Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Şahadet Süvarileri - Saad Ebu Furkan zaza( rah.), Said Kurdi (rah.), Ebu Muslim (rah.), Abdurrahman

S Çevrimdışı

samudra ambrozzi

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Şahadet Süvarileri

Mukaddime

Hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur. Mükâfat her zaman O’na itaat eden ve O’ndan sakınanlar içindir. Salât ve selam Mücahitlerin efendisi tevhid sancağını dalgalandıran Muhammed’e ( s.a.v) ailesine, ashabına, tabiine, et tabiine ve her zaman cihad edip savaşan, sınırlarda nöbet tutan ve onu savunanların üzerine olsun.

İman eden bir Müslüman her duyduğundan ve her gördüğünden sorumludur. Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

“ Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve : “Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz.” [Nisa / 75]

İnsan sıkça rastladığı olaylara karşı hemen bir alışkanlık kazanır. Hatta zaman içinde bu alışkanlık öyle bir hal alır ki, ilk gördüğünde kendisinde şiddetli bir şaşkınlık ya da tepki oluşturan olaylar, bir süre sonra rutin konulara dönüşür.

Dünya üzerinde süren savaşlar ve çatışmalar da böyle olaylardandır. İslam beldelerinde gerçekleştirilen işgallerin, katliamların veya soykırımların başlaması dünyanın dört bir yanında ilk önce şiddetli bir tepki oluşturdu. Örneğin Kafkaslarda çatışmaların başladığı günleri düşünelim, ya da Irak’ı, Filistin'i...

Yakın zamanda kundaklarında katledilen Çeçen bebekler, Afganistan’da büyük bir soykırıma maruz kalan kadınlar, yaşlılar, gençler...

İnsanlar, bu görüntüleri gördükleri ilk günlerde içlerinde duydukları tepkiyi, birşeyler yapma isteğini sık sık dile getirmişlerdir. Ancak ardı arkası kesilmeyen vahşet ve zulümler zaman içinde dikkatlerini çekmez olur. Her gün yeni Müslümanlar katledilir, kadınlar tecavüze uğrar, çocuklar kurşunlara hedef olur, mayınlara basıp kolunu ya da bacağını kaybeder... Ancak insanların ilk günlerde verdikleri tepkiler yerini garip bir duyarsızlığa bırakır. Çünkü Afganistan’da, Kafkaslar'da, Irak'da, Somali’de ya da Filistin'de her gün birkaç masum müslümanın ölmesi, "sıradan bir haber" haline gelmiştir.

Ancak Afgan halkının işgalci Haclı dünyasından gördüğü baskının, Irak'ta ki Müslüman halkların maruz kaldığı şiddetin, Kafkaslardaki Müslümanların tüm dünyanın gözleri önünde gördükleri şiddetli baskının ve uygulanan etnik temizliğin tek nedeni temsil ettikleri Müslüman Kimlikleri’dir.

Bu Müslümanlar Allah'a iman ettikleri, hayatlarını inançlarının gerektirdiği şekilde geçirmek istedikleri için çeşitli baskılara maruz kalmaktadırlar. Güçlü bir İslam devleti Haçlı dünyasında büyük bir rahatsızlık uyandırmakta, pek çoğunun da çıkarlarını tehdit etmektedir. Bir Müslüman’ın dünya üzerinde ki şiddetli zulüm ve katliamlar devam ederken, rahat yatağında kayıtsızca uyuması, boş işlerle oyalanması, yalnızca kendi eğlencesini ve çıkarlarını düşünmesi imkânsızdır. İçinde bulunduğumuz devir, gaflete kapılmaya, sessiz kalmaya, umursuz davranmaya, dünya hayatının kısa yararının peşine düşmeye, nefsanî tartışma ve çekişmelerle vakit öldürmeye uygun bir devir değildir. Milyonlarca Müslüman bu kadar büyük bir zulüm altındayken İslam için bir çaba içerisinde olmamak, çok büyük bir vicdansızlıktır.

Şimdiye kadar binlercesi kaydı ama gökyüzü yıldızsız kalmadı.

Binlercesi kaysada gökyüzü yinede yıldızsız kalmayacak.

Onlar gökyüzünde her zaman birer yol gösterici olarak var olacaklardır.

Gökyüzünün yıldızsız kalmayacağına inananlar;

Bu Ümmeti’nde delikanlısız kalmayacağına inanabilirler.

Saad Ebu Furkan ( rah.), Said Kurdi (rah.), Ebu Muslim (rah.), Abdurrahman Turki (rah.) ve Huzeyfe Turki (rah.).

Sizlerde kalbimizden kayan yıldızlardan bir kaçısınız. Sizden önce ne yıldızlar kaydı Bedir’de, Uhud’da, Hendek’de, Afganistan’da , Kafkaslar’da, Irak’da , Filistin’de . Sizlerin şahadetleri her ne kadar kalbimizde buruk bir acı bıraksa da inanın gidişinize üzülmüyoruz. Yüzümüzde hüzünlü bir tebessüm var. Biliyoruz ki sizler aşkıyla yandığınız Rabbimize ulaştınız. İslam tarihi şehitlerin kanı olmadan, şehitlerin kıssası olmadan ve şahadet sevgisi olmadan yazılamaz. Okuduğunuz bu kitabın İslam Ümmetine birer ışık olmasını temenni eder Salih dualarınızda mücahitleri anmanızı dileriz.

İslami Cihad İttehadı
04/02/1430
31/01/2009









Başlangıç

Takvim yapraklarında 29. Mart.2004 tarihini gösteriyordu. Sabah Namazından sonra Özbekistan’ın şerefli ve yiğit mücahideleri elleri ve yürekleri ile rablerine doğru açılmışlardı.

