Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru "ظ ز ذ ش ت ن غ خ" Gibi Harfler Bid'at mıdır?

SalihBeratt Çevrimdışı

SalihBeratt

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Meal vermenin ve kuran'daki âyetleri noktalı bir şekilde yazmanın bidat olduğunu düşünüyorum. (Bende arapça bilmiyorum maalesef.) Eğer yanlış bilmiyorsam harflerin belli yerlerine nokta koydurarak harekelendirme işini Hz. Ali lisanın mahfuz olmasını istediği için birisine (nokta koyma fikri muhtemelen o söylediği kişiden ortaya çıkıyor ama bundan emin değilim. Zaten konuyla da pek alâkalı değil.) yaptırtıyor. Hz. Ali bu işi yaptırdığı için bunu bidat kategorisine alamam.

Şu anda Hz. Ali'nin bu harekelendirme işini yaptırdığına dâir kaynak bulamıyorum ama bir şeyler okuduğumu hatırlıyorum. Kaynak sahibi olanlar bu konudaki gerekli kaynağı söylerse müteşekkîr olurum.

Sünen-i Tirmizî - Türkçe - (Kitab - Kapak) sitesinden ilim bahsi. 16. hadisden alıntı.
16- Sünnetlere Yapışıp Bidatlerden Uzak Durmalı

2891- Irbad b. Sariye (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem) bir gün sabah namazından sonra son derece tesirli bir va’z verdi de bu va’zın tesirinden gözler yaşardı kalpler ürperdi Ashabtan bir kişi: Bu öğütler vedalaşan bir kimsenin öğütleri gibidir o halde bize neyi tavsiye ederseniz Ey Allah’ın Rasûlü! Dedi. Rasûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)’de şöyle buyurdu: “Allah’a karşı her zaman ve her zeminde sorumluluk bilinci içerisinde olmayı Allah’tan gelen her şeyi dinleyip itâat etmeyi idareciniz durumunda olan kimse Habeşli bir köle bile olsa onu bile dinleyip itâat ediniz. İçinizde yaşayacak olanlar benden sonra pek çok ayrılık ve anlaşmazlıklara şâhid olacaklardır. Dinde yeri olmayan fakat dindenmiş gibi gösterilmeye çalışan şeyleren sakınıp uzak durunuz çünkü onlar sapıklıktır. Sizden kim bu dönemlere ulaşırsa benim sünnetime ve doğru yolda olan Hülefai Raşîdinin sünnetine sıkıca sarılsın. Bu yolda sabredip dişinizi sıkınız.” (İbn Mâce, Mukaddime: 7)

Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.

Lâkin günümüzdeki ظ پ ز ذ ش ت ن ض ث ق ف غ خ ج (Araya farsçadaki "Pe" harfi de girmiş düzenle yapmaya çalıştığımda harf gözükmüyor, bu yüzden silemiyorum.) gibi harflerin (yanlış bilmiyorsam) râşidîn halîfelerden sonra ortaya çıktığını biliyorum. Yanlış biliyorsam düzeltin. Bu yüzden Kuran'ı bu tarz harflerle yazmanın ve okumanın bidat olduğunu düşünüyorum.

Şu anda Kuran'ı pek çoğumuz okurken anlamıyoruz. Eğer bu bidat harfler olmasaydı mecbûri olarak arapça öğrenmemiz gerekirdi ve bu sayede kuran'ı okurken anlayarak okuyabilirdik diye düşünüyorum.


Sünen-i Ebû Dâvûd - Türkçe - (Kitab - Kapak) sitesinden alıntı. (Ebu Davud, Sünnet, 31)
4770- Zeyd İbn Vehb el-Cüheni (nin) haber verdi (ğine göre); kendisi Hariciler üzerine yürüyen ve Ali (radıyallahü anh)'in maiyyetinde olan bir askeri birlik içinde bulunuyormuş (da) Ali (radıyallahü anh) (şöyle) demiş:

" Ey İnsanlar ben Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'ı (şöyle) derken işittim: Ümmetimden öyle bir kavim zuhur edecek ki Kur'ân okuyacaklar da sizin okuyuşunuz (zahiren) onlarınkine (nisbetle) hiç kalacak. Namazınızda (zahiren) onların namazı yanında hiçbir şey olmayacak. Orucunuz onların orucuna nispetle birşey olmayacak. Kur'âni kendi lehlerine zanniyle okuyacaklar. Halbuki Kur'ân onların aleyhine olacak, namazları gırtlaklarını geçmeyecek, İslâmiyetten okun avı delip geçtiği gibi çıkacaklar. Eğer onlarla harb edecek olan ordu, (onlarla yapacakları savaştan dolayı) Peygamberleri diliyle kendilerine takdir edilen ecri bilselerdi, (yapacakları) bu işe (Allah katındaki değerinin büyüklüğüne tam manasıyla) güvenirlerdi (de bütün gayretlerini ona verirlerdi). Bu kavmin alameti içlerinde pazusu olup, kolu olmayan ve üzerinde beyaz kıllar bulunan pazusunda meme uçları gibi bir çıkıntısı bulunan bir adamın olmasıdır." (Bu durumda) siz (şimdi) çoluk çocuğunuza ve mallarınıza sizin adınıza halef olacak olan bu kimseleri bırakıp da Muaviye ve Şam halkı üzerine mi gideceksiniz?

Allah'a yemin olsun ki: (Hazret-i Peygamberin çıkacaklarını haber verdiği) o (kötü) kavmin (karşımızda bulunan ve Hariciler diye anılan) şu kavim olduğunu ümid ediyorum, Çünkü onlar (dökülmesi) haram olan kanı döktüler, halkın merada yayılan hayvanlarım gasbettiler. Öyleyse siz besmeleyle (onların üzerine) yürüyünüz.

Selemetü'bnu Küheyl dedi ki:

" Zeyd İbn Vehb bana (ordunun konakladığı) yerleri birer birer anlattı (ve şöyle dedi): Nihayet bir köprünün üzerine vardık. (Onlarla) Karşılaşınca (bir de baktık ki); Haricilerin başında (bulunan) Abdullah İbn Vehb er-Râsibî'dir. (Abdullah İbn Verîb) Haricilere " Mızraklarınızı bırakın da (onlarla daha yakından savaşmak üzere) kılıçlarınızı (kınlarından) çekiniz. Çünkü ben (karşımızdakilerin) Harura gününde olduğu gibi size (Allah adına) ant vererek sizi barışa davet edeceklerinden korkuyorum." dedi. Onlar da mızraklarını atıp kılıçlarını sıyırdılar; derken (Hazret-i Ali safında bulunan) halk onlara mızraklarını sapladılar ve Haricileri üst üste öldürdüler. Neticede o gün (Hazret-i Ali safındaki) cemaatten sadece iki kişi öldürüldü. (Nihayet) Hazret-i Ali (harbin sonunda) " Öldürülenler arasında (alamet olarak bulunan) sakat adamı arayınız, buyurdu. (Aradılar fakat) bulamadılar. Bunun üzerine Hazret-i Ali bizza. (ayağa) kalkıp üstüste öldürülen insanların yanına geldi ve onları bulundukları yerlerden çıkarınız dedi, sonra onu yere gelen cesetler arasında buldular. Ali (radıyallahü anh) tekbir getirdi ve:

" Allah doğru söyler, Rasulü de doğruyu tebliğ eder." dedi, o sırada Abidetü's-Selmanî Hazret-i Ali'nin yanına varıp:

" Ey mü'minlerin emiri! Kendisinden başka ilah olmayan Allah hakkı için (söyle)! Sen hakikaten bu hadisi Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem)'den işittin mi?" diye sordu. Hazret-i Ali'de:

" Evet kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yemin olsun ki (ben bu hadisi bizzat Hazret-i Peygamberin ağzından işittim)" dedi. Abîde, Hazret-i Ali'den üç defa yemin istedi. Hazret-i Ali de yemin etti.

Müslim, zekât 156, 157; Ahmed b. Hanbel I, 88 92, 141.
Hadis ile alâkalı forumda gönderi de varmış. Bağlantısı bu: Çözüldü - "Arabistan’ın Doğu Tarafından Kimseler Çıkar. Kur’an-ı Kerim Okurlar..." Diye Bir Hadis Var mı?


Hadis, hâricîler ile alâkalı. Bu hadisi koyma sebebim Kur'an okuyuşu hakkında belirtilen mevzu hakkında idi. Kuran'ı okuyoruz ama kalbimize iniyor mu? Gırtlağımızdan aşağı geçiyor mu?..

Sizin bu konudaki fikirleriniz nelerdir? (Normalde konuyu ilmî münâzaralar kısmına açacaktım. Lâkin oraya açma yetkim yokmuş, bu yüzden açamadım.)
 
Son düzenleme:
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Senin düşüncenin bir önemi yok bizim için,senin bu konu da bidat demen yani hüküm vermen ne kadar doğru? Bir amelin bidat olması neye göre belirlenir ? Bana bidat kavramını açar mısın?
 
SalihBeratt Çevrimdışı

SalihBeratt

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Senin düşüncenin bir önemi yok bizim için,senin bu konu da bidat demen yani hüküm vermen ne kadar doğru? Bir amelin bidat olması neye göre belirlenir ? Bana bidat kavramını açar mısın?
Sonradan ortaya çıkmasıyla.

Ayrıca hüküm vermedim. "Olduğunu düşünüyorum." dedim.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Sonradan ortaya çıkmasıyla.

Ayrıca hüküm vermedim. "Olduğunu düşünüyorum." dedim.

Eksik öğrenmişsin

Şu konuyu oku bı daha soracam

 
SalihBeratt Çevrimdışı

SalihBeratt

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Eksik öğrenmişsin

Şu konuyu oku bı daha soracam

İşlerin en kötüsü sonradan ihdas edilenler / ortaya çıkarılanlardır.”
[ Muslim, Cuma, 43.]

Sonradan ihdas edilen her şey bid’attir
[ Nesâi, Îdeyn, 22; İbn Mâce, Mukaddime, 7]
Ben farklı bir şey mi dedim?..

Buradaki kaynakta Hz. Ali'den hiç bahsedilmemiş. Eğer Hülefâ-i Râşidinden kimse harekelendirme veya noktalama yaptırmadıysa ben bu fikrimde ısrarlıyım.

"Ancak bu mushaflara rağmen zaman zaman okuma güçlükleri ve ciddi okuma yanlışları da olmuştur. Bunun temel sebebi Hz. Osman’ın mushaflarında noktaların ve harekelemenin bulunmayışıydı. Bu meseleyi çözmek için ilk harekete geçen yönetici, Halife Abdülmelik b. Mervân’ın Irak valisi Ziyâd b. Ebîh olmuştur. Ziyâd, Ebü’l-Esved ed-Düelî’den yanlış okumaların önlenmesi için çare bulmasını istemiştir. O da emrine verilen bir kâtiple birlikte mushafı baştan sona kadar harekelemiş, fetha için harfin üstüne kırmızı mürekkeple bir nokta, esre için altına bir nokta, ötre için önüne bir nokta koydurmuş, tenvin ise iki nokta ile gösterilmiştir (İbnü’n-Nedîm, s. 45-47; Dânî, el-Muḥkem, s. 3). Kur’an’ın harekelenmesi büyük ölçüde okuma kolaylığı getirmişse de yanlışların tam olarak önüne geçilememiştir. Çünkü Arap dilini ve Kur’an’ı yeni öğrenenlerin benzer harfleri birbirinden ayırmadaki güçlükleri devam etmiştir. Irak Valisi Haccâc, buna çözüm bulmak üzere İbn Ya‘mer ve Nasr b. Âsım’ı görevlendirmiş, onlar da Ebü’l-Esved’den öğrendikleri noktalama işaretlerini Kur’an’a uygulamışlardır. Bu şekilde yazılan mushaflar İslâm âlemine hızlı bir biçimde yayılmıştır (Dânî, el-Muḥkem, s. 6-7). Halîl b. Ahmed ise günümüzde kullanılan harekeleri ve diğer noktalama işaretlerini geliştirerek bu çalışmalara son şeklini vermiştir (Zerkeşî, I, 349-350; ayrıca bk. ARAP [Yazı]; MUSHAF)."
 
SalihBeratt Çevrimdışı

SalihBeratt

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi

"Onun bu vasıfları taşıması ve özellikle Kur’an’ın yanlış okunması karşısında hassasiyet göstermesi, farklı rivayetlere göre Hz. Ömer ile Hz. Ali veya daha kuvvetli bir ihtimalle Basra Valisi Ziyâd b. Ebîh tarafından mushaf yazısında kelimelerin hatasız telaffuz edilebilmesi için bir sistem geliştirmekle görevlendirilmesine vesile oldu."

"Ebü’l-Esved çalışmaları sırasında, Süryânî ve İbrânî yazılarında noktalarla gösterilen harekeleri örnek aldı ve Abdülkays kabilesinden seçtiği bir kâtibe, kendisi Kur’an okurken fetha, kesre ve zammelerin telaffuzu esnasında ağzının aldığı şekle göre harflerin üstüne, altına ve önüne birer, bunların tenvinli halleri için de ikişer nokta koydurdu. “Naktü’l-mushaf” denilen bu işlemin, Hz. Peygamber zamanında veya bir rivayete göre Câhiliye devrinde başlatılmış olan, birbirine benzeyen harflerin farklı biçimlerde noktalanması işlemiyle (i‘câm, rakş) karıştırılmaması için de hareke görevi yapan bu yeni noktalar kırmızı mürekkeple konuldu; daha sonra bunlar, bugünkü hafif meyilli yatay çizgiler haline getirildi"
 
Son düzenleme:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kardeşim, meseleleri hep birbirine karıştırıyor, iyice öğrenmeden kendi kafanda tahayyuller uydurup zanla meseleleri harmanlayıp neticeye bağlıyor ve nihayet Bid'atle hitama erdiriyorsun . Bu durtumunun önüne geçmen için, meseleleri benim gibi anlayan bir âlim var mı diye araştırmandır.

Vahiy indiği dönemde Arab alfabesi, harekesiz idi. Ve Kur’an’ın ilk muhatabları olan Arablar, Arabça olan Kur’an’ın kelimelerinin nasıl okunacağını çok iyi biliyorlardı. Hem harekeleri biliyorlar, hem de -söz gelişi- eliflerin yazılmadığı kelimeleri de yine elifli okuyorlardı. Veya “vav”lı yazılan “salat, zekat, riba” gibi kelimelerin nasıl okunacağını da biliyorlardı. Çünkü Kur’an Arab lisanıyla inmişti. Üstün - fetha, ötre - damme, esre - kesra gibi harekeler daha sonradan yazılmıştır. Daha sonra İslam medeniyeti Arab olmayan insanları da içine aldığında, özellikle Arap olmayan bazı kimseler tarafından yanlış telaffuzlar olmaya başladı. Bunu gören İslam alimleri bu yanlışların önüne geçmek için kelimelere harekeler koydular.



 
SalihBeratt Çevrimdışı

SalihBeratt

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeşim, meseleleri hep birbirine karıştırıyor, iyice öğrenmeden kendi kafanda tahayyuller uydurup zanla meseleleri harmanlayıp neticeye bağlıyor ve nihayet Bid'atle hitama erdiriyorsun . Bu durtumunun önüne geçmen için, meseleleri benim gibi anlayan bir âlim var mı diye araştırmandır.

Vahiy indiği dönemde Arab alfabesi, harekesiz idi. Ve Kur’an’ın ilk muhatabları olan Arablar, Arabça olan Kur’an’ın kelimelerinin nasıl okunacağını çok iyi biliyorlardı. Hem harekeleri biliyorlar, hem de -söz gelişi- eliflerin yazılmadığı kelimeleri de yine elifli okuyorlardı. Veya “vav”lı yazılan “salat, zekat, riba” gibi kelimelerin nasıl okunacağını da biliyorlardı. Çünkü Kur’an Arab lisanıyla inmişti. Üstün - fetha, ötre - damme, esre - kesra gibi harekeler daha sonradan yazılmıştır. Daha sonra İslam medeniyeti Arab olmayan insanları da içine aldığında, özellikle Arap olmayan bazı kimseler tarafından yanlış telaffuzlar olmaya başladı. Bunu gören İslam alimleri bu yanlışların önüne geçmek için kelimelere harekeler koydular.




Ve bu siteden aldığım şu görsel:
bf82be7d2b3749d88b3af006a4c76dea_18.jpg


Abi burada sen hiç ت ة ز ظ ن غ ف ق ث gibi harflerden birini görüyor musun?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin

Ve bu siteden aldığım şu görsel:
Ekli dosyayı görüntüle 32621

Abi burada sen hiç ت ة ز ظ ن غ ف ق ث gibi harflerden birini görüyor musun?
Harf var, aynı şekilde sadece harekeler, noktalamalar konularak Arab olmayanlar veya bölgesel kıraat farklılıkların önüne geçilmesi amacıyla harflere işaretlemeler eklendi. Harfler eklenmedi.

***

Kur’an’ı ilk defa harekeleme yoluna giden Ebu’l-Esved ed-Düeli (69/688)’dir. Bu zat başlangıçta Basra valisi Ziyad b. Ebih’den gelen teklifi kabul etmemiş, daha sonra bir şahsın Tevbe suresinin 3. ayetinde yer alan “Ve rasuluhu” kelimesini “Ve rasulihi” şeklinde okuduğunu duymuş, hemen vali Ziyad’a başvurarak harekeleme işine girişmiştir. Çünkü geçen ayetin “Allah ve Rasulü müşriklerden beridir.” şeklindeki anlamı, duyduğu okuyuşa göre “Allah müşriklerden de Rasulünden de beridir.” şekline dönüşmüştü. Bu yüzden Mushaf yazısındaki renkten farklı bir mürekkeple fetha hareke için harfin üstüne bir nokta, kesra için altına bir nokta, damme için önüne bir nokta koymak suretiyle bu işi tamamladı. Tenvin için de iki nokta kullanılmıştı.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi

"Onun bu vasıfları taşıması ve özellikle Kur’an’ın yanlış okunması karşısında hassasiyet göstermesi, farklı rivayetlere göre Hz. Ömer ile Hz. Ali veya daha kuvvetli bir ihtimalle Basra Valisi Ziyâd b. Ebîh tarafından mushaf yazısında kelimelerin hatasız telaffuz edilebilmesi için bir sistem geliştirmekle görevlendirilmesine vesile oldu."

Daha da ısrar ediyor musun şimdi?
Selef bir yanlışın önüne geçmek için böyle bir uygulama yapmış.

Ve bu siteden aldığım şu görsel:
Ekli dosyayı görüntüle 32621

Abi burada sen hiç ت ة ز ظ ن غ ف ق ث gibi harflerden birini görüyor musun?

Eğer söylediğin şey de samimi isen aynı görselde ki gibi Kur'an'ı okursun.Ama yok okuyamayip normal hali okursan bu sana ayıp olarak yeter de artar.
 
SalihBeratt Çevrimdışı

SalihBeratt

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
SalihBeratt Çevrimdışı

SalihBeratt

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Muaviye ne senin gözünde ağzında ki baklayı çıkar? Kâfir mı müşrik mı ?
Muâviye de selefti diye biliyorum. Ama Hz. Ali halîfe iken kendisi 2. bir halîfelik îlan etmedi mi?


Sahîh-i Müslim - Türkçe - (Kitab - Kapak) (Emirlik bâbı)
15- İki Halifeye Bey'at Edilmesi Bâbı

4905-
Bana Vehb b. Bakıyyetel-Vâsıtî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid b. Abdillâh, Cüreyriden, o da Ebû Nadra'dan o da Ebû Said-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İki halîfeye (birden) bey'at edilirse, onlardan ikinciyi öldürüverin!» buyurmuşlar.

Bu hadis nasihat filân dinlemeyip öldürmekten başka çare kalmadığı "zaman öldürüleceğine hamledilmiştir.

İki kişinin aynı zamanda halife seçilemeyeceğine ulemanın ittifak ettiklerini az önceki bâblarda görmüştük. Hadîs-i Şerif aynı hükmü bildirivor.
--------
Hadis, seleften mühimdir. Selef yaptı diye bir şeyin doğruluğu kesin değildir. Râşidin Halifelerin sünnetine uyunuz hadisinden eğer bu noktalama işleri râşidin halifeler döneminde yapıldı ise bunları kabûl ederim ama sonrasını yanlış bulurum.
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Muâviye de selefti diye biliyorum. Ama Hz. Ali halîfe iken kendisi 2. bir halîfelik îlan etmedi mi?


Sahîh-i Müslim - Türkçe - (Kitab - Kapak) (Emirlik bâbı)
15- İki Halifeye Bey'at Edilmesi Bâbı

4905-
Bana Vehb b. Bakıyyetel-Vâsıtî rivâyet etti.

(Dedi ki): Bize Hâlid b. Abdillâh, Cüreyriden, o da Ebû Nadra'dan o da Ebû Said-i Hudrî'den naklen rivâyet etti. Şöyle dedi; Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):

«İki halîfeye (birden) bey'at edilirse, onlardan ikinciyi öldürüverin!» buyurmuşlar.

Bu hadis nasihat filân dinlemeyip öldürmekten başka çare kalmadığı "zaman öldürüleceğine hamledilmiştir.

İki kişinin aynı zamanda halife seçilemeyeceğine ulemanın ittifak ettiklerini az önceki bâblarda görmüştük. Hadîs-i Şerif aynı hükmü bildirivor.

Yani ?
 
eL_Muhacir Çevrimdışı

eL_Muhacir

İlimsiz Mucâhid, kâtil; Cihâdsız âlim, belâm olur
Frm. Yöneticisi
Muâviye'nin öldürülmesi gerektiği çıkmıyor mu buradan? Onun dini durumunu bilmiyorum. Ama öldürülmesi gerektiğini anlıyorum.

Hz.Ali r.a ne yapmış öldürmüş mü? Bu hadise göre öldürmedi ise Hz.Ali r.a hükmü ne ?

Sonuç?
 
Üst Ana Sayfa Alt