Ayrıca linkini verdiğim yazıdan bir bölüm :
5- Kimi cinler insan kaçırabilir.
İbn Ebi'd-Dunya'nın rivayeti:
Abdu'r-Rahman b. Ebi Leyla'dan rivayet edildiğine göre, onun kavminden bir adam yatsı namazını arkadaşlarıyla birlikte kılmak üzere evinden çıktı, fakat bulunamadı.
Hanımı Ömer b. el-Hattab (r. anh)'a gitti ve ona durumu anlattı.
Ömer (r. anh) bu hususu kadının yakınlarına sordu. Onlar da onun dediklerini doğruladılar. Ömer (r. anh) ona 4 yıl beklemesini emretti.
Dört yıl bekledikten sonra Ömer (r. anh)'ın yanına geldi ve ona durumu haber verdi. Bu hali yakınlarına sordu, onlar da onun doğru söylediğini belirttiler. Ömer (r. anh) kadına evlenmesini emretti.
Daha sonra onun ilk kocası geldi.
Ömer b. el-Hattab (r. anh)'ın huzurunda davalaştılar.
Ömer dedi ki: “Sizden herhangi bir kimse uzun bir süre kaybolur da ailesi onun hayatta olup olmadığını bilmezse (ne yapsın)” dedi. Adam:
“Ama benim mazeretim vardı”, deyince,
“mazeretin nedir” diye sordu.
Adam dedi ki: “Ben kavmimle birlikte yatsı namazını kılmak üzere çıktım. Cinler beni esir aldı -ya da bana cinler isabet etti, dedi- uzun bir süre aralarında kaldım.
Bunlara mu'min olan cinler gaza etti. Onlarla savaştılar ve onlara karşı zafer kazandılar. Onlardan esir aldılar. Aldıkları esirler arasında ben de vardım. Bana:
“Dinin ne” dediler.
“Ben müslümanım”, dedim. Onlar:
“Sen bizim dinimiz üzeresin, seni esir almamız bize helal olmaz”, dediler.
Sonra da beni aralarında kalmak ya da gitmek arasında serbest bıraktılar. Ben de gitmeyi tercih ettim.
Geceleyin beni alıp götürdüler. Geceleyin benimle yol yürüyorlardı, gündüzün de fırtınalı bir rüzgarın arkasından gidiyordum.
(Ömer): “Peki ne yiyordun” diye sordu. Adam:
“Bakla ve üzerinde Allah'ın adı anılmadık şeyler”, dedi.
“Ne içiyordun” diye sorunca,
“üstü örtülmemiş şeyler” diye cevap verdi.
(Malik: Muvatta'ında, Şafii, Abdu'r-Rezzak, Ebu Ubeyd, Beyhaki ve İbn Ebi Şeybe (Telhisu'l-Habir, III, 235)
Katade dedi ki: (Buradaki -hadisin arabcasındaki) el-cedef: üstü örtülmemiş içecekler demektir.
(İbn Ebi Leyla) dedi ki:
“Ömer adamı hanımını almak ile ona verdiği mehri geri almak arasında muhayyer bıraktı.”
İbn Abdi'l-Berr -Allah'ın rahmeti üzerine olsun- et-Temhid lima fi'l-Muvattai mine'l-Meanî ve'l-Esanid adlı eserinde bu rivayet ile ilgili olarak şunları söylemektedir:
"Bu, Iraklıların rivayeti olarak sahih bir haberdir. Mekkelilerin de meşhur bir rivayetidir..." (et-Temhid, XII, 184; Ayrıca ed-Diraye fi Tahrici Ehadisi'l-Hidaye, II, 142)
Ayrıca eskiden helalar evin dışında olmasından dolayı :
6- Helâya girildiği vakit erkek ve dişi şeytanlardan Allah'a sığınmak:
Peygamber (s.a.v.) helaya girdiği vakit: “Allah'ım, ben sana erkek ve dişi şeytanlardan sığınırım." derdi.
(Sunen-i Ebu Davud: Taharet bahsi)
Burada sözü geçen hubs ve habâis, Avnu'l-Ma’bud muellifinin belirttiği gibi şeytanların erkekleri ve dişileridir.
11- Evden çıkınca Allah'ı zikretmek.
Enes b. Malik'in şu sözleri delildir:
Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Her kim evinden çıktığı vakit: “Bismillah tevekkeltu alallah la havle ve lâ kuvvete illâ billah: Allah'ın adı ile Allah'a güvenip dayandım. Allah ile olmadıkça hiçbir şeye takat getirilemez, güç getirilemez” derse ona: Bu sana yeter ve sen korundun denilir ve şeytan ondan uzaklaşır, gider."
