Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kıyas'ın İptali ve Batıllığı

E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
KIYAS’IN İPTALİ VE BATILLIĞI



Şüphesiz hamd yalnız Allah'adır. O'na hamd eder, O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah'ın hidayet verdiğini kimse saptıramaz. O'nun saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve tektir, O'nun ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed Allah'ın kulu ve Rasûlüdür.

"Ey iman edenler! Âllah'tan nasıl korkmak gerekirse öyle korkun ve siz ancak müslümanlar olarak ölünüz." (Al-i İmran; 3/103)

"Ey insanlar! Sizi tek bir candan yaratan ve ondan da eşini var eden, her ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Rabbinizden korkun. Kendisi adına birbirinizden dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık bağlarını kesmekten de sakının. Şüphesiz Allah üzerinizde tam bir gözetleyicidir." (en-Nisâ; 4/1),

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve dosdoğru söz söyleyin. O da amellerinizi lehinize olmak üzere düzeltsin, günahlarınızı da mağfiret etsin. Kim Allah'a ve Rasûlüne itaat ederse büyük bir kurtuluşla kurtulmuş olur." (el-Ahzâb; 33/70-71)

Bundan sonra,

Şüphesiz sözlerin en güzeli Allah’ın Kelam’ı, yolların en hayırlısı Muhammed Sallallahu aleyhi ve ve sellem’in yoludur. İşlerin en kötüsü sonradan çıkarılanlarıdır. Her sonradan çıkarılan şey bid’attir ve her bid’at sapıklıktır. Her sapıklık ta ateştedir.

Dini Allah indirmiştir. Emrettigi farz, nehyettigi haram, diğer kalanları da mübahtır Bunların dışında kıyasla bir şey haram veya helal kılınamaz. Kıyasçılara göre, “nass olan yerde kıyas yapılamaz” her kim nassın şamil olmadıgı bir şey vardır derse, Yüce Allah’ın “Bu gün sizin dininizi kemale erdirdim ve size nimetimi tamamladım.” âyetine karşı gelmiş olur. Din noksan mı ki kıyasla hüküm verilsin? Hz. Peygamber veda hutbesinde dinin tamamını teblig etmiştir. Kıyas, hakkında nass varit olan ile hakkında nass varit olmayanın illette müşterek olmalarına dayanır, “asıl” ile “fer”in illette ortaklıgına dayanır. Bu vasfı ve illeti gösteren bir delil gerekir. Eger bu delil nass ise fer’deki hüküm bundan alınmıştır. O halde kıyastan söz edilemez. illeti bildiren nass yok, icmâ da yoksa bu vasıf neyle bilinecek? illeti bildiren nass olmadan sırf zan yoluyla illet belirlendiginde dinde delilsiz hüküm verilmiş olur.

Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin.”( Hucurât 49/1) “Bilmedigin bir şeyin peşinedüşme (İsra 18/36.) “Kitap’ta hiçbir şeyi ihmal etmedik (Nahl 16/116) “Size Kitap ve hikmeti ögreten bilmediginizi ögreten Peygamber gönderdik (Bakara 2/129) Bu âyetler kıyası yasaklamaktadır.

Sahabenin ileri gelenleri kıyası yermişler onunla amel etmeye karşı çıkmışlardır. Bu herkesçe bilinen bir durumdur. Mesela: Hz Ömer, “Dikkali olun re’y taraftarlarından sakınınız. demiştir (Dârakutnî; Sünen, Dârü’l-ma’rife, Beyrut 1966, c. 4, s. 146) Hz. Ali, “Şâyet din re’y ile olsaydı mestin üstünü degil altını meshetmek daha uygun olurdu, fakat ben Hz. Peygamber’in mestin altını degil üstünü meshehttigini gördüm.” demiştir (Beyhakî; Sünen, Mektebetü dâri’l-bâz, Mekke 1994, c. 1, s. 292.) Bu haberler gösteriyor ki, Sahabe kıyasa göre amel etmeye karşı çıkmıştır.

Bir zat İbn Abbas’a gelir ve Görüşün ne diye sorar İbn Abbas Ben re’y ile konuştuğum takdirde ayaklarımın kaymasından korkarım der.Harevi Zemmul-Kelam no:266

Şabi’den naklen İbn Mes’ud şöyle der: Görüşün ne görüşün ne demekten sakının Sizden öncekiler böyle dedikleri için helak oldular Bir şeyi diğerine kıyas etmeyin yoksa ayaklarınız kayar.Harevi Zemmul Kelam no:271

Zühri Said b el-Müseyyib Ebu Hüreyre (r.a)’dan Hz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Bu ümmet bir müddet Allah’ın kitabıyla sonra bir müddet Resülullah’ın Sünnetiy’le amel edecek sonra bir süre de Re’y ile amel edecek Re’y ile amel ettikleri vakit sapmışlar demektir.Harevi Zemmul-Kelam 58b

Şeriatta zanna muhalefet etmek emredilmiştir, kıyasın temeli ise zandır. Zan hiçbir bilgi ifade etmez. Müçtehit kendi zannına dayanarak, hükmün meşru kılındıgı illet budur diye söylemektedir, oysa bu bir zandır, dogrulugu kesin degildir, hali böyle olan bir şeye muhalefet etmek gerekir. İbn Hazm; el-İhkâm fî usûli’l-ahkam, Dârü’l-kütübü’l-ilmiyye, Beyrut, c. 2, s. 516-517.

Avf b. Mâlik’den naklolunduguna göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ‘Ümmetim yetmiş küsür şu’beye bölüneceklerdir, fırka olarak fitne bakımından en büyügü işleri kendi re’y’lerine göre kıyâs edip, harâm’ı helâl, helâl’ı haram yapanlardır.” Hâkim, Müstedrek, III, 547, IV, 430; İbn Abdilber, Câmiu Beyâni’l-İlmi ve Fadlih, II, 134 Harevi Zemmul-Kelam no:246

İbn Hazm rahımullah şöyle der: “Bu haberi nakleden râvîler sika olup Buhârî de bu râvîlerden rivâyette bulunmuştur. İbn Hazm, VII, 1361 Hâkim’ ‘hadis sahihtir demiştir Hâkim, Müstedrek, IV, 430.

Ebû Hureyre (r.a.)’ın naklettigine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: Sizi serbest bıraktıgım şeylerde beni (aksi bir emrin gelmesine yol açabilecek şekilde) sıkıştırmayın. Sizden önceki helak olan ümmetler (çok soru) sormalarından ve Peygamberlerine muhâlefet etmelerinden dolayı helak oldular. Bu yüzden size bir şeyi yasaklarsam ondan kaçının, bir emir verdigim zaman da gücünüz yettigi kadar onu yerine getirin.” Buhâri, İ’tisam bi’s-Sünne 2; Müslim, Fedâil 131, Hac (1337) 412; Tirmizî, İlim 17; Nesâî, Menâsik 1; İbni Mâce, Mukaddime 1; Ahmed b. Hanbel, II, 247, 258, 312-317, 428, 447-448, 457, 467-468, 495- 496, 508, 517; İbn Hibbân, Sahih, I, 115-116, 18, 19, 20, 21.Hadisler; Sâfiî, el-Ümm, V, 488, 17637.Hadis; Hümeydî, Müsned, I, 477-478, 1125. Hadis; Dârakutnî, Sünen, II, 281, 204.Hadis; Abdurrezzâk b. Hemmâm, Musannef, XI; 220, 20372, 20373, 20374. Hadisler; Tahâvî, Müskilü’l-Âsâr, II, 202; Beyhâkî, Sünen, I, 388, II, 253, IV, 325-326, VII, 103. Tirmizî hasen sahih demiştir İbn Hibbân sahih hükmü vermistir el-Elbânî de sahih olduğunu söylemiştir. el-Elbânî, irvâu’l-Galîl, I, 183, 155.Hadis, II, 19, 314.Hadis IV, 149-151, 980.

İbn Hazm rahımullah şöyle der: “Eger, bize bütün olaylar hakkında verilen nasları göster derlerse, biz şunu kesin diyebiliriz ki Allah (celle celaluhu) kıyâmete kadar olacak bütün meseleler hakkındaki hükümleri bildirmiştir. Nasıl mı dersiniz? Kıyâmete kadar olmuş ve olacak bütün meseleler hakkında verilmiş hükümleri biz size tek bir nasta bildirelim, bu da sahih haber olan Rasûlullah’ın şu kavlidir: ‘…Bu yüzden size bir şeyi yasaklarsam ondan kaçının, bir emir verdigim zaman da gücünüz yettigi kadar onu yerine getirin’. Bu hadis nas olarak sahih oldugu gibi verdigi hüküm nassı da sahihtir, muhakkakki Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) bir şey demedigi mesele vâcip degildir çünkü Rasûlullah bunu emretmemiştir; haram da degildir çünkü nehyetmemiştir. Bu da zarûrî olarak mubah sınıfına girmektedir. Kim bir şeye haram derse Rasûlullah’ın o konuyla ilgili nehyini delil olarak getirmesi gerekir. Eger bu nehyi delillendirirse işitik ve itaat ettik deriz, yoksa sözü bâtıldır. Eger bir kimse de bir şey hakkında vâciptir derse delilini getirmesi gerekir, eger delilini getirirse işittik ve itaat ettik deriz, yoksa sözü bâtıldır. Bu nasla ortaya çıkmaktadır ki, Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiklerinden, güç yetiremediklerimiz hâriç, sorumluyuz yani bize farzdır. Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) nehiyleri de, mekrûh veya mendûb diye istisnâ ettikleri hâriç, haramdır. Böylece dinde hiçbir hüküm kalmamıştır ki bu nas’ta cümleten bildirilmemiş olsun. Biz bu soruyu onlara yöneltiyoruz ve diyoruz ki: Siz her olay hakkında Kur’ân ve Sünnette bir benzeri vardır demiyor musunuz? Hem diyorsunuz ki naslarda hükmü olmayan mevzûlarda kıyâs’a başvuruyoruz diye, hem de Kur’ân ve Sünnette benzerleri var diyorsunuz? Bu ne ahmaklıktır. Yoksa Kur’ân ve Sünnette benzeri hükümler var dediginiz hükümleri siz mi veriyorsunuz? Bu Allah’ın dîni degil sizin dîninizdir.” İbn Hazm el-İhkamVII, 1345-1346

el-Muttalib b. Hantab’dan naklolunduguna göre şüphesiz Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: ‘Allah’ın (celle celaluhu) emrettigi şeylerden bir tane bile bırakmadım, size hepsini emrettim, Allah’ın (celle celaluhu) size yasakladıgı şeylerden bir tane bırakmadım hepsini size yasakladım. Sâfiî, Risâle, 77-78, 289. rivâyet, 81, 306. rivâyet; Beyhakî, Sünen, VII, 76. el-Elbânî, bu rivâyet mürsel hasen bir rivâyettir demektedir. el-Elbânî, Silsiletü Ehâdîsi’s-Sahîha, IV, 417, 1803.

Tâvûs’un naklettigine göre, Ebû’d-Derdâ (r.a.)’dan işittim o şöyle diyordu: Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ı şöyle buyururken işittim: ‘Muhakkak ki Allah (celle celaluhu) (bazı) farzlar koymuştur ihmal etmeyin ve bazı sınırlar çizmiştir aşmayın ve bazı şeyler hakkında da, unutmaksızın Allah’ın (celle celaluhu) rahmetinden dolayı (yasaklayıcı veya emredici) kurallar koymamıştır kendi kendinizi sorumlu kılmayınız, (bu kolaylıgı) kabul ediniz.” Taberânî- Mu’cemu’l-Evsat, VIII, 222-223, 7457.Hadis, Musnedü’s-Sâmiyyîn, IV, 338, 3492.Hadis, Mu’cemu’l-Kebîr, XXII, 221-222, 589.Hadis; Beyhakî, Sünen, X, 12; Hâkim, Müstedrek, IV, 115

İbn Hazm rahımullah şöyle der: “Bu haberler için kıyâs’ı kabul edenler, “kıyâs’ı re’y’ine göre yapanlar zemmedilmektedir, bir nassa dayanarak kıyâs yapan ise zemmedilmemiştir” demektedirler. Onlara deriz ki, bu farkı nereden çıkarttınız? Böyle diyerek yalan ve iftirâ olan görüşünüze mi çagırmaktasınız?! Bu sözünüz bâtıla açıkça çagırmaktan başka bir şey degildir. Sahâbenin re’y ile fetvâ verdiklerini ama bu fetvâyı re’y ile vermelerinden dolayı hataya düşmekten çok korktuklarını, bunu din olarak kabul etmediklerini, bu haktır demediklerini, bazı kimselerin bunun hak ve kesin olup îcâb ifâde ettigini zannetmelerinden dolayı re’y’lerini zemmettiklerini biliyoruz. Kim re’y’i böyle kabul ederse onları ta’kîp etmiş olur. Fakat kıyâs’ı savunanların ve benzer illeti arıyoruz diyenlerin tutundukları re’y ise sahâbe’nin amel etmedigi bir tarzdır, böyle bir şey söylememişlerdir ve kıyâs’ı kabul edenlerin kastettiklerinden kaçmakta idiler.” İbn Hazm, el-İhkam VII, 1362

İbn Hazm rahımullah şöyle der: “Fetvâ ehlinin müteahhirîninden bazı tâifeleri, kıyasla amel etmeyi kabul etmişlerdir. Kitap, sünnet ve icma’da hükmü verilmeyen meseleler hakkında bu naslarda hükmü verilen benzer meselelerin hükümlerini hükümleri verilmeyenlere de vermektir. Bu görüş sâhiplerine göre kıyâs budur. Kıyâs’ı kabul eden hâzık bilginlerin kavli böyledir. İbn Hazm, el-İhkam VII, 1203

Ebû Hanîfe (150/767): ‘Mürsel ve zayıf hadis varsa bunlar kıyasa tercih edilir, kıyâstan daha evlâdır. Ebû Hanîfe, kefâretler, hadler ve mukadderât’ta kıyasla hüküm verilemez’ demiştir. İmâm-ı Sâfiî (204/819): ‘Kur’ân ile sahih ve müsned hadis nassı varken kıyâsla hüküm verilemez, eger bu iki nasta herhangi bir hüküm yoksa kıyâsla hüküm vermek vâciptir’ demiştir. İbn Hazm, el-İhkam VII, 1204
Mâlikî âlimlerinden Ebû’l-Ferec el-Kâdî ve Ebû Bekr el-Ebherî, ‘kıyâs müsned, mürsel haber-i vâhid’den daha evlâdır” demişlerdir. Müslim’den bu görüşün naklini görmedigimizden, o’nun haber-i vâhid’i daha evlâ kabul ettigini söyleyebiliriz. İbn Hazm, el-İhkam VII, 1204 -1205

Zâhirîler ise ‘din’de kıyasla amel etmeyi toptan kabul etmemişlerdir. Kıyâsla hüküm vermek aslâ câiz degildir. Hüküm ya Kur’ân nassıyla, ya Nebî’nin (sallallahu aleyhi ve sellem) kelâmının nassıyla, ya Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında sahih olan fiil ve ikrârla, ya ümmetin âlimlerinin tamamının her birinin söylemesiyle ve bir kişinin bile muhâlefet etmeyerek icma’ etmesiyle, ya da nas’dan veya çerçevesi çizilen icma’dan bir delille verilebilir’.(İbn Hazm dedi ki) Hüküm verme ve kıyâs hakkındaki bizim görüşümüz budur. İbn Hazm, el-İhkam VII, 1206

Kıyâs Delilini İspât İçin Getirilen Hadisler



1-Evet o’nun yerine hac yapabilirsin, düşün bir kere, annenin bir borcu olsa, onu ödesen, ödemiş olmaz mısın? (olursun)…” hadisi

Abdullah b. Abbâs (r.anhumâ)’nın naklettigine göre Cuheyne kabîlesinden bir kadın Rasûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) geldi ve ‘Annem haccetmeyi adamıştı ama hac yapamadan vefat etti. O’nun yerine hac yapabilir miyim?’ diye sordu. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): ‘Evet o’nun yerine hac yapabilirsin, düşün bir kere, annenin bir borcu olsa, onu ödesen, ödemiş olmaz mısın? (olursun). (Annenin) Allah’a (olan borcunu) öde. Allah vefâya daha lâyıktır’ buyurdu. Buhârî, Cezâu’s-Sayd 22; Nesâî, Menâsiku’l-Hac 8, 11, 13, Âdâbu’l-Kudât 9, 10; Ahmed b. Hanbel, I, 279, 359; Dârimî, Menâsik 23, 24; Tahâvî, Müskilü’l-Âsâr, III, 219, 220, 221; Beyhakî, Sünen, IV, 329

İbn Hazm rahımullah buna şöyle cevap vermiştir: “Getirdikleri delillerin en acâyibi, sözlerinin en rezîli ve fâsid mezheplerinin en çirkin görüşü de budur. Hanefî, Sâfiî ve Mâlikîlerin oruçla ilgili rivâyeti delil getirmekten utanmaları gerekirdi. Çünkü onlar bu hadise isyan etmekte ve ölenin yerine oruç tutulabilecegini kabul etmemektedirler.

Bu hadisi delil getirerek nasıl kıyasla amel etmeyi ispatlamaya çalışabilirler. Elbette bu hadiste kıyâs’a delâlet eden bir şey yoktur da, hem bu hadisi delil getiriyorlar hem de kimse kimsenin yerine oruç tutamaz diyorlar. Mâlikî ve Hanefîler daha da ileri giderek, şahısların ana paralarından zekat, adaklar ve kefâretler gibi Allah (celle celaluhu) borçlarının ödenmeyecegini söylerler. Ve şöyle derler: ‘İnsanların borçlarını ödemek Allah’ın borçlarını ödemekten daha evlâdır. İnsanlar borçlarının ödenmesiyle vefâya daha layıktır’. Aksine Rasûlullah’ın (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘Allah’a (olan borcu) öde. O (celle celaluhu) vefâya daha layıktır’ ve ‘Allah’ın borcu ödenmeye daha lâyıktır’ sözlerinden dolayı insanın tüyleri diken diken oluyor. Bu insanlar ise zayıf akılları ile neye hükmediyorlar. Şüphesiz bu haberler kime ulaşmışsa, bu haberleri sahih kabul etmişse, Mâlik ve Ebû Hanîfe’ye uyarak bu sahih hadislere muhâlefeti câiz görürse, o malı ve canı helâl kâfir ve müşriktir, Yahûdî ve Hristiyanlar’(a benzedigi için onlar)dandır. Kim bu haberlere sahih dedikten sonra, din’in (bir aslını ispat’)da da hüküm verdikten sonra (amel etmeye gelince) sahih degil derse o fâsıktır, ne dedigini bilmeyen hayasız bir kişidir. Biz bu iki tür adımdan da Allah’a sıgınırız. Soruyu soran erkek ve kadın sordukları ile yetinmişlerdir ve şunu Nebî’den (sallallahu aleyhi ve sellem) ögrenmişlerdir ki bunlar borçtur, Nebî (sallallahu aleyhi ve sellem) bu konudaki bilgilerini artırmış ve Allah’ın borcu ödenmeye daha lâyıktır demiştir. Bu apaçık bir nas’tır, kıyâs bunun neresindedir?” İbn Hazm, el-İhkam VII, 1250/ VII, 1251 VII, 1249

2- Muâz b. Cebel” hadisi:

“Muâz b. Cebel’in Hıms sehrinin ahâlisinden arkadaslarının haber verdigine göre, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Muâz b. Cebel’i Yemen’e göndermeyi arzu ettigi zaman o’na buyurdu ki: Sana bir dâvâ getirdikleri zaman nasıl hüküm vereceksin? Muâz dedi ki: Allah’ın kitabıyla hüküm veririm. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem): Allah’ın kitabında bulamazsan nasıl hüküm vereceksin? diye sorunca Muâz: O zaman Allah’ın Rasûlunun sünneti ile hüküm veririm dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Eger Allah’ın Rasûlunun sünnetinde de, Allah’ın kitabında da bulamazsan nasıl hüküm vereceksin? diye sorunca Muâz: Çekinmeden içtihâd ederim deyince Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Muâz’ın (sözlerinden duydugu memnûniyetten ve dogru düsündügünü tasdik ederek) gögsüne vurdu ve söyle buyurdu: Allah’ın Rasûlunun rasûlunü (elçisini) Allah’ın Rasûlünün râzı olacagı seyde muvaffak kılan Allah’a hamd olsun. Ebû Dâvûd, Akdıye 11; Tirmizî, Ahkâm 3; Ahmed b. Hanbel, V, 230, 236, 242; Dârimî, Mukaddime 30; Beyhakî, Sünen, X, 114; Taberânî, Kebîr, XX, 170, 362.Hadis.

el-Elbânî bu hadisi ‘sisiletü ehâdîsi’daîfe ve’l-mevzûa’ kitabında şu bilgileri vermektedir: Hadis hakkında Buhârî, ‘sadece bu tarikle bilinmektedir ve mürseldir demekte; Tirmizî’de ‘sadece bu tarikle gelmekte, bana göre muttasıl degil’ demektedir. Tirmizî, Ahkâm 3

Irâkî (806/1403) ‘bu rivâyetin üç illeti oldugunu söylemiştir: Mürsel Muâz’ın ashâbının mechûl olması, el-Hâris b. Amr’ın mechûl olması’. Dârakutnî (385/995), ‘mürsel oldugu daha dogrudur’ demektedir. Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, ‘bazen Muâz’ın ashâbından bazen de Muâz’dan nakledilmektedir’ diyor. Abdu’l-Hak, ‘müsned degildir, sahih bir yolla gelmemektedir’ demekte. İbnu’l-Cevzî (597/1200), fakihlerin tamamı, kitaplarında zikretseler ve bu habere dayansalar bile, ma’nâsı sahih olsa bile, bu haber sahih degildir’ demektedir. İbn Hazm ise bu hadise münker hükmünü vermektedir. el-Elbânî, Silsiletü Ehâdîsi’d-Daîfe ve’l-Mevzûa’, I, 273-276, 881.

Netîce itibariyle hadisin inkıtâ ve irsâl gibi kusurları oldugu için zayıf ve münker bir hadistir, ihticâc yapılamaz.

İbn Hazm rahımullah der ki: Bu sâkıt bir haberdir, bu tarikten başka bir tarikle rivâyet edilmemiştir, sukûtunun ilk delili ismi belli olmayan mechûl bir kavimden nakledilmesidir, kim oldugu belli olmayanın rivâyeti huccet olmaz ve bu haberde el-Hâris b. Amr vardır ki kim oldugu bilinmeyen mechûl bir kimsedir. Bu tarikten başka kesinlikle gelmemiştir. Buhârî bu hadis için el-Hâris b. Amr bu rivâyetten baska bilinmeyen bir kişidir, bu haber sahih olamaz demiştir. İbn Hazm, el-İhkam VII, 1257

3-Oruçlu iken agzını su ile çalkalasan ne olur? diye sorunca bir şey olmaz dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o zaman (niye endişeleniyorsun)? buyurdu…” hadisi:

Câbir b. Abdillah (r.a.)’ın naklettigine göre Ömeru’l-Hattâb dedi ki: Oruçlu iken (şehvetimden dolayı) galeyâna geldim ve (hanımımı) öptüm. Yâ Rasûlallah bugün çok büyük bir is (günah) yaptım, oruçlu iken öptüm dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘oruçlu iken agzını su ile çalkalasan ne olur? diye sorunca bir sey olmaz dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o zaman (niye endişeleniyorsun)? buyurdu.” Ebû Dâvûd, Savm 33; Ahmed b. Hanbel, I, 21, 52; Dârimî, Sıyâm Oruçlunun öpebilme ruhsatı babı; İbn Hüzeyme, Sahih, III, 245, 1999.Hadis; İbn Hibbân, Sahih, I, 389-390, 3.Hadis; Beyhakî, Sünen, IV, 218, 261; Hâkim, Müstedrek, I, 431; Sevkânî, Neylü’l-Evtâr, IV, 235, 1.Hadis.

İbn Hazm rahımullah şöyle der: “Bu hadis başka bir delil olmasa kıyâs’ı reddetmek için yeterdi. Çünkü Ömer, cimâ’a kıyâs ederek, öpmenin orucu bozacagını zannetti. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) benzer ve yakın şeylerin hükümleri aynı olmaz buyurdu. Mazmaza orucu bozmaz, su bile bile bogazı aşarsa bozar, cimâ’ da bozar, öpme bozmaz, bu kıyâs’ın gerçekten de tam iptâlidir. Öpme ve mazmaza arasında bir benzerlik yoktur ki Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) öpmeyi mazmazaya kıyâs yapmıştır demelerine imkân saglasın. Onlar sadece benzer seyler arasında kıyâs yapıyorlar. Akıl ve his yoluyla kesin olarak biliyoruz ki öpme cimâ’a en yakın şeydir, çünkü lezzet bâbındandır. Öpme ve cimâ’ mazmazaya daha yakındır. Ayrıca bu hadis Mâlîkîlere dönmektedir, zîra onlar oruçlunun abdest alırken mazmaza yapmasını müstehâb görürler, öpmeyi ise kerih görürler. Hem Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kıyâs yaparak aralarını eşit kabul etmiştir derler, hem de sonradan aralarını ayırırlar. Burada her şey ortaya çıkmaktadır ki bu hadisle sevdâları boşa gitmiştir, delilleri kendi aleyhlerine dönmüştür.” İbn Hazm, el-İhkam VII, 1246

4-Hâkim hüküm verecegi zaman ictihâd eder ve dogruya ulasırsa o’na iki ecir vardır, hüküm verecegi zaman ictihâd eder ve hatâ ederse o’na bir ecir vardır” hadisi

Amr b. el-Âs’ın naklettigine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyururmuştur: ‘Hâkim hüküm verecegi zaman ictihâd eder ve dogruya ulasırsa o’na iki ecir vardır, hüküm verecegi zaman ictihâd eder ve hatâ ederse o’na bir ecir vardır’.” Buhârî, el-itisâm bi’s-Sünne 21; Müslim, Akdıye (1716) 15; Ebû Dâvûd, Akdıye 18; Nesâî, Âdâbu’l- Kudât 3; Tirmizî, Ahkâm 2; ibni Mâce, Ahkâm 3; Ahmed b. Hanbel, II, 187, IV, 198, 204, 205; Sâfiî, el-Ümm, VIII, Akdıye 2, 24393.Hadis, Eymân ve’n-Nuzur 43, 27436.Hadis; Dârakutnî, Sünen, IV, 204, 8.Hadis; Beyhakî, Sünen, X, 118, 119, Taberânî, Evsat, IV, 130, 3214.Hadis; Ebû ya’lâ el-Mevsılî, Müsned, X, 309-310, (5903) 63.Hadis; Hatîbu’l-Bagdâdî, Târîhu Bagdât, IV, 235

İbn Hazm rahımullah şöyle der: Muâz hadisinde kıyâsın herhangi bir çesidine delil ile, nas ile bir isâret olmadıgı gibi bu hadiste de yoktur. Bu hadis-i serifte de aynıdır ne kıyâs’ın varlıgına ne de re’y’ın varlıgına delâlet eden herhangi bir isâret, delil, nas hiçbir sekilde yoktur. Sadece içtihât yapmaya ibâha vardır. İçtihâd ise ne kıyâs ne de re’y’dir. İçtihâd, zihnin toplanıp Kur’ân ve Sünnette bildirilen hükümleri aramaktır, kim Kur’ân’(a basvurmay)ı ister ve okursa, kim sünneti okur ve sünnette bildirilen hükümleri tespît etmeye çalısırsa içtihâd etmis olur. Eger bu ikisinde (meseleye çözüm getiren) nas bulursa, dogruya da ulasırsa biri (hükmü) talebi, digeri de içtihâdı sebebiyle iki ecir vardır. Kur’ân ve sünneti aradıgı halde bulamazsa, (hükme) muvaffak olamazsa, anlayısı azalırsa ve içtihâd ettigi halde hata yaparsa ona bir ecir vardır.İbn Hazm, el-İhkam VII, 1258-1259

5-Belki bu çocukta daha önceki atalarından birinin damarına (soyuna) çekmistir…” hadisi:

Ebû Hureyre (r.a.)’ın rivâyet ettigine göre Rasûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) bir a’râbî geldi ve yâ Rasûlallah benim esim siyâh çocuk dogurdu, ben de bunun benim çocugum oldugunu kabul etmedim dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), senin develerin var mı diye sordu? Adam evet dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem () renkleri nedir diye sordu? Adam kırmızı dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) aralarında boz deve var mı diye sordu? Adam elbette var dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu boz renkli develer nerden geldi diye sordu? Adam yâ Rasûlullah bir damarına çekmistir dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) belki bu çocukta daha önceki atalarından birinin damarına (soyuna) çekmistir buyurdu ve adamın çocugu inkâr etmesine müsâade etmedi.” Buhârî, el-’İtisâm bi’s-Sünne 12, Hudûd 41; Müslim, Liân 18, 19, 20; Ebû Dâvûd, Talâk 28; Tirmizî el-Velâu ve’l-Hibe 4; Nesâî, et-Taglîz fi’l-İntifâi mine’l-Veled 46, İbni Mâce, Nikâh 58; Ahmed b. Hanbel, II, 233, 234, 239, 279, 409

İbn Hazm rahımullah şöyle der: “Bu hadis kıyâs’ı ibtâl için aleylerine olan en kuvvetli delildir. Çünkü adam çocugunun renginin kendi rengine benzememesinden dolayı çocugun kendi çocugu olmadıgını düşünmüstür. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) benzerinin hükmünü vermeyi iptal etmiş ve boz develeri kırmızı develerin de dogurabilecegine dikkat çekmiş, benzer olanların hükümde eşit kabul edilmesini ibtâl etmiştir. Azıcık aklı olan insanın insanların dogumunu develerin dogumuna benzetmesi, kıyâs etmesi imkansızdır, onların kabul ettigi fer’in asl’a götürülmesi, nasta hükmü olmayanın nasla hükmü belli edilmişe benzetilmesidir. Şunu da kesin olarak biliyoruz ki ne insanların dogumu develerin dogumundan evlâdır, ne develerin dogumu insanların dogumundan evlâdır, ne döllenmeleri benzerdir, buranın neresinde kıyâs’a imkân verecek benzerlikler vardır. İnsanların dogumunu develerin dogumuna benzeten aynı şu kimseler gibidir: Aksam namazı ögle namazına kıyâs edilerek farz kılındı? Zekât namaza kıyâs edilerek farz kılındı? (Bu, kıyâs ashâbının tâbi’lerinin savunmayacagı, kendilerine lâyık görmeyecekleri bir kıyâs düsüncesi ise, insanlara talebelik yapmadan ilim ve hikmetin verildigi ve Allah’ın (celle celaluhu) kelâmını Rasûlü’nün diliyle ilettigi Rasûlullah’a nasıl atfedebilirler? Bu (kıyâs) iddiâ’sının nübüvvetin kadr-u kıymetini alçaltmak, hafîfe almak ve Rasûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem)’e yalan isnad etmek için savunuldugundan korkmaktayız. İbn Hazm, el-İhkam VII, 1252

Allah’a hamd olsun, Rasulü Muhammed’e, ehlibeyt’e ve ashaba salat ve selam olsun.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
5-Belki bu çocukta daha önceki atalarından birinin damarına (soyuna) çekmistir…” hadisi:

Ebû Hureyre (r.a.)’ın rivâyet ettigine göre Rasûlullah’a (sallallahu aleyhi ve sellem) bir a’râbî geldi ve yâ Rasûlallah benim esim siyâh çocuk dogurdu, ben de bunun benim çocugum oldugunu kabul etmedim dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), senin develerin var mı diye sordu? Adam evet dedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem () renkleri nedir diye sordu? Adam kırmızı dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) aralarında boz deve var mı diye sordu? Adam elbette var dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu boz renkli develer nerden geldi diye sordu? Adam yâ Rasûlullah bir damarına çekmistir dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) belki bu çocukta daha önceki atalarından birinin damarına (soyuna) çekmistir buyurdu ve adamın çocugu inkâr etmesine müsâade etmedi.” Buhârî, el-’İtisâm bi’s-Sünne 12, Hudûd 41; Müslim, Liân 18, 19, 20; Ebû Dâvûd, Talâk 28; Tirmizî el-Velâu ve’l-Hibe 4; Nesâî, et-Taglîz fi’l-İntifâi mine’l-Veled 46, İbni Mâce, Nikâh 58; Ahmed b. Hanbel, II, 233, 234, 239, 279, 409



EHLI HADIS KARDES SEN BEYAZ BIR MUMINE ILE EVLENDIGIN ZAMAN SENDE BEYAZ ISEN DOGAN COCUK SIYAH OLURSA BU HADISLE HUKUM YANI KIYAS YAPARMISIN???????
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
bu hadise kesinlikle uymam diyorsun degilmi kesinlikle ve hic bir sekilde dogrumu anladim????
yada bu hadise inaniyormusun basina boyle bir sey gelse???
diyelimki geldi nereden hangi sunnet ile hangi ayet ile karar vereceksin batillik yapmadan ????
yoksa dinin hukumlerini bir tarafa birakip bilim ilmi ile kanitladiktan sonrami din ilmi ile hukmedeceksin?????

lutfen kacamak cevap verme......
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yukarda cevabını vermiş ibn Hamz okumadınmı bu hadis Kıyas denen batıl şeye delil olarak getireliyemeyeceğini bunu gayet güzel ve net bir şekilde açıklamış....
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
ya anlamiyorsun yada anlamak istemiyorsun sana diyorumki iyi oku burayi HZ MUHAMMED (SALLALLAHU ALEYHI VESSELLEM) efendimiz ibn hazm gibi yorum yapamamis yada neden direkt olarak o cocuk senin cocugun olamaz dememis diyememis yada bilmiyormuydu..... yada ibn hazm efendibu hadise uydurma kulpunu niye takamamis kendisine dayanak teskil ettigi icinmi saglam hadisleri birakta gercek uydurma hadislerin pesine dus kardesim ancak kendni kandirirsin SELAMETLE....
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yok kendine göre değil bu rivayetin ravileri sağlam uydurma olanlarıda zaten yazıyorum ...
 
A Çevrimdışı

Ahmet.Kaymar

Üye
İslam-TR Üyesi
Bir hocam kıyası kabul etmeyip de kendilerini selefe nispet edenler için "zahiriler" demişti. Hakikaten şu anda piyasada bunlardan çok var. Hem selefi olduklarını söylerler, hem kıyası batıl görüp reddederler, hem de hükümetleri ve rejimleri (bazen de kralları) yüceltmek ve değerini yükseltmek için olmadık yerden olmadık kıyasa başvururlar.

Yusuf aleyhisselamın olayını kıyas ederler, Necaşi olayını kıyas ederler, vesair

"Şeyh" diye başlayıp "rahimehullah" diye biten birkaç alimin ismini syaarlarlar, onların fetvalarını ezberlerler; ama onların kıyası reddedenler hakkındaki sözlerini elleriyle kapatırlar.

Bu taife nereden çıktı bilmiyorum? Ama şunu biliyorum ki, Ebu Said bunu bu ülkede Selefilerin arasında yayan ilk kimselerdendir.

Hadi kıyası reddettin. Batıl saydın. Sonra?

İCtihad ne olacak? Sahih olarak gelen, bir Allah'ın kulu da zayıf demeye cüret edemeyeceği bir tarikle bize ulaşan "Hakim bir konuda ictihad ederse..." hadise ne diyeceğiz?

Dede - baba - torun miras payşaşımı meselesinde; sahabenin tamamı dede - torun mirasını kıyas etmiştir. Kimisi dedeyi babaya, kimisi torunu babaya, kimisi başka birşeyi başka birşeye kıyas etmiştir.

Sahabeden bir kişi çıkmamıştır ki, dede - torun miras paylaşımda kıyas yapmadan ictihad etmiş olsun.

Hani Selef'e tabii oluyordunuz? Buyrun olun o zaman.

Sahabe, Ebu Bekir'i devlet başkanı seçti çünkü "Resulullah onu imam olarak önümüze koydu. Namazda bize imam olan, devlet işlerinde bize imam olmaya daha layıktır" diye kıyas etti.

Selef'e mi tabii oluyordunuz? Buyrun tabii olun..

Az kelam, çok dinlemek.

 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Dede - baba - torun miras payşaşımı meselesinde; sahabenin tamamı dede - torun mirasını kıyas etmiştir. Kimisi dedeyi babaya, kimisi torunu babaya, kimisi başka birşeyi başka birşeye kıyas etmiştir.

Sahabeden bir kişi çıkmamıştır ki, dede - torun miras paylaşımda kıyas yapmadan ictihad etmiş olsun.

Kocanın Mirası:

"Eğer karılarınızın çocuğu yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer onların çocuğu varsa, o zaman bıraktıklarının dörtte biri sizindir... en-Nisâ, 4/12.

Karının Mirası:

"... Eğer sizin çocuğunuz yoksa, bıraktıklarınızın dörtte biri onlarındır, çocuğunuz varsa bıraktığınızın sekizde biri onlarındır..." en-Nisâ, 4/12.

Dedenin Mirası:

Umran b. Hüseyin’den nakledilen rivâyet şöyledir:

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e bir adam gelerek şöyle sordu: 'Oğlumun oğlu vefat etti. Ondan miras hakkım nedir?' Peygamber cevâben, 'Sana altıda bir hisse vardır.' buyurdu. Adam dönüp gidince tekrar geri çağırarak: 'Sana altıda bir hisse daha var.' dedi. Adam dönüp gidince tekrar çağırarak ona: 'Diğer altıda bir tu'me (yiyecek) olarak.' Dedi. İbn Ebî Şeybe, a.g.e., VI, 259; Ebû Dâvûd, Ferâiz, 6; Dârekutnî, a.g.e., IV, 84; Ahmed b. Hanbel, a.g.e., IV, 428; Ebû Muhammed b. Ali b. Ahmed b. Said Zahirî İbn Hazm: el-Muhallâ, thk. Ahmed Muhammed Şâkir, Kahire, İdâretü'l-Tıbaati'l-Munîriyye, 1349/1931, C.IX, s. 291.

Annenin Mirası:

"Ölenin çocuğu varsa, anne babasından her birinin terekeden altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yoksa, terekeden annenin hissesi üçte birdir. Ölünün kardeşleri varsa annenin hissesi altıda birdir... en-Nisâ, 4/11.

Kız Çocuğun Mirası:

"Allâh size, çocuklarınız hakkında, erkeğe kadının payının iki katını tavsiye eder. Eğer kızlar ikiden fazla iseler, ölünün bıraktığı terekenin üçte ikisi onlarındır. Eğer kız tek ise, terekenin yarısı onundur..."

Sa'd b. er-Rabî'nin karısı iki kızıyla birlikte Peygambere geldi. Ona, 'Ey Allah'ın Peygamberi! Bu ikisi Sa'd b. er-Rabî'nin kızları, babaları seninle birlikte Uhut savaşına katıldı ve orada şehit oldu, amcaları mirasın tamamını alarak onlara pay bırakmadı, onları malları olmadığı için nikahlayan kimse de olmaz' diyerek şikayette bulundu. Bunun üzerine Peygamber: 'Allah bu konuda hükmünü indirecektir' dedi ve kısa bir süre sonra Nisâ sûresi'ndeki miras âyetleri nazil oldu. Peygamber (sav) kadını ve kızların amcasını çağırtarak amcaya şöyle dedi: 'Sa'd'in kızlarına üçte iki hisse, kızların annesine sekizde bir hisse ver, geride kalan da senin. Ebû Dâvûd, Ferâiz, 4; İbn Mâce, Ferâiz, 2; Beyhakî, a.g.e., VI, 216; Dârekutnî, a.g.e., IV, 79; Hâkim a.g.e., IV, 370;

Huzeyl b. Şurahbîl'den şu rivâyet nakledilmektedir:

Bir adam, Ebû Musa el-Eş'arî ve Selman b. Rebia'ya gelerek kız çocuk, oğlunun kızı ve kız kardeşini bırakan adamın miras meselesini sordu. Ebû Mûsa: 'Kız ve anne baba bir kız kardeş yarım hisse alırlar, oğlunun kızı ise terekeden bir şey alamaz, İbn Mes'ûd'a git onun da benim gibi hüküm vereceğini umuyorum.' dedi. Adam İbn Mes'ûd'a gelerek Ebû Mûsa'nın da sözünü söyledi ve aynı soruyu sordu. İbn Mes'ûd: 'Onun gibi hüküm verirsem, o zaman ben yanılmış olurum fakat bu konuda Resûlullah'ın hükmettiği gibi hüküm vereceğim. Kız çocuk yarım, oğlun kızı üçte ikiyi tamamlamak için altıda bir ve geride kalan anne baba bir kız kardeşindir.' dedi. Bunun üzerine Ebû Musa, 'Bu kavil aranızda olduğu müddetçe bu meseleyle ilgili bana soru sormayın.' Dedi. Buhârî, Ferâiz, 7; Tirmizî, Ferâiz, 4; Ebû Dâvûd, Ferâiz, 4; İbn Mâce, Ferâiz, 3; Dârimî, Ferâiz, 7; Beyhakî, a.g.e., VI, 229-230; Abdurrezzak, a.g.e., I, 42; Hâkim, a.g.e., IV, 371; Saîd b. Mansur , a.g.e., I,

Anne Baba veya Baba bir Kız Kardeşlerin Mirası:

"Senden fetva istiyorlar. De ki: Kelâle ile ilgili Allah size şöyle fetva veriyor. Eğer bir kimse ölür de çocuğu bulunmaz ve bir kız kardeşi kalırsa, terekesinin yarısı onundur. Eğer çocuğu yoksa erkek kardeş mirasçı olur. Eğer kız kardeşler iki kişi olurlarsa, terekenin üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler kız ve erkek olarak karışık bulunurlarsa erkeğin hissesi iki kızın hissesi kadardır... en-Nisâ, 4/176

Anne bir Kardeşlerin Mirası:

"Eğer bir erkek veya kadına kelâle olarak mirasçı olunur ve ölünün erkek veya kız kardeşi bulunursa bunlardan her birisi altıda bir alır. Eğer kardeşler bundan çok iseler üçte bire zarara uğratılmaksızın ortak olurlar..." en-Nisâ, 4/12

Bunun gibi bütün rivayetleri topladığımız zaman Kıyas denen batıl şeye hiçbir şekilde ihtiyaçımız kalmayacaktır.
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
kusura bakmayın mesajları editlemek zorunda kaldım..kavga ortamı olmasını istemiyorun...ehli hadis bazı konularda hassalıkta ciddi...onun için mazur görmek lazım.sonuçta insanız...ahmet kaymar kardeşimizden özür diliyorum...mesajını editlediğim için...inş...sakin kafayla münazara yaparsınız fi emanillah
 
A Çevrimdışı

Ahmet.Kaymar

Üye
İslam-TR Üyesi
kusura bakmayın mesajları editlemek zorunda kaldım..kavga ortamı olmasını istemiyorun...ehli hadis bazı konularda hassalıkta ciddi...onun için mazur görmek lazım.sonuçta insanız...ahmet kaymar kardeşimizden özür diliyorum...mesajını editlediğim için...inş...sakin kafayla münazara yaparsınız fi emanillah
Merak etme akhi, mürekkeb cahil değilim.

:)
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
İlmi münazaralarda balıklama yani sazanlama konuya atlamayan insanlar cahil değildirler...ve yorumlarından da anlarsın :) ....sakin kafa relax olalım inş...ehli hadisi de söyledim...anlayışlı insandır bana göre...anlayışla cevap verecektir...
 
Üst Ana Sayfa Alt