tebliğ yolu seçilmedi mi ? bu davet modeliyle ümmet kazanılmadı mı ? bu metodla ümmet Rabbini, Resulünü, dinini, küfrü, şirki, tağutu, batılı, düşmanı, dostu tanımadı mı ? Mekke’den yola hicretle çıkanlar nasıl oldu da, Medine’de cihad mekteplerine kayıt yaptırdılar sizce ? Tümü bunların Mekke’de olgunlaşmadı mı ? Mekke’ye gitmeden Medine’ye gidilmez, biliyorsunuz hicazda hala hacılar ilkin Mekke’ye gider, sonra Medine’ye…

:Tekfirci akımın akıl yapısını nasıl görüyorsunuz ?

Tekfirci akım, basit bir akıl yapısı taşır, olaylara bakarken genetik yapılarının sertliği sebebiyle katı bakarak müslümanların sorunlarını, cehaletlerini, zaaflarını, katı tutumlarla çözmeyi isterler. bu aslında başarabileceği tek yoldur, zira o zoru değil, kolayı tercih etmeyi sever, malum insanın içine düştüğü şirk, küfür, bidat bataklığını nebevi düşünen müslüman akıllı ve basiretli bir grafik çizerek ilimle ve kalpleri fetheden ahlakla aşmayı dener, fakat tekfirci akımın mensubu buna yeteneği olmadığından sloganla aşmayı amaçlar. Nedeni ise ilimle değil, sloganla büyümesinden kaynaklanır, yıllarca ümmeti ilim ve davet aşkıyla değil de, mutlaka bir gün cihada çıkılacak, her yer islami olacak, filanların hükmü şudur, filanların konumu şöyledir söylevleriyle eğitilmişlerdir.Bu söylev yüzünden ferd, içi boş ama dışı dolu konumda ki eşyaya benzemiştir. Tekfirci akım, islamı bütüncül boyutuyla ele almak ve yaşamak gerekir düşüncesini kavramada acizdir, bu sebeple de günlerini yöneticilere küfretmekle geçirir.Müslüman ferdin kusurunu ve ameli zaafını tartışır, her zaman tartışma meclisleri oluşturmayı sever, tartışma onun varlığını ispat etme arenasıdır, katı tutumunu dayatarak ilmi ve basiretli konuşmayarak hakim kılmak ister, işte bu halleri yüzünden kendini topluma, halka, aileye, eşine, çocuklarına doğru kapatır. Duygularını her zaman zirvede aklını ve ilmi düşünmeyi geride bırakır, bunun neticesinde bunalımlı ve uyumsuz bir psikolojik ruh yapısına bürünür, islam ve müslümanlara faydalı olmak yerine zarar vermeye çalışır.

:Tekfirci akımın bağlı olduğu itikad nedir ?

Tekfirci akım hakikatte selef izinde değildir, Ehl-i sünnet kriterlerine uygun itikad normu taşımaz, her zaman siyasal yönlü düşünür, nedeni islamı sadece siyasal bir tepki olarak görmesinden kaynaklanır, oysa islam hayatın her sahasına hükmeder. Genelde, bu akım mensupları siyasal boyutta meseleleri irdelerler. Oysa İslam tek yönlü değildir, islam hem akide, hem ameldir, ayrıca muamelattır, ahlaktır, edeptir, saygıdır. Tekfirci akım mensupları, muamelat fıkhını bilmezler ve amel etmezler, onlar için siyasal boyutta sesli konuşmak yiğitlik gibi görülür, Peki Rasulullah Mekke’de sesli mi konuşmuştur ? düşünelim, siyeri okuyalım, lütfen idrak edelim. Tekfirci akımın hareketleri duygusaldır, aklidir, atifidir, söylevleri düşünemeyen ve ilmi yetenek içinde olmayan genç nesillere dönüktür. Tekfirci akımın kodlarını ve normlarını, müslümanların çok iyi okumaları gerekir.Tekfirci akımlar vakıaya dönük olmayan paralellerde hareket etmesi sebebiyle ümmetin sorunlarını çözmekten uzaktırlar, nesillerin yarınını daha gerçekçi kurmak yolundan uzaklaşmışlardır, ilmi delile dayanmak istikametinden kaçınmaktadırlar, davet ve güzel ahlakla yol göstermek inancından apayrı yol çizmektedirler. İslam dünyasının bir çok yerlerinde şedid davranışlar islam davetine zarar vermektedir, müslümanların bu stratejilerini gözden geçirmeleri gerekir.

