Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hanefi Mezhebinin Hadislere Dayanmadığı Iddialarına Reddiye

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Secdeye giderken önce dizlerin gideceği ile ilgili rivayete İbni Kayyımın Sahih demesini ise görmezden gelmişlerdir.(Zadü’l-Me’âd, I, 56-59.Cantaş Yay.s.261/262)

Vail İbnu Hucr (r.a)’dan şöyle dedi: Rasülullah s.a.v secdeye gittiği vakit dizlerini ellerinden önce koyardı kalktığı zamanda elleri’ni dizlerinden önce kaldırır’dı (Bu hadisi Ebu Davud (838) Tirmizi (268) ve İbn Mace (882) zayıf bir senedle rivayet etmişlerdir.

Ebu İsa (Tirmizi) bu hadis hasen garip dir Şerik’den bu hadisi başka birinin rivayet ettiğini bilmiyoruz dedi Darekutni’de Sünen’inde Şerik rivayetinde teferrüd ettiği zaman onun rivayeti zayıf’dır dedi.Yukarda görüldüğü gibi Vail’in hadisi seneden zayıftır Sahih olan Ebu Hüreyre ve İbnu Umer hadisidir.Rasülullah s a v secde ettiği vakit ellerini dizlerinden önce koyardı. Ebu Hureyre r.a’dan Allah Rasülü s a v buyuruyor ki: Sizden biriniz secde ettiği vakit devenin çöktüğü gibi çökmesin Önce Ellerini sonra da dizlerini koysun Bu iki sened’de sahih tir.Ebu Hüreye hadisini Ahmed (2/381) Ebu Davud (840) Nesai (2/207) Darimi (1327) Darekut’ni (1/345) Beyhaki (2/99) ve Buhari Tarihinde (1/139) sahih bir senedle.İbnu Umer hadisi ise Buhari Talikan (803) İbn Huzeyme (627) Darekutni (1/344) ve Hakim sahih bir senedle rivayet etmişlerdir…
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Acaba farklı şeyler mi okuyoruz ?Hala bu rivayete İbni Kayyımın Sahih dediği ibareyi yazdığınızı görmüş değilim..
Ehli-Hadis kardeşim yazdığını okumadığın gibi,bizim yazdığımızıda okumuyorsun son iki mesajımızda zaten bu hezeyanlara bir kaç örnek vermiştik, bundan dolayı ''Tek tek çıkar inş bizde bu hezeyanları düzeltelim yanlışımız varsa yanlışımızdan dönelim .'' sözün biraz anlamsız olsada bence ''yanlışlarımızdan dönelim'' kelimelerin bir o kadar Takdire şayandır.Öncelikle dönmek gereken en önemli konu İmamı Azam ve ashabı hakkında cerh edenleri söyle cümlesi olmalıydı. Cerh in anlamını biliyorsan kendi iktibaslarında İmam Ebu Hanife ve Ashabından delil getiren iktibaslar yapmanda bir hayli enteresan.Bu fitne geçmişte olmuşdur ve ''Bazıları Ebu Hanifeyi hadiste zayıf görselerde bu ,gerçeğe değil yanılmaya dayanır ''O hadisleri almaya çok titiz davrandığı gibi bazı hadisleri teknik olarak zayıf gördüğünden almıyordu.Bu konudaki eserlere 15 müsenedine ,hem Tahavi ve Zehebi gibi alimlerin eserlerine bakıldığında ,ve bizzat diğer mezhepte hadis imamlarının bu konuda onu cerh edenlere katılmadıkları ve bizzat eleştirdikleri ayrı bir gerçektir.Konumuz bu olmadığı için burada bunları tekrarlamaya luzum yoktur.Ama bu fitne uzun zaman unultulmuşken Meşhur Vehhabi alim Albani tarafından tekrar alevlendirilmiştir.Asrın muhaddislerinden Ebu Gudde ,Albani'nin Silsiletu't-Ehâdîsî'd-Daîfe adlı eserinde “yıl*dız doğduğunda her belde halkından afetler uzak tutulur” hadisini de*ğerlendirirken isnadının ricalinde sırf Ebu Hanife vardır diye “Bu hadis zayıftır“ demesini eleştirir.Albani'yi mutaassıp olmakla suçlar.( Bkz.İmam-ıAzam Ebu Hanife'nin Hadis İlmindeki Yeri ,Rağbet yayınları.Abdulfettah Ebu Gudde)

Ya da Ebu Hanife 'ye karşı yapılan insafsız eleştirelere kendi kaynak gördüğün İbni Abidinin Haşiyesine baksaydın ya .. bu sözü söylemezdin.

Şimdi ise gerçekte çok istismar edilen ''Sahih Hadis varsa benim mezhebibim odur '' sözü üzerinde duralım.bu sözü İmam Şafi ve diğer ulemada söylemiştir.Tabiiki Hadis alimi Muhammed Avveme 'nin dediği gibi O imamların bu sözde kastettikleri ''Hadis ,amel etmeye elverişli olursa,benim mezhebimim odur''.Evet Ebu Hanifenin bu sözünü İbni Abidin Haşiyesinde (1,68) nakletmiş ve şu notu eklemiştir.''İmam Şarani'de bu sözü 4 mezhep imamındandan nakletmiştir.Bunun nasları ,muhkemini mensuhunu incelemeye ehil olan kimselere mahsus olduğu aşikardır..Mezhep uleması delili incelerde onunla amel ederlerse ,bunun mezhebe izafe edilmesi doğru olabilir.çünkü mezhep sahibi buna izin vermiştir.....''Başk bir yerde ise ''Bunun mezhepteki bir görüşe uygun olması şartının konması gerekir.Çünkü İmamlarımızın üzerinde ittifak ettikleri delili bırakıpta ,onların terk ettiği bir bir delili alarak içtihad etmeğe izin verilmemiştir.Çünkü İmamların içtihadı ,o kimsenin içtihadından daha kuvvetlidir.Belliki İmamlar o kişinin gördüğü delilden daha kuvvetli bir delil görmüşler ve bu delile göre hareket etmişlerdir.''

Ehli-Hadis kardeşim delil getirdiğin Bayburdi form ziyeretçilerini cahil kastetmekten kastımız şu sözleri
Ebu Hanife R.H a tabi olduklarını iddia eden arkadaşlara, İbnu Abidin’in haşiyesi 1/63 de Ebu Hanife’ye isnad edilen şu sözü hatırlatmakta faide görüyorum : " Hadis sahih oldu mu, işte benim mezhebim odur."Aklı selim olan kişiye, İmam'ının bu sözü kâfidir.
söylerken devamında İbni Abidinin bu sözleri kimler için söylendiği anlatan yukarıdaki yazılara hiç değinmemiş olmasıdır.İbni Abidin buna mağrur ilim talebeleri için cevaz vermediği halde özellikle mezhebin muhakkik ulemasının sonuncusu olan İbni Abidi'nin görüşü olduğu zannını uyandırarak insanları kandırmaya çalışıyorlar.Allah biliyor ya belkide sen diğer yazılarımızda dediğimiz gibi hiç araştırma yapmadan bu yazıları yapıştırdın ,belkide İmamı Azamı cerh edenleri söyle dediğin hevesli cümlelerinde de Allahu alem hiç araştırma yapmadın !....

