T
Çevrimdışı
DÖRDÜNCÜ ŞÜPHE
RASULULLAH’IN SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
HILFU’L-FUDUL’A KATILMASI
Bazı sefil kimseler, kendisine peygamberlik gelmeden önce
Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Hılfu’l-Fudul” isimli
ittifaka katılmasını, parlamentoların meşruluğu hakkında delil
olarak kullanmaktadır.
Buna karşılık biz deriz ki:
Bunu delil olarak kullanan kimse, ya Hılfu’l-Fudul’ü bilmiyor,
bilmediği şeyi ortaya koyuyor ve konuşuyordur ya da
gerçeği biliyor ama insanların gözünde nuru karanlıkla ve şirki
İslam’la karıştırmak için bunu yapıyordur… Çünkü Hılfu’l-Fudul,
İbn-i İshak’ın Siyer’inde ve İbn-i Kesir1 ile Kurtubi’nin tefsirlerinde2
açıklandığı gibi, Abdullah bin Cud’an’ın evinde Kureyş’ten
bazı kabilelerin toplanması ve Mekke’de ne kendilerinden ne de
başkalarından bir mazlumun kalmaması, mazlum varsa, hakkı
zalimden alınancaya kadar çabalamaları üzerine ittifak etmelerinden
ibarettir. Kureyş, bunu Hılfu’l-Fudul (Faziletli insanların
ittifakı) yani “Hılfu’l-Fadail” olarak isimlendirmiştir.
İbn-i Kesir Rahimehullah şöyle der: “Hılfu’l-Fudul, Araplar
arasında işitilmiş olan en şerefli anlaşmaydı. Bu konuda ilk konuşan
ve buna çağıran kimse, Zübeyr ibn-i Abdulmuttalip oldu.
Nedeni ise, Zübeyd’den bir adamın bazı mallarla Mekke’ye gelmesi,
bu malları As bin Vail’in satın alması ancak adamın hakkını
vermemesiydi. Zübeydli adam müttefiklerinden bazılarını yardıma
çağırmış, ancak onlar As bin Vail’e karşı ona yardım etmekten
kaçınmışlar ve Zübeydli adamı azarlamışlardı. Zübeydli adam bu
haksızlığı görünce, Ebu Kubeys dağına çıkmış ve güneşin doğması esnasında Kabe’nin çevresindeki meclislerine toplanmış olan
Kureyşlilere şöyle bağırmıştı:
Ey Fihroğulları gelin mazlumun mallarını kurtarmaya.
Evimden ve adamlarımdan uzağım, Mekke’nin ortasında.
1 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 2/291
2 El-Cami li Ahkâmi’l-Kur’an, 6/33, 1/169
Saçı birbirine karışmış ve umresini bitirmemiş olan bu ihramlı kişi,
Ey adamlar! Hicr ve Hacer arasındaki,
Haram, ölü olan kimse içindir şerefi...
Haram bilmez, ihanetkar ve facir bir giysi..
Bunun üzerine Zübeyr bin Abdulmuttalip ayağa kalktı ve:
“Onu böyle bırakmayacağım” dedi. Haşim, Zühre ve Teym bin
Murre, Abdullah bin Cud’an’ın evinde toplandılar. Abdullah bin
Cud’an onlara bir yemek yaptı ve haram aylardan Zi’l-Ka’de
ayında, hakkını verinceye dek, zalime karşı mazlumla birlikte tek
bir el olacaklarına dair Allah üzerine yemin ettiler. Ta ki deniz
Sofa’yı kaplamadıkça, Sübeyr ve Hira1 Dağları yerlerinden ayrılmadıkça
bu ittifaktan vazgeçmeyeceklerine dair birbirlerine söz
verdiler. Kureyş bu nedenle bu ittifakı, Hılfu’l-Fudul diye isimlendirdi.
Sonra As bin Vail’e gittiler, ondan Zübeydlinin malını aldılar
ve adama iade ettiler. Kasım bin Sabit, Garibu’l-Hadis’te der ki:
“Has’am’dan bir adam Mekke’ye hac (ya da umre) için gelmişti.
Beraberinde Katule ismindeki kızı vardı. Kız, dünya kadınlarının
en güzellerindendi. Nübeyh bin el-Haccac kızı adamın elinden
aldı. Has’am’lı dedi ki: “Bu adama karşı kim bana yardım edecek?”
Ona: “Hılfu’l-Fudul’a git” denildi. Adam Ka’be’ye gitti ve:
“Ey Hılfu’l-Fudul!” diye bağırdı. Her taraftan ona doğru insanlar
geldi ve: “Sana ne oldu?” dediler. Adam: “Nübeyh kızım konusunda
bana zulmetti, onu benden zorla aldı” dedi. Onunla birlikte,
Nübeyh’in evinin kapısına kadar yürüdüler. Nübeyh onların
karşısına çıktı. Ona: “Yazıklar olsun sana, kızı çıkar!
1 Mekke’deki dağların adı.
Bizim kim olduğumuzu ve ne üzerine anlaştığımızı biliyorsun” dediler.
Nübeyh: “Tamam, ancak bu gece ondan faydalanmama izin
verin” dedi. Onlar “Hayır, devenin sağılacağı vakit kadar dahi
olsa sana izin vermeyiz” dediler. Bunun üzerine kızı çıkardı ve
babasına teslim etti. Zübeyr, Hılfu’l-Fudul hakkında şöyle der:
Üstün kimseler anlaştılar, yeminleştiler
Mekke’nin ortasında zalim kalmayacak.
Onlar hakkında anlaşıldı, söz verildi
Aralarındaki komşu ve muhtaç kimseler salim olacak.”1
Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hakkında “Abdullah
bin Cud’an’ın evinde bir ittifağa tanıklık ettim. Kızıl2 develerimin
olmasını ona tercih etmem. İslam’da da o topluluğa çağrılsam
kabul ederim” buyurduğu ve parlamentonun meşruluğunu
savunan insanların delil olarak kullandıkları Hılfu’l-Fudul, bu
anlatmış olduğumuz hedefler üzerine kurulmuş olan bir ittifaktır.
Humeydi şöyle der: “Hakların ehline dönmesi için ve zalimin
mazluma zulmetmesini engellemek için yapılan bir ittifaktır.”
Hılfu’l-Fudul’u, parlamentonun meşruluğu hakkında delil
olarak kullanan kimselere şunları sorarız:
Bu ittifak ve ittifağın içermiş olduğu faziletler ile, iblisin
anayasasına uygun biçimde kanunlar belirlemek için meclise
girmeye izin vermenin delalet yönü nedir ey sözde fakih olan
reziller! Bu tür iddialar ile şirk parlamentolarına katılan, Allahu
Teala’nın düşmanlarını ve bu düşmanların küfürlerini dost edinen
bu kimseler, Allah’ın dinine ve dostlarına karşı savaş açan
tağutlara dost ve küfür kanunlarına bağlı kalacağına yemin ederek
bu meclislerdeki görevlerine başlamaktadırlar.
1 Hafız İbn-i Kesir’in el-Bidaye ve’n-Nihaye’sinden.
2 Araplara göre devenin en iyi türleri, kızıl develerdir.
Hılfu’l-Fudul’da ise, Allah’ın dini dışında bir dine saygı,
Allahu Teala’nın izin vermediği konularda kanun koyma, şirk ya
da küfür bulunmamaktaydı.
Eğer Hılfu’l-Fudul’da da bu tür şirk ve küfür olan bir takım
şeylerin olduğu iddia edilirse, bu durumda Rasulullah’ın
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah’ın dini dışında bir dine tabi olduğu
söylenmiş olur. Zira Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam’da
da çağrılsa bu ittifaka katılacağını belirtmektedir. Böyle bir şeyi
iddia eden ise, şüphesiz küfre girmiş ve dinden çıkmış olur.
Bu ittifaka katılmak için Lat, Uzza ve üçüncüleri olan
Menat’a, Kureyş’in küfür dinine, putlarına ve cahiliyesine bağlı
kalınacağına ve saygı gösterileceğine dair yemin şartı var mıydı?
Eğer böyle bir yemin şart olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem bu ittifakı över veya İslam’da da çağrılsa katılacağını söyler
miydi?
Cevap verin heva ehli!
Eğer, “Evet, onun çağrısına icabet eder ve katılırdı” derlerse,
ümmet onlardan uzak olur ve insanlar onların küfrüne şahit
olur… Eğer, “Hayır, bundan Rasulullah’ı tenzih ederiz” derlerse,
onlara şunu söyleriz: O zaman bu sapıklığı ve safsataları bırakın!...
RASULULLAH’IN SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM
HILFU’L-FUDUL’A KATILMASI
Bazı sefil kimseler, kendisine peygamberlik gelmeden önce
Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem “Hılfu’l-Fudul” isimli
ittifaka katılmasını, parlamentoların meşruluğu hakkında delil
olarak kullanmaktadır.
Buna karşılık biz deriz ki:
Bunu delil olarak kullanan kimse, ya Hılfu’l-Fudul’ü bilmiyor,
bilmediği şeyi ortaya koyuyor ve konuşuyordur ya da
gerçeği biliyor ama insanların gözünde nuru karanlıkla ve şirki
İslam’la karıştırmak için bunu yapıyordur… Çünkü Hılfu’l-Fudul,
İbn-i İshak’ın Siyer’inde ve İbn-i Kesir1 ile Kurtubi’nin tefsirlerinde2
açıklandığı gibi, Abdullah bin Cud’an’ın evinde Kureyş’ten
bazı kabilelerin toplanması ve Mekke’de ne kendilerinden ne de
başkalarından bir mazlumun kalmaması, mazlum varsa, hakkı
zalimden alınancaya kadar çabalamaları üzerine ittifak etmelerinden
ibarettir. Kureyş, bunu Hılfu’l-Fudul (Faziletli insanların
ittifakı) yani “Hılfu’l-Fadail” olarak isimlendirmiştir.
İbn-i Kesir Rahimehullah şöyle der: “Hılfu’l-Fudul, Araplar
arasında işitilmiş olan en şerefli anlaşmaydı. Bu konuda ilk konuşan
ve buna çağıran kimse, Zübeyr ibn-i Abdulmuttalip oldu.
Nedeni ise, Zübeyd’den bir adamın bazı mallarla Mekke’ye gelmesi,
bu malları As bin Vail’in satın alması ancak adamın hakkını
vermemesiydi. Zübeydli adam müttefiklerinden bazılarını yardıma
çağırmış, ancak onlar As bin Vail’e karşı ona yardım etmekten
kaçınmışlar ve Zübeydli adamı azarlamışlardı. Zübeydli adam bu
haksızlığı görünce, Ebu Kubeys dağına çıkmış ve güneşin doğması esnasında Kabe’nin çevresindeki meclislerine toplanmış olan
Kureyşlilere şöyle bağırmıştı:
Ey Fihroğulları gelin mazlumun mallarını kurtarmaya.
Evimden ve adamlarımdan uzağım, Mekke’nin ortasında.
1 El-Bidaye ve’n-Nihaye, 2/291
2 El-Cami li Ahkâmi’l-Kur’an, 6/33, 1/169
Saçı birbirine karışmış ve umresini bitirmemiş olan bu ihramlı kişi,
Ey adamlar! Hicr ve Hacer arasındaki,
Haram, ölü olan kimse içindir şerefi...
Haram bilmez, ihanetkar ve facir bir giysi..
Bunun üzerine Zübeyr bin Abdulmuttalip ayağa kalktı ve:
“Onu böyle bırakmayacağım” dedi. Haşim, Zühre ve Teym bin
Murre, Abdullah bin Cud’an’ın evinde toplandılar. Abdullah bin
Cud’an onlara bir yemek yaptı ve haram aylardan Zi’l-Ka’de
ayında, hakkını verinceye dek, zalime karşı mazlumla birlikte tek
bir el olacaklarına dair Allah üzerine yemin ettiler. Ta ki deniz
Sofa’yı kaplamadıkça, Sübeyr ve Hira1 Dağları yerlerinden ayrılmadıkça
bu ittifaktan vazgeçmeyeceklerine dair birbirlerine söz
verdiler. Kureyş bu nedenle bu ittifakı, Hılfu’l-Fudul diye isimlendirdi.
Sonra As bin Vail’e gittiler, ondan Zübeydlinin malını aldılar
ve adama iade ettiler. Kasım bin Sabit, Garibu’l-Hadis’te der ki:
“Has’am’dan bir adam Mekke’ye hac (ya da umre) için gelmişti.
Beraberinde Katule ismindeki kızı vardı. Kız, dünya kadınlarının
en güzellerindendi. Nübeyh bin el-Haccac kızı adamın elinden
aldı. Has’am’lı dedi ki: “Bu adama karşı kim bana yardım edecek?”
Ona: “Hılfu’l-Fudul’a git” denildi. Adam Ka’be’ye gitti ve:
“Ey Hılfu’l-Fudul!” diye bağırdı. Her taraftan ona doğru insanlar
geldi ve: “Sana ne oldu?” dediler. Adam: “Nübeyh kızım konusunda
bana zulmetti, onu benden zorla aldı” dedi. Onunla birlikte,
Nübeyh’in evinin kapısına kadar yürüdüler. Nübeyh onların
karşısına çıktı. Ona: “Yazıklar olsun sana, kızı çıkar!
1 Mekke’deki dağların adı.
Bizim kim olduğumuzu ve ne üzerine anlaştığımızı biliyorsun” dediler.
Nübeyh: “Tamam, ancak bu gece ondan faydalanmama izin
verin” dedi. Onlar “Hayır, devenin sağılacağı vakit kadar dahi
olsa sana izin vermeyiz” dediler. Bunun üzerine kızı çıkardı ve
babasına teslim etti. Zübeyr, Hılfu’l-Fudul hakkında şöyle der:
Üstün kimseler anlaştılar, yeminleştiler
Mekke’nin ortasında zalim kalmayacak.
Onlar hakkında anlaşıldı, söz verildi
Aralarındaki komşu ve muhtaç kimseler salim olacak.”1
Rasulullah’ın Sallallahu Aleyhi ve Sellem, hakkında “Abdullah
bin Cud’an’ın evinde bir ittifağa tanıklık ettim. Kızıl2 develerimin
olmasını ona tercih etmem. İslam’da da o topluluğa çağrılsam
kabul ederim” buyurduğu ve parlamentonun meşruluğunu
savunan insanların delil olarak kullandıkları Hılfu’l-Fudul, bu
anlatmış olduğumuz hedefler üzerine kurulmuş olan bir ittifaktır.
Humeydi şöyle der: “Hakların ehline dönmesi için ve zalimin
mazluma zulmetmesini engellemek için yapılan bir ittifaktır.”
Hılfu’l-Fudul’u, parlamentonun meşruluğu hakkında delil
olarak kullanan kimselere şunları sorarız:
Bu ittifak ve ittifağın içermiş olduğu faziletler ile, iblisin
anayasasına uygun biçimde kanunlar belirlemek için meclise
girmeye izin vermenin delalet yönü nedir ey sözde fakih olan
reziller! Bu tür iddialar ile şirk parlamentolarına katılan, Allahu
Teala’nın düşmanlarını ve bu düşmanların küfürlerini dost edinen
bu kimseler, Allah’ın dinine ve dostlarına karşı savaş açan
tağutlara dost ve küfür kanunlarına bağlı kalacağına yemin ederek
bu meclislerdeki görevlerine başlamaktadırlar.
1 Hafız İbn-i Kesir’in el-Bidaye ve’n-Nihaye’sinden.
2 Araplara göre devenin en iyi türleri, kızıl develerdir.
Hılfu’l-Fudul’da ise, Allah’ın dini dışında bir dine saygı,
Allahu Teala’nın izin vermediği konularda kanun koyma, şirk ya
da küfür bulunmamaktaydı.
Eğer Hılfu’l-Fudul’da da bu tür şirk ve küfür olan bir takım
şeylerin olduğu iddia edilirse, bu durumda Rasulullah’ın
Sallallahu Aleyhi ve Sellem Allah’ın dini dışında bir dine tabi olduğu
söylenmiş olur. Zira Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem İslam’da
da çağrılsa bu ittifaka katılacağını belirtmektedir. Böyle bir şeyi
iddia eden ise, şüphesiz küfre girmiş ve dinden çıkmış olur.
Bu ittifaka katılmak için Lat, Uzza ve üçüncüleri olan
Menat’a, Kureyş’in küfür dinine, putlarına ve cahiliyesine bağlı
kalınacağına ve saygı gösterileceğine dair yemin şartı var mıydı?
Eğer böyle bir yemin şart olsaydı, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve
Sellem bu ittifakı över veya İslam’da da çağrılsa katılacağını söyler
miydi?
Cevap verin heva ehli!
Eğer, “Evet, onun çağrısına icabet eder ve katılırdı” derlerse,
ümmet onlardan uzak olur ve insanlar onların küfrüne şahit
olur… Eğer, “Hayır, bundan Rasulullah’ı tenzih ederiz” derlerse,
onlara şunu söyleriz: O zaman bu sapıklığı ve safsataları bırakın!...