(Sunen-i Tirmizi: Deavat bahsi)
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, sahih, garîb bir hadistir. Onu ancak bu yolla biliyoruz.
3- Akşam vakti girdiğinde çocukları dışarıya bırakmamak:
Buna delil Câbir b. Abdullah'tan gelen hadiste Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Gece bastırdı mı yahut akşamı ettiniz mi çocuklarınızı (evde) alıkoyunuz. Şubhesiz şeytanlar o vakit etrafa yayılır. Gecenin bir bölümü geçti mi o takdirde onları bırakabilirsiniz..."
(Sahih-i Muslim , Eşribe bahsi)
8- Kadının oldukça zaruri bir hal olmadıkça evinden çıkmaması:
Abdullah b. Mesud'dan rivayete göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Kadın avrettir. O dışarı çıkacak olursa şeytan da ona baktırır."
(Sunen-, Tirmizî, Redâ’ bahsinde )
Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu hasen, garip bir hadistir. Elbânî hadisin sahih olduğunu söylemiştir.
İbn Huzeyme Sahih'inde (İbn Huzeyme, Sahih, III, 93) geçen hadisi rivayet etmiş ve sonunda şunu da eklemiştir:
"Kadının Rabbinin rızasına en yakın olacağı hal, o evinin içinde iken ki halidir."
Yine bu fazlalığı buna yakın ifadelerle İbn Hibban da (İbn Hibban, Sahih, XII, 413) rivayet etmiştir.
Taberânî, el-Mu’cemu'l- Kebir'de (Taberânî, el-Mu’cemu'l-Kebir, IX, 295) rivâyeti şöylece zikretmektedir:
"Şubhesiz kadın avrattir ve o evinden dışarı çıktı mı şeytan ona baktırır. Kadın da: Beni kim gördüyse beni beğendi, der. Kadının yüce Allah'a en yakın olduğu hali evinin içinde olduğu haldir."
Feyzu'l-Kadîr'de dedi ki: "Şeytan ona baktırır." Yani onu saptırmak yahut onun vasıtasıyla başkalarını saptırmak için ona bakılmasını sağlar. Böylelikle onlardan birini ya da ikisini
fitneye düşürür...
Tıybî dedi ki: Hatıra gelen mana şudur:
O evinde bulunduğu sürece şeytanın onu günaha sokma yahud insanları günaha sürükleme ümidi yoktur. Dışarı çıktı mı kadın hakkında da, başkaları hakkında da bu ümide kapılır. Çünkü kadın onun ağlarıdır ve ağlarının en büyüğüdür."
En ufak bir tereddüdün bulunmadığı hak şu ki; İslâm müslüman kadını evinde oturmaya çağırmıştır. Çünkü bu yolla kadının iffeti korunur, hayası muhafaza edilir. Onun sebeb olacağı fitneler ve onun fitneye maruz kalması önlenir. Bundan dolayı selef, kadının evinde kalmasını teşvik etmiştir. Onun evinde namazı kılmasının mescidde namaz kılmasından hayırlı olduğunu belirtmişlerdir. Sevrî dedi ki: "Yaşlı dahi olsa kadın için evinden hayırlısı yoktur." (Temhid, XXIII, 402)
Aynı şekilde: "Ben bugün kadınların bayramlara çıkmalarını dahi hoş görmüyorum" demiştir. (Temhid, XXIII, 402)
İbnu'l-Mubârak dedi ki: "Ben bugün kadınların bayramlara çıkmalarını hoş görmüyorum. Şayet kadın mutlaka çıkmak isterse kocası ona temizlik hallerinde çıkmasına izin versin ve süslenmesin. Eğer ancak böyle çıkmakta direnirse bu sefer kocanın onu bu işten alıkoyma hakkı vardır."(Temhid, XXIII, 402)
Ebu Hanife dedi ki: "Bayramlarda dışarı çıkmaları için kadınlara ruhsat verilirdi. Bugün ise ben bunu hoş görmüyorum. Onların cuma namazlarında bulunmalarını da, farz namazları cemaatle kılmalarını da hoş görmüyorum. Yaşlanmış kadının yatsı ve sabah namazlarında bulunmalarına ruhsat veriyorum. Bunun dışındakilerinde ise hayır." (Temhid, XXIII, 402)
Bu sözleri bu imamlar kendi dönemleri hakkında söylemektedirler. Ya bizim bu zamanımızı, zamanımızdaki kadın fitnesini, müslüman ülkelere fâsıkların kadınlar sebebiyle türlü fitnelere düşüren yolları celbettiklerini görselerdi ne derlerdi? Allah yardımcımız olsun.