İmam Malik'in ve Leys b.Sad'ın önde gelen tilmizlerinden Hadis İmamlarından İmam Ebu Muhammed Abdullah b.Vehb el-Mısri'nin dediği gibi'' Hadis, alimler hariç insanların dalelete düşmelerine sebeb olur.'' Maliki alim Kadı İyaz 'da Tertibul -Medarik (1,96)'da aynı şeyi söylemiştir.Nasılki Hakem olayın da ''Hükün yalnız Allah'ındır'' ayetiyle sapanlar olmuş ve adları Harici kalmışsa. İbni Ebil İzz Akidetüt Tahaviye 431'de benzer münasebetle derki;Allah ve resülünden gelenlerin kötü anlaşılması İslam tarihinde görüle gelmiş her türlü Bidat ve sapıklığın esasını teşkil eder'' sözüde bu gerçeğe işaret eder.
İbni ebi Leyla ;Bir kimse Hadislerin bir kısmını alıp ,diğerlerini terk etme ehliyetine sahip olmadıkça hadis fıkhına sahip değildir.(İbni Abdilber senediyle Ceiul Beyanil-ilim II.130)

Hadis bilgisi olmayan gençlerin her önüne gelen Sahih hadisle amel etmeye nasıl teşvik edelir?

Şafi hadisçi İmam Nevevi el-Mecmu adlı eserinin mukaddimesinde (I,104) şöyle demektedir.''Eş-Şafii'nin bu sözü ,sahih bir hadis gören herkesin ''Şafiii'nin Mezhebi budur '' deyip hadisin zahir manasına göre amel edeceği anlamına gelmez.Bu ancak ,mezhebe içtihad mertebesinde olanlar içindir ve şartıda,eş-Şafi 'nin bu hadisi görmediğine ve ya Sahih olduğunu fark etmediğine dair zannı galip olmasıdır.Bu ise ancak ,eş Şafii'nin bütün eserlerinin ve benzerlerinin mütealasında sonra hasıl olur .Bu öyle zor bir şarrtır ki pek az kimse yerine getirebilir.....''

Ehl-i Hadis kardeşim sen ise Sahih hadisle amel etme adında bizi nerelere davet ediyorsun ..Bu hezeyan değilse nedir? Form ziyeretçileri arasında İmam Nevevi'nin zor bir şarrtttır pek az kimse yerine getirebilir sözüne muktedir kaç ziyaretçi var sanıyorsun,içtihad edebilecek?Yine senin kaynak gördüğün İbni Hacer Fethul Bari'de(I.413) derki;''Nice hadisler vardır ki,hadis ilmi bakımından Sahih olduğu halde Mensuhtur.'' İmam Şafii'nin bir fıkhi görüşünü anlamaktan aciz olan insanlar olabilir,bunlara İmam Şafiinin ''Sahih hadis benim mezhebimdir'' sözüyle amel etmeleri caiz olabilir mi?
Mezhep imamlarının yukarıda alıntılanan ve benzeri sözlerini de mesned yaparak, kendilerinin, içtihad’a yetkili ve kadir olduklarını, hatta bunun “Kur’an ve Sünnet’in rehberliğini kaybetmemek için” bir zaruret olduğunu ısrarla savunmaktadırlar. Mideleri ağrısa hemen doktora koşan bu insanlar Allah’ın dini hususunda neden aynı titizliği gösterememekte, herkesin nasslardan hüküm çıkarabileceğini savunarak, sonunda heva ve heveslerin yönlendirdiği milyonlarca ağızdan yine en az o sayıda İslam sudur etmesine kapı aralamaktadırlar. Herkesin malumudur ki Müctehid İmamlar yukarıdaki sözleri ve benzerlerini, delillere bakmaya ve hüküm istinbat etmeye muktedir olanlara söylemişlerdir. “Bilmiyorsanız zikir ehlinden sorunuz” ayetinin, emir bildirdiğini hatırlatıyor ve diyoruz ki:
Hadisler için “zayıf, hasen, sahih, amel edilebilir veya edilemez” gibi hükümler öne sürerken bu kimseler, kendilerinden öncekilerin sözlerini ve hükümlerini taklid etmiş olmuyorlar mı?....Hadisler arasında şu zayıftır, bu sahihtir şeklindeki ayrım, içtihadi bir keyfiyettir. Bir Muhaddise göre sahih olan bir hadis, bir diğerine göre pekala zayıf olabilmektedir. İçtihadi olan bu durum karşısında bir müctehidi taklid caiz olurken diğerini taklidin mezmum olduğu düşünülemez.(E.Sifil)

