Es selamu aleykum hocam,
Bilindiği gibi islamda ehli sünnette keramet, ilham, keşif, feraset haktır ve takva sahibi büyük günahlara bulaşmayan ehli sünnet evliyasından bazen iradesi dışında, tesadüfen bazen (Allahın izin vermesiyle) kendi iradesiyle islama aykırı olmayacak şekilde gerçekleşir, peygamberlere mucize olarak ne verilmişse, evliyaya da keramet olarak verilmesi mümkündür, Allahu alem. Ama evliya dedikleri kafir, bidatçi, fasık ise ondan zuhur eden olağanüstü hallerin istidraç olduğuna hükmedilir, sihir kullanarak veya olağanüstü haller vuku bulduğunda riyaya kapılan, kibirlenip gururlananın veya kendisine secde edildiğinde buna mani olmayıp rıza gösteren kişinin olağanüstü halleri de istidraçtır. Yanılıyorsam düzeltin inşallah.
Sorularım:
1.) Evliyadan vuku bulan bu kerametin sınırı nedir? Mesela bir evliya bir kişinin yatağında kaç kere döndüğünü haber alması mümkün müdür? Allah ona o yeteneği istediği zaman kullanabilme hakkı vermiş midir yoksa bu tarz gaybi bilgiler tesadüfen mi vuku bulur?
2.) Keramet sıradan bir müslümanda da görülebilir mi? Ve Fasıktan zuhur eden her olağanüstü haller istidraç mıdır yoksa duruma göre keramet olabilir mi? Mesela harici bir taifenin müşriklerle savaşması durumunda harici bir taifeden olağanüstü haller zuhur ederse ne ile hüküm verilir? (Günümüzde olan bir şeydir)
3.) Velinin şeriatın hükümlerine aykırı olmayacak şekilde meleklerle görüşmesi, konuşması mümkün müdür?
Bir de şunu buldum, bunu açıklar mısın hocam:
İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, hocası İbn Teymiyye’nin çok feraset sahibi olduğunu anlatıyor ve buna iki misal getiriyor.
Birincisinde, Tatarların Şam’a saldıracaklarını önceden haber veriyor. Ve dediği gibi oluyor.
Ama en önemlisi ikinci misal. Burada İbn Teymiyye Tatarların kesinlikle mağlup olacaklarını, Müslümanların muzaffer olacaklarını anlatıyor. Ve bu konuda 70’ten fazla yemin ediyor. Ona diyorlar ki: “İnşaallâh de! “O da cevap veriyor: “Tahkik için inşaallâh diyeyim, ama buna bağlamıyorum, yani kesin olacağını biliyorum.
Ve öğrencisi diyor ki: Sonra şöyle dedi:
“Beni zorladıklarında dedim ki: Çok konuşmayın! Allah Levh-i Mahfuz’da onların bu toprakta mağlup olacaklarını yazdı!” Ve dediği gibi oluyor. İbnü’l-Kayyim bu tür ferasetlerin, hocasında yağmur kadar çok olduğunu anlatıyor.
قال ابن القيم: (ولقد شاهدت من فراسة شيخ الإسلام ابن تيمية رحمه الله أمورا عجيبة وما لم أشاهده منها أعظم وأعظم ووقائع فراسته تستدعي سِفراً ضخماً. أخبر أصحابه بدخول التتار الشام سنة (699) وأن جيوش المسلمين تكسر,وأن دمشق لا يكون بها قتل عام ولاسبي عام,وأن كلَب الجيش وحدته في الأموال :وهذا قبل أن يهم التتار بالحركة. ثم أخبر الناس والأمراء (سنة702) لما تحرك التتار وقصدوا الشام :أن الدائرة والهزيمة عليهم,وأن الظفر والنصر للمسلمين. وأقسم على ذلك أكثر من سبعين يمينا. فيقال له: قل إن شاء الله، فيقول (إن شاء الله تحقيقا لا تعليقا) وسمعته يقول ذلك ، قال: فلما أكثروا علي. قلت: لا تكثروا. كتب الله تعالى في اللوح المحفوظ: أنهم مهزومون في هذه الكرة. وأن النصر لجيوش الإسلام. قال: وأطعمت بعض الأمراء حلاوة النصر قبل خروجهم إلى لقاء العدو. وكانت فراسته الجزئية في خلال هاتين الواقعتين مثل المطر.) (مدارج السالكين ج2ص 489) [1]
Bu sözü bir sûfî dese, ne derlerdi? Elbette tekfir ederek kâfir müşrik
derlerdi.
Evet, Selefi görüşü üzere olduğunu iddia edenler görüşlerinizin kaynağı olan İbn Teymiyye böyle diyor. Ne diyeceksiniz? Ne diyeceğinizi bilmiyoruz, ama biz İbn Teymiyye’nin bu sözünden dolayı onu tekfir etmeyiz. O sözünü tevil etmeye çalışırız.
Belki İbn Teymiyye’nin eline, bu yönde bir hadis geçmiş, o hadise göre bunu söylemiş olabilir. O olayı Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bildirdiği için İbn-i Teymiyye Levh-i Mahfuz’da yazılı demiş olabilir, diyerek bu sözünü tevil etmek gerekir.
Biz de Selefi görüşü üzere olduğunu iddia edenlerin ümmetin birliği adına âlimlerden sadır olan zahirdeki o sözleri, böyle tevil yoluna gitmelerini beklerdik.
[1]İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, Medâricü’s-Sâlikîn, II. s. 489.