:Hocam, tekfirci akımın, siyasal boyuta/yöneticilere böylesine şiddetle sert bakmasının nedeni nedir ?

Yöneticilerin despotluğu, zalimliği, tağutluğu, Allah(c.c.)’ın kanunlarını hiçe saymaları, islama karşı acımasızca düşmanlık etmeleri bu akımın daha da sertleşmesini getirmiştir, her müslüman gibi kafirlere karşı dinimizi savunmak imanın gereğidir, sanırım tekfirciler bunu davet temelini oturtmadan, zamansız ve üslupsuz bir tarzda gündeme getirmektedirler.Yeryüzünde kafir despot rejimlerin ve söylevlerin artması, islama karşı gösterilen tepki bu hareketin önünü açmaktadır. Tabi bu hareket haklı gerekçelerde belirtmiştir, fakat adımlarını atarken sert, katı, tekfir ederek, hem de kafire kafir demeyen müslümanları da tekfir ederek, yarınlarını dinamitlemektedirler. Hareket yeryüzünde ki islama karşı zalimane tutumdan dolayı, kendini haklı gösteren gerekçelerle kendini meşrulaştırmak yoluna gitmektedir. Tabi bu yönde haklı görmek gerekir, eğer islamın değerlerine biri hakaret ederse her müslüman olumlu bakamaz, imanının gereği tepki verir, bu tepki nasıl verilmelidir hususu tartışılır ?

:Sizce nasıl tepki verilmelidir ?

Bence tepki, İslam alimlerin gözüyle, selefin itikadi ve ahlaki yapısı çok inceden öğrenilerek davetle ve tebliğle verilmelidir, nesiller iman ve salih amelle eğitilmelidir, sahih akide ve sahih sünnet yolu en güzel ahlakla ve hikmetli sözle verilmelidir, beşeri güçle ilk tepkiyi ilmi ve Allah(c.c.) yolunda daveti yüklenerek vermelidir, bakınız düşüncenizin doğruluğu sizi duygusal değil, akıllı davranmaya yönlendirmelidir, çünkü sizin düşüncenizin/davanızın büyüklüğü size bunu öğretir. Hazırlıksız bir ev sahibinin eli koluna dolaşmaz mı, neden ümmeti eğitmeden, bilgilendirmeden, ahlaklandırmadan, yola çıkalım ? bu doğru düşünmek midir ? Neden islam davetçilerinin bazılarına islami davet, eğitim, ilim, ahlak verdiğinden dolayı iftiralar atılmaktadır ? neden selef izinde ilim ve davet yolunda giden davetçilere karşı sert tutumlar izlenmektedir ? Müslümanların tahammülleri bu kadar basit midir ? Neden tekfirciler, davetçi gençlere boş naralar atarak onların ilim ve davet yolundan uzaklaşmasını amaçlamaktadırlar ?

:Belli bir şahsın tekfiri konusunda nasıl bakılmalıdır ? Tekfir İslam Şeriatında var mıdır ?

