Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kabirler Ve Ilgili Meseleler

mehmed cihad Çevrimdışı

mehmed cihad

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
386601_486897308018455_1582410173_n.jpg


“İşlerinizde ne yapacağınızı şaşırdığınızda kabir ehlinden istiane dileyiniz.” (Mahmut Ustaosmanoğlu başkanlığında bir heyet, Ruh'ul-Furkan, c. 2, s.82)

Bu, Aclûnî'nin Keşf'ül-Hafâ adlı kitabında yer alır. Aclûnî, bu söz için "İbn-i Kemal Paşa'nın el-Erbaîn'inde böyle geçer." ifadesini kullanır. İbn-i Kemal o sözü peygamberimize mal etmiş ama hiçbir kaynak göstermemiştir. Tamamen uydurma bir sözdür. İbn-i Kemal, 1469′da Tokat’ta doğmuş, 1534′te İstanbul’da ölmüştür. Peygamberimizle ara*sında 900 seneden fazla bir zaman varken hiçbir kaynak göster*meden ve anlamı da Kur’an’a taban tabana zıt olan bir sözü hadis olarak önümüze sürmesi kabul edilemez. İbn-i Kemal bu eserinde, kaynak gösterme yerine, bu sözün hadis olduğunu ispat için hiçbir dini dayanağı olmayan felsefi izahlara girmiştir.

“Biz yalnızca Sen’den istiane dileriz.” (1/Fatiha, 5)

“Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine hiç bir cevap veremeyecek olan şeylere dua eden kimseden daha sapık kim olabilir? Oysa taptıkları şeylerin, onların yalvarışlarından haberleri bile yoktur.” (46/Ahkaf , 5)
İbn Abdilberr (rh.a) Rasulullah (sav)'ın kabir yanında soru sorup ondan cevap aldıklarını söyleyen birine şöyle cevap vermiştir: “Yazıklar olsun sana ! Böyle diyenleri Muhacirden ve Ensardan daha mı faziletli görüyorsun ? Acaba Muhacirden ve Ensardan herhangi birisinin, Rasulullah'a ölümünden sonra gidip soru sorduğu ve O'nun da kendisine cevap verdiği birisi var mıdır ? Sahabe o kadar çok şeyde ihtilafa düştü ki, bunlardan birisinin halli için kabrinde Rasulullah'a soru soramazlar mıydı ? Niçin gidip O'na soru sormadılar ? İşte onun kızı Fatıma (r.anha). Babasının mirası hakkında Ebu Bekr (ra) ile çekişmişti. Bunun halli için babasına gidip bunun cevabını öğrenmek için soru soramaz mıydı ?”
(İbn Teymiyye, Mecmuu'l-Fetava, c. 10, s. 407)
“Ölmüş kimseye gelince o kendisi için dua edecek, rahmet ve bağışlanma dileyecek kimselere muhtaçtır. Nitekim Peygamber (sav) Müslümanların kabirlerini ziyaret ettiğimiz zaman onlara rahmet, af ve mağfiret dilememizi tavsiye etmiştir.
Allah’a şirk koşanlar ise bunun aksini yapmaktadırlar. Mezarları ibadet ve yardım dileme maksadıyla ziyaret etmektedir.” (İbn Kayyim el-Cevziyye, Medaricu’s-Salikin)


Ali (ra)’ın torunu Ali b. Huseyn, bir adamın Peygamber (sav)’in kabrinin yanında bulunan bir gediğe geldiğini ve o gedikten içeri girip dua ettiğini görür. O adamı engeller ve şöyle der: “Sana babamdan, babamın dedemden, dedemin Rasulullah’tan naklettiği bir hadisi nakledeyim: “Benim kabrimi bayram yerine getirmeyin. Evlerinizi de kabir haline getirmeyin.”” (Ebu Yala, Musned, 1/361; İbn Ebi Şeybe, Musannef, 7541)

“Kabirlerin başında bazen çok etkili hikayeler anlatılır. Mesela orada dua eden kimsenin duasının hemen kabul edildiği veya adakta bulunanın hemen ihtiyacının giderildiği söylenir. Bu gibi şeylerle putlara ibadet edilir. Yeryüzünde şirk bu gibi şeylerle ortaya çıkar.” (İmam Suyuti, el-Emru bi’l-İttibai ve’n-Nehyu’l-İbtida, s.123)

Rasulullah ölümünden 5 gün önce şöyle buyurdu: “Dikkat edin, sizden öncekiler peygamberlerinin ve içlerindeki salih kimselerin kabirlerini mescid haline getirmişlerdi. Dikkat edin, kabirleri mescid edinmeyin, ben sizi bundan nehyediyorum.” (Sahih-i Muslim, 532)

Rasulullah (sav) vefat hastalığına yakalandığında şöyle buyurdu: “Yahudi ve Hristiyanlara Allah lanet etsin. Onlar peygamberlerinin kabirlerini mescid edindiler.” (Buhari, 435, 436, 1330; Muslim, 529)

İbn Hacer el-Askalani hadis hakkında şöyle diyor: “Bu ifade, Hz. Peygamber'in bu hastalık yüzünden vefat edeceğini bildiğini, bunun için de önceki milletler gibi Müslümanların da O'nun kabrini yüceltip Yahudi ve Hıristiyanlar gibi lanete uğrayacağından endişe ettiğini gösterir. Onun için kendisinden sonra islâm ümmeti de aynı hataya düşmesinler diye Yahudi ve Hıristiyanlara lanet okuyarak, böyle yapacak herkesin de lanete uğrayacağını anlatmak istenmiştir.”
(İbn Hacer el-Askalani, Fethu’l-Bari, c.2 Hadis No: 435-436)

Ahmed er-Rumi el-Hanefi şöyle diyor: “Yahudi ve Hristiyanlara lanet okunmasının sebebi, onların Peygamberlerinin kabirlerini mescid edinmesiydi. Bu sebeple Rasulullah (sav) ümmetini onlara benzemekten sakındırmak için kabirlerde namaz kılmayı yasaklamıştır. Bazı muhakkik alimler de şöyle dediler: “Salihlerin kabirlerinden kutsallaştırılan yerlerde özellikle bu şahısları yüceltmek maksadıyla namaz kılmak da bu yasaklamanın içine girer. Çünkü putlara ibadetin başlangıcı, Allah’ın Kur’an’da haber verdiği gibi, Nuh kavminin kendilerini kabirlerde ibadete vermelerine dayanır.” (el-Mecalisu’l-erbea min Mecalisi’l-Ebrar, s.7-8) (Bakınız: Nuh Suresi ve Sahih-i Buhari, Tefsir, Nuh 23 Tefsiri)


“Mescid, Allah’a secde edilen yerdir. Burada insanın kabirlerin üzerine secde etmesi haram kılınmış demektir. Mezara yönelik olarak namaz kılıp secde etmek bu hükme tabidir. Çünkü böyle yapmak da mezarları tazimin ifadesidir. Hadislerin hepsi de böyle yapmanın çok büyük haram olduğunu gösteriyor. Çünkü hadislerde “Allah Yahudileri kahretsin” ifadeleri geçmektedir. Böyle yapmanın yasaklanmasının hikmeti şirk kapılarını kapatmaktır.” (Nureddin Itr, Buluğu’l-Meram Şerhi, s. 401, Tahlil Y.)

İmam Nevevi şöyle diyor: “Alimlerin dediklerine göre, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kendisinin ve başka kimselerin kabirlerinin mescid edinilmesini yasaklamasının sebebi, onları tazimde aşırı gitmeleri ve fitneye düşmelerinden duyulan korkudur. Bazen bu durum geçmiş ümmetlerden çoğunun başına geldiği gibi, küfre düşmeye sebep olur.” (İmam Nevevi, Şerhu’l-Muslim, 5/13)

İmam Suyuti şöyle demiştir: “Peygamber (sav)’in yasaklamasının illeti ve sebebi kıldığı bu durum ya büyük şirk veya küçük şirk olarak ümmetlerin pek çoğunun içine düştükleri bir durumdur. Sapıtmış pek çok topluluğun salihlerin kabirlerinin başında yalvarıp yakardıklarını, saygı ile eğildiklerini, boyun büktüklerini görürsün… Bu Peygamber (sav)’in kökünü kazımak istediği bir kötülüktür. Hatta o, namaz kılan kişi buranın bereketini gaye edinemese bile putperestliğe yol açan bu kötülüğün kapısını kapatmak için mezarlıkta namaz kılmayı mutlak olarak yasaklamıştır.” (İmam Suyuti, el-Emru bi’l-İttibai ve’n-Nehyu’l-İbtida, s.138-139)


(Kabirlerde (rükusu ve secdesi olmayan) cenaze namazının kılınması caizdir. Mescidi temizleyen kadının olayı.)

“Ahmed bin Hanbel’e “Mescidle kabir arasında bir duvar bulunsa namaz kılınabilir mi ?” diye soruldu. Farz namaz kılmanın mekruh olduğunu söyledi, cenaze namazınınsa caiz olduğunu söyledi.” (İbn Receb el-Hanbeli, Fethu’l-Bari, 3/195)



Ebu Hanife’nin öğrencisi İmam Muhammed eş-Şeybani şöyle dedi: “Biz kabirden çıkan toprağın üzerine başka toprak ilave edilmesini uygun görmeyiz. Kabrin kireçle ve toprakla boyanmasını veya yanına mescid yapılmasını kerih görürüz.” (el-Asar, s.45)
(Mekruh kelimesi yalın olarak kullanıldığı zaman İmam Ebu Hanife (ra), İmam Ebu Yusuf (rh.a), İmam Muhammed (rh.a) nazarında haram demektir. “Allah size küfrü, fıskı ve isyanı kerih kıldı” (49/Hucurat, 7) ayetinde olduğu manasıyla..)

“İnsanların en şerlileri, kendileri hayatta iken kıyametin üzerlerine koptuğu kimseler ve kabirleri mescid edinenlerdir.” (Müsned-i Ahmed, 1/405)

“Allah’ım ! Kabrimi tapınılan bir vesen/put kılma ! Peygamberlerinin kabirlerini mescid edinenlere Allah lanet etsin !” (Müsned-i Ahmed, 2/246, İmam Malik’in Muvatta’sında daha kısa)

Hafız ibn Abdilberr şöyle demiştir: “Vesen, put demektir. Altından veya gümüşten yapılan suret veya diğer heykellerdir. Allah dışında ibadet edilen şeyler vesendir. Araplar puta yönelerek dua ve ibadet ederlerdi. Rasulullah (sav) ümmetinin de bazı geçmiş ümmetlerin yaptığı gibi yapmasından korktu. Onlar kendilerine ait bir peygamber öldüğü zaman putlara yaptıkları gibi onun kabrinin etrafında da ibadete dururlardı.” (Temhid, Salat, 5/177)

Cabir (ra) şöyle demiştir: “Peygamber (sav), kabrin kireçle sıvanmasını, üzerine oturulmasını ve üzerine bina yapılmasını yasakladı.” (Muslim, 970)
Tetimme sahibi şöyle diyor: “Rasulullah (sav)’in kabri başında namaz kılmak haramdır.” (Nureddin Itr, Buluğu’l-Meram Şerhi, 1/360-361, Tahlil Y.)


Mescid-i Nebevi’nin Genişletilmesi Sırasında Ortaya Çıkan ‘Kabir’ Vakıası
İmam Nevevi şöyle diyor: “Sahabe radıyallahu anhum ve onlardan sonra gelen tabiin nesli, Müslümanlar’ın sayısı iyice artınca Mescid-i Nebevi’yi genişletme ihtiyacı hissettiler mü’minlerin annelerinin odalarının hepsi mescide dahil edildi. Bu odalardan biri de içerisinde Rasulullah ve onun iki dostu Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer’in kabirlerinin bulunduğu Hz. Aişe’nin odasıydı. Genişletme çalışması sırasında kabrin çevresine, mescidin içinde görülüp de avamın ona doğru namaz kılmaması ve böylece harama düşülmemesi için yüksek ve etrafını kuşatacak şekilde yuvarlak duvarlar inşa ettiler. Sonra kabirlerin kuzeyde kalan iki köşesinden başlayan iki duvara meyil verip birleşecek şekilde inşa ettiler. Böylece hiç kimsenin kabre dönerek namaz kılmasına fırsat verilmemiş oldu. İşte bu sebeple Aişe (ra) şöyle demiştir: “Eğer bu olmasaydı kabri görünür hale gelecekti. Ancak kabrin mescid edinilmesinden korkuldu.”” (İmam Nevevi, Şerhu’l-Muslim, 5/13-14)

Kabirlerin Yükseltilmesi
Ebu’l-Heyyac şöyle dedi: “Ali bin Ebi Talib bana dedi ki: “Rasulullah’ın beni gönderdiği şeyle seni göndereyim mi ? Yerle bir etmedik hiçbir heykel ve düzlemedik yüksek bir kabir bırakma.” (Muslim, 969; Tirmizi, 1049; Nesai, 2030)

(Kabirlerin ancak 1 karış yükseltilmesi, deve hörgücü gibi olacak kadar yükseltilmesi caizdir. Bu o yerin kabir olduğunun bilinip üzerine mescid yapılmaması, oturulmaması vs. içindir. İmam Ebu Hanife, İmam Malik ve Sevri bu görüştedir. (İbn Kudame, el-Muğni, Cenaiz, 3/435-437))


Kabirlere Tazim ve Ölülere Adak Adamak
İbn Kudame şöyle demiştir: “Kabirlerin üzerinde kandiller yakmak caiz değildir. Çünkü bu faydasız yere malı zayi etmektir. Kabirlere saygıda aşırı gitmek, putlara saygıda aşırı gitmeye benzer.” (el-Muğni, Cenaiz, 3/440-441)
Muhammed Alauddin el-Haskefi şöyle demiştir : “Bil ki halktan pek çok kimsede görülen, ölüler için adakta bulunma ve velilere yakın olmak için onların türbelerine para, mum, yağ ve benzeri şeyleri alıp götürmek icma ile batıldır ve haramdır." (Reddu'l-Muhtar mea Haşiyeti İbn Abidin, 2/349)

Bu ibareyi şerh eden İbn Abidin de şöyle demiştir:
"Velilere yakın olmak için..." sözü ile kastedilen şu türden sözlerdir : Ey filan efendim, kaybettiğim şeyi bulursam veya hastam iyileşirse veya şu ihtiyacımı giderebilirsem senin için altın, gümüş, yiyecek veya yakacak tasadduk edeceğim. "Batıldır ve haramdır" sözüne gelince bunun da çeşitli sebepleri vardır. Bunlardan biri şudur: Bu bir mahluk için adakta bulunmak demektir ki herhangi bir yaratılmış için adakta bulunmak caiz değildir. İkinci olarak bu, bir ibadettir. Yaratılanlara ibadet etmek ise caiz değildir. Üçüncü olarak kendisi için adakta bulunulan kişi ölüdür. ÖLÜ İSE BİR ŞEYE SAHİP OLAMAZ."
(Haşiyetu İbn Abidin ala Reddi'l-Muhtar, 2/440-449)

Ölüler için en iyi yapılacak şey; onlar için mağfiret dilemektir..
“Onlardan sonra gelenler: "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce inanmış olan kardeşlerimizi bağışla; kalbimizde müminlere karşı kin bırakma; Rabbimiz! Şüphesiz Sen şefkatlisin, merhametlisin" derler.” (59/Haşr, 10)

“Rabbimiz; hesabın görüldüğü günde beni, anamı, babamı ve tüm mü’minleri bağışla.”
(14/İbrahim, 41)

Ki bunu her namaz sonunda okuyoruz..

Ebu Useyd Malik İbni Rebia es-Saidi (ra) şöyle dedi: “Bir gün biz Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in huzurunda otururken Selemeoğulları kabilesinden bir adam çıkageldi ve:
“Ya Rasulullah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı?” diye sordu. Raslullah şöyle buyurdu:
“Evet, onlara dua eder günahlarının bağışlanmasını dilersin, vasiyetlerini yerine getirirsin, akrabasını koruyup gözetirsin, dostlarına da ikramda bulunursun.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 120)

“Bu Kur'an, diri olanların uyarılması ve kâfirlere vaad edilen azabın hak olması için indirilmiştir.” (36/Yasin, 70)

(M. Özen, İslam'ın Yolu ve Tarikatların Yolu, s. 31-39)
 
Üst Ana Sayfa Alt