“Ya Rabbi Özbekistan’ın şerefli ve izzetli Müslümanlarını Zalim Firavun ve ordularına karşı muvaffak ve muzaffer eyle. Halkımıza direniş gücü, direniş ruhu aşıla. Dininin izzeti bu Müslüman beldenin şerefi ve bu mazlum milletin azatlığı için kendini feda eden şehitlerimize, ailelerine rahmetinle muamele et. Bu Zalim Firavun’un başına direnişimizin izzetini musallat kıl. Geçmişte firavunları ve zalimleri zelil ettiğin gibi, bugün de onları ellerimizle zelil kıl. Bizleri katında şehitlerden eyle. Mahkûmlarımıza sabır ver. Sıkıntılarımızı azalt. Merhametinle yardım et biz aciz kullarına Allah’ım.”

Odayı bir sükûnet kaplamıştı. Kalplerde ve dillerde rablerinden amellerinin bereketli olmasını diliyorlardı. Yavaş yavaş ağır patlayıcı yeleklerini üzerlerine giymişlerdi bugün onların çirkef ve yalancı dünyada son günleri idi. Evet bu topraklar zulmün kol gezdiği yerlerdi. Muvahhidler için çatışmaların, tuzakların, baskınların, işkence ve suikastlerin diyarı idi. Acının ve sevincin, ölümün ve hayatın kol kola gezdiği bir belde idi. Bulundukları evden yavaş yavaş operasyon’un gerçekleşeceği bölgeye doğru yol alıyorlardı. Sabah namazından sonra Taşkent’in traktör fabrikası yakınında Kuşbeğim Caddesi’ndeki Mürted Polis (Milisia) kontrol noktasına mücahitler tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırıda birçok Polis öldürülmüştü. Saatler 09.00’u gösteriyordu Carşı Bazarın’da 2 Mücahide bacımız küfrün bekçileri Polislere ( Milisia) karşı 2 şehadet eylemi gerçekleştirmişlerdi. Büyük gürültü ile patlayan patlayıcılar ve gökten savrulan şiddetli madde ortalığı savaş meydanına çevirmişti. Sağa sola savrulan Üniformalı insan parçaları 2 yerde gerçekleştirilen istişhadi eylemin çapını gösteriyordu. Ortalık kan gölüne dönmüştü. Olay bölgelerine sevk edilen birçok ambulans ölü ve yaralıları hastanelere taşıyordu.

Baskıcı yönetime ve onun zalim milis güçlerine karşı gerçekleştirilen bu şahadet eylemleri Taşkent’in Firavununu şok etmişti. Yıllardır İslami duyarlılığı olan tüm güçlere karşı şiddetli bir savaş açmıştı İslam Kerimov. Ülke genelinde binlerce Müslüman’ı hapsettirmiş, dini eğilimi olan herkesi isyancı terörist olarak nitelendirmiş ve insan hak ve özgürlüklerini yok sayan Cunta bir yönetim uygulamaya koymuştu. Ertesi gün Taşkent yakınlarında Yalangac’da yapılan operasyonlarda birçok Özel harekât mensubu cehenneme gönderilmişti. Dünya haber kanalları gerçekleştirilen bu operasyonları ilk haberlerinde sunuyorlardı. Bu saldırılar Müslümanlara zulüm ve işkence yapan İslam düşmanları ve onların hizmetçilerine karşı bir cevaptı.



Zulüm Kampı Caslik

Mahallenin tüm giriş ve çıkışları silahlı Özel Harekât askerleri tarafından tutulmuştu. Askeri araçlar cevrede kaynıyordu. Abdullah’ın binası her taraftan sarılmıştı ve firavun’un hizmetçileri bir mazlum Müslüman’ı tutuklamışlardı. Aynı gün içinde birçok Müslüman evlerinden alınıp tutuklanmışlardı. İstihbarat merkezinde Abdullah gözleri bandajlı bir halde sorgu odasına alındı. İslami faaliyetlerde bulunduğu için terörist damgası yemişti birçok işkence ve hakaretlere maruz kalmıştı. Kendisi hakkında tutuklama kararı çıkmıştı. Abdullah kendini bir anda Cunta rejimine karşı gelen direnişçiler için yapılan ağır cezaevi “Caslik’de” bulmuştu. Çevresine hemen göz gezdirdi. Bu binanın sağlıksız ve kötü şartları hemen göze çarpıyordu. Uzun koridorlar, alt katlara inen merdivenler, rutubetli ve nemli duvarlar, adım başı parmaklıklar. Tam bir baskı ve hakaretin, işkencenin sürdüğü bir mekândı burası. Bu yüksek duvarlar yıllardır nice zulme şahit olmuşlardı. Zulme ve sömürüye karşı direnen mustazaflar ile beraberdi. Kerimov zulmü’nün canlı şahitleri idi bunlar. İslam dininin yüce olması adına çalışan dertlerini teke indiren ve bu sebeple esir düşen yiğit İslam fertleri firavun’un zulüm dolu zindanlarını Yusuf’un medresesine çevirmişlerdi. Şerefimizle yaşayacağız ey kardeşlerim. Daima nifak ehlini ezeceğiz.

Düşmanlar ellerimizi ayaklarımızı kesmiş olsalar dahi sebatla şahadete doğru gideceğiz çünkü bizler ölümle yarış halindeyiz. Bizler büyük arzuları olan mücahitleriz. Zillet ve aşağılanmaya boyun eğmeyeceğiz, en büyük gayemiz rabbimizin rızasıdır. Başarıya ulaşmak gayelerimizin en büyüğüdür onlar her gün dökseler de kanlarımızı, hayatımızı cehenneme çevirseler de azmimizi asla kıramayacaklar. Onlara meydan okuyan olarak kalacağız çünkü erzakımız Kuran, ilham kaynağımız Rasulullah (s.a.v). Zapdedilemez bir kale olarak kalacağız. Yakında Selahaddin Eyyubi ve diğer aslanların zamanındaki günleri yeniden geri getireceğiz.