İslam dini, küfrü, şirki, tevhidi, imanı, hakkı, batılı kısaca dinle alakalı her hususu beyan etmiş, onlara davabıt/ölçüler getirmiştir. İslam sınırlar tayin etmiştir, insana sınırsız bir düşünce ve hayat tarzı tanımamıştır. Bu yüzden kim Allah(c.c.)’ın, Resulünün, İslam dininin iman edilmesi gereken zaruri itikadi ve ameli hükümlerine dille küfreder, kalple bunu izhar eder, ameliyle de uygular, geri kalmaz/çekinmez/memnuniyetle işlerse, işte bu kimsenin tekfiri meşru görülür, çünkü bu kişi üzerinde ihtilaf yoktur, islam bu kimsenin kafir olduğuna hükmeder, böyle bir kimsenin kati delillerle, şeri ölçülerle, ilim ehlinin hüccetiyle tekfiri hususu tartışmasız sahihtir. Küfre götüren ve götürmeyen haller vardır, kişi Allah(c.c.)’a, Resulüne, şeriatına, kurana, söverse, alay ederse, hükmünü bilerek uygulamazsa, islama karşı kalbini küfre açarsa, dille ve amelle islamın değerlerine karşı savaş açarsa, beşeri kanunu bilerek/inanarak/kalpten söyleyerek/ameliyle de izhar ederek islam şeriatından üstün görürse şüphesiz kafirdir.Bu kimsenin sözleri ve amelleri alimlerin ittifakıyla küfürdür.Fakat, La İlahe illallah diyen, kalben imandan lezzet alan, kusurları ve günahları istemeyerek de olsa sadır olan bir kimse hakkında kafir demek meşru değildir, haklı bir iddia değildir, müslüman kişiye yakışmayan bir ifade ortaya koymaktır.Küfrünü ilan edenlerle küfür söz ve amel etmekten sakınanları ayırt etmek gerekir, kimileri daha önce kurulan yaları güçü nispetince islami boyuta çevirmek için uğraşırken hataları ve günahları oluyorsa, kafir demek doğru değildir, yanlış teşhiste bulunmaktır. Böyle düşünen müslüman kimseler hakkında kafir yakıştırması yapmak ilmi, ahlaki, zamansal açıdan sahih değildir.Bir kişinin küfrüne giderken güneşin varlığını apaçık ispat ederken nasıl delil getiriyorsak o kadar açık sarih sahih delil getirmemiz gerekir.Bu tekfir hususunda gençler yanlış yönlendirilmektedir, ilim ehli olmayan ve davet fıkhını kavramayan kişiler, bu müslüman gençliği hatalı yollara çekmektedirler. İlim ehli ve davetçi müslümanlar, bu hatalara ve tekfirci akılarla karşı uyanık olmaları gerekir.

:Hocam, bir kimsede hem küfür alameti hem iman alameti olunca tekfir edilmesi doğru mudur ?

Bu konuya geçmeden önce, Ehl-i sünnet Vel Cemaat akidesinin usulünü masaya yatıralım, bu konuda ehl-i sünnet vel Cemaat önderleri başta İbn Teymiyye der ki “ bir kimsede küfür-günah alameti olduğu gibi iman alameti de olur böyle bir kimse küfür ve günah alametinden dolayı fasık/günahkar, iman alametinden dolayı da mümindir, böyle bir kimse tekfir olunmaz,” işte bu metnin en güzel beyanını/şerhini siyerde görüyoruz, Rasulullah (s.a.v.) döneminde, Ebi Balta Mekke’nin Fethi öncesi müşriklere, müslümanların saldıracağını haber vermek üzere istihbarat bilgisi göndermek istemiş, böylece kafirlere yardımda etmiş oluyordu, bu amelin küfründe şüphe yoktur, fakat Ebi Balta’nın müslüman oluşu, imanlı olması bu hususa ihtiyatlı bakmayı gerekli kılmıştır, Ebi Balta’nın hatası, vahiyle bildirilmiş, haber yarı yoldan alınmış getirilmiş, Rasulullah (s.a.v.) bu küfür alameti kokan ameli sebebiyle Ebi Balta’yı uyarmış, affetmiş, ona asla kafir ismi vermemiştir. Rasulullah (s.a.v.) Bilal’e çirkin bir söz söyleyen Ebu Zer (r.a.) “ Sen cahiliye alameti taşıyorsun “ buyurmuştu (Buhari-Müslim) Cahiliye alameti taşıyan bir kimsede iman alameti olması sebebiyle ona müslüman ismi verilmiştir. Tabi Harici-Mutezile-Cehmiyye-Murcie itikadına göre, bir kimsede iman ve günah bir arada bulunmaz denmiş ve kişi ya kafirdir ya müslümandır denilerek nassların hududu aşılmış, adalet çizgisi kaybedilmiştir.

:Sizin Şiayı tekfir ettiğiniz hususu belli, peki bu bir şahsı tekfir hususuna girmez mi, ne dersiniz ?

Şia, Kuranın, sünnetin, ashabın, dinin temel emirleri hususunda inkar yolunu seçmektedir, bu zihniyet genel çerçevede küfre girmektedir, çünkü Şia Peygamberin ölümünden sonra, kuranın Fatıma’ya 75 gün boyunca indiğini söylemektedir, bunu da en büyük imam-ayetullah olarak gördükleri humeyni söylemektedir, ashaba buğz edip onların dinden döndüklerini (Bkz, hadis metnini çarpıtarak, yalan söyleyerek, aşağılık bir tarzda sinsice söylemektedirler, Kevser Yayıncılık KEVSER YAYINCILIK) imamlarının gaybi bildiğine inanmaları, helal haram belirleme yetkileri olduğunu söylemeleri, kabirleri öpüp, secde etmeleri, kafirlerle müslümanların aleyhine gelecek tarzda dostluk etmeleri, hususunda onların genel çerçevede küfür içinde oldukları doğrudur. Bu haller apaçık islamın itikadi ve imani değerlerine karşı duruştur.

Son yıllarda islam toprakları işgal edilirken, kafirlerle masa başında imza atanlar ve müslümanların onurlarını ayaklar altına alanlar şia değil mi ? abd düşmanlığı ise, tek kelimeyle “kendi halkı içinde düşman üreterek vatanını korumak” amaçlı söylevlerdir, bu söylev içe dönük bir siyaset olup, müslümanlar lehine siyaset değildir, işte bu halleri aslında samimi olmadıklarının delilidir. Daha çok meseleler vardır da, bununla kifayet edelim….

Bu yüzden kim Allah(c.c.)’ın, Resulünün, İslam dininin iman edilmesi gereken zaruri itikadi ve ameli hükümlerine dille küfreder, kalple bunu izhar eder, ameliyle de uygular, geri kalmaz/çekinmez/memnuniyetle işlerse, işte bu kimsenin tekfiri meşru görülür, çünkü bu kişi üzerinde ihtilaf yoktur, islam bu kimsenin kafir olduğuna hükmeder, böyle bir kimsenin kati delillerle, şeri ölçülerle, ilim ehlinin hüccetiyle tekfiri hususu tartışmasız sahihtir.

:Tekfirci akımlara müslüman bir davetçi kardeş olarak, ne tavsiye edersiniz ?

Tekfirci akım, öfkesini müslümanlara kusmaktan vazgeçmeli, müslümanların toplumsal yaralarını bir doktor gibi görerek reçeteler yazmalı, marjinalleşmiş ve küflenmiş düşünce karizmasını görmeli, topluma daha yakın duruş sergilemeli, şimdi davet zamanıdır söylevini düşünmeli, toplumla, halkla, aileyle, dostlarla uyumsuz olan genetik sert yapısını gözden geçirmeli, dilinde cihad ve tekfir naralarını çokça çoğaltmak yerine, bu zamansız ve alelacele yükselen sesini kısmalı ve Müslümanlar arasında oluşturacağı yapıcı adımlarla ilk selefinin izinde olmayı amaç edinmelidir.İmamlar, öğretmenler hakkında kafirdir, tağutun adamlarıdır söylevlerine ilmi çerçeveden bakmaları gerekir, bu düşünceleri ehl-i sünnet dairesinde değildir, yanlıştır, hatirdir, faydasız bir söylevdir.Bu harekete ve her müslümana düşen bilinç şu olmalıdır, luzumul cemaat ve terkul fırka/fırkalaşmayı terk etmek ve ehl-i sünnet cemaate tutunmak düşüncesi gerekir, yani sünnete sarılmalı, fırka olmayı reddetmeli, ümmetin vahdetini sağlamalı, müslümanlar arası suçlamalardan uzak durmalı, ilim ve davet fıkhını öğrenmeli, adımları hızlandırmalıdır.

