H
Çevrimdışı
B- ÎMAN VE İSLÂM... 2
(İnanmak Ve Teslim Olmak). 2
* Îman Ve İslâm'ın Önemi. 2
* Sahabe-i Kiram'a Dinin Temel Esaslarının Tanıtılması (Cibril Hadisi). 4
* Yabancılara Dinîn Temel Esaslarının Tanıtılması. 6
* Heyetlere/Temsilcilere Dinin Temel Esaslarının Tanıtılması. 8
* İmanın Bölümleri Ve Misali. 14
* İmanın Bazı Özellikleri Ve Alâmetleri. 16
* İslâm'ın İzzet ve Hoşgörüsü. 21
* Müşriklerin İslâm'a Davet Edilmesi Ve Kalplerinin Isındırılması. 24
* Ehl-i Kitaptan Müslüman Olanlara İki Kat Ecir. 25
* İslâm, Cahiliyede İşlenen Günahları Siler. 27
* Lâ İlahe İllallah (Allah'tan Başka İlâh Yoktur)’ Hakimiyeti İçin Mücâdele. 28
* Peygambere İman Ve Görmeden İnanmanın Fazileti. 31
* Mü'minin Üstünlüğü, Vasfı Ve Misali. 35
* İmanın/İslâm'ın Zayıfladığı Dönemler. 40
* İman Ve Emanetin Kaldırılması. 43
B- ÎMAN VE İSLÂM
(İnanmak Ve Teslim Olmak)
* Îman Ve İslâm'ın Önemi
Allah Teâlâ buyurur ki:
'İman eden ve imanına hiçbir günah bulaştırmayanlara gelince, işte onlar güvenlik içinde olan ve hidayeti bulanlardır.' (En'am6/82)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Allah kimin hidâyetini İsterse, onun göğsünü İslâm'a açar/yollarını kolaylaştırır. Kimi de saptırmak isterse, onun gösünü sanki göğe yükseliyormuş gibi sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstünde işte böyle pislik bırakır." (Enam 6/125)
Allah Teâlâ buyurur:
'Allah ve Rasûlü bir şeye hükmettiği zaman, mü'min erkek ve kadm(ların başkasını) tercih etme hakları yoktur. (Bundan sonra) kim Allah ve Rasûlüne isyan ederse, artık o kişi açıkça sapıtmıştır.' (Ahzâb 33/36)
(Bu bölümdeki hadisler, dinin temel esaslarının öğretilmesi ile ilgilidir. Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve seller»), bu esasları, muhtelif vesilelerle Sahabe-i Kiram 'a tek tek, bazen toplu hâlde öğretiyordu. Bundan dinin temel esaslarını her Müsliımanın bilmesi ve kabul etmesi gerektiğini anlıyoruz. Din iki şeyden oluşmuştur: İman ve İslâm, yani inanmak ve teslim olmak... Hayatın her anında teslimiyet ve Allah 'a kulluk...)[1]
1/43- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[2]
Rasûlullah'a (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem), 'Hangi amel daha faziletli ve daha hayırlı?' diye soruldu. O da buyurdu ki:
"Allah'a ve Rasûlüne iman etmektir." 'Sonra hangisi, ey Allah'ın Rasûlü?' "Amellerin zirvesi olan Allah yolunda cihaddır." 'Bundan sonra hangisi, ey Allah'ın Rasûlü?' "Kabul olunan hacdır."[3]
2/44- Hz. Ömer'den (Radıyaiiahü anh):[4]
Rasûlullah'ın (Salfoiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ettiği hâlde ölürse, ona ^cennetin sekiz kapısının hangisinden İstersen, oradan içeri girV denilir."
Bu hadisin Ukbe b. Âmir'den (Radıyalhhn anh) şâhı'dİ[5] şu lafızladır:
"Bir kul, şirk koşmadan ve haram kana bulaşmadan[6] Allah'a kavuşursa, dilediği cennet kapılarından (içeri) girer."
NOT: Ayrıca Ubâde b. es- Sâmit (Radıyallahü anh) rivayeti için bk. 21/21.hadis.[7]
3/45- Muâzb. Cebel'den:[8]
Tebük savaşı öncesi Rasûlullah (Sallaüahn aleyhi ve sellem) ordusuyla yola çıkmıştı. Ortalık ağarmca sabah namazını kıldırdı ve ordu tekrar yoluna devam etti. Bir süre sonra güneşin ilk ışıkları görüldü ve insanlar yorgunluktan dolayı uyuklamaya başladı.
Muâz Rasûlullah'ı takip ediyor, peşi sıra gidiyordu, diğerleri ise binekleri üzerinde (sağa sola) dağılmışlardı. Bindikler hayvanlar hem otluyor, hem de yürüyorlardı. Muâz Rasûlullah'ı takip ederken, onun devesv de bazen yayılıyor, bazen de yürüyordu ve birden tökezledi. Muâz yuları ile onu zapt etti. Ama hayvan hızlanmış ve Rasûlullah'ın devesini ürkütmüştü. Rasûlullah yüzündeki örtüyü kaldırıp baktı ki ordunun içinden kendisine en yakın kişi Muâz'di, onu yanma çağırıp şöyle dedi:
"Ey Muâz!"
"Buyur, ey Allah'ın Peygamberi !'
Hz. Peygamber ona:
"Yaklaş!" deyince, tamamen Rasûlullah'ın yanına geldi. Hatta her ikisinin binekleri birbirine değiyordu.
Rasûlullah dedi ki:
"İnsanların bizden bu kadar uzaklaşacağını tahmin etmiyordum."
'Ey Allah'ın Peygamberi, insanlar uyukluyor ve binekleri de onları (sağa sola) dağıttı, hayvanları biraz yayılıp biraz yürüyorlar.'
"Ben de uyuklamışım."
Muâz, Rasûlullah'ın müjde verici bir yüzle kendisine yaklaştığını fark edince şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İzin verirsen sana beni hasta eden, zayıflatan ve hüzünlendiren bir şey sormak istiyorum .'
"Dilediğini sor !"
'Ey Allah'ın Peygamberi, kendisiyle cennete girebileceğim bir amel/iş söyle, başka bir şey sormayacağım .'
Rasûlullah:
"Bravo, bravo, çok iyi! Sen bana önemli bir soru sordun ve bu iş Allah'ın hayır murad ettiği kişiye kolaydır" dedi, bunu da üç kere tekrarladı. Böyle durumlarda Hz.Peygamber, iyi anlaşılsın diye sözünü üç kere tekrar ederdi.
Buyurdu ki:
"Ölünceye kadar Allah'a ve Âhiret gününe iman etmen, namaz kılman, Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmadan ibadet etmendir ki sen bu hâl üzeresin."
Ben:
'Ey Allah'ın Rasûlü, bir daha tekrarla!' deyince, O da bunu üç kere tekrarladı ve şöyle dedi:
"Ey Muâz, İstersen sana bu işin başından ve zirvesinden bahsedeyim."
'Elbette (isterim,) ey Allah'ın Peygamberi, annem babam sana feda olsun, konuş!..'
"Bu işin başı, senin Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun ortağının bulunmadığına ve Muhammed'İn de O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet etmendir. Bu işin desteği/direği namaz kılmak ve zekât vermektir. Bu işin en tepesi de Allah yolunda cihaddır. Ben namaz kıiıncaya, zekât verinceye, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve ortağının bulunmadığına, Muhammed'İn O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet edinceye kadar insanlarla uğraşmak/mücadele etmekle emr olundum. Bunları yerine getirirlerse kurtulurlar ve^ (cezaî) bir hakkın alınması dışında canlarını, mallarını korumuş olurlar. (Âhiretteki) durumları Allah'a aittir. "
Rasûlullalı sözüne şöyle devam etti:
"Muhammed'İn nefsini elinde tutan Allah'a yemin ederim ki farz namazlardan sonra Allah yolunda cihad gibi, cennet derecelerini umarak yüzün/benzin sarardığı ve ayağın tozlandığı başka üstün bir amel yoktur. Kulun mizanında Allah yolunda telef olan bir hayvandan ya da Allah yolunda onun üzerinde hamle yapmakdan daha ağır (kıymetli) bir amel yoktur. "[9]
4/46- Hasan el-Basrî'den:[10]
Ebû Hüreyre (Radıyaiiahücmh), Medine'de bulunduğumuz sıralarda bize rivayet etti:
Rasûfullah (Saiialiahu aleyhi ve sel/em) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü amellerin hepsi gelin Namaz gelir ve der ki:
"Ya Rabbî! Ben namazım.'Allah şöyle der: 'Sen hayırlı bir amelsin.' Sonra sadaka gelir ve der ki: 'Ya Rabbî! Ben sadakayım.'Allah şöyle der: 'Sen hayırlı bir amelsin.' Sonra oruç gelir ve der ki: Ya Rabbî! Ben orucum.'Allah şöyle der:
'Sen hayırlı bir amelsin.' Daha sonra diğer ameller bu şekilde gelirler, Allah da her seferinde onların her birine: 'Sen hayırlı bir amelsin'
diye mukabelede bulunur.
Sonra İslâm gelir ve der ki:
'Ya Rabbî! Sen Selâm'sın ve ben de İslâm'ım.' Allah şöyle der:
"Sen hayırlı bir amelsin, senin sebebinle bugün varlıkları cezlandırır ya da mükâfatlandırırım.'
Allah Teâlâ Kitab'ında şöyle buyurur:
'Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, bu (hareketi/ameli) kendisinden kabul edilmeyecek ve âhirette de pişmanlık duyanlardan olacaktır. " (ÂIü İmrân 3/85)[11]
* Sahabe-i Kiram'a Dinin Temel Esaslarının Tanıtılması (Cibril Hadisi)
Allah Teâlâ buyurur ki:
"Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar/istiyorlar, hâlbuki göklerde ve yerde bulunanlar istese de istemese de O'nun (gücüne) teslim olmuştur. (Unutmayın,) dönüş yine O'nadır." (Âlü îmrân 3/83)
Allah Teâlâ buyurur ki:
"O kişileri görmez misin, sana ve senden öncekilere indirilen vahye inandıklarını iddia ediyorlar, bîr de kalkıp tâğutu (zalimleri) hakem/güç sahibi kılıyorlar. Hâlbuki onları inkâr etmekle emrolunmuşlardı.
Şeytan onları daha çok saptırmak ister." (Nisa 4/60)
(Hz. Peygamber döneminde İslâm, farklı yollarla tebliğ ediliyordu. Bunlardan birisi de Cibril'in insan sûre/inde gelip Rasûlullah'a dinin temel esaslarım sormasıdır ki hu konuda verilen cevaplar çok önemlidir. Bu rivayetler bize altı sahabe kanalıyla ulaşmıştır).[12]
5/47- Ömer b. Hattab'tan (RadıyaiiaManhy.[13]
Rasûlullah (SaiiaiiaM aleyhi ve seitem) ile beraber otururken, yanımıza biı adam çıkageldi, elbisesi bembeyaz ve saçı simsiyahtı. Üzerinde yolculuk alâmeti yoktu ve kendisini bizden hiç kimse tanımıyordu. Bu kişi geldi ve Allah'ın Peygamberine yakın bir şekilde oturdu, dizlerini onun dizlerine yaklaştırdı, ellerini de dizlerine koydu. Sonra şöyle dedi:
'Ey Muhammed! Bana İslâm'ı tanıt, İslâm nedir?' Rasûlullah buyurdu ki:
"İslâm; senin Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in de Allah Rasûlü olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve gitmeye gücün yeterse Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmandır."
O kişi:
'Doğru söyledin' dedi.
Biz şaşırdık, hem soru soruyor, hem de tasdik ediyordu. Sonra dedi ki:
'Bana Iman'ı tanıt!'
Rasûluilah şöyle buyurdu:
"îman; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve hayır-şer yönüyle bütün kader (programına) inanmandir". ,. , 'Doğru söyledin'
'Bana İhsan'ı tanıt, İhsan nedir?'
"İhsan; Allah'ı görür gibi (şuurlu bir şekilde) ibadet etmendir, Gerçekte sen Allah'ı görmüyorsan da (unutma,) O seni görüyor."
'Bana o önemli zamanı/kıyameti tanıt!'
"Sorulan kişi (bu konu da) sorandan fazla bir şey bilmiyor." O tekrar:
'O hâlde alâmetlerini/işaretlerini tanıt!' deyince Rasûluilah şöyle buyurdu:
"Cariyenin hanım efendisini doğurduğu[14], yalın ayak, üstü çıplak (fakir) koyun çobanlarının bina yaptırmada yarışacak (kadar zengin oldukları vakit, kıyameti bekle!) "
Hz. Ömer dedi ki:
'O kişi bir müddet durdu ve sonra da kalktı, gitti. Rasûluilah bana (döndü ve) şöyle dedi:
"Ey Ömer, soru soran kimdi, bildin mi?" Ben de:
'Allah ve Rasûlü daha iyi bilir,' dedim. Bunun üzerine Rasûluilah şöyle buyurdu:
"O Cebrail'di ve size dininizin (esaslarını) öğretmek için geldi...'"
(Bu rivayetin şahidleri Ebû Âmir eî-Eş'arî, İbn Abbas ve Ebû Hüreyre (Radıyallahü anhüm) gibi sahâbîlerden gelmektedir. Bunlar benzer rivayetler olduğu için terceme edilmedi, sadece farklı yerler zikredildi. Ancak araştırmacılar için hadislerin metinleri tahricleriyle beraber nakledilmiştir.')
- 6/48-Ebû Âmir eî-Eş'arî,
- 7/49- İbn Abbas
- 8/50- Ebû Hüreyre (Radıyallahü anhüm) rivayetleri.[15]
6/48- Ebû Âmir el-Eş'arî'den (Radıyaliahü anh):[16]
( Yukarıdaki rivayetin benzeri nakledildi, farklı kısmı:
İman, senin Allah'a, Âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman etmendir. Ölüme ve ölümden sonraki dirilişe iman etmen, (ayrıca) cennete, ceheneme, hesaba, mîzâna ve hayırla şer itibariyle kadere iman etmendir.)[17]
7/49- İbn Abbas'tan (Radıyallahüanhumâ):[18]
(Benzeri nakledildi, ancak bu rivayetteki farklı kısım
"Kıyamet ne zaman olacak?" sorusuna karşı Rasûlullah (Salialiahü aleyhi ve seller») buyurdu ki:
"Subhânallah, beş gayb hâli var ki Allah'tan başkası bilmez, bunlar da:
- Kıyamet,
- Yağmur yağdırması ve
- Rahimlerdeki cenin ile ilgili tüm ilgiler,
- Kişinin yarın ne kazanacağı ve
- Nerede öleceğine dair bütün bilgilerdir. (Unutmayın!) Allah'ın her şeye gücü yeter."[19]
8/50- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[20]
(Yukarıdaki rivayetin benzeri nakledildi.)[21]
9/51- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaiiahüanhy):[22]
Rasûlullah (Saiiaiiahn aleyhi ve.Kellem) buyurdu ki:
" İslâm açıkta, îman ise kalbde (gizli) olur."
Sonra da Peygamberimiz eliyle göğsüne işaret edip üç kere bunu
tekrarladı ve peşinden ekledi :
" İşte takva buradadır."[23]
* Yabancılara Dinîn Temel Esaslarının Tanıtılması
Allah Teâlâ buyurdu:
'Bedevilerden Allah'a ve âhiret gününe iman eden, Aflah'a yakınlaşmak ve Peygamber'in duasına ulaşmak için infak edenlerin, (kesinlikle) Allah'a bir yakınlığı vardır ve onları rahmetine gark edecektir. Şüphesiz Allah affeden ve bağışlayandır.' (Tevbe9/99).[24]
10/52- Enes b. Mâlİk'ten (RadıyaUahüanh):[25]
Rasûlullah'a (olur olmaz) soru sormamız yasaklanmıştı. Çölden aklı başında birisinin gelip soru sorması, bizim de onu dinlememiz daha hoş geliyordu.
Çölden biri geldi ve Rasûlullah'a dedi ki:
'Bize bir elçin geldi ve senin peygamberlik iddiasında bulunduğunu söyledi.'
Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve seltem):
"Doğru söylemiş " dedi.
Bunun üzerine o kişi sordu:
'Gökyüzünü kim yarattı?'
Peygamberimiz de:
"Allah" dedi.
Bedevi :
'Ya yeryüzünü kim yarattı?'
"Allah"
'Dağları böyle kim yerleştirdi ve içindekileri dilediği gibi düzenledi?'
"Allah"
'Gökleri ve yeri yaratan, dağlan böyle mükemmel yerleştiren Allah hakkı için söyle; Allah mı seni bize gönderdi?'
"Evet"
"Senin elçin bize, gündüz ve gece beş vakit namazın farz olduğunu söyledi, bu doğru mu?"
"Doğru söylemiş!"
"Seni ^Önderen hakkı için, bunu sana Allah mı emretti?"
"Evet"
'Senin elçin bize, mallarımızdan zekât vermenin farz olduğunu söyledi, bu doğru mu?'
"Doğru söylemiş!"
'Seni gönderen hakkı için, bunu sana Allah mı emretti?'
"Evet"
'Senin elçin bize, gücü yetenlerin hac yapmasının farz olduğunu söyledi, bu doğru mu?'
"Doğru söylemiş!"
Bedevi:
'Seni gerçeklerle gönderen Allah'a yemin ederim ki dediklerinden ne fazlasını yapacağım, ne de eksiğini...' dedi ve ayrıldı.
Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu: "Eğer sözünde sadık kalırsa cennete girer."
§(Enes b. Mâlik'ten (Radtyaiiahu anh) başka tarîkle geien benzer rivayetteki ziyâde
Bedevi şöyle dedi:
'Ben senin getirdiğine iman ettim ve ben geride kalan kabilemin de elçisiyim.'
Şunları da ekledi:
'Ben Sa'd b. Bekr kabilesinden Dımam b. Sa'Iebe'yim.’[26]
11/53- Talha b. Ubeydullah'tan (Radıyaiiahü anh):[27]
Bir bedevi Rasûlullah'a (Saitaiiahu aleyhi ve seüem) geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! İslâm nedir?' Rasûlullah şöyle buyurdu :
"İslâm, bir gün ve gecede beş vakit namaz kılmaktır." 'Beş vakit namaz dışında bana başka farz namaz var mı?' "Hayır."
Bedevi, oruç hakkında sordu. Peygamberimiz : "(ikinci olarak) Ramazan orucunu tutmandır," buyurdu. 'Ramazan orucu dışında bana başka farz oruç var mı?' "Hayır."
Peygamberimiz zekâtı da zikretti, o kişi : 'Zekât dışında bana başka farz zekât/sadaka var mı?' "Hayır." Bedevî:
"Vallahi, bundan ne fazlasını yaparım ve ne de eksiğini" deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
Eder sözünde sadık kalırsa kurtulmuştur, (cennete gider)."[28]
12/54- Behz b. Hakîm b. Muâviye b. Hayde el-Kuşeyrî (babası kanalıyla dedesinden) (Radyaiiaha anhüm):[29]
Kasûlullah'm (Saihilahu aleyhi ve seliem) yanına geldim ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! buraya gelmeden önce, 'senin yanma gelmeyeceğim ve dinini de kabul etmeyeceğim' diye (ellerini birleştirip parmaklarını göstererek) şunlar adedince yemin etmiştim. Şu anda Allah ve Rasûlünün öğretecekleri dışındakilere aklı ermeyen bir kişi olarak buraya geldim.[30] Allah hakkı için, sana soruyorum:
'Allah seni bize ne ile gönderdi?'
"İslâm ile"
'Ey Allah'ın Ra,sûlü! İslâm'ın alâmetleri (Birrivâyette; 'İslâm'ın kendisi') nedir?'
"Özümü Allah'a teslim ettim ve şirk inançlarını reddettim, demen,
Namaz kılman ve zekât vermendir,
(Unutma ki) bir Müslüman diğer bir Müslümana karşı, birbirine yardımcı olan iki kardeş gibi saygılı olmalıdır,
Allah Teâlâ, Müslüman olduktan sonra bir kişinin tekrar şirke düşmesi hâlinde ondan hiçbir şeyi kabul etmez, ancak müşrikleri terkedip tekrar Müslümanlara dönerse kurtulur.
Ben sizi, elbisenizden tutarak ateşten korumaya çalışırım,
Dikkat edin! Rabbim, o gün beni çağırır ve sorar:
"Kullarıma (vahyi) tebliğ ettin mi?" Ben de:
"Rabbim, ben onlara tebliğ ettim" derim.
Artık bugün, burada bulunanlar bulunmayanlara duyduklarını tebliğ etsin !
Sonra da siz ağzı kapatılmış ve konuşamaz hâlde getirilirsiniz, ilk konuşacak uzvunuz (râvi dedi ki Rasûlullah dizinin yukarısını gösterdi, (Birrivâyette ise: "Sizin ilk konuşacak uzvunuz dizinizin yukarısı ve eliniz" dedi.)
(Râvi der ki 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu bizim dinîmiz mi?' diye sordum. O da:
"Bu (anlattıklarım) sizin dininizdir, nerede bunları güzelce yaparsan, amelin sana (kurtuluş için) yeterlidir" buyurdu.[31]
13/55- Ebû Rezin el-Ukaylî'den (Radıyaiiahücmh):[32]
Rasûlullahın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) yanına geldim ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah ölüleri nasıl diriltecek?'
Rasûlullah şöyle dedi:
"Kurak arazilerin birinden hiç geçmedin mi, bir süre sonra orayı münbit/yeşermiş bulursun."
'Evet,(doğru.)'
"İşte diriliş böyle olacak."
'Ey Allah'ın Rasûlü! İman nedir?'
"Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun ortağının bulunmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen,
Allah ve Rasûlünü, her şeye tercih edebilmen,
Ateşte yanmayı Allah'a şirk koşmaya tercih edebilmen,
Soylu olmasa da bir kişiyi, sadece Allah için sevebilmendir. Eğer bunları yapabiliyorsan tıpkı sıcak bir günde su arzusunun, susuz kişinin kalbine girmesi gibi iman da senin kalbine girmiş/yerleşmiş demektir."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Mü'min bir kimse olduğumu nasıl anlayabilirim?' diye sordum.
O da dedi ki:
"Ümmetimden (ya da bu ümmetten) bir kişi iyi olduğunu bilerek, hayır işlerse Allah onun mükâfatını verir. Kötü olduğunu bilerek günah işlemez ve O'ndan başka affedecek bulunmadığını bilerek (sadece) izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan af dilerse, işte bu kişi kesinlikle mü'mindir."[33]
* Heyetlere/Temsilcilere Dinin Temel Esaslarının Tanıtılması
Mekke'nin fethinden sonra insanlar Rasûlullah'ın (Salfaliahü aleyhi ve sellem) peygamberliğine kesin olarak inandılar ve grup grup gelerek Müslüman oldular. Zira Mekke iemîn belde'âirve zalimlerden korunmuştur. Fil yılındaki Ebrehe olayı bunun en güzel örneğidir. Rasûlullah'ın Mekke'yi fethetmesi ise yarımadadaki bütün Arapları ikna etmiş ve kısa sürede çok sayıda insan Müslüman olmuştur. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurur :
'Allah'ın yardımı gelip, fetih gerçekleştiğinde ve İnsanlar gruplar hâlinde Allah'ın dinine girdiklerinde,
İşte o zamanda Allah'ı hamd ile teşbih et ve (hataların için) istiğfar et!
Şüphesiz O, tövbeleri kabul edendir.'[34]
H.8-9 (M.630-631) senesinde insanlar gruplar hâlinde Müslüman olmaya başladılar. Bu nedenle o döneme, 'senetü'l-vüfûd* (heyetler yılı) denmiştir.
Abdülkays, Benî Hanîfe, Necrân, Benî Âmîr, Tay, Benî Esed... heyetleri bunlara en güzel örnektir. Aşağıdaki rivayetlerde bazı heyetler ve temsilcilerin Rasûİullah'la olan diyalogları nakledilmektedir.[35]
NOT: Mezhıc ve Kinde'Ii heyetlerle ilgili bilgiler için bk. 79/121.hadisin açıklaması.[36]
14/56- İbn Abbas'tan (Radmüahü anhümâ):[37]
Abdülkays kabilesinin temsilcileri Medine'de Rasûluîlah'ın aleyhi ve setiem) yanma gelmişlerdi. Rasûlullah:
"Bu heyet/kabile kimlerden ?" diye sorunca:
'Rabîa(dan)' dediler.
"Merhaba ey topluluk! Burada üzülmeyeceksiniz ve pişmanlık duyma- yacaksınız."
'Ey Allah'ın Rasûlii! Biz senin yanına uzak bir mesafeden geliyoruz. Aramızda kâfir Mudar'ın bölgesi var ve bu yüzden ancak savaşın haram olduğu ayda yanına gelebiliyoruz. Bize Öyle bir şey söyle ki onunla cennete girebilelim ve geride kalanlara da (bu bilgiyi) aktaralım.'
Ayrıca onlar Rasûlullah'a (Saiiaiiahu aleyhi ve sellemj içkilerin hükmünü de sordular.
Peygamberimiz onlara dört şeyi emretti ve dört şeyi yasakladı.
İmanı emretti ve dedi ki:
"İman nedir, bilir misiniz?"
'Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.'
"İman, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve ganimetten beşte birini vermektir."
Onlara dübbâ, hantem, nakîr (ya da muhayyer) ve müzeffet (isimli içki) kaplarının kullanımını yasakladı ve dedi ki:
"Bu bilgileri iyice öğrenin/ezberleyin ve geride kalanlara aktarın!"
NOT : Bu rivayette geçen dört kap, cahiliye döneminde içki yapımında kulanılan meşhur kaplardır.
Dübbâ : Kabak(dan yapılan) kap,
Hantem: Yeşil ya da kırmızı testi, çömlek,
Nakîr : Ahşap kap,
Müzeffet: Ziftlenmiş/Katranlanmış kap.[38]
15/57- Muğîre, babası Abdullah el-Yeşkürî'den (Radtyallahü anh):[39]
Katır satın almak için Küfeye gittim ve pazar yerine ulaştığımda daha pazarın kurulmadığım (gördüm). Arkadaşıma dedim ki:
'Mescide gitsek !'
Mescid o dönemde Hurmacılar içindeydi. Orada Kays kabilesinden İbn Müntefık isimli bir zat vardı. O anlatıyor:
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) olduğu yeri bir kışı bana tarif etti.
Onu Mina'da aradım, şu anda Arafat'ta olduğunu söylediler. Kendisini buldum ve yanına yaklaştım. Bana:
'Rasûluliah'm yolundan çekil!' denildi.
Rasûlullah:
"Onu bırakın, istediğine ulaşsın," dedi.
Ben de yaklaştım ve yanma kadar geldim. Rasûlullah'ın bineğinin yularından tuttum, hatta bineklerimizin boyunları birbirine girdi, (ancak) Rasûlullah beni azarlamadı, (bundan men etmedi)[40] ve dedim ki:
'Senden, beni cehennemden kurtaracak ve cennete girdirecek iki şey istiyorum.'
Rasûlullah göğe baktı, ardından başını yere eğdi ve sonra bana dönüp buyurdu ki:
"Eğer (böyle) kısa/özlü konuşursan, konuyu daha önemli hâle getirirsin, o hâlde söyleyeceklerimi iyi anlamaya/kavramaya çalış!
Allah'a şirk koşmadan ibadet etmeye devam et,
Farz namazı kıl, Farz olan zekâtı ver,
Ramazan orucunu tut,
insanların sana davranmasını istediğin şekilde onlara davran, insanların sana davranmasını istemediğin şekilde onlara daVHânmayı terk et!"
Sonra şöyle dedi: "Haydi, bineği bırak!"
§(Benzer bir rivayette
'Ey Allah'ın Rasûlü! Cennete girdirecek ve ateşten koruyacak bir amel anlat!' dedim.
Rasûlullah (Saiiaiia/m aleyhi ve sellem) da buyurdu ki: "Bravo, bravo, Eğer (böyle) kısa/özlü konuşursan, konuyu daha önemli hâle getirirsin;
Allah'a karşı takva sahibi ol, O'na şirk koşma,
(Ayrıca) Namaz kılmalı,
Zekât vermeli,
Haccı edâ etmeli ve
Ramazan orucunu da tutmalısın,
Haydi, (şimdi) bineklerin yolunu aç, (serbest bırak)!.."[41]
16/58- Amr b. Abese'den (RadıyaUahü anh):[42]
Bir kişi Peygamberim iz'e (SatMiahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasûlü! İslâm nedir?'
"İslâm, kalbini aziz ve celil olan Allah'a teslim etmen, Müslümanların da senin elinden ve dilinden emin/güvenlik içinde olmalarıdır."
'İslâm'ın hangi kısmı daha önemlidir?' : "İman, (Bir rivayette: Güzel ahlâk)" 'İman nedir?'
"İman, senin Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ölümden sonraki dirilişe inanmandır, (Bİr rivayette: İman; sabır ve cömertliktir.)"
'İman'in hangi kısmı daha önemlidir?' .
"Hicret"
'Hicret nedir?'
"Hicret, kötülükleri terk etmendir."
‘Hicretin hangi kısmı daha önemlidir?' ,
"Cihad"
'Cihad nedir?'
"Cihad, kâfirlerle karşılaştığın zaman çarpışmandır."
'Cihadın hangi kısmı daha önemlidir?'
"Atını feda edip kanı dökülen kişinin yaptığı (fedâkârlık),"
Sonra Rasûlullah şöyle buyurdu:
"İki amel var ki benzerinin yapılması dışında daha kıymetlisi yoktur; kabul olan hac ya da umre. "[43]
17/59- Rıb'îb. Hıraş'tan (Radıyaüahu anh):[44]
Amir oğullarından biri başından geçeni şöyle anlattı:
Kendisi Rasûlullah'ın (Sailailahu aleyhi ve sellem) yanına girmek için izin istedi. 'Gireyim mi?' dedi.
Peygamberimiz yanında hizmet eden kişiye:
"Onu çıkar, çünkü güzel izin almadı ve şöyle demesini söyie; es-Seiâmü aleyküm, girebilir miyim?"
Ben de bunu işittim ve dedim ki:
'es-Selâmü aleyküm, girebilir miyim?'
Bana Rasûlullah (Saiiaitahu aleyhi ve sellem) izin verdi, yanma geldim ve dedim ki:
'Bize ne getirdin?'
"Ben size; sadece Allah'a ibadet etmeniz, hiçbir şeyi ortak koşmamanız, Lât ve Uzza gibi putları terk etmeniz, gece-gündüz beş vakit namaz kılmanız, her sene bir ay oruç tutmanız, Kutsal Mabedde (Kâbede) hac yapmanız ve zenginlerden alıp fakirlere dağıtmanız şeklinde hayırlı (Birdin) getirdim."
'Bilmediğin bir şey kaldı mı?'
"Allah bana sadece hayırlı/faydalı olanı öğretti, Bazı bilgiler var ki Allah'tan başkası bilmez, (ve âyette buyurulur ki): 'Kıyamet vakti, yağmurun yağması, rahimlerdeki cenin hakkında teferruat, kişi yarın ne kazanacak ve nerede ölecek bilgileri sadece Allah'a aittir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.' "[45]
18/60- Cerir b. Abdullah el-Becelî'den (Radıyaliahüanh):[46]
Rasûlullah (SaiMiahü aleyhi ve seller») ile sefere çıkmıştık. Medine'den Bifâizfuzaklaşınca bineğini bize doğru koşturan bir yolcu gördük.
Rasûlullah dedi ki:
"Bu kişi sanki sizinle görüşmek istiyor."
Yolcu bize yaklaştı ve selâm verdi. Biz de selâmını aldık.
Hz. Peygamber sordu:
"Nereden geliyorsun?"
'Eşim, çocuklarım ve kabilemden...'
"Nereye gidiyorsun?"
'Rasûluilah'ı görmek istiyorum.'
"İşte buldun, (o kişi benim.)"
'Ey Allah'ın Rasûlü! İman nedir? Bana öğret!'
"İman, Senin Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in de O'nun peygamberi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen. Ramazan orucunu tutman ve Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmandır."
'İkrar/kabul ediyorum.'
Bu arada devesinin ayağı bir fare/köstebek yuvasına girdi ve hayvan devrildi, sahibi de yere, kafası üstü düştü ve öldü.
RasÛluIlah (Sallallahü aleyhi ve sellem):
"Adamı bana getirinVdeâl.
Ammar b. Yasir ve Huzeyfe (Radıyaiiahu anhüm) yerlerinden fırlayıp, ona koştular ve adamı doğrulttular.
'Ey Allah'ın Rasûlüî Adam ölmüş' dediler.
Peygamberimiz (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) başka bir tarafa döndü ve buyurdu ki:
"Benim başka tarafa döndüğümü gördünüz, çünkü ben iki melek gördüm, bu kişinin ağzına cennet meyvelerinden veriyorlar/damlatıyorlardı, anladım ki yolcu aç ölmüş."
Sonra şöyle devam etti:
"Vallahi, bu kişi Allah'ın, Kitabında belirttiği insanlardandır; îman eden ve imanına hiçbir günah bulaştırmayanlara gelince, işte onlar güvenlik içinde olan ve hidayeti bulanlardır.'(En'am 6/82) Haydi, kardeşinizi kaldırın!"
O kişiyi, su olan bir yere taşıdık, orada yıkadık, kokular sürdük, kefenledik ve kabire getirdik. RasûluİIah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) da geldi, kabirin kenarına oturdu ve şöyle dedi:
"Kabri lahid(sapma) şeklinde kazın, şak (çukur) şeklinde değil. Çünkü lahid bizim, şak başkalarının sitilidir."
§Cerİr'den (Radıyallahü anh) İkinci rivayette: RaSÛlullah (Sailallahü aleyhi ve
seiiem) ile birlikte sefere çıktık. Yolda bir kişi yanımıza geldi... Devesinin ayağı bir fare/köstebek yuvasına girince ürktü ve olan oldu. (O kişinin ölümü üzerine) RasûluİIah (Saiiaiiahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu:
"(İslâm'ı kabul ettikten sonra) az yaşayan ve çok ecir alan kişilerden oldu."
§Yine Cerir'den (Radıyallahü anh) üçüncü rivayette: Bir kişi geldi ve Müslüman oldu. Yolda RasûluİIah (SaiMlaM aleyhi ve selkm) ona İslâm'ı Öğretirken bineğinin ayağı bir fare/köstebek yuvasına girdi, hayvan sahibinin boynunu kırdı ve o zat öldü. RasûluİIah (SaUaüahn aleyhi ve selkm) yanma geldi ve "(İslâm'ı kabul ettikten sonra) az yaşayan ve çok ecir alan kişilerden oldu (Râvi Hammad bunu üç kere tekrarladı) lahid bizim, şak başkalarının sitilidir." buyurdu.[47]
Açıklama
Lahd, (kelime mânâsı bir şeyden sapmak, ayrılmak demektir. Dinden sapan kişilere de mülhid denir.
(Istılah mânâsı kabir kazılırken çukurun kıble tarafını biraz fazla oymaktır ki çukur o tarafa sapar, derinleşir ve kıble tarafındaki bu derinlik, cenaze konacak kadar olur. Sonra üzeri kerpiç ve kamış gibi şeylerle örtülüp toprak atılır ve çukur doldurulur. Bu nedenle Türkçede lahd'e 'sapma'' denir.
Şak ise, yarmak mânâsmdadır. Istılahda, kabrin ortasını derinleştirip, iki kenarını biraz yükseltmektir.[48]
19/61- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[49]
Bir bedevi RasÛlullah'a (Sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! bana öyle bir amel Öğret ki onunla cennete gireyim'.
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Sadece Allah'a ibadet etmen, hiçbir şeyi O'na ortak koşmaman, farz namazı kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan orucunu tutman (gerekir)."
Bedevî;
"Vallahi, bundan ne fazlasını yaparım ve ne de eksiğini" dedi ve gitti. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Cennetlik birine bakmak kimin hoşuna giderse, bu kişiye baksın!.."[50]
20/62- Ebû Süveyd el-Abdî'den:[51]
İbn Ömer'in (Radıyallahü anhümâ) evine gitmiştik. Kapıda bekledik, izin vermesi biraz gecikince, ben kalktım ve kapı deliğinden içeriye baktım. İbn Ömer bunu anlamıştı ve bize izin verdi, içeri girince de sordu:
'Az önce hanginiz kapı deliğinden içeri baktıT
'Ben,' dedim.
'Neden evimi gözetleme cesaretinde bulundun ?[52]
'İzin gecikince baktım, kötü bir niyetim yoktu.'
Sonra oradaki kişiler bazı sorular sordu, İbn Ömer dedi ki :
Rasûlullah 'in (Sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"İslâm beş şey üzerine bina edilmiş (Bir dindir): (Bunlar da) Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'İn Allah Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmak ve Ramazan orucunu tutmaktır."
Dedim ki:
'Ey Ebû Abdurrahman, Cihad hakkında ne dersin?'
''Kim cihad ederse kendisi için yapmış olur.'
§(Diğer rivayette Yezid b. Bişr, hadisi İbn Ömer'den (Radıyaiiahü
anhîimâ) aynı şekilde nakletti (ve ekledi): Sonra orada bulunan biri:
'Ya, Allah yolunda yapılan cihadın durumu?...' deyince İbn Ömer: 'Cihad güzel/mükemmel (Bir harekettir), Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) bize böyle aktardı" diye cevap verdi.[53]
21/63- Cerir b. Abdullah'tan (Radıyaüahü anh):[54]
Rasûlullah (Saiiatiahn aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu:
"İslâm beş şey üzerine bina edilmiş (Bir dindir): (Bunlar da) Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmak ve Ramazan orucunu tutmaktır."[55]
22/64- Ziyâd b. Nuaym el-Hadramî'den (Radıyaiiahu anh):[56]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Allah dört şeyi İslâm'da farz kıldı, Bir kişi bunlardan üçünü yapsa, hepsini yerine getirmedikçe faydalı olmaz, bunlar da; namaz, zekât' Ramazan orucu ve Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmaktır."[57]
23/65- Hz.AIİ'den (Radıyallahü anh):[58]
Hz. Peygamber (Saiialiahu aleyhi ve seiiem) dedi ki: "Dört şeye inanmayanın imanı (kabul) olmaz; Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim de,doğrularla[59] gönderilen Allah elçisi olduğuma şehadet etmedikçe, ölümden sonraki dirilişe ve ayrıca kadere iman etmedikçe (tam inanmış) olmaz."[60]
24/66- es-Sedûsî (yani Ibnü'l-Hasasıyye)'den (Radıyailahü ahy):[61]
Rasûlullah'a (SaüaiiaM aleyhi ve sellem) biat etmek için geldim. Bana, 'Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmeni, namaz kılmamı, zekât vermemi, İslâm'ın farz kıldığı haccı eda etmemi, Ramazan ayında oruç tutmamı ve Allah yolunda cihad etmemi' şart koştu.
Ben de,
(Ey Allah'ın Rasûlü! Vallahi bunlardan ikisine gücüm yetmez; onlar da cihad ve sadakadır. Çünkü insanlar, savaştan kaçana Allah'ın gazap ettiğini söylüyorlar. Ben ise savaşa katılırsam, nefsimi korku kaplar ve ölmeyi arzu etmez. Sadakaya gelince, benim malım, küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Bunlar da ehlimin geçim kaynağı ve bineğidir' dedim.
Rasûlullah (Saiiallahü aleyhi ve sellem) elimi tuttu ve salladı, sonra da şöyle buyurdu:
"Sadaka yok, cihad yok... O hâlde cennete nasıl gireceksin?"[62]
Bunun üzerine, 'Ey Allah'ın Rasûlü! (Tamam) sana biat ediyorum' dedim ve hepsi için biat ettim.[63]
25/67- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[64]
Rasûlullah (Saiiallahü aleyhi ve sellem), Muâz b. Cebel'i Yemen'e göndereceğinde şöyle dedi:
"Sen Kitap ehli bir topluluğa gidiyorsun. Onları, 'Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim de O'nun peygamberi olduğuma şehadet etmeye' çağır. Eğer bunu kabul ederlerse, izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın 'her gün ve gece onlara beş vakit namazı farz kıldığını' bildir. Bunu da kabu! ederlerse, Allah'ın 'zenginlerden alınıp fakirlere dağıtılması şartıyla mallarından sadaka vermeyi farz kıldığını' bildir. Bunu kabul ettiklerinde, sakın (zekât olarak) onların mallarından en iyilerini alma/seçme, bir de mazlumun bedduasından sakın, çünkü onunla izzet ve celâl sahibi Allah arasında hiçbir engel/perde yoktur."[65]
* İmanın Bölümleri Ve Misali
îman, dinin hayata yansıyan Önemli bir boyutudur. Bazı parçaların birleştirilmesi ile Allah ve Rasûlünün istediği iman ortaya çıkar, imanın bu bölümleri, hadislerde bir bütün olarak geçtiği gibi parça parça olarak da açıklanmıştır. 'Haya imandandır' ya da ıKim Allah'a ve âhiret gününe iman ederse misafirine ikramda bulunsun!..'' şeklindeki ifadeler bunun en meşhur örneklerindendir.[66]
26/68- Ebû Hüreyre'den (RadtyattaM anh):[67]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İman altmış dört bölümdür; En üstte 'Allah'tan başka ilâh yoktur' sözünü kabul etmek ve en altta da 'insanlara sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak' bulunmaktadır."[68]
27/69- Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[69]
Rasûlullah (Saiiaiiahü akyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İman yetmiş küsur bölümdür; En üstte 'Allah'tan başka ilâh yoktur' sözünü kabul etmek ve en altta 'insanlara sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak' bulunmaktadır, haya da imanın bir parçasıdır."[70]
Açıklama
İmanın bölümlerini açıklayan müstakil kitaplar telif edilmiştir. Beyhakî'nin (v.458/1066) Şuabu'l-îman'ı[71] bunlardan birisidir. Beyhakî bu çalışmasında imanı iki kısımda inceler; hafi (mücerred) iman ve celî (müşahhas) iman:
a- Hafi iman, Allah ve Rasûlünden gelenlere zihnen ve kalben inanmak, doğru olduğunu kabullenmektir.
b- Celi iman, Beden ve uzuvlarla yerine getirilen ibâdet (kulluk) kısmıdır ki bu, mücerret imanın dışa yansımasıdır. Temizlik, namaz, oruç, cihad vd...[72]
Kur'ân ve Sünnet incelendiğinde bazı ibareler görülür,[73] bunlardan yola çıkarak imanın bölümlerini tespit etmek mümkündür. Ana başlıklar hâlinde imanın şubeleri şunlardır:
1- Allah'a İman ve emirlerinin doğruluğunu kabul etmek,
2- Rasûlüne İman ve emirlerinin doğruluğunu kabul etmek,
3- Diğer Peygamberlere iman,
4- Meleklere iman,
5- Kur'ân'ın Allah kelâmı olduğuna iman ve doğruluğunu kabul etmek,
6- Diğer Kitaplara iman,
7- Kadere iman,
8- Âhiret gününe iman etmek,
9- Allah sevgisi,
10- Allah'm rahmetinden ümit kesmemek,
11- Allah'a tevekkül etmek,
12- RasûIullah sevgisi,
13- Rasûlullah'ı desteklemek,
14- Doğru bilgi öğrenme çabası,
15- Doğru bilgilerin yaygınlaşması için çalışmak,
16- Küfre düşmekten korkmak ve dikkatli olmak,
17- Kur'ân eğitimine önem vermek,
18- Temizlik,
19- Namaz kılmak,
20- Zekât vennek,
21- Oruç tutmak,
22- Ttikâfa girmek,
23- Hac yapmak,
24- Cihad etmek,
25- Müslümanları korumak,
26- Savaşta sebatkâr olmak ve kaçmamak,
27- Ganimette haksızlık yapmamak,
28- Akitlere (sözleşmelere) dikkat etmek,
29- AIlah'm nimetlerini yalanlamamak/nankörlük yapmamak,
30- Dilİ korumak ve doğruyu söylemek,
31- Sadıklarla/şuurlu kişi lerle beraber olmak,
32- Emaneti korumak ve hainlik yapmamak,
33- Cinayet işlememek ve cana kıymamak,
34- Namusu korumak,
35- İnsanların malını haksız yere yememek,
36- Faiz işlemlerini terk etmek,
37- Helal olan şeyleri yemek ve içmek,
38- Helal olan giyecek ve kapları kullanmak,
39- Lehviyyatı (faydasız işleri) terk etmek,
40- Hare amalarda ölçülü olmak,
41- Haset ve kötü düşüncelerden kaçınmak,
42- Ahlâksızhğm yayılmasını engellemek,
43- Samimiyetle hareket etmek,
44- Sevap kazandığında sevinmek ve günah kazandığında üzülmek,
45- Günahtan sonra tövbe etmek,
46- Şeâİre (Allah'ın yeryüzündeki sembollerine/kutsal şeylere) saygı duymak,
47- Allah ve Rasûlüne itaat eden emir sahiplerine itaaat etmek,
48- İslâm toplumundan ayrılmamak,
49- Adaletle hükmetmek,
50- Doğruları emretmek (yaygınlaştırmak) ve kötülüğü/yanlışları nehyetmek (ortadan kaldırmak),
51 - Erdem ve takvada yardımlaşmak,
52- Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmamak/destek olmamak,
53- Hayâ sahibi olmak,
54- Anne-babaya iyilik yapmak/iyi davranmak,
55- Akraba ile irtibatı kesmemek,
56- İyi ahlâklı olmak,
57- Akraba ve komşulara ihsanda bulunmak/yardımcı olmak,
58- Eşinin ve çocuklarının haklarına riâyet etmek,
59- Mü'minleri sevmek ve selâmı yaygınlaştırmak,
60- Hastaları ziyaret etmek,
61- Hapşıran/aksıran kişiye rahmetle dua etmek,
62- Saldırgan kâfir ve bozguncularla mücadele etmek,
63- Misafire ikramda bulunmak,
64- Müsfumanların hatalarını örtmek ve yaymamak,
65- Musibetlere karşı sabretmek,
66- Zühd sahibi ve kısa emelü olmak,
67- Gayret sahibi (korunması gereken değerlerde hassas) olmak,
68- Lağv (boş/saçma şeyler) ile oyalanmamak,
69- Cömert olmak,
70- KüçükIere merhametli ve büyüklere saygılı olmak,
71- Allah için sevmek ve Allah için kızmak,
72- Kendİsİ için istediğini kardeşi için de istemek
73- Ensar ve Muhaciri sevmek,
74- İnsanIara sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak ...[74]
28/70- Nevvâs b. Sem'ân el-Ensârî'den (Radıyaliahüanh):[75]
Rasûluliah (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Allah 'doğru yolun' anlaşılması için bir misal verir, bu misalde yolun iki yanı duvarlarla kaplıdır, duvarlarda açık kapılar ve kapıların üzerinde yere kadar uzanan perdeler bulunmaktadır. Yolun başında bir davetçi şöyle nida eder:
(Ey İnsanlar, hepiniz yoldan gidin, ayrılmayın!..'
Yolun ortasındaki bir başka davetçi de ıbu yolda yürümeye' çağırır, kapıların perdelerini açmaya çalışanlara şöyle nida eder:
'Ne yapıyorsun!..Orayı açma, eğer açarsan içeri dalarsın.'
(Dikkat edin!) Bu yol İslâm'dır.Yolun iki tarafındaki duvarlar Allah'ın sınırlandır, açık kapılar Allah'ın yasaklarıdır, yolun başındaki davetçi izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın Kitabıdır, yolun içindeki davetçi de Allah'ın her Müslümanın kalbine yerleştirdiği nasihatçı (imandır).”[76]
* İmanın Bazı Özellikleri Ve Alâmetleri
İnanan bir İnsanda, imanın bazı görüntüleri bulunmalıdır. Bu da öncelikle teslimiyet ve fedâkârlıktan oluşur. Hayatında imanın etkisi bulunmayan kişinin bu dinden faydalanması söz konusu değildir.
Allah Teâlâbuyurdu:
'Mü'minlerden öyle kişiler var ki Allah'a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi (şehid olarak) adağını yerine getirdi ve kimi de beklemektedir. Onlar sözlerini hiçbir zaman değiştirmediler.* (Ahzâb 33/23)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ki onlar Allah'ın risâletini başkasına tebliğ edenler ve (sadece) Allah'tan çekinip Allah'tan başkasından da korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.' (Ahzâb 33/39).[77]
29/71- Süfyân b. Abdullah es-Sekafî'den (Radıyaiiahüanh):[78]
RasÛlullah'a (Sallallahü aleyhi ve sellem):
'Ey Allah'ın Rasûlü, bana îslâmla ilgili başkasına[79] sormayacağım bir şey söyle!' dedim. Buyurdu ki: "Allah'a iman ettim' de, sonra da dosdoğru ol!"
§(Benzer ikinci rivayet Dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü, yapışacağım önemli bir şeyden bahset!'
Şöyle buyurdu:
"Rabbim Allah'tır' de, sonra da dosdoğru ol !"
Tekrar sordum:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Benim için korktuğun en sakıncalı şey nedir?'
Rasûlullah (Saihihhü aleyhi ve sellem) dilini işaret ederek:
"İşte bu" dedi.[80]
30/72- Abdullâh b. Mes'ûd'dan (Radıyaiiaha anh):[81]
RaSÛlullah (Salîallahü aleyhi ve sellem) Şöyle "Allah rızıklarınızı aranızda taksim ettiği gibi ahlâkınızı/huylarınızı da taksim etti. İzzet ve ceiâl sahibi olan Allah, dünyalığı sevdiği-sevmediği herkese verir. Dîni ise sadece sevdiği kişilere bahşeder. O hâlde Allah kime (doğru) din nasîb etmişse onu seviyor demektir. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki bir kişi dili ve kalbiyle teslim olmadıkça Müslüman olamaz, komşusu onun şerli hareketlerinden emin olmadığı sürece (tam) iman etmiş olamaz."
Dediler ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Nedir bu şerli hareketler?'
"Zulüm ve haksızlıktır. Bir kişi harama düşmeksizin mal kazanır ve ondan infakta bulunursa kendisine ancak bereket verilir, fakirlere dağıtması da Allah tarafından kabul görür, yaptıkları cehenneme karşı kendisini korur. (Dikkat edin,) kötülük kötülüğü silmez, kötülüğü ancak iyilik/sevap siler. Bir pislik hiçbir zaman başka pisliği temizlemez."[82]
31/73- Iviuaz uan {Radıyallahü arifi):[83]
Kendisi Hz.Peygambere (Satiaiiahu aleyhi ve sellem) imanın en faziletli kısmını sordu. O da buyurdu ki:
"İnsanları Allah için sevmen, onlara Allah için kızman ve dilini Allah'ı zikirde kullanmandır."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Başka nedir? '
" (Ayrıca) kendin için istediğini insanlar için de istemen ve kendin için istemediğini onlar için de istememendir."
§Diğer rivayette: "Ya hayır söylemen ya da susmandır" şeklinde geçmektedir.[84]
32/74- Abbas b. Abdulmuttalib'den (Radıyaiiahuanh):[85]
Rasûlullah'ın (Saitaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Allah'ı Rab, İslâm'ı din ve Muhammedi de nebi ve rasûl olarak kabullenen kişi imanın tadını duyar."[86]
33/75- EbÛ Musa'dan (Radıyallahü anh):[87]
Rasûlullah'ın (Satiaiiahn aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kim bir iyilik yapar ve bu hareketi kendisini sevindirirse, günah işler ve bu da onu üzerse, işte bu kişi mü'mindir."[88]
34/76- Âmir b. Rabîa'dan (Radıyailahu anh):[89]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaim aleyhi ye sellem) şöyle buyurdu:
"Kim itaatsız/biatsız ölürse cahiliye üzere ölür ve kim de bunu kabul ettikten sonra çıkarır- atarsa, yanında (kurtarıcı) bir delil olmaksızın Allah'a kavuşur.
Sakın yabancı bir erkekle kadın yalnız başlarına kalmasın, üçüncü arkadaşları şeytan olur, ancak mahrem (ebedî evlenme yasağı) olanlar bunun dışındadır. Çünkü şeytan, onlarla tek tek beraber olur, bu da (aynı anda) ikisinden uzakta olması (demektir).
Günah işlemek kimi üzer ve iyilik yapmak da sevindirirse, o kişi mü'mindir."
§Râvilerden Hasan dedi ki:
'Üstüne sorumluluğu aldıktan[90] (İslâm'agirdikten) sonra...'[91]
35/77- EbÛ Ümâme'den (Radıyallahü anh):[92]
Bİl" kİŞİ Hz. Peygamber'e (Sallallahü aleyhi ve sellem):
'Günah nedir?' diye sordu. O da buyurdu ki:
"Yaptığın bir şey seni rahatsız ederse, (işte o günahtır ve) onu terk et!" 'Peki, iman nedir?'
"İşlediğin günah seni üzer ve iyilik yapmak da sevindirirse, (bu imandır ve) sen mü'minsin."[93]
36/78- Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahüanh):[94]
Hz.Peygamber (Saiialhhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde îman etmiş olmaz."[95]
37/79- AbduIlah b. Amr b. Âs'tan (Radıyallahü anhümâ):[96]
Bir kişi Rasûlullah'a (SaUaUaha aleyhi ve sellem) şöyle sordu: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi İslâm daha faziletlidir?' O da: "İnsanların, elinden ve dilinden güvenlikte olduğu kişinin (yaşadığı İslâm daha üstündür)" dedi.[97]
38/80- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyalîahüanh):[98]
Hz.Peygamber'e (Saiiaiiahn aleyhi ve sellem) bir kişi geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi namaz daha faziletlidir?'
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Kunutu/kıyâmı[99] uzun olan (namaz)."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi cihad daha faziletlidir?'
"Atı yaralanıp kanı akacak kadar fedakârca savaşan(ın cihadı)."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi hicret daha faziletlidir?'
"İzzet ve celâl sahibi olan Allah'ın hoşlanmadığı şeylerden uzaklaşan kişi(nin hicreti)."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Müslümanlardan hangisi daha faziletlidir?' "Müslümanların, elinden ve dilinden güvenlikte oldukları kişi (nin İslâm'ı)."
'Ey Allah'ın Rasûlü! (Ceza ve mükâfat sonucu doğuran) iki sebep nedir?'
"Kim Allah'a şirk koşmadan ölürse cennete gider ve kim de Allah'a şirk koştuğu hâlde ölürse cehenneme gider."[100]
39/81- Ebû Seleme, Şerîd'den (Radıyallahü anhümâ) nakletti:[101]
Annesi kendi adına mü'min bir köle azad edilmesini vasiyet etmişti, Şerîd durumu Rasûlullah'a (Saiiattahn aleyhi ve seüem) sordu ve şöyle dedi: 'Siyah renkli bir cariyem var, onu azad edeyim, (yeterli mi?)' "Onu benim yanıma getir!"
Cariye gelince, Rasûlullah (Sailaliaha aleyhi ve sellem) ona sordu: "Rabbin kim?" 'Allah'
"Ben kimim?"
"'Sen Allah'ın Rasûlüsün' deyince Peygamberimiz (Saihiiaha aleyhi ve "Onu azad et, çünkü o mü'min bir kadındır" buyurdu.[102]
40/82- Ubeydullah b. Abdullah'tan (Radıyaiiahaanh):[103]
Ensardan bir kişi siyah renkli cariyesini getirdi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Mü'min bir köle azad etmem gerekiyor, eğer bunu mü'min olarak görürsen, azad edeceğim.'
Rasûlullah {Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) o cariyeye sordu:
"Allah'tan başka ilâh bulunmadığına şehadet eder misin?"
'Evet'
"Benim Allah Rasûlü olduğuma şehadet eder misin?"
'Evet'
"Ölümden sonra dirilişe inanır mısın?"
'Evet' deyince, Peygamberimiz:
"Onu azad et!" dedi.[104]
41/83- Hüseyin b. Ali'den (RadıyaUahüanhümâ):[105]
RaSÛlllIlah (Sallallahii aleyhi ve seli em) ŞÖyle buyurdu:
"Kişinin İslâm'ının güzelliği, kendisini ilgilendirmeyen konularda az konuşmasıdır."
§Bir rivayette de: "Kendisini İlgilendirmeyen konulan terk etmesidir" diye nakledildi.[106]
42/84- Ebû'd-Derdâ'dan (RadıyaUahü anh):[107]
Rasûlullah (Sallat/aha aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Allah'a tazim/hürmet edin ki sizi affetsin."
ŞRâvilerden biri olan İbn Sevban bunu; '(A"ah'a) teslim olun!' şeklinde açıkladı.[108]
Açıklama
İslâm ve imanın bazı önemli alâmetleri/işaretleri vardır ki rivayetlerde bunlar şöyle sıralanmıştır:
1- Allah ve Rasûlüne iman etmek,
2- Dosdoğru olmak,
3- Ditine sahip olmak,
4- Dili ve kalbiyle kulluk,
5- Komşuya iyilik yapmak,
6- Fakirlere infak,
7- Allah için sevmek ve Allah için kızmak,
8- Dili Allah'ı zikretmede kullanmak,
9- Kendisi için istediğini başkası için de İstemek,
10- İyilik yaptığında sevinmek ve günah işlediğinde üzülmek,
11- Yabancı bir kadınla yalnız kalmamak,
12- Elinden ve dilinden başkasının emin olması,
13- Namazda kıyamı uzatmak,
14- Fedâkârca savaşmak,
15- Allah'ın hoşlanmadığı şeylerden hicret etmek/uzaklaşmak,
16- Kendisini ilgilendirmeyen şeylerle uğraşmamak,
17- Allah'a tâzim/hürmet etmek,
18- AUah'a teslim olmak.[109]
* İslâm'ın İzzet ve Hoşgörüsü
Allah Teâlâ buyurdu:
"O (Allah), müşrikler hoşlanmasa da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü hidayet ve Hak din ile gönderendir." (Tevbe 9/33).[110]
Allah Teâlâ buyurdu:
"Öyleyse sen yüzünü/özünü, tevhîd inancında olarak[111] Allah'ın insanları yarattığı fıtrata uygun dîne döndür. Allah'ın yarattığı sistemde değişiklik olmaz. İşte bu, sağlam/canlı dindir, ancak insanların çoğu bunu bilmiyor." (Rûm, 30/30)
Allah Teâlâ buyurdu:
"... Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez..." (Bakara, 2/185).[112]
43/85- İbn Abbas'tail (Radıyallahüanhümâ):[113]
RasÛlullah'a (Sallallahü aleyhi ve sellemj SOrUİdu:
'Allah'ın en Sevdiği din hangisidir?' Ramh\\\&h (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Hoşgörülü Hanîf (tevhîd) dinidir."[114]
Açıklama
Hanîf, tevhîd inancında olan din ya da Müslüman anlamındadır.[115]
Kelimenin anlamı ile ilgili Buharı rivayetinde:
Zeyd b. Amr Şam bölgesinde karşılaştığı bir Yahudi âlimle olan konuşmasında ona sordu:
"Hanîf dini ne demektir?" Yahudi âlim :
'O, İbrahim Peygamberin dinidir ki kendisi hiçbir zaman Yahudi ve Hristiyan olmadı. O ancak Allah'a ibâdet ederdi' dedi.
Sonra bir Hristiyan âlimle karşılaştı ve ona da aynı soruyu sordu. Bu âlim de Yahudi âlimin cevabının aynısını tekrarladı.[116]
Allah katında en faziletli din, Hanîf dinidir ki bu da Hz. İbrahim'den beri gelen tevhîd inancıdır. Hanîf kelimesi; meyletmek, dönmek ve kolaylık mânâsına gelir. İbrahim Peygambere Hanîf dendi, çünkü o, batıldan hakka meyletmiş ve kolaylık dinini getirmiştir.[117]
Hanîf kelimesinin zıttı cem/olup haktan batıla dönmek mânâsına gelir.[118]
Hanîf dininin kolaylığı, fıtrata uygun olmasından kaynaklanmaktadır.[119]
Hanîf dininde müsbet muhalefet mânâsı bulunmaktadır. İnkarcılara karşj çıkıp zalimlere karşı olmak, mücâdele etmek ve putları devirmek İbrahim Peygamberin bilinen Sünnet'i (tavrı)dır. Hanîf dininde tevhîd inancının hakim kılınması yanında, putların ve zalimlerin yıkılması da bulunmaktadır. Peygamberimizde de bu Sünnet'i (tavrı) görüyoruz.[120]
44/86- Ebû Urve'den (Radıyaiiahu anh):[121]
Hz. Peygamber'! bekliyorduk. (Birmüddet sonra,) taranmış saçlarından abdest ya da gusülden kalan sular damladığı hâlde yanımıza geldi. Namaz kıldıktan sonra, insanlar kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Şu şu konularda bir meşakkat/yasak var mı ?..' diye sormaya başladılar.
RaSÛlullah (Satlatlahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Hayır yoktur... Ey İnsanlar, (Dikkat edin,) aziz ve celil olan Allah'ın dininde kolaylık vardır, (meşakkat azdır.)" Bu sözünü üç kere tekrarladı.
ŞRâvilerden Yezîd bir keresinde de şöyle nakletti:
İnsanlar şöyle demeye başladılar:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Şu konuda ne deriz? Bu konuda ne deriz?'[122]
45/87- Mikdâd b. Esved'den (Radıyaiiahü anh):[123]
Rasûlullah'ın (Saüaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini ısıttım: "İster kerpiçten yapılsın isterse deve kılından, Allah yeryüzündeki her eve İslâm'ı hakim kılacaktır. Bu da, ya yüce olan (dinin) izzeti/hakimiyeti veya hor olan (küfrün) boyun eğmesi ile gerçekleşecektir, bundan sonra da Allah onları ya yüceltir ve ehl-i İslâm'dan kılar, ya da boyun eğdirir ve İslâm'ın hakimiyetine mâni olamazlar, benimserler."[124]
46/88- Temim ed-Dârî'den (Radıyallahü anh):[125]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim: "Gece ve gündüzün ulaştığı her yere bu tebliğ ulaşacak, ister kerpiçten yapılsın isterse deve kılından, Aliah her eve İslâm'ı hakim kılacaktır. Bu da ya Allah'ın aziz kıldığı İslâm'ın kabul edilmesi veya Allah'ın hor gördüğü küfrün boyun eğmesi ile gerçekleşecektir." Temîm ed-Dârî şunu ilâve etti:
'Ben bunu kendi yakınlarımda bizzat gördüm, Müslüman olanlara hep hayır, şeref ve izzet; kâfir olanlara da hep zillet, aşağılık ve cizye ulaştı.'[126]
47/89- Ebû Bekre'den (Radıyaiiahü anh):[127]
Hz. Peygamber'in (SaUaiiahu aleyhi w seiiem) şöyle dediğini işittim: "Allah bu dini, (İslâm'dan) nasîbleri olmayan kişilerle de aziz kılacak (destekleyecektir)."
NOT: Bu hadisi daha sonraki rivayet (48/90) açıklamaktadır.[128]
48/90- Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahü anh):[129]
Hayber savaşında Rasûiuf lah (Saitaiiaha aleyhi ve seikm) ile birlikteydik ve Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi için:
"Bu, cehennemliktir" dedi.
Savaş başladığında o kişi çok şiddetli savaştı ve bir yara aldı. Daha sonra Rasûlullah'a (SaiiaUahü aleyhi ve seiiem) denildi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Senin cehennemlik dediğin kişi bu gün çok şiddetli savaştı ve öldü.'
Peygamberimiz yine dedi ki:
"O cehenneme (gitti)."
Bazı kişiler bu olay üzerine neredeyse şüpheye düşeceklerdi ki birisi (geldi ve):
'O kişi savaşta ölmedi, yaralanmıştı ve sabredemedi, kendisini Öldürdü,' diye haber verdi.
Bu olay Rasûlullah'a (Saliaiiahü aleyhi ve sellem) iletilince (ki verdiği haberin doğruluğu anlaşılmış oldu) şöyle dedi:
"Allahü Ekber! Şehadet ederim ki ben Allah'ın kulu ve peygamberiyim."
Daha sonra Bilal'e (Radıyaliahü anh) insanları toplamasını emretti ve şöyle konuştu:
"Cennete, ancak Müslüman olan girecektir. İzzet ve celâl sahibi olan Allah bu dini, isyankâr bir kişiyle de destekler/kuvvetlendirir."
§(Ebû Hüreyre'den (Radiyaiiahu anh) bir başka yolla Hayber savaşında Rasûlullah (Saitaliahü aleyhi ve sellem) ile birlikteydik ve Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi İçin:
"Bu, cehennemliktir" dedi. (Hadisin mânâ olarak aynısı zikredildi, ancak şu ilâve nakledildi Bu olay Müslümanları üzmüştü, Rasûlullah'a gelerek haber verdiler:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah senin sözünü doğruladı, o kişi intihar etti, canına kıydı.'[130]
Açıklama
Akâidde genel kural her insanın yaşadığı düşünce/din ile ölmesidir. Bu gibi rivayetler ise uç noktaları göstermekte, bir Müslümanm sürekli Allah için yaşaması ve ibâdet etmesi zorunluluğunu anlatmaktadır. Müslümanm diğer insanlardan farkı da budur. Riya (gösteriş) en tehlikeli hastalıktır, bu konuda dikkatli davranılması ve insanın kendisini sürekli sorgulaması tavsiye edilmektedir.
İslâm, tevhîd ve hoşgörü dinidir, yeryüzünün her bölgesine bu davet ulaşacaktır. İslâm'dan nasibi oimayan bazı kişiler de tebliğ ve cihada katılacak, Allah onlarla da bu dini destekliyecektir. Bu noktada her Müslüman kendisini sorgulamalı ve hatalı davranışlarını düzeltmelidir. Zira insan nasıl yaşarsa öyle ölür.[131]
* Müşriklerin İslâm'a Davet Edilmesi Ve Kalplerinin Isındırılması
Allah Teâlâ buyurdu:
'Eğer müşriklerden biri senden emân isterse, ona emân ver ki Allah'ın kelâmını duymuş olsun, sonra onu güvenlik içinde olacağı yere ulaştır. Bu imkân onlara, (vahyi) bilmeyen bir toplum oldukları için verilmektedir.' (Tevbe9/6)
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti ki o İbrahim'in tevhîd inancı olan sağlam dindir ve o (İbrahim) hiçbir zaman müşriklerden olmadı.' (En'âm 6/161)
(İslâm 'a davette Hz. Peygamber en güzel/doğru örnektir. Onun başarılı davet hayatı ile kısa sürede İslâm yüz binlere ulaştı ve bir dünya dini hâline geldi. Aşağıdaki rivayetlerde onun başarısını yansıtan bazı olaylar nakledilmiştir.)[132]
49/91- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh):[133]
Bir kişi Hz. Peygamber'in (SaiMiahü aleyhi ve sellem) yanma gelir ve kendisine verilen dünyalık bir şey sebebiyle Müslüman olurdu. Daha sonra Rasûlullalı'm yanından, İslâm kendisi için daha sevimli, dünya ve içindekilerden daha aziz olarak ayrılırdı.[134]
50/92- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaüahü anh):[135]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seikm) İslâm'ın hatırına (insanların) isteklerini yerine getirirdi. Kendisine bir kişi geldi ve bazı şeyler istedi. Peygamberimiz ona, iki dağın arasında duran zekâtlık koyunlardan birçoğunun verilmesini emretti. Adam kabilesine dönünce şöyle dedi:
'Ey kavmim, Müslüman olun\ Gerçekten Muhammed (Sallaiiahü aleyhi ve aellem) fakirlikten korkmadan dağıtıyor.''[136]
Açıklama
Bazı insanların kendi fikirlerini yaymak ve o düşünceleri başkalarıyla paylaşmak isteklerini görürüz. Bu kişilerin gayesi menfaat elde etmek olabilir. Bu da; başkanlık, kadın elde etmek ya da çok para kazanmak şeklinde dışa yansır. Peygamberler ise yaşadıkları sürece; tevazu, cömertlik, sabır, sadece Allah'a kulluk ve başkalarını kendisine tercih etmek gibi zor bir imtihan ile kendilerini kabul ettirirler. Onların en büyük mucizesi; sürekli doğruluk ve takva (yani sorumluluk) bilinci taşımaktır. Rasûlullah'in hayatında bunun sayısız örnekleri görülür:
* Kureyşliler kendisine (putlara dönmesi ve tevhîd inancını terk etmesi için) başkanlık, kadm ve çok para teklif etmişlerdi, ancak o bunu kabul etmedi.
* Dönemindeki devlet başkanları saraylarda ve köşklerde yaşarken; ipek, atlas, altın ve gümüş içinde yüzerken, O hep mütevazı bir hayatı tercih etmişti; kerpiç bir evde yaşıyor, bazen kumlar, bazen de hasır üzerinde oturuyor ve yatıyordu, elbisesi yamalıydı ve aç kaldığı günler oluyordu. Kısacası O, elinde güç/iktidar olduğu hâlde halkı gibi yaşıyor ve ganimetten hissesine düşen mallan da hemen dağıtıyordu, O dünyanın en mükemmel insanıydı.
Yunus ne güzel söyler:
'Adı güzel, kendi güzel Muhammed.''[137]
51/93- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaiîahüanh):[138]
Rasûlullah (Saiiaiiahn aleyhi ve seiiem) bîr kişiye:
"Müslüman ol!" dedi.
Oda:
'Bunu nefsim istemiyor/ağır geliyor' deyince şöyle buyurdu:
"Nefsin istemese de, Müslüman ol!"[139]
52/94- Nasr b. Âsim, kabilesindeki bir sahabîden (Radıyaüahü anh) nakleder:[140]
Kendisi Hz. Peygamber'e (Sallaiiahü aleyhi ve sellem) geldi, iki vakit dışında namaz kılmamak üzere Müslüman oldu. Hz. Peygamber de bunu kabul etti.
NOT : Bu rivayet ile ilgili ihtimaller:
1- îlk dönemlerde, insanların kalbinin ısınması için böyle bir izin verilmiş olabilir, ancak sonraki dönemlerde bunun benzerine rastlanmamakta ve insanlara beş vakit namaz emred i İm ektedir.
2- İki vakti özellikle kılmak/devam etmek üzere söz alınmış olabilir; sabah ve ikindi namazı gibi.[141]
3- Râvinin unuttuğu bir kelime veya cümle olabilir, diğer rivayetlere aykırı olduğu için tevakkuf edilmeli ve anlaşılacağı zamana kadar bu şekilde bırakılmalıdır.[142]
53/95- Temîm ed-Dârî'den (Radıyaliahü anh):[143]
'Ey Allah'ın Rasûlü! Kitap ehlinden (Bir rivayette: kâfirlerden) biri Müslümanlardan birisi aracılığıyla İslâm'ı kabul ederse, bu konudaki Sünnet (âdet) nedir?' diye sordum. O (Sailaiiahn aleyhi ve selkm) da buyurdu ki:
"(Hidayetine sebep olan kişi) hayatında ve ölümünde ona en yakın insan/akraba kabul edilir."[144]
(İnanmak Ve Teslim Olmak). 2
* Îman Ve İslâm'ın Önemi. 2
* Sahabe-i Kiram'a Dinin Temel Esaslarının Tanıtılması (Cibril Hadisi). 4
* Yabancılara Dinîn Temel Esaslarının Tanıtılması. 6
* Heyetlere/Temsilcilere Dinin Temel Esaslarının Tanıtılması. 8
* İmanın Bölümleri Ve Misali. 14
* İmanın Bazı Özellikleri Ve Alâmetleri. 16
* İslâm'ın İzzet ve Hoşgörüsü. 21
* Müşriklerin İslâm'a Davet Edilmesi Ve Kalplerinin Isındırılması. 24
* Ehl-i Kitaptan Müslüman Olanlara İki Kat Ecir. 25
* İslâm, Cahiliyede İşlenen Günahları Siler. 27
* Lâ İlahe İllallah (Allah'tan Başka İlâh Yoktur)’ Hakimiyeti İçin Mücâdele. 28
* Peygambere İman Ve Görmeden İnanmanın Fazileti. 31
* Mü'minin Üstünlüğü, Vasfı Ve Misali. 35
* İmanın/İslâm'ın Zayıfladığı Dönemler. 40
* İman Ve Emanetin Kaldırılması. 43
B- ÎMAN VE İSLÂM
(İnanmak Ve Teslim Olmak)
* Îman Ve İslâm'ın Önemi
Allah Teâlâ buyurur ki:
'İman eden ve imanına hiçbir günah bulaştırmayanlara gelince, işte onlar güvenlik içinde olan ve hidayeti bulanlardır.' (En'am6/82)
Allah Teâlâ buyurdu:
"Allah kimin hidâyetini İsterse, onun göğsünü İslâm'a açar/yollarını kolaylaştırır. Kimi de saptırmak isterse, onun gösünü sanki göğe yükseliyormuş gibi sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstünde işte böyle pislik bırakır." (Enam 6/125)
Allah Teâlâ buyurur:
'Allah ve Rasûlü bir şeye hükmettiği zaman, mü'min erkek ve kadm(ların başkasını) tercih etme hakları yoktur. (Bundan sonra) kim Allah ve Rasûlüne isyan ederse, artık o kişi açıkça sapıtmıştır.' (Ahzâb 33/36)
(Bu bölümdeki hadisler, dinin temel esaslarının öğretilmesi ile ilgilidir. Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve seller»), bu esasları, muhtelif vesilelerle Sahabe-i Kiram 'a tek tek, bazen toplu hâlde öğretiyordu. Bundan dinin temel esaslarını her Müsliımanın bilmesi ve kabul etmesi gerektiğini anlıyoruz. Din iki şeyden oluşmuştur: İman ve İslâm, yani inanmak ve teslim olmak... Hayatın her anında teslimiyet ve Allah 'a kulluk...)[1]
1/43- Ebû Hüreyre'den (Radıyaliahü anh):[2]
Rasûlullah'a (Saiiaiiahü aleyhi ve sellem), 'Hangi amel daha faziletli ve daha hayırlı?' diye soruldu. O da buyurdu ki:
"Allah'a ve Rasûlüne iman etmektir." 'Sonra hangisi, ey Allah'ın Rasûlü?' "Amellerin zirvesi olan Allah yolunda cihaddır." 'Bundan sonra hangisi, ey Allah'ın Rasûlü?' "Kabul olunan hacdır."[3]
2/44- Hz. Ömer'den (Radıyaiiahü anh):[4]
Rasûlullah'ın (Salfoiiahü aleyhi ve seiiem) şöyle dediğini işittim:
"Kim Allah'a ve âhiret gününe iman ettiği hâlde ölürse, ona ^cennetin sekiz kapısının hangisinden İstersen, oradan içeri girV denilir."
Bu hadisin Ukbe b. Âmir'den (Radıyalhhn anh) şâhı'dİ[5] şu lafızladır:
"Bir kul, şirk koşmadan ve haram kana bulaşmadan[6] Allah'a kavuşursa, dilediği cennet kapılarından (içeri) girer."
NOT: Ayrıca Ubâde b. es- Sâmit (Radıyallahü anh) rivayeti için bk. 21/21.hadis.[7]
3/45- Muâzb. Cebel'den:[8]
Tebük savaşı öncesi Rasûlullah (Sallaüahn aleyhi ve sellem) ordusuyla yola çıkmıştı. Ortalık ağarmca sabah namazını kıldırdı ve ordu tekrar yoluna devam etti. Bir süre sonra güneşin ilk ışıkları görüldü ve insanlar yorgunluktan dolayı uyuklamaya başladı.
Muâz Rasûlullah'ı takip ediyor, peşi sıra gidiyordu, diğerleri ise binekleri üzerinde (sağa sola) dağılmışlardı. Bindikler hayvanlar hem otluyor, hem de yürüyorlardı. Muâz Rasûlullah'ı takip ederken, onun devesv de bazen yayılıyor, bazen de yürüyordu ve birden tökezledi. Muâz yuları ile onu zapt etti. Ama hayvan hızlanmış ve Rasûlullah'ın devesini ürkütmüştü. Rasûlullah yüzündeki örtüyü kaldırıp baktı ki ordunun içinden kendisine en yakın kişi Muâz'di, onu yanma çağırıp şöyle dedi:
"Ey Muâz!"
"Buyur, ey Allah'ın Peygamberi !'
Hz. Peygamber ona:
"Yaklaş!" deyince, tamamen Rasûlullah'ın yanına geldi. Hatta her ikisinin binekleri birbirine değiyordu.
Rasûlullah dedi ki:
"İnsanların bizden bu kadar uzaklaşacağını tahmin etmiyordum."
'Ey Allah'ın Peygamberi, insanlar uyukluyor ve binekleri de onları (sağa sola) dağıttı, hayvanları biraz yayılıp biraz yürüyorlar.'
"Ben de uyuklamışım."
Muâz, Rasûlullah'ın müjde verici bir yüzle kendisine yaklaştığını fark edince şöyle dedi:
'Ey Allah'ın Rasûlü! İzin verirsen sana beni hasta eden, zayıflatan ve hüzünlendiren bir şey sormak istiyorum .'
"Dilediğini sor !"
'Ey Allah'ın Peygamberi, kendisiyle cennete girebileceğim bir amel/iş söyle, başka bir şey sormayacağım .'
Rasûlullah:
"Bravo, bravo, çok iyi! Sen bana önemli bir soru sordun ve bu iş Allah'ın hayır murad ettiği kişiye kolaydır" dedi, bunu da üç kere tekrarladı. Böyle durumlarda Hz.Peygamber, iyi anlaşılsın diye sözünü üç kere tekrar ederdi.
Buyurdu ki:
"Ölünceye kadar Allah'a ve Âhiret gününe iman etmen, namaz kılman, Allah'a hiçbir şeyi şirk koşmadan ibadet etmendir ki sen bu hâl üzeresin."
Ben:
'Ey Allah'ın Rasûlü, bir daha tekrarla!' deyince, O da bunu üç kere tekrarladı ve şöyle dedi:
"Ey Muâz, İstersen sana bu işin başından ve zirvesinden bahsedeyim."
'Elbette (isterim,) ey Allah'ın Peygamberi, annem babam sana feda olsun, konuş!..'
"Bu işin başı, senin Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun ortağının bulunmadığına ve Muhammed'İn de O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet etmendir. Bu işin desteği/direği namaz kılmak ve zekât vermektir. Bu işin en tepesi de Allah yolunda cihaddır. Ben namaz kıiıncaya, zekât verinceye, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve ortağının bulunmadığına, Muhammed'İn O'nun kulu ve peygamberi olduğuna şehadet edinceye kadar insanlarla uğraşmak/mücadele etmekle emr olundum. Bunları yerine getirirlerse kurtulurlar ve^ (cezaî) bir hakkın alınması dışında canlarını, mallarını korumuş olurlar. (Âhiretteki) durumları Allah'a aittir. "
Rasûlullalı sözüne şöyle devam etti:
"Muhammed'İn nefsini elinde tutan Allah'a yemin ederim ki farz namazlardan sonra Allah yolunda cihad gibi, cennet derecelerini umarak yüzün/benzin sarardığı ve ayağın tozlandığı başka üstün bir amel yoktur. Kulun mizanında Allah yolunda telef olan bir hayvandan ya da Allah yolunda onun üzerinde hamle yapmakdan daha ağır (kıymetli) bir amel yoktur. "[9]
4/46- Hasan el-Basrî'den:[10]
Ebû Hüreyre (Radıyaiiahücmh), Medine'de bulunduğumuz sıralarda bize rivayet etti:
Rasûfullah (Saiialiahu aleyhi ve sel/em) şöyle buyurdu:
"Kıyamet günü amellerin hepsi gelin Namaz gelir ve der ki:
"Ya Rabbî! Ben namazım.'Allah şöyle der: 'Sen hayırlı bir amelsin.' Sonra sadaka gelir ve der ki: 'Ya Rabbî! Ben sadakayım.'Allah şöyle der: 'Sen hayırlı bir amelsin.' Sonra oruç gelir ve der ki: Ya Rabbî! Ben orucum.'Allah şöyle der:
'Sen hayırlı bir amelsin.' Daha sonra diğer ameller bu şekilde gelirler, Allah da her seferinde onların her birine: 'Sen hayırlı bir amelsin'
diye mukabelede bulunur.
Sonra İslâm gelir ve der ki:
'Ya Rabbî! Sen Selâm'sın ve ben de İslâm'ım.' Allah şöyle der:
"Sen hayırlı bir amelsin, senin sebebinle bugün varlıkları cezlandırır ya da mükâfatlandırırım.'
Allah Teâlâ Kitab'ında şöyle buyurur:
'Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, bu (hareketi/ameli) kendisinden kabul edilmeyecek ve âhirette de pişmanlık duyanlardan olacaktır. " (ÂIü İmrân 3/85)[11]
* Sahabe-i Kiram'a Dinin Temel Esaslarının Tanıtılması (Cibril Hadisi)
Allah Teâlâ buyurur ki:
"Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar/istiyorlar, hâlbuki göklerde ve yerde bulunanlar istese de istemese de O'nun (gücüne) teslim olmuştur. (Unutmayın,) dönüş yine O'nadır." (Âlü îmrân 3/83)
Allah Teâlâ buyurur ki:
"O kişileri görmez misin, sana ve senden öncekilere indirilen vahye inandıklarını iddia ediyorlar, bîr de kalkıp tâğutu (zalimleri) hakem/güç sahibi kılıyorlar. Hâlbuki onları inkâr etmekle emrolunmuşlardı.
Şeytan onları daha çok saptırmak ister." (Nisa 4/60)
(Hz. Peygamber döneminde İslâm, farklı yollarla tebliğ ediliyordu. Bunlardan birisi de Cibril'in insan sûre/inde gelip Rasûlullah'a dinin temel esaslarım sormasıdır ki hu konuda verilen cevaplar çok önemlidir. Bu rivayetler bize altı sahabe kanalıyla ulaşmıştır).[12]
5/47- Ömer b. Hattab'tan (RadıyaiiaManhy.[13]
Rasûlullah (SaiiaiiaM aleyhi ve seitem) ile beraber otururken, yanımıza biı adam çıkageldi, elbisesi bembeyaz ve saçı simsiyahtı. Üzerinde yolculuk alâmeti yoktu ve kendisini bizden hiç kimse tanımıyordu. Bu kişi geldi ve Allah'ın Peygamberine yakın bir şekilde oturdu, dizlerini onun dizlerine yaklaştırdı, ellerini de dizlerine koydu. Sonra şöyle dedi:
'Ey Muhammed! Bana İslâm'ı tanıt, İslâm nedir?' Rasûlullah buyurdu ki:
"İslâm; senin Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in de Allah Rasûlü olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Ramazan orucunu tutman ve gitmeye gücün yeterse Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmandır."
O kişi:
'Doğru söyledin' dedi.
Biz şaşırdık, hem soru soruyor, hem de tasdik ediyordu. Sonra dedi ki:
'Bana Iman'ı tanıt!'
Rasûluilah şöyle buyurdu:
"îman; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe ve hayır-şer yönüyle bütün kader (programına) inanmandir". ,. , 'Doğru söyledin'
'Bana İhsan'ı tanıt, İhsan nedir?'
"İhsan; Allah'ı görür gibi (şuurlu bir şekilde) ibadet etmendir, Gerçekte sen Allah'ı görmüyorsan da (unutma,) O seni görüyor."
'Bana o önemli zamanı/kıyameti tanıt!'
"Sorulan kişi (bu konu da) sorandan fazla bir şey bilmiyor." O tekrar:
'O hâlde alâmetlerini/işaretlerini tanıt!' deyince Rasûluilah şöyle buyurdu:
"Cariyenin hanım efendisini doğurduğu[14], yalın ayak, üstü çıplak (fakir) koyun çobanlarının bina yaptırmada yarışacak (kadar zengin oldukları vakit, kıyameti bekle!) "
Hz. Ömer dedi ki:
'O kişi bir müddet durdu ve sonra da kalktı, gitti. Rasûluilah bana (döndü ve) şöyle dedi:
"Ey Ömer, soru soran kimdi, bildin mi?" Ben de:
'Allah ve Rasûlü daha iyi bilir,' dedim. Bunun üzerine Rasûluilah şöyle buyurdu:
"O Cebrail'di ve size dininizin (esaslarını) öğretmek için geldi...'"
(Bu rivayetin şahidleri Ebû Âmir eî-Eş'arî, İbn Abbas ve Ebû Hüreyre (Radıyallahü anhüm) gibi sahâbîlerden gelmektedir. Bunlar benzer rivayetler olduğu için terceme edilmedi, sadece farklı yerler zikredildi. Ancak araştırmacılar için hadislerin metinleri tahricleriyle beraber nakledilmiştir.')
- 6/48-Ebû Âmir eî-Eş'arî,
- 7/49- İbn Abbas
- 8/50- Ebû Hüreyre (Radıyallahü anhüm) rivayetleri.[15]
6/48- Ebû Âmir el-Eş'arî'den (Radıyaliahü anh):[16]
( Yukarıdaki rivayetin benzeri nakledildi, farklı kısmı:
İman, senin Allah'a, Âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman etmendir. Ölüme ve ölümden sonraki dirilişe iman etmen, (ayrıca) cennete, ceheneme, hesaba, mîzâna ve hayırla şer itibariyle kadere iman etmendir.)[17]
7/49- İbn Abbas'tan (Radıyallahüanhumâ):[18]
(Benzeri nakledildi, ancak bu rivayetteki farklı kısım
"Kıyamet ne zaman olacak?" sorusuna karşı Rasûlullah (Salialiahü aleyhi ve seller») buyurdu ki:
"Subhânallah, beş gayb hâli var ki Allah'tan başkası bilmez, bunlar da:
- Kıyamet,
- Yağmur yağdırması ve
- Rahimlerdeki cenin ile ilgili tüm ilgiler,
- Kişinin yarın ne kazanacağı ve
- Nerede öleceğine dair bütün bilgilerdir. (Unutmayın!) Allah'ın her şeye gücü yeter."[19]
8/50- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[20]
(Yukarıdaki rivayetin benzeri nakledildi.)[21]
9/51- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaiiahüanhy):[22]
Rasûlullah (Saiiaiiahn aleyhi ve.Kellem) buyurdu ki:
" İslâm açıkta, îman ise kalbde (gizli) olur."
Sonra da Peygamberimiz eliyle göğsüne işaret edip üç kere bunu
tekrarladı ve peşinden ekledi :
" İşte takva buradadır."[23]
* Yabancılara Dinîn Temel Esaslarının Tanıtılması
Allah Teâlâ buyurdu:
'Bedevilerden Allah'a ve âhiret gününe iman eden, Aflah'a yakınlaşmak ve Peygamber'in duasına ulaşmak için infak edenlerin, (kesinlikle) Allah'a bir yakınlığı vardır ve onları rahmetine gark edecektir. Şüphesiz Allah affeden ve bağışlayandır.' (Tevbe9/99).[24]
10/52- Enes b. Mâlİk'ten (RadıyaUahüanh):[25]
Rasûlullah'a (olur olmaz) soru sormamız yasaklanmıştı. Çölden aklı başında birisinin gelip soru sorması, bizim de onu dinlememiz daha hoş geliyordu.
Çölden biri geldi ve Rasûlullah'a dedi ki:
'Bize bir elçin geldi ve senin peygamberlik iddiasında bulunduğunu söyledi.'
Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve seltem):
"Doğru söylemiş " dedi.
Bunun üzerine o kişi sordu:
'Gökyüzünü kim yarattı?'
Peygamberimiz de:
"Allah" dedi.
Bedevi :
'Ya yeryüzünü kim yarattı?'
"Allah"
'Dağları böyle kim yerleştirdi ve içindekileri dilediği gibi düzenledi?'
"Allah"
'Gökleri ve yeri yaratan, dağlan böyle mükemmel yerleştiren Allah hakkı için söyle; Allah mı seni bize gönderdi?'
"Evet"
"Senin elçin bize, gündüz ve gece beş vakit namazın farz olduğunu söyledi, bu doğru mu?"
"Doğru söylemiş!"
"Seni ^Önderen hakkı için, bunu sana Allah mı emretti?"
"Evet"
'Senin elçin bize, mallarımızdan zekât vermenin farz olduğunu söyledi, bu doğru mu?'
"Doğru söylemiş!"
'Seni gönderen hakkı için, bunu sana Allah mı emretti?'
"Evet"
'Senin elçin bize, gücü yetenlerin hac yapmasının farz olduğunu söyledi, bu doğru mu?'
"Doğru söylemiş!"
Bedevi:
'Seni gerçeklerle gönderen Allah'a yemin ederim ki dediklerinden ne fazlasını yapacağım, ne de eksiğini...' dedi ve ayrıldı.
Bunun üzerine Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu: "Eğer sözünde sadık kalırsa cennete girer."
§(Enes b. Mâlik'ten (Radtyaiiahu anh) başka tarîkle geien benzer rivayetteki ziyâde
Bedevi şöyle dedi:
'Ben senin getirdiğine iman ettim ve ben geride kalan kabilemin de elçisiyim.'
Şunları da ekledi:
'Ben Sa'd b. Bekr kabilesinden Dımam b. Sa'Iebe'yim.’[26]
11/53- Talha b. Ubeydullah'tan (Radıyaiiahü anh):[27]
Bir bedevi Rasûlullah'a (Saitaiiahu aleyhi ve seüem) geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! İslâm nedir?' Rasûlullah şöyle buyurdu :
"İslâm, bir gün ve gecede beş vakit namaz kılmaktır." 'Beş vakit namaz dışında bana başka farz namaz var mı?' "Hayır."
Bedevi, oruç hakkında sordu. Peygamberimiz : "(ikinci olarak) Ramazan orucunu tutmandır," buyurdu. 'Ramazan orucu dışında bana başka farz oruç var mı?' "Hayır."
Peygamberimiz zekâtı da zikretti, o kişi : 'Zekât dışında bana başka farz zekât/sadaka var mı?' "Hayır." Bedevî:
"Vallahi, bundan ne fazlasını yaparım ve ne de eksiğini" deyince Rasûlullah şöyle buyurdu:
Eder sözünde sadık kalırsa kurtulmuştur, (cennete gider)."[28]
12/54- Behz b. Hakîm b. Muâviye b. Hayde el-Kuşeyrî (babası kanalıyla dedesinden) (Radyaiiaha anhüm):[29]
Kasûlullah'm (Saihilahu aleyhi ve seliem) yanına geldim ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! buraya gelmeden önce, 'senin yanma gelmeyeceğim ve dinini de kabul etmeyeceğim' diye (ellerini birleştirip parmaklarını göstererek) şunlar adedince yemin etmiştim. Şu anda Allah ve Rasûlünün öğretecekleri dışındakilere aklı ermeyen bir kişi olarak buraya geldim.[30] Allah hakkı için, sana soruyorum:
'Allah seni bize ne ile gönderdi?'
"İslâm ile"
'Ey Allah'ın Ra,sûlü! İslâm'ın alâmetleri (Birrivâyette; 'İslâm'ın kendisi') nedir?'
"Özümü Allah'a teslim ettim ve şirk inançlarını reddettim, demen,
Namaz kılman ve zekât vermendir,
(Unutma ki) bir Müslüman diğer bir Müslümana karşı, birbirine yardımcı olan iki kardeş gibi saygılı olmalıdır,
Allah Teâlâ, Müslüman olduktan sonra bir kişinin tekrar şirke düşmesi hâlinde ondan hiçbir şeyi kabul etmez, ancak müşrikleri terkedip tekrar Müslümanlara dönerse kurtulur.
Ben sizi, elbisenizden tutarak ateşten korumaya çalışırım,
Dikkat edin! Rabbim, o gün beni çağırır ve sorar:
"Kullarıma (vahyi) tebliğ ettin mi?" Ben de:
"Rabbim, ben onlara tebliğ ettim" derim.
Artık bugün, burada bulunanlar bulunmayanlara duyduklarını tebliğ etsin !
Sonra da siz ağzı kapatılmış ve konuşamaz hâlde getirilirsiniz, ilk konuşacak uzvunuz (râvi dedi ki Rasûlullah dizinin yukarısını gösterdi, (Birrivâyette ise: "Sizin ilk konuşacak uzvunuz dizinizin yukarısı ve eliniz" dedi.)
(Râvi der ki 'Ey Allah'ın Rasûlü! Bu bizim dinîmiz mi?' diye sordum. O da:
"Bu (anlattıklarım) sizin dininizdir, nerede bunları güzelce yaparsan, amelin sana (kurtuluş için) yeterlidir" buyurdu.[31]
13/55- Ebû Rezin el-Ukaylî'den (Radıyaiiahücmh):[32]
Rasûlullahın (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) yanına geldim ve dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah ölüleri nasıl diriltecek?'
Rasûlullah şöyle dedi:
"Kurak arazilerin birinden hiç geçmedin mi, bir süre sonra orayı münbit/yeşermiş bulursun."
'Evet,(doğru.)'
"İşte diriliş böyle olacak."
'Ey Allah'ın Rasûlü! İman nedir?'
"Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun ortağının bulunmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmen,
Allah ve Rasûlünü, her şeye tercih edebilmen,
Ateşte yanmayı Allah'a şirk koşmaya tercih edebilmen,
Soylu olmasa da bir kişiyi, sadece Allah için sevebilmendir. Eğer bunları yapabiliyorsan tıpkı sıcak bir günde su arzusunun, susuz kişinin kalbine girmesi gibi iman da senin kalbine girmiş/yerleşmiş demektir."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Mü'min bir kimse olduğumu nasıl anlayabilirim?' diye sordum.
O da dedi ki:
"Ümmetimden (ya da bu ümmetten) bir kişi iyi olduğunu bilerek, hayır işlerse Allah onun mükâfatını verir. Kötü olduğunu bilerek günah işlemez ve O'ndan başka affedecek bulunmadığını bilerek (sadece) izzet ve celâl sahibi olan Allah'tan af dilerse, işte bu kişi kesinlikle mü'mindir."[33]
* Heyetlere/Temsilcilere Dinin Temel Esaslarının Tanıtılması
Mekke'nin fethinden sonra insanlar Rasûlullah'ın (Salfaliahü aleyhi ve sellem) peygamberliğine kesin olarak inandılar ve grup grup gelerek Müslüman oldular. Zira Mekke iemîn belde'âirve zalimlerden korunmuştur. Fil yılındaki Ebrehe olayı bunun en güzel örneğidir. Rasûlullah'ın Mekke'yi fethetmesi ise yarımadadaki bütün Arapları ikna etmiş ve kısa sürede çok sayıda insan Müslüman olmuştur. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurur :
'Allah'ın yardımı gelip, fetih gerçekleştiğinde ve İnsanlar gruplar hâlinde Allah'ın dinine girdiklerinde,
İşte o zamanda Allah'ı hamd ile teşbih et ve (hataların için) istiğfar et!
Şüphesiz O, tövbeleri kabul edendir.'[34]
H.8-9 (M.630-631) senesinde insanlar gruplar hâlinde Müslüman olmaya başladılar. Bu nedenle o döneme, 'senetü'l-vüfûd* (heyetler yılı) denmiştir.
Abdülkays, Benî Hanîfe, Necrân, Benî Âmîr, Tay, Benî Esed... heyetleri bunlara en güzel örnektir. Aşağıdaki rivayetlerde bazı heyetler ve temsilcilerin Rasûİullah'la olan diyalogları nakledilmektedir.[35]
NOT: Mezhıc ve Kinde'Ii heyetlerle ilgili bilgiler için bk. 79/121.hadisin açıklaması.[36]
14/56- İbn Abbas'tan (Radmüahü anhümâ):[37]
Abdülkays kabilesinin temsilcileri Medine'de Rasûluîlah'ın aleyhi ve setiem) yanma gelmişlerdi. Rasûlullah:
"Bu heyet/kabile kimlerden ?" diye sorunca:
'Rabîa(dan)' dediler.
"Merhaba ey topluluk! Burada üzülmeyeceksiniz ve pişmanlık duyma- yacaksınız."
'Ey Allah'ın Rasûlii! Biz senin yanına uzak bir mesafeden geliyoruz. Aramızda kâfir Mudar'ın bölgesi var ve bu yüzden ancak savaşın haram olduğu ayda yanına gelebiliyoruz. Bize Öyle bir şey söyle ki onunla cennete girebilelim ve geride kalanlara da (bu bilgiyi) aktaralım.'
Ayrıca onlar Rasûlullah'a (Saiiaiiahu aleyhi ve sellemj içkilerin hükmünü de sordular.
Peygamberimiz onlara dört şeyi emretti ve dört şeyi yasakladı.
İmanı emretti ve dedi ki:
"İman nedir, bilir misiniz?"
'Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.'
"İman, Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, ramazan orucunu tutmak ve ganimetten beşte birini vermektir."
Onlara dübbâ, hantem, nakîr (ya da muhayyer) ve müzeffet (isimli içki) kaplarının kullanımını yasakladı ve dedi ki:
"Bu bilgileri iyice öğrenin/ezberleyin ve geride kalanlara aktarın!"
NOT : Bu rivayette geçen dört kap, cahiliye döneminde içki yapımında kulanılan meşhur kaplardır.
Dübbâ : Kabak(dan yapılan) kap,
Hantem: Yeşil ya da kırmızı testi, çömlek,
Nakîr : Ahşap kap,
Müzeffet: Ziftlenmiş/Katranlanmış kap.[38]
15/57- Muğîre, babası Abdullah el-Yeşkürî'den (Radtyallahü anh):[39]
Katır satın almak için Küfeye gittim ve pazar yerine ulaştığımda daha pazarın kurulmadığım (gördüm). Arkadaşıma dedim ki:
'Mescide gitsek !'
Mescid o dönemde Hurmacılar içindeydi. Orada Kays kabilesinden İbn Müntefık isimli bir zat vardı. O anlatıyor:
Rasûlullah'ın (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) olduğu yeri bir kışı bana tarif etti.
Onu Mina'da aradım, şu anda Arafat'ta olduğunu söylediler. Kendisini buldum ve yanına yaklaştım. Bana:
'Rasûluliah'm yolundan çekil!' denildi.
Rasûlullah:
"Onu bırakın, istediğine ulaşsın," dedi.
Ben de yaklaştım ve yanma kadar geldim. Rasûlullah'ın bineğinin yularından tuttum, hatta bineklerimizin boyunları birbirine girdi, (ancak) Rasûlullah beni azarlamadı, (bundan men etmedi)[40] ve dedim ki:
'Senden, beni cehennemden kurtaracak ve cennete girdirecek iki şey istiyorum.'
Rasûlullah göğe baktı, ardından başını yere eğdi ve sonra bana dönüp buyurdu ki:
"Eğer (böyle) kısa/özlü konuşursan, konuyu daha önemli hâle getirirsin, o hâlde söyleyeceklerimi iyi anlamaya/kavramaya çalış!
Allah'a şirk koşmadan ibadet etmeye devam et,
Farz namazı kıl, Farz olan zekâtı ver,
Ramazan orucunu tut,
insanların sana davranmasını istediğin şekilde onlara davran, insanların sana davranmasını istemediğin şekilde onlara daVHânmayı terk et!"
Sonra şöyle dedi: "Haydi, bineği bırak!"
§(Benzer bir rivayette
'Ey Allah'ın Rasûlü! Cennete girdirecek ve ateşten koruyacak bir amel anlat!' dedim.
Rasûlullah (Saiiaiia/m aleyhi ve sellem) da buyurdu ki: "Bravo, bravo, Eğer (böyle) kısa/özlü konuşursan, konuyu daha önemli hâle getirirsin;
Allah'a karşı takva sahibi ol, O'na şirk koşma,
(Ayrıca) Namaz kılmalı,
Zekât vermeli,
Haccı edâ etmeli ve
Ramazan orucunu da tutmalısın,
Haydi, (şimdi) bineklerin yolunu aç, (serbest bırak)!.."[41]
16/58- Amr b. Abese'den (RadıyaUahü anh):[42]
Bir kişi Peygamberim iz'e (SatMiahü aleyhi ve sellem) şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasûlü! İslâm nedir?'
"İslâm, kalbini aziz ve celil olan Allah'a teslim etmen, Müslümanların da senin elinden ve dilinden emin/güvenlik içinde olmalarıdır."
'İslâm'ın hangi kısmı daha önemlidir?' : "İman, (Bir rivayette: Güzel ahlâk)" 'İman nedir?'
"İman, senin Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve ölümden sonraki dirilişe inanmandır, (Bİr rivayette: İman; sabır ve cömertliktir.)"
'İman'in hangi kısmı daha önemlidir?' .
"Hicret"
'Hicret nedir?'
"Hicret, kötülükleri terk etmendir."
‘Hicretin hangi kısmı daha önemlidir?' ,
"Cihad"
'Cihad nedir?'
"Cihad, kâfirlerle karşılaştığın zaman çarpışmandır."
'Cihadın hangi kısmı daha önemlidir?'
"Atını feda edip kanı dökülen kişinin yaptığı (fedâkârlık),"
Sonra Rasûlullah şöyle buyurdu:
"İki amel var ki benzerinin yapılması dışında daha kıymetlisi yoktur; kabul olan hac ya da umre. "[43]
17/59- Rıb'îb. Hıraş'tan (Radıyaüahu anh):[44]
Amir oğullarından biri başından geçeni şöyle anlattı:
Kendisi Rasûlullah'ın (Sailailahu aleyhi ve sellem) yanına girmek için izin istedi. 'Gireyim mi?' dedi.
Peygamberimiz yanında hizmet eden kişiye:
"Onu çıkar, çünkü güzel izin almadı ve şöyle demesini söyie; es-Seiâmü aleyküm, girebilir miyim?"
Ben de bunu işittim ve dedim ki:
'es-Selâmü aleyküm, girebilir miyim?'
Bana Rasûlullah (Saiiaitahu aleyhi ve sellem) izin verdi, yanma geldim ve dedim ki:
'Bize ne getirdin?'
"Ben size; sadece Allah'a ibadet etmeniz, hiçbir şeyi ortak koşmamanız, Lât ve Uzza gibi putları terk etmeniz, gece-gündüz beş vakit namaz kılmanız, her sene bir ay oruç tutmanız, Kutsal Mabedde (Kâbede) hac yapmanız ve zenginlerden alıp fakirlere dağıtmanız şeklinde hayırlı (Birdin) getirdim."
'Bilmediğin bir şey kaldı mı?'
"Allah bana sadece hayırlı/faydalı olanı öğretti, Bazı bilgiler var ki Allah'tan başkası bilmez, (ve âyette buyurulur ki): 'Kıyamet vakti, yağmurun yağması, rahimlerdeki cenin hakkında teferruat, kişi yarın ne kazanacak ve nerede ölecek bilgileri sadece Allah'a aittir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.' "[45]
18/60- Cerir b. Abdullah el-Becelî'den (Radıyaliahüanh):[46]
Rasûlullah (SaiMiahü aleyhi ve seller») ile sefere çıkmıştık. Medine'den Bifâizfuzaklaşınca bineğini bize doğru koşturan bir yolcu gördük.
Rasûlullah dedi ki:
"Bu kişi sanki sizinle görüşmek istiyor."
Yolcu bize yaklaştı ve selâm verdi. Biz de selâmını aldık.
Hz. Peygamber sordu:
"Nereden geliyorsun?"
'Eşim, çocuklarım ve kabilemden...'
"Nereye gidiyorsun?"
'Rasûluilah'ı görmek istiyorum.'
"İşte buldun, (o kişi benim.)"
'Ey Allah'ın Rasûlü! İman nedir? Bana öğret!'
"İman, Senin Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in de O'nun peygamberi olduğuna şehadet etmen, namaz kılman, zekât vermen. Ramazan orucunu tutman ve Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmandır."
'İkrar/kabul ediyorum.'
Bu arada devesinin ayağı bir fare/köstebek yuvasına girdi ve hayvan devrildi, sahibi de yere, kafası üstü düştü ve öldü.
RasÛluIlah (Sallallahü aleyhi ve sellem):
"Adamı bana getirinVdeâl.
Ammar b. Yasir ve Huzeyfe (Radıyaiiahu anhüm) yerlerinden fırlayıp, ona koştular ve adamı doğrulttular.
'Ey Allah'ın Rasûlüî Adam ölmüş' dediler.
Peygamberimiz (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) başka bir tarafa döndü ve buyurdu ki:
"Benim başka tarafa döndüğümü gördünüz, çünkü ben iki melek gördüm, bu kişinin ağzına cennet meyvelerinden veriyorlar/damlatıyorlardı, anladım ki yolcu aç ölmüş."
Sonra şöyle devam etti:
"Vallahi, bu kişi Allah'ın, Kitabında belirttiği insanlardandır; îman eden ve imanına hiçbir günah bulaştırmayanlara gelince, işte onlar güvenlik içinde olan ve hidayeti bulanlardır.'(En'am 6/82) Haydi, kardeşinizi kaldırın!"
O kişiyi, su olan bir yere taşıdık, orada yıkadık, kokular sürdük, kefenledik ve kabire getirdik. RasûluİIah (Saiiaiiahü aleyhi ve seiiem) da geldi, kabirin kenarına oturdu ve şöyle dedi:
"Kabri lahid(sapma) şeklinde kazın, şak (çukur) şeklinde değil. Çünkü lahid bizim, şak başkalarının sitilidir."
§Cerİr'den (Radıyallahü anh) İkinci rivayette: RaSÛlullah (Sailallahü aleyhi ve
seiiem) ile birlikte sefere çıktık. Yolda bir kişi yanımıza geldi... Devesinin ayağı bir fare/köstebek yuvasına girince ürktü ve olan oldu. (O kişinin ölümü üzerine) RasûluİIah (Saiiaiiahü aleyhi ve selkm) şöyle buyurdu:
"(İslâm'ı kabul ettikten sonra) az yaşayan ve çok ecir alan kişilerden oldu."
§Yine Cerir'den (Radıyallahü anh) üçüncü rivayette: Bir kişi geldi ve Müslüman oldu. Yolda RasûluİIah (SaiMlaM aleyhi ve selkm) ona İslâm'ı Öğretirken bineğinin ayağı bir fare/köstebek yuvasına girdi, hayvan sahibinin boynunu kırdı ve o zat öldü. RasûluİIah (SaUaüahn aleyhi ve selkm) yanma geldi ve "(İslâm'ı kabul ettikten sonra) az yaşayan ve çok ecir alan kişilerden oldu (Râvi Hammad bunu üç kere tekrarladı) lahid bizim, şak başkalarının sitilidir." buyurdu.[47]
Açıklama
Lahd, (kelime mânâsı bir şeyden sapmak, ayrılmak demektir. Dinden sapan kişilere de mülhid denir.
(Istılah mânâsı kabir kazılırken çukurun kıble tarafını biraz fazla oymaktır ki çukur o tarafa sapar, derinleşir ve kıble tarafındaki bu derinlik, cenaze konacak kadar olur. Sonra üzeri kerpiç ve kamış gibi şeylerle örtülüp toprak atılır ve çukur doldurulur. Bu nedenle Türkçede lahd'e 'sapma'' denir.
Şak ise, yarmak mânâsmdadır. Istılahda, kabrin ortasını derinleştirip, iki kenarını biraz yükseltmektir.[48]
19/61- Ebû Hüreyre'den (Radıyallahü anh):[49]
Bir bedevi RasÛlullah'a (Sallallahü aleyhi ve sellem) geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! bana öyle bir amel Öğret ki onunla cennete gireyim'.
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Sadece Allah'a ibadet etmen, hiçbir şeyi O'na ortak koşmaman, farz namazı kılman, farz olan zekâtı vermen ve Ramazan orucunu tutman (gerekir)."
Bedevî;
"Vallahi, bundan ne fazlasını yaparım ve ne de eksiğini" dedi ve gitti. Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Cennetlik birine bakmak kimin hoşuna giderse, bu kişiye baksın!.."[50]
20/62- Ebû Süveyd el-Abdî'den:[51]
İbn Ömer'in (Radıyallahü anhümâ) evine gitmiştik. Kapıda bekledik, izin vermesi biraz gecikince, ben kalktım ve kapı deliğinden içeriye baktım. İbn Ömer bunu anlamıştı ve bize izin verdi, içeri girince de sordu:
'Az önce hanginiz kapı deliğinden içeri baktıT
'Ben,' dedim.
'Neden evimi gözetleme cesaretinde bulundun ?[52]
'İzin gecikince baktım, kötü bir niyetim yoktu.'
Sonra oradaki kişiler bazı sorular sordu, İbn Ömer dedi ki :
Rasûlullah 'in (Sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim:
"İslâm beş şey üzerine bina edilmiş (Bir dindir): (Bunlar da) Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'İn Allah Rasûlü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmak ve Ramazan orucunu tutmaktır."
Dedim ki:
'Ey Ebû Abdurrahman, Cihad hakkında ne dersin?'
''Kim cihad ederse kendisi için yapmış olur.'
§(Diğer rivayette Yezid b. Bişr, hadisi İbn Ömer'den (Radıyaiiahü
anhîimâ) aynı şekilde nakletti (ve ekledi): Sonra orada bulunan biri:
'Ya, Allah yolunda yapılan cihadın durumu?...' deyince İbn Ömer: 'Cihad güzel/mükemmel (Bir harekettir), Rasûlullah (Sallallahü aleyhi ve sellem) bize böyle aktardı" diye cevap verdi.[53]
21/63- Cerir b. Abdullah'tan (Radıyaüahü anh):[54]
Rasûlullah (Saiiatiahn aleyhi ve seüem) şöyle buyurdu:
"İslâm beş şey üzerine bina edilmiş (Bir dindir): (Bunlar da) Allah'tan başka ilâh olmadığına şehadet etmek, namaz kılmak, zekât vermek, Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmak ve Ramazan orucunu tutmaktır."[55]
22/64- Ziyâd b. Nuaym el-Hadramî'den (Radıyaiiahu anh):[56]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu:
"Allah dört şeyi İslâm'da farz kıldı, Bir kişi bunlardan üçünü yapsa, hepsini yerine getirmedikçe faydalı olmaz, bunlar da; namaz, zekât' Ramazan orucu ve Kutsal Mâbed (Kâbe)de hac yapmaktır."[57]
23/65- Hz.AIİ'den (Radıyallahü anh):[58]
Hz. Peygamber (Saiialiahu aleyhi ve seiiem) dedi ki: "Dört şeye inanmayanın imanı (kabul) olmaz; Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim de,doğrularla[59] gönderilen Allah elçisi olduğuma şehadet etmedikçe, ölümden sonraki dirilişe ve ayrıca kadere iman etmedikçe (tam inanmış) olmaz."[60]
24/66- es-Sedûsî (yani Ibnü'l-Hasasıyye)'den (Radıyailahü ahy):[61]
Rasûlullah'a (SaüaiiaM aleyhi ve sellem) biat etmek için geldim. Bana, 'Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmeni, namaz kılmamı, zekât vermemi, İslâm'ın farz kıldığı haccı eda etmemi, Ramazan ayında oruç tutmamı ve Allah yolunda cihad etmemi' şart koştu.
Ben de,
(Ey Allah'ın Rasûlü! Vallahi bunlardan ikisine gücüm yetmez; onlar da cihad ve sadakadır. Çünkü insanlar, savaştan kaçana Allah'ın gazap ettiğini söylüyorlar. Ben ise savaşa katılırsam, nefsimi korku kaplar ve ölmeyi arzu etmez. Sadakaya gelince, benim malım, küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Bunlar da ehlimin geçim kaynağı ve bineğidir' dedim.
Rasûlullah (Saiiallahü aleyhi ve sellem) elimi tuttu ve salladı, sonra da şöyle buyurdu:
"Sadaka yok, cihad yok... O hâlde cennete nasıl gireceksin?"[62]
Bunun üzerine, 'Ey Allah'ın Rasûlü! (Tamam) sana biat ediyorum' dedim ve hepsi için biat ettim.[63]
25/67- İbn Abbas'tan (Radıyallahü anhümâ):[64]
Rasûlullah (Saiiallahü aleyhi ve sellem), Muâz b. Cebel'i Yemen'e göndereceğinde şöyle dedi:
"Sen Kitap ehli bir topluluğa gidiyorsun. Onları, 'Allah'tan başka ilâh olmadığına ve benim de O'nun peygamberi olduğuma şehadet etmeye' çağır. Eğer bunu kabul ederlerse, izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın 'her gün ve gece onlara beş vakit namazı farz kıldığını' bildir. Bunu da kabu! ederlerse, Allah'ın 'zenginlerden alınıp fakirlere dağıtılması şartıyla mallarından sadaka vermeyi farz kıldığını' bildir. Bunu kabul ettiklerinde, sakın (zekât olarak) onların mallarından en iyilerini alma/seçme, bir de mazlumun bedduasından sakın, çünkü onunla izzet ve celâl sahibi Allah arasında hiçbir engel/perde yoktur."[65]
* İmanın Bölümleri Ve Misali
îman, dinin hayata yansıyan Önemli bir boyutudur. Bazı parçaların birleştirilmesi ile Allah ve Rasûlünün istediği iman ortaya çıkar, imanın bu bölümleri, hadislerde bir bütün olarak geçtiği gibi parça parça olarak da açıklanmıştır. 'Haya imandandır' ya da ıKim Allah'a ve âhiret gününe iman ederse misafirine ikramda bulunsun!..'' şeklindeki ifadeler bunun en meşhur örneklerindendir.[66]
26/68- Ebû Hüreyre'den (RadtyattaM anh):[67]
Rasûlullah (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İman altmış dört bölümdür; En üstte 'Allah'tan başka ilâh yoktur' sözünü kabul etmek ve en altta da 'insanlara sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak' bulunmaktadır."[68]
27/69- Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahu anh):[69]
Rasûlullah (Saiiaiiahü akyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"İman yetmiş küsur bölümdür; En üstte 'Allah'tan başka ilâh yoktur' sözünü kabul etmek ve en altta 'insanlara sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak' bulunmaktadır, haya da imanın bir parçasıdır."[70]
Açıklama
İmanın bölümlerini açıklayan müstakil kitaplar telif edilmiştir. Beyhakî'nin (v.458/1066) Şuabu'l-îman'ı[71] bunlardan birisidir. Beyhakî bu çalışmasında imanı iki kısımda inceler; hafi (mücerred) iman ve celî (müşahhas) iman:
a- Hafi iman, Allah ve Rasûlünden gelenlere zihnen ve kalben inanmak, doğru olduğunu kabullenmektir.
b- Celi iman, Beden ve uzuvlarla yerine getirilen ibâdet (kulluk) kısmıdır ki bu, mücerret imanın dışa yansımasıdır. Temizlik, namaz, oruç, cihad vd...[72]
Kur'ân ve Sünnet incelendiğinde bazı ibareler görülür,[73] bunlardan yola çıkarak imanın bölümlerini tespit etmek mümkündür. Ana başlıklar hâlinde imanın şubeleri şunlardır:
1- Allah'a İman ve emirlerinin doğruluğunu kabul etmek,
2- Rasûlüne İman ve emirlerinin doğruluğunu kabul etmek,
3- Diğer Peygamberlere iman,
4- Meleklere iman,
5- Kur'ân'ın Allah kelâmı olduğuna iman ve doğruluğunu kabul etmek,
6- Diğer Kitaplara iman,
7- Kadere iman,
8- Âhiret gününe iman etmek,
9- Allah sevgisi,
10- Allah'm rahmetinden ümit kesmemek,
11- Allah'a tevekkül etmek,
12- RasûIullah sevgisi,
13- Rasûlullah'ı desteklemek,
14- Doğru bilgi öğrenme çabası,
15- Doğru bilgilerin yaygınlaşması için çalışmak,
16- Küfre düşmekten korkmak ve dikkatli olmak,
17- Kur'ân eğitimine önem vermek,
18- Temizlik,
19- Namaz kılmak,
20- Zekât vennek,
21- Oruç tutmak,
22- Ttikâfa girmek,
23- Hac yapmak,
24- Cihad etmek,
25- Müslümanları korumak,
26- Savaşta sebatkâr olmak ve kaçmamak,
27- Ganimette haksızlık yapmamak,
28- Akitlere (sözleşmelere) dikkat etmek,
29- AIlah'm nimetlerini yalanlamamak/nankörlük yapmamak,
30- Dilİ korumak ve doğruyu söylemek,
31- Sadıklarla/şuurlu kişi lerle beraber olmak,
32- Emaneti korumak ve hainlik yapmamak,
33- Cinayet işlememek ve cana kıymamak,
34- Namusu korumak,
35- İnsanların malını haksız yere yememek,
36- Faiz işlemlerini terk etmek,
37- Helal olan şeyleri yemek ve içmek,
38- Helal olan giyecek ve kapları kullanmak,
39- Lehviyyatı (faydasız işleri) terk etmek,
40- Hare amalarda ölçülü olmak,
41- Haset ve kötü düşüncelerden kaçınmak,
42- Ahlâksızhğm yayılmasını engellemek,
43- Samimiyetle hareket etmek,
44- Sevap kazandığında sevinmek ve günah kazandığında üzülmek,
45- Günahtan sonra tövbe etmek,
46- Şeâİre (Allah'ın yeryüzündeki sembollerine/kutsal şeylere) saygı duymak,
47- Allah ve Rasûlüne itaat eden emir sahiplerine itaaat etmek,
48- İslâm toplumundan ayrılmamak,
49- Adaletle hükmetmek,
50- Doğruları emretmek (yaygınlaştırmak) ve kötülüğü/yanlışları nehyetmek (ortadan kaldırmak),
51 - Erdem ve takvada yardımlaşmak,
52- Günah ve düşmanlıkta yardımlaşmamak/destek olmamak,
53- Hayâ sahibi olmak,
54- Anne-babaya iyilik yapmak/iyi davranmak,
55- Akraba ile irtibatı kesmemek,
56- İyi ahlâklı olmak,
57- Akraba ve komşulara ihsanda bulunmak/yardımcı olmak,
58- Eşinin ve çocuklarının haklarına riâyet etmek,
59- Mü'minleri sevmek ve selâmı yaygınlaştırmak,
60- Hastaları ziyaret etmek,
61- Hapşıran/aksıran kişiye rahmetle dua etmek,
62- Saldırgan kâfir ve bozguncularla mücadele etmek,
63- Misafire ikramda bulunmak,
64- Müsfumanların hatalarını örtmek ve yaymamak,
65- Musibetlere karşı sabretmek,
66- Zühd sahibi ve kısa emelü olmak,
67- Gayret sahibi (korunması gereken değerlerde hassas) olmak,
68- Lağv (boş/saçma şeyler) ile oyalanmamak,
69- Cömert olmak,
70- KüçükIere merhametli ve büyüklere saygılı olmak,
71- Allah için sevmek ve Allah için kızmak,
72- Kendİsİ için istediğini kardeşi için de istemek
73- Ensar ve Muhaciri sevmek,
74- İnsanIara sıkıntı veren bir nesneyi yoldan çekmek/kaldırmak ...[74]
28/70- Nevvâs b. Sem'ân el-Ensârî'den (Radıyaliahüanh):[75]
Rasûluliah (Saiiaiiahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Allah 'doğru yolun' anlaşılması için bir misal verir, bu misalde yolun iki yanı duvarlarla kaplıdır, duvarlarda açık kapılar ve kapıların üzerinde yere kadar uzanan perdeler bulunmaktadır. Yolun başında bir davetçi şöyle nida eder:
(Ey İnsanlar, hepiniz yoldan gidin, ayrılmayın!..'
Yolun ortasındaki bir başka davetçi de ıbu yolda yürümeye' çağırır, kapıların perdelerini açmaya çalışanlara şöyle nida eder:
'Ne yapıyorsun!..Orayı açma, eğer açarsan içeri dalarsın.'
(Dikkat edin!) Bu yol İslâm'dır.Yolun iki tarafındaki duvarlar Allah'ın sınırlandır, açık kapılar Allah'ın yasaklarıdır, yolun başındaki davetçi izzet ve celâl sahibi olan Allah'ın Kitabıdır, yolun içindeki davetçi de Allah'ın her Müslümanın kalbine yerleştirdiği nasihatçı (imandır).”[76]
* İmanın Bazı Özellikleri Ve Alâmetleri
İnanan bir İnsanda, imanın bazı görüntüleri bulunmalıdır. Bu da öncelikle teslimiyet ve fedâkârlıktan oluşur. Hayatında imanın etkisi bulunmayan kişinin bu dinden faydalanması söz konusu değildir.
Allah Teâlâbuyurdu:
'Mü'minlerden öyle kişiler var ki Allah'a verdikleri sözde durdular. Onlardan kimi (şehid olarak) adağını yerine getirdi ve kimi de beklemektedir. Onlar sözlerini hiçbir zaman değiştirmediler.* (Ahzâb 33/23)
Allah Teâlâ buyurdu:
'Ki onlar Allah'ın risâletini başkasına tebliğ edenler ve (sadece) Allah'tan çekinip Allah'tan başkasından da korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.' (Ahzâb 33/39).[77]
29/71- Süfyân b. Abdullah es-Sekafî'den (Radıyaiiahüanh):[78]
RasÛlullah'a (Sallallahü aleyhi ve sellem):
'Ey Allah'ın Rasûlü, bana îslâmla ilgili başkasına[79] sormayacağım bir şey söyle!' dedim. Buyurdu ki: "Allah'a iman ettim' de, sonra da dosdoğru ol!"
§(Benzer ikinci rivayet Dedim ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü, yapışacağım önemli bir şeyden bahset!'
Şöyle buyurdu:
"Rabbim Allah'tır' de, sonra da dosdoğru ol !"
Tekrar sordum:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Benim için korktuğun en sakıncalı şey nedir?'
Rasûlullah (Saihihhü aleyhi ve sellem) dilini işaret ederek:
"İşte bu" dedi.[80]
30/72- Abdullâh b. Mes'ûd'dan (Radıyaiiaha anh):[81]
RaSÛlullah (Salîallahü aleyhi ve sellem) Şöyle "Allah rızıklarınızı aranızda taksim ettiği gibi ahlâkınızı/huylarınızı da taksim etti. İzzet ve ceiâl sahibi olan Allah, dünyalığı sevdiği-sevmediği herkese verir. Dîni ise sadece sevdiği kişilere bahşeder. O hâlde Allah kime (doğru) din nasîb etmişse onu seviyor demektir. Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki bir kişi dili ve kalbiyle teslim olmadıkça Müslüman olamaz, komşusu onun şerli hareketlerinden emin olmadığı sürece (tam) iman etmiş olamaz."
Dediler ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Nedir bu şerli hareketler?'
"Zulüm ve haksızlıktır. Bir kişi harama düşmeksizin mal kazanır ve ondan infakta bulunursa kendisine ancak bereket verilir, fakirlere dağıtması da Allah tarafından kabul görür, yaptıkları cehenneme karşı kendisini korur. (Dikkat edin,) kötülük kötülüğü silmez, kötülüğü ancak iyilik/sevap siler. Bir pislik hiçbir zaman başka pisliği temizlemez."[82]
31/73- Iviuaz uan {Radıyallahü arifi):[83]
Kendisi Hz.Peygambere (Satiaiiahu aleyhi ve sellem) imanın en faziletli kısmını sordu. O da buyurdu ki:
"İnsanları Allah için sevmen, onlara Allah için kızman ve dilini Allah'ı zikirde kullanmandır."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Başka nedir? '
" (Ayrıca) kendin için istediğini insanlar için de istemen ve kendin için istemediğini onlar için de istememendir."
§Diğer rivayette: "Ya hayır söylemen ya da susmandır" şeklinde geçmektedir.[84]
32/74- Abbas b. Abdulmuttalib'den (Radıyaiiahuanh):[85]
Rasûlullah'ın (Saitaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Allah'ı Rab, İslâm'ı din ve Muhammedi de nebi ve rasûl olarak kabullenen kişi imanın tadını duyar."[86]
33/75- EbÛ Musa'dan (Radıyallahü anh):[87]
Rasûlullah'ın (Satiaiiahn aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:
"Kim bir iyilik yapar ve bu hareketi kendisini sevindirirse, günah işler ve bu da onu üzerse, işte bu kişi mü'mindir."[88]
34/76- Âmir b. Rabîa'dan (Radıyailahu anh):[89]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaim aleyhi ye sellem) şöyle buyurdu:
"Kim itaatsız/biatsız ölürse cahiliye üzere ölür ve kim de bunu kabul ettikten sonra çıkarır- atarsa, yanında (kurtarıcı) bir delil olmaksızın Allah'a kavuşur.
Sakın yabancı bir erkekle kadın yalnız başlarına kalmasın, üçüncü arkadaşları şeytan olur, ancak mahrem (ebedî evlenme yasağı) olanlar bunun dışındadır. Çünkü şeytan, onlarla tek tek beraber olur, bu da (aynı anda) ikisinden uzakta olması (demektir).
Günah işlemek kimi üzer ve iyilik yapmak da sevindirirse, o kişi mü'mindir."
§Râvilerden Hasan dedi ki:
'Üstüne sorumluluğu aldıktan[90] (İslâm'agirdikten) sonra...'[91]
35/77- EbÛ Ümâme'den (Radıyallahü anh):[92]
Bİl" kİŞİ Hz. Peygamber'e (Sallallahü aleyhi ve sellem):
'Günah nedir?' diye sordu. O da buyurdu ki:
"Yaptığın bir şey seni rahatsız ederse, (işte o günahtır ve) onu terk et!" 'Peki, iman nedir?'
"İşlediğin günah seni üzer ve iyilik yapmak da sevindirirse, (bu imandır ve) sen mü'minsin."[93]
36/78- Enes b. Mâlik'ten (Radıyallahüanh):[94]
Hz.Peygamber (Saiialhhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Nefsimi elinde tutan Allah'a yemin ederim ki bir kişi hayırdan kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe mükemmel bir şekilde îman etmiş olmaz."[95]
37/79- AbduIlah b. Amr b. Âs'tan (Radıyallahü anhümâ):[96]
Bir kişi Rasûlullah'a (SaUaUaha aleyhi ve sellem) şöyle sordu: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi İslâm daha faziletlidir?' O da: "İnsanların, elinden ve dilinden güvenlikte olduğu kişinin (yaşadığı İslâm daha üstündür)" dedi.[97]
38/80- Câbir b. Abdullah'tan (Radıyalîahüanh):[98]
Hz.Peygamber'e (Saiiaiiahn aleyhi ve sellem) bir kişi geldi ve dedi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi namaz daha faziletlidir?'
Rasûlullah şöyle buyurdu:
"Kunutu/kıyâmı[99] uzun olan (namaz)."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi cihad daha faziletlidir?'
"Atı yaralanıp kanı akacak kadar fedakârca savaşan(ın cihadı)."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Hangi hicret daha faziletlidir?'
"İzzet ve celâl sahibi olan Allah'ın hoşlanmadığı şeylerden uzaklaşan kişi(nin hicreti)."
'Ey Allah'ın Rasûlü! Müslümanlardan hangisi daha faziletlidir?' "Müslümanların, elinden ve dilinden güvenlikte oldukları kişi (nin İslâm'ı)."
'Ey Allah'ın Rasûlü! (Ceza ve mükâfat sonucu doğuran) iki sebep nedir?'
"Kim Allah'a şirk koşmadan ölürse cennete gider ve kim de Allah'a şirk koştuğu hâlde ölürse cehenneme gider."[100]
39/81- Ebû Seleme, Şerîd'den (Radıyallahü anhümâ) nakletti:[101]
Annesi kendi adına mü'min bir köle azad edilmesini vasiyet etmişti, Şerîd durumu Rasûlullah'a (Saiiattahn aleyhi ve seüem) sordu ve şöyle dedi: 'Siyah renkli bir cariyem var, onu azad edeyim, (yeterli mi?)' "Onu benim yanıma getir!"
Cariye gelince, Rasûlullah (Sailaliaha aleyhi ve sellem) ona sordu: "Rabbin kim?" 'Allah'
"Ben kimim?"
"'Sen Allah'ın Rasûlüsün' deyince Peygamberimiz (Saihiiaha aleyhi ve "Onu azad et, çünkü o mü'min bir kadındır" buyurdu.[102]
40/82- Ubeydullah b. Abdullah'tan (Radıyaiiahaanh):[103]
Ensardan bir kişi siyah renkli cariyesini getirdi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Mü'min bir köle azad etmem gerekiyor, eğer bunu mü'min olarak görürsen, azad edeceğim.'
Rasûlullah {Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) o cariyeye sordu:
"Allah'tan başka ilâh bulunmadığına şehadet eder misin?"
'Evet'
"Benim Allah Rasûlü olduğuma şehadet eder misin?"
'Evet'
"Ölümden sonra dirilişe inanır mısın?"
'Evet' deyince, Peygamberimiz:
"Onu azad et!" dedi.[104]
41/83- Hüseyin b. Ali'den (RadıyaUahüanhümâ):[105]
RaSÛlllIlah (Sallallahii aleyhi ve seli em) ŞÖyle buyurdu:
"Kişinin İslâm'ının güzelliği, kendisini ilgilendirmeyen konularda az konuşmasıdır."
§Bir rivayette de: "Kendisini İlgilendirmeyen konulan terk etmesidir" diye nakledildi.[106]
42/84- Ebû'd-Derdâ'dan (RadıyaUahü anh):[107]
Rasûlullah (Sallat/aha aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Allah'a tazim/hürmet edin ki sizi affetsin."
ŞRâvilerden biri olan İbn Sevban bunu; '(A"ah'a) teslim olun!' şeklinde açıkladı.[108]
Açıklama
İslâm ve imanın bazı önemli alâmetleri/işaretleri vardır ki rivayetlerde bunlar şöyle sıralanmıştır:
1- Allah ve Rasûlüne iman etmek,
2- Dosdoğru olmak,
3- Ditine sahip olmak,
4- Dili ve kalbiyle kulluk,
5- Komşuya iyilik yapmak,
6- Fakirlere infak,
7- Allah için sevmek ve Allah için kızmak,
8- Dili Allah'ı zikretmede kullanmak,
9- Kendisi için istediğini başkası için de İstemek,
10- İyilik yaptığında sevinmek ve günah işlediğinde üzülmek,
11- Yabancı bir kadınla yalnız kalmamak,
12- Elinden ve dilinden başkasının emin olması,
13- Namazda kıyamı uzatmak,
14- Fedâkârca savaşmak,
15- Allah'ın hoşlanmadığı şeylerden hicret etmek/uzaklaşmak,
16- Kendisini ilgilendirmeyen şeylerle uğraşmamak,
17- Allah'a tâzim/hürmet etmek,
18- AUah'a teslim olmak.[109]
* İslâm'ın İzzet ve Hoşgörüsü
Allah Teâlâ buyurdu:
"O (Allah), müşrikler hoşlanmasa da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Rasûlünü hidayet ve Hak din ile gönderendir." (Tevbe 9/33).[110]
Allah Teâlâ buyurdu:
"Öyleyse sen yüzünü/özünü, tevhîd inancında olarak[111] Allah'ın insanları yarattığı fıtrata uygun dîne döndür. Allah'ın yarattığı sistemde değişiklik olmaz. İşte bu, sağlam/canlı dindir, ancak insanların çoğu bunu bilmiyor." (Rûm, 30/30)
Allah Teâlâ buyurdu:
"... Allah sizin için kolaylık diler, zorluk dilemez..." (Bakara, 2/185).[112]
43/85- İbn Abbas'tail (Radıyallahüanhümâ):[113]
RasÛlullah'a (Sallallahü aleyhi ve sellemj SOrUİdu:
'Allah'ın en Sevdiği din hangisidir?' Ramh\\\&h (Sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki:
"Hoşgörülü Hanîf (tevhîd) dinidir."[114]
Açıklama
Hanîf, tevhîd inancında olan din ya da Müslüman anlamındadır.[115]
Kelimenin anlamı ile ilgili Buharı rivayetinde:
Zeyd b. Amr Şam bölgesinde karşılaştığı bir Yahudi âlimle olan konuşmasında ona sordu:
"Hanîf dini ne demektir?" Yahudi âlim :
'O, İbrahim Peygamberin dinidir ki kendisi hiçbir zaman Yahudi ve Hristiyan olmadı. O ancak Allah'a ibâdet ederdi' dedi.
Sonra bir Hristiyan âlimle karşılaştı ve ona da aynı soruyu sordu. Bu âlim de Yahudi âlimin cevabının aynısını tekrarladı.[116]
Allah katında en faziletli din, Hanîf dinidir ki bu da Hz. İbrahim'den beri gelen tevhîd inancıdır. Hanîf kelimesi; meyletmek, dönmek ve kolaylık mânâsına gelir. İbrahim Peygambere Hanîf dendi, çünkü o, batıldan hakka meyletmiş ve kolaylık dinini getirmiştir.[117]
Hanîf kelimesinin zıttı cem/olup haktan batıla dönmek mânâsına gelir.[118]
Hanîf dininin kolaylığı, fıtrata uygun olmasından kaynaklanmaktadır.[119]
Hanîf dininde müsbet muhalefet mânâsı bulunmaktadır. İnkarcılara karşj çıkıp zalimlere karşı olmak, mücâdele etmek ve putları devirmek İbrahim Peygamberin bilinen Sünnet'i (tavrı)dır. Hanîf dininde tevhîd inancının hakim kılınması yanında, putların ve zalimlerin yıkılması da bulunmaktadır. Peygamberimizde de bu Sünnet'i (tavrı) görüyoruz.[120]
44/86- Ebû Urve'den (Radıyaiiahu anh):[121]
Hz. Peygamber'! bekliyorduk. (Birmüddet sonra,) taranmış saçlarından abdest ya da gusülden kalan sular damladığı hâlde yanımıza geldi. Namaz kıldıktan sonra, insanlar kendisine:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Şu şu konularda bir meşakkat/yasak var mı ?..' diye sormaya başladılar.
RaSÛlullah (Satlatlahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
"Hayır yoktur... Ey İnsanlar, (Dikkat edin,) aziz ve celil olan Allah'ın dininde kolaylık vardır, (meşakkat azdır.)" Bu sözünü üç kere tekrarladı.
ŞRâvilerden Yezîd bir keresinde de şöyle nakletti:
İnsanlar şöyle demeye başladılar:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Şu konuda ne deriz? Bu konuda ne deriz?'[122]
45/87- Mikdâd b. Esved'den (Radıyaiiahü anh):[123]
Rasûlullah'ın (Saüaiiahü aleyhi ve sellem) şöyle dediğini ısıttım: "İster kerpiçten yapılsın isterse deve kılından, Allah yeryüzündeki her eve İslâm'ı hakim kılacaktır. Bu da, ya yüce olan (dinin) izzeti/hakimiyeti veya hor olan (küfrün) boyun eğmesi ile gerçekleşecektir, bundan sonra da Allah onları ya yüceltir ve ehl-i İslâm'dan kılar, ya da boyun eğdirir ve İslâm'ın hakimiyetine mâni olamazlar, benimserler."[124]
46/88- Temim ed-Dârî'den (Radıyallahü anh):[125]
Rasûlullah'ın (Saiiaiiaha aleyhi ve sellem) şöyle dediğini işittim: "Gece ve gündüzün ulaştığı her yere bu tebliğ ulaşacak, ister kerpiçten yapılsın isterse deve kılından, Aliah her eve İslâm'ı hakim kılacaktır. Bu da ya Allah'ın aziz kıldığı İslâm'ın kabul edilmesi veya Allah'ın hor gördüğü küfrün boyun eğmesi ile gerçekleşecektir." Temîm ed-Dârî şunu ilâve etti:
'Ben bunu kendi yakınlarımda bizzat gördüm, Müslüman olanlara hep hayır, şeref ve izzet; kâfir olanlara da hep zillet, aşağılık ve cizye ulaştı.'[126]
47/89- Ebû Bekre'den (Radıyaiiahü anh):[127]
Hz. Peygamber'in (SaUaiiahu aleyhi w seiiem) şöyle dediğini işittim: "Allah bu dini, (İslâm'dan) nasîbleri olmayan kişilerle de aziz kılacak (destekleyecektir)."
NOT: Bu hadisi daha sonraki rivayet (48/90) açıklamaktadır.[128]
48/90- Ebû Hüreyre'den (Radıyaiiahü anh):[129]
Hayber savaşında Rasûiuf lah (Saitaiiaha aleyhi ve seikm) ile birlikteydik ve Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi için:
"Bu, cehennemliktir" dedi.
Savaş başladığında o kişi çok şiddetli savaştı ve bir yara aldı. Daha sonra Rasûlullah'a (SaiiaUahü aleyhi ve seiiem) denildi ki:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Senin cehennemlik dediğin kişi bu gün çok şiddetli savaştı ve öldü.'
Peygamberimiz yine dedi ki:
"O cehenneme (gitti)."
Bazı kişiler bu olay üzerine neredeyse şüpheye düşeceklerdi ki birisi (geldi ve):
'O kişi savaşta ölmedi, yaralanmıştı ve sabredemedi, kendisini Öldürdü,' diye haber verdi.
Bu olay Rasûlullah'a (Saliaiiahü aleyhi ve sellem) iletilince (ki verdiği haberin doğruluğu anlaşılmış oldu) şöyle dedi:
"Allahü Ekber! Şehadet ederim ki ben Allah'ın kulu ve peygamberiyim."
Daha sonra Bilal'e (Radıyaliahü anh) insanları toplamasını emretti ve şöyle konuştu:
"Cennete, ancak Müslüman olan girecektir. İzzet ve celâl sahibi olan Allah bu dini, isyankâr bir kişiyle de destekler/kuvvetlendirir."
§(Ebû Hüreyre'den (Radiyaiiahu anh) bir başka yolla Hayber savaşında Rasûlullah (Saitaliahü aleyhi ve sellem) ile birlikteydik ve Müslüman olduğunu söyleyen bir kişi İçin:
"Bu, cehennemliktir" dedi. (Hadisin mânâ olarak aynısı zikredildi, ancak şu ilâve nakledildi Bu olay Müslümanları üzmüştü, Rasûlullah'a gelerek haber verdiler:
'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah senin sözünü doğruladı, o kişi intihar etti, canına kıydı.'[130]
Açıklama
Akâidde genel kural her insanın yaşadığı düşünce/din ile ölmesidir. Bu gibi rivayetler ise uç noktaları göstermekte, bir Müslümanm sürekli Allah için yaşaması ve ibâdet etmesi zorunluluğunu anlatmaktadır. Müslümanm diğer insanlardan farkı da budur. Riya (gösteriş) en tehlikeli hastalıktır, bu konuda dikkatli davranılması ve insanın kendisini sürekli sorgulaması tavsiye edilmektedir.
İslâm, tevhîd ve hoşgörü dinidir, yeryüzünün her bölgesine bu davet ulaşacaktır. İslâm'dan nasibi oimayan bazı kişiler de tebliğ ve cihada katılacak, Allah onlarla da bu dini destekliyecektir. Bu noktada her Müslüman kendisini sorgulamalı ve hatalı davranışlarını düzeltmelidir. Zira insan nasıl yaşarsa öyle ölür.[131]
* Müşriklerin İslâm'a Davet Edilmesi Ve Kalplerinin Isındırılması
Allah Teâlâ buyurdu:
'Eğer müşriklerden biri senden emân isterse, ona emân ver ki Allah'ın kelâmını duymuş olsun, sonra onu güvenlik içinde olacağı yere ulaştır. Bu imkân onlara, (vahyi) bilmeyen bir toplum oldukları için verilmektedir.' (Tevbe9/6)
Allah Teâlâ buyurdu:
'De ki: Rabbim gerçekten beni doğru yola iletti ki o İbrahim'in tevhîd inancı olan sağlam dindir ve o (İbrahim) hiçbir zaman müşriklerden olmadı.' (En'âm 6/161)
(İslâm 'a davette Hz. Peygamber en güzel/doğru örnektir. Onun başarılı davet hayatı ile kısa sürede İslâm yüz binlere ulaştı ve bir dünya dini hâline geldi. Aşağıdaki rivayetlerde onun başarısını yansıtan bazı olaylar nakledilmiştir.)[132]
49/91- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaliahü anh):[133]
Bir kişi Hz. Peygamber'in (SaiMiahü aleyhi ve sellem) yanma gelir ve kendisine verilen dünyalık bir şey sebebiyle Müslüman olurdu. Daha sonra Rasûlullalı'm yanından, İslâm kendisi için daha sevimli, dünya ve içindekilerden daha aziz olarak ayrılırdı.[134]
50/92- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaüahü anh):[135]
Rasûlullah (Saiiaiiaha aleyhi ve seikm) İslâm'ın hatırına (insanların) isteklerini yerine getirirdi. Kendisine bir kişi geldi ve bazı şeyler istedi. Peygamberimiz ona, iki dağın arasında duran zekâtlık koyunlardan birçoğunun verilmesini emretti. Adam kabilesine dönünce şöyle dedi:
'Ey kavmim, Müslüman olun\ Gerçekten Muhammed (Sallaiiahü aleyhi ve aellem) fakirlikten korkmadan dağıtıyor.''[136]
Açıklama
Bazı insanların kendi fikirlerini yaymak ve o düşünceleri başkalarıyla paylaşmak isteklerini görürüz. Bu kişilerin gayesi menfaat elde etmek olabilir. Bu da; başkanlık, kadın elde etmek ya da çok para kazanmak şeklinde dışa yansır. Peygamberler ise yaşadıkları sürece; tevazu, cömertlik, sabır, sadece Allah'a kulluk ve başkalarını kendisine tercih etmek gibi zor bir imtihan ile kendilerini kabul ettirirler. Onların en büyük mucizesi; sürekli doğruluk ve takva (yani sorumluluk) bilinci taşımaktır. Rasûlullah'in hayatında bunun sayısız örnekleri görülür:
* Kureyşliler kendisine (putlara dönmesi ve tevhîd inancını terk etmesi için) başkanlık, kadm ve çok para teklif etmişlerdi, ancak o bunu kabul etmedi.
* Dönemindeki devlet başkanları saraylarda ve köşklerde yaşarken; ipek, atlas, altın ve gümüş içinde yüzerken, O hep mütevazı bir hayatı tercih etmişti; kerpiç bir evde yaşıyor, bazen kumlar, bazen de hasır üzerinde oturuyor ve yatıyordu, elbisesi yamalıydı ve aç kaldığı günler oluyordu. Kısacası O, elinde güç/iktidar olduğu hâlde halkı gibi yaşıyor ve ganimetten hissesine düşen mallan da hemen dağıtıyordu, O dünyanın en mükemmel insanıydı.
Yunus ne güzel söyler:
'Adı güzel, kendi güzel Muhammed.''[137]
51/93- Enes b. Mâlik'ten (Radıyaiîahüanh):[138]
Rasûlullah (Saiiaiiahn aleyhi ve seiiem) bîr kişiye:
"Müslüman ol!" dedi.
Oda:
'Bunu nefsim istemiyor/ağır geliyor' deyince şöyle buyurdu:
"Nefsin istemese de, Müslüman ol!"[139]
52/94- Nasr b. Âsim, kabilesindeki bir sahabîden (Radıyaüahü anh) nakleder:[140]
Kendisi Hz. Peygamber'e (Sallaiiahü aleyhi ve sellem) geldi, iki vakit dışında namaz kılmamak üzere Müslüman oldu. Hz. Peygamber de bunu kabul etti.
NOT : Bu rivayet ile ilgili ihtimaller:
1- îlk dönemlerde, insanların kalbinin ısınması için böyle bir izin verilmiş olabilir, ancak sonraki dönemlerde bunun benzerine rastlanmamakta ve insanlara beş vakit namaz emred i İm ektedir.
2- İki vakti özellikle kılmak/devam etmek üzere söz alınmış olabilir; sabah ve ikindi namazı gibi.[141]
3- Râvinin unuttuğu bir kelime veya cümle olabilir, diğer rivayetlere aykırı olduğu için tevakkuf edilmeli ve anlaşılacağı zamana kadar bu şekilde bırakılmalıdır.[142]
53/95- Temîm ed-Dârî'den (Radıyaliahü anh):[143]
'Ey Allah'ın Rasûlü! Kitap ehlinden (Bir rivayette: kâfirlerden) biri Müslümanlardan birisi aracılığıyla İslâm'ı kabul ederse, bu konudaki Sünnet (âdet) nedir?' diye sordum. O (Sailaiiahn aleyhi ve selkm) da buyurdu ki:
"(Hidayetine sebep olan kişi) hayatında ve ölümünde ona en yakın insan/akraba kabul edilir."[144]