Çevrimdışı
Makyajin rengine uygun basörtüsü ya da basörtüsüne uygun renk ve biçimde kiyafet; basörtüsü modasi denilen yeni moda türedi. Her disariya çikmadan ütüden geçirilen, ayna karsisinda yarim saat ugrasilarak takilan, kendisine verilen para ile Afrika'da bir kadının hayat boyu kendini tümüyle örtecek giysi alabilecegi bir aksesuar.
Bu tavirlara bakarak "bu hanimlar kapanmak, ALLAH için örtünmek istediklerinden, nâmahrem bakislara dur demek için basörtüsü takiyorlar" diyenler beri gelsin; ALLAH sorarsa bunlara olumlu sahitlik yapabilecek kaç kisi çikar dersiniz? Cinsel çekiciligi/câzibeyi kitabina/esarba uydurup gözü açik saflari kandirmak isteyen seytan, insana sagdan yaklasirken basörtüsü seklinde flama kullaniyor olmasin? Yoksa bu yozlasmis acinasi basörtülüler, erkeklerin dikkatini bu sekilde daha çok çekmek için basörtüsünü yem ve istismar araci mi görüyorlar?
Hayir, bin kere hayir! Medine'de Kaynuka Ogullarindan Yahûdilerin, yüzünü açmak istedikleri ve onu savunan müslümanin bu zulmü yapani öldürüp sonra sehid edilmesine sebep olan ve Rasûlullah'in bu olay akabinde ugrunda savas verdihi hanimin örtüsü böyle degildi.
Maras'ta savas pahasina savunulan basörtüsü bu tip basörtüsü degildi.
Nur sûresi 31. âyette mü'min hanimlarinin yakalarinin üstüne örtmeleri emredilen 'humurhimâr' bu basörtüsü degildir. Ahzâb sûresi, 59. âyette mü'min hanimlara emredilen cilbâb; üstlerine giymeleri gereken dis elbise bu degildir, hayir!
Hz. Âise annemizin, ensar kadinlarinin özelligi olarak anlattigi, basörtüsü emrinin hemen ertesi sabahi, sanki baslari üstünde karga var gibi örtüler içinde sabah namazina gelen kadinlarin örtüleri degildir bu.
Yirminci asrin ortalarina kadar dünyanin hiçbir yerinde ve Osmanli'da namaz kilan mü'mine hanimlarin örtülerinin benzeri degildir bu çeyrek örtüler.
Doguda, insanlar genis/bol, uzun elbise giyerler, baslarini örterler iken; Batida tam tersi dar, kisa giyerler ve baslari açiktir. Günümüz dünyasinda Bati ile Dogu özellikleri kaybolup dünya globallesir/küresellesirken, Bati Doguyu her konuda kendine benzetir, kendi kültürünü dayatip farkliliklari imhâ ettigi halde, yine de giysilerdeki bu farklilar kismen korunmakta, özellikle dinin bu farkliliklari korumada özel konumu hâlâ direnci canli tutmaktadir. Bir köyün, bir sehrin Müslüman beldesi mi, Hiristiyan yerlesim yeri mi oldugu daha uzaktan görünen minâresinden ya da çan kulesinden belli oldugu gibi, elbise de bir kimsenin mü'min mi, kâfir mi oldugunu zâhiren yansitma özelligini gösterebilir. Zâhirle bâtin, dis ile iç, kalip ile kalp arasinda, zannedildiginden çok fazla iliski vardir. Bu iliski, eger uyum içinde degilse; birinin tümüyle ötekine baskin çikip aradaki uzlasmazligi kaldirincaya kadar sürer. Elbisenin sadece dinle, dinin emirlerine teslimiyetle degil; ayni zamanda dinin özü olan takvâ ile de yakin irtibati vardır. insan, takvâ adli elbiseye bürünmemis ise, her tarafini çok kalin giysilerle tümüyle örtse bile bu giysi ona yeterli gelmeyecek, kendisini ve muhâtaplarini haramlardan korumaya yetmeyecektir. Edeb, hayâ, iffet gibi kelimelerle de ifâde edilen bu durum, Arapça'da hicab kelimesiyle ifâde edilir. Bu özellik, giyinmenin arka planini ortaya koydugu için, "giysili çiplak" olmaya giden yolu tikayacak, sözgelimi kadinin cinsel tahrik unsuru olarak ayakkabi veya terliklerini kadinsi bir edâ ile tahrik edecek sekilde ses çikararak kullanmasina, tahrik edici parfümler kullanmasina engel olacaktir. Haramlara dâvet edici suh kahkahalar, kadinsi cilve, kiritma ve asiri rahat/özgür tavirlar ile sadece dis giysinin kapatamadigi çirkinlikleri ancak takvâ giysisi kapatir.
Takvâ giysisi, edeb, iffet ve hayâ günümüzün gençlerine dogal ortamda, evde, çevrede çocuklugundan beri verilemedigi için çeyrek tesettürlüler, yani "örtülü ama tesettürsüz" kimseler ortaligi alamaya basladi. Takvâ giysisinin önemsenmemesine, biraz da diger tamamlayici unsurlardan yalitilmis şekilde, sadece "basörtüsü" vurgusunun sebep oldugu degerlendirilmelidir. is, birakin takvâ giysisini, fetvâ boyutunu bile hiçe sayan, sanki islâm'in tesettür ve hicap emriyle dalgasini geçen bir tuhafliga, hatta maskaraliga bile dönüsebilmektedir. isin sadece fikhî/sekilsel boyutunu ele alan, ama takvâ giysisinden soyunmus bir bayan sözgelimi parmagini göstermenin câiz oldugundan yola çikarak yabanci bir erkege parmagiyla isaret ederek parmagina "haydi gel!" dedirtebilir, gözünü göstermenin câizliginden yola çikarak göz kirpabilir. Bu tür problemlerin ne kadar yaygin oldugunu belki sokagi caddeyi, okulu, gezinti yerlerini tanimayan kisiler bilmeyebilir, ama is gerçekten cigrindandan çikmis vaziyettedir.!
Bu tavirlara bakarak "bu hanimlar kapanmak, ALLAH için örtünmek istediklerinden, nâmahrem bakislara dur demek için basörtüsü takiyorlar" diyenler beri gelsin; ALLAH sorarsa bunlara olumlu sahitlik yapabilecek kaç kisi çikar dersiniz? Cinsel çekiciligi/câzibeyi kitabina/esarba uydurup gözü açik saflari kandirmak isteyen seytan, insana sagdan yaklasirken basörtüsü seklinde flama kullaniyor olmasin? Yoksa bu yozlasmis acinasi basörtülüler, erkeklerin dikkatini bu sekilde daha çok çekmek için basörtüsünü yem ve istismar araci mi görüyorlar?
Hayir, bin kere hayir! Medine'de Kaynuka Ogullarindan Yahûdilerin, yüzünü açmak istedikleri ve onu savunan müslümanin bu zulmü yapani öldürüp sonra sehid edilmesine sebep olan ve Rasûlullah'in bu olay akabinde ugrunda savas verdihi hanimin örtüsü böyle degildi.
Maras'ta savas pahasina savunulan basörtüsü bu tip basörtüsü degildi.
Nur sûresi 31. âyette mü'min hanimlarinin yakalarinin üstüne örtmeleri emredilen 'humurhimâr' bu basörtüsü degildir. Ahzâb sûresi, 59. âyette mü'min hanimlara emredilen cilbâb; üstlerine giymeleri gereken dis elbise bu degildir, hayir!
Hz. Âise annemizin, ensar kadinlarinin özelligi olarak anlattigi, basörtüsü emrinin hemen ertesi sabahi, sanki baslari üstünde karga var gibi örtüler içinde sabah namazina gelen kadinlarin örtüleri degildir bu.
Yirminci asrin ortalarina kadar dünyanin hiçbir yerinde ve Osmanli'da namaz kilan mü'mine hanimlarin örtülerinin benzeri degildir bu çeyrek örtüler.
Doguda, insanlar genis/bol, uzun elbise giyerler, baslarini örterler iken; Batida tam tersi dar, kisa giyerler ve baslari açiktir. Günümüz dünyasinda Bati ile Dogu özellikleri kaybolup dünya globallesir/küresellesirken, Bati Doguyu her konuda kendine benzetir, kendi kültürünü dayatip farkliliklari imhâ ettigi halde, yine de giysilerdeki bu farklilar kismen korunmakta, özellikle dinin bu farkliliklari korumada özel konumu hâlâ direnci canli tutmaktadir. Bir köyün, bir sehrin Müslüman beldesi mi, Hiristiyan yerlesim yeri mi oldugu daha uzaktan görünen minâresinden ya da çan kulesinden belli oldugu gibi, elbise de bir kimsenin mü'min mi, kâfir mi oldugunu zâhiren yansitma özelligini gösterebilir. Zâhirle bâtin, dis ile iç, kalip ile kalp arasinda, zannedildiginden çok fazla iliski vardir. Bu iliski, eger uyum içinde degilse; birinin tümüyle ötekine baskin çikip aradaki uzlasmazligi kaldirincaya kadar sürer. Elbisenin sadece dinle, dinin emirlerine teslimiyetle degil; ayni zamanda dinin özü olan takvâ ile de yakin irtibati vardır. insan, takvâ adli elbiseye bürünmemis ise, her tarafini çok kalin giysilerle tümüyle örtse bile bu giysi ona yeterli gelmeyecek, kendisini ve muhâtaplarini haramlardan korumaya yetmeyecektir. Edeb, hayâ, iffet gibi kelimelerle de ifâde edilen bu durum, Arapça'da hicab kelimesiyle ifâde edilir. Bu özellik, giyinmenin arka planini ortaya koydugu için, "giysili çiplak" olmaya giden yolu tikayacak, sözgelimi kadinin cinsel tahrik unsuru olarak ayakkabi veya terliklerini kadinsi bir edâ ile tahrik edecek sekilde ses çikararak kullanmasina, tahrik edici parfümler kullanmasina engel olacaktir. Haramlara dâvet edici suh kahkahalar, kadinsi cilve, kiritma ve asiri rahat/özgür tavirlar ile sadece dis giysinin kapatamadigi çirkinlikleri ancak takvâ giysisi kapatir.
Takvâ giysisi, edeb, iffet ve hayâ günümüzün gençlerine dogal ortamda, evde, çevrede çocuklugundan beri verilemedigi için çeyrek tesettürlüler, yani "örtülü ama tesettürsüz" kimseler ortaligi alamaya basladi. Takvâ giysisinin önemsenmemesine, biraz da diger tamamlayici unsurlardan yalitilmis şekilde, sadece "basörtüsü" vurgusunun sebep oldugu degerlendirilmelidir. is, birakin takvâ giysisini, fetvâ boyutunu bile hiçe sayan, sanki islâm'in tesettür ve hicap emriyle dalgasini geçen bir tuhafliga, hatta maskaraliga bile dönüsebilmektedir. isin sadece fikhî/sekilsel boyutunu ele alan, ama takvâ giysisinden soyunmus bir bayan sözgelimi parmagini göstermenin câiz oldugundan yola çikarak yabanci bir erkege parmagiyla isaret ederek parmagina "haydi gel!" dedirtebilir, gözünü göstermenin câizliginden yola çikarak göz kirpabilir. Bu tür problemlerin ne kadar yaygin oldugunu belki sokagi caddeyi, okulu, gezinti yerlerini tanimayan kisiler bilmeyebilir, ama is gerçekten cigrindandan çikmis vaziyettedir.!
