Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Dımad'ın Müslüman Oluşu

S Çevrimdışı

selefi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Müslim ile Beyhakî, İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet ederler: Ezd-i Şenue kabilesinden olan Dımad adındaki adam, Mekke'ye geldi. Yel hastalıklarını tedavi eden birisiydi. Mekke beyinsizlerinin, Muhammed delidir, dediklerini duymuştu. Bu adama, belki benim vasıtamla Allah şifa verir, demişti. Dımad, şöyle diyor:
"Mekke'de Muhammed'e rastladığımda ona şöyle dedim: "Yel hastalığına yakalananları tedavi ederim. Allah, dilediği kulunu benim elimle şifaya kavuşturur. Sen de bana gel." Muhammed (s.a.v.), bana şu karşılığı verdi: "Hamd, Allah'a mahsustur. O'na hamd eder, O'ndan yardım dileriz. Allah'ın doğru yola ilettiği kimseyi saptıracak yoktur. O'nun saptırdığı kimseyi de doğru yola iletecek yoktur. Allah'tan başka ilah olmadığına, O'nun bir ve ortaksız olduğuna şahadet ederim." Bu sözünü, üç kez tekrarladı. Ben de kendisine şöyle dedim: "Allah'a and olsun ki ben kâhinlerin, büyücülerin, şairlerin sözlerini duydum. Ama bu senin söylediğin kelimeler gibisini duymadım. Elini ver de İslâm üzere sana bey'at edeyim." Rasûlullah (s.a.v.), ona elini verip biatleşti. Biatleşirken de:
"Hem sana hem de kavmine?" dedi. O da:
"Evet, kavmime de." dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.), kontrol için etrafa seriyye göndermişti. Bu seriyye, Dımad'ın kavmine de uğradı. Seriyye kumandanı, askerlere:
"Bu kavimden bir şey ele geçirdiniz mi?" diye sorunca askerlerden biri;
"Öğle vakti otlamakta olan bir deve ele geçirdim." dedi. Kumandan da;
"Deveyi onlara geri ver. Çünkü onlar, Dımad'ın kavmindendir." dedi. Başka bir rivayete göre ise Dımad, ona şöyle demişti:
"Bu sözlerini bana tekrarla. Çünkü bunlar kamus-u bahre ulaşmışlardır."
Bunlardan sonra insanlardan erkeklerle kadınlar, grup grup İslâm'a girdiler. Artık Mekke'de İslâmiyet açığa çıkmış, herkes ondan söz etmeye başlamıştı.

Çıkarılacak Dersler ve İbretler
1- Hayırlı kimselerle oturup onlarla sohbet etmenin bereketi, tesir edicidir. Ali Bin Ebi Talib diğer kardeşlerine nazaran bu mertebesini Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında barınmakla kazanmıştır. Yine Ebu Bekir radıyallahu anh de sohbeti ve sadakati ile yüksek mertebesini kazanmıştır.
2- Güzel ahlakın insanları birleştirmedeki önemi büyüktür. İnsanların hayırlısı ülfet eden ve ülfet edilendir. Kaba sabalığa gelince, bu davet yolunda bir pürüzdür.
3- Şüphe yok ki, nüfuz ve mal sahibi kimselerin davet için yardımcılar kazanmada etkisi büyüktür.
4- Şüphesiz Ebu Bekir radıyallahu anh'ın Allah Teala'ya davet için hareketinde, bu dinin uygulama şekli ve Allah ile Rasulüne icabetin nasıl olması gerektiği hususunu açıklayan bir örnek vardır.
5- İslam, bütün Kureyş aşiretleri içinde yayılmış, Araplar indinde hayatın merkezi olan kabileye dayanmamış, Haşim oğullarının İslam'da nasibi diğerlerinden fazla olmamıştır.
6- Davetin başlangıcında çeşitli kabilelerin İslam'a girip, Haşimoğullarına mahsus kalmaması, - sonrakilerin hesabına göre - Rasulullah Sallallahu aleyhi ve sellem'in aşiretinin maslahatı için çalışmaya itibar etmemiş olması açısından büyük bir faydanın gerçekleşmesini sağlamıştır.
7- Bu aynı şekilde, davet ve davetçinin şahsî ithamlardan korunarak, İslam'ın bütün aşiret ve kabileler arasında yayılmasına yardım etmiştir.
8- Müslüman olurlarken ilk saflarda olanlar, savaş, barış, siyaset, hükümde daima ilk saflarda bulunup, ilim, fıkıh ve fetvada imamlar olmuşlardır. Onların gayretli çalışmaları duraklayıp yok olmamıştır. İşte bu ancak aşkla, canla ve akıllarla bu din için çalışmaya sevk eden köklü imandır. İşte o ilk safhadakiler, Müslüman olduktan Allah'a kavuşuncaya kadar rahat, uyku, tembellik nedir tanımamışlardır. Allah onların hepsinden razı olsun.
9- İşte bu safha, fesat ve gevşemeye boğulmuş cahiliye toplumunda gariplik olmuştur. Lakin onların gariplikleri, zayıflık, zillet, kırılma, düşüğüne razı olma, boyun eğme ve alçaklık ile tarif edilen bir gariplik değildi. Nitekim İslam onların arasında izzet, değer, yücelik ve kâfirlerden üstünlük ruhunu geliştirmişti. Bu cahilî toplum ile savaşıp direklerini yıkma gereğinin şuuru, bu dine yardım ile yeryüzüne yerleştirme düşüncesiyle himmet ve tam bir güven sahibi yapmıştı onları. Böylece İslam sancağının yükseltilmesine ortaklık etmede öne geçtiler. Onlardan her biri bu dini yerleştirmeyi Allah'ın elleriyle yazdığını düşünüyorlardı.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Üst Ana Sayfa Alt