Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ibn Teymiyyenin Kerametleri Kabul Ettiği Görüşleri

M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İbn Teymiyye’nin Kerâmetler ile İlgili Görüşleri
Allah dostlarının yaptıkları kerâmeti şeytandan sayanların âlimlerinden İbn Teymiyye şöyle diyor:
Allah dostu zannedilen bazı kişiler kendilerinden mukaşefe sadır olur veya çoğunun yapmadığı harikuladelikler gösterirler. Mesela: İşâretle bir şahsı öldürüvermesi, vasıtasız bir şekilde havalarda uçması, olduğu yerde görülmesine rağmen aynı zamanda Mekke’de ve benzeri yerlerde görülmesi, su üstünde yürümesi, tasını boşlukta tutarak içine su doldurması, bilinmeyen yerlerden gıda alması, zaman zaman insanların gözlerinin önünden yok olması, uzaklardan kendisini yardıma çağıranın yardımına, bulunduğu yerden yardım etmesi, çalınan bir malın nereye saklandığını hiç aramadan haber vermesi gibi harikulade şeyler.


Bütün bu saydığımız şeyleri yapmakta olmaları veli olduğunu göstermez, ispatlamaz. Gerçek evliyanın kanaati odur ki; bir kimse havada uçsa su, üstünde yürüse gene de aldatıcı olabilir. Ve arkasından kayıtsız şartsız gidilmez.


Fakat bu fevkalâdelikleri göstermenin yanında Allah (Celle Celalühü) Resülüne itaat ettiği de açıkça görünüyorsa, onun yasak ve emirlerini olduğu gibi yerine getiriyorsa böylesinin bir veli olduğuna inanılabilir ve sözleri yerine getirmeye değer bulunabilir. Gerçekte velinin kerâmetleri yukarıda saydıklarımızdan daha büyüktür. (Havada uçması, bir anda başka yerde gözükmesi, su üstünde yürümesi, yardım isteyenlerin yardımına uzaktanda olsa yetişmesi gibi.)

Yaptıkları ve söyledikleri Kur’ân ve sünnete uygun düşüyorsa ne kadar güzel. Zira veliler, imânlarının nuruyla bâtınî gerçeklerin yüze vurmasıyla, İslâm şeriatına sımsıkı sarılmalarıyla bilinir ve tanınırlar.[1]
Allahu Teâla şöyle buyuruyor:
“Onlar, O’nun velileri değildir. Onun velileri sadece müttakilerdir. Çokları bilmezler.”(Enfal 8/34)
İbn Teymiyye aynı eseri sayfa 96’da şöyle diyor: Kitap ve sünnet ehlinin büyükleri ayân beyân ortadadır. Ve onları hiç kimse inkar edemez. Onlardan bir kısmı şunlardır:
Fudayl bin İyad, İbrahim bin Ethem (ö.161/777)Ebû Süleyman Dârânî, Marufu El-Kerhi, Cüneyd bin Muhammed Bağdâdî (ö.297/909), Sehl bin Abdullah El-Tüsteri (ö.273/886)
ve benzeri büyükler. Yüce Allah bunların hepsinden razı olsun.


Allah’ın (Celle Celalühü) nebi ve rasüllerinde mucizeler vardır. Velinin kerâmeti zaten Allah’ın (Celle Celalühü)Resülüne tabi olmaktan geçer. Böyle olduğu için de velinin gösterdiği kerâmetler Allah (Celle Celalühü) Resülünün mucizelerine dahil olur.

İbnTeymiyye dedi ki: Bazı kimselerin Peygamber Efendimizden (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)veya ümmetine mensup salih bir şahsiyetten bir şey dilemeleri ve bu dileklerinin yerine getirilmesi çok görülen bir olaydır.
[2]
İbn Teymiyye;Böyle bir dileğin yerine gelmesi yanı başında duâ edilen mezarda yatan ölünün kerâmeti olarak sayılabilir.”[3]demiştir.

