Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Tasavvufçuların Kendi Lehlerine Kullandıkları Bu Ayetler Karşısında Onlara Nasıl Cevap Verebilirim?

B Çevrimdışı

Bilal.T

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Selamunaleykum guzel ınsanlar...
bu ayetleri tasavvufcular kullanıyor cevap vermekte zorlanıyorum yardım edersınız ınsallah.


Mucadele 58/11 Ey o bütün iyman edenler! Sizlere meclislerde genişleyin denildiği vakıt genişleyiverin Allah da size genişlik versin, kalkın denildiği zaman da kalkıverin ki Allah iyman edenlerinizi yükseltsin, ılim verilenleri ise derecat ile. Ve Allah her ne yaparsanız haberdardır.

Yunus 10/3 Rabbınız o Allahdır ki Gökleri ve Yeri altı günde olarak yarattı sonra Arş üzerine istivâ buyurdu emri tedbir ediyor hiç şefaatçi yok ancak onun izninden sonra, işte bu evsafın sâhibi Allahdır rabbınız, o halde ona ibadet ediniz, artık düşünmez misiniz!

Taha 20/109 O gün şefaat faide vermez, ancak Rahmânın izin verdiği ve sözüne razı olduğu kimse müstesnâ

Sebe 34/23 Huzurunda şefaat faide de vermez, ancak izin verdiği kimseninki müstesna, nihayet kalblerinden dehşet giderildiği zaman «rabbınız ne buyurdu?» derler. «Hakkı» derler, o öyle yüksek, öyle büyük

(Allah c.c kıme ızın verecektır ? bunun gıbı bı kac ayette yıne gecıyor bazıları hatta dıyanet bılerek hakka sahıtlık edenler sefaat edebılır manası meal verıyorlar.)


Saffat 35/ Diyanet Vakfi:(1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir.
(burada zıkırın topluca gunumuzde bıdat olan zıkırle karıstırılmaması ıcın ne derız?)

Vakıa 56/79 ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez
( bazı hocalar ılgıyle dınledıgım bır hocam var ona soramadım daha ama kendılerı abdest namaz ıcındır kuran pekhala abdestsız okunabılır bununla ılgılı bır hadıs yada ayet yoktur dedı dun mealı tamamladım ılkdefa elmalılı hocanın kıtabından bu ayetı not ettım dıgerlerı gıbı bu ayetle kuran abdestsız okunamaz hukmu verılırmı yada Allah katından en degerlı bır kıtabımız var bunu abdestsız okumak mantıklı gelmedı bana )


Nebe 78/38 O gün ki Kıyama duracak Ruh ve Melâike saf saf. Bir kelime söyliyemezler, o kimseden başka ki o Rahman ona izin vermiş o da savabı söylemiştir

(o kımdır ?)

yakınımda tasavvufculardan baska kımse yok ancak buradan sızlerle bulusabılıyorum hergun okuyorum takıp edıyorum sızı Allah Hak yolunda olanlardan razı olsun bızlerıde kendısıne layık kullardan nasıp eylesın ınsallah kalınsaglıcakla
selamunaleykum..
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
ve aleykum selam ve rahmetullah

şefaat konusu hariç tefsirleri aktardım bulursam onuda aktarırım

Mucadele 58/11 Ey o bütün iyman edenler! Sizlere meclislerde genişleyin denildiği vakıt genişleyiverin Allah da size genişlik versin, kalkın denildiği zaman da kalkıverin ki Allah iyman edenlerinizi yükseltsin, ılim verilenleri ise derecat ile. Ve Allah her ne yaparsanız haberdardır.

Ayetlerin İcmali Manaları


Allahu taala ş.; 3 buyurmaktadır: Ey müminler, size, dışardan yeni gelen kardeşleriniz er açın denildiği zaman, onun da oturabilmesi için yer açın. Gelene ye. vermek insanlar arasında sevgiye sebeb olur, insan*ları birbirine bağlc- Onlara yer açtığınız takdirde Allahu taala da size rahmetini çoğaltır, kalblerinizi nurlandırır. Size dünya ve ohirette sıkıntı vermez.

Ey müminler, size namaza, cihada veya diğer bir hayra kalkın denil*diği zaman hemen kalkın. Yerinizden kalkarak başkalarına yer vermeniz istendiğinde de emre uyarak hemen yer verin. Allahu taala itaat eden kul-' lan sever. Müminlerin derecelerini yükseltir. Bilhassa ilimleriyle yalnız Allah (cc) rızasını taleb eden ve İlimleriyle amil olan alimleri yüceltir. Çünkü alimler peygamberlerin varisleridirler. Allah (cc) kime hayır dilerse onu dinde fakiri kılar. Allah (cc) katında yücelik, yükseklik, meclislerde en yüksek yerde oturma ile değil, ilim ve İmanla olur.

Allahu taala mümin kullarına Resulullah (sav) ile herhangi bir İşte mahrem konuşmak istedikleri zaman, konuşmadan önce Resulullah (savc*ın şanına tazim, fakirlere yardım, halis müminler ile hilekar münafıkların arasını temyiz İçin sadaka vermeyi emretmiştir. Çünkü sadaka kalbi te*mizlediği gibi Allah (cc) katında da en makbul şeydir. Böyle bir mahrem konuşma yapmak İsteyen mümin sadaka verme İmkanına sahip değilse, üzerine bir vebal yoktur. Zira Allahu taala müminlere güçlerinin yetme*diği şeyleri emretmemiştir.

Allahu taala sadaka ve benzeri hayırlı İşlerin yapılmasından korkulma-ması Icabettiğinl haber vermektedir. Çünkü Allahu taala gücü yetmeyen*lerin tövbelerini kabul eder ve onlara emredilen şeyin terki hususunda ruhsat vermiştir. O takdirde namazınızı dosdoğru kılın, zekatınızı verin, ibadetlerde ve bilhassa namaz İle zekatta kısaltma yapmayın. Zira Allahu taala yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.



Ayetlerin Nüzul Sebebleri


1- Resulullah (sav), bir cuma günü caminin suffesinde İdi. Yer dar*dı, içlerinde Sabit bin Kays bin Şemmas'ın da bulunduğu Bedire katılan muhacir ve ensardan bir cemaat geldi. Resuluilah (sav). Bedir Savaşına katılan ensar ve muhacirlere çok ikram ederdi. Bunlar suffeye gelince dur*dular ve Önce Resulullaha selam verdiler. Resulullah (sav) selamlarını al*dı. Sonra da oturan cemaata selam verdiler. Oturanlar da onların sela*mını aldılar. Gelen cemaat ayak üzeri bekliyor, kendilerine yer açılma*sını bekliyorlardı. Fakat hiç kimse yer vermiyordu. Bu Resulullah (sav)'a ağır geldi. Çevresindekilerden birkaç kişiye kalkmasını söyledi. Gelenle*rin sayısı kadar adam kaldırarak onları oturttu. Bu hal, Resulullah (sav)'ın kaldırdıklarının ağırına gitti. Bu, onların yüzlerinden belli oluyordu. Müna*fıklar da, «Bu nasıl adalet, yerini alanları kaldırıyor, sonra gelenleri oturtu*yor.» diye konuşmaya başladılar, işte bunun üzerine «Ey iman edenler, size meclislerde «yer acına denildiği zaman genişletin ki...» âyeti nazil ol*du. [18]

2- Ibni Abbas (ra) ve Katade (ra)'den şöyle rivayet edilmiştir: «Ba*zı rüslümanlar İhtiyaçları olmadığı halde, sırf Resulullahın yanında yer*lerinin büyük olduğunu göstermek için Resulullah (sav) ile mahrem ko*nuşurlardı. Resululloh da cömertliğinden kimseyi reddetmezdi. Bunun ü-zerine, «Ey İman edenler, siz peygambere mahrem birsey orzetmek tete-dtğiniz vakit...» âyeti nazil oldu.» [19]

3- Mukatil'den şöyle rivayet edilmiştir: «Zenginler Resulullah (sav)'a gelerek çokça mahrem konuşurlardı. Mecliste de fakirlere fırsat vermez*lerdi. Hatta Resulullah (sav) onların bu mahrem konuşmalarından, yanın*da uzun uzun oturmalarından rahatsız ofdu. Bunun üzerine, «Ey iman e-denler, siz peygambere mahrem birşey orzetmek istediğiniz vakit...» âyeti nazil oldu.»[20]



Ayetlerin Tefsirindeki İncelikler


Birinci incelik: Allahu taala mümin kullarına aralarında düşmanlığa sebebiyet veren şeyleri yasakladığı gibi, bu âyetlerde de sevgi ve saygıyı artırmaya vesile olacak şeyleri emretmektedir. Sahabe-i kiram Resulullah {sav)'ın sohbetlerine çok haris oldukları İçin onu yakından dinlemek kas-dıyla yakınına oturmayı çok İsterlerdi. Bu âyetlerle, müslüman kardeşleri*nin kalblerini hoşnut etmeleri İçin meclise sonradan gelenlere yer verme*leri emredilmiştir. Bu âyetlerin «Fısırtı (ile konuşmak) t an menedlltp de sonra menedildiklerl (o hale) dönmekte ve günahı, düşmanlığı ve peygam*bere İsyanı fısıldanmakta olanları görmedin mi» âyetlerinden sonra geli*şindeki sır da budur. Daha önceki âyetlerde Allahu taala günah ve düş*manlığa vesile olacak şeyleri, mahrem konuşmayı yasaklamaktaydı.

İkinci İncelik; Allahu taala âyete, «Ey müminler» hitabıyla başlaya*rak müminlere vermiş olduğu yeri ve değeri göstermektedir. Bu hitabın hemen arkasından da ulemayı zikrederek ulemanın yer ve ehemmiyetini göstermektedir. Zira «Ey İman edenler» hitabı zatan ulemayı da İçine al*maktadır. Ulemanın tekrar zikredilmesiyle ilmiyle amil olan ilim ehlinin yeri*nin yüceliğine işaret edilmektedir.

Üçüncü incelik: Müminlere Resulullah (sav) ile mahrem konuşma*dan Önce sadaka vermelerinin emredilmesl birkaç yönden ehemmiyeti haiz*dir:

1- Resulullah (sav)'a ve Resulullah (sav) İle mahrem Konuşmaya tazim etmek.

2- Fakirlerin verilecek sadakadan faydalanması.

3- Resuiullah (sav)'a çok soru sorulmasının önlenmesi.

4 - Muhlis ile münafıktn, dünyayı seven İle ahreti sevenin birbirinden ayrılması.

Dördüncü incelik; Kur'an-ı kerim, alimlerin Allah (cc) katında yüce bir yerleri olduğunu beyan etmiştir. Alimlere şeref ve iftihar bakımından ' Kur'anda varid olan âyetler kafidir.

Alimler hakkında Resulullah (sav) da, «İslâmı canlandırmak İçin İlim arayan, okuyan ve okutanlarla peygamberler arasında tek bir derece vardır.» [21] buyurmuştur.



Ayetlerdeki Şer'i Hükümler


Birinci Hüküm: Ayetteki “Meclisler”den Maksat Nedir?


Müfessirler bu hususta üç görüşe ayrılmışlardır:

1- Mücohid (ra)'e göre, «meclislersden maksat, hassaten Resulul*lahın mescididir.

2- İbni Abbas (ra) ve Hasan (ra)'a göre, «meclisler»den maksat, harb meclisi ve savaş meydanıdır. Zira sahabller şehadetl çok arzu ettik*leri için savaş saflarındaki yerlerini kimseye vermezlerdi.

3- Katade (ra)'ye göre, âyetteki «meclistersden maksat, zikir ve ayin meclisleridir. Bu mana daha geniştir. Çünkü zikir meclisi denilince Resulullahın meclisi de, savaş meclisi de İfade edilmiş olmaktadır.

Taberı şöyle diyor: «Bu hususta söylenecek en doğru söz, Resulullah (sov)'ın meclislerde müminlere «yer açın» demesi zikredildiğlne göre, bu*radaki meclisin Resulullah (sav)'ın meclisine veya savaş meclisine tahsis edilmesi gerekmektedir. Âyetteki «meclislerden maksat bütün meclisler*dir.» [22]

Kurtubî de şöyle der: «En sahih görüş, âyetteki «meclislerin» müslü-manların toplandığı bütün hayır ve ecir meclisleri olduğudur. Bu meclisler İster harb meclisi, İster zikir meclisi, ister cuma günü toplanılan cuma meclisi olsun. Bütün bu meclisler, zamanına göre en kıymetli meclisler*dir.» [23]
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Saffat 35/ Diyanet Vakfi1-4) Saf saf dizilmişlere, toplayıp sürenlere, zikir okuyanlara yemin ederim ki, ilâhınız birdir.
(burada zıkırın topluca gunumuzde bıdat olan zıkırle karıstırılmaması ıcın ne derız?)


SÂFFÂT SÛRESİ

(Mekke'de nazil olmuştur.)

Neseî der ki: Bize İsmâîl İbn Mes'ûd'un... Abdullah İbn Ömer (r.a.) den rivayetine göre, o şöyle demiş: Allah Rasûlü (s.a.) bize (imâm olduğumuz zaman namazı) hafîf tutmamızı emreder ve bize namazda Saffât sûresini okurdu. Hadîsi sâdece Neseî rivayet etmiştir.

Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.

1 — Andolsun; saf bağlayıp duranlara.

2 — Haykırıp sürenlere.

3 — Zikir okumakta olanlara.

4 — Ki, sizin ilâhınız muhakkak ki bir tektir.

5 — Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunanların Rabbıdır. Ve doğuların da Rabbıdır.

Sıra Sıra Duranlar
Süfyân es-Sevrî'nin A'meş kanalıyla... Abdullah İbn Mes'ûd (r.a.) dan rivayetine göre; o, şöyle söylemiş: Saf bağlayıp duranlar; meleklerdir. Haykırıp sürenler meleklerdir. Zikir okumakta olanlar da meleklerdir. İbn Abbâs, Mesrûk, Saîd İbn Cübeyr, îkrime, Mücâhid, Süddî, Katâde ve Rebî' İbn Enes de böyle söylemiştir. Katâde der ki: Melekler gökte saflar halindedirler. Müslim der ki: Bize Ebu Bekr İbn Ebu Şeybe'nin... Huzeyfe (İbn el-Yemân)den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.) şöyle buyurmuş: Üç şeyle insanlardan üstün kılındık: Bizim saflarımız meleklerin safları gibi kılındı. Yeryüzü bütünüyle bizim için mescid kılındı. Yeryüzünün toprağı su bulamadığımız zamanda bizim İçin temizleyici kılındı. Yine Müslim'in ve Ebu Dâvûd, Neseî ve İbn Mâce'nin A'meş kanalıyla... Câbir İbn Semûre'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.): Rablan katında meleklerin saf tuttukları gibi saf tutmaz mısınız? buyurmuştu. Biz: Melekler, Rablan katında nasıl saf tutarlar? diye sorduk da şöyle buyurdu: Ön safları tamamlarlar ve safta sıkışık halde dururlar. Süddî ve bir başkası «Haykırıp sürenlere» âyetinin anlamının şöyle olduğunu söylerler: Onlar bulutları sürerler. Rebî' İbn Enes de âyeti şöyle anlıyor: Kur'ân'da Allah'ın men'ettiklerini men'edenlere. Mâlik de bunu Zeyd İbn Eslem'den rivayet etmiştir. ((Zikir okumakta olanlara...» âyetini Süddî şöyle anlıyor: Melekler Allah katından kitabı ve Kur'ân'ı insanlara getirirler.. Bu Allah Teâlâ'nm: «Kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere andol-sun ki, ey insanlar, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.» (Mür-selât, 6-7) âyeti gibidir.
«Ki, sizin ilâhınız muhakkak ki bir tektir.» âyetinde Allah'tan başka ilâh olmadığına yemîn edilmektedir. «Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan (yaratık) lann Rabbıdır. Ve doğuların da Rabbıdır.» Doğudan görünüp batıdan batan seyyarelerle sabit yıldızları buyruğu altına almasıyla yaratıklarda tasarruf sahibi olan yegâne mâlik O'dur. Burada sâdece doğular zikredilerek batılar anılmamaktadır. Zîrâ doğular zâten ona da delâlet etmektedir. Şu âyet-i kerîme'lerde ise doğular ve batılar ayrı ayrı zikredilip tasrîh edilmektedir: «Doğulann ve batıların Rabbına yemîn ederim ki, onların yerine daha iyilerini getirmeye gücümüz yetef. (Meâric, 40), «O, iki doğunun Rabbı, iki batının Rabbıdır.» (Rahman, 17). Burada iki doğu ve iki batı ile kışın ve yazın güneş ve ayın doğduğu ve battığı yerler kasdedilmektedir. ibn kesir tefsiri
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Vakıa 56/79 ona tertemiz temizlenmiş olanlardan başkası el süremez
( bazı hocalar ılgıyle dınledıgım bır hocam var ona soramadım daha ama kendılerı abdest namaz ıcındır kuran pekhala abdestsız okunabılır bununla ılgılı bır hadıs yada ayet yoktur dedı dun mealı tamamladım ılkdefa elmalılı hocanın kıtabından bu ayetı not ettım dıgerlerı gıbı bu ayetle kuran abdestsız okunamaz hukmu verılırmı yada Allah katından en degerlı bır kıtabımız var bunu abdestsız okumak mantıklı gelmedı bana )

 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Nebe 78/38 O gün ki Kıyama duracak Ruh ve Melâike saf saf. Bir kelime söyliyemezler, o kimseden başka ki o Rahman ona izin vermiş o da savabı söylemiştir

(o kımdır ?)

37 — Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbı Rahman'dan. O'na hitâbda bulunmaya kimse muktedir olamaz.

38 — O gün; rûh ve melekler saf halinde duracaklardır. Rahmân'm izin verdiklerinden başkaları konuşamazlar. O da doğruyu söyler.

39 — İşte bu; hak gündür. Dileyen Rabbma doğru bir yol edinir.

40 — Biz, sizi yakın bir azâbla uyardık. O gün; kişi elleriyle sunduğuna bakacak. Ve Kâfir: Keski ben, toprak olsaydım, diyecektir.

Allah Teâlâ azamet ve celâlinden bahsederek göklerin, yeryüzünün, bu ikisinde ve onların arasında bulunanların Rabbı olduğunu, rahmeti her şeyi kuşatan Rahmân'ın kendisi olduğunu bildiriyor. «O'na hitâbda bulunmaya kimse muktedir olamaz.» Allah'ın izni olmadıkça hiç bir kimse O'na hitâb etme gücüne sâhib olamaz. Tıpkı diğer âyetlerde buyurduğu gibi: «O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir?» (Bakara, 255) ve «O gün gelince; Allah'ın izni olmadan kimse konuşamaz.» (Hûd, 105).
«O gün; fuh ve melekler saf halinde olacaklardır.» Rahmân'ın izin verdiklerinden başkaları konuşamazlar. Müfessirler, buradaki ruh kelimesinin ne anlama geldiği konusunda ihtilâf etmişlerdir. Bu hususta birkaç görüş vardır:
1 — Avfî'nin îbn Abbâs'tan naklettiği bir rivayete göre buradaki ruhtan maksad, ademoğuüarının ruhlarıdır.
2 — Bir rivayette de bu rûh, âdemoğullannın kendisidir. Hasan ve jCatâde böyle derler. Katâde; İbn Abbâs'm gizlediği şeylerden birisi de buydu, der.
3 — Ruhtan maksad, Allah'ın âdemoğlu suretinde yaratmış olduğu bir tür yaratıklarıdır ki onlar ne melektirler, ne de beşer. Hem yer-ter, hem de içerler, İbn Abbâs, Mücâhid, Ebu Salih ve A'meş bu görüşü naklederler.
4 — Buradaki ruhtan maksad, Cebrail'dir. Şa'bî, Saîd îbn Cübeyr ve Dahhâk bu görüşü serdettikten sonra, Allah TeââPnır «Onu Rûh el-Emîn indirmiştir; senin kalbine ki uyarıcılardan olasın.» (Şuarâ, 192-193) kavlini gösterirler. Mukâtil tbn Hayyân der ki: Rûh, meleklerin en üstünlerindendir ve vahiy sahibi olup Âzız ve Celîl olan Rabba en yakın olan melektir.
5 — Buradaki ruhtan maksad, Kur'ân'dir. İbn Zeyd böyle der. Nitekim Allah Teâlâ da: «İşte böylece Biz sana da emrimizden bir rûh vahyettik.» (Şûra, 52) buyurmaktadır.
6 — Bu bütün mflhlûkât mikdârmca bir melektir. Ali îbn Ebu Tâlha, İbn Abbâs'tan böyle dediğini nakleder, ibn Abbâs: «O gün; rûh ve melekler» kavlini okuduktan sonra; bu, yaratılış bakımından meleklerin en büyüklerinden bir melektir, demiştir. İbn Cerîr Taberî der ki: Bana Muhammed İbn Halef... Abdullah İbn Mes'ûd'dan nakletti ki; o, şöyle demiştir: Rûh dördüncü göktedir. O, göklerden, dağlardan ve meleklerden daha büyüktür. Her gün on iki bin kerre tesbîh eder. Onun her bir teşbihinden Allah bir melek halkeder ki, o kıyamet gününde tek başına bir saf olarak gelecektir. Bu da gerçekten garîb bir sözdür. Taberânî der ki: Bize Muhammed İbn Abdullah... Abdullah İbn Abbâs'tan nakleder ki; o, şöyle demiş: Ben, Rasûlullah (s.a.)m şöyle buyurduğunu işittim: Allah Teâlâ'nın öyle bir meleği vardır ki, eğer ona; bir lokmada yedi göğü ve yeri yut, denseydi yutuverirdi. Onun tesbîhi; Seni olduğun şekilde teşbih ederim, kavlidir. Bu hadîs de gerçekten ga-rîbtir ve peygambere ulaştırılması hususunda durulması gerekir. İbn Abbâs'tan mevkuf olması da mümkündür. Belki de bu, İbn Abbâs'm almış olduğu İsrâiliyâttandır. Allah en iyisini bilendir.
İbn Cerîr Taberî bu görüşlerin üzerinde durmuş, ancak bunlardan hiç birini kesin olarak tercih etmemiştir. Mânâya en yakın olanı —Allah bilir ya— ruhun; âdemoğullan olmasıdır.
«Rahmân'ın izin verdiklerinden başkaları». Bu, «O gün gelince Allah'ın izni olmadan kimse konuşamaz.» (Hûd, 105) kavli gibidir. Sahîh hadîste de: O gün, peygamberlerden başkası konuşamaz, buyurulur.
«O da doğruyu söyler.» Hakkı söyler. Lâ ilahe illallah sözü de —~Ebu Saîd ve îkrime'nin '.belirttiği gibi— hak sözlerden biridir.
«İşte bu; hak gündür.» Muhakkak gerçekleşecek olan gündür. «Dileyen Rabbma doğru bir yol edinir.» Rabbına ulaşan bir yol, bir merci' ve bir meslek edinip onun üzerinde yürür.
«Biz, sizi yakın bir azâbla uyardık.» Kıyamet günü vukû'bulacak bir azâbla. Onun vukuu kesin olduğu için yakın olmuştur. Çünkü her gelen mutlaka gelecektir. «O gün; kişi elleriyle sunduğuna bakacak.» Onun iyi kötü, eski yeni yaptıklarının hepsi önüne konacak. Tıpkı Allah Teâlâ'nın başka âyetlerde buyurduğu gibi: «Onlar, bütün işlediklerini hazır bulurlar.» (Kehf, 49), «O gün önde ve sonda ne yaptıysa insana bildirilir.» (Kıyamet, 13)
«Ve kâfir: Keski ben, toprak olsaydım, diyecektir.» O gün kâfir, dünya diyârındayken yaratılmamış olmayı, varlığa gelmemiş olmayı, bir toprak olmayı arzulayacaktır. Bu durum Allah'ın azabım gözüyle gördüğü ve bozuk amellerinin meleklerin eliyle kaydedildiğini müşâhade ettiği gündür. Denildi ki: Kâfir bunu, Allah Teâlâ'nın dünyada yaşamış olan hayvanlar arasında hüküm verdiği ve âdil hükmüyle karâr kıldığı gün söyleyecektir. Öyle ki boynuzsuz koç, boynuzludan hakkını alacaktır. Hayvanlar arasında hüküm tamamlanınca Allah Teâlâ onlara; toprak olun, diyecektir de onlar toprak olacaklardır, işte bu sırada kâfir: "Keski ben, toprak olsaydım.» diyecektir. Yani keski ben de bir hayvan olup ta toprağa dönseydim, diyecektir. Bu anlam meşhur Sûr hadîsinde vârid olmuştur. Ebu Hüreyre ve Abdullah İbn Amr ile başkalarından da bu anlamda pek çok haber nakledilmiştir.ibn kesir





38- Cebrail ve meleklerin saf saf dizildikleri gün rahman olan Allah'ın izin verdiği ve doğru konuşan hariç, onun huzurunda kimse konuşamaz.

"Cebrail" diye tercüme edilen "Ruh" kelimesi. Dchhak ve Şa'bî tarafın*dan bu şekilde izah edilmiştir.

Abdullah b. Mes'utl ve Abdullah b. Abbas tarafından nakledilen diğer bir görüşe göre "Ruh" kelimesinden maksat, meleklerin, yaratılış bakımından en büyük olanıdır.

Mücahid. A'meş ve Ebu Salih'e göre ise "Ruh" kelimesinden maksat, insan şeklinde olan ve fakat insan olmayan diğer yaratıklardır.

Katade ve Ilasan-ı Basıi'ye göre ise "Ruh" kelimesinden maksat insanlardır

Abdullah b. Abbas'tan nakledilen diğer bir görüşe göre de "Ruh'tan maksat, insanların ruhlarıdır. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: "Birinci sur ile ikinci sur arasında, ruhlar bedenlere iade edilmeden önce onlar ve melekler saf saf dizildikleri zaman, rahman olan Aîlahın izin verdiği ve doğru konuşan hariç, onun huzurunda kimse konuşamaz/1

İbn-i Zeyd ise babasının, "Ruh"tan maksadın. "Kur'an" olduğunu söylediğini ve şu âyeti okuduğunu söylemiştir. "Ey Muhammed, böylece biz sana emri*mizle bir ruh (insanlar için bir hayat olan Kur'an) vahyettik. Sen önceleri kitap nedir iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu bir nur kıldık. Kullarımızdan diledi*ğimizi onunla hidayete erdiririz. Şüphesiz ki sen dosdoğru bir yolu gösteriyorsun."[41]

Taberi, burada zikredilen "Ruh"tan maksadın. Allanın yaratıklarından bir yaratık olduğunu, bu yaratığın zikredilen şeylerden herhangi birisi olabileceğini, kelimeyi bunların birine tahsis etmenin doğru olmadığını, çünkü buna dair her*hangi bir nass bulunmadığını söylemiştir.

Ayet-i kerimede, Rahman olan Allahın izin verdiği ve doğru konuşan hariç kimsenin, Allahın huzurunda konuşamayacağı zikredilmektedir. Buradaki "Doğru söyleyenler"den maksat, İkrime'ye göre meleklerdir. Allah, cennetlikleri cennete cehennemlikleri de cehenneme sevkeîtiğinde melekler bunlardan her birinin nereye gittiğini soracaklar, gittikleri yerleri öğrenince de kâfirler için "Bu, onların yaptıklarının karşılığıdır. Allah onlara zulmetmemiştir." diyeceklerdir. Müminler için de "Allahın rahmetiyle cennete giriyorsunuz." diyeceklerdir.. İşte kıyamet gününde doğru söyleyen o meleklerin konuşmasına izin verilecektir.

Abdullah b. Abbas, Mücahid, Ebu Salih ve yine İkrime'den nakledilen diğer bir görüşe göre burada zikredilen "Doğru söyleyenlerden maksat, dünyada iken kelime-i şehadet getirip onun gereğince amel edenlerdir. Âhirette sadece bu insanların konuşmasına izin verilecektir.

Taberi, âyetin bu izahlardan herhangi biriyle tahsis edilmesinin doğru ol*madığım, manasının hepsini kapsar mahiyette olduğunu söylemiştir.[42]


[41] Şura Sıııesi, 42/52

[42] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 8/553-554.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Kimler Şefaat Edecek?


641. Ebû Bekre (r.a.) rivayet ediliyor:

"İnsanlar sırat üzerine sürülürler. Tıpkı gece kelebekleri*nin ateşe döküldükleri gibi, sıratın kıyılarından dökülürler. Allah rahmetiyle dilediklerini ateşten kurtarır. Sonra melek*lere, peygamberlere, şehitlere şefaat etmeleri için izin verilir. Onlar da kalbinde zerre miktarınca iman bulunanların ateşten çıkarılması için şefaat ederler de ederler."
İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir Tercüme ve Şerhi, (İsmail Mutlu), Mutlu Yayınları: 2/339-340.
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
kafir ve müşriklere şefaat olmaz

Hadis No : 5078
Ravi: Enes
Tanım:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Adem aleyhisselam'a gelip: "Evlatlarına şefaat et!" diye talepte bulunacaklar. O ise: "Benim şefaat yetkim yok. Siz İbrahim aleyhisselam'a gidin! Çünkü o Halilullah'tır" diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim'e gidecekler. Ancak o da: "Ben yetkili değilim! Ancak Hz. İsa'ya gidin. Çünkü o Ruhullah'tır ve O'nun kelamıdır!" diyecek. Bunun üzerine O'na gidecekler. O da: "Ben buna yetkili değilim. Lakin Muhammed (sav)'e gidin!" diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara: "Ben şefaate yetkiliyim!" diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Önünde durup, Allah'ın ilham edeceği ve şu anda muktedir olamayacağım hamdlerle Allah'a medh u senada bulunacak, sonra da Rabbime secdeye kapanacağım. Rabb Teala: "Ey Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini söyle, söylediğine kulak verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine gelecektir! Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir!" buyuracak. Ben de: "Ey Rabbim! Ümmetimi, ümmetimi istiyorum!" diyeceğim. Rab Teala: "(Çabuk onların yanına) git! Kimlerin kalbinde buğday veya arpa denesi kadar iman varsa onları ateşten çıkar!" diyecek. Ben de gidip bunu yapacağım! Sonra Rabbime dönüp, önceki hamd u senalarla hamd ve senalarda bulunacağım, secdeye kapanacağım. Bana, öncekinin aynısı söylenecek. Ben de: "Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine: "Var, kimlerin kalbinde hardal danesi kadar iman varsa onları da ateşten çıkar!" denilecek. Ben derhal gidip bunu da yapacak ve Rabbimin yanına döneceğim. Önceki yaptığım gibi yapacağım. Bana, evvelki gibi: "Başını kaldır!" denilecek. Ben de kaldırıp: "Ey Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine: "Var, kalbinde hardal danesinden daha az miktarda imanı olanları da ateşten çıkar!" denilecek. Ben gidip bunu da yapacağım. Sonra dördüncü sefer Rabbime dönecek, o hamdlerle hamd u senada bulunacağım, sonra secdeye kapanacağım. Bana: "Ey Muhammedi Başını kaldır ve (dilediğini) söyle, sana kulak verilecektir! Dile, talebin verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul edilecektir!" denilecek. Ben de: "Ey Rabbim! Bana Lailahe illallah diyenlere şefaat etmem için izin ver!" diyeceğim. Rabb Teala: "Bu hususta yetkin yok! -veya: Bu hususta sana izin yok!- Lakin izzetim, celalim, kibriyam ve azametim hakkı için lailahe illallah diyenleri de ateşten çıkaracağım!" buyuracak."

Kaynak: Buhari, Tevhid 36, 19, 37, Tefsir, Bakara 1, Rikak 51; Müslim, İman 322, (193)



Cabir b. Abdullah el-Ensari (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

«Benden evvel hiç kimseye verilmedik beş şey hep birden bana verilmiştir: «Bir aylık yola kadar düşmanlarımın kalbine korku salmakla muzaffer oldum. Yeryüzü bana mescid ve temiz kılındı. Onun için ümmetimden namaz vakti gelip çatmış her kim olursa namazını kılıversin. Ganimetler bana helal edildi. Halbuki benden evvel hiçkimseye helal edilmemiştir. Bana şefaat verildi. Bir de benden evvel her nebi özel olarak kendi kavmine, ben ise gönderilirken bütün insanlara gönderildim.» (Buhari-Müslim)

Hadis No : 5076
Ravi: Ebu Hureyre
Tanım:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Her peygamberin müstecab (Allah'ın kabul edeceği) bir duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı ahirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimin şirk koşmadan ölenleri nail olacaktır."

Kaynak: Buhari, Da'avat 1, Tevhid 31; Müslim, İman 334, (198); Muvatta, Kur'an 26, (1, 212); Tirmizi, Daavat




Hadis No : 5077
Ravi: Cabir
Tanım:Resulullah (sav) buyurdular ki: "Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir." [Tirmizi, şu ziyadeyi kaydeder: "Hz. Cabir (ra) dedi ki: "Kebair (büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!"]

Kaynak: Tirmizi, Kıyamet 12, (2437); Ebu Davud, Sünnet 23, (4739); İbnu Mace, Zühd 37, (4310)
 
M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
kardeşim zaten bir kişi ben müslümanım diyip gereğini yapmıyorsa ve şefaat bekliyorsa hala, burda bir çelişki vardır.adama sen Allah için ne yaptın ki şefaat bekliyorsun derler.



"Yoksa biz, inanıp iyi işler yapanları, yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Yoksa (Allah’ın azâbından) korunanları yoldan çıkanlar gibi mi tutacağız? " Sad/28

"Kimlerin (amellerinin) tartıları ağır gelirse işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimlerin tartıları hafif gelirse işte onlar da kendilerini ziyana sokanlar, cehennemde ebedi kalanlardır." Müminun /102-103



"Görmediler mi, onlardan önce nice nesiller yok ettik; hem onlara yeryüzünde size vermediğimiz şeyleri vermiştik ve göğü de üzerlerine bol bol boşaltmıştık ve ırmakları ayaklarının altından akar kılmıştık. Fakat günahlarından ötürü onları helak ettik ve onların peşinden başka bir nesil yarattık." En'am /6


28- Yoksa biz, iman edip salih amel işleyenleri, yeryüzünde bozgun*culuk çıkaranlar gibi mi tutacağız? Yoksa Allahtan hakkıyla korkanları günahkarlar gibi mi tutacağız ?

Yoksa bizim, Allah'ı ve peygamberini tasdik eden. Allanın emrettiğini tu*tup yasaklarından kaçınan müminlerle, yeryüzünde bozgunculuk çıkaran ve Allahın emir ve yasaklarına karşı gelen kâfirleri aynı tutacağımızı mı zannediyorlar? Bizim, Allaha itaat ederek ondan korkanları, Allanın haram kıldığı şeyleri işleyen günahkarlar gibi kılacağımızı mı tahmin ediyorlar? Elbetteki biz bunları bir tutmayacağız. Taberi tefsiri

burda yeryüzünde bozgunluk çıkaran kafirlerdir kafirlere şefaat olmaz


şuna bir bak istersen

 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
a.aziz bayındır gibi şefaati hepten inkar etmekde insanı ucuruma götürür...Doğru bir şefaat algıı edinmemiz lazım....şefaati Duanın ahiretteki versiyonu gibi algılamak lazım....Rasulullahın şirke düşmemiş günahlarından dolayı cehenneme girmiş kullar içindir şefaati..ŞİRK KOŞMAMA ŞARTInı unutmamak lazım
 
Abdulafuv Çevrimdışı

Abdulafuv

Hak Ehli Susarsa Batıl Ehli Kendini Hak Zanneder
İslam-TR Üyesi
Şefaat konusuyla ilgili aşağıdaki video sizin için güzel bir izah olacaktır kardeşim.

 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Peygabber efendimizin sav şefaati haktır ve müslümanlar üzerinde tecelli edecektir herşey Allah cc izni ile olacaktır bildiğim kadarıyla meleklerin salih insanların şehitlerinde şefaati vardır ama şurası kesinlikle unutulmamalı ki şefaatin tamamı Allah cc iznine bağlıdır ve sadece Allah cc istenir aksi durumlarda şirke bulaşmak kaçınılmaz olur
 
Üst Ana Sayfa Alt