Tekfirci akım, samimi inanışından kazandığı tekfir seline karşı, dilini değil, kuran ve sünnetten ve ayrıca siyerden kazandığı ilmini ve aklını, yeni dünyanın içinde müslümanlara islami olan daha güzel stratejik açılım yollarını düşünerek hizmet etmeyi amaçlamalı, hatalardan geri adım atmanın vakti geldiğine inanmalıdır, tekfirci akım, öz eleştiri kabiliyetini yakalamalıdır, bu akım yeniden başını devekuşu rolünden uzak tutarak, acaba ümmete nasıl katkı sağladım ? genç nesillere nasıl ilim yolunu açtım ? ümmete acaba attığım cihad naralarıyla ne kadar izzet kattım ? acaba hayatımın çelişkiyle dolu yönlerini ne kadar bu akımla çözdüm deme cesaretini göstermelidir.

Rasulullah sahih hadiste ne güzel buyurur, “Müslüman elinden ve dilinden emin olunandır.” Bence bu hadisin gölgesinde özeleştiri mekanizmasını çalıştırmak gereklidir, (Buhari-Müslim) Küfür var küçük küfür olup, sahibini dinden çıkartmaz, tıpkı Rasulullah’ın şu hadislerinde geldiği gibi, “ Bizi aldatan bizden değildir” (Müslim) “ Bir kavme benzemek isteyen ondandır” (Ebu Davud) bu küfür sahibini dinden çıkartan küfür değildir, büyük küfür ise, Allah(c.c.)’a, Resulüne, dinine, kitabına karşı sözle ve amelle bilerek muhalefet etmek halidir ki, bu ebedi cehennemi gerekli kılar.

Ey müslümanlar bize selefin yolu yakışır, onlar gibi iman, amel, ahlak yakışır, islam ve müslümanlar bu kadar basit kişiler değillerdir, ne dediklerini çok iyi düşünürler, iyi seçerler iyi dokurlar, nesillerini düşünürler, acelelik islam coğrafyasına zarar verdiğini okurlar, çeşitli beldelerde zamansız hareket edenlerin pişmanlıklarından haberdardırlar, günümüzde geçmişten ders almayan akıllara ihtiyaç yoktur, basiretli ve akıllı müslüman olmalıdır, ulu orta konuşan değil, amel eden, selef izinde ahlaklı olmak zorunludur. Yazarı pek tanımıyorum ama bu yazı ilgimi çekti paylaşmak istedim...

ubeydullah tağutlara müslüman desin bizlere tekfirci
 
sirati mustakim Çevrimdışı

sirati mustakim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
tekfirin ne oldugu forumda bir cok ilm ehlinden alinti,kitap,yazi olarak konulmus(ecirlerini Rabbim fazlasiyla versin).tum gayri islami(serri) sistemler batil tagutlardir.sadece olarak resim eklemisler o resimleri goremiyorum.resimleri gormek istedim.
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
resim yüklenen siteden dolayi resimler görünmüyor, ama resimler tekfircilerin ne kadar cirkin bir pislik icinde olduklarini göz önüne sermekteydi.
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Seytanin tuzaklari coktur
 
Üst Ana Sayfa Alt