Taşkent’te İslam Düşmanlarına Darbe

30.Temmuz. 2004 tarihinde dünya basınında yankı uyandıran haberler geçiyordu ekranlardan. Farklı bölgelerde düzenlenen 3 Şahadet eylemi ile Taşkent’in İsrail büyükelçiliği, A.B.D büyükelçiliği ve Özbekistan genel savcının binası imha olmuş bir şekilde ekranlara yansıyordu. Yıkılmış ve harabeye dönmüş binalardan çıkarılan cesetler ambulanslarca taşınıyordu. Bu istişhadi eylemler Tağutlar arasında paniğe yol açmıştı.

Mücahitler operasyonlarını küfrün tam kalbine vurmuştu. Bu saldırılar dininden dönen devletin adaletsizliklerine Irak, Filistin, Afganistan, Hicaz (Suudi Arabistan) ve diğer Müslüman ülkelerde yaşayan Müslüman kardeşlerimize desteğimizin bir göstergesi olarak yapılmıştı. Tağutların ve zalimlerin tattığı bizlerin onlarca sene tattığı şeylerdendi.

Özbekistan’da Müslümanlar yıllardan beri zilleti ve zulmü yaşıyor idi. Masumlar öldürülüp kanları akıtılıyor, bacılarımıza saldırılıyor ne duyan var ne hesap veren. Allahu Teâlâ bir grup mücahidi muvaffak eyleyip Zalim ve Tağutları yerle bir ettiler. Rabbimizin onları Firdevs cennetleri ile şereflendirmesini diliyoruz.


Dünya’nın Gözleri Önünde Katliam

Saraylar gibi bir köşk. Tüm lüksü ile göz dolduran, 24 saat güvenlik güçleri tarafından korunan, çevresinde kuş uçurtulmayan bir yapı. İç ve dış merdivenler parlak dalgalı mermer’den yapılmıştı. Bazı köşe başlarına Antik eserler yerleştirilmişti. Jakuzi banyoları, altın muslukları ve alafranga donanımı gibi lüksün bulunduğu bir köşk. 4 katlı ve geniş bir arazi üzerine kurulu bu köşk etrafı yeşillikler ile çevrili idi. Özbekistan parlamentosunda yoğun gecen bir günün ardından İ. Kerimov Avrupai tarzda döşenmiş salonun bahçe manzarasını gösteren koltuğa oturdu. Oturduğu yerden düşüncelere daldı. 2 gün önce 13.Mayıs. 2005 tarihinde Andican Havalimanı’nda idi fakat şehir merkezinde 50 bine yakın halk toplanmış ve kendisine karşı isyan başlatmışlardı. İçişleri bakanı S. Almatov’a emir verip bu isyancıları dağıtmasını emretmişti. Aynı gün Özbekistan Hava kuvvetlerine bağlı uçak ile Taşkent’e geri dönmüştü. Andican’da bir katliam başlamıştı kadın çocuk demeden herkes öldürülüyordu. Herkes hatta hareket eden her şey hedefti. 10 bin üzerinde masum insan kurşuna dizilmişti. Yüzüne sinsi bir gülümseme yayıldı. Yaptığı ile gurur duyuyordu.

Evet kendisine karşı gelen her güç ezilecekti ne pahasına olursa olsun. Mazisinde unutmadığı hatırladıkça zevk aldığı işkence ve zulümler o kadar çoktu ki sayılarını bile bilmiyordu. Andican’daki gerçekleştirdiği katliamı düşündükçe ruhu rahatlıyor tatlı bir rehavet çöküyordu üzerine. Dünya kamuoyundan hiçbir ses çıkmıyordu hakkında Avrupa birliği soruşturma açacağını belirtmişti ve kendisi bunun göstermelik olduğunu çok iyi biliyordu.

11 Eylül’den sonra dünya’nın birçok ülkesi Amerika; Afganistan ve Irak, Rusya; Kafkaslar, Siyonist İsrail; Filistin, Çin; Doğu Türkistan ve Diktatör İ.Kerimov’da Özbekistan’da kendisine karşı gelen Müslümanları “Terörist” ilan etmişti diğer ülkelerdeki İşgalci güçler gibi. Bu fırsattan istifade ediyordu. Kendisine karşı direnen insanları terörist olarak lanse edip ya öldürüyor ya da zulüm kamplarına sokuyordu. Tarih devlet onaylı bir teröre şahitlik ediyordu. Dünyanın gözü önünde yıllardır süre gelen Kerimov zulmü. İnsanlık suçu, katliam ve terör bir arada. Buna karşın bu vahşete ve zulüm’e karşı duran tek güç gittikçe güçlenen İslami Cihad İttehadı mücahitleri idi.

tagut kerimov
97930-kerimov-bu-yoldan-donmeyecegiz.jpg


15.Mayıs.2005 Andican yasta, Andican matemdeydi bugün. Şehirde büyük bir acı yaşanıyordu gözlerden yaşlar akıyordu. Öfke dillerde, öfke kalplerde idi. Yumak yumak yüreklere çöken acı tüm halkı sarmıştı. Katledilen 10 bin masum insan sokaklarda yatıyordu. Tüm aileler cenazelerini sokaklardan toplarken gözlerinde hüzün, gönüllerinde elem vardı. Kalpler kırgındı nefret duygularını anlatmaya kelimeler yetmiyordu. Özbekistan’daki İslam düşmanlarının yaptıkları bu vahşet ve şiddet tarih sayfalarına geçmişti.