İbnTeymiyye böyle bir dilekte bulunmayı doğru bulmamakla beraber, böyle dileklerin Allah’ın (Celle Celalühü) izniyle kabul olunduğunu, itiraf etmiştir. Şeytandandır, demiyor, Ölünün kerâmetindendir, diyor. İ[bnTeymiyye’ye tabi olanlar şeytandandır, diyorlar.

Kudsî hadiste Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur ki: Allah Teala şöyle buyurmaktadır:
عن ابى هريرة رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "من عادى لى وليا فقد آذنته بالحرب وما تقرب الىّ عبدى بشئ احب الىّ مما افترضته عليه، وما يزال عبدى يتقرب الىّ بالنوافل حتى احبه فاذا احببته كنت سمعه الذى يسمع به، وبصره الذى يبصر به، ويده التى يبطش بها، وجله التى يمشى بها، وان سألنى لاعطينه ولئن استعاذنى لاعيذنه"
“Her kim benim kullarımdan birine düşmanlık ederse muhakkak ben ona harp açarım. Bir kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili bir şeyle bana yaklaşmamıştır. Kulum bana nafile ibadetleriyle de durmadan yakalaşır, nihâyet onu severim. Kulumu sevince de onun gören gözü, işten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse onu verir, bana sığınırsa kendisini korur himayeme alırım.


Tevessülü ve meded’i kabul etmeyenlerin itibar ettikleri âlimlerinden İbn Kayyım el-Cevziyye bu hadisi şöyle açıklamaktadır:
Rasulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem)buyuruyor[ki:
عن ابى سعيد الخدرى رضى الله عنه قال: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: "اتقوا فراسة المؤمن فانه ينظر بنور الله
“Müminin firâsetinden sakının, o Allah (Celle Celalühü) nuru ile bakar.”
[URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL][URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL]
[URL='https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn6']
Bu firâset, Allah’a yakınlıktan kaynaklanmıştır. Kul Allah’a yaklaşınca hakkı bilmesine, anlamasına engel olan kötü engeller ortadan kalkar. Allah’a yakınlığı ölçüsünde Allah’a yakın bir fener ışığı kula ulaşır. Yakınlığına göre bu ışık onu aydınlatır. Bu nurla, Allah’tan uzak kimsenin göremediği şeyleri görür.


]Daha sonra İbn Kayyım yukarıdaki hadisi zikrettikten sonra hadisi şöyle açıklıyor:
Yüce Allah (Celle Celalühü) bu kudsi hadiste, kendisine yaklaşan kuluna olan sevgisinin faydalı olacağını belirtmiştir. Allah kulunu sevince kulağına, gözüne eline ve ayağına yaklaşır. Artık gözü Allah ile görür, kulağı Allah ile duyar, onunla tutar, onunla yürür kalbi eşyaların gerçeklerinin belirdiği saf ayna gibi olur.

Firâsetinde oldukça az yanılır. Çünkü kul Allah ile varlığa bakınca onu olduğu gibi görür. Allah (Celle Celalühü)ile işitince onu olduğu gibi işitir. Ancak bu gayb bilgisinden sayılmaz. Yüce Allah’ın hakikatlerin sûretlerini görmeye mani olan vesvese, hayal ve batıl izlerden uzak, nurla kaplı, kendine yakın kulunun kalbine attığı hak ile hakikatlerin sûretlerini görür bilir.
Demek ki Allah (Celle Celalühü)insanların yapamayacağı, Allah’ın(Celle Celalühü) yapabileceği ilimleri istediğine verebilir. Hızır (aleyhisselâm)’a, peygamberlere, cinlere, şeytanlara verdiği gibi insanlara da verebilir. Kimse Allah’a (Celle Celâlühü) ne yapıp yapmayacağı konusunda bir sınırlandırma getiremez.

Allah’ın, “işiten kulağı olurum” demesiyle veli kulların çok uzak mesafelerdeki şeyleri işitmesi, Allah’ın(Celle Celalühü) “yürüyen ayağı olurum” demesiyle bir anda çok uzak mesafelere gidip gelme gücüne sahip olamasını her iki taraf ta kabul eder. Çünkü kudsî hadiste böyle buyurulduğunu
kendi âlimleri de söylemektedirler. Geriye, tartışılmakta olan; Allah dostunun uzak mesafeden bir insana yardım edip edemeyeceği meselesi kalıyor.