Bilindiği gibi islamda ehli sünnette keramet, ilham, keşif, feraset haktır ve takva sahibi büyük günahlara bulaşmayan ehli sünnet evliyasından bazen iradesi dışında, tesadüfen bazen (Allahın izin vermesiyle) kendi iradesiyle islama aykırı olmayacak şekilde gerçekleşir, peygamberlere mucize olarak ne verilmişse, evliyaya da keramet olarak verilmesi mümkündür, Allahu alem. Ama evliya dedikleri kafir, bidatçi, fasık ise ondan zuhur eden olağanüstü hallerin istidraç olduğuna hükmedilir, sihir kullanarak veya olağanüstü haller vuku bulduğunda riyaya kapılan, kibirlenip gururlananın veya kendisine secde edildiğinde buna mani olmayıp rıza gösteren kişinin olağanüstü halleri de istidraçtır. Yanılıyorsam düzeltin inşallah.
Sorularım:
1.) Evliyadan vuku bulan bu kerametin sınırı nedir? Mesela bir evliya bir kişinin yatağında kaç kere döndüğünü haber alması mümkün müdür? Allah ona o yeteneği istediği zaman kullanabilme hakkı vermiş midir yoksa bu tarz gaybi bilgiler tesadüfen mi vuku bulur?
2.) Keramet sıradan bir müslümanda da görülebilir mi? Ve Fasıktan zuhur eden her olağanüstü haller istidraç mıdır yoksa duruma göre keramet olabilir mi? Mesela harici bir taifenin müşriklerle savaşması durumunda harici bir taifeden olağanüstü haller zuhur ederse ne ile hüküm verilir? (Günümüzde olan bir şeydir)
3.) Velinin şeriatın hükümlerine aykırı olmayacak şekilde meleklerle görüşmesi, konuşması mümkün müdür?
Bir de şunu buldum, bunu açıklar mısın hocam:
İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, hocası İbn Teymiyye’nin çok feraset sahibi olduğunu anlatıyor ve buna iki misal getiriyor.
Birincisinde, Tatarların Şam’a saldıracaklarını önceden haber veriyor. Ve dediği gibi oluyor.
Ama en önemlisi ikinci misal. Burada İbn Teymiyye Tatarların kesinlikle mağlup olacaklarını, Müslümanların muzaffer olacaklarını anlatıyor. Ve bu konuda 70’ten fazla yemin ediyor. Ona diyorlar ki: “İnşaallâh de! “O da cevap veriyor: “Tahkik için inşaallâh diyeyim, ama buna bağlamıyorum, yani kesin olacağını biliyorum.
Ve öğrencisi diyor ki: Sonra şöyle dedi:
“Beni zorladıklarında dedim ki: Çok konuşmayın! Allah Levh-i Mahfuz’da onların bu toprakta mağlup olacaklarını yazdı!” Ve dediği gibi oluyor. İbnü’l-Kayyim bu tür ferasetlerin, hocasında yağmur kadar çok olduğunu anlatıyor.
قال ابن القيم: (ولقد شاهدت من فراسة شيخ الإسلام ابن تيمية رحمه الله أمورا عجيبة وما لم أشاهده منها أعظم وأعظم ووقائع فراسته تستدعي سِفراً ضخماً. أخبر أصحابه بدخول التتار الشام سنة (699) وأن جيوش المسلمين تكسر,وأن دمشق لا يكون بها قتل عام ولاسبي عام,وأن كلَب الجيش وحدته في الأموال :وهذا قبل أن يهم التتار بالحركة. ثم أخبر الناس والأمراء (سنة702) لما تحرك التتار وقصدوا الشام :أن الدائرة والهزيمة عليهم,وأن الظفر والنصر للمسلمين. وأقسم على ذلك أكثر من سبعين يمينا. فيقال له: قل إن شاء الله، فيقول (إن شاء الله تحقيقا لا تعليقا) وسمعته يقول ذلك ، قال: فلما أكثروا علي. قلت: لا تكثروا. كتب الله تعالى في اللوح المحفوظ: أنهم مهزومون في هذه الكرة. وأن النصر لجيوش الإسلام. قال: وأطعمت بعض الأمراء حلاوة النصر قبل خروجهم إلى لقاء العدو. وكانت فراسته الجزئية في خلال هاتين الواقعتين مثل المطر.) (مدارج السالكين ج2ص 489) [1]
Bu sözü bir sûfî dese, ne derlerdi? Elbette tekfir ederek kâfir müşrik
derlerdi.
Evet, Selefi görüşü üzere olduğunu iddia edenler görüşlerinizin kaynağı olan İbn Teymiyye böyle diyor. Ne diyeceksiniz? Ne diyeceğinizi bilmiyoruz, ama biz İbn Teymiyye’nin bu sözünden dolayı onu tekfir etmeyiz. O sözünü tevil etmeye çalışırız.
Belki İbn Teymiyye’nin eline, bu yönde bir hadis geçmiş, o hadise göre bunu söylemiş olabilir. O olayı Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bildirdiği için İbn-i Teymiyye Levh-i Mahfuz’da yazılı demiş olabilir, diyerek bu sözünü tevil etmek gerekir.
Biz de Selefi görüşü üzere olduğunu iddia edenlerin ümmetin birliği adına âlimlerden sadır olan zahirdeki o sözleri, böyle tevil yoluna gitmelerini beklerdik.
[1]İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, Medâricü’s-Sâlikîn, II. s. 489.