Çevrimdışı
ŞEYTAN SAHTE HİLAFET PLANLIYOR.!
Son dönemdeki gelişmeleri takip ettiğimizde İslam için mücadele veren Mücahitlere katılım her geçen gün artmaktadır. Bu katılımların başlıca nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Zamanın hiçbir döneminde İslam bu kadar hakir görülmemiş ve bu yüzyılda olmadığı kadar sahipsiz kalmamıştır.
2- Gerek Amerika, gerek Avrupa, gerekse İsrail tarafından yürütülen küresel asimilasyon ve yok etme stratejisinin şeytani olması ve insanların dinlerini, namuslarını, haysiyetlerini, topraklarını savunmaktan başka bir çareleri kalmaması.
3- Cihad ruhunun ve şehadet duygusunun zayıflamış olmasıyla Allah’ın dinini koruyup kollayacakların sayısının oldukça az olması.
4- İslamın son yüzyılda başsız yani Halifesiz kalmasından dolayı insanların fevri hareketlere katılmak istememeleri ve son dönemlerde “Raşidi Hilafet” düşüncesinin yeniden konuşulur olması ile o günlere duyulan özlem.
Bunun gibi daha birçok maddeyi burada sıralayabiliriz. Suriye meselesinde de görülmüştür ki muhalif olanların ve birfiil Esad zulmüne karşı savaşanların başında “Raşidi Hilafet”i isteyenler gelmektedir.
El Kaide ve Taliban da zaten bu özlem üzerine kurulmuş ve gelişim ve stratejilerini geleceği Peygamber (s.a.v) tarafından vaadedilen Mehdi üzerine kurmuşlardır. Çünkü Mehdi vaadedilen ve yeniden kurulacağı müjdelenen Raşidi Hilafetin ilk halifesidir.
Bu hilafeti kurmak isteyenlere katılımı şiddet ve savaşla bir türlü önleyemeyen Şeytan ve yandaşları şuan buna ek olarak farklı bir alanda çalışmalarına devam etmektedir. Bu çalışmanın özü şudur:
Madem ki bu katılımların amacı kurulacak olan Hilafete zemin hazırlamak ve kurulmasına yardımcı olmaktır, o zaman biz de bir sahte Hilafet kurar ve başına da kontrolümüz altında olan sahte Halife koyarız ve böylece müslümanların gerçek Hilafete olan katılımlarını en aza indiririz.
Evet işte özetle amaçları “ sahtesini yap aslından uzaklaştır“dır.
Bu düşüncelerinin ilk adımı birçok kez ekranlara çıkarıp halka şeyh diye yutturmak istedikleri Şeyh Nazım Kıbrısi’dir.
Bu zat malum medya tarafından kahin olarak gösterilmekte itibar edilmekte ve insanların kafalarını karıştırmak, korkutmak, caydırmak için elinden gelen herşeyi yapmaktadır. Malum medya bu kişiye itibar kazandırmak sözünü dinlenir yapmak için her türlü çabayı sarfetmektedir. Hemen her fırsatta dine, mukaddesata en ağır ithamlarda bulunan müslümanları öcü gibi gösteren bu medya nasıl olyor ise Nazım Kıbrısi’ye gelince bunu unutuyor, ekranlara çıkarıyor, sözünü önemsiyor ve bunu halka yutturmaya çalışıyor.
Buna bir örnek verecek olursak hepimiz hatırlarız Şili’li madencileri.
“69 gün yerin 700 metre altında kaldılar. Yeryüzüne çıktıklarında ise uluslararası üne sahip oldular. Yerin altından mucize eseri kurtulan Şilili 33 madenci, şimdi dünyayı geziyor. Madencilerin 4′ü Kuzey Kıbrıs’ta Nakşibendi Şeyhi Şeyh Nazım Kıbrısi’yi ziyaret etti.
Onlar birkaç ay öncesine kadar uluslararası kahramandı. 69 gün yerin 700 metre altında hayatta kalma savaşı verdiler. Onlarca günün ardından canlı yayında, yeryüzüne çıktılar.
Şimdi de o 33 madenci gruplar halinde dünyayı dolaşıyorO madencilerden 4′ü ise sıradışı bir ziyaret için KKTC’deydiler. 4 madenci Kuzey Kıbrıs’ta Nakşibendi Şeyhi Şeyh Nazım Kıbrısi’yi ziyaret etti.
Kıbrıs’ı ziyaret edenler arasında adı “Ömer” olan madenci de vardı. Ömer, “Yerin altındayken bize mesaj yolladı, bizim için çok dua etti. Biz de onu görmeye geldik. Bizi bunlar korudu” dedi. Şeyh Nazım Kıbrıs’i ziyaretten memnundu.
Şeyh, “Yerin 700 metre altında dua ettim onlara, bu kuvvet olmasa bir tanesi yaşamazdı” dedi.”
Bu ibareler CNN Türk haber sitesinin
Şilili madenciler Nakşibendi şeyhini ziyaret etti CNNTurk.com
bu linkinden alınmıştır. Olayın özü şudur:
“700 metre yerin altında Şeyh Nazımın duası ile kurtulduk.”
Bu sayede Şeyh Nazım’a itibar verdiler ve onu insanların gözünde iyi bir yere getirerek sözüne itibar etmelerini sağlamaya çalıştılar. Çünkü amaçları ileride söyleceği şeylere insanları inandırmaktı. Peki Şeyh Nazım ileride ne söylecekti, işte asıl sorulması gereken buydu.
Ve çok geçmeden Şeyh Nazım söyleyeceğini söylemişti. “Emiriniz Ürdün Kralı Kral Abdullah’tır Ona biat edin.”
İşte Şeyh Nazım’ın o konuşması:
Evet evet yanlış duymadınız, Osmanlı’yı hilafet hakkının kendisinde olduğu gerekçesi ile arkasından vuran Şerif Hüseyin‘in torunu Kral Abdullah‘ı Halife ilan etmişti Şeyh Nazım. Ancak sebebini anlayamadığım bir nedenden dolayı bu malum medya tarafından fazla konuşulmadı ve ortaya atılmadı. Ancak sebebini şimdi anlıyoruz ki önce halkı
kuracakları sahte hilafete hazırlamak gerekiyordu ve tabi getirecekleri halifenin de geçmiş günahlarından arınması gerekiyordu. İşin ilk kısmını birkaç aydır yürütüyorlar, nasıl mı ?
Bir iki aydır, hilafeti kaldırıp müslümanları başsız bırakan Atatürk’ün aslında hilafeti savunduğunu ve Kasım ayında açılacak olan gizli vasiyetinde de bunu vasiyet ettiği masalı ortaya atıldı. Birçok kanalda saatlerce bu konu hakkında programlar yapılarak hilafete karşı olanları Atatürk sayesinde kandırarak “Bakın Atatürk’te hilafet istiyordu korkmanıza gerek yok” diye düşünmelerini sağlamaya çalışıyorlar.
Halifelik için geçmişte içlerinde ukteleri kalan Şerif Hüseyin’in torunu Kral Abdullah’ı düşünüyorlar ki bu aile islama ihanet için eşsiz bir karaktere sahip. Peki geçmişleri bu kadar karanlık bir aileyi insanlara nasıl sevdirecekler? İşte bu konuyu da düşündüler ve son vuruşu yaptılar.
Geçen gün büyük ihtimalle Üsame Bin Ladin’in damadı Şeyh Süleyman Ebu Gays‘ı Amerikaya teslim etmek için gelen Kral Abdullah’ın anıtkabir ziyaretinde gözyaşlarına boğulması olaya son noktayı koydu. Hemen ardından gazeteler manşetlere Kralı koyarak bakın Kral Atatürk’ü nasıl seviyor Kral iyi biri onu sevmeliyiz dedirttiler.
Artık Türkiye’de Kral Abdullah’ı sevmeyen kalmadı! Dolayısı ile Halifeliğine giden yolda hiçir engel kalmadı. Şu an sadece Kasım ayında Atatürkün açılacağı gizli vasiyeti bekleniyor. Vasiyet açıklanınca göreceksiniz ki kısa sürede Şeytanın uşağı olmuş ve Amerika ve İsraile hizmet eden ve müslüman diye geçinen tüm ülkelerin liderleri şu an için kestiremediğim bir yöntemle Kral Abdullahı Halife olarak seçecekler. Bu tezime en büyük delili ise Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şu hadisinden veriyorum:
“Zuhurundan hemen önce bir halifenin ölümünde ihtilaf olacaktır… Kendisi (Hz. Mehdi (as)) istemediği halde ondan ortaya çıkmasını talep edecekler ve sonunda Rükun (Kabenin köşesi) ile Makam (Hz. İbarahim’in makamı) arasında ona biat edeceklerdir. “(El-kavlu’l muhatasar fi alamet-il mehdiyy-il muntazar, Hadis no 13)
Şimdi sizlere soruyorum: Madem ki Hz Mehdi (a.s.) Raşidi Hilafetin ilk halifesi, o çıkmadan önce ölümünde ihtilaf çıkacak olan Halife de neyin nesi ?
Omar Al Turki
nusretcephesi.com
Son dönemdeki gelişmeleri takip ettiğimizde İslam için mücadele veren Mücahitlere katılım her geçen gün artmaktadır. Bu katılımların başlıca nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Zamanın hiçbir döneminde İslam bu kadar hakir görülmemiş ve bu yüzyılda olmadığı kadar sahipsiz kalmamıştır.
2- Gerek Amerika, gerek Avrupa, gerekse İsrail tarafından yürütülen küresel asimilasyon ve yok etme stratejisinin şeytani olması ve insanların dinlerini, namuslarını, haysiyetlerini, topraklarını savunmaktan başka bir çareleri kalmaması.
3- Cihad ruhunun ve şehadet duygusunun zayıflamış olmasıyla Allah’ın dinini koruyup kollayacakların sayısının oldukça az olması.
4- İslamın son yüzyılda başsız yani Halifesiz kalmasından dolayı insanların fevri hareketlere katılmak istememeleri ve son dönemlerde “Raşidi Hilafet” düşüncesinin yeniden konuşulur olması ile o günlere duyulan özlem.
Bunun gibi daha birçok maddeyi burada sıralayabiliriz. Suriye meselesinde de görülmüştür ki muhalif olanların ve birfiil Esad zulmüne karşı savaşanların başında “Raşidi Hilafet”i isteyenler gelmektedir.
El Kaide ve Taliban da zaten bu özlem üzerine kurulmuş ve gelişim ve stratejilerini geleceği Peygamber (s.a.v) tarafından vaadedilen Mehdi üzerine kurmuşlardır. Çünkü Mehdi vaadedilen ve yeniden kurulacağı müjdelenen Raşidi Hilafetin ilk halifesidir.
Bu hilafeti kurmak isteyenlere katılımı şiddet ve savaşla bir türlü önleyemeyen Şeytan ve yandaşları şuan buna ek olarak farklı bir alanda çalışmalarına devam etmektedir. Bu çalışmanın özü şudur:
Madem ki bu katılımların amacı kurulacak olan Hilafete zemin hazırlamak ve kurulmasına yardımcı olmaktır, o zaman biz de bir sahte Hilafet kurar ve başına da kontrolümüz altında olan sahte Halife koyarız ve böylece müslümanların gerçek Hilafete olan katılımlarını en aza indiririz.
Evet işte özetle amaçları “ sahtesini yap aslından uzaklaştır“dır.
Bu düşüncelerinin ilk adımı birçok kez ekranlara çıkarıp halka şeyh diye yutturmak istedikleri Şeyh Nazım Kıbrısi’dir.
Bu zat malum medya tarafından kahin olarak gösterilmekte itibar edilmekte ve insanların kafalarını karıştırmak, korkutmak, caydırmak için elinden gelen herşeyi yapmaktadır. Malum medya bu kişiye itibar kazandırmak sözünü dinlenir yapmak için her türlü çabayı sarfetmektedir. Hemen her fırsatta dine, mukaddesata en ağır ithamlarda bulunan müslümanları öcü gibi gösteren bu medya nasıl olyor ise Nazım Kıbrısi’ye gelince bunu unutuyor, ekranlara çıkarıyor, sözünü önemsiyor ve bunu halka yutturmaya çalışıyor.
Buna bir örnek verecek olursak hepimiz hatırlarız Şili’li madencileri.
“69 gün yerin 700 metre altında kaldılar. Yeryüzüne çıktıklarında ise uluslararası üne sahip oldular. Yerin altından mucize eseri kurtulan Şilili 33 madenci, şimdi dünyayı geziyor. Madencilerin 4′ü Kuzey Kıbrıs’ta Nakşibendi Şeyhi Şeyh Nazım Kıbrısi’yi ziyaret etti.
Onlar birkaç ay öncesine kadar uluslararası kahramandı. 69 gün yerin 700 metre altında hayatta kalma savaşı verdiler. Onlarca günün ardından canlı yayında, yeryüzüne çıktılar.
Şimdi de o 33 madenci gruplar halinde dünyayı dolaşıyorO madencilerden 4′ü ise sıradışı bir ziyaret için KKTC’deydiler. 4 madenci Kuzey Kıbrıs’ta Nakşibendi Şeyhi Şeyh Nazım Kıbrısi’yi ziyaret etti.
Kıbrıs’ı ziyaret edenler arasında adı “Ömer” olan madenci de vardı. Ömer, “Yerin altındayken bize mesaj yolladı, bizim için çok dua etti. Biz de onu görmeye geldik. Bizi bunlar korudu” dedi. Şeyh Nazım Kıbrıs’i ziyaretten memnundu.
Şeyh, “Yerin 700 metre altında dua ettim onlara, bu kuvvet olmasa bir tanesi yaşamazdı” dedi.”
Bu ibareler CNN Türk haber sitesinin
Şilili madenciler Nakşibendi şeyhini ziyaret etti CNNTurk.com
bu linkinden alınmıştır. Olayın özü şudur:
“700 metre yerin altında Şeyh Nazımın duası ile kurtulduk.”
Bu sayede Şeyh Nazım’a itibar verdiler ve onu insanların gözünde iyi bir yere getirerek sözüne itibar etmelerini sağlamaya çalıştılar. Çünkü amaçları ileride söyleceği şeylere insanları inandırmaktı. Peki Şeyh Nazım ileride ne söylecekti, işte asıl sorulması gereken buydu.
Ve çok geçmeden Şeyh Nazım söyleyeceğini söylemişti. “Emiriniz Ürdün Kralı Kral Abdullah’tır Ona biat edin.”
İşte Şeyh Nazım’ın o konuşması:
Evet evet yanlış duymadınız, Osmanlı’yı hilafet hakkının kendisinde olduğu gerekçesi ile arkasından vuran Şerif Hüseyin‘in torunu Kral Abdullah‘ı Halife ilan etmişti Şeyh Nazım. Ancak sebebini anlayamadığım bir nedenden dolayı bu malum medya tarafından fazla konuşulmadı ve ortaya atılmadı. Ancak sebebini şimdi anlıyoruz ki önce halkı
kuracakları sahte hilafete hazırlamak gerekiyordu ve tabi getirecekleri halifenin de geçmiş günahlarından arınması gerekiyordu. İşin ilk kısmını birkaç aydır yürütüyorlar, nasıl mı ?
Bir iki aydır, hilafeti kaldırıp müslümanları başsız bırakan Atatürk’ün aslında hilafeti savunduğunu ve Kasım ayında açılacak olan gizli vasiyetinde de bunu vasiyet ettiği masalı ortaya atıldı. Birçok kanalda saatlerce bu konu hakkında programlar yapılarak hilafete karşı olanları Atatürk sayesinde kandırarak “Bakın Atatürk’te hilafet istiyordu korkmanıza gerek yok” diye düşünmelerini sağlamaya çalışıyorlar.
Halifelik için geçmişte içlerinde ukteleri kalan Şerif Hüseyin’in torunu Kral Abdullah’ı düşünüyorlar ki bu aile islama ihanet için eşsiz bir karaktere sahip. Peki geçmişleri bu kadar karanlık bir aileyi insanlara nasıl sevdirecekler? İşte bu konuyu da düşündüler ve son vuruşu yaptılar.
Geçen gün büyük ihtimalle Üsame Bin Ladin’in damadı Şeyh Süleyman Ebu Gays‘ı Amerikaya teslim etmek için gelen Kral Abdullah’ın anıtkabir ziyaretinde gözyaşlarına boğulması olaya son noktayı koydu. Hemen ardından gazeteler manşetlere Kralı koyarak bakın Kral Atatürk’ü nasıl seviyor Kral iyi biri onu sevmeliyiz dedirttiler.
Artık Türkiye’de Kral Abdullah’ı sevmeyen kalmadı! Dolayısı ile Halifeliğine giden yolda hiçir engel kalmadı. Şu an sadece Kasım ayında Atatürkün açılacağı gizli vasiyeti bekleniyor. Vasiyet açıklanınca göreceksiniz ki kısa sürede Şeytanın uşağı olmuş ve Amerika ve İsraile hizmet eden ve müslüman diye geçinen tüm ülkelerin liderleri şu an için kestiremediğim bir yöntemle Kral Abdullahı Halife olarak seçecekler. Bu tezime en büyük delili ise Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) şu hadisinden veriyorum:
“Zuhurundan hemen önce bir halifenin ölümünde ihtilaf olacaktır… Kendisi (Hz. Mehdi (as)) istemediği halde ondan ortaya çıkmasını talep edecekler ve sonunda Rükun (Kabenin köşesi) ile Makam (Hz. İbarahim’in makamı) arasında ona biat edeceklerdir. “(El-kavlu’l muhatasar fi alamet-il mehdiyy-il muntazar, Hadis no 13)
Şimdi sizlere soruyorum: Madem ki Hz Mehdi (a.s.) Raşidi Hilafetin ilk halifesi, o çıkmadan önce ölümünde ihtilaf çıkacak olan Halife de neyin nesi ?
Omar Al Turki
nusretcephesi.com