Her Peygamber’in, yaptığı gibi bir Allah (Celle Celalühü) dostuda insanları korumak ve zor anlarında yardım etmek için Allah’dan “Ya Rabbi! Müslümanların zor anlarında, bana onlara yardım etme gücü ver” derse Allah (Celle Celalühü) bu duâyı ister kabul eder, isterse kabul etmez. Ama Allah ](Celle Celalühü) Kudsi bir hadiste “benden bir şey isterse” duâ ederse duâsını kabul ederim diyor.


Nitekim Hz. Ömer (Radı]yallahu Anh)’e de binlerce kilometre uzaklıkta ki yenilmek üzere olan ordusunu ve ordudaki komutanı görüp onlara “Cebel, Cebel!” diyerek seslenip uzaktan orduya komuta etmiştir.
[8]

Alâ b. Hadram’ın sahâbeye “besmele çekip atlarınızla denizde yürüyün” deyip atlarıyla denizin üstünden gitmeleri gibi. Bu delillere dayanarak geçmişte ve günümüzde yaşantısı Kur’ân ve sünnete uyan Allah dostlarının bu gibi kerâmetlerini gören, okuyan bir Müslüman niyetinde de “ilaç hastalığımı iyi etti” aslında iyi edenin Allah olduğunu bilerek bu sözü söylerken hakîkî fâili kastetmediği gibi Allah (celle celâluhu)’ın izni ile harikulade işleri yapan Allah dostlarından, insanların normalde yapamayacağı bir şeyi isteyebilir. (Bu konu ileride, istiğâse bölümünde daha geniş bir şekilde anlatılacaktır.)

Ancak bu ilmi Allah’ın verdiğine inanıp o insanı, Allah’a ortak koşmadan niyeti sağlam olmak kaydıyla istenebilinir. Niyet önemli.

El-Furkan Beyne Evliyâi’r-Rahmâni ve Evliyâi’ş-Şeytâni, s. 61-62, el-Mektebu’l İslâmî, 4.Baskı, Beyrût, 1397. Trc. İbn Teymiyye, Allah (c.c.)’ın velileriyle şeytanın velileri arasındaki fark. S: 73. Pınar Yayınları, 2003.

İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbnTeymiyye Sırat-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü tercüme Pınar Yay. s.493, bsk 2004.

İbn Teymiyye, İktizâu’s-Sırâti’l Müstekîm, s: 373-374, Dârul Marife, Beyrut, tsz. Trc. İbnTeymiyye, Sırât-ı Mustakîm Kabir Ziyaretleri bölümü, tercüme Pınar Yay. s.494 bsk 2004

Buhârî, Rikak 38: İbnu Mace, fiten 16

İbn Kayım Ruh kitabı sayfa 304-305. Buhârî, et-Tarihu’l-Kebîr, no: 1529, 7/354. Tirmizî, Tefsir, 16, No: 3127, 5/298.

Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, no:1529, 7/354; Tirmizî, Tefsîr, 16, no: 3127, 5/298.

İbn Kayyim, Kitâbu’r-Rûh, s: 305.

Beyhakî Le’lekaide Şerhus-Sünnette İbn Merde Veyh el-İsabe 2/3 İbn Kesîr Tefsir Bidaye c.7 s. 131 KAYNAK SELEFİLER VE TASAVVUFÇULARIN GÖRÜŞLERİ
[/url]
[URL]https://www.islam-tr.org/newthread.php?do=newthread&f=12#_ftn3[/URL]
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Kerameti inkar eden kafirdir!
Keramet var diye her türlü sapıklığı , şirki gaybı kendilerinde görenler (kendilerini bilirler) en büyük SAPIKLARDIR !!!
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
TASAVVUF HAKKINDA (Cumhuru Ulemanın)
Tasavvuf Ehli Hakkında ki Görüşleri


ALİMLERİN SÖZLERİ


İmam Şafii şöyle diyor:

“Hiçbir akıllı kimse yoktur ki sabahleyin tasavvufa girsin de, ikindi namazının vakti girdiğinde aklını yitirmiş olmasın.”

YAHYA B.MUAZ ŞÖYLE DEDİ:

''İnsanların üç sınıf kimseden kaçının; gafil Alimler, yağcı fakirler,cahil sofiler .''

Yahya b. yahya şöyle derdi::

"Hariciler bana sofilerden daha sevimlidir"


Abdumelik b. ziyad anlatıyor:

"İmam Malik ile birlikte oturuyorduk ona memleketimizin iki sofisinin durumunu anlattım ana dedimki:

" Sofi denilen bu kimseler en güzel yemeni elbiseleri giyiyorlar ve şöeyle yapıyorlar "

İmam Malik: "Vay be! Onlar müslüman mıdırlar? dedi ve öyle güldüki, etrafındakiler şöyle dediler ;

" Biz onun böyle güldügünü hiç görmemiştik."

Yunus b. Abdullah anlatıyor. Şafii şöyle derdi:

"Eğer bir adam günün ilk saatlerinde tasavvufa girerse öğlen olmadan ahmaklaşır."

İmam Şafii şöyle der:

"Sofilerle kırk gün beraber olan kimsenin aklı bir daha ebedi olarak ona geri dönmez."

ALLAHU EKBER ALAHU EKBER

Ve yine şöyle der: "Yanına geldiklerinde abid görünen
Yanlız kaldıklarında aç kurtlara dönenleri birakın."

Asım şöyle derdi:

"Bizler hala sofileri ahmak olarak biliriz .Ama onlar konuşmaktan hep gizlenirler."

1.Sofilerin Duygusal İnsan ve İçli İnsanlardan olduğunu çok iyi biliyorum ancak bu İnsanlar ''Ehl'i Beyt'' den olan insaların yanlış yapmayacağına inanıyorlar,oysa ''Sapık ŞİA'' nın inancı budur...

2.Sofi olan İnsanlar Kendilerini hiç geliştirmiyor ve ''TEVHİD AKİDESİ'' ile ilgili üzerlerine Farz'ı AYN olan bu İlime ihtiyaç duymuyorlar..

3.Sofiler kendi inandıkları ve duyduklarını ''DİN'' olarak alıyorlar ve Hiç araştırma gereği duymuyorlar..

4.Sofiler gerçekten ''İSLAM'IN TEVHİD İNANCINI'' anladıklarında ''Allah yolunda Ölmek ve Öldürülmek'' onlar için hiç bir sorun Teşkil etmez.

5.Sofiler bir çok ''PARTİ VE DERNEK - VAKIF'' gibi yerlerin hazır Kitleleridir bütünü bu ''Tarikatlara OLTALARINI'' atarlar hata bazılar ''OLTA'' atmadan ''SERPME '' ile hepsini yakalar ve Kullanır..

6.Sofiler İtikad İmamı olarak inandıkları İmamlarının dahi Kitaplarını okumazlar..



ALLAH BU ''SAF'' Sofi Taifesine Hidayet versin bir an Önce İslam'ı NASS ları ve DELİL leri ile Öğrenmelerini Onlara Nasihat ederim..

Allahumme Amin..
 
K Çevrimdışı

KırıkGitar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Alimlerin Tasavvufla İlgili Fikirleri


Şimdi İslam ulema, fukaha ve müctehidlerinden tasavvuf ve rical-i tasavvufu takdir ve tahsin eden zevatın mütalaalarını inceleyelim:

1. Mezhebimiz imamı, İmam Ebû Hanîfe rahimehullah: İbni Âbidin "Haşiye" sinde bu hususu tafsil ve beyan etmiştir.

2. İmam Malik buyurur ki: "Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur". Bu sözü Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.

Halbuki :
İmam Malik: "Vay be! Onlar müslüman mıdırlar? dedi ve öyle güldüki, etrafındakiler şöyle dediler ;

" Biz onun böyle güldügünü hiç görmemiştik."



3. İmam Şafiî: Celalüddin-i Suyûtî'nin "Te'yidü'l-Hakikati'l-Aliyye" adlı eserinin 15 inci sayfasında der ki: "Sofiyye ile sohbetim esnasında kendilerinden üç şey istifade ettim:

1. Zaman bir kılıçtır, sen onu kullanmazsan, o seni keser.
2. Kendini hakla meşgul etmezsen, batıl seni istila eder.
3. Kendine hiçbir varlık isnad etmemek, erbab-ı ismetten olmak demektir.

HALBUKİ :
İmam Şafii şöyle diyor:

“Hiçbir akıllı kimse yoktur ki sabahleyin tasavvufa girsin de, ikindi namazının vakti girdiğinde aklını yitirmiş olmasın.”


Yunus b. Abdullah anlatıyor. Şafii şöyle derdi:

"Eğer bir adam günün ilk saatlerinde tasavvufa girerse öğlen olmadan ahmaklaşır."

İmam Şafii şöyle der:

"Sofilerle kırk gün beraber olan kimsenin aklı bir daha ebedi olarak ona geri dönmez."




4. İmam Ahmed İbni Hanbel, rical-i sofiyye ile sohbete başlamasından önceki günlerde oğlu Abdullah'a der ki:
"Oğlum! Sana hadîs ile meşgul olmanı tavsiye ederim. Kendilerine sofî diye ad takan kimselerle düşüp kalkmaktan sakındırırım. Çünkü onların içinde ahkam-ı dine cahil olanlar vardır".
Sonradan kendisi sofiyyûndan Bağdadlı Ebû Hamza'ya mülaki olunca ve sofilerin ahvalini öğrenince oğluna dedi ki:


"Sofîlerle sohbeti tavsiye ederim. Onlar ilimleriyle, murakabeden edindikleri feyz ile, Allah korkusunu hakkıyla tanımalarıyla ve halkın mesavi ve abeslerinden uzak kalmakla ve alî himmet olmalarıyla bizi geçmişlerdir". Bu söz 1332 hicrîde vefat eden Şeyh Emin Kürhî'nin "Tenvîru'l-Kulûb" isimli eserinde zikir ve beyan edilmiştir.


Keza, 1188'de vefat eden Allame Muhammed Sifarinî, "Gızau'l-Elbab li Şerhi Manzûmeti'l-Adab" adlı eserinin, birinci cildinin 120'nci sayfasında İbrahim bin Abdullahi'l-Kalanisî'den naklen İmam Ahmed İbni Hanbel'in sofiyye için: "Onlardan daha efdal bir zümre bilmiyorum" dediğini nakleder. Bir de aynı eserde: "Onları vecidleriyle bir müddet bırakınız, ferahlasınlar" buyurmuştur. "Onlar ilham alırlar ve vecde müstağrak olurlar" dediği de rivayet edilmiştir.

5. Hüccetü'l-İslam İmam Gazzalî "el-Münkizu Mine'd-Dalal" adlı eserinde, sofiyyeden ve onların sülûk ve tarikatlerinden bahsederken der ki:

"Yakinen bildim ki, onlar betahsis Allah yoluna girmişlerdir. Onların sîretleri ahlakın en güzeli, tarikatleri de yolların en doğrusudur".

6. Herat'da 606 hicrî tarihinde vefat eden müfessir İmam Fahrüddin er-Razî: "Müslimlerle Müşriklerin İtikadları" adlı eserinin sekizinci babında sofiyye ahvalinden bahsederken der ki:

"İslamî fırkalar arasında sofiyyeyi zikretmemek hatadır. Zira sofiyye sözlerinin hülasası şudur: Allah'ı bilmenin yolu, kalbin masivadan tasfiyesi ve alâik-i bedeniyyeden tecerrüddür. Bu ise güzel bir yoldur".

Yine İmam-ı müşârünileyh buyurur ki:

"Mutasavvife tâifesi Hakk'ı tefekkür ile meşgul olurlar, alâik-i cismaniyyeden nefsi tecrid ederler, rûhlarının ve kalblerinin zikr-i Hak'dan hali kalmamasına çalışırlar, diğer ef'al ve tasavvurlarında kemal-i edeble Hakk'a inkiyad ederler. İşte onlar Adem oğullarının en hayırlı fırkasıdır".

7. Şam'da hicrî 577 tarihinde doğan ve 660 tarihinde vefat eden "şeyhü'l-ulema" ve "sultânü'l-ulema" lakaplarıyla tanınan, birçok eserler te'lif eden, Şihabüddin Sühreverdî'den inabe alan ve Şeyh Hasan Şazelî'ye mülazemet eden İzzüddin ibni Abdi's-Selam rahimehullah:

"Sofiyyeden bir taife dünya ve ahiret yıkılmayan kavaid-i Şeriati, üss-i hareket ittihaz etmişlerdir. Diğerleri rüsûma bağlanmışlardır. Onlardan zuhur eden kerametler ve harikulade haller öne sürülmüşse de, bu gibi haller Hakk'a yakınlık bakımından ve Hakk'ın rızasına uygunluk noktasından teferruattan sayılır" buyurmuştur.

8. İmam-ı Nevevî rahimehullah "el-Makâsıd" adındaki eserinde der ki:

"Tarik-i tasavvufta beş asıl vardır:

1. Zahir ve batında takvayı şiar etmek,
2. Sözlerinde ve işlerinde sünnet-i Nebevîye uymak,
3. İkbal ve idbar zamanında halktan birşey beklememek,
4. Az olsun, çok olsun Hakk'ın herşeyde, her türlü vergisine içten boyun eğmek,
5. Ferah ve sıkıntı zamanında Hakk'ı düşünüp, O'na rücû' edebilmektir".


9. Gırnatalı, Malikî mezheb "el-îmamu'ş-Şatibî" lakabıyla meşhur İbrahim İbni Musa, Selefî olan bu zat



"Kitabü'l-İ'tisam" adlı eserinde İslamî tasavvufun, dinin rûhundan olduğunu ve asla bid'at olmadığını beyandan sonra der ki:


"Birçok cahiller sofilerin ahkam-ı şer'iyyeyi iltizamda mübalatsız olduğunu itikad ederler. Ben onları, söylenen bu sözden ve bu itikaddan tenzih ederim. Onların tarikatleri sünnet-i seniyye üzerine bina olunmuştur. Ona muhalefetten sakınırlar".


10. Hicrî 771 tarihinde vefat eden Tâcüddin Abdü'l-Vahhab es-Subkî "Muîdü'n-Niam" adındaki eserinde:


"Allah onlara sağlık ve uzun ömürler versin" diye dua ettikten sonra:


"Onları hakikî hüviyetleri herkes tarafından bilinmediğinden, haklarında pekçok söz söylenmiştir. Şeyh Ebû Muhammed Cüveynî der ki: - Bilinen kat'î birşey olmadığı için aleyhlerinde bulunmak doğru olmaz. Onlar dünyaya yüz çevirmişler ve birçok vakitlerini ibadete hasretmişlerdir, dedikten sonra: "Onlar havass-ı ehlullahdır. Zikirleriyle rahmet umulur, dualarıyla yağmur beklenir. Allah onlardan ve onların yüzü suyu hürmetiyle bizden razı olsun".

Alıntı







TASAVVUF HAKKINDA (Cumhuru Ulemanın)
Tasavvuf Ehli Hakkında ki Görüşleri


ALİMLERİN SÖZLERİ


İmam Şafii şöyle diyor:

“Hiçbir akıllı kimse yoktur ki sabahleyin tasavvufa girsin de, ikindi namazının vakti girdiğinde aklını yitirmiş olmasın.”

YAHYA B.MUAZ ŞÖYLE DEDİ:

''İnsanların üç sınıf kimseden kaçının; gafil Alimler, yağcı fakirler,cahil sofiler .''

Yahya b. yahya şöyle derdi

"Hariciler bana sofilerden daha sevimlidir"


Abdumelik b. ziyad anlatıyor:

"İmam Malik ile birlikte oturuyorduk ona memleketimizin iki sofisinin durumunu anlattım ana dedimki:

" Sofi denilen bu kimseler en güzel yemeni elbiseleri giyiyorlar ve şöeyle yapıyorlar "

İmam Malik: "Vay be! Onlar müslüman mıdırlar? dedi ve öyle güldüki, etrafındakiler şöyle dediler ;

" Biz onun böyle güldügünü hiç görmemiştik."

Yunus b. Abdullah anlatıyor. Şafii şöyle derdi:

"Eğer bir adam günün ilk saatlerinde tasavvufa girerse öğlen olmadan ahmaklaşır."

İmam Şafii şöyle der:

"Sofilerle kırk gün beraber olan kimsenin aklı bir daha ebedi olarak ona geri dönmez."

ALLAHU EKBER ALAHU EKBER

Ve yine şöyle der: "Yanına geldiklerinde abid görünen
Yanlız kaldıklarında aç kurtlara dönenleri birakın."

Asım şöyle derdi:

"Bizler hala sofileri ahmak olarak biliriz .Ama onlar konuşmaktan hep gizlenirler."

1.Sofilerin Duygusal İnsan ve İçli İnsanlardan olduğunu çok iyi biliyorum ancak bu İnsanlar ''Ehl'i Beyt'' den olan insaların yanlış yapmayacağına inanıyorlar,oysa ''Sapık ŞİA'' nın inancı budur...

2.Sofi olan İnsanlar Kendilerini hiç geliştirmiyor ve ''TEVHİD AKİDESİ'' ile ilgili üzerlerine Farz'ı AYN olan bu İlime ihtiyaç duymuyorlar..

3.Sofiler kendi inandıkları ve duyduklarını ''DİN'' olarak alıyorlar ve Hiç araştırma gereği duymuyorlar..

4.Sofiler gerçekten ''İSLAM'IN TEVHİD İNANCINI'' anladıklarında ''Allah yolunda Ölmek ve Öldürülmek'' onlar için hiç bir sorun Teşkil etmez.

5.Sofiler bir çok ''PARTİ VE DERNEK - VAKIF'' gibi yerlerin hazır Kitleleridir bütünü bu ''Tarikatlara OLTALARINI'' atarlar hata bazılar ''OLTA'' atmadan ''SERPME '' ile hepsini yakalar ve Kullanır..

6.Sofiler İtikad İmamı olarak inandıkları İmamlarının dahi Kitaplarını okumazlar..
 
K Çevrimdışı

KırıkGitar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
İmam Malik buyurur ki:

'Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur'. Bu sözü Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.


İşte göründüğü gibi Alimlerimizin çizgimizi netleştiren ulema hiç çekinmeden korkmadan görüşlerini net ve açık diile getirmişlerdir...........
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İmam Malik buyurur ki:

'Tasavvuf bilmeyen fakîh, fiska, tasavvufu bilip de fıkhı bilmeyen ise zendekaya duçar olabilir. Bu ikisini cem' eden ise hakikate vasıl olur'. Bu sözü Abdü'l-Baki ez-Zerkanî Fıkh-ı Maliki şerhinin ikinci cildinin 195 inci sayfasında ve 1014 hicrîde vefat eden Aliyyü'l-Kâri, aynı eserin birinci cildinin 33 üncü sayfasında ifade eder.


İşte göründüğü gibi Alimlerimizin çizgimizi netleştiren ulema hiç çekinmeden korkmadan görüşlerini net ve açık diile getirmişlerdir...........

Bu kadar rezillik olur yani , embesiller bile bu kadar düşmez!!

İmam Malik Buyurur ki deyip Abdü'l-Baki ez-Zerkanî 'nin sözünü İmam Maliğe iftira atarak sanki o söylemiş gibi anlayan birinde beyin yerine ne taşıdığını araştırmak lazım.
Yok eğer okumadan anlamadan araştırmadan aktarıyorsa bu da Hakkı aktarmak, ortaya çıkması için değil, kendi düşüncesini körü körüne savunarak zulmettiğini gösterir .

Halbuki İmam Malik Tasavvufçuların aleyhine ne söylemiştir biliyoruz !




Halbuki :

Alıntı:
İmam Malik: "Vay be! Onlar müslüman mıdırlar? dedi ve öyle güldüki, etrafındakiler şöyle dediler ;

" Biz onun böyle güldügünü hiç görmemiştik."
 
M Çevrimdışı

mucahid_tr

Üyeliği İptal Edildi
Banned
esselamu aleykum ben buraya ilmi yazılar yazıyorum delilleri kaynağı ile veriyorum ibn teymiyye ilgili verdiğim kaynaklara ya bakmıyormusunuz bunlar ibn teymiyyenin sözleri ön yargılı kırıcı ve ilmi munazardan uzak çokça yorum ve hakeret ediyosunuz bir arkadaşım 1995 çeçenistanda vidino yakınlarında dargoda şamil basayev ile birlikteydi hattabın kanpı dere yatağındaydı oraya gelen vahhabi ve selefiler bu hakaret metodunu ordada sergilediler ordaki büyüklere babalara dedelere hocalara şirk işliyosunuz müşrik le itham ettiler yapıcı hoşgörülü olmadılar sonuç 1996 çeçenler zafer kazandı sonra selefiler eline güç geçirince daha sert davrandılar ve rusların istediği oldu mucahidler vahhabi damgasını vurdular tarikatlıyı rus vurdu dediki vahhabiler vurdu sonra vahhabilerden vurdular tarikatlı vurdu dediler bir vahhabi komutanda emre itaatsislik komisyonu dinlemeden dağıstana girince savasın baslamasına sebeb oldu şimdi iç savaş var dunyadan cecenlere giden yardımlar kesildi diyeceksinizki ne alakası var şimdi bu sözlerin kardeşlerim bir birimize karşı birz yapıcı olalım ibni teymiyye bir insan küfür sözü söylese elindede zayıfta olsa bir nasa dayanarak bu sözü söyledim diyosa o kişi tekfir edilmez siz tekfir ediyosunuz demiyom ama malisef bazı müslümanlar bir birlerinin sözlerini anlamak yerine ilimle onu çürütmek yerine hakaret yolunu seciylar ben size tevessülü ibn teymiiyenin kabul ettiğine dair delil sundum abdul vahhabın hanği şekilde olursa zat ile tevessülü kabul ettiğine dair delil sundum ebul ferec şevkaninintevessülü kabul ettiğine delil sundum kaynakları ile mesheb imamların delili sundum ölünün işittiğine dair ibn teymiyye ibn kayımın ölü işitir sözlerinin kaynağını meshem imamların hadisleri sundum ölüye kuran okumak ile sahebe ve mesheb imamlarının görüşlerini hadislerin tahriçini soyledim siz bunlara karşı ilmi kaynaklı cevap vermeyip yoruma acık alimlerin sozu diye yamış olduğunuz cevaplarında kaynağı yok ve yormdan kırıcı ifdelerden baska bir sey delil olarak getirmiyosunuz elbette elinde delili olmadan hadis ayet delil getirmeyip insan bu delillerden yoksun delilsiz yaptığı şirk bidat vs bunlar hoş karşılanmaz mucadele edilir sizin şirk olarak gördüğünüz şirkle itham ettiğiniz bir taraf diyorki ben bunu yaparken sizin alimlerinizden mesheb alimlerinde sahabeden rasulullhtan ayetten delilim var diyo bunları kabul edersiniz veya etmessiniz ama munazarda ilmi delilillerle birbirimizi çürutmeye çalışalım eğer karşı tarafın delilleri güçlüyse teslim olalım veya saygı gösterelim eğer sizi kıracak bir söz söyledimse özür dilerim kardeşlerim hepimiz bir birimize muhtacız oyuna gelmeyelim birlik yolu orta yol için uğraşalım saygılarla
 
Üst Ana Sayfa Alt