Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Deli Abime Dersler-1.......dilde Yabancilaşma Ve Ekinsel Kirlenmeden Kaynaklanan

V Çevrimdışı

vuslatım

Üye
İslam-TR Üyesi
DİLDE YABANCILAŞMA VE EKİNSEL KİRLENMEDEN KAYNAKLANAN ANLATIM BOZUKLUKLARI


Türkçe tarih boyunca çeşitli dillerin etkisinde kalmıştır. Bu dillerin başlıcaları Arapça ve Farsça ve Fransızca’dır. Divan yazını döneminde Arap-Fars ekini etkisinde kalmış olan dilimiz Tanzimat yazını döneminde sadeleşme eğilimi gösterse de bu eğilim sonuçsuz kalmıştır. Servet-i Fünun yazını döneminde ise dilde sadeleşmede bir geri adım daha atılmış, Fransız düşünce ve düşlemleri Arapça-Farsça tamlamalarla dilimize girmiştir. Servet-i Fünun’cular önceleri kusursuz işlenmiş bir dil olarak niteledikleri Osmanlıca’yı aradan zaman geçince garipsemişler, eserlerinde sadeleştirme yapma zorunluluğu sezinlemişlerdir. Halit Ziya Uşaklıgil aradan 25 yıl geçince romanlarını sadeleştirmiştir. (bkz. Kenan Akyüz -Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri) Bu süreç günümüze kadar bu şekilde gelmiş, günümüzde ise baskın ekin olan Amerikan ekini etkisinde kalan ekinimiz ve buna bağlı olarak dilimiz, İngilizceleşme eğilimi içerisine girmiştir. Bu tarihsel sürece bazı aydınlanamamış aydınlarımız(!) kendilerince katkıda bulunmuşlardır. Bu çalışmamda Türkiye Türkçesinin içinde bulunduğu son durumu özetlemeye çalışacağım.

Bir kavram karmaşasına yol açmamak için çalışmamda kullanacağım bazı kavramların açıklamasını yapmanın uygun olacağı kanısındayım. “Dilde yabancılaşma” kavramında söylemek istediğim kökenbilimsel (etimolojik) bakımdan Türkçe olmayan kelimelerin konuşma dilimizde ve yazınsal dilimizde kullanılmasıdır. “Anlatım bozuklukları” kavramına ise yazımın bir sonraki bölümde değineceğim.

Dilde yabancılaşma olgusunu ulusal kanallarımızda yapmış olduğum bir tarama ile tespit etmeye çalıştım. İşte 2 saatlik bir televizyon seyrinde karşılaşılan bulanık manzara:

“Show yapmak”………….ATV……………..Akademi Türkiye

“Atraksiyon yapmak”…….ATV……………..Akademi Türkiye

“Sen Türkiye’nin starısın”…….ATV………...Akademi Türkiye

“Negatif bir karakter olmak……ATV………..Dişi Kuş (dizi)

“Dünya starı olmak…………ATV……………Akademi Türkiye

“ Bye”……………………..ATV……………..Avrupa Yakası

“Trend”……………………NTV……………..Life Style Moda

“Backraund’u incelemek”…ATV……………..Avrupa Yakası

“Benimki double olsun…….ATV……………..Avrupa Yakası

“Deşarj olmak”…………….ATV……………..Avrupa Yakası

“Kombine etmek”………….ATV……………..Ana haber

“Fair play ödülü”………….ATV……………...Spor haberleri

“E-mail”………………….NTV……………….Ana haber bülteni

“Farklı modda düşünmek….NTV……………...NTV’ ye Sorun

“Mantalitenin değişmesi……NTV…………….Yakın Plan

“İnisiyatifine bırakmak”……NTV……………..NTV’ye Sorun

“Projeleri uygulamak………NTV…………….. NTV’ye Sorun

“Aktif uygulanma”…………NTV……………. NTV’ye Sorun

“Stratejik önem”……………NTV……………. Ana haber bülteni

“Dinamizm”………………..NTV……………..Life Style Moda

“Konsept”………………….NTV……………... Life Style Moda

“Kontrast”………………….NTV……………… Life Style Moda

“Aksesuar”…………………NTV……………… Life Style Moda

Dilde yabancılaşmaya odaklanmış olduğum için incelemeye ekinsel kirlenmede başı çeken yarışma izlencelerinden başladım. Haber izlenceleri ve “seviyeli” olarak bilinen kanallara geçmem de sonucu değiştirmedi ve yukarıdaki örneklerde görmüş olduğunuz Türkçe açısından oldukça karanlık olan bu tablo karşımıza çıktı.