Rasulullah’ın (s.a.v) döneminde Mekkeli müşrikler Allah’ın nurunu söndürmek için ilk önce ağızlarını kullandılar sonra ellerini kullandılar Zulüm ve işkence yaptılar, en sonunda muvaffak olamadılar ve İslam’ı söndürmek için Bedir meydanında, Uhud meydanında, Hendek meydanında kılıç’a sarıldılar. Kılıça sarıldılar savaş yolunu tercih ettiler İslam’ın nurunu savaş ile zulüm ile söndürmek istediler. Özbekistan’da cihad’i uyanışı öldüremeyen, söndüremeyen tağut İ.Kerimov ve uşakları şimdi işkence ile zulüm ile söndürmek istiyorlar.

Acaba diktatör Kerimov Hıristiyanları veyahut Siyonist Yahudilere zulüm ve işkence yapsa idi yine İnsan hakları savunucuları sessiz kalırlar mıydı? Ama katledilenler Müslümanlar olunca dünya seyrediyor İnsan hakları savunucuları seyrediyor ve alkışlayıp, aferin diyorlar. “Ölenler Müslümanlar olsunda kim öldürürse öldürsün!” diyorlar.












Onbinlere Mezar Olan Andicandan Kareler


21596.jpg



Horasan’da Direniş

Orta Asya’da ve dünya’da bu zulümler ve vahşetler yaşanırken İslami Cihad İttehadi mücahitlerinin askeri kadronun bir kısmı Afganistan’da işgale karşı direniyorlardı. İstikrarlı ve kararlı bir metot geliştirmeyi planlanıyordu. Diğer cihad beldelerinde olduğu gibi İttehadi Şehadet Tuğayını kurmuştu ve İslam düşmanlarına karşı rabbimizin yardımı ile amansız darbeler indirmeye hazırlanıyordu.









Şehadet Süvarileri -1-

Ekli dosyayı görüntüle 5069

ebu said kurdi

Şüphesiz ki Hamd Allah’a aittir. O’na Hamd eder O’ndan yardım dilerim O’na istiğfar ederim. Nefsimin şerrinden ve amellerimin kötülüklerinden Allah’a sığınırım. Şahadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. O’ tekdir ve ortağı yoktur. O’nun hükmünü cezalandıracak ve takdirini geri çevirecek yoktur. Ve şahadet ederim ki nebimiz ve efendimiz Muhammed Allah’ın kulu ve Rasulüdür. Allah O’nu peygamberlerin gönderilmediği bir dönemden sonra göndermiştir. O’nunla Tevhid Sancağı yükselmiş ve putperestlerin hevesi kırılmıştır. Allah O’na, ailesine, ashabına tabiine ve onlara iyilikle uyanlara salât ve selam eylesin; onları mübarek kılsın.

İçinde bulunduğumuz şu asırda İslam âlemi fevkalade ehemmiyetli günler geçirmektedir. Tarihte eşi benzerine rastlanmamış Haçlı ve Siyonist Yahudi seferleri daha dehşetli bir şekilde gündemde devam ediyor. Azıcık etrafımıza baktığımızda Dünya’da akıtılan kanların 10 tane’den 9’u Müslümanlara aittir. Bu asırdaki Müslümanların meselesi, İslam Âleminin tamamında bir tek devlet kurmak olmalıdır. Asıl mesele, herhangi bir devlet ya da Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen fakat ismi İslam olan bir devlette kurmak değildir. Evet, asıl meselemiz gayemiz gayretimiz, işimiz İslam akidesinden fışkıran İslami hayatı yeniden başlatacak, İslam’ı topluma tamamen tatbik edecek ve İslam’ı nefislere ve akıllara işledikten sonra İslam Davetini tüm yeryüzüne taşıyacak olan bir devlet kurmaktır asıl mesele...

İslam Devleti, heva hevesten kaynaklanan bir arzu değildir. Bilakis o, Müslümanlar üzerine Allah’ın kıldığı bir farzdır. Rabbimiz onu Müslümanlara kurmalarını emretti. Eğer Müslümanlar muktedir oldukları halde, bu farzın edasını geciktirirlerse Allah onlara azabının var olduğunu bildirdi. Müslümanlar, izzetin; Allah, Rasulü ve müminlere ait olmadığı beldelerde yaşamakla Rabblerini nasıl razı edebilirler?

Evet kardeşlerim; Bizler Ordular teçhiz edecek, İslâm'ın surlarını koruyacak, Allah'ın koyduğu hadleri uygulayacak, Allah'ın indirdikleriyle hükmedecek bir devlet kurmadığımız zaman , Allah'ın azabından nasıl kurtulabiliriz ?!

Bunun için, Müslümanların İslâm Devleti'ni kurmaları katiyetle zaruridir. Zira devlet olmadıkça İslâm'ın etkin varlığı yok demektir. Çünkü Müslümanların beldeleri, küfrün İşgali ve sömürgesi altındadır. Bununla beraber İslam Devletine ulaşmanın yolu o kadar kolay değildir. Zira onun yolu yaralarla örtülü, tehlikelerle çevrili, engellerle ve zorluklar ile doludur. Bu gayeye ulaşmak için Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın kelimesini yeryüzüne hâkim kılmak için doğup büyüdüğüm topraklardan yani İran’ın / İsfahan şehrinden yola çıktım. Çocuk yaşımdan belli İsfahan’da Ensar el Sunne’nin ders halkasına katılmakta idim. Irak’taki Cihad’a katılmayı arzu ediyordum rabbimden ama bana Horasan’da yani Afganistan’a yol açıldı ve yola koyuldum.

Yolculuk baya zor ve yorucu geciyordu bu dava kolay değildi, Cenneti kazanmak, peygamberlere, sıddıklara, şehitlere komşu olmak öyle basit değildi tabii ki. Uzun bir yolculuktan sonra İran’ın – Zahedan şehrinden kaçak olarak Pakistan sınırını geçmiş bulunmakta idim. Pakistan’da bir yolcu Otobüsü ile Quetta’ya doğru yol alıyordum. 12 saatlik bir yolculuk’dan sonra Taftan’dan Belucistanın başkenti Quetta’ya varmıştım. Otobüs Terminalinde Peşaver’e gidecek olan otobüs’ü beklemekte idim.

Rabbime hamd olsun uzun bir beklemeden sonra Peşaver’e gidecek olan otobüs gelmişti ve hızlı bir şekilde yolcular binerek yolumuza koyulduk. 22 saatlik bir yolculuktan sonra Peşaver’e varmış bulunmakta idim İran’da bir kardeşim bana Peşaver’deki bir Ensar’ın telefon numarasını vermişti. Bende ilk iş olarak bu ensarı telefon kulübesinden aramak oldu. Aradığım numara cevap vermiyordu daha sonra aramayı tercih ettim.

Afganistan’daki mücahitler ile yol tertibini yapan kardeşi telefonla aramaya çalıştım fakat ona da ulaşamıyordum. Peşaver sokaklarında geziniyordum maddi durumum da kısıtlı idi günde 2-3 sefer bana yol tertibini yapacak olan ensar’ı tel. ile arıyordum. Hasbunallahi venimel vekil.

Bir türlü kimseye ulaşamıyordum aradan günler geçmişti ve cebimde ekmek alacak bir rupi bile para kalmamıştı. Rabbime yalvarıyordum bana Cihad’a bir kapı açması için. Çünkü artık ne param ne de yol tertibini yapacak ensar vardı. Her gün aynı mekânda yani aynı mahalledeki mescid’de namazımı eda ediyordum ve geceleri o mescid’de yatıyordum. Bulunduğum mescid’teki cemaatin bir üyesi beni günlerce takip etmiş ve yabancı olduğumu fark etmiş. Aynı gün Asr ( İkindi) namazından sonra bu kardeşimiz beni evine yemeğe davet etti karnımda baya acıkmıştı gerçektende. Evi sade idi hiçbir lüks yoktu ve yemek yemeğe başlamıştık rabbime hamd olsun uzun bir aradan sonra ilk defa bir daha sıcak yemek yiyordum. Beni misafir eden kardeş ile farsça konuşuyorduk birbirimize ısınmıştık ve kendisi bana burada Peşaver’de ne yaptığımı sordu bende bir kardeşi ziyarete geldiğimi ve onu aradığımı söyledim. Bana ensarlık yapan bu kardeşte bir kaç gün misafir oldum ve aradığım yol tertibini yapacak ensar’ı buldum. O kadar mutlu idim ki bilemezsiniz Cihad’a rabbimin davasına iştirak edeceğim diye. Yol tertibini yapan kardeşler bana hemen hazır olmamı ve yanımdaki rehber ile Afganistan’daki mücahitlerin yanına gideceğimi belirttiler. İlk gelen Otobüs ile terminal’den yola cıkmış bulunmakta idik. Yolculuk 1,5 gün sürmüştü Pakistan- Afganistan sınırına kadar ve orada bizi sınırı geçip mücahitlerin üslerine götürecek bir rehber bekliyordu. Peşaver’den buraya kadar getiren rehber kardeş ile vedalaştık ve yolumuza devam ettik. Evet, şimdi sınırı geçmiş bulunmakta idik.

Afganistan’ın büyük bir bölümü İşgalci Haçlı birlikleri ve yandaşları tarafından ele geçirilmişti. Binlerce Müslüman Afgan sivil öldürüldü, şehirler işgal edildi, namuslar kirletildi, hayatlar söndürüldü, binlerce Müslüman kardeşimiz ve bacılarımız tutuklandı ve hapsedildi, işkence altında kaldılar, tartaklandılar ve tecavüze uğradılar. Bütün bunların ortasında batılı liderler bu savaşın İslam’a karşı olmadığı ve Siyonist- Haçlı dünyası Müslümanları sevdiğini ispat etme gayreti içerisinde idiler. İşgal edilen İslam topraklarında Müslümanları hunharca katleden şirk sancağına karşı direnen Müslümanlar “TERÖRİST” ilan edildiler. Canları pahasına Allah Subhanehu ve Teâlâ’nın sancağını yeryüzünde hâkim kılmak için savunan ve direnen Müslümanlar, maalesef İslam Ümmeti tarafından dışlanmıştı.

Hani “ Eğer kafirler bir İslam toprağından bir karış işgal etse Cihad yeryüzündeki tüm Müslümanlara Farz- ı Ayn olurdu.”

Hani “İmandan sonra yeryüzünü ifsad eden saldırgan düşmanı bertaraf etmek kadar hiçbir büyük Vacib yoktu.”

Hani yaratıcı ve rızık verici ve yegâne kanun koyucu olarak Allah Subhanehu ve Teâlâ’dan başka ilah, Komutan ve önder olarakta Rasulünden başkasını tanımayacaktık.

Hani söz vermiştik Erkam’ın Beytin’de hangi şart ve ortam olursa olsun “ Lailahe ilallah Muhammedu rasulullah” misyonunu yürütecek ve musibetlerden yılmayacaktık.

Hani hiçbir tehditten korkmayacak gerekirse ölümlerin en güzeline talib olacaktık. Hani söz vermiştik Akabe tepesinde doğru olan her şeyde en büyük Komutanımız Rasulullah’a itaat edecektik.

Hani Rabbani davayı elden ele, gönülden gönüle, balçıkla sıvanmayan hakikat güneşini Cihadsız ve Şahadetsiz bırakarak lekelemeyecektik???

Uzun zor ve yorucu bir seyahatten sonra Tevhid Sancağını yeryüzünde yaymak ve gayret gösteren mücahit kardeşlerimin yanına varmış bulunmakta idim. Buradaki hayat aynı Sahabe dönemindeki gibi evler çamurdan hiçbir şekilde konfor ve moda yoktu. Bulunduğum cemaat Özbek, Türk ve Tacik kardeşlerden oluşmakta idi. Her Müslüman’ın üzerine farz olan silah ve askeri eğitim almaya göndermişlerdi beni. Eğitim alacak grup 23 mücahit’den oluşmakta ve kardeşlerimizin birçoğu Türkiyeli idi.

Bizlere askeri ve silah eğitimi veren kardeşimiz talim döneminin zorluklarından ve bu zorlukların cephedeki faydasından bahsediyordu evet eğitim zordu ama mücahit olmak kolay değildi her türlü silahı kullanmak ve savaş esnasında küfür ordusuna karşı rabbimin yardımı ile üstün gelmek istiyorsak her türlü zorluğa katlanacaktık. Günlerimiz spor, kuran, silah eğitimleri ile geçiyordu kardeşler birbirilerine moral veriyorlardı. 27 günlük bir talim süresinden sonra bizleri ağır silah eğitimi için başka bir kampa götürdüler, dağlık ıssız bir arazi’de ağır silah eğitimi alıyorduk. Eğitim silahlarımız ise BM roketi nasıl atılır, Havan topu, DCSK, Zukiyak gibi hedef hesaplaması ve kullanım şekli öğretildi.

Tarih 03.Mart.2008 tarihini gösteriyordu, İslami Cihad İttehadi Şehadet Tugayından aslan kardeşimiz Saad Ebu Furkan Host ili Sabari Ulus Vadisinde İşgalci Haçlı ve Mürted ANA askeri kampına 4,5 ton patlayıcı yüklü kamyon ile saldırı düzenledi. Operasyon’da rabbimin yardımı ile İslam Düşmanları’ndan birçoğu Cehenneme gönderildi bu İstişhad Ameli İttihadımızın Afganistan’daki ilk şahadet operasyonu idi. Daha önceleri 2004 yılında Taşkent’te yapılan operasyonlarda İttihadımıza mensup mücahide bacılarımızın gerçekleştirdikleri şahadet operasyonunda birçok Din düşmanı Ebu Cehil’in yanına gönderilmişti elhamdülillah.


cuneyt%20ciftci.jpg

saad ebu furkan zaza

Host’daki operasyon’dan sonra bende İstişhada yani Şehadet eylemine karar vermiştim. İttihadımızın Naibi yani Emirimizin yardımcısı Komutan Muhammed Fatih ile aldığım bu kararı görüştüm hamdolsun yaratana ki cemaatimizin şûrası bu karara yeşil ışık yaktı evet izin cıkmış idi.

hqdefault.jpg


Şahadet Tugayı

Tüm dualarım kabul olmuştu bende bir Fedai olmuştum ama ne yazık ki canlarını aslan gibi feda eden Allah Subhanehu ve Teâlâ ile Cennet karşılığında canını satarak alış veriş yapan şahadet eylemlerini gerçekleştiren mücahitlere bazı Müslüman geçinen yazar ve âlimler Siyonist- Haçlı basın ağzı ile İntihar ve Terör saldırısı olarak gösterdiler.

Öncelikle bu operasyonların, İntihar veya Terör saldırısı olarak nitelendirilmesi, batıl bir nitelendirmedir. Allah’ın kendilerine başarı ihsan ettiği bu mücahitler savaşı İşgalci Haçlı ordusunun merkezlerine taşıdılar.

Evet, bu mücahitler birçok Cihad beldesinde olduğu gibi Afganistan’da İslam Düşmanlarının askeri merkezlerini ve hatlarını yerle bir ettiler. Yüce rabbimden banada diğer kardeşlerim gibi bereketli bir ameliye nasip etmesini diliyorum.

Şahadet Tugayındaki kardeşler hepimiz bir eve toplanmıştık bu evde sadece şahadet operasyonu gerçekleştirecek olan kardeşler bulunmakta idi, sıralamaya göre benim sıram Ebu Muslim kardeşin arkasında idim. Ebu Muslim birçok kardeşi şahadet operasyonuna davet ediyordu. Bu amelin güzelliğini ve küffarın bu operasyonlardan nasıl korktuğunu tüm mücahitlere anlatmaya çalışıyordu. Evimizdeki bir başka Fedai de Ebu Ömer’di Azerbaycan’dan hicret edip gelmiş Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılmak için. Diğer bir cesur bir yiğit ise Abdulgaffar el Almani idi, bu kardeş 1 yıl olmuştu İslam dinini kabul edeli ve Fisebilillah yolunda canını feda etmek için hicret etmişti.

Günlerimiz ibadet ve sohbet etmek ile geçiyordu. Allah’a hamd olsun Saad Ebu Furkan ( rah.) kardeşimizin Duası kabul olmuştu şahadet tugayı bereketleniyordu her gün bir yeni kardeş kervana katılıyordu. Bizler bu Ümmetin bir parçasıyız. Hedefimiz İslam ümmetinin zafer kazanması, zulmün, zilletin, değersizliğin, boyun eğmişliğin ümmet üzerinden kaldırmaya çalışmak, Yahudi- Nasranî işbirlikçiliğini yapan rejimlerin ortadan kaldırılmasını, ümmete yaratan Rabbinin hükümleriyle hükmedilmesini sağlamaktır.


Ekli dosyayı görüntüle 5072

Ebu Muslim (rah);

Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler, Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dostlarıdır. İçinizden kim onları dost edinirse o da onlardandır. Allah zalimler kavmini doğru yola eriştirmez.” Maide / 51

Yahudi ve Nasranî ittifakının arkasında giden herkes, kesinlikle Muhammed Sallalahu Aleyhi ve Sellem’in milletinin dininden dönmüştür. Bu hüküm, Allah’ın kitabı ve Rasulullah’ın sünnetindeki en açık hükümlerden bir tanesidir. Tüm gençleri, tüccarları, sadık kimseleri, bu büyük Ameli yerine getirmek, dini savunup İslam Ümmetini kurtarmak için bu sıcak fırsatı kaçırmamaya, cihadı malla, canla, teşvikle desteklemeye davet ediyorum. Özellikle’de Afganistan’da, Irak, Kafkaslar, Filistin, Somali, Şanlı (İslami) Batı toprakları ve Moro adalarında. Bu, gerçekten kelimenin tam anlamıyla nadir ve değerli bir fırsattır. Allah Subhanehu ve Teâlâ şahidimdir ki, ben sizlerin aranızda bir öğrenci olsaydım, okulu terk eder Rabbimin emrettiği gibi cihad’a giderdim.

Allah Subhanehu ve Teâlâ bir ayetinde şöyle buyuruyor:

“ Ey müminler ! Gerek hafif gerek ağır olarak savaşa cıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.” Tevbe/ 41

Tüccar olsaydım işimi bırakır, Allah’u Teâlâ’nın sözüne icabet ederek, mücahitlere yetişirdim.

Ey Müslüman Kardeşim;

Yarım yüzyıldan fazladır, Filistin'deki anne ve babalar, çocuklarının günlük katliamına yas tutmak zorunda kalıyorlar. Mülteci kamplarında çadırlarında kuruyorlar. Çünkü onlar yurtlarından çıkarıldılar. Sonra buldozerler sokaklarda onların üzerlerine geldiği için evlerinden kaçmak zorunda kaldılar. Sonra ikileme düştüler; ya evde bekleyip evlerinin başlarına çökmemesini beklemek daha güvenli, ya da sokağa çıkma yasağını çiğneyerek Yahudiler tarafından vurulmak daha güvenliydi. Bu yalnızca Filistin kardeşlerim?

Ya Irak?

Yıllardır Haçlı savaş uçakları merhametsizce masum insanların üzerine bomba yağdırıyorlar. Tüketilen Uranyum Iraklı masum çocukların sakat kalmasına sebep oluyor. Bunlar sık sık konuşulan sebepler. Ancak Kafkaslarda, Somali’de, ve dünyanın birçok yerinde Afganistan’da olduğu gibi masum Müslümanların ölümlerini nasıl unutabiliriz. İslam tarihine baktığımızda nice İslam önderlerinin ve fedailerinin cesetleri idam sehpalarında bayraklar gibi dalgalanmıştır. Sanmayın ki bu topraklarda Tevhid sancağı rahatlıkla ve tembellik ile yükselip dalgalanmıştır.

Hayır Kardeşlerim; Çilelerle ve ızdıraplarla gelmiştir. Bu topraklarda İslam ağacı şehitlerin ve mazlumların kanları gözyaşları ile sulanarak göklere set çekmiştir. Dinleri uğruna malları ve canları ile çalışmayanlar "izzet" bulamazlar. İslam'ın yolunda olmak gerektiğinde bu din için ölmek demektir. Sahip çıkmadığımız mukaddesatlarımız için biz Allah'a nasıl hesap vereceğiz. Bugün Siyonist – Haçlı medyası ve özellikle Müslüman geçinip Siyonist ağzı ile konuşan medya çevreleri mücahitleri "Terörist ve Militan" diye itham ediliyorlar. Aynı iddialar Rasulullah ( s.a.v ) içinde söyleniyordu. Yani nebimiz, önderimiz, büyük komutanımız Rasulullah ( s.a.v) bu dönemde olsa O'na da Terörist denilecekti.

Amr bin As ( r.a ) Müslümanları temsilen Necaşi ile konuşurken "Müslümanlar asi kişilerdir. Bunlar Baba ile evladı birbirine düşürmüş fesatçılardır." demiştir. O dönemde de onlardan olmazsanız "fitne ve fesatçısınız" demektir. Zalim kral Frederik Sicilya'dan Müslümanları adadan atarken "bunların hepsi asilerdir" diyordu.

Bizans Kralı Müslümanlara savaş acarken "bunların hepsi çöl asileri" diyordu. Yani bu eskiden belli olan kavram tartışması ya onlardansınız ya da asilerdensiniz. Tarihte Roma hâkimiyetine girmeyen ve girmek istemeyenler "barbarlıkla" itham edildiler.

Bunlar sırf Roma hâkimiyetini kabullenmedikleri için "barbarlar" diye nitelendirildiler. Yoksa vahşet anlamında Roma daha vahşidir. Ayrıca insanları aslanlara parçalatan yine Romalılardır.

Bu asırda'da çağdaş Haçlı Romalılara inanıp "mücahitlere" terörist diyebilirsiniz. Ama biz asla "Terörist" değiliz. Eğer Hz. Muhammed ( s.a.v) terörist idiyse bizde terörist'iz. İşgalci Siyonist ve Haçlı dünyasından olmadığımız için teröristiz. Dünya'da 10 tane kâfir öldüğünde dünyanın her yerinde saygı duruşları yapılıyor. Ancak İslam âleminde katledilen çocuklar için kimse kılını kıpırdatmıyor. Siyonist ve Haçlıların ki " kan" Müslümanlarınki “Su” mu?

Sevgili kardeşlerim,

Her an kafasına bomba düşme tehlikesi olan şu Mücahid kardeşlerine ve bu yüce davaya elinizden ne geliyor ise yapınız. Hangi grup hangi belde olursa olsun mücahitlerin yükünü hafifletin. Unutmayın bu dava ve bu zafer'de hepimizin. İşgalciler bu savaş'tan çekilmek isterlerken. A.B.D 'nin ekonomisi çökmüş iken savaşmaya gücü yokken haydin Müslümanlar bacılarımızın intikamını alalım ve yeryüzünü fitneden temizleyelim.

Kasem olsun ki canlar feda olsun Tevhid Sancağını doğudan batıya dikeceğiz.
Kafkas İslam Emirline, Irak İslam Devletine,
Somali Genç Mücahitler Cemaatine, Mağrib İslam Emirliğine ve dünyanın her
Yerindeki tüm gruplara, tek tek bütün kardeşlerimize selam olsun
Her birini Rasulullah’ın kucakladığı gibi gönülden kucaklıyoruz...
Bekle bizi Ey Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram ve diger Fecr’in doğduğu heryer ...
Bir gün hepimiz birleşeceğiz! Bekle bizi Ortadoğu, Bekle bizi
Taşkent, Bekle bizi Roma, Bekle bizi Kudüs, Bekle bizi Fecr’in
Doğduğu her yer...
Siyah Sancaklar çekildi Kalaşnikoflara,
Meleklerde bizimle birlikte Fetihe geliyor...
Hak üzere Cihad eden doğudan batıya bütün komutanlarımıza
Selam olsun…
Biz onlardanız, onlar bizdendir...

Hamd âlemlerin Rabbi, geceden gündüzü, gündüzden de geceyi çıkaran, insanların kalplerini evirip çeviren, kâfirleri her taraftan kuşatmış ve hiçbir yaptıklarından gafil olmayan, ama onlara dilediği bir vakte kadar mühlet vermiş olan, müminlere ise sabrettikleri ve dinlerini değiştirmedikleri sürece yardım vaadinde bulunmuş olan Allah’a aittir... O Allah ki, tevekkül eden ona tevekkül etsin. Şüphesiz Allah tektir ve O’ndan başka ilah yoktur. Bizlere hidayet eden, günleri müminler ve kafirler arasında döndüren ve katından bir yardım ile mücahitleri iki güzellikten biri ile rızıklandıran O’dur.

Allahu Teâlâ’nın salat ve selamı sevgilimiz, Nebi olarak kendisinden razı olduğumuz son peygamber Muhammed’in, O’nun tertemiz aile fertlerinin ve en hayırlı ümmet olan ashabının üzerine olsun…

Allah c.c. söyle buyurmaktadır.

"Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını, cennet kesinlikle kendilerinin olması pahasına satın aldı. Allah yolunda çarpışacaklar da öldürecekler ve öldürülecekler.
Bu Tevrat'ta da, İncil'de de, Kur'an'da da Allah'ın söz verdiği bir vaaddir. Allah'tan ziyade ahdine riayet edecek kim vardır? O halde yaptığınız bu alışverişten
dolayı size müjdeler olsun! Ve işte o büyük kurtuluş budur." Tevbe 111

İslami Cihad İttehadi Sehadet Tuğayından bir Aslan kardeşimiz Said Kurdi
31.Mayis.2008 tarihinde yerel saat ile 12.10`da Celalabat 4. nahiyesinde Adeyi Kohneyi Turham mıntıkasında Suzuki tipi aracı ile Şehadet eylemi gerçekleştirdi. Bu mübarek operasyon`da Allah`ın yardımı ile İslam Düşmanlarına ağir darbe indirildi. Patlamadan sonra olay yerinde 2 adet Hummer tipi İşgalci Haçlı araci tamamen imha edildi. İşgalci Haçlı kuvvetleri düzinelerce asker cesetleri ve gövdeden ayrılan başlarla karşılaştılar.

Ey İslam Düşmanları, Ey Habis Haçlı Ordusu
Akıtılan Müslüman kanları için sizden daha alınacak çok intikamımız var!

Ey İslam Ümmeti;

Mücahid kardeşlerimizin Şahadeti bizler için bir yaşamdır ve yalnızca Allah’ın sözü en yüce oluncaya kadar Cihad sürdürme konusundaki ısrarımızı arttırmıştır. Kesinlikle bizler Allah Azze ve Celle’ye itaat etmek ve O’na ibadet etmek için Cihad ediyoruz. Çünkü cihad günümüzde en büyük ibadetlerden biridir.

İslami Cihad İttehadi Emiri Ebu Yahya Muhammed Fatih Ümmete Selam eder ve bu şekilde Kâfire ağır darbeler vuran Operasyon serilerinin devam edeceği ile Ümmeti Müjdeler.

Ey iman edenler!
Eğer siz Allah'ın dinine yardım ederseniz
Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar.
Muhammed -7-


"İşgal Edilen İslam Topraklarından Çekilene Kadar Savaşmaktan Vazgeçmeyeceğiz!"


İslami Cihad İttehadi
01.06.1429
05.06.08
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt