Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Tekfir Hakkında Birkaç Soruya Cevab ?

Y Çevrimdışı

yusufyakup

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün Aleykum
Forumun genel itibari ile hayırlı paylaşımların yanında eleştirilecek noktalar çokça mevcut birkaçtanesini gözlemlediğim kadarı ile aktarıyorum lütfen cevaplamanızı rica ediyorum daha sonra silebilirsiniz.Lakin sitede şu an sizden başka onlıne yok.


Bu kadar tekfir için uğraşmanız islam adına hayırmı getirir şermi?
Bu yazılanlar tekfirler vahdet için hayırmı getirir şermi?
Allah'u teala öncelikle kullara yanlışını yüzlerine vurup anlatmayımı emreder yoksa karşısına hak ile geçip hakkı ortaya komayımı?
Alimleri tekfir ederken Kur'an'dan başka bütün beşer kitaplarına müdahale edebilecek şeytan aleyhillaneyi hesaba katmıyormusunuz.Eğer katıyorsanız yazılan yanlış bilgiye değilde neden alime eleştiri yapıyorsunuz.
 
B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün Aleykum
Forumun genel itibari ile hayırlı paylaşımların yanında eleştirilecek noktalar çokça mevcut birkaçtanesini gözlemlediğim kadarı ile aktarıyorum lütfen cevaplamanızı rica ediyorum daha sonra silebilirsiniz.Lakin sitede şu an sizden başka onlıne yok.


Bu kadar tekfir için uğraşmanız islam adına hayırmı getirir şermi?
Bu yazılanlar tekfirler vahdet için hayırmı getirir şermi?
Allah'u teala öncelikle kullara yanlışını yüzlerine vurup anlatmayımı emreder yoksa karşısına hak ile geçip hakkı ortaya komayımı?
Alimleri tekfir ederken Kur'an'dan başka bütün beşer kitaplarına müdahale edebilecek şeytan aleyhillaneyi hesaba katmıyormusunuz.Eğer katıyorsanız yazılan yanlış bilgiye değilde neden alime eleştiri yapıyorsunuz.
1.kim neyi niyçin tekfir etmiş(aç biraz)2.tevhidin dışında olacak,hiç bir vahdet yoktur.3.islam dini kula kulluğu red,Allah a kulluğa davet dinidir(nahl36 ve tağutla ilgili ayetlere bak ).4.hangi alimleri niye tekfir edilmiş ve senin kabul etmediğin görüş ne..5.şeytan sadece alimleri değil,kuranında manasında sapma yaptırta biliyor(kuranın lafzını değil yanlış yorumlamada insanı yanılta biliyor bunuda yapmamak için rabbim rahman kuranı okumadan önce euzubesmele çekip kuranı öyle okumayı tafsiye ediyor buda şeytenın kuranın lafsını değil manada şeytani vesvesesiyle kandıra bileceğini ve kulun nekadar alim olursa olsun manada yanlış yapabileceği haberi veriliyor)kuranı anlamak için yapılması gerekenleri kuranın verdiği haberlerle incelersen çok iyi anlarsın selametle.6..bizim görmediğimiz alimin kendisini değil bıraktığı esere göre değerlendirilir fiil yanlışsa faili müslümansa Allah rahme etsin.NOT.Abdulhak abi hakkını helal et yazdıktan sonra sorunun ilk muhattabı siz olduğunuzu gördüm varsa yanlışım iletirsiniz ve ben şeref duyarak sevinirim
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
We Aleykumselam... Öncelikle Web sitemize Hoş Geldiniz. Kardeşim..

1.SORUNUN CEVABI BİRİNCİ SAYFA OLARAK VERİYORUM...

VERDİĞİMİZ CEVABIN TAMAMINI ''VAHY''DEN VERECEĞİM,OKUMADIĞINIZ TAKDİRDE CEVAP VERMEYECEĞİZ,BİR DAHA...



Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd eder, yardımlarını ve bize hidayet etmesini dileriz. Kötü amellerimizden, nefislerimizin şerrinden yalnız O’na sığınırız. Allah (c.c.) kime hidayet ederse artık o kişiyi saptıracak kimse olmadığı gibi, O’nun saptırdığını da hiç kimse hidayete erdiremez. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)’in âline, ashabına ve kıyamete kadar ona en güzel şekilde tabi olanlara salât ve selam olsun.

Allah-Subhanahu we Teala-Sizede Bizede Rahmet etsin...Amin

Bu Forumda sadece Abdulhak kardeşim yok hepimiz Forumun sahibleriyiz...Bu ''İlmi ve Delilleri Konuları'' bizlerde yazdık...

Kırmızı ve Mavi Yazılar Cevabımdır;

Selamün Aleykum
Forumun genel itibari ile hayırlı paylaşımların yanında eleştirilecek noktalar çokça mevcut birkaçtanesini gözlemlediğim kadarı ile aktarıyorum lütfen cevaplamanızı rica ediyorum daha sonra silebilirsiniz.Lakin sitede şu an sizden başka onlıne yok.

Sevgili kardeşim Konularımızı Eleştirebilirsiniz bu konuda ,tabii ki bir Haqqınız var...Ancak Bizden Önce yaşayan Alimlerimizin ''Tenkid Ahlakı'' ve ''İhtilaf Ahlakı'' olmak üzere bir Metodları ve Usulleri vardı,bu ikisini bir arada bulunduracak kadar ''İlme ve Kültürel Birikime'' Sahipseniz neden olmasın...

Mutlaka yapıcı olarak ''Tenkid'' ettiğiniz ve edeceğiniz konularda ''Delilleriniz'' ile bizlere yardımcı olmanızı beklerim...Bizim eksiklerimiz olabilir ''Mutlak olan Vahy Kur'an'dır.'' - Miheng olarak Vayhi ve Rasulullah-Sallallahu aleyhivesellem-in ''Pratikleri - Söz Fiil ve Takrirleri olan Sünnetine İttibaa ederek getireceğiniz Delil'ler kabulumuzdur...Burda bulamazsanız ''Tevhid Ehli'' İmam'ların Alimlerimizin ''İttifak-İcma'ı ve Kıyas''ları ile yazabilirsiniz... Forum Kurallarıda bu yönde oluşturulmuştu,Kuralları okuduysanız biliyor olamlısınız..

Öncelikle


Bu kadar tekfir için uğraşmanız islam adına hayırmı getirir şermi?

Cevap;

Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız (savaşa çıktığınız) zaman gerekli araştırmayı yapın ve size (İslam geleneğine göre) selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: 'Sen mü'min değilsin' demeyin. Asıl çok ganimet, Allah katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Süresi 94.ayet)

Üstte ki Ayet Düsturuna Riayet ediyoruz ve Keyfi bir Tekfir Söz Konusu değil,Kur'anda Delili olmayan İnsanları Hiç kimse Tekfir edemez ''Kur'an,Sünnet,İcma'ı,Kıyas'' bunlar ile getirilmiş ve ''Delilde Aranan Metoda uygun Usul uygulanıyor'' ise bunda sorun yoktur..

Kur'an'i Kerim'de Rasullerin,Nebilerin ve İman edenlerin ''Tebliğ''de Önceliği Nedir ?

Rasullerin ve Nebilerin Ortak Daveti-Tebliği

TEVHİD İNANCI ve ŞİRKTEN SAKINDIRMA ''VAYH VE AKIL'' EŞLİĞİNDE

Yoksa siz, Yakub'un ölüm anında, orada şahidler miydiniz? O, oğullarına: "Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediğinde, onlar: "Senin İlahına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın İlahı olan tek bir İlaha ibadet edeceğiz; bizler O'na teslim olduk" demişlerdi. (Bakara Suresi, 133)

Sizin İlahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yoktur; O, Rahman’dır, Rahim’dir (bağışlayan ve esirgeyendir). (Bakara Suresi, 163)

Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)

Şüphesiz bu, gerçek bir olayın haberidir. Allah'tan başka İlah yoktur. Ve şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Ali İmran Suresi, 62)

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Ali İmran Suresi, 64)

De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, müşriklerden değildi." (Ali İmran Suresi, 95)

Allah; O'ndan başka İlah yoktur. Kendisinde hiçbir şüphe olmayan kıyamet gününde sizleri muhakkak toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kimdir? (Nisa Suresi, 87)

İyilik yaparak kendini Allah'a teslim eden ve hanif (tevhidi) olan İbrahim'in dinine uyandan daha güzel din'li kimdir? Allah, İbrahim'i dost edinmiştir. (Nisa Suresi, 125)

Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin. Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir. Onu (‘OL’ kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz. (Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir tek İlah'tır. O, çocuk sahibi olmaktan Yücedir. Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter. (Nisa Suresi, 171)

Andolsun, "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir İlah'tan başka İlah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkar edenlere mutlaka (acı) bir azap dokunacaktır. (Maide Suresi, 73)

"Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki gözetleyici Sendin. Sen herşeyin üzerine şahid olansın.” (Maide Suresi, 117)

De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam için bana şu Kur'an vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şehadet etmem." De ki: "O, ancak bir tek olan İlah'tır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım." (En'am Suresi, 19)

Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir. (En'am Suresi, 101)

İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı'dır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir. (En'am Suresi, 102)

Rabbinden sana vahyedilene uy. O'ndan başka İlah yoktur. Ve müşriklerden yüz çevir. (En'am Suresi, 106)

Medyen (toplumuna da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik. Şuayb onlara:) Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. Size Rabbinizden apaçık bir belge (mucize) gelmiştir. Ölçüyü ve tartıyı tam tutun, insanların (hakları olan mallarını) eşyasını değerinden düşürüp-eksiltmeyin ve düzene (ıslaha) konulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın. Bu sizin için daha hayırlıdır, eğer inanıyorsanız." (Araf Suresi, 85)

Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir. (Tevbe Suresi, 31)

Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: "Bana Allah yeter. O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur." (Tevbe Suresi, 129)

Eğer buna rağmen size cevab vermezlerse, artık biliniz ki, o, gerçekten Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse artık, siz Müslüman mısınız? (Hud Suresi, 14)

Semud (halkına da) kardeşleri Salih'i (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka İlahınız yoktur. O sizi yerden (topraktan) yarattı ve onda ömür geçirenler kıldı. Öyleyse O'ndan bağışlanma dileyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz benim Rabbim, yakın olandır, (duaları) kabul edendir." (Hud Suresi, 61)

Medyen (halkına da) kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik). Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, O'ndan başka İlahınız yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın; gerçekten sizi bir 'bolluk ve refah (hayır)' içinde görüyorum. Doğrusu sizi çepeçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum." (Hud Suresi, 84)

"Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?" (Yusuf Suresi, 39)

De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin Yaratıcısı'dır ve O, tektir, kahredici olandır." (Ra'd Suresi, 16)

Böylece Biz seni, kendisinden önce nice ümmetler gelip-geçmiş olan bir ümmete (elçi olarak) gönderdik; sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye. Oysa onlar Rahman'a nankörlük ediyorlar. De ki: "O, benim Rabbimdir, O'ndan başka İlah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve son dönüş O'nadır." (Ra'd Suresi, 30)

Yerin başka bir yere, göklerin de (başka göklere) dönüştürüldüğü gün, onlar tek olan, kahhar olan Allah'ın huzuruna çıka(rıla)caklardır. (İbrahim Suresi, 48)

İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek İlah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52)

Sizin İlahınız tek bir İlah'tır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır. (Nahl Suresi, 22)

Allah dedi ki: "İki İlah edinmeyin: O, ancak tek bir İlah'tır. Öyleyse Benden, yalnızca Benden korkun." (Nahl Suresi, 51)

Ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (İlah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 46)

Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et. (İsra Suresi, 111)

Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a) dönerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime olarak kıldı-bıraktı. (Zuhruf Suresi, 28)

Dediler ki: "Sen, bizi ilahlarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Şu halde eğer doğru söylüyorsan, tehdit ettiğin şeyi, bize getir." (Ahkaf Suresi, 22)

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Andolsun, onları hayata karşı (diğer) insanlardan ve şirk koşanlardan (bile) daha ihtiraslı bulursun. (Onlardan) Her biri, bin yıl yaşatılsın ister; oysa bunca yaşaması onu azaptan kurtarmaz. Allah, onların yapmakta olduklarını görendir. (Bakara Suresi, 96)

Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette çok eziyet verici (sözler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir. (Ali İmran Suresi, 186)

Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur. (Nisa Suresi, 48)

Hiç şüphesiz, Allah, Kendisi'ne şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (Nisa Suresi, 116)

De ki: "Şahidlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir. Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam için bana şu Kur'an vahyedildi. Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şehadet etmem." De ki: "O, ancak bir tek olan İlah'tır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım." (En'am Suresi, 19)

Onların tümünü toplayacağımız gün; sonra şirk koşanlara diyeceğiz ki: "Nerede (o bir şey) sanıp da ortak koştuklarınız?" (En'am Suresi, 22)

Hayır, yalnızca O'nu çağırırsınız, dilerse kendisini çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz. (En'am Suresi, 41)

De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız." (En'am Suresi, 64)

Sonra Güneşi (etrafa ışıklar saçarak) doğar görünce: "İşte bu benim Rabbim, bu en büyük" demişti. Ama o da kayboluverince, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, doğrusu ben sizin şirk koşmakta olduklarınızdan uzağım." (En'am Suresi, 78)

Kavmi onunla çekişip-tartışmaya girdi. Dedi ki: "O beni doğru yola erdirmişken, siz benimle Allah konusunda çekişip-tartışmaya mı girişiyorsunuz? Sizin O'na şirk koştuklarınızdan ben korkmuyorum, ancak Allah'ın benim hakkımda bir şey dilemesi başka. Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" (En'am Suresi, 80)

"Hem siz, Onun haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde 'güvenlik içinde olmak bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz." (En'am Suresi, 81)

Bu, Allah'ın hidayetidir; kullarından dilediğini bununla hidayete erdirir. Onlar da şirk koşsalardı, elbette bütün yapıp-ettikleri 'onlar adına' boşa çıkmış olurdu. (En'am Suresi, 88)

Eğer Allah dileseydi onlar şirk koşmazdı. Biz seni onlar üzerinde bir gözetleyici kılmadık; sen onlar üzerinde bir vekil değilsin. (En'am Suresi, 107)

Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, Bizim zorlu-azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak "zan ve tahminle yalan söylersiniz." (En'am Suresi, 148)

De ki: "Rabbim yalnızca çirkin-hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını, (Araf Suresi, 33)

Ya da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mı edeceksin?" dememeniz için. (Araf Suresi, 173)

Ama O, onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda O’na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir. (Araf Suresi, 190)

Kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri mi ortak koşuyorlar? (Araf Suresi, 191)

Oysa (bu şirk koştukları güçler ve nesneler) ne onlara bir yardıma güç yetirebilir, ne kendi nefislerine yardım etmeğe. (Araf Suresi, 192)

Şirk koşanların, kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah'ın mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte süresiz kalacak olanlardır. (Tevbe Suresi, 17)

Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini ve rahiplerini rablar (ilahlar) edindiler ve Meryem oğlu Mesih'i de. Oysa onlar, tek olan bir İlah'a ibadet etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka İlah yoktur. O, bunların şirk koştukları şeylerden Yücedir. (Tevbe Suresi, 31)

Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah Katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve Yücedir." (Yunus Suresi, 18)

O gün, onların tümünü birarada toplayacağız, sonra şirk katanlara: "Yerinizden ayrılmayınız; siz de, şirk koştuklarınız da" diyeceğiz. Artık onların arasını açmışızdır. Şirk koştukları derler ki: "Siz bize ibadet ediyor değildiniz." (Yunus Suresi, 28)

De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan ilk kez yaratacak, sonra onu iade edecek olan var mı?" De ki: "Allah yaratmayı (ilkin) başlatır, sonra onu iade eder. Öyleyse nasıl çevriliyorsunuz?" (Yunus Suresi, 34)

De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mı?" De ki: "Hakka ulaştıracak Allah'tır. Öyleyse, hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibidir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz?" (Yunus Suresi, 35)

Haberiniz olsun; şüphesiz göklerde kim var, yerde kim var tümü Allah'ındır. Allah'tan başkasına tapanlar bile, şirk koştukları varlıklara ve güçlere (gerçekte) uymazlar. Onlar yalnızca bir zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminde bulunarak yalan söylemektedirler.' (Yunus Suresi, 66)

"Biz: 'Bazı ilahlarımız seni çok kötü çarpmıştır' (demekten) başka bir şey söylemeyiz." Dedi ki: "Allah'ı şahid tutarım, siz de şahidler olun ki, gerçekten ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım." (Hud Suresi, 54)

"Atalarım İbrahim'in, İshak'ın ve Yakub'un dinine uydum. Allah'a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah'ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler." (Yusuf Suresi, 38)

Onların çoğu Allah'a iman etmezler de ancak şirk katıp-dururlar. (Yusuf Suresi, 106)

Gökleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden Yücedir. (Nahl Suresi, 3)

Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiçbir şeye kulluk etmezdik, biz de, atalarımız da; ve O'nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Şu halde elçilere düşen apaçık bir tebliğden başkası mı? (Nahl Suresi, 35)

Sonra sizden zararı kaldırdığında, sizden bir grup (hemen) Rablerine şirk koşar; (Nahl Suresi, 54)

O şirk koşanlar, şirk koştuklarını gördükleri zaman: "Rabbimiz, Seni bırakıp bizim taptığımız ortaklarımız bunlardır" diyecekler. (Onlar da bunlara:) "Siz gerçekten yalan söyleyenlersiniz" diye sözü (geri çevirip) fırlatacaklar. (Nahl Suresi, 86)

Gerçekten iman edenler, Yahudiler, yıldıza tapanlar (Sabii) Hıristiyanlar, ateşe tapanlar (Mecusi) ve şirk koşanlar; şüphesiz Allah, kıyamet günü aralarını ayıracaktır. Doğrusu Allah, herşeyin üzerinde şahid olandır. (Hac Suresi, 17)

Ya da karanın ve denizin karanlıkları içinde size yol gösteren ve rahmetinin önünde rüzgarları müjde vericiler olarak gönderen mi? Allah ile beraber başka bir İlah mı? Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir. (Neml Suresi, 63)

Onlar gemiye bindikleri zaman, dini yalnızca O'na 'halis kılan gönülden bağlılar' olarak, Allah'a yalvarıp yakarırlar. Ama onları karaya çıkarıp kurtarınca, hemen şirk koşarlar. (Ankebut Suresi, 65)

İnsanlara bir zarar dokunduğu zaman, 'gönülden katıksız bağlılar' olarak, Rablerine dua ederler; sonra kendinden onlara bir rahmet taddırınca hemencecik bir grup Rablerine şirk koşarlar. (Rum Suresi, 33)

Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. (Rum Suresi, 40)

Hani Lukman oğluna -öğüt vererek- demişti ki; "Ey oğlum, Allah'a şirk koşma. Şüphesiz şirk, gerçekten büyük bir zulümdür." (Lokman Suresi, 13)

Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. "Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır." (Lokman Suresi, 14)

Bununla birlikte, onların ikisi (annen ve baban) hakkında bir bilgin olmayan şeyi Bana şirk koşman için, sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda onlara itaat etme ve dünya (hayatın) da onlara iyilikle (ma'ruf üzere) sahiplen (onlarla geçin) ve Bana 'gönülden-katıksız olarak yönelenin' yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, böylece Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim. (Lokman Suresi, 15)

Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler, işitseler bile size cevap veremezler. Kıyamet gününde ise, sizin şirk koşmanızı tanımayacaklardır. (Bunu herşeyden) Haberi olan Allah gibi sana (hiç kimse) haber vermez. (Fatır Suresi, 14)

Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): "Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın. (Zümer Suresi, 65)

Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. (Zümer Suresi, 67)

"Siz beni Allah'a (karşı) inkar etmeye ve hakkında bilgim olmayan şeyleri O'na şirk koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, üstün ve güçlü olan, bağışlayan (Allah')a çağırıyorum. (Mü'min Suresi, 42)
Sonra onlara denilecek: "Sizin şirk koştuklarınız nerede?" (Mü'min Suresi, 73)

Bizim dayanılmaz-azabımızı gördükleri zaman, dediler ki: "Bir olan Allah'a iman ettik ve O'na şirk koştuğumuz şeyleri de inkar ettik." (Mü'min Suresi, 84)

Yoksa onların, Allah'ın dışında başka bir ilahları mı var? Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir. (Tur Suresi, 43)
O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir. (Haşr Suresi, 23)


ORTAK KOŞMA

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 165)

De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız." (Ali İmran Suresi, 64)

Kendisi hakkında hiçbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı küfredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kötüdür. (Ali İmran Suresi, 151)

Allah'a ibadet edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36)

Andolsun, "Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler küfre düşmüştür. Oysa Mesih'in dediği (şudur:) "Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin. Çünkü O, Kendisi'ne ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır, onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur." (Maide Suresi, 72)

"Hem siz, O’nun haklarında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde 'güvenlik içinde olmak bakımından' iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz." (En'am Suresi, 81)

Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktınız. İçinizden, gerçekten ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçilerinizi şimdi yanınızda görmüyoruz. Andolsun, aranızdaki (bağlar) parçalanıp-koparılmıştır ve haklarında zanlar besledikleriniz sizlerden uzaklaşmıştır. (En'am Suresi, 94)

Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır. Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular. O ise nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir, uzaktır. (En'am Suresi, 100)

O'nun üretip-türettiği ekin ve hayvanlardan Allah için bir pay ayırdılar, sonra kendi zanlarınca: "Bu Allah'ındır, bu da ortaklarımızındır" dediler. Kendi ortakları için olan (pay), Allah tarafına geçmez, ama Allah'a ait olan kendi ortaklarının tarafına (payına) geçer. Ne kötü hüküm veriyorlar? (En'am Suresi, 136)

Yine bunun gibi onların ortakları, müşriklerden çoğuna çocuklarını öldürmeyi süslü gösterdiler. Hem onları helake düşürmek, hem kendi aleyhlerinde dinlerini karmakarışık kılmak için. Allah dileseydi bunu yapmazlardı; sen onları ve düzmekte oldukları iftiraları bırak. (En'am Suresi, 137)

De ki: "Gelin size Rabbinizin neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın, anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. -Sizin de, onların da rızıklarını Biz vermekteyiz. Çirkin-kötülüklerin açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında, Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz." (En'am Suresi, 151)

"O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim." (En'am Suresi, 163)

Ama O, onlara (Adem'in çocukları erkek ve kadınlara) salih (bir çocuk) verince, kendilerine verdiği şey konusunda O’na ortaklar kılmaya başladılar. Allah, onların şirk koştuklarından Yücedir. (Araf Suresi, 190)

Kendileri yaratılıp dururken, hiçbir şeyi yaratamayan şeyleri mi ortak koşuyorlar? (Araf Suresi, 191)

Onların yürüyecek ayakları var mı? Ya da tutacakları elleri mi var? Veya görecek gözleri mi var? Yoksa işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortak koştuklarınızı çağırın, sonra bir düzen (tuzak) kurun da bana göz bile açtırmayın." (Araf Suresi, 195)

Onlara Nuh'un haberini oku. Hani kavmine demişti ki: "Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım eğer size ağır geliyorsa ben, şüphesiz Allah'a tevekkül etmişim. Artık siz ortaklarınızla toplanıp yapacağınız işi karara bağlayın da işiniz size örtülü kalmasın (veya tasa konusu olmasın), sonra hakkımdaki hükmünüzü -bana süre tanımaksızın- verin. (Yunus Suresi, 71)

De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin Yaratıcısı'dır ve O, tektir, kahredici olandır." (Ra'd Suresi, 16)

Her nefsin bütün kazandıkları üzerinde gözetici olana mı (baş kaldırılır?) Onlar Allah'a ortaklar koştular. De ki: "Bunları adlandırın (bakalım). Yoksa siz yeryüzünde bilmeyeceği bir şeyi O'na haber mi veriyorsunuz? Yoksa sözün zahirine (veya boş ve süslü olanına)mi (kanıyorsunuz)? Hayır, inkar edenlere kendi hileli-düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur. (Ra'd Suresi, 33)

Kendilerine kitap verdiklerimiz, sana indirilen dolayısıyla sevinirler; fakat (Müslümanların aleyhinde birleşen) gruplardan, onun bazısını inkar edenler vardır. De ki: "Ben, yalnızca Allah'a kulluk etmek ve O'na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O'na davet ederim ve son dönüşüm O'nadır." (Ra'd Suresi, 36)

İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır." (İbrahim Suresi, 22)

Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: "Haklarında (mü'minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?" Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: "Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir." (Nahl Suresi, 27)

Allah, (Kendisi'ne ortak koştuğunuz ilahlar konusunda) hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının mülkünde olan ile, tarafımızdan kendisine güzel bir rızık verdiğimiz, böylelikle ondan gizli ve açık infak eden kimseyi örnek olarak gösterdi; bunlar hiç eşit olur mu? Hamd Allah'ındır; fakat onların çoğu bilmezler. (Nahl Suresi, 75)

Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 100)

De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur. Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi, 26)

"Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam." (Kehf Suresi, 38)

(Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım." (Kehf Suresi, 42)

(Kafirlere) "Benim ortaklarım sandığınız şeyleri çağırın" diyeceği gün; işte onları çağırmışlardır, ama onlar, kendilerine cevap vermemişlerdir. Biz onların aralarında bir uçurum koyduk. (Kehf Suresi, 52)

De ki: "Şüphesiz ben, ancak sizin benzeriniz olan bir beşerim; yalnızca bana sizin İlahınızın tek bir İlah olduğu vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, artık salih bir amelde bulunsun ve Rabbine ibadette hiç kimseyi ortak tutmasın." (Kehf Suresi, 110)

Hani Biz İbrahim'e Evin (Kabe'nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) "Bana hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut." (Hac Suresi, 26)

Allah'ı birleyen (Hanif)ler olarak, O'na (hiçbir) ortak koşmaksızın. Kim Allah'a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de onu bir kuş kapıvermiş veya rüzgar onu ıssız bir yere sürükleyip atmış gibidir. (Hac Suresi, 31)

Rablerine ortak koşmayanlar, (Mü'minun Suresi, 59)

Gaybı ve müşahede edilebileni bilendir; onların ortak koştuklarından Yücedir. (Mü'minun Suresi, 92)

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

Dedi ki: "Hamd Allah'ındır ve selam O'nun seçtiği kullarının üzerinedir. Allah mı daha hayırlı yoksa onların ortak koştukları mı?" (Neml Suresi, 59)

O gün (Allah) onlara seslenerek: "Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede?" der. (Kasas Suresi, 62)

Denir ki: "Ortaklarınızı çağırın." Böylelikle çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu. (Kasas Suresi, 64)

Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, Yücedir. (Kasas Suresi, 68)

O gün (Allah) onlara seslenerek: "Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede" der. (Kasas Suresi, 74)

Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim. (Ankebut Suresi, 8)

(Allah'a eş koştukları) Ortaklarından kendilerine şefaatçi olan yoktur; onlar, ortaklarını inkar ediyorlar. (Rum Suresi, 13)

Size kendi nefislerinizden bir örnek verdi: "Size rızık olarak verdiğimiz şeylerde, sağ ellerinizin malik olduklarınızdan, sizinle eşit olup kendi kendinizden korktuğunuz gibi kendilerinden de korktuğunuz (veya çekinip saygı duyduğunuz) ortaklar var mıdır? “İşte Biz, aklını kullanabilen bir kavim için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Rum Suresi, 28)

Yoksa Biz, onlara ispatlı bir delil indirdik de, o mu O'na ortak koşmalarını söylüyor? (Rum Suresi, 35)

Allah; sizi yarattı, sonra size rızık verdi, sonra sizi öldürmekte, daha sonra sizi diriltmektedir. Ortaklarınızdan bunlardan herhangi birini yapacak var mı? O, şirk koştuklarından münezzeh ve Yücedir. (Rum Suresi, 40)

De ki: "Allah'ın dışında (tanrı diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez; onların bu ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun bunlardan hiçbir destekçi olanı da yoktur. (Sebe Suresi, 22)

De ki: "O'na (kulluk etmede) eklemekte olduğunuz ortakları bana gösterin. Asla (onlar ona gerçek ortak olamazlar); hayır, O, güçlü ve üstün olan, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'tır." (Sebe Suresi, 27)

De ki: "Siz, Allah'ın dışında taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan başkasını vadetmiyorlar. (Fatır Suresi, 40)

Allah (ortak koşanlar için) bir örnek verdi: Kendisi hakkında uyumsuz ve geçimsiz bulunan, sahipleri de çok ortaklı olan (köle) bir adam ile yalnızca bir kişiye teslim olmuş bir adam. Bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd, Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 29)

"Sizin (durumunuz) böyledir. Çünkü bir olan Allah'a çağırıldığınız zaman inkar ettiniz. O'na ortak koşulduğunda inanıp-onayladınız. Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah'ındır." (Mü'min Suresi, 12)

Kıyamet-saatinin ilmi O'na döndürülür. O'nun ilmi olmaksızın, hiçbir meyve tomurcuğundan çıkmaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz da. Onlara: "Benim ortaklarım nerede" diye sesleneceği gün, dediler ki: "Sana arzettik ki, bizden hiçbir şahid yok." (Fussilet Suresi, 47)

Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendilerine teşri' ettiler (bir şeriat kıldılar)? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi. Gerçekten zalimler için acı bir azap vardır. (Şura Suresi, 21)

De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin? Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir eser) varsa, bana getirin." (Ahkaf Suresi, 4)

Allah ile beraber başka bir İlah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten sizi, O'ndan yana açıkça uyarıyorum. (Zariyat Suresi, 51)

Ey Peygamber, mü'min kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir iftira düzüp-uydurmamak (gayri meşru olan bir çocuğu kocalarına dayandırmamak), ma'ruf (iyi, güzel ve yararlı bir iş) konusunda isyan etmemek üzere, sana biat etmek amacıyla geldikleri zaman, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah'tan mağfiret iste. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Mümtehine Suresi, 12)

Yoksa onların ortakları mı var? Şu halde eğer doğru sözlü kimselerse, ortaklarını getirsinler. (Kalem Suresi, 41)

"O (Kur'an), 'gerçeğe ve doğruya' yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz'e hiç kimseyi ortak koşmayacağız." (Cin Suresi, 2)

De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum." (Cin Suresi, 20)

TAĞUT VE ŞEYTAN

Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)

Allah, iman edenlerin Velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)

Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri görmedin mi? Onlar, tağuta ve cibt'e inanıyorlar ve diğer inkar edenler için: "Bunlar, iman edenlerden daha doğru bir yoldadır" diyorlar. (Nisa Suresi, 51)

Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. (Nisa Suresi, 60)

İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır. (Nisa Suresi, 76)

De ki: "Allah Katında, 'kesinleşmiş bir ceza olarak' bundan daha kötüsünü haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ettiği, ona karşı gazablandığı ve onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı ile tağuta tapanlar; işte bunlar, yerleri daha kötü ve dümdüz yoldan daha çok sapmışlardır." (Maide Suresi, 60)

Andolsun, Biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. (Nahl Suresi, 36)

Tağut'a kulluk etmekten kaçınan ve Allah'a içten yönelenler ise; onlar için bir müjde vardır, öyleyse kullarıma müjde ver. (Zümer Suresi, 17)

SAMİRİCİ ''ALİMLER'' VE ''BİLGİNLER''

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Dedi ki: "Biz senden sonra kavmini deneme (fitne)den geçirdik, Samiri onları şaşırtıp-saptırdı." (Taha Suresi, 85)

Bunun üzerine Musa, kavmine oldukça kızgın, üzgün olarak döndü. Dedi ki: "Ey kavmim, Rabbiniz size güzel bir vaadde bulunmadı mı? Size (verilen) söz (ya da süre) pek uzun mu geldi? Yoksa Rabbinizden üzerinize kaçınılmaz bir gazabın inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız?" (Taha Suresi, 86)

Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliğimizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının) süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik, onları (ateşe) attık, böylece Samiri de attı." (Taha Suresi, 87)

Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çıkardı, "İşte, sizin de ilahınız, Musa'nın ilahı budur; fakat (Musa) unuttu" dediler. (Taha Suresi, 88)

Onun kendilerine bir sözle cevap vermediğini ve onlara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığını görmüyorlar mı? (Taha Suresi, 89)

Andolsun, Harun bundan önce onlara: "Ey kavmim, gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denendiniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah)dır; şu halde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. (Taha Suresi, 90)

Demişlerdi ki: "Musa bize geri gelinceye kadar ona (buzağıya) karşı bel büküp önünde eğilmekten kesinlikle ayrılmayacağız." (Taha Suresi, 91)

(Musa da gelince:) "Ey Harun" demişti. "Onların saptıklarını gördüğün zaman seni (Onlara müdahale etmekten) alıkoyan neydi?" (Taha Suresi, 92)

"Niye bana uymadın, emrime baş mı kaldırdın?" (Taha Suresi, 93)

Dedi ki: "Ey annemin oğlu, sakalımı ve başımı tutup-yolma. Ben, senin: "İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü önemsemedin" demenden endişe edip korktum." (Taha Suresi, 94)

(Musa) Dedi ki: "Ya senin amacın nedir ey Samiri?" (Taha Suresi, 95)

Dedi ki: "Ben onların görmediklerini gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim; böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) gösterdi." (Taha Suresi, 96)

Dedi ki: “Haydi çekip git, artık senin hayatta (hakettiğin ceza: "Bana dokunulmasın") deyip yerinmendir." Ve şüphesiz senin için kendisinden asla kaçınamayacağın (azap dolu) bir buluşma zamanı vardır. Üstüne kapanıp bel bükerek önünde eğildiğin ilahına bir bak; biz onu mutlaka yakacağız, sonra darmadağın edip denizde savuracağız." (Taha Suresi, 97)

"Sizin İlahınız yalnızca Allah'tır ki, O'nun dışında İlah yoktur. O, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır." (Taha Suresi, 98)

SAPTIRICI İNSAN VE ŞEYTANLAR

İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. (Bakara Suresi, 16)

Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! (Bakara Suresi, 175)

Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)

Doğrusu, imanlarından sonra inkar edenler, sonra inkarlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir. (Ali İmran Suresi, 90)

Andolsun ki Allah, mü'minlere, içlerinde kendilerinden onlara bir peygamber göndermekle lütufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti öğretiyor. Ondan önce ise onlar apaçık bir sapıklık içindeydiler. (Ali İmran Suresi, 164)

Kendilerine kitaptan bir pay verilenlerin sapıklığı satın aldıklarını ve sizin de yolu sapıtmanızı istediklerini görmedin mi? (Nisa Suresi, 44)

Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. (Nisa Suresi, 60)

Hiç şüphesiz, Allah, Kendisi'ne şirk koşanları bağışlamaz. Bunun dışında kalanlar ise, (onlardan) dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa elbette o uzak bir sapıklıkla sapmıştır. (Nisa Suresi, 116)

Ey iman edenler, Allah'a, elçisine, elçisine indirdiği kitaba ve bundan önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, elçilerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz uzak bir sapıklıkla sapıtmıştır. (Nisa Suresi, 136)

Şüphesiz, inkar edenler ve Allah yolundan alıkoyanlar gerçekten uzak bir sapıklıkla sapmışlardır. (Nisa Suresi, 167)

Hani İbrahim, babası Azer'e (şöyle) demişti: "Sen putları ilahlar mı ediniyorsun? Doğrusu, ben seni ve kavmini apaçık bir sapıklık içinde görüyorum." (En'am Suresi, 74)

Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı hak etti. Çünkü bunlar, Allah'ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gerçekten onları doğru yolda saymaktadırlar. (Araf Suresi, 30)

(Şeytan'ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler, sonra peşlerini bırakmazlar. (Araf Suresi, 202)

Bir topluluğa Allah, hidayet verdikten sonra, korkup-sakınacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar, onları sapıklığa sürükleyecek değildir. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir. (Tevbe Suresi, 115)

İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala çevriliyorsunuz? (Yunus Suresi, 32)

Şehirde (birtakım) kadınlar: "Aziz (Vezir)'in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz." dedi. (Yusuf Suresi, 30)

Hak olan çağrı (dua, ibadet) yalnızca O'na (olan)dır. Onların Allah'tan başka çağırdıkları ise, onlara hiçbir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkar edenlerin duası, sapıklık içinde olmaktan başkası değildir. (Ra'd Suresi, 14)

Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler. (İbrahim Suresi, 3)

Rablerini inkar edenlerin durumu şudur: Onların yaptıkları, fırtınalı bir günde rüzgarın şiddetle savurduğu bir kül gibidir. Kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremezler. İşte uzak bir sapıklık (içinde olmak) budur. (İbrahim Suresi, 18)

Andolsun, Biz her ümmete: "Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir elçi gönderdik. Böylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin üzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu görün. (Nahl Suresi, 36)

Kim bunda (dünyada) kör ise, O, ahirette de kördür ve yol bakımından daha 'şaşkın bir sapıktır.' (İsra Suresi, 72)

Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler. Ama bugün o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler. (Meryem Suresi, 38)

De ki: "Kim sapıklık içindeyse, Rahman (olan Allah), ona süre tanıdıkça tanır; kendilerine va'dedileni -ya azabı veya kıyamet saatini- gördükleri zaman artık kimin yeri (makam, mevki) daha kötü, kimin askeri- gücü daha zayıfmış, öğreneceklerdir. (Meryem Suresi, 75)

Allah'tan başka, kendisine ne zararı dokunan, ne yararı olan şeylere yakarır. İşte bu, en uzak bir sapıklıktır. (Hac Suresi, 12)

Seni gördükleri zaman, seni yalnızca alay konusu edinmektedirler: "Allah'ın, elçi olarak gönderdiği bu mu?" (Furkan Suresi, 41)

"Eğer onlara karşı kararlılık göstermeseydik, neredeyse bizi ilahlarımızdan saptıracaktı." Azabı görecekleri zaman, kim yol bakımından daha sapıkmış, öğreneceklerdir. (Furkan Suresi, 42)

"Andolsun Allah'a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz," (Şuara Suresi, 97)

(Onlar mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir İlah mı? Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir. (Neml Suresi, 60)

Ve sen körleri düştükleri sapıklıktan çekip hidayete erdirici değilsin; sen ancak, ayetlerimize iman edenlere (söz) dinletebilirsin, işte Müslüman olanlar bunlardır. (Neml Suresi, 81)

Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah, zulmeden bir kavme hidayet vermez. (Kasas Suresi, 50)

Şüphesiz, sana Kur'an'ı farz kılan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: "Rabbim, hidayetle geleni de, açıkça bir sapıklık içinde olanı da daha iyi bilmektedir." (Kasas Suresi, 85)

Ve sen kendi sapıklıkları içinde kör olanları da doğruya iletici değilsin. Sen yalnızca, Bizim ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin ki onlar Müslümanlardır. (Rum Suresi, 53)

Bu, Allah'ın yaratmasıdır. Şu halde, O'nun dışında olanların yarattıklarını Bana gösterin. Hayır, zulmedenler, açıkça bir sapıklık içindedirler. (Lokman Suresi, 11)

Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. (Ahzab Suresi, 36)

"Allah'a karşı yalan mı düzüp uyduruyor, yoksa kendisinde bir delilik mi var?" Hayır, ahirete inanmayanlar, azapta ve uzak bir sapıklık içindedirler. (Sebe Suresi, 8)

De ki: "Sizi göklerden ve yerden rızıklandıran kim?" De ki: " Allah, gerçekten ya biz, ya da siz herhalde bir hidayet üzerindeyiz veya apaçık bir sapıklıkta." (Sebe Suresi, 24)

"O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum." (Yasin Suresi, 24)

Çünkü onlar, atalarını sapık kimseler olarak bulmuşlardı. (Saffat Suresi, 69)

Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. (Zümer Suresi, 22)

De ki: "Gördünüz mü haber verin; eğer o (Kur'an) Allah Katından ise, sonra siz onu inkar etmişseniz (bu durumda) uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapık kimdir?" (Fussilet Suresi, 52)

Onda acele edenler, (gerçekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise, ona karşı bir korku içindedirler ve onun gerçekten hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışanlar, gerçekte uzak bir sapıklık içindedirler. (Şura Suresi, 18)

Öyleyse sağır olanlara sen mi dinleteceksin veya kör olan ve açıkça bir sapıklık içinde bulunanı hidayete erdireceksin? (Zuhruf Suresi, 40)

"Kim Allah'a davet edene icabet etmezse, artık o, yeryüzünde (Allah'ı aciz bırakacak değildir ve onun O'ndan başka) velileri yoktur. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler." (Ahkaf Suresi, 32)

Onun yakın-dostu (saptırıcı) dedi ki: "Rabbimiz, ben onu kışkırtıp-azdırdım. Ancak kendisi (haktan) uzak bir sapıklık içindeydi." (Kaf Suresi, 27)

Dediler ki: "Bizden biri olan bir beşere mi uyacağız? Bu durumda gerçekten biz bir sapıklık (delalet) ve çılgınlık içinde kalmış oluruz." (Kamer Suresi, 24)

Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar, (Vakıa Suresi, 51)

Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise, (Vakıa Suresi, 92)
Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır. (Vakıa Suresi, 93)

O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler. (Cum'a Suresi, 2)

"Böylece onlar, çoğu kimseyi şaşırtıp-saptırdılar. Sen de o zalimlere sapıklıktan başkasını arttırma." (Nuh Suresi, 24)


MUNAFIKLAR

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

İnsanlardan öyleleri vardır ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe iman ettik" derler; oysa inanmış değillerdir. (Bakara Suresi, 8)
(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. (Bakara Suresi, 9)
Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 10)
Kendilerine: "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde: "Biz sadece ıslah edicileriz" derler. (Bakara Suresi, 11)
Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. (Bakara Suresi, 12)
Ve (yine) kendilerine: "İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin" denildiğinde: "Düşük akıllıların iman ettiği gibi mi iman edelim?" derler. Bilin ki, gerçekten asıl düşük-akıllılar kendileridir; ama bilmezler. (Bakara Suresi, 13)
İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "İman ettik" derler. Şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında ise, derler ki: “Şüphesiz, sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay ediyoruz." (Bakara Suresi, 14)
(Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. (Bakara Suresi, 15)
İşte bunlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır; fakat bu alış-verişleri bir yarar sağlamamış; hidayeti de bulmamışlardır. (Bakara Suresi, 16)
Bunların örneği, ateş yakan adamın örneğine benzer; (ki onun ateşi) çevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. (Bakara Suresi, 17)
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı dönmezler. (Bakara Suresi, 18)
Ya da (bunlar) karanlıklar, gök gürültüsü ve şimşek(ler)le yüklü, 'gökten şiddetli bir yağmur fırtınasına tutulmuş gibidirler ki, yıldırımların saldığı dehşetle'; ölüm korkusundan parmaklarıyla kulaklarını tıkarlar. Oysa Allah kafirleri çepeçevre kuşatıcıdır. (Bakara Suresi, 19)
Çakan şimşek neredeyse gözlerini kapıverecek; önlerini her aydınlattığında (biraz) yürürler, üzerlerine karanlık basıverince de kalakalırlar. Allah dileseydi, işitmelerini de görmelerini de gideriverirdi. Şüphesiz Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 20)
Ki (bunlar) Allah'ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah'ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. (Bakara Suresi, 27)
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahid getirir; oysa o azılı bir düşmandır. (Bakara Suresi, 204)
Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o. (Bakara Suresi, 206)
Sana Kitab’ı indiren O'dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tümü Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez. (Ali İmran Suresi, 7)
Sonra kederin ardından üzerinize bir güvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, içinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine düşmüştü; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şüphesiz işin tümü Allah'ındır." Onlar, sana açıklamadıkları şeyi içlerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada öldürülmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak için (yaptı). Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir. (Ali İmran Suresi, 154)
Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryüzünde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (ölen) kardeşleri için: "Yanımızda olsalardı, ölmezlerdi, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve öldüren Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı görendir. (Ali İmran Suresi, 156)
İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırt etmesi; (Ali İmran Suresi, 166)
Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Ali İmran Suresi, 167)
Onlar, kendileri oturup kardeşleri için: "Eğer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi" diyenlerdir. De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz, ölümü kendinizden savın öyleyse." (Ali İmran Suresi, 168)
Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. (Nisa Suresi, 60)
Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve elçiye gelin" denildiğinde, o münafıkların senden kaçabildiklerince kaçtıklarını görürsün. (Nisa Suresi, 61)
Öyleyse, nasıl olur da, kendi ellerinin sundukları sonucu, onlara bir musibet isabet eder, sonra sana gelerek: "Kuşkusuz, biz iyilikten ve uzlaştırmaktan başka bir şey istemedik" diye Allah'a yemin ederler? (Nisa Suresi, 62)
İşte bunların, Allah kalplerinde olanı bilmektedir. O halde sen, onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve onlara nefislerine ilişkin açık ve etkileyici söz söyle. (Nisa Suresi, 63)
Biz elçilerden hiç kimseyi ancak Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesinden başka bir şeyle göndermedik. Onlar kendi nefislerine zulmettiklerinde şayet sana gelip Allah'tan bağışlama dileselerdi ve elçi de onlar için bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tevbeleri kabul eden, esirgeyen olarak bulurlardı. (Nisa Suresi, 64)
Hayır öyle değil; Rabbine andolsun, aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar. (Nisa Suresi, 65)
Eğer gerçekten Biz, onlara: "Kendinizi öldürün ya da yurtlarınızdan çıkın" diye yazmış olsaydık, onlardan az bir bölümü dışında, bunu yapmazlardı. Onlar, kendilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, bu şüphesiz onlar için hayırlı ve daha sağlam olurdu. (Nisa Suresi, 66)
Şüphesiz içinizden ağır davrananlar vardır. Şayet, size bir musibet isabet edecek olsa: "Doğrusu Allah, bana nimet verdi, çünkü onlarla birlikte olmadım" der. (Nisa Suresi, 72)
Eğer size Allah'tan bir fazl (zafer) isabet ederse, o zaman da, sanki onunla aranızda hiçbir yakınlık yokmuş gibi kuşkusuz şöyle der; "Keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim." (Nisa Suresi, 73)
Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin" denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup, insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız." (Nisa Suresi, 77)
Her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile. Onlara bir iyilik dokunsa: "Bu, Allah'tandır" derler; onlara bir kötülük dokunsa: "Bu sendendir" derler. De ki: "Tümü Allah'tandır." Fakat, ne oluyor ki bu topluluğa, hiçbir sözü anlamaya çalışmıyorlar? (Nisa Suresi, 78)
Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80)
"Tamam-kabul" derler. Ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup, karanlıklarda senin söylediğinin tersini kurarlar. Allah, karanlıklarda kurduklarını yazıyor. Sen de onlardan yüz çevir ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. (Nisa Suresi, 81)
Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. (Nisa Suresi, 82)
Kendilerine güven veya korku haberi geldiğinde, onu yaygınlaştırıverirler. Oysa bunu peygambere ve kendilerinden olan emir sahiplerine götürmüş olsalardı, onlardan 'sonuç-çıkarabilenler,' onu bilirlerdi. Allah'ın üzerinizdeki fazlı ve rahmeti olmasaydı, azınız hariç herhalde şeytana uymuştunuz. (Nisa Suresi, 83)
Şu halde münafıklar konusunda ikiye bölünmeniz ne diye? Oysa Allah, onları kazandıkları dolayısıyla tepe taklak etmiştir. Allah'ın saptırdığını hidayete erdirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa, artık sen ona kesin olarak bir yol bulamazsın. (Nisa Suresi, 88)
Onlar, kendilerinin inkara sapmaları gibi sizin de inkara sapmanızı istediler. Böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı. (Nisa Suresi, 89)
Ancak sizinle aralarında andlaşma bulunan bir kavme sığınanlar ya da hem sizinle, hem kendi kavimleriyle savaşmak (istemeyip bun)dan göğüslerini sıkıntı basıp size gelenler (dokunulmazdır.) Allah dileseydi, onları üstünüze saldırtır, böylece sizinle çarpışırlardı. Eğer sizden uzak durur (geri çekilir), sizinle savaşmaz ve barış (şartların)ı size bırakırlarsa, artık Allah, sizin için onların aleyhinde bir yol kılmamıştır. (Nisa Suresi, 90)
Diğerlerini de sizden ve kendi kavimlerinden güvende olmayı istiyor bulacaksınız. (Ama) Fitneye her geri çağrılışlarında içine başaşağı (balıklama) dalarlar. Şayet sizden uzak durmaz, barış (şartların)ı size bırakmaz ve ellerini çekmezlerse, artık onları her nerede bulursanız tutun ve onları öldürün. İşte size, onların aleyhinde apaçık olan 'destekleyici bir delil' kıldık. (Nisa Suresi, 91)
Onlar, insanlardan gizlerler de Allah'tan gizlemezler. Oysa O, kendileri, sözden (plan olarak) hoşnut olmayacağı şeyi 'geceleri düzenleyip kurarlarken,' onlarla beraberdir. Allah, yaptıklarını kuşatandır. (Nisa Suresi, 108)
Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. Oysa onlar, ancak kendi nefislerini saptırırlar ve sana hiçbir şeyle zarar veremezler. Allah, sana kitabı ve hikmeti indirdi ve sana bilmediklerini öğretti. Allah'ın üzerinizdeki fazlı çok büyüktür. (Nisa Suresi, 113)
Onların 'gizlice söyleşmelerinin' çoğunda hayır yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki başka. Kim Allah'ın rızasını isteyerek böyle yaparsa, artık ona büyük bir ecir vereceğiz. (Nisa Suresi, 114)
Kim kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli olduktan sonra, elçiye muhalefet ederse ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!.. (Nisa Suresi, 115)
Gerçek şu, iman edip sonra inkara sapanlar, sonra yine iman edip sonra inkara sapanlar sonra da inkarları artanlar… Allah onları bağışlayacak değildir, onları doğru yola da iletecek değildir. (Nisa Suresi, 137)
Münafıklara müjde ver: Onlar için gerçekten acıklı bir azap vardır. (Nisa Suresi, 138)
Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır. (Nisa Suresi, 139)
O, size Kitap’ta: "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennemde toplayacak olandır. (Nisa Suresi, 140)
Onlar sizi gözetleyip-duruyorlar. Size Allah'tan bir fetih (zafer ve ganimet) gelirse: "Sizinle birlikte değil miydik?" derler. Ama kafirlere bir pay düşerse: "Size üstünlük sağlamadık mı, mü'minlerden size (gelecek tehlikeleri) önlemedik mi?" derler. Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir. Allah, kafirlere mü'minlerin aleyhinde kesinlikle yol vermez. (Nisa Suresi, 141)
Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah'ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah'ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)
Arada bocalayıp dururlar. Ne onlarla, ne bunlarla. Allah kimi saptırırsa, artık sen ona yol bulamazsın. (Nisa Suresi, 143)
Ey iman edenler, mü'minleri bırakıp kafirleri veliler (dostlar) edinmeyin. Kendi aleyhinizde Allah'a apaçık olan kesin bir delil vermek ister misiniz? (Nisa Suresi, 144)
Gerçekten münafıklar, ateşin en alçak tabakasındadırlar. Onlara bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi, 145)
Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir. (Nisa Suresi, 146)
Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır. Onlar, kelimeleri yerlerine konulduktan sonra saptırırlar, "Size bu verilirse onu alın, o verilmezse ondan kaçının" derler. Allah, kimin fitne(ye düşme)sini isterse, artık onun için sen Allah'tan hiçbir şeye malik olamazsın. İşte onlar, Allah'ın kalplerini arıtmak istemedikleridir. Dünyada onlar için bir aşağılanma, ahirette onlar için büyük bir azap vardır. (Maide Suresi, 41)
Onlar hala cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan daha güzel olan kimdir? (Maide Suresi, 50)
İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya Katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır. (Maide Suresi, 52)
İman edenler: "Olanca yeminleriyle elbette sizlerle birlik olduklarına ilişkin Allah'a yemin edenler bunlar mıdır? Onların bütün yapıp-ettikleri boşa çıkmıştır, böylece hüsrana uğrayanlar olmuşlardır" derler. (Maide Suresi, 53)
Eğer yakın bir yarar ve orta bir sefer olsaydı, onlar mutlaka seni izlerlerdi. Ama zorluk onlara uzak geldi. "Eğer güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte (savaşa) çıkardık." diye sana Allah adına yemin edecekler. Kendi nefislerini helaka sürüklüyorlar. Allah onların gerçekten yalan söylediklerini biliyor. (Tevbe Suresi, 42)
Allah seni affetsin; doğru söyleyenler sana açıkça belli oluncaya ve yalancıları da öğreninceye kadar niye onlara izin verdin? (Tevbe Suresi, 43)
Allah'a ve ahiret gününe iman edenler, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmekten (kaçınmak için) senden izin istemezler. Allah takva sahiplerini bilendir. (Tevbe Suresi, 44)
Senden, yalnızca Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri kuşkuya kapılıp, kuşkularında kararsızlığa düşenler izin ister. (Tevbe Suresi, 45)
Eğer (savaşa) çıkmak isteselerdi, herhalde ona bir hazırlık yaparlardı. Ancak Allah, (savaşa) gönderilmelerini çirkin gördü de ayaklarını doladı ve; "(Onlara) Siz de oturanlarla birlikte oturun" denildi. (Tevbe Suresi, 46)
Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi. İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır. Allah, zulmedenleri bilir. (Tevbe Suresi, 47)
Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi. Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı. (Tevbe Suresi, 48)
Onlardan bir kısmı: "Bana izin ver ve beni fitneye katma" der. Haberin olsun, onlar fitnenin (ta) içine düşmüşlerdir. Hiç şüphesiz cehennem, o inkar edenleri mutlaka çepeçevre kuşatıcıdır. (Tevbe Suresi, 49)
Sana iyilik dokunursa, bu onları fenalaştırır, bir musibet isabet edince ise: "Biz önceden tedbirimizi almıştık" derler ve sevinç içinde dönüp giderler. (Tevbe Suresi, 50)
De ki: "Allah'ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve mü'minler yalnızca Allah'a tevekkül etmelidirler." (Tevbe Suresi, 51)
De ki: "Siz bizim için iki güzellikten (şehidlik veya zaferden) birinin dışında başkasını mı bekliyorsunuz? Oysa biz de, Allah'ın ya Kendi Katından veya bizim elimizle size bir azap dokunduracağını bekliyoruz. Öyleyse siz bekleyedurun, kuşkusuz biz de sizlerle birlikte bekleyenleriz. (Tevbe Suresi, 52)
De ki: "İsteyerek veya istemeyerek infak edin; sizden kesin olarak kabul edilmeyecektir. Çünkü siz bir fasıklar topluluğu oldunuz." (Tevbe Suresi, 53)
İnfak ettiklerinin kendilerinden kabulünü engelleyen şey, Allah'ı ve elçisini tanımamaları, namaza ancak isteksizce gelmeleri ve hoşlarına gitmiyorken infak etmeleridir. (Tevbe Suresi, 54)
Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendirmesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorlukla çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)
Gerçekten sizden olduklarına dair Allah adına yemin ederler. Oysa onlar sizden değildirler. Ancak onlar ödleri kopan bir topluluktur. (Tevbe Suresi, 56)
Eğer onlar bir sığınak ya da (kalacak) mağaralar veya girebilecekleri bir yer bulsalardı, hızla oraya yönelip koşarlardı. (Tevbe Suresi, 57)
Onlardan sadakalar konusunda seni yadırgayacaklar vardır. Ondan kendilerine verilirse hoşlanırlar, kendilerine verilmediği zaman bu sefer gazablanırlar. (Tevbe Suresi, 58)
Eğer onlar, Allah'ın ve elçisinin verdiklerine hoşnut olsalardı ve: "Bize Allah yeter; Allah pek yakında bize fazlından verecek, O'nun elçisi de. Biz gerçekten ancak Allah'a rağbet edenleriz" deselerdi (ya). (Tevbe Suresi, 59)
İçlerinden Peygamberi incitenler ve: "O (her sözü dinleyen) bir kulaktır" diyenler vardır. De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır. Allah'a iman eder, mü'minlere inanıp-güvenir ve sizden iman edenler için bir rahmettir. Allah'ın elçisine eziyet edenler... Onlar için acı bir azap vardır." (Tevbe Suresi, 61)
Bilmiyorlar mı, kim Allah'a ve elçisine karşı koymaya çalışırsa, gerçekten onun için, onda ebedi kalmak üzere cehennem ateşi vardır? İşte en büyük aşağılanma budur. (Tevbe Suresi, 63)
Münafıklar, kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir sûrenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: "Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır." (Tevbe Suresi, 64)
Onlara sorarsan, andolsun: "Biz dalmış, oyalanıyorduk" derler. De ki: "Allah ile, O'nun ayetleriyle ve elçisiyle mi alay ediyordunuz?" (Tevbe Suresi, 65)
Özür belirtmeyiniz. Siz, imanınızdan sonra inkara saptınız. Sizden bir topluluğu bağışlasak da, bir topluluğunuzu gerçekten suçlu-günahkar olmaları nedeniyle azaplandıracağız. (Tevbe Suresi, 66)
Münafık erkekler ve münafık kadınlar, bazısı bazısındandır; kötülüğü emrederler, iyilikten alıkoyarlar, ellerini sımsıkı tutarlar. Onlar Allah'ı unuttular; O da onları unuttu. Şüphesiz, münafıklar fıska sapanlardır. (Tevbe Suresi, 67)
Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 68)
Sizden önceki (münafıklar ve kafirler) gibi. Onlar sizden kuvvet bakımından daha güçlü, mal ve çocuklar bakımından daha çoktular. Onlar kendi paylarıyla yararlanmaya baktılar; siz de, sizden öncekilerin kendi paylarıyla yararlanmaya kalkışmaları gibi, kendi paylarınızla yararlanmaya baktınız ve siz de (dünyaya ve zevke) dalanlar gibi daldınız. İşte onların dünyada ahirette bütün yapıp-ettikleri (amelleri) boşa çıkmıştır ve işte onlar kayba uğrayanlardır. (Tevbe Suresi, 69)
Ey Peygamber, kafirlerle ve münafıklarla cihad et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir, ne kötü bir yataktır o!.. (Tevbe Suresi, 73)
Allah'a and içiyorlar ki (o inkar sözünü) söylemediler. Oysa andolsun, onlar inkar sözünü söylemişlerdir ve İslamlıklarından sonra inkara sapmışlardır ve erişemedikleri bir şeye yeltenmişlerdir. Oysa intikama kalkışmalarının, kendilerini Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu. Eğer tevbe ederlerse kendileri için hayırlı olur, eğer yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de acı bir azapla azaplandırır. Onlar için yeryüzünde bir koruyucu-dost ve bir yardımcı yoktur. (Tevbe Suresi, 74)
Onlardan kimi de: "Andolsun, eğer bize bol ihsanından verirse gerçekten sadaka vereceğiz ve salihlerden olacağız" diye Allah'a ahdetmiştir. (Tevbe Suresi, 75)
Onlara Kendi bol ihsanından verince ise, onunla cimrilik yaptılar ve yüz çevirdiler; onlar böyle sırt dönenlerdir. (Tevbe Suresi, 76)
Böylece O da, Allah'a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar, kalplerinde nifakı (sonuçta köklü bir duygu olarak) yerleşik kıldı. (Tevbe Suresi, 77)
Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır. (Tevbe Suresi, 78)
Sadakalar konusunda, mü'minlerden ek bağışlarda bulunanlarla emeklerinden (cehdlerinden) başkasını bulamayanları yadırgayarak bunlarla alay edenler; Allah (asıl) onları alay konusu kılmıştır ve onlar için acı bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 79)
Sen, onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için yetmiş kere bağışlanma dilesen de, Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu, gerçekten onların Allah'a ve elçisine (karşı) nankörlük etmeleri dolayısıyladır. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 80)
Allah'ın elçisine muhalif olarak (savaştan) geri kalanlar oturup-kalmalarına sevindiler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad etmeyi çirkin görerek: "Bu sıcakta (savaşa) çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşinin sıcaklığı daha şiddetlidir." Bir kavrayıp-anlasalardı. (Tevbe Suresi, 81)
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Bundan böyle, Allah seni onlardan bir topluluğun yanına döndürür de, (yine savaşa) çıkmak için senden izin isterlerse, de ki: "Kesin olarak benimle hiçbir zaman (savaşa) çıkamazsınız ve kesin olarak benimle bir düşmana karşı savaşamazsınız. Çünkü siz oturmayı ilk defa hoş gördünüz; öyleyse geride kalanlarla birlikte oturun." (Tevbe Suresi, 83)
Onlardan ölen birinin namazını hiçbir zaman kılma, mezarı başında durma. Çünkü onlar, Allah'a ve elçisine (karşı) inkara saptılar ve fasık kimseler olarak öldüler. (Tevbe Suresi, 84)
Onların malları ve evlatları seni imrendirmesin; Allah bunlarla, ancak onları dünyada azaplandırmak ve canlarının onlar inkar içindeyken zorluk içinde çıkmasını istiyor. (Tevbe Suresi, 85)
"Allah'a iman edin, O'nun elçisi ile cihad etmeye çıkın" diye bir sûre indirildiği zaman onlardan servet sahibi olanlar, senden izin isteyip: "Bizi bırakıver, oturanlarla birlikte olalım" dediler. (Tevbe Suresi, 86)
(Savaştan) Geri kalanlarla birlikte olmayı seçtiler. Onların kalpleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp-anlamazlar. (Tevbe Suresi, 87)
Bedevilerden özür belirtenler, kendilerine izin verilmesi için geldiler. Allah'a ve elçisine yalan söyleyenler de oturup kaldı. Onlardan inkar edenlere pek acı bir azap isabet edecektir. (Tevbe Suresi, 90)
Yol, ancak o kimseler aleyhinedir ki, zengin oldukları halde (savaşa çıkmamak için) senden izin isterler ve bunlar geride kalanlarla birlikte olmayı seçerler. Allah, onların kalplerini mühürlemiştir. Bundan dolayı onlar, bilmezler. (Tevbe Suresi, 93)
Onlara geri döndüğünüzde size özür belirttiler. De ki: "Özür belirtmeyiniz, size kesin olarak inanmıyoruz. Allah bize, durumunuzu haber vermiştir. Yaptıklarınızı Allah görecektir, O'nun elçisi de. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilene döndürüleceksiniz ve O, yaptıklarınızı size haber verecektir." (Tevbe Suresi, 94)
Onlara geri döndüğünüzde kendilerinden vazgeçmeniz için Allah'a and içecekler. Artık siz onlara sırt çevirin. Onlar gerçekten pistirler. Kazanmakta olduklarının bir cezası olarak, barınma yerleri cehennemdir. (Tevbe Suresi, 95)
Kendilerinden hoşnut olmanız için size yemin ederler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile şüphesiz Allah, fasıklar topluluğundan hoşnut olmaz. (Tevbe Suresi, 96)
Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 97)
Bedevilerden öyleleri vardır ki, infak ettiğini bir cereme sayar ve sizi felaketlerin sarıvermesini bekler. Kötü felaket onları sarsın. Allah işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 98)
Bedevilerden öyleleri de vardır ki, onlar Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve infak ettiğini Allah Katında bir yakınlaşmaya ve elçinin dua ve bağışlama dileklerine (bir yol) sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır. Allah da onları Kendi rahmetine sokacaktır. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 99)
Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, Biz onları biliriz. Biz onları iki kere azaplandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler. (Tevbe Suresi, 101)
Diğerleri günahlarını itiraf ettiler, onlar salih bir ameli bir başka kötüyle karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tevbelerini kabul eder. Hiç şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 102)
Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun. Onlara dua et. Doğrusu, senin duan, onlar için 'bir sükûnet ve huzurdur.' Allah işitendir, bilendir. (Tevbe Suresi, 103)
Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O'dur. Şüphesiz, tevbeleri kabul eden, esirgeyen O'dur. (Tevbe Suresi, 104)
De ki: "Yapıp-edin. Allah sizin yapıp-ettiklerinizi (amellerinizi) görecektir. O'nun elçisi ve mü'minler de. Yakında gaybı ve müşahede edilebileni Bilen'e döndürüleceksiniz ve O, size yaptıklarınızı haber verecektir." (Tevbe Suresi, 105)
Diğer bir kısmı, Allah'ın emri için ertelenmişlerdir. O, bunları, ya azaplandıracak veya tevbelerini kabul edecektir. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 106)
Zarar vermek, inkarı (pekiştirmek), mü'minlerin arasını ayırmak ve daha önce Allah'a ve elçisine karşı savaşanı gözlemek için mescid edinenler ve: "Biz iyilikten başka bir şey istemedik" diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahidlik etmektedir. (Tevbe Suresi, 107)
Onların kalpleri parçalanmadıkça, kurdukları bina kalplerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 110)
Bir sûre indirildiğinde onlardan bazısı: "Bu, hanginizin imanını arttırdı?" der. Ancak iman edenlere gelince; onların imanını arttırmıştır ve onlar müjdeleşmektedirler. (Tevbe Suresi, 124)
Kalplerinde hastalık olanların ise, iğrençliklerine iğrençlik (murdarlık) ekleyip-arttırmış ve onlar kafir kimseler olarak ölmüşlerdir. (Tevbe Suresi, 125)
Görmüyorlar mı ki, gerçekten onlar her yıl, bir veya iki defa belaya çarptırılıyorlar da sonra tevbe etmiyorlar ve öğüt alıp (ders çıkarıp) düşünmüyorlar. (Tevbe Suresi, 126)
Bir sûre indirildiğinde, bazısı bazısına bakar (ve): "Sizi bir kimse görüyor mu?" (der.) Sonra sırt çevirir giderler. Gerçekten onlar, kavramayan bir topluluk olmaları dolayısıyla, Allah onların kalplerini çevirmiştir. (Tevbe Suresi, 127)
İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahireti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır. (Hac Suresi, 11)
(Ya da) Zararı, yararından daha yakın olana tapar; ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır. (Hac Suresi, 13)
Doğrusu, uydurulmuş bir yalanla gelenler, sizin içinizden birlikte davranan bir topluluktur; siz onu kendiniz için bir şer saymayın, aksine o sizin için bir hayırdır. Onlardan her bir kişiye kazandığı günahtan (bir ceza) vardır. Onlardan (iftiranın) büyüğünü yüklenene ise büyük bir azap vardır. (Nur Suresi, 11)
Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: "Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi" diyorlardı. (Ahzab Suresi, 12)
Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: "Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün." Onlardan bir topluluk da: "Gerçekten evlerimiz açıktır" diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı. (Ahzab Suresi, 13)
Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı. (Ahzab Suresi, 14)
Oysa andolsun, daha önce 'arkalarını dönüp kaçmayacaklarına' dair Allah'a söz vermişlerdi; Allah'a verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur. (Ahzab Suresi, 15)
De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız." (Ahzab Suresi, 16)
De ki: "Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah'tan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar. (Ahzab Suresi, 17)
Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: "Bize gelin" diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler. (Ahzab Suresi, 18)
(Geldiklerinde de) Size karşı 'cimri ve bencildirler.' Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır. (Ahzab Suresi, 19)
Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı. (Ahzab Suresi, 20)
Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21)
Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi, 24)
Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 48)
Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler. (Ahzab Suresi, 60)
Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler. (Ahzab Suresi, 61)
(Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allah'ın sünnetidir. Allah'ın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın. (Ahzab Suresi, 62)
İman edenler, derler ki: "(Savaş izni için) Bir sûre indirilmeli değil miydi?" Fakat, içinde savaş (kıtal) zikri geçen muhkem bir sure indirildiği zaman, kalplerinde hastalık olanların, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş olanların bakışı gibi sana baktıklarını gördün. Oysa onlara evla (olan): (Muhammed Suresi, 20)
İtaat ve maruf (güzel) sözdü. Fakat iş, kesinlik ve kararlılık gerektirdiği zaman, şayet Allah'a sadakat gösterselerdi, şüphesiz onlar için daha hayırlı olurdu. (Muhammed Suresi, 21)
Demek, 'iş başına gelip yönetimi ele alırsanız' hemen yeryüzünde fesad (bozgunculuk) çıkaracak ve akrabalık bağlarınızı koparıp parçalayacaksınız, öyle mi? (Muhammed Suresi, 22)
İşte bunlar; Allah onları lanetlemiş, böylece (kulaklarını) sağırlaştırmış ve basiret (göz)lerini de kör etmiştir. (Muhammed Suresi, 23)
Öyle olmasa, Kur'an'ı iyiden iyiye düşünmezler miydi? Yoksa birtakım kalpler üzerinde kilitler mi vurulmuş? (Muhammed Suresi, 24)
Şüphesiz, kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra, gerisin geri (küfre) dönenleri, şeytan kışkırtmış ve uzun emellere kaptırmıştır. (Muhammed Suresi, 25)
İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ın indirdiğini çirkin karşılayanlara dediler ki: "Size bazı işlerde itaat edeceğiz." Oysa Allah, sakladıkları şeyleri (sır olarak konuştuklarını) biliyor. (Muhammed Suresi, 26)
Öyleyse melekler, yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını aldıkları zaman nasıl olacak? (Muhammed Suresi, 27)
İşte böyle; çünkü gerçekten onlar, Allah'ı gazablandıran şeye uydular ve O'nu razı edecek şeyleri çirkin karşıladılar; bundan dolayı (Allah,) amellerini boşa çıkardı. (Muhammed Suresi, 28)
Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? (Muhammed Suresi, 29)
Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir. (Muhammed Suresi, 30)
Andolsun, Biz sizden mücahid olanlarla sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız). (Muhammed Suresi, 31)
Şüphesiz inkar edenler, Allah'ın yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet açıkça belli olduktan sonra 'elçiye karşı gelip zorluk çıkaranlar', kesin olarak Allah'a hiçbir şeyle zarar veremezler. (Allah,) Onların amellerini boşa çıkaracaktır. (Muhammed Suresi, 32)
Bedevilerden geride bırakılanlar, sana diyecekler ki: "Bizi mallarımız ve ailelerimiz meşgul etti. Bundan dolayı bizim için mağfiret dile." Onlar, kalplerinde olmayan şeyi dilleriyle söylüyorlar. De ki: "Şimdi Allah, size bir zarar isteyecek ya da bir yarar dileyecek olsa, sizin için Allah'a karşı kim herhangi bir şeyle güç yetirebilir? Hayır, Allah yaptıklarınızı haber alandır." (Fetih Suresi, 11)
Hayır, siz Peygamberin ve mü'minlerin, ailelerine ebedi olarak bir daha dönmeyeceklerini zannettiniz; bu, kalplerinizde çekici kılındı ve kötü bir zan ile zanda bulundunuz da, yıkıma uğramış bir topluluk oldunuz. (Fetih Suresi, 12)
(Savaştan) Geride bırakılanlar, siz ganimetleri almaya gittiğiniz zaman diyeceklerdir ki: "Bizi bırakın da sizi izleyelim." Onlar, Allah'ın kelamını değiştirmek istiyorlar. De ki: "Siz, kesin olarak bizim izimizden gelemezsiniz. Allah, daha evvel böyle buyurdu." Bunun üzerine: "Hayır, bizi kıskanıyorsunuz" diyecekler. Hayır, onlar pek az anlayan kimselerdir. (Fetih Suresi, 15)
Bedevilerden geride bırakılanlara de ki: "Siz yakında zorlu savaşçı olan bir kavme çağrılacaksınız; onlarla (ya) savaşırsınız ya da (onlar) Müslüman olurlar. Bu durumda eğer itaat ederseniz, Allah, size güzel bir ecir verir; eğer bundan önce sırt çevirdiğiniz gibi (yine) sırt çevirirseniz, sizi acı bir azap ile azaplandırır." (Fetih Suresi, 16)
O gün, münafık erkekler ile münafık kadınlar, iman edenlere derler ki: "(Ne olur) Bize bir bakın, sizin nurunuzdan birazcık alıp-yararlanalım." Onlara: "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir nur arayıp-bulmaya çalışın" denilir. Derken aralarında kapısı olan bir sur çekilmiştir; onun iç yanında rahmet, dış yanında o yönden azap vardır. (Hadid Suresi, 13)
(Münafıklar) Onlara seslenirler: "Biz sizlerle birlikte değil miydik?" Derler ki: "Evet, ancak siz kendinizi fitneye düşürdünüz, (Müslümanları acıların ve yıkımların sarmasını) gözetip-beklediniz, (Allah'a ve İslam'a karşı) kuşkulara kapıldınız. Sizleri kuruntular yanıltıp-aldattı. Sonunda Allah'ın emri (olan ölüm) geliverdi; ve o aldaltıcı da sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak, hatta masumca sizden görünerek) aldatmış oldu." (Hadid Suresi, 14)
Artık bugün sizden herhangi bir fidye alınmaz ve inkar edenlerden de.. Barınma yeriniz ateştir, sizin veliniz (size yaraşan dost) odur; o ne kötü bir gidiş yeridir. (Hadid Suresi, 15)
'Gizli toplantıların fısıldaşmalarından’ (kulis) men' edilip sonra men' edildikleri şeye dönenleri; günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı (aralarında) fısıldaşanları görmüyor musun? Onlar sana geldikleri zaman, seni Allah'ın selamladığı biçimde selamlıyorlar. Ve kendi kendilerine: "Söylediklerimiz dolayısıyla Allah bize azap etse ya." derler. Onlara cehennem yeter; oraya gireceklerdir. Artık o, ne kötü bir gidiş yeridir. (Mücadele Suresi, 8)
Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalarda bulunacağınız zaman, bundan böyle günah, düşmanlık ve Peygamber’e isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri (iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağınız Allah'tan sakının. (Mücadele Suresi, 9)
Şüphesiz 'gizli toplantıların fısıldaşmaları' (kulis), iman edenleri üzüntüye düşürmek için ancak şeytan (ürünü olan işler)dandır. Oysa Allah'ın izni olmaksızın o, onlara hiçbir şeyle zarar verecek değildir. Şu halde mü'minler, yalnızca Allah'a tevekkül etsinler. (Mücadele Suresi, 10)
Allah'ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli (dost ve müttefik) edinenleri görmedin mi? Onlar, ne sizdendirler, ne onlardan. Kendileri de (açıkça gerçeği) bildikleri halde, yalan üzere yemin ediyorlar. (Mücadele Suresi, 14)
Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Doğrusu onların yaptıkları ne kötüdür. (Mücadele Suresi, 15)
Onlar, yeminlerini bir siper edindiler, böylece Allah'ın yolundan alıkoydular. Artık onlar için alçaltıcı bir azap vardır. (Mücadele Suresi, 16)
Ne malları, ne çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir şeyle yarar sağlamaz. Onlar, ateşin halkıdır, içinde süresiz kalacaklardır. (Mücadele Suresi, 17)
Onların tümünü Allah'ın dirilteceği gün, sizlere yemin ettikleri gibi O'na da yemin edeceklerdir ve kendilerinin bir şey üzerine olduklarını sanacaklardır. Dikkat edin; gerçekten onlar, yalan söyleyenlerin ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 18)
Şeytan onları sarıp-kuşatmıştır; böylelikle onlara Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte onlar, şeytanın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz şeytanın fırkası, hüsrana uğrayanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 19)
Hiç şüphesiz Allah'a ve Resûlü’ne karşı (onların koydukları sınırları tanımayıp kendileri sınır koymaya kalkışmakla) başkaldıranlar; işte onlar, en çok zillete düşenler arasında olanlardır. (Mücadele Suresi, 20)
Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiçbir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. Onlar, öyle kimselerdir ki, (Allah) kalplerine imanı yazmış ve onları Kendinden bir ruh ile desteklemiştir. Onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacaktır; orda süresiz olarak kalacaklardır. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin; şüphesiz Allah'ın fırkası olanlar, felah (umutlarını gerçekleştirip kurtuluş) bulanların ta kendileridir. (Mücadele Suresi, 22)
Münafıklık edenleri görmüyor musun ki, Kitap Ehlinden inkar eden kardeşlerine derler ki: "Andolsun, eğer siz (yurtlarınızdan) çıkarılacak olursanız, mutlaka biz de sizinle birlikte çıkarız ve size karşı olan hiç kimseye, hiçbir zaman itaat etmeyiz. "Eğer size karşı savaşılırsa elbette size yardım ederiz." Oysa Allah, şahidlik etmektedir ki onlar, gerçekten yalancıdırlar. (Haşr Suresi, 11)
Andolsun, (yurtlarından) çıkarılacak olurlarsa onlarla birlikte çıkmazlar. Onlara karşı savaşılırsa da, kendilerine yardımda bulunmazlar; yardım etseler bile (arkalarına) dönüp-kaçarlar. Sonra kendilerine yardım edilmez. (Haşr Suresi, 12)
Herhalde içlerinde 'dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından' siz, Allah'tan daha çetinsiniz. Bu, şüphesiz onların 'derin bir kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyledir. (Haşr Suresi, 13)
Onlar, iyice korunmuş şehirlerde veya duvar arkasında olmaksızın sizinle toplu bir halde savaşmazlar. Kendi aralarındaki çarpışmaları ise pek şiddetlidir. Sen onları birlik sanırsın, oysa kalpleri paramparçadır. Bu, şüphesiz onların akletmeyen bir kavim olmaları dolayısıyla böyledir. (Haşr Suresi, 14)
Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi. (Haşr Suresi, 16)
Münafıklar sana geldikleri zaman: "Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder. (Münafikun Suresi, 1)
Onlar, yeminlerini bir siper edinip Allah'ın yolundan alıkoydular. Doğrusu ne kötü şey yapıyorlar. (Münafikun Suresi, 2)
Bu, onların iman etmeleri sonra inkar etmeleri dolayısıyla böyledir. Böylece kalplerinin üzerini mühürlemiştir, artık onlar kavrayamazlar. (Münafikun Suresi, 3)
Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4)
Onlara: "Gelin Allah'ın Resûlü sizin için mağfiret (bağışlanma) dilesin," denildiği zaman başlarını yana çevirdiler. Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün. (Münafikun Suresi, 5)
Onlar ki: "Allah'ın Resûlü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler," derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar. (Münafikun Suresi, 7)
Derler ki, "Andolsun, Medine'ye bir dönecek olursak, gücü ve onuru çok olan, düşkün ve zayıf olanı elbette oradan sürüp-çıkaracaktır." Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın, O'nun Resûlü’nün ve mü'minlerindir. Ancak münafıklar bilmiyorlar. (Münafikun Suresi, 8)


Bu yazılanlar tekfirler vahdet için hayırmı getirir şermi?
Allah'u teala öncelikle kullara yanlışını yüzlerine vurup anlatmayımı emreder yoksa karşısına hak ile geçip hakkı ortaya komayımı?
Alimleri tekfir ederken Kur'an'dan başka bütün beşer kitaplarına müdahale edebilecek şeytan aleyhillaneyi hesaba katmıyormusunuz.Eğer katıyorsanız yazılan yanlış bilgiye değilde neden alime eleştiri yapıyorsunuz.
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Üstteki Cevabım Sadece 1.Sorunuza, Kur'an-ı Kerim ile Yeterince açıkladım,Hayır !..Bana Kur'an yetmez bu Cevapları Anlayamadım ''Konu Dışı'' bir yazı olmuş,Ben Sizden ''Nefsani'' olarak konuşmanızı istiyorum diyorsanız...

Hadisler ile anlatacağım Size ''Tekfir'' ile mi Uğraşıyoruz ''Tebliğ'' ile mi ?İslam adına hayır Getirir mi? Getirmez mi?

Müşrikler; Çok iyimser insanlardı, Gelenek ve Adetlerini İbadetleştirip ''Allah'ın İisim ve Sıfatlarının Sadece bir Kısmında Şirk Koştular'' bundan dolayı ''Müşrik''lerdi..

Ve Şirk Koşanların azınlıpı mustesna asla Şirk koştuklarını kabul etmezler...

Kur'an Evrenseldir,Şirk'de Güncel girmek isteyen ;Bir Söz,Bir Fiil,Bir İnkar ile girebilir...

BİZLER CAHİLİYYE ADETLERİNİ VE ŞİRKİ TANITIYORUZ Kİ SAKINSINLAR İNSANLAR...

Bu kadar tekfir için uğraşmanız islam adına hayırmı getirir şermi?

Taassub hali ve Önyargı ile Biz Kardeşlerini anlayamazsın ,Şartlanmış olarak soru soruyorsun...
 
Y Çevrimdışı

yusufyakup

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamün Aleyküm
Siteyi karıştırmak gibi bir niyet içerisine girdiğimi düşünmeyin.
Soru sordum cevap almaya çalışıyorum.Soru sormak yasak derseniz onuda yapmayız.Ama üye kurallarında böy bir madde yok o nedenle sordum.Sizde cevap yazışsınız Allah razı olsun

Bismillah...
Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele yap! Çünkü Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir ve doğru yolda gidenleri en iyi bilen de ancak O'dur.

1.kim neyi niyçin tekfir etmiş(aç biraz)
https://www.islam-tr.org/katagori/tevhid.17/ bu konu başlığı altındaki bir çok konuda mesela tasavvuf ehlinin kendi kitaplarındaki küfür akideleri hakında konusu.Kitapta yazılmış (veya sonradan değiştirlmiş, veya tercüme edeninde yanlış anlaması olabilir,veya bilerek, şeytan aleyhillanenin dürtmesi,vs.) yazılar yüzünden alimin tekfir edildikleri ortada yazı yüzünden alimin bütünü ile tekfir edilmesi doğru olmadığını düşünüyorum.Velevki küfür içeren bir söz veya yazı olsun.Neden derseniz Alim eğer küfür içeren bir cümleyi kitabına yazmış ise hüsnü zanla yanlış yaptığını düşünmemiz tekfir etmeden yazının doğrusunu aktarmamız gerekmezmi bence gerekir belki yazdıkların yanlışlığına sonradan vakıf olup övbede etmiş oabilir imam Rabbaninin töbe ettiği mektuplar gibi (ilk25 mektup).Veya sizin küfür olduğunu söylediğiniz cümlelerin küfür olamayacağıda ortadadır.gerek söyleyenin ne maksatla nasıl ve nasıl bir ruh hali ile söylediğide göz önünde bulundurulması gerekmezmi gerekiyorsa bunlar yapılmadan tekfir edilmiş olmaları kanımca yanlış olmuştur.Özellikle tasavvuf hakkında söylenen sözlerin iyi anlaşılabilmesi için tasavvuf ilmini yaşamak lazımdır.Yoksa tasavvuf hakkındaki yazılan bilgiler ile tasavvufun anlaşılması, anlaşılamayacak kadar olanaksız olur.

2.tevhidin dışında olacak,hiç bir vahdet yoktur.
Bunda itirazımız yoktur.
Fakat insanlara yaklaşımın metodları iyi anlaşılmalı değimli.
Sitede lailahe demeyen herkes tekfir edilmiş durumda.İnsanlara lailaheyi ulaştırmak ondan sonra hala dememekte ısrar ederse tekfir etmeliyiz Bir gayri müslime yaklaşımla bir müslümana yaklaşımımız aynı yaklaşım tarzında olması doğru bir yaklaşım olmayacağı ortadadır.İnsanlara tevhidin gerçek manada anlatılmadığı günümüz bu eğitim şartlarında eğitilen (!) insanların bır çırpıda lailahe demelerini ve peşinden illellah demelerini beklememiz için bu gerçekleri gerçek düzlemde insanlara ulaştırmamız ondan sonra lailahe demeyenleri beklemeliyiz.Realiteyi göz önünde bulundurduğumuzda sanal alemden insanları konumlarını gerçek manada idrak edemeden onlara bulundukları konumları anlatamadan herkese aynı metod ile yaklaşmak hayır değil şer getireceği kanaatindeyim.Sanal alemde bu tür yaklaşımlar insanların konumlarının belirsizliği göz önüne alındığında hayırlı bir yaklaşım olmadığı ortada.Tevhid için yazılanlara itirazımız tabiî ki yok yanı aynı yol ve saftayız.fakat sanalda yapılan bu tür yaklaşımlara karşıyız.Bu anlatılanları sanalda değil insanla bizzat bulunduğumuz real ortam itibari ile ulaştırmalıyız.Çünki realde insanların konumlarını daha iyi anlar ve daha iyi ve doğru yaklaşım ile yaklaşılabilinir.Ve bu yaklaşımlar hayır getirir.Peki sanalda nasıl yaklaşılmalı dersek sanalda insanları yapılan bu tür tevhidi oluşumların içine davete uğraşmak saha faydalı ve hayırlı bir yaklaşım olacaktır.eğer safımıza gelip lailahe gerçeğini kişinin konumu göz önüne alınarak anlatıldığında ve bu anlatımın sonucunda lailahe dememekte ısrar eder ise o zaman lekümdinikümveliyedin diyelim.


3.islam dini kula kulluğu red,Allah a kulluğa davet dinidir(nahl36 ve tağutla ilgili ayetlere bak )
Bunada itirazımız yok olamazda.
Yukarıda eleştirdiğim davetin nasıl yapılacağı idi.İtiraz çağırılan yola değil çağırılış yönteminedir.
Efendimiz sas her insana yaklaşımı farklı idi.Nasihat isteyenlere hep farklı nasihatler ettiğini hadislerinden anlıyoruz.O sas insanların konumlarını iyi bilir ve ona göre yaklaşım gösterirdi.Bizde eğer tevhidi, peygamberi bir metod izleyeceksek (ki izlemeliyiz) insanarı doğru yerde doğru yöntemle doğru yere çağırmalıyız.Tekrar ediyorum.Sanal alemde bu tür yaklaşımlar hayır getirmiyor.


4.hangi alimleri niye tekfir edilmiş ve senin kabul etmediğin görüş ne.
Abdulkadir Geylani
Said Nursi
İmam Rabbani
Yunus Emre ve Celalettin Rumi'nin (Mevlana) Sapıklıkları vs.
Dediğimiz linkte hepsi mevcut.
Şunuda iyi düşünmek gerekir bu alimler kadar ilim yuttukmu.Bunlar kadar ilim öğrenebildikmi.
İlmin amel ile açılacağı ortada iken bu alimlerin hal ilmide ortada iken acaba onlara gelen ilim bizede geldimi.Bunları hüsnü zan ile iyi değerlendirmek gerekir.
5.şeytan sadece alimleri değil,kuranında manasında sapma yaptırta biliyor(kuranın lafzını değil yanlış yorumlamada insanı yanılta biliyor bunuda yapmamak için rabbim rahman kuranı okumadan önce euzubesmele çekip kuranı öyle okumayı tafsiye ediyor buda şeytenın kuranın lafsını değil manada şeytani vesvesesiyle kandıra bileceğini ve kulun nekadar alim olursa olsun manada yanlış yapabileceği haberi veriliyor)kuranı anlamak için yapılması gerekenleri kuranın verdiği haberlerle incelersen çok iyi anlarsın selametle
İtirazımız yok katılıyoruz


.6..bizim görmediğimiz alimin kendisini değil bıraktığı esere göre değerlendirilir fiil yanlışsa faili müslümansa Allah rahme etsin.
Fiil yanlış ama fail tekfir ediliyor zaten itirazımız buna fiil yanlış ise fiile mudahale edilmeli değimli? fiilin yanlışlığından faili sapık gibi ithamlar doğrumu.Bence değil.Eğer yanlış cümleleri bunlara ulaştırılıpta hala ısrar ediyorlarsa o zaman diyelim sapık.Fakat ulaştıramayacağımız ortada iken bu kelime ağır.
İnsanların yıllardır beklide peşinden gittiği, kitaplarını okuduğu bir kişiye bu laf dendimi zannediyormusunuzki hemen vazgeçip.Tövbe edecek.Daha çok yazılanlara karşı bir enaniyet doğacak ve beklide hak olarak yazdığınız bir şeye bu yüzden farklı bir şekilde yaklaşarak yanlış bir cümle ile küfre düşecek.Ha diyorsanızki biz tevhidi söyleyelim ister kabul edilsin ister edilmesin.O zaman halisane olan niyetlerimizi gözden geçirmemiz gerekir.Taşlanırken bile taşlayanlara dua eden bir peygamberin ümmetiyiz unutmayalım.
Konum ve statünüzü ilminizi ve kişiliğinizi bilmiyorum.ama şunu söylemek istiyorum eğer hidayeti mevlam size sonradan naip eylemiş ise geldiğiniz noktayı iyi ama çok iyi anlamalı o zamanki nefsinizin çirkefliğini iyi değerlendirmeli ve milyonlarca insanların bu şekilde olduğunu iyi anlamaya çalışmalısınız.

.NOT.Abdulhak abi hakkını helal et yazdıktan sonra sorunun ilk muhattabı siz olduğunuzu gördüm varsa yanlışım iletirsiniz ve ben şeref duyarak sevinirim
Yazıyı yazdığımda Abdulhak isimli kullanıcı onlıne olduğu için ismini vermiştir.Ama o an cevap yazmadı herhalde mesajı göremediSiz cevap verdiiniz için teşekkür ederiz.

Sonuç olarak safımız aynı değerli kardeşlerim.Ama peygamberi bir mücadele etmek istiyorsak onun metodunu iyi anlamalıyız.nasılki ilk Hz.Hatice annemize tebliği bütün ilahları reddedeceksin olurken Hz.Ali ra ha ise lat ve uzzayı reddedeceksin demesi gibi cümle aynı ama söyleniş biçimleri farklı bizde sanal alemde kişilerin konumlarını bilmeden herkese aynı kelimeleri aynı uslup ile söylediğimizde neticemiz maalesef hayır olmuyor.
Tevhidi mücadele ederken tevhid için ne yapmalıyız sorusundan önce ne yapmamalıyız sorusunu sormalıyız kendimize ve ne yapmamamız gerektiğini anlayıp ve kavradıktan sonra atağa geçmeliyiz.Nasılki efendimize vahiy gelmeden önce putlardan nefret etmesine karşın onlara hiçbir müdahale etmemiş ve ne yapmasını gerektiğini Allah zülcelal öğretene kadar beklemiştir.Bizde Allah’ı tanımayan milyonlarca insana Allah zülcelali anlıyorlar, biliyorlar ve tanımalarına rağmen böyle yapıyorlar gibi yaklaşmamalıyız .

Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele yap! Çünkü Rabbin, yolundan sapanı en iyi bilendir ve doğru yolda gidenleri en iyi bilen de ancak O'dur

Selamün Aleykum
 
Y Çevrimdışı

yusufyakup

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Üstteki Cevabım Sadece 1.Sorunuza, Kur'an-ı Kerim ile Yeterince açıkladım,Hayır !..Bana Kur'an yetmez bu Cevapları Anlayamadım ''Konu Dışı'' bir yazı olmuş,Ben Sizden ''Nefsani'' olarak konuşmanızı istiyorum diyorsanız...

Hadisler ile anlatacağım Size ''Tekfir'' ile mi Uğraşıyoruz ''Tebliğ'' ile mi ?İslam adına hayır Getirir mi? Getirmez mi?

Müşrikler; Çok iyimser insanlardı, Gelenek ve Adetlerini İbadetleştirip ''Allah'ın İisim ve Sıfatlarının Sadece bir Kısmında Şirk Koştular'' bundan dolayı ''Müşrik''lerdi..

Ve Şirk Koşanların azınlıpı mustesna asla Şirk koştuklarını kabul etmezler...

Kur'an Evrenseldir,Şirk'de Güncel girmek isteyen ;Bir Söz,Bir Fiil,Bir İnkar ile girebilir...

BİZLER CAHİLİYYE ADETLERİNİ VE ŞİRKİ TANITIYORUZ Kİ SAKINSINLAR İNSANLAR...

Bu kadar tekfir için uğraşmanız islam adına hayırmı getirir şermi?

Taassub hali ve Önyargı ile Biz Kardeşlerini anlayamazsın ,Şartlanmış olarak soru soruyorsun...

Bismillah...
Önyargıile yaklaşan bu durumda siz olmuyormusunuz.Suizan yapıyorsunuz.
Sorduğum sorular, tassupsuz sorulardır gözlemlediğim sorulardır.
Cevaplara gelince
Bazılanlara itirazımız zaten yok itirazımız mücadele düzlemindeki yönteminize eğer doğru yöntem olduğunu söylüyorsanız.
Site vesilesi ile kaç kişi hidayete erdi bilginiz varmı acaba?
Yada burda çıkan tartışmalarda kaç kişi birbirini kafirlik müşriklikle itham etti?
Bu metod sanal alemde hayır getiriyormu getirmiyormu?

Bu sorularım taassuptan uzak sorulmuş sorulardır.
Elhamdulıllah
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Yusuf yakub kardeşim ; Başka işlerle meşgul olduğum için Yazınızı yeni gördüm. Bu arada Kardeşlerimde cevab vermişler, kendilerine teşekkürler ediyorum.

Tekfir ehl-i sünnete göre usulunce yapılmadığı zaman "harici" veya "murcie" konumuna girersin.
Harici tarzı olursa, bizi bile bu sitede ve yaşamda tekfir edenler çıkmaktadır.
Murcie tarzı olursa, her türlü küfür ve şirk fiilini, Rasulullah'ın(s.a.v.) ve sahabenin yapmadığı ve söylemediği (bilmediği) şekilde akaide döker, fiiliyatta pratiğe döküb söylemesine rağmen hiç bir zaman kafir olmaz deyip taasubla atalar avukatlığı yaparsın. Ki bunların tamamını uzun zamandır bu siteye düzenli giren üyeler görüb yaşamaktadırlar.

Nelere şahid olmadık ki?
Hangi küfür söz ve fiillerin savunucularını görmedik ki ?
Ya da tağutu reddetmemize rağmen acımazsızca ve haz alınarak tekfir edilmedik ki?
Evet hepsine, her türlüsüne şahid olduk islam iddiasındaki insanlarda.

Bizim akidemiz, inançlarımız ehli sünnet akaididir ve ortadadır.
Ehli sünnete uymayanların delillerle batıllığını ortaya koymuş ve reddetmişizdir.
Biz bunları reddederken Ehli sünnete uyduğumuzu, bunun sonucunda batıl, ve küfrü akidemize sokuşturmamaya çalıştığımızdan Rabbimizin emrini yerine getirib karşılığını alacağımıza iman ediyoruz.
Bizi tenkid edenler, batıl ve küfür olan sözleri , itikatleri müdafa ederken neyi arzuluyorşar, neye kavuşmayı umuyorlar?

Evet kardeşim Yusuf ;
Size düşen bizim burada yazılarımızda reddettiğimiz, hatalı gördüğümüz batıllarınızın, yanlışlarınızın sizce doğruluğunu isbatlamanızdır.

İspatlamaya çalışırken, eleştirdiğimiz inançların sahibi önderlerinizin İsimlerini ve söylemlerine ismet ve lâyusel sıfatlarını yüklemeden, aksine Kuran ve sünnetten olmayanların, kabul edilmeyeceğini hatırında tutarak vermeye çalışırsın inşeallah .

Yazılarınız Edeb sınırları içerisinde kaldığı sürece tüm üyelerimiz gibi sınırsızdır.
Selamun aleykum
 
Y Çevrimdışı

yusufyakup

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Yusuf yakub kardeşim ; Başka işlerle meşgul olduğum için Yazınızı yeni gördüm. Bu arada Kardeşlerimde cevap vermişler, kendilerine teşekkürler ediyorum.

Tekfir ehl-i sünnete göre usulunce yapılmadığı zaman "harici" veya "murcie" konumuna girersin.
Harici tarzı olursa, bizi bile bu sitede ve yaşamda tekfir edenler çıkmaktadır.
Murcie tarzı olursa, her türlü küfür ve şirk fiilini, Rasulullahın(s.a.v.) ve sahabenin yapmadığı ve söylemediği (bilmediği) şekilde akaide döker, fiiliyatta pratiğe döküp söylemesine rağmen hiç bir zaman kafir olmaz deyip taasubla atalar avukatlığı yaparsın. Ki bunların tamamını uzun zamandır bu siteye düzenli giren üyeler görüp yaşamaktadırlar.

Nelere şahid olmadık ki?
Hangi küfür söz ve fiillerin savunucularını görmedik ki ?
Ya da tağutu reddetmemize rağmen acımazsızca ve haz alınarak tekfir edilmedik ki?
Evet hepsine, her türlüsüne şahid olduk islam iddiasındaki insanlarda.

Bizim akidemiz, inançlarımız ehli sünnet akaididir ve ortadadır.
Ehli sünnete uymayanların delillerle batıllığını ortaya koymuş ve reddetmişizdir.
Biz bunları reddederken Ehli sünnete uyduğumuzu, bunun sonucunda batıl, ve küfrü akidemize sokuşturmamaya çalıştığımızdan Rabbimizin emrini yerine getirip karşılığını alacağımıza iman ediyoruz.
Bizi tenkid edenler, batıl ve küfür olan sözleri , itikatleri müdafa ederken neyi arzuluyorşar, neye kavuşmayı umuyorlar?

Evet kardeşim Yusuf ;
Size düşen bizim burada yazılarımızda reddettiğimiz, hatalı gördüğümüz batıllarınızın, yanlışlarınızın sizce doğruluğunu ispatlamanızdır.

İspatlamaya çalışırken, eleştirdiğimiz inançların sahibi önderlerinizin İsimlerini ve söylemlerine ismet ve layusel sıfatlarını yüklemeden, aksine Kuran ve sünnetten olmayanların, kabul edilmeyeceğini hatırında tutarak vermeye çalışırsın inşeallah .

Yazılarınız Edeb sınırları içerisinde kaldığı sürece tüm üyelerimiz gibi sınırsızdır.
Selamun aleykum

Bismillah
Yazılara eletirim şundan kaynaklı.Kitaplarda dediğiniz küfür cümleleride geçiyor olabilir.Bunları kabul edip etmemede tabiki okuyucuya kalmıştır.Müslümana düşen yazılan kitabı ve sahibini toptan eleştiri ve tekfire tutmak değil bir sarraf gibi içindeki sahteyi ayırarak sahtesi budur geri kalanı alınız kullanınız demek olmalıdır.Sizde bu mücadele düzleminde sarrafılık yaptıgınız gözönünde bulundurulursa kitap içindeki bir cülmle için (küfürde içerse) toptan alimi sapıklıkla itham etmek hiçbir insafa sığmaz.Hele hele bunu sanal alemde yapıyorsanız.Bir hiristiyan dese Allah'tan başka ilah yok Hz.İsa onun oğlu (haşa) biz bu cümleyi toptan reddebilirmiyiz.Hayır tabiki hayır.O zaman bir çuval parada birkaç tane sahte para çıkıyor diye bütün çuvalı atmak doğru yaklaşım değildir.
Sorumu tekrarlıyorum

Bu metod sanal alemde hayır getiriyormu, getirmiyormu, getirdimi?
Elhamdulillah
 
ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Bismillah
Yazılara eletirim şundan kaynaklı.Kitaplarda dediğiniz küfür cümleleride geçiyor olabilir.Bunları kabul edip etmemede tabiki okuyucuya kalmıştır.Müslümana düşen yazılan kitabı ve sahibini toptan eleştiri ve tekfire tutmak değil bir sarraf gibi içindeki sahteyi ayırarak sahtesi budur geri kalanı alınız kullanınız demek olmalıdır.Sizde bu mücadele düzleminde sarrafılık yaptıgınız gözönünde bulundurulursa kitap içindeki bir cülmle için (küfürde içerse) toptan alimi sapıklıkla itham etmek hiçbir insafa sığmaz.Hele hele bunu sanal alemde yapıyorsanız.Bir hiristiyan dese Allah'tan başka ilah yok Hz.İsa onun oğlu (haşa) biz bu cümleyi toptan reddebilirmiyiz.Hayır tabiki hayır.O zaman bir çuval parada birkaç tane sahte para çıkıyor diye bütün çuvalı atmak doğru yaklaşım değildir.
Sorumu tekrarlıyorum

Bu metod sanal alemde hayır getiriyormu, getirmiyormu, getirdimi?
Elhamdulillah

selamu aleykum değerli kardeşim olayı iyi bilmiyorum yazdığın yazı üzerine nacizane bir şeyler söylemek isterim...........şimdi eğer içinde bazı küfür iççeren yazıları olan kitap alimin elindeyse problem yok o alim zaten içinde eleme yapar çünkü ilmi doğruyu yanlışı ayıracak şekilde gelişmiştir eğer cahilin elinde olurda okursa o kitabı olduğu gibi kabul eder küfürle imanı biirbirine karışmış şekilde öğrenir artık onu doğru yol şudur demek zorlaşır .....bu yüzden elbette her kitap herkese tavsiye edilmez........şuan tahrif edilmiş tevratı incili islamı b kavramamış kimselerin okumasını tavsiye etmiyoruz ama imanı yerleşmişse islamı davettte islam dışı fikirleri çürütmede okuyabilir diyoruz.......
nasıl bir damla mürekkkep suyu bulandırırsa tabiki küfür cümleleri o kitabı bulandırır........ama insanlara ulaşmada yol yordam mmetod var ...ilim sahibi insanlar bunu bilmeli.........ilmi olupta bunu insanlara ulaştırma metodunu bilmeyen alim...malı elinde kalmış satamayan iflas eden tüccara benzer.......ilim tek bşına yeterli değil ulaştırmanın yolunu bilmek lazım.....selametle


(çuvaldaki sahte parayı seçer ayırırsın ama .........eğer kitabın içindeki sahte bilgiler islamı yeni öğrenen insana bilgi olarak yerleşirse bunu düzeltmek çooooook zaman alır belkide imkansızlaşır.aynı şey değil...bir insanın cehennneme gitmesine sebebiyet vermek gibi ağır vebal yoktur)
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Bismillah
Yazılara eletirim şundan kaynaklı.Kitaplarda dediğiniz küfür cümleleride geçiyor olabilir.Bunları kabul edip etmemede tabiki okuyucuya kalmıştır.Müslümana düşen yazılan kitabı ve sahibini toptan eleştiri ve tekfire tutmak değil bir sarraf gibi içindeki sahteyi ayırarak sahtesi budur geri kalanı alınız kullanınız demek olmalıdır.Sizde bu mücadele düzleminde sarrafılık yaptıgınız gözönünde bulundurulursa kitap içindeki bir cülmle için (küfürde içerse) toptan alimi sapıklıkla itham etmek hiçbir insafa sığmaz.Hele hele bunu sanal alemde yapıyorsanız.Bir hiristiyan dese Allah'tan başka ilah yok Hz.İsa onun oğlu (haşa) biz bu cümleyi toptan reddebilirmiyiz.Hayır tabiki hayır.O zaman bir çuval parada birkaç tane sahte para çıkıyor diye bütün çuvalı atmak doğru yaklaşım değildir.
Sorumu tekrarlıyorum

Bu metod sanal alemde hayır getiriyormu, getirmiyormu, getirdimi?
Elhamdulillah

Hayır ve şer Allahtandır,
Biz insanların beğenisine göre değil , tevhid akidesine göre hareket ederiz.
Bizler, sırf peygamberliği 950 sene süren fakat buna rağmen bir gemiyi ancak hayvanlarla birlikte doldurabildi diye Allahın peygamberini ve metodunu hatalı görmeyenleriz.

Buna rağmen sitemizde, olması gerektiği gibi her farklı düşünceden üye olduğundan; nefislerine zarar verip, fakat ruhlarına yaradığının farkına varamayan kişilerin tenkidlerini aldığımız gibi;
Kuran ve sünnetten cevaplar aldıkları için küfür , şirk, bid'at ve hurafe anlayışlarından Allahın izniyle uyanıp kurtulduklarını belirten tebrik ve takdir mesajları da azımsanmayacak kadar fazladır. Elhamdulillah.

Allahın hidayet ettiğini saptıracak kimse yoktur, Allahın dalalette bıraktığını da hidayet edecek kimse yoktur.

Bizler muvahhid alimlerin zelle denen sürçmelerini , hatalarını nadir de olsa gördüğümüzde bunu hayra yorar, husn-u zanla bakar, Yüzlerce tevhidi kitap ve yazısının arasında bu da bu alimin hatasıymış der tekfir etmeyiz.
Fakat her kitabında küfür ve şirk sözleri bulunan , hurafe , batıl şirk inançaları savunup peşindeki kalabalıkları saptıran,
Hayatı ve yaşam tarzı tevhidle alakasız olan bu kişilerin sakat yönlerini deşifre edip sunmadığımızda; hem tebliğ hem de bunları görüp akledecek klşilerin vebalini almayalım diye Delilllerimizi ortaya koymak zorundayız.
Bunların hataları bir değil iki değil. Tevhid akidesiyle bir bağları yoktur.

Kardeşim şimdi bu tür yuvarlak mesajlar yeter. Bundan sonra, yazımızdan reddettiğimiz akidelerin, inançların, sözlerin doğruluğunu alıntılayarak Kuran ve sünnetle ispatla ki Hak ortaya çıksın.
 
Y Çevrimdışı

yusufyakup

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Bismillahirrahmanirrahim...
Yazılanlara itirazımız yoktur bunu baştanda söyledim.İtirazım mücadele edilen platformda ve yöntemde ben bu anlatılanları çokça savundum yaşadım ve tekfirde edildim.Ama anladımki doğruları insanların konumlarına göre ve gerekli şartlarda ve anlatılması gereken yerlerde anlatılmalı.Bu platformda anlatılan bu tevhidi gerçekler malesef bu platformlarda yarar sağlamıyor.Siz kendinizi o cahili insanların yerine koyunuz, tevhidi tam manası ile kavrayamamış insanların yerine, yıllardır okudukları kitapları alimleri ve yolundan gittikleri cemaatleri sapıklıkla suçlandığını gördüğünde o insanın size karşı yaklaşımının nasıl olabileceğini biraz düşününüz.Bu anlatılanlar doğru olsada ve anlatılması gerekiyorsada bu platformlarda değil yanımıza çekebildiğimiz gerçek platformlarda anlatmalıyız.Hem hal ilmi ile hemde tenkidin gerçek delileri ile kol kola aynı safta huzura durarak kardeşlik bağlarını güçlendirerek anlatmalıyızki fayda versin eğer bunları yapmadan bu platformlarda bu tür yaklaşımlar hayır getirmedi ve getirmeyecekte.Muvahhid bir nesil istiyorsak bu insanları gerçek düzlemde saflarımıza davet edip bu gerçekleri anlatmalıyız.Buradan yapılan bu davetler fayda vermeyeceğini kendinizi cahil insanların Allah'ı tanımayan insanların yerine koyduğunuzda ancak anlayabilirsiniz.Sabahlara kadar ümmetim ümmetim diye ağlayan bir peygamberin sas ümmeti olarak, insanlara anlatalım isteyen kabuletsin isteyen etmesin yaklaşımı bu peygamberin sas ümmetine yakışan bir yaklaşım değildir.
İslam önce insanları diriltmeyi ondan sonra öldürmeyi (cihadı) emreder insanları diriltmeye çalışmadan (diriltmek için doğru dozda doğru aşıyı doğru iyne ile verebilmeyi bilmek) öldürmek ümmetim ümmetim diye ağlayan bir peygamberin ümmetine yakışmaz.
Tekrar ediyorum.Ben yazılanlardan ziyade yazılmış olan platforma karşıyım bu platformda gerek alime gerekse kitaplara yapılan bu tekfirlerin malesef hayrını göremedik.
Benim soruma karşı vermiş olduğunuz cevabın başında bulunan Hayır ve şerrin Allah'tan geldiği cevabına iman ediyoruz.Kul şer dilemedikçe Allah'ın şer yaratmayacağınada iman ediyoruz.Mesela sizin bu cümlenizden ne yaparsak yapalım herşey Allah'u tealadandır diye algılanabiliyor.Ama ben ne demek istediğinizi anlayabiliyorum ve sizi tekfir etmiyorum.Ama anlamayan anlamayabilir ve sizi bu cümleden dolayı küfür ehli olarak tekfir edebilir çünki kulun yapmış oldğu fiili yok saymışınız gibi düşünce oluşuyor sorya karşılık verilen bu cevabın başında.Sonuç olarak verdiğim örnek misali alimlerin kitalarına yaklaştığınızda ve onlara cevap hakkı vermediğinizde onları sapık olarak lanse edebilmenzi iyi anlyorum.ama onlara cevap hakkı verseniz (kitapların başka yerlerinden) o zaman söylenen cümlelerin ne anlama geldiğini anlayablirsiniz.O zamanda sapı değil yanlış cümle kurmuş Allah'u tela affetsin diyebilirsiniz.
Siz bi erkek olarak hamilelikle ilgili binlerce kitap okusanız orada yazılan cümleleri tam manası ile anlayamassınız çünki hamile kalmamışsınız nasıl anlayabilrisinizki işte tasavvuf ehli alimlerinde tasavvuf ehli olmadan malesef anlayamassınız.İlminiz sizi kibre sürükleyip bir sürü reddiyeler hazılmaya değil amele yönlendirsinki o zaman tasavvuf ehlinin yaşadığı duyguları anlarsınız.Hem hakkı ortaya koyup batılla uğraşmassak gündemde batıllar değil hak olursa o zaman hak geldi batıl zai oldu ayeti kerimesi tecelli eder.Ama gündemimizi batılı çürütmek için doldurursak hem batıl gündemde kalmış olur hemde ayeti kerimenin tecellisi gecikir.
Neyse fazla yuvarlak cümle kurmadan Allah'u teala yolunuzda muvaffak kılsın ben bu platformda bu şekilde yapılan bir tevhidi hareketin hayır getirmeyeceğini düşünüyor ve sizide bu yönde tenkid ediyorum.
Siz tevhidi mucadelede,
Siz Muhammet Mustafa'yı sas anlayamamışsınız.
Siz Hz.İbrahim'i anlayamışsınız
Siz Hz.Yunus'u anlayamamışsınız
Siz Hz.Nuh'u anlayamamışsınız
Alemler içinde selam olsun bütün peygamberlere ve ümmetlerine
Sübhaneke la ilme lena ma allemtena inneke entel alimülhakim
Fazla söz kalp yorar vesselam
Elhamdülillah
 
B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
Bismillahirrahmanirrahim...
Yazılanlara itirazımız yoktur bunu baştanda söyledim.İtirazım mücadele edilen platformda ve yöntemde ben bu anlatılanları çokça savundum yaşadım ve tekfirde edildim.Ama anladımki doğruları insanların konumlarına göre ve gerekli şartlarda ve anlatılması gereken yerlerde anlatılmalı.Bu platformda anlatılan bu tevhidi gerçekler malesef bu platformlarda yarar sağlamıyor.Siz kendinizi o cahili insanların yerine koyunuz, tevhidi tam manası ile kavrayamamış insanların yerine, yıllardır okudukları kitapları alimleri ve yolundan gittikleri cemaatleri sapıklıkla suçlandığını gördüğünde o insanın size karşı yaklaşımının nasıl olabileceğini biraz düşününüz.Bu anlatılanlar doğru olsada ve anlatılması gerekiyorsada bu platformlarda değil yanımıza çekebildiğimiz gerçek platformlarda anlatmalıyız.Hem hal ilmi ile hemde tenkidin gerçek delileri ile kol kola aynı safta huzura durarak kardeşlik bağlarını güçlendirerek anlatmalıyızki fayda versin eğer bunları yapmadan bu platformlarda bu tür yaklaşımlar hayır getirmedi ve getirmeyecekte.Muvahhid bir nesil istiyorsak bu insanları gerçek düzlemde saflarımıza davet edip bu gerçekleri anlatmalıyız.Buradan yapılan bu davetler fayda vermeyeceğini kendinizi cahil insanların Allah'ı tanımayan insanların yerine koyduğunuzda ancak anlayabilirsiniz.Sabahlara kadar ümmetim ümmetim diye ağlayan bir peygamberin sas ümmeti olarak, insanlara anlatalım isteyen kabuletsin isteyen etmesin yaklaşımı bu peygamberin sas ümmetine yakışan bir yaklaşım değildir.
İslam önce insanları diriltmeyi ondan sonra öldürmeyi (cihadı) emreder insanları diriltmeye çalışmadan (diriltmek için doğru dozda doğru aşıyı doğru iyne ile verebilmeyi bilmek) öldürmek ümmetim ümmetim diye ağlayan bir peygamberin ümmetine yakışmaz.
Tekrar ediyorum.Ben yazılanlardan ziyade yazılmış olan platforma karşıyım bu platformda gerek alime gerekse kitaplara yapılan bu tekfirlerin malesef hayrını göremedik.
Benim soruma karşı vermiş olduğunuz cevabın başında bulunan Hayır ve şerrin Allah'tan geldiği cevabına iman ediyoruz.Kul şer dilemedikçe Allah'ın şer yaratmayacağınada iman ediyoruz.Mesela sizin bu cümlenizden ne yaparsak yapalım herşey Allah'u tealadandır diye algılanabiliyor.Ama ben ne demek istediğinizi anlayabiliyorum ve sizi tekfir etmiyorum.Ama anlamayan anlamayabilir ve sizi bu cümleden dolayı küfür ehli olarak tekfir edebilir çünki kulun yapmış oldğu fiili yok saymışınız gibi düşünce oluşuyor sorya karşılık verilen bu cevabın başında.Sonuç olarak verdiğim örnek misali alimlerin kitalarına yaklaştığınızda ve onlara cevap hakkı vermediğinizde onları sapık olarak lanse edebilmenzi iyi anlyorum.ama onlara cevap hakkı verseniz (kitapların başka yerlerinden) o zaman söylenen cümlelerin ne anlama geldiğini anlayablirsiniz.O zamanda sapı değil yanlış cümle kurmuş Allah'u tela affetsin diyebilirsiniz.
Siz bi erkek olarak hamilelikle ilgili binlerce kitap okusanız orada yazılan cümleleri tam manası ile anlayamassınız çünki hamile kalmamışsınız nasıl anlayabilrisinizki işte tasavvuf ehli alimlerinde tasavvuf ehli olmadan malesef anlayamassınız.İlminiz sizi kibre sürükleyip bir sürü reddiyeler hazılmaya değil amele yönlendirsinki o zaman tasavvuf ehlinin yaşadığı duyguları anlarsınız.Hem hakkı ortaya koyup batılla uğraşmassak gündemde batıllar değil hak olursa o zaman hak geldi batıl zai oldu ayeti kerimesi tecelli eder.Ama gündemimizi batılı çürütmek için doldurursak hem batıl gündemde kalmış olur hemde ayeti kerimenin tecellisi gecikir.
Neyse fazla yuvarlak cümle kurmadan Allah'u teala yolunuzda muvaffak kılsın ben bu platformda bu şekilde yapılan bir tevhidi hareketin hayır getirmeyeceğini düşünüyor ve sizide bu yönde tenkid ediyorum.
Siz tevhidi mucadelede,
Siz Muhammet Mustafa'yı sas anlayamamışsınız.
Siz Hz.İbrahim'i anlayamışsınız
Siz Hz.Yunus'u anlayamamışsınız
Siz Hz.Nuh'u anlayamamışsınız
Alemler içinde selam olsun bütün peygamberlere ve ümmetlerine
Sübhaneke la ilme lena ma allemtena inneke entel alimülhakim
Fazla söz kalp yorar vesselam
Elhamdülillah
kardeş madem sen sitede faydalı olacam diyor ve kendine seçtiğin bu konudaki alimlerin sitedeki yayınlanan alimlerin ki bu senin görüşün (sitede tekfir edilmiş görüşlerinin doğruluğunu ispatla ve bana yardımcı ol)not .kuran ve sünnet ışığında başka bir alimin görüşü ile değil
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bismillahirrahmanirrahim...


MÜSLÜMANLAR HANGİ KİTABI, HANGİ MİHENG TAŞINA VURUP HAK MI? BATIL MI ?DİYEBİLMELERİ... BU TENKİDİ YAPABİLMELERİ İÇİN YAZIYORUZ SİTEMİZDE..


SAMİMİ OLMADIĞINA İNANDIĞIM ,BUNU DELİLLENDİRDİĞİM ''yusufyakup '' ADLI ÜYEMİZE...Okuyunuz altta...

1.Bizler Delilleri ile Yazdıklarımıızın Arkasındayız ,Sizde Eğer Doğrularsanız ''Felsefe'' yapmayı bırakır ''Delil'' lerinizi ,bizim yazdıklarımızı Teker teket getirir ,Tenkidlerinizi yaparsınız..

2.''BİZİM GİBİ DÜŞÜNÜN DOĞRU DÜŞÜNÜN'' gibi, Bu Mantıkla Hareket etmeyi ''RED'' ediyor ve bu gibi Camadat/Donuk Düşüncelerin kimseye faydası olamayacağı inancında olup defaatle ,Tekerrüren Şahid olmaktayız...

3.Tenkid ve Tekliflerde Metod ve ''Delil'' ler-Sıralama göz Önünde bulundurularak getirilmedikçe, Lafzi ve Şekli Kabuk Sloganları ve Söylevleri kendimize Muhatap olarak alamıyoruz...İlmin İzzetini Korumakla Yükümlüyüz...Delilsiz olarak Cevap yazmayın Önce sözlerinizi ''TEYİD'' edin yazılarımızla, bizleri ''ZAN'' altında bırakmak gibi bir durum olarak kabul ederiz bu durumu...

Neyse fazla yuvarlak cümle kurmadan Allah'u teala yolunuzda muvaffak kılsın ben bu platformda bu şekilde yapılan bir tevhidi hareketin hayır getirmeyeceğini düşünüyor ve sizide bu yönde tenkid ediyorum.
Siz tevhidi mucadelede,
Siz Muhammet Mustafa'yı sas anlayamamışsınız.
Siz Hz.İbrahim'i anlayamışsınız
Siz Hz.Yunus'u anlayamamışsınız
Siz Hz.Nuh'u anlayamamışsınız

4.Bizleri Tevhidi anlayamamak ile Suçlayan insanın,Delilleri yok ve Boş keseden Zihin Jimnastiği yapıyorsa İlmi olarak şahsı ''Müfteri'' veya ''Kasıdlı'' veyahut ''Cahil'' olarak görürüz...

Buradan yapılan bu davetler fayda vermeyeceğini kendinizi cahil insanların Allah'ı tanımayan insanların yerine koyduğunuzda ancak anlayabilirsiniz

5.Câhiliyye, "bilgisiz olmak" ile eş anlamlı görünmüş olsa da, temelde bir düşünme biçimi, bir sistem, bir yaşantı şeklidir.

Hz. Ömer'in (r.a) dediği gibi, "İslâm'la câhiliyyeyi bilmeyenler türeyince, İslâm'ın düğümleri teker teker çözülür." İslâm tüm ayrıntılarıyla câhiliyyenin karşıtıdır. Çünkü İslâm'dan her bir cüz, Allah'ın her şeyi içine alan ilminin eseridir. Ona karşı olan her düşünce ve hareket de, mutlaka câhiliyyedir. Çünkü o, sınırlı insan ilminin eseridir. Üstelik insanın hevâ ve arzuları kendisine galip gelebilir; güzeli çirkin, çirkini de güzel görebilir. "Yoksa onlar câhiliyye idaresini mi istiyorlar? İyi anlayışlı bir toplum için, hüküm koyma yönünden Allah'tan daha güzel kim vardır?" (5/Mâide, 50)

İslâmiyetten olan bir şey, bazan câhiliyye ile karışır. İslâm'dan olan o şey, orada da güzel görünür. Câhil kişi, İslâm'ın hakikatını bilmediği için bu düzene bağlanır. Şâyet bu insan hakkı bilseydi, o câhiliyye düzeninde gördüğü kısmî iyiliklerin İslâm'a ait olduğunu anlayacak, kaynağa ve asla yönelecekti.


İnançlarda İslâm ve câhiliyye vardır. İbâdetlerde İslâm ve câhiliyye vardır. Ahlâkta, siyasette, öğretimde, savaş, barış ve sosyal meselelerde İslâm ve câhiliyye vardır. İnsanla ilgili bütün meselelerde, bütün kanun ve kurallarda İslâm ve câhiliyye vardır. İnanç ve ibâdetlerdeki câhiliyye, câhiliyyelerin en tehlikelisi-dir. Onun için Allahü Teâlâ, sağlam itikatla beraber bazı câhiliyye hareketlerinde bulunanları affeder ama, inanç ve ibâdetleri câhiliyye inanç ve ibâdetleri olan kimseyi, İslâm'ın tüm ahlâkıyla ahlâklansa dahi kesinlikle affetmez. "Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Ama bunun dışında dilediğini affeder." (4/Nisâ, 48)

TASAVVUFİ MİTOLOJİYE GELİNCE

Mitoloji Nedir ?

Mitoloji bir din veya bir halkın kültüründe tanrı(lar), kahramanlar, evren ve insanın yaratılışına dair tüm sözlü ve yazılı efsane birikiminin ve bu efsanelerin doğuşlarını, anlamlarını yorumlayıp, inceleyen ve sınıflandıran bilim dalının adıdır.

Bkz kaynak:Mitoloji - Vikipedi

Bizler Tasavvufcuları Mitolojik Kahramanları (Gavs-Kutup-Mesihiyattan gelen-Ruhani Kurtarıcalara inanan ve Allah'a Kul olmak yerine Allah olma Çabası güden ''Sürrealist İnsanlar olarak kabul ediyoruz) Ki bunun içine bu ''Mitolojinin Kurucusu'' olan kişilerde ''İslam Mitolojik Tarihi'' olarak tanımlıyor ve burdan (Kaf dağı Hikayeleri ve Devler Masalları-Cinlerin İnsanları kaçırması v.s) Gibi inançlar içinde Geççişte gelen ''İsrailiyyat ile Karışık'' olarak - Hinduizm ve Sufizm akımın Doğu ve Batı arasında Din ve Mitioloji karışımı bir inancı Sentezlediklerine İnanıyoruz...

Kıymet Hükmü olarak; Tasavvuf Mitolojik bir Tarihtir içinde Tevhid Akidesi dışında ki Sürreal inançların toplamı bu Kavram altında buluşturulmalıdır...Böyle bir Kurumun kurulmasında Bizzat Ön ayak olacağım...

1.Tasavvufcuları anlamak çin Tasavvufcu olmak,Şirki tanımak için Şirke girmek gibidir...

a)Vahdet-i Vucud İnancına girmeden Vahdet-i Vucud anlaşılmıyor ''Enel haq demeden fenaya erilmiyor.''buy denilmeden Muhiddin Arabi olunmuyor...

Siz bi erkek olarak hamilelikle ilgili binlerce kitap okusanız orada yazılan cümleleri tam manası ile anlayamassınız çünki hamile kalmamışsınız nasıl anlayabilrisinizki işte tasavvuf ehli alimlerinde tasavvuf ehli olmadan malesef anlayamassınız.İlminiz sizi kibre sürükleyip bir sürü reddiyeler hazılmaya değil amele yönlendirsinki o zaman tasavvuf ehlinin yaşadığı duyguları anlarsınız.Hem hakkı ortaya koyup batılla uğraşmassak gündemde batıllar değil hak olursa o zaman hak geldi batıl zai oldu ayeti kerimesi tecelli eder.Ama gündemimizi batılı çürütmek için doldurursak hem batıl gündemde kalmış olur hemde ayeti kerimenin tecellisi gecikir.

b)Hakikat-i Muhammediye İnancını tanımak için ''Her Unsurun Rasulullah-saw-in Nurundan Yaratıldığına ve yüzü suyu hürmetine yaratıldına inanmamız gerekiyor ki ''Hallac bin Mansur-Muhyiddin İbn Arabi,Mevlana ,Tebrizi ve Said Nursi''leri tanıyalım... '' [1]

c)Batılı Çürütmek için ; Batılı tanımak ve birilerinin tanıtması gerekiyor ,''Uyuyan adamın Uyanık adama her hangi bir Mukameveti olamaz.Önce uyanması gerekiyor Batılı görebilmesi için ''

ŞİRKİ TANIMAYANIN ŞİRKE GİREBİLME TEHLİKESİ HER ZAMAN TAZE VE DİNAMİKTİR...

1.kim neyi niyçin tekfir etmiş(aç biraz)
https://www.islam-tr.org/tevhid/ bu konu başlığı altındaki bir çok konuda mesela tasavvuf ehlinin kendi kitaplarındaki küfür akideleri hakında konusu.Kitapta yazılmış (veya sonradan değiştirlmiş, veya tercüme edeninde yanlış anlaması olabilir,veya bilerek, şeytan aleyhillanenin dürtmesi,vs.) yazılar yüzünden alimin tekfir edildikleri ortada yazı yüzünden alimin bütünü ile tekfir edilmesi doğru olmadığını düşünüyorum.Velevki küfür içeren bir söz veya yazı olsun.Neden derseniz Alim eğer küfür içeren bir cümleyi kitabına yazmış ise hüsnü zanla yanlış yaptığını düşünmemiz tekfir etmeden yazının doğrusunu aktarmamız gerekmezmi bence gerekir belki yazdıkların yanlışlığına sonradan vakıf olup övbede etmiş oabilir imam Rabbaninin töbe ettiği mektuplar gibi (ilk25 mektup).Veya sizin küfür olduğunu söylediğiniz cümlelerin küfür olamayacağıda ortadadır.gerek söyleyenin ne maksatla nasıl ve nasıl bir ruh hali ile söylediğide göz önünde bulundurulması gerekmezmi gerekiyorsa bunlar yapılmadan tekfir edilmiş olmaları kanımca yanlış olmuştur.Özellikle tasavvuf hakkında söylenen sözlerin iyi anlaşılabilmesi için tasavvuf ilmini yaşamak lazımdır.Yoksa tasavvuf hakkındaki yazılan bilgiler ile tasavvufun anlaşılması, anlaşılamayacak kadar olanaksız olur.

HÜSN-Ü ZAN; İyimser Olmak,bir iyiliğin üzerine (olumlu) inanç beslemeye, güzel düşünmeye denir.

Müşriklerde Hüsn-i Zan;

Sanmak, farz ve tahmin etmek. Zan ile ilgili bazı âyet mealleri şöyledir:

"Onların (müşriklerin) çoğu zandan başka birşeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) birşeyin yerini tutmaz" (Yunus, 10/36).

"Bunlar (putlar), sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında hiç bir delil indirmemiştir. Onlar zanna ve nefislerinin aşağı hevesine uyuyorlar" (en-Necm, 53/23).

"Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar. Halbuki onların bu hususta hiçbir bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Zan ise; hiç şüphesiz hakikat bakımından bir şey ifade etmez" (en-Necm, 53/2728).

İşte Husn-i Zan ve İşte TC ve Dünyada bulunan birçok İnsanın Müslümanlık iddaasının altında yatan sebebler ,ayetler gayet açık bu manada ben fazla konuşmaya gerek dahi duymuyorum...Bize Husn-i Zan ile yaklaşmak gibi Saçma Kısır edebiyatlarla yaklaşmayın...

ŞİRKİN MASLAHATINI DEĞİL,TEVHİDİN MASLAHATINI DÜŞÜNÜN...

2.tevhidin dışında olacak,hiç bir vahdet yoktur.
Bunda itirazımız yoktur.
Fakat insanlara yaklaşımın metodları iyi anlaşılmalı değimli.
Sitede lailahe demeyen herkes tekfir edilmiş durumda.İnsanlara lailaheyi ulaştırmak ondan sonra hala dememekte ısrar ederse tekfir etmeliyiz Bir gayri müslime yaklaşımla bir müslümana yaklaşımımız aynı yaklaşım tarzında olması doğru bir yaklaşım olmayacağı ortadadır.İnsanlara tevhidin gerçek manada anlatılmadığı günümüz bu eğitim şartlarında eğitilen (!) insanların bır çırpıda lailahe demelerini ve peşinden illellah demelerini beklememiz için bu gerçekleri gerçek düzlemde insanlara ulaştırmamız ondan sonra lailahe demeyenleri beklemeliyiz.Realiteyi göz önünde bulundurduğumuzda sanal alemden insanları konumlarını gerçek manada idrak edemeden onlara bulundukları konumları anlatamadan herkese aynı metod ile yaklaşmak hayır değil şer getireceği kanaatindeyim.Sanal alemde bu tür yaklaşımlar insanların konumlarının belirsizliği göz önüne alındığında hayırlı bir yaklaşım olmadığı ortada.Tevhid için yazılanlara itirazımız tabiî ki yok yanı aynı yol ve saftayız.fakat sanalda yapılan bu tür yaklaşımlara karşıyız.Bu anlatılanları sanalda değil insanla bizzat bulunduğumuz real ortam itibari ile ulaştırmalıyız.Çünki realde insanların konumlarını daha iyi anlar ve daha iyi ve doğru yaklaşım ile yaklaşılabilinir.Ve bu yaklaşımlar hayır getirir.Peki sanalda nasıl yaklaşılmalı dersek sanalda insanları yapılan bu tür tevhidi oluşumların içine davete uğraşmak saha faydalı ve hayırlı bir yaklaşım olacaktır.eğer safımıza gelip lailahe gerçeğini kişinin konumu göz önüne alınarak anlatıldığında ve bu anlatımın sonucunda lailahe dememekte ısrar eder ise o zaman lekümdinikümveliyedin diyelim.

1.Sanal Alemde Bir itiraz diye birşey var ''Üye olur ve Bize varsa ''Delil''leri yazar,bizde öğrenmiş oluruz...

2.Forum dışında ki hayatınızda Sizi tekfir etmiş olabilirler,bunu bize isnad etmeyin ve ''Zan'' bildiren sözcüklerinizi ''Delil''lendirin...Ki İnsanlar sizin size göre haqlı olduğunuz Mücadelenizi görsünler...

Tevhid için yazılanlara itirazımız tabiî ki yok yanı aynı yol ve saftayız.fakat sanalda yapılan bu tür yaklaşımlara karşıyız.Bu anlatılanları sanalda değil insanla bizzat bulunduğumuz real ortam itibari ile ulaştırmalıyız

Siz tevhidi mucadelede,
Siz Muhammet Mustafa'yı sas anlayamamışsınız.
Siz Hz.İbrahim'i anlayamışsınız
Siz Hz.Yunus'u anlayamamışsınız
Siz Hz.Nuh'u anlayamamışsınız

3.SAMİMİ OLDUNUZA İNANCIM KALMADI...'' altında bırakmak için ''Tevhid için yazılanlara itirazımız tabiî ki yok yanı aynı yol ve saftayız.'' yazmışsınız..Üstte ben bu konuda yazdıklarınıza cevap vermiştim..Bize ''aynı yol ve saftayız''demişsiniz.Bunu kendi ağzınızla yalanlıyorsunuz...


Siz tevhidi mucadelede,
Siz Muhammet Mustafa'yı sas anlayamamışsınız.
Siz Hz.İbrahim'i anlayamışsınız
Siz Hz.Yunus'u anlayamamışsınız
Siz Hz.Nuh'u anlayamamışsınız


Üstte dediğiniz gibi....



[1]Abdullah Tekhafızoğlu-Risale-i Nur'a Eleştirel bakış okuyunuz,-Ferid Aydın ''Rabıta'' Kitabı temin edip okuyunuz...Tevhid ve Şirk CD leri izleyiniz...Özelliklede ''KUR'AN'' okuyunuz...


NOT:


Yönetici Kardeşlerimden Ricam bu Samimiyetsiz ''ZAN VE İTHAM'' dolu Başlık kapatılsın...
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Çok uğraştım , uyarıma rağmen hala soyuttan somuta geçmedin . Senden yazılarımızdan şirk olan itikadin doğruluğunu belgelemeni istemiştik. Fakat hala edebiyat parçalıyorsun. Yine de dediklerine son kez cevap vereceğim . Bundan sonra icraata geçesin. İnşeallah icraatini delilleriyle yeni başlık altında sunabilirsin.
Alıntılar içindeki Mavi yazılar cevabımdır.
yusufyakup;136170' Alıntı:
Bismillahirrahmanirrahim...
Yazılanlara itirazımız yoktur bunu baştanda söyledim.İtirazım mücadele edilen platformda ve yöntemde ben bu anlatılanları çokça savundum yaşadım ve tekfirde edildim.Ama anladımki doğruları insanların konumlarına göre ve gerekli şartlarda ve anlatılması gereken yerlerde anlatılmalı.Bu platformda anlatılan bu tevhidi gerçekler malesef bu platformlarda yarar sağlamıyor.
Bu sizin düşünceniz. Zaten bizlerde böyle düşünmüş olsak evlilik siteleri, haber siteleri ya da belli başlı fikirlerin tanıtımını yapan site durumunda olurduk. Elhamdulillah ki böyle düşünmüyor ve inanmıyoruz. Bu yüzden haram olmayan her ortamda, sizinde kabul ettiğiniz gibi haklı olan tevhid akidemizin delillerimizle tebliğ vazifemizi yapar, batıl inanışları ve sahiblerini teşhir ediyoruz.

Siz kendinizi o cahili insanların yerine koyunuz, tevhidi tam manası ile kavrayamamış insanların yerine, yıllardır okudukları kitapları alimleri ve yolundan gittikleri cemaatleri sapıklıkla suçlandığını gördüğünde o insanın size karşı yaklaşımının nasıl olabileceğini biraz düşününüz.
Net ortamında sizin şu yazdığınız nedir? Bu da karşı bir fikrin savunulması değil midir? Haklı olan söz platforma -ortama- göre değil Kuran ve sünnet -Hak- üzere değerlendirilmelidir. Siz "net ortamında -bu platformda- karşı düşüncedeki insanlar okuduklarını anlamazlar, körü körüne karşı çıkarlar bu yüzden haramdır, caiz değildir ya da zararlıdır" diyen hangi muctehidden böyle bir fetva aldınız?
Üstelik karşı düşüncedeki herkesi cahil yerine koyuyorsunuz ki bu da çok hatalıdır. Siz kendiniz çalıp kendiniz oynuyor gibi bir hal içerisindesiniz. Size geçen yazımda pek çok karşıt fikirde, düşüncede olan arkadaşın , düşüncesinin değiştiğine, tevbe ettine şahid olduğumu söylememe rağmen hala aynısınız.

Bu anlatılanlar doğru olsada ve anlatılması gerekiyorsada bu platformlarda değil yanımıza çekebildiğimiz gerçek platformlarda anlatmalıyız.
Hala nefsinizden konuşuyor ve Helal olan bir yolu haram kılıyorsunuz!.
Sizin tebliğ nedir ve tebliğ yapmada haram olan bölümler var mıdır, varsa nelerdir Bunu öğrenmeniz gerekmektedir.
Müslüman her fırsatı ve ortamı değerlendirmek durumundadır. Her vaktin ve durumun kıymetini bilmeli , yapması gerekipte yapmadığı işlerinde vebalini unutmamalıdır.
Ayrıca platform diye tutturuyorsunuz , biz veya başka kardeşlerimiz tevhid akidesini orada da tebliğ yaparız sen merak etme.
Bir yerde tebliğ yapılacak diye buralardaki insanlara Hakkı açıklamayalım demeyiz.


Hem hal ilmi ile hemde tenkidin gerçek delileri ile kol kola aynı safta huzura durarak kardeşlik bağlarını güçlendirerek anlatmalıyızki fayda versin eğer bunları yapmadan bu platformlarda bu tür yaklaşımlar hayır getirmedi ve getirmeyecekte. Muvahhid bir nesil istiyorsak bu insanları gerçek düzlemde saflarımıza davet edip bu gerçekleri anlatmalıyız.
Bu sizin fasit düşüncelerinizdir. Samimi iseniz o platformları bırakıp buralara gelmeyin. Şu konuşmanız bile bir tebliğdir. Akıllı olan insan her yerden payını alabilecektir. Almak istemeyenede hangi platforma götürürsen götür almayacaktır. Rasulullah platforum, sınıf, kariyer ayrımı yapmamış her yerde şirki küfrü anlatıp tevhidi sunmuştur. İçlerinden kabul etmeyenler çıktı diye Rasulullahı hatalı görmek sapkınlıktır.

Buradan yapılan bu davetler fayda vermeyeceğini kendinizi cahil insanların Allah'ı tanımayan insanların yerine koyduğunuzda ancak anlayabilirsiniz.
Kardeşim çok cahil ve inatçısınız. Görmek istemeyene biz ne anlatabilirizki? Ayrıca davetin fayda verip vermemesi anında olacak bir işte değildir. Geçen yazımda uzun yıllar mucadle eden peygamberlerin davetini ve davetine icabet eden insanalrın bazen kimse olmadığını bazen birkaç kişi olduğunu bazende küçük bir gurubun olduğunu göreceksindir. Ulul azim peygamber İsa (a.s.)a iman eden 11 havari var diye yanlış mucadele mi etti diyorsun?
Tevhid ve tebliğ meşru olan her zaman ve mekanda yapılabilir. Kişinin Kendisinin beğendiği şeyin tek doğru olduğunu savunması onun cehaletini haddini bilmez ve ukaqlalığını gösterir.
Sabahlara kadar ümmetim ümmetim diye ağlayan bir peygamberin sas ümmeti olarak, insanlara anlatalım isteyen kabuletsin isteyen etmesin yaklaşımı bu peygamberin sas ümmetine yakışan bir yaklaşım değildir.
Hayırdır zorla mı kabul ettireyim diyorsun? Rasulullahın ağlamasıyla, burada davet yapmanın ne alakası var?
Davetten engelleyenin kimin ümmetidir?


İslam önce insanları diriltmeyi ondan sonra öldürmeyi (cihadı) emreder insanları diriltmeye çalışmadan (diriltmek için doğru dozda doğru aşıyı doğru iyne ile verebilmeyi bilmek) öldürmek ümmetim ümmetim diye ağlayan bir peygamberin ümmetine yakışmaz. Tekrar ediyorum.Ben yazılanlardan ziyade yazılmış olan platforma karşıyım bu platformda gerek alime gerekse kitaplara yapılan bu tekfirlerin malesef hayrını göremedik.
Cihad insanları diriltmek -yaşatmak- cennete girmesi için yapılır.
Tevhidi bilmeyenlerin doktorluk tasladığı bir ülkede pek çok sahtekarlar insanları yaşarken öldürmüşlerdir.
Tevhidi anlatan muvahhidleri ise, siz bu aşıyı burada vurmayın başka odada aynısını vurun diyorsunuz.
Senin hayrını görmediğin zaten belli olmaktadır .
Siz kafayı duvara mı çarptınız?


Benim soruma karşı vermiş olduğunuz cevabın başında bulunan Hayır ve şerrin Allah'tan geldiği cevabına iman ediyoruz.Kul şer dilemedikçe Allah'ın şer yaratmayacağınada iman ediyoruz.Mesela sizin bu cümlenizden ne yaparsak yapalım herşey Allah'u tealadandır diye algılanabiliyor.Ama ben ne demek istediğinizi anlayabiliyorum ve sizi tekfir etmiyorum.Ama anlamayan anlamayabilir ve sizi bu cümleden dolayı küfür ehli olarak tekfir edebilir çünki kulun yapmış oldğu fiili yok saymışınız gibi düşünce oluşuyor sorya karşılık verilen bu cevabın başında.

Beni Rabbimin ayetine iman ettiğimden dolayı ve burada sana okudum diye tekfir edeni, ben zaten tekfir ediyor ve İslama davet ediyorum.

مَن يَهْدِ اللّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِي وَمَن يُضْلِلْ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ { 178

- Allah kime hidayet ederse, o hidayete erer, kimi de dalalette bırakırsa, işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileri olurlar. ARAF 178

Sonuç olarak verdiğim örnek misali alimlerin kitalarına yaklaştığınızda ve onlara cevap hakkı vermediğinizde onları sapık olarak lanse edebilmenzi iyi anlyorum.ama onlara cevap hakkı verseniz (kitapların başka yerlerinden) o zaman söylenen cümlelerin ne anlama geldiğini anlayablirsiniz.O zamanda sapı değil yanlış cümle kurmuş Allah'u tela affetsin diyebilirsiniz.

Bunu zaten önceki yazımda izah etmiştim.
Bütün hayatı ve eserlerinde tevhidi bir akideye mensub olan muvahhid mucahid alimlerin onlarca kitaplarının bir satırında sakat bir söz gördüğümüzde zaten hayra yorup, Bunu o alimin hatasına, zellesine, mutercim hatasına, matbaa hatasına veya bu fikrinden dönmüştür deyip yinede Allah rahmet eylesin demekteyiz.

Fakat hayatı ve akidesi şirk akidesi olarak kitaplarının çok büyük oranından sızan kişiler hakkında böyle düşünmek safdilliktir. Çünkü bu kişilerin yollarından gidenlerde hala bu küfür akideleri savunup o batıl üzere durmaktadırlar.

Siz bi erkek olarak hamilelikle ilgili binlerce kitap okusanız orada yazılan cümleleri tam manası ile anlayamassınız çünki hamile kalmamışsınız nasıl anlayabilrisinizki işte tasavvuf ehli alimlerinde tasavvuf ehli olmadan malesef anlayamassınız.İlminiz sizi kibre sürükleyip bir sürü reddiyeler hazılmaya değil amele yönlendirsinki o zaman tasavvuf ehlinin yaşadığı duyguları anlarsınız.

Şirki anlatmak için müşrik olmak lazım diyorsunuz! Bu ne sapık bir sözdür. Arabanın kaportasındaki çiziği göstermek ve redeetmek için kaportacı olmalısın diyorsun?
Mekkede Putperestlere tevhidi anlatmak için ne olman gerektiğini sana bırakıyorum (Haşa).
Kardeşim bu sapkın ve batıl görüşü terk et. Bize tasavvufu anlatabilmek veya onlarında haklı yönleri vardır direkt reddetmeyin demenin başka yolunu araştır öyle gel. Sapıkları sapkınca yollarla aklayamazsın.


Hem hakkı ortaya koyup batılla uğraşmassak gündemde batıllar değil hak olursa o zaman hak geldi batıl zai oldu ayeti kerimesi tecelli eder.Ama gündemimizi batılı çürütmek için doldurursak hem batıl gündemde kalmış olur hemde ayeti kerimenin tecellisi gecikir.
Merak etmek Tasavvuf akidesi her zaman şirk ve batıldır. Her dönemde ve mekanda Hakkı sunar batılın tepesine çakarız!

بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ
{18عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَإِذَا هُوَ زَاهِقٌ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ
- Hayır, biz hakkı batılın başına çarparız da onun beynini parçalar. Bir de bakarsın (batıl) o anda yok olup gitmiştir. Allah'a yakıştırdığınız vasıflardan ötürü size yazıklar olsun. (Enbiya 18)

Neyse fazla yuvarlak cümle kurmadan Allah'u teala yolunuzda muvaffak kılsın ben bu platformda bu şekilde yapılan bir tevhidi hareketin hayır getirmeyeceğini düşünüyor ve sizide bu yönde tenkid ediyorum.

Tenkidinizin çürüklüğünü, Kuran ve sünnet yerine heva ve hevse dayandığını bizde foruma duyurmuş olduk.

Siz tevhidi mucadelede
Siz Muhammet Mustafa'yı sas anlayamamışsınız.
Siz Hz.İbrahim'i anlayamışsınız
Siz Hz.Yunus'u anlayamamışsınız
Siz Hz.Nuh'u anlayamamışsınız
Put kıran ve tağuti rejimlere savaş açan peygamberi tasavvuffçular anladığı için mi tağutların emniyet subablığını icra ediyorlar.
Bu peygamberler ve daha niceleri, tevhidi anlatırken platforum ayrımı yaptığını hangi ayette gördün de bize sundun bizde anlamadık?
Sen nebevi metodu ve Peygamberlerin tebliğlerini iyi inceleki peygamberlere zulmetmeyesin .


Alemler içinde selam olsun bütün peygamberlere ve ümmetlerine
Sübhaneke la ilme lena ma allemtena inneke entel alimülhakim
Fazla söz kalp yorar vesselam
Elhamdülillah
Vel ahiri davana enilhamdulillahi Rabbilalemin
 
Üst Ana Sayfa Alt