Cumhuriyetin ilk yıllarında ve Türk Dil Kurumu sayesinde dildeki yabancılaşmanın önüne geçilmiş, Türk milleti dilini yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmayı başarmıştır. Fakat günümüzde sorun katlanarak büyümüş, içinde bulunduğumuz küreselleşme süreci ve buna bağlı olarak İngilizce’nin engellenemez yayılımı korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Dildeki yabancılaşmanın belgesi olarak T.D.K.’nın 1998 yılı sözlüğündeki kelimelerin köken olarak sayısal dökümünü vermek istiyorum:



Uygulayımbilimi (teknoloji) üretmeyen tüketici bir toplum olmamızın sonucu olarak dilimizdeki yabancılaşma çağdaş ulusların dillerindekinden kat kat fazladır. Her ulus ekinsel etkileşim süreci içerisinde birbirlerinin dillerinden sözcükler alır. Ancak bu etkileşim bir dilin varlığını tehdit edici boyutlara ulaşmamalıdır.

Anlatım bozukluklarında yeni bir boyut:

Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak amacıyla kurulur. Cümlenin ifade ettiği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca mümkün olduğunca gereksiz unsurlardan arındırılmış olması gerekir. Bu özellikleri göstermeyen cümleler anlatım bakımından bozuktur. Anlatım bozuklukları: Yapıya dayalı bozukluklar ve anlama dayalı bozukluklar olarak ikiye ayrılır.

Son dönemde anlatım bozukluklarını, alanında ayrı bir başlık altında inceleyebileceğimiz, ekinsel kirlenmeye bağlı yeni bir anlatım bozukluğu biçimi ortaya çıkmış bulunmaktadır. Örneklerle inceleyelim:

“Oha falan olmak”………….ATV……………..Avrupa Yakası (Dizi)

“Manyak şeyler”…………….ATV…………….Avrupa Yakası

“Elektrik almak”…………….ATV……………..Avrupa Yakası

“Negatif elektrik almak”…….ATV……………..Avrupa Yakası

“Korkunç güzel”…………….ATV……………..Avrupa Yakası

“Çılgın renkler”……………..ATV………………Ana haber bülteni

“Maçı koparan adam”…….....TRT1……………..Maç yayını

“Acayip beğenmek”…………ATV……………...Akademi Türkiye

“Acayip puan yapmak”……..ATV………………Akademi Türkiye



Dilde yabancılaşmaya karşı şu çözüm önerilerini sunmaktayım:

Yabancı dille eğitim verilen eğitim kumlarının derhal Türkçe eğitim diline dönmeleri gerekir. Türkçe eğitim dili anayasamızda da desteklenmektedir.

• Kitle iletişim araçlarının dil bakımından denetlenmesi için RTÜK bünyesinde “Türkçe dil denetim kurulu” kurulmalı ve bu kurul yasal yönden desteklenmelidir.

• Bilinçlendirme çalışmalarına Türkçe öğretmenlerinden başlayarak öğretmen yetiştiren okullarda ders içeriğine “dilde yabancılaşma” konusu konulmalı ve bununla savaşım yolları tartışılmalıdır.

• Üniversite öğretim elemanları kendi içlerinde bir otokritiğe giderek yapılan yanlışları değerlendirmeli. Yanlışların altında hangi nedenlerin yattığı üzerine bir tartışım düzenlemelidirler.

• Dilde yabancılaşma konulu söyleşiler düzenlenmeli halkın katılımı için yerel yönetimlerce yöntemler aranmalıdır.

• Dilbilimciler çözüm önerilerini ortak bir oluşum içerisinde ulusal basını kullanarak duyurmalıdırlar.

• Yazılı ve görsel basındaki dil yanlışlıkları dilbilimciler ve Türkçe öğretmenlerince takip edilmeli ve gerekli uyarılar yapılmalıdır.

Sonuç olarak;

Kökenbilimsel (etimolojik) olarak bütün yabancı sözcüklerin dilden atılması görüşünde değilim. Karşı olduğum nokta Türkçe de olan bir sözcüğün ısrarla yabancı kökenli karşılığının kullanılmasıdır. Örnek vermek gerekirse “belirsiz” sözcüğü yerine ısrarla “müphem” sözcüğünün kullanılmasının ya da “yıldız” sözcüğü yerine “star” sözcüğünün kullanılmasının Türkçe’ye bir yarar getirmeyeceği düşüncesindeyim. Bu tür kullanımların iyi niyetli olmadığı düşüncesindeyim. Amacım bazı yazarlar gibi dilde sadeleşme yoluyla soydaşlarımızla ekinsel bağlantı kurmak değil ; kendi içimizde nesilden nesile anlaşılırlıkta büyük farklılıkların doğmaması dileğimdir. Her 50 yılda kendini değiştiren bir dilin temeli şüphesiz sağlam kalmaz. Bugün bir Divan yazını eserini kaçımız anlıyor? Birkaç öğretim elemanından başka hiç kimse...İşte bütün bunları dikkate alarak bir dilbilimci titizliğiyle hareket etmeliyiz.

Serhan Kanlıcalıoğlu - 2004
 
Üst Ana Sayfa Alt