Madem konumuz İbni Abidinin Haşiyesinden açıldı ,öyle ya İmamı Azamı cerh etmemizi söyleyen Ehli Hadis kardeşimizde bu kitabı kaynak görüyor sözü fazla uzatmadan İbni Abidinin haşiyesine bırakalım;Âllamne İbn-i Haceru'l-Mekki «el-Hayratu'l Hısân» nam eserinde şöyle demektedir: «Bir kimse bu kitabda Ebu Hanife'nin ahvâlini, kerametlerini, ahlâk ve siyretini mütalâa ettikden sonra anlayacaktır ki, o zat faziletini isbat için uydurma haberle istişhada muhtaç değildir. Ebu Hanife'nin şanı büyük olduğuna şu hadisle istidlal yerinde olur: Resûlüllah (s.a.v.), «Dünyanın zineti yüz elli tarihinde kaldırılacaktır» buyurmuştur. Onun için Şemsu'l-Eimme Kerderi «Bu hadis Ebu Hanife'ye hamledilmiştir. Çünkü o sene vefat etmiştir», demiştir. İbn-i Hacer sözüne devamla şunları söylemiştir: «Ebu Hanife'nin faziletine işâret eden sahih hadisler de vârid olmuştur. Onlardan biri Buhari ile Müslim'in Ebu Hureyre'den, Taberânî'nin de İbn-i Mes'ud'dan rivâyet ettikleri şu hadistir: Peygamber (s.a.v.), «İman, Süreyya yıldızında olsa onu Acemlerden bazı kimseler alacaklardır», buyurdular. Ayni hadisi Ebu Nuaym, Ebu Hureyre'den; Şirâzî ile Taberânî de Kays b. Sa'd b. Ubâde'den şu lâfızla rivâyet etmişlerdir: «Peygamber (s.a.v.); İlim, Ülker yıldızında asılı olsa onu Acemlerden bazı kimseler alacaklardır», buyurdu. Taberani'nin bir rivâyetinde, «Onu Araplar alamayacak; Acemlerden bazı kimseler alacaklardır», buyurulmuş: Müslim'in Ebu Hüreyre'den rivâyetinde, «İman, Ülker yıldızında olsa onu Acemlerden bir zat gidip alacaktır.» denilmiştir. Buhari ile Müslim'in Ebu Hureyre'den naklettikleri bir rivâyette de, «Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, din, Ülker yıldızında asılı olsa onu Acemlerden bir zat alacaktır.» buyurulmuştur.
Ekser ulemaya göre Ebu Hanîfe'nin dedesi Acem'dir. Hafız Suyutî diyor ki: «Buhari ile Müslim'in rivâyet ettikleri bu hadis Ebu Hanîfe'ye işaret hususunda sahih ve mutemed bir asıldır. Hadisin sahih olduğu muttefekûn aleyhdir. Bununla ilm-i hadisde dirâyetsiz olan menâkıp sahiplerinin söylediklerine hacet kalmaz. Çünkü onların naklettikleri haberin senedinde yalancılar ve hadis uyduranlar vardır».
Hafız Suyutî'nin tilmizi allame Şâmî'den rivâyet olunduğuna göre kendisi, «Üstadımızın bu hadisden Ebu Hanife kasdedildiğini kat'iyetle kabul ettiği aşikârdır. Bunda şüphe yoktur. Zira ilimde Acemlerden Ebu Hanîfe derecesine varan tek bir kimse yoktur», demiştir.
çııÖÖçşİmam A'zam Ebu Hanîfe (rahimehullah) lehine müdâfaa eseri yazanlardan biri de Allâme Suyûtî'dir. Kitabının adı «Tebyîz'z-Sahife»dir. Allame İbn-i Hacer dahi bu vâdide «el-Hayratü'l-Hısân» adlı eserini yazmıştır. Hanbelilerden Allame Yusuf b. Abdülhâdî de büyük bir cilt kitap yazmıştır. «Tenvîru's-Sahife» adını verdiği bu eserde İbn-i Abdi'l-Ber'den şunu nakleder: «Ebu Hanife hakkında kötü söz söyleme! Sakın onun hakkında kötü söz söyleyen bir kimseyi de tasdik etme! Vallahi ben ondan daha fazîletli, daha vera' ve takva sahibi ve daha fakih kimse görmedim».-Sonra sözüne şöyle devam eder: «Hatîb'in sözüne kimse aldanmamalıdır. Çünkü onun ulemadan Ebu Hanîfe, İmam Ahmed ve bazı arkadaşları gibilerine karşı aşırı asabiyeti vardır. Onlara her yönden saldırmıştır. Ulemadan biri onun hakkında «Es-Sehmü'l- Musib-i fi Kebidi'l-Hatîbi» adlı eseri yazmıştır.»

Şimdi mühim bir sual ''Sahih hadis benim mezhebimdir''diyen Ebu Hanife (Allah ona rahmet etsin) nasıl olurda hadisi terk eder kendi Reyi ile hüküm verir....
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Madem iş Cerh Tadile geldi şuan meşgulum bu konuda bir yazı hazırlayınca inş paylaşacağım Bir ravide Cerh ve Tadil birleşirse Cerh mukaddemdir .....O dönemin alimleri Ebu Hanife'nin kötülenmesi konusunda İcma etmişlerdir..bunlarıda tek tek paylaşacağım inş Ebu Hanife Hadis ilminde zayıftır Ona bağlanıp ta taasup gösterenler ne yapmak istiyorlar Hakkı gizleyip batılı göstermeyemi çalışıyorlar..

Bu konuda 1 tanesini sizinle paylaşayım.....

Ahmed b.Cafer Ebü,l-Abbas el-Farisi el-Istahri’nin naklettiğine göre Ebü Abdullah Ahmed b.Hanbel’in ashabu’r-rey hakkındaki kanaati şudur:

Bunlar bidatçılardır; sapıktırlar sünnet’e ve esere düşmandırlar hadisleri iptal ederler ve Resulullah (s.a.v) a karşı çıkarlar’ Ebu Hanife’yi ve onun gibi düşünenleri imam edinirler onların dinini din edinirler Resulullah’ın ve ashabının sözlerini bırakıp da bu görüşe sapanlarınkinden daha açık sapıklık ne olabilir.

Bu görüşlerden birini benimseyen yahut doğrulayan veya ondan memnun olan ya da onu seven kimse sünnet’e ters düşmüş cemaattan ayrılmış eser’i terk ederek ona aykırı beyanda bulunmuş ve bid’ata düşmüştür.

Ashabu’r-Re’y’e gelince onlar ashabu’s-sünne’yi nabite ve haşeviye diye anlandırırlar.Bilakis Allah’ın düşmanı ashabu’r-re’y nabite ve haşeviye’dir.Resulullah ın eserlerini ve hadislerini terk edip re’y ile hareket etmişler din’de istihsan ve kıyas yapmışlardır.Kitap ve Sünnet’e aykırı hüküm vermişlerdir.Bunlar bidatçı cahil sapıktırlar.Yalan ve iftira ile dünyalık kazanmaya çalışmaktadırlar.Allah hakkı söyleyip eser’e tabi olan Sünnet’e sarılan ve Salihlere uyan kimseye rahmet etsin.(Ebu Ya’la,et’Tabakat’I/35-36)

 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Pes yani Ümmetin yarısnı bidatçi ,sapık yaptın be kardeşim.Şimdi anlaşıldı Ruveyde adlı yöneticinin yazısına karşı çıkmanın sebebi.

Konuyu buraya getirip bizi bu tartışmaya çekeceğin menhecinden belliydi,Büyük imama bu tür isnadlar eden biriyle konuşmktan haya ederim.Bilgi alışveri yaptığımız şu form da Ahlaki seviye iyice düşmüştür..Lakin bu toslama İmama değil kendine olur.Hala dediklerimize cevap vememişken ,hatandan dönüceğini sözünü hatırlatırm.Ama ısrarla tartışmayı bu seviyeye çekiyorsun...Ve senin Kes,kopyala ,yapıştırdan başka bir ilmin olmadığıda son mesajında açığa çıkmıştır.Selefiyye taassubun olduğu için sana doğruyu göstersekte hatandan geri dönecek değilsin ,sana bütün delilleri zikretsekte tek sorunun cahillik değilki okuyup gideresin.
.Ahmed b. Hanbel bu yukarıdaki görüşlerden binlrece beridir.
Neyse daha fazla konuşmak anlamsız olacaktır ...Yöneticinin bu zihniyeti silmesi endoğrusu olur diye düşünüyorum

Ehl--Hadis nicki üye diyorki;Madem iş Cerh Tadile geldi şuan meşgulum bu konuda bir yazı hazırlayınca inş paylaşacağım Bir ravide Cerh ve Tadil birleşirse Cerh mukaddemdir .....O dönemin alimleri Ebu Hanife'nin kötülenmesi konusunda İcma etmişlerdir..bunlarıda tek tek paylaşacağım inş Ebu Hanife Hadis ilminde zayıftır Ona bağlanıp ta taasup gösterenler ne yapmak istiyorlar Hakkı gizleyip batılı göstermeyemi çalışıyorlar.........

Arkadaş Bir râvi hakkında hem ta’dil hem de cerh beyanı bulunduğunda cerhin durumuna bakılır. Eğer cerh müfesser ise ta’dile tercih edilir. Aksi takdirde ta’dil muteberdir.Hadis rivayet eden bir kimsenin adalet sahibi olduğunu tespit için iki yol vardır. Birinci yola göre, muteber hadis imamlarının en azından birinin o kimse hakkında tezkiye/ta’dilde bulunmuş olması gerekir. Aksine bir beyan/cerh olmadıkça hakkında âdil/salih olduğuna dair velev bir âlimin de olsa beyanı bulunan râvi âdil kabul edilir. İkinci yola göre bir râvi ümmet içinde adaletle şöhret bulduysa artık bu kimsenin âdil olduğuna hükmedilir .Rivayetlerine şüpheyle yaklaşmak doğru olmadığı gibi onun hakkında âlimlerin hususi bir tezkiyesi de aranmaz. Dört mezhep imamı ve büyük hadis imamlarının adaleti bu ikinci yolla sabittir. (bkz.İslamın korunmuşluğu bağlamında cerh ve tadile bir bakış)

Bahsettiğin kişiler de Ebu Hanifeyle aynı zamanda yaşamamışlardır.Eğer senin usülünden gideceksek Mesela Albani'ye kendi zamnında yaşamış şu insanlar Reddiye yazmıştır.Haydi o zaman Hakkı gizleme taasup gösterme artık Albaninin peşinden gitme;
1 - Hindistanlı hadîs âlimi Habiburrahman el-A'zami: 4 ciltlik "el-Albânî Şudhudhuhu ve Ahtâ’uh" (Albânî’nin Sapmaları ve Hataları).
2 - Suriyeli âlim Muhammed Sa’id Ramazan el-Buti iki klasik eser yazmıştır: "El lâ mezhebiyye ehtaru bid'atin..." (Bir Mezhebe Tâbi’’ Olmamak Şerî’atı Tehdid Eden En Büyük Tehlikedir) ve "Es Selefiyye Merhalatun Zemaniyyetun Mübareke lâ Mezhebun İslâmi" (Selefin Yolu Mübarek ve Tarihî Bir Çığırdı, İslâmî Bir Mezheb Değildi).
3 - Faslı hadîs âlimi Abdullah ibni Muhammed ibni Sıddîk el-Gummari: "Irğam el mubtedi' el ğabi bi cevaz-it tevessul bi-n Nebî fi-r Redd 'alel Albânî el vabi" (Muzır el-Albânî’ye Reddiye: Akılsız Bid’atçının Peygamber aleyhisselâm ile Tevessülün Cevâzına Mecbur Edilmesi), "El kavl-ul mukni' fi-r redd 'alel Albânî'l mubtadi'" (Bid’atçı el-Albânî’nin Reddi için İkna Edici İzah) , "Itkan es-sun'a fiy tahkik ma'nal bid'a" (Bid’atın Ma’nâsının Tahkiki için Hassas Çalışma).
4 - Faslı hadîs âlimi Abdulaziz ibni Muhammed ibni Sıddîk el-Gummari: "Beyan neks-el nekîs el mu'tadi" (İsyancının İhanetinin Teşhiri).
5 - Suriyeli hadîs âlimi Abdu'l-Fettah Ebû Gudde: "Redd 'alel ebatil vel iftira-ât nasir el-Albânî ve sahibihi sabikan Zuheyr el-Şeviş ve mu'azirihima" (el-Albânî’nin ve eski arkadaşı Zuheyr el-Şeviş’in ve Destekçilerinin Yalanlarının ve Uydurmalarının Reddi).
6 - Mısırlı hadîs âlimi Muhammed Avvame: "Âdâb el-İhtilâf" (Görüş Farklılıklarını Uygun Şekilde İfade Etme Adabı).
7 - Mısırlı hadîs Âlimi Mahmud Sa'id Memduh: "Vusul et-Tahani bi isbat Sunniyet-üs subha ve-r redd 'alel Albânî" (el-Albânî’ye Reddiye: Tesbihin Bir Sünnet Oluşunun Teyidi ve Karşılıklı Faydanın Varışı), Tenbih-ül Muslim ila ta'addi-l Albânî 'ala Sahihi Muslim" (el-Albânî’nin Sahih-i Müslim’e Saldırısı Hakkında Müslümana İkaz).
8 - Suudi hadîs âlimi İsma'il ibni Muhammed el-Ensâr: "Te'akkubat 'ala "silsilet-ul Ehadîs ed-da'îfe vel mevdu'e" lil Albânî" (el-Albânî’nin Zayıf ve Mevdu Hadîsler Hakkındaki Kitabının Tenkidi), "Tashih Salat-ut Teravih 'işrîne rek'aten ve-r redd 'alel Albânî fi tad'îfih" (Teravih Namazının Yirmi Rekat Oluşunun Doğruluğunun Tesbiti ve el-Albânî’nin Bunu Zayıflatmasının Reddi), "İbahat et-tahalli biz'zeheb el muhallak lin-nisa ver-redd 'alel Albânî fi tahrîmih" (Kadınların Altın Takıları Kullanmasının Cevâzı ve el-Albânî’nin Bunu Yasaklamasının Reddi).
9 - Suriyeli âlim Bedreddin Hasan Diab: "Envar el mesabîh 'ala zulumat el-Albânî fi salat-et teravih" (el-Albânî’nin Teravih Namazı Üzerindeki Karanlığının Aydınlatılması).
10 - Dubai'ın Diyanet İşleri Reisi 'İsa ibni Abdullah ibni Mani' el-Himyâri: "El i'lam bi istihbab şedd er-rihâl li Ziyareti Kabri Hayr-il Enâm" (Mahlukatın En Hayırlısının Kabrini Ziyaret için Seyahatin Tavsiyesi Hakkında Bildirim), "El bid'a el hasene aslun min usul-it teşri'" (Bid’at-ı Hasene İslâm Hukukunun Kaynaklarındandır).
11 - Birleşik Arap Emirlikleri'nin Diyanet İşleri Bakanı Şeyh Muhammed ibni Ahmed el-Hazreci’nin makalesi: " el-Albânî: tetarrufâtuh" (el-Albânî’nin Aşırılıkları).
12 –Suriyeli âlim Firas Muhammed Velid Veys’in neşre hazırladığı İbni Mulakkin’e ait Sünniyyatü'l-Cumu'atü'l-Kabliyye’deki bir yazısı (Cuma Namazından Önce Kılınması Gereken Sünnet Namazlar).
13. Suriyeli âlim Semir İslâmbulî: el-Ahad, el-İcmâ', en-Nesh.
14. Ürdünlü âlim Es'ad Selim Tayyim: Beyanu Evhâmi'l-Albânî fî Tahkikihi li Kitâb Fazlu's-Salâti 'ale'n-Nebî sallallahu aleyhi ve sellem (el-Albânî’nin Fazlu's-Salâti 'ale'n-Nebî Kitabını Neşrederken Yaptığı Hataların Teşhiri).
15 - Ürdünlü âlim Hasan Ali es-Sakkaf: 1. Tanâkuzâtü'l-Albânî el-Vâdihati fî ma Vaka'a fî Tashîhi'l-Ahadîsi ve Tad'îfiha min Ahta'in ve Galtatin, iki cilt (Albânî’nin Hadîsleri Sahih veya Zayıf İlan Ederken Yaptığı Hatalarda ve Gaflarda Mevcut Açık Çelişkileri), 2. İhticâcu'l-Ha'ibi bi 'İbârâti men İdde'a el-İcmâ'a fe Hüve Kâzibun (Beceriksizin “İcma Vardır Diyen Yalancıdır!” İfadesine Sığınışı), 3. el-Kavlü'z-Zabtu fî Siyami Yevmi's-Sebt (Cumartesi Günleri Oruç Tutmak Hakkındaki Sağlam İzahat), 4. el-Lecifu'd-Du'af li'l-Mutala'ib bi Ahkami'l-İ'tikaf (İ’tikafın Hükümleriyle Oynayan Kişiye Öldürücü Darbe), 5. Sahih Sıfat Salat en-Nebî sallallahu aleyhi ve sellem (Peygamberimizin Namazının Doğru Tarifi), 6. İ'lamu'l-Ha'id bi Tahrimi'l-Kur'ani 'ale'l-Cünübi ve'l-Ha'idi (Hayzlıya ve Cünübe Kur’an-ı Kerimin [tutmanın ve okumanın] Yasaklığı Konusuna Burnunu Sokan İşgüzar Kişinin Değerinin Takdiri), 7. Telkihu'l-Fuhumi'l-'Aliyeti (Yüksek Anlayışın Sık Tekrarla Öğretilmesi), 8. Sahihu Şerhi'l-'Akideti't-Tahâviyye (İmam Tahâvî’nin Akidesinin Doğru İzahatı).
 
E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Gerçekler biraz zordur alışırsın bende şaşırmıştım başta bunları okuyunca ama sonradan daha detaylı bir araştırma yaptıktan sonra arapça lafızlarınada baktığımda bunların doğru olduğunu öğrendim......

Ferdi Osman: Ahmed b. Hanbel bu yukarıdaki görüşlerden binlrece beridir: Ahmed b Hanbelin Kitabu-l-İlel'den nakilleri yaptığımda berimidir değilmidir ozaman öğrenirsin....ama dedimya bu konuda çalışmam lazım biraz zaman istiyor yerlerini numaralarını da belirteceğim kendin gidip açar bakarsın ordan inş......
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
hazreti muhammed (s.a.v) 571miladi-hicri 10
imam ebu hanife hicri 77- 150
imam maliki hicri 93-179
imam safii hicri 150-204
imam ahmet bin hanbel 164-241

Enes bin Mâlik, Abdullah bin Ebî Evfâ, Vâsıle bin Eskâ, Sehl bin Sâide ve Ebü't-Tufeyl Âmir bin Vâsile'yi (radıyallahü anhüm) imam caferi sadik,bunlar senin icin yeterlimi tarihlere bak ilim aldiklarina bak yukaridakiler sahabeyi ikramdan bazilaridir sohbetlerinde bulunmustur onlarla bereber namaz kilmistir dini yasamistir ondan sonra birileri hadise dayanmiyor derse ne demeli bilmiyorum.sana kitaplar dolusu yazida veririm ama atasozu var ya anlayana bunlar artar okudugun kitaplari arastir icindeki insanlar ne zaman yasamis senin yazindakilerin cogu yaklasik 150 yil sonra gelenler tarafindan denilen kelimelerdir.yukarida adi gecen basta peygamberimiz hz muhammed (s.a.v) vedigerlerinden ALLAH (c.c) yarattigi seylerin sayisi kadar razi olsun. Bizlere piril piril bir din biraktilar ona sahip cikalim ve yapmamiz gereken ibadetlerimizi TAM ANLAMI ILE KAYTIRIK KUYTURUK YAPIP KURAN ipine sarilalim dislerimizle beraber ..... ALAH (c.c) A emanet olun.
 
hitman Çevrimdışı

hitman

Üye
İslam-TR Üyesi
ebu hanife hakkında olumsuz tesbitlerde bulunan alimlerin sarfettikleri sözlerde aşırıya kaçıp kaçmadıkları, biraz insaf ölçülerini aşıp aşmadıkları tartışılmaktadır. yoksa ki büyük selef alimlerinin ashabul hadisin bu sözleri söyleyip söylemedikleri tartışılmamaktadır. bunlar taklidçi halk arasında bilinmeyen ama ulema arasında zaten bilinen şeyledir. cehmiyyenin şeyhlerinden zahid el kevseri birtakım rivayetleri zayıf bulmuş olsa da aslında kevseri de alimlerin bu sözleri sarfettiklerine inanmaktadır. bunun en basit delili de ebu hanife aleyhinde küçük bir eleştiride bulunan kimselere dahi sertçe çıkışıp hakaret dahi etmesidir.

ebu hanife hakkında söylenen sözleri, kimi cerh mevzularını ulu orta halk arasında konuşmak dile getirmek tıpkı müteşabihin, kaderin, yahud sahabenin maruz kaldığı fitnenin cahil avam içinde tartışılması gibi yarar değil zarar getirecektir. ülkemizdeki insanları cahili geleneklerden kurtarıp tevhide ulaştırma çabası güden muvahhid kimseler için ulu orta sarfedilecek kimi sözler sadece davete zarar verir. yapılması gereken insanları ashabul hadisin, selefin yoluna davet etmek, bu yolda onlara faydalı ilmi aşılamak, gerçeği kendi kendilerine görmelerini sağlamak olsa gerek.
 
hitman Çevrimdışı

hitman

Üye
İslam-TR Üyesi
ahmed bin hanbel olsun diğer ashabul hadis imamları olsun ebu hanife hakkındaki sözleri herkesçe malumdur. onlar ebu hanifeyi eleştirmiyorlar bazen adeta yerden yere vuruyorlar. ha haklıdırlar değildirler o senin bileceğin iş. ister rey ehline tabi ol ister hadis ehline... kimin delili sana kuvvetli geliyorsa onu seç. yalnız ebu hanife islamın tek ve en büyük imamıymış, sünniliğin temsilcisi oymuş, bütün imamların selef alimlerinin onun hakkındaki fikirleri güllük gülistanlıkmış gibi bir hava estirmeye çalışma. insanların doğruları alınır yanlışları terkedilir ama ehli sünnet adı üstünde sünen sahibi muhaddislerin yoludur. diyobendilerin, kuburilerin yolu değil.

Ahmed b. Hanbel bu yukarıdaki görüşlerden binlrece beridir.

güya sen imam ahmedi kolluyor "o ebu hanifeye böyle bir şey demiş olamaz" diyorsun. şimdi sana sorsak "zahid el kevseri büyük alim büyük insandır" diyeceksin. peki kevseri denen adam ehli hadisin gözbebeği imam ahmede "kafir" diyor. buna ne diyeceksin? imam ahmedi savunuyor numarası yapma sen de içten içe hadisçilere buğzediyorsun.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Arkadaşlar kimsenin Ebu Hanife cerh edilmemiştir dediği yok ,bu cerhlerin ne kadar yersiz ve haksız olduğu ilmi çalışmalarla ortadadır.İbn Teymiyye Minhâcu's-Sunne, N/77.de , Ebû Hanîfe ve öğrencilerinin ümmet içindeki doğru sözlü bilginlerden olduklarını açıklamaktadır.

O kadar çok kendinizle çelişiyorsunuz ki yine bu sitede Ehli- Hadis nicli eleman Guraba yayınlarından çıkan ''el-AkidetütTahaviyye ve Şerhini '' tavsiye ediyor..Madem Ebu Hanife yolundan gidenler sapık bidatçi olduğuna inanıyorsun ,Ebu Hanife'nin akaidini yansıtan bu kitabı tavsiye etmekle sende o zaman öyle olmuş olurmusun?

İmam Tahavi bu eserinde derki;Bu kitap islam milletinin fıkıhcıları olan Ebu Hanife,Ebu Yusuf,ve İmam Muhammed hazretlerinin mezhebi üzere Ehl-iSünnet vel Cemeaat akaidinin zikrini beyan edeceğini belirtmiştir.
Yine Ehli Hadis nickli kullanıcının tavsiye ettiği şu kitabın Şarihi İbn-iEbi'l İzz Hanefi mezhebinin peşinden gittiğini söylemektedir.

Bizzat Hanbeli,Şafi,Maliki otarite ulema tarafından büyüklüğü isbatlanmıştır? İbnu'l-Esir, «Câmiu'l-Usûl» de şöyle der:
«Allah'ın gizli bir sırrı olmasaydı bu ümmetin yarısı günümüze kadar büyük imâmın mezhebi üzere Allah'a ibadet etmezlerdi.»

Ebû Hanîfe’nin Mezhebine Tabi OlanlarınÇokluğu, Mezhebinin Dünyanın Dört BirTarafına Yayılıp Meşhur Oluşu


İmam Ebû Hanîfe'yi diğer imamlardan ayırt eden bir özellik de, mezhebine mensup olanların sayısının fazlalığı ve mezhebinin dünya*nın dört bir tarafına yayılıp meşhur olmasıdır. Yeryüzü müslümanlarının yarısı, hatta üçte ikisi onun mezhebine bağlıdır. Ayrıca onun mez*hebi ilk tedvin edilen mezheptir.
Hafız Zehebî Siyeru A'lâmi'n-Nubelâ'da şöyle demektedir:
“Evzâî’nin mezhebi bir müddet meşhur otup yayıldı ancak daha sonra mensupları kaybolup gitti. Sufyan ve isimlerini verdiğimiz diğer*lerinin mezhepleri de aynı akibete uğradılar. Bugüne kadar sadece dört mezhep varlığını sürdürdü. Müctehid olmaları bir tarafa, kaybo*lan mezhepleri hakkıyla öğrenerek ayakta tutan insan sayısı azdı. Ebû Sevr'in mezhebinin de 300 yılından sonra mensubu kalmadı. Da*vud'un mezhebinin de az mensubu kaldı. İbn Cerîr'in mezhebi ise 400 yılından sonraya dek kaldı... Davud'un mezhebinde de bir sapma yok*tur; içinde güzel değerlendirmeler vardır, naslara tabiiyet söz konusu*dur. Bazı alimler ondan farklı düşünmezler. Ancak, bir kısım meselelerdeki yaklaşımları mezhebinin itibarını düşürmüştür.” [Siyeru A'lâmi'n-Nubelâ, VIII/92]



İmam Rabbani Abdulvehhab Şa'rânî Mîzân kitabında şöyle demektedir:
“Ebû Hanîfe’nin mezhebi ilk tedvin edilen mezhepdir. Bazı keşif ehli insanların belirttiği gibi, en son kaybolacak mezhep te odur. Al*lah Ebû Hanîfe'yi dini ve kulları için imam olarak seçmiştir. Her asır*da mensupları artarak devam etmektedir ve bu durum kıyamete kadar sürecektir. Eğer bu mezhep mensuplarından birisi hapsedilip kırbaçlansa, bu mezhebi bırakacaksın dense, yine de bu yoldan ayrılmaz. AlIah o imamdan, tabiilerinden, ona ve diğer imamlara saygıda kusur et*meyenlerden razı olsun.” [el-Mîzânu'l-Kubrâ, 1/59. Mısır-1344. Ezher baskıs]



Şa'rânî Mizdân'da şunu da demektedir:
“Allah Teâlâ (mana aleminde) dinin kaynağını gözleme imkanı bahşedince, bütün mezheplerin ona bağlı olduğunu gördüm. (Bu kay*naktan beslenen) dört imamın mezheplerinin su arklarının hepsinin de aktığını müşahede ettim. Bu arada kaybolup gitmiş, hiç mensubu kalmamış mezhepleri de gördüm. Arkları taşlaşmıştı. İmamlar içinde arkı en uzun olanın Ebû Hanîfe olduğunu müşahede ettim. Bunu sıra*sıyla İmam Maiik'inki, İmam Şâfiî’ninki, İmam Ahmed b. Hanbel'inki takip etmekteydi. Arkı en kısa olanları ise İmam Davud'un mezhebi idi. Bu mezhep beşinci hicri asırda kaybolup gitmiştir. Arkların uzun*luğuyla kısalığını, imamların mezhepleriyle amel edilmesi sürelerine yordum. Keşif ehli, İmam Ebû Hanîfe’nin mezhebi ilk tedvin edilen mezhep olduğu gibi son kaybolacak mezhep olduğunu söylemiştir.” [el-Mîzânu'l-Kubrâ, 1/27.]


Biz bu gün butür cerh yanlışlıklarının peşinden gidip Ümmetin en fazla tabi olduğu insanı karalamanın kime ne faydası var..Heleki bu iftara boyutundayken , Hem kendisi hakkında konuşulmayan,eleştirilmeyen kimse gösterebilirmisiz? Yoksa Ahmed b. Hanbel hakkında imamı Azamdaki gibi tutarsız olan ''Haşviyye'' eleştirilerine ne demeli ,ama ilmi araştırmalar bununda doğru olmadığını göstermiştir.Eleştilerden önemli bir kitapta Hatip Bağdağdi'ninkidir,İmama azamı öven ve söven bir çok nakli kitabına alırken ,Ahmed b.Hanbel hakkında söylediklerine ne demeli?bizzat onun Hanbeli mezhebine de garazi vardır,Şimdi İmam Azam hakkındaki rivayetleri doğruda ,Ahmed b. Hanbel hakkındaki rivayetleri doğru değil öylemi? Tabiiki bunlar ilmi bir şekilde değerlendirirlmiş ve mezhep taasubundan söylenmiş şeylerdir?Keza İmam Tabarani ve Hatip bağdağdi Ahmed b. Hanbel fakih değil hadisçidir dedikleri için neler çektiklerini.................Muhakkik ulemalar bunları masaya yatırmış ve haksız eleştirileri delilleriyle kanıtlamışlardr.

Bütün talebeler bilir ki İmamı Azamın seçkin talebelerinden İmam Muhammed İmam Şafinin hocasıdır İmam Şafi Ahmed b. Hanbel'in hocasıdır. İmam Yusuf ise Ahmed b. Habelin hocasıdır.İmam Malik İmam Şafii'nin hocasıdır.İmam Malik'te İmam Muhammedin hocasıdır.

Keza Ebu Hanife'nin talebelerinden Veki’b. Cerrah Hadis ilminde sika yâni güvenilir bir kimsedir, -Zehebî'nin naklettiğine göre, Yahya; «Ondan üstün kimse görmedim, Ebû Hanîfe'nin kavli üzere fetva veriyordu.» demiştir. Ahmed b. Hanbel de «Vekî'in musannefatına sarılınız, ilim bakımından daha genişini, hıfz bakımından daha kuvvetlisini görmedim demiştir.»hadislerin tasnif edilmesinde büyük hizmet etti.Azam Ebû Hanîfenin îtikâdına uyardı.İmam Şafi ve Ahmed b. Hanbel'in hocasıdır Hatta Ahmed b. Hanbel Yatsı namazını mescidde kıldıktan sonra ilmine hayran olduğu hocası Veki’b. Cerrah ile birlikte onun evine kadar yürüyerek bazı hadisleri müzakere ederlerdi.Vekî bin Cerrâhtan İmâm-ı Şâfiî, Ahmed bin Hanbel, Rehaveyh ibni Saîd, Ebû Hayseme, Ali bin el-Medenî, Abdullah ibni Mübârek, Yahyâ bin Muin gibi meşhur âlimler hadîs-i şerîf dinlemiş ve fıkıh ilmini öğrenmişlerdir.

Subhanallah!!! aralarındaki bu bağa rağmen bu Selef birbirinin ardından ağza alınmayacak sizin uydurma rivayetleriniz de geçen şeyler söylecekler? Hasbinallahu nimel vekil,Körler çarşısında ayna satmak ne zor işmiş? derlerdi de inanmazdım....

İmâm-ı Mâlik'in dediği üzere Ebû Hanîfe, "Şu direk altındır dese, onu ispat edebi*lirdi."(Serahsî, el-Mebsût: 12/28.) Çünkü İmam Malik (r.a.) de “Muvatta”yı telif ederken Onun tedvin usulünü takip etmiştir.[Muvaffak Mekki, Menakibu Ebî Hanife, (Kerderi’nin Menakibi ile birlikte), Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut, 1981, I, 429.] Ebu Hanife’den (r.a.) sonra gelen müçtehitler Onun bu tasnif sisteminden faydalandılar. Ona uydular. Kitaplarını Onun eserlerine bakarak şekillendirdiler. Bunun içindir ki, İmam Şafii; “Alimler, fıkıhta Ebu Hanife’nin çocukları mesabesindedir.” demiştir.[et-Temimi, Tabakatu’s-Seniyye fi Teracimi’l-Hanefiyye, Daru’r-Rufai, Riyad, 1983. I, 105.] Ahmed b. Hanbel ise;“Meselelerimiz, yani ashab-ı hadisin meseleleri, Şafiî'ye kadar Ebû Hanîfe’nin ellerinde idi.''(İbn Ebî Hatim er-Râzî, Kitâbul-Cerh uet-Ta'dîi, VII/203 (I-IX, Beyrut, ty.).demiştir sizin dediğiniz gibi ağza alınmayacak şeyler değil,

Hitman nickli şahıs diyorki; -yoksa ki büyük selef alimlerinin ashabul hadisin bu sözleri söyleyip söylemedikleri tartışılmamaktadır.-

Bunu nerden çıkardın.Bu konuda meraklı olduğun halde bir okadar da bilgisizsin.Ama birde bidat ehli ve fitneciler tarafından nakledilen yalan sözler vardır.İbnu'l-Kayyım, İ'lâmu'l-Muvakkiîn adlı eserinde (111/222) şöyle demektedir: Allah'ın göğsünü İslama açtığı kimseye gerekli olan şey şudur: İmamlardan birinden kendisine zayıf bir söz ulaşırsa, bunu o imama tabi olan kimseye aktarmamalıdır. Sözün sahih olduğunu yakinen tesbit etse bile, bunu ona anlatmamahdır. Sıhhatini kesin tesbit edememişse, kabul etmek hususunda duraksamalıdır. Doğrusu, imamlardan hikaye edilen şeylerden pekçoğu asılsız şeylerdir." Yukarıda ehl-Hadis nickli kullanıcın yaptığı gibi, Öyle ya Ahmed b. Hanbel Ebu hanife gibi düşünen ve onu İmam kabul etmiş Bidatçi ,sapık (subhanallah) Ashabı İmam Yusuftan ders alırmıydı? Bu gerçek canınızı çok acıtacak ?

Hitman nickli şahıs diyorki; güya sen imam ahmedi kolluyor "o ebu hanifeye böyle bir şey demiş olamaz" diyorsun. şimdi sana sorsak "zahid el kevseri büyük alim büyük insandır" diyeceksin. peki kevseri denen adam ehli hadisin gözbebeği imam ahmede "kafir" diyor. buna ne diyeceksin? imam ahmedi savunuyor numarası yapma sen de içten içe hadisçilere buğzediyorsun. __________________

Ey Cahil kardeşim İmam Kevseri Ahmed b. Hanbele kesinlikle böyle bir söz söylememiştir.Öyle olsaydı sende benim gibi her sözün altında kaynak gösterirdin .Kevserî’de, Ahmed İbnü Hanbel’i her bakımdan över,aksi düşünülemez .Kanıtlayamazsın.İşte böylelikle Müfteri olduğunda anlaşılmıştır.Siz ne hadle büyük imamlara iftira ediyorsunuz? Ayrıca Ehl-i Hadis bizim başımızın tacıdır.Biz Ehli-Hadis nickli üyenin söylediklerine cevap veriyoruz ,Ne zamandan beri Ehli-Hadis nickl üye Hadis ulemasını temsil eder oldu . .Sen ise Ebu Hanife'ye ve Kevseriye buğzettiğin ise ortadayken ..Tabiiki Ben Ebu Hanife,İmam Malik,İmam Şafii,İmam Ahmed vd. İbni Hacer Heytemi,İmam Subki (radıyalluhanhum)dediğim gibi İmam Kevseri'ye de Büyük Alim diyeceğim,bu konuda kınayacının kınamasından da korkmam.....

Yine bu form sitesinde Abdulhak nickli yöneticinin Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye'ye atılan İftiralara Reddiye adlı yazısında geçenleri bir hatırlayalım.....Ya da bi zahmet okuyun...
Kaynak Şeyhul-İslam İbn Teymiyye'ye atılan İftiralara Reddiye - islami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

büyük hata "alimlerin birbiri lehlerinde ve aleyhlerinde sözlerinin hiçbir ilmi değer taşımadığı" gerçeğinden bihaber olmalarıdır. Zira geçmiş dönemde yaşamış ve birçok esere imza atmış bir kimsenin ister istemez birçok seveni de olacaktır sevmeyeni de... Bu insanlığın tabiatında olan bir durumdur.
Bugün dünyada her kesim tarafından sevilen ve hiç sevmeyeni bulunmayan kim vardır ki?
Yine aynı şekilde herkes tarafından sevilmeyen ve hiç seveni bulunmayan kim olabilir?
Tarihte en iğrenç insanların haklarında dahi birçok övücü söz bulmak mümkün iken bütünüyle mükemmel insanlar içinde aleyhlerinde birçok söz bulmak mümkündür. Buna çok basit bir örnek olması açısından Hatıb el-Bağdadi'nin Tarihini verebiliriz.
Orada bir çok alim hakkında övücü ve yerici cümleleri bulmak mümkündür. Nitekim büyük İmam Ebu Hanife hakkında büyük alimlerden O'nun Deccal olduğu, hadisleri reddettiği, ilimden zerre kadar nasibi olmadığı yönünde sözler bulmak mümkün iken aynı şekilde O'nun büyük bir muhaddis olduğu yönünde de bir çok nakle şahit olmak mümkündür. Yine "şayet ehli kitap ile evlenmek caiz ise Hanefilerle de evlenmek caizdir" şeklinde büyük alimlere nispet edilen kavillerin olduğu "Teracim ve Tabakat" kitaplarından isteyenin istediği kimsenin lehinde ya da aleyhinde bir çok nakil bulması mümkündür.
Bu, İslam tarihinde özellikle mezhep çatışmalarının sebep olduğu bu durumdur. İmam Şafi'nin dahi hadisçiliğinin eleştirilmesi, İmam İbn-i Cerir et-Taberi gibi büyük bir müfessirin Ahmed bin Hanbel'i fakih olmamakla nitelendirmesi, bunun üzerine Hanbelilerin onu bir köye hapsetmeleri ve orada vefat etmesi sadece mezhep kavgasının ne boyutlara vardığını göstermesi açısından birkaç örnektir.Burada anlatmak istediğimiz tarihte yaşamış kim olursa olsun herhangi bir şahsiyete sadece "şu şunu dedi, bu bunu dedi" şeklinde saldırmanın sadece ahmakların işi olduğudur.''

Savunulan İbni Teymiyye olunca bir problem yok öyle değil mi? değil değil Tabiii......

Bir de hazır lafı geçmişken Allah ona rahmet etsin İbni Teymiyye ne diyor İmam-ı Azam Ebu Hanife için? Bi zahmet aşağıdaki mesajımızı da okuyuver
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbn Teymiyye’nin Tesbiti:


İbn Teymiyye diye meşhur olan Telhîsu Kitabi'l-İstiğâse adlı eserinde şöyle demektedir: “Yahya b. Maîn, Buhârî, Müslim, Ebû Ha*tim, Ebû Zur'a, Nesâî, Ebû Ahmed b. Adiy, Dârekutnî ve benzerleri*nin raviler, sahih ve zayıf hadisler hakkındaki değerlendirmeleri Mâlik, Sevrî, Evzâî, Şafiî ve benzerlerinin ahkam, helal ve haramın tanınma*sı yönünde verdikleri hükümler gibidir. Bununla beraber, imamlardan bir kısmı her iki gruptaki imamlar gibidir. Guruplardan birinde sayıl*maya daha uygun olsalar da her iki gruba da dahildirler.
Nitekim Malik, Şafiî, Ahmed, İshak b. Râhûye, Ebû Ubeyd keza Evzâî, Sevrî, Leys gibi alimler hem hadiste hemde fıkıhta en öndeki imamlardır. Ebû Hanîfe’nin öğrencisi Ebû Yusuf ile Ebû Hanîfe’nin kendisi de böyledir. Ancak bu imamlardan bazısı her iki ilimde diğer*lerine göre üstündür. Bir kısmı da bu ilim dallarından birinde diğerle*rine göre üstündür. Allah bütün ilim ve İman ehli insanlardan razı ol*sun.” [er-Redd ale'l-Bekri, s. 13-4. Mısır baskısı.]

Zehebî’nin hocası, raviler ve hadislerdeki illetler hususunda uzman olan üstad, imam, hafız, münekkid, fakih, müfessir, şeyhülislam Takiyyuddin Ebu'l-Abbas Abdulhalîm el-Harrânî (İbn Teymiyye) Minhâcu's-Sunneti'n-Nebeviyye fî Nakdi Kavli'ş-Şîa ve'l-Kaderiyye ad*lı eserinde şöyle demektedir:
“İşte bunlar gece gündüz ilmî araştırma yapan insanlardır. Bunla*rın herhangi bir kimseyle alıp veremedikleri yoktur. İnceledikleri şer'î delillere göre bazan bir sahabinin sözünü tercih ederler, bazan da bir başka sahabinin. Saîd b. el-Museyyeb ile Urve b. Zubeyr, Kasım b. Muhammed, Ali b, Hüseyin, Ebû Bekr b. Abdurrahman, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, Süleyman b. Yesar, Harice b. Zeyd, Salim b. Ab*dullah b. Ömer gibiler ile bunlardan sonra gelen İbn Şihab ez-Zuhrî, Yahya b. Saîd, Ebu'z-Zinâd, Rebîa, Malik b. Enes, İbn Ebî Zi'b, Abdu-lazîz el-Mâcişûn gibi Medineli fakihler böyledir.
Keza Tavus el-Yemânî, Mücahid, Atâ, Saîd b. Cubeyr, Ubeyd b. Umeyr, İbn Abbas'ın azadlısı İkrime ile onlardan sonra gelen Amr b. Dinar, İbn Cureyc, İbn Uyeyne ve diğer Mekkeli alimler de böyledir.
Ayrıca Hasan Basrî, Muhammed b. Şîrîn, Ebu'ş-Şe'sâ Cabir b. Zeyd, Mutarrif b. Abdullah b. Şihhîr; bunlardan sonra gelen Eyyub es-Sehtiyânî, Abdullah b. Avn, Süleyman et-Teymî, Katâde, Saîd b. Ebî Arûbe, Hammâd b. Seİeme ve Hammad b. Zeyd de böyledir.
Yine onların emsali olan Alkame, Esved, Kâdî Şureyh ve benzer*leri; bunlardan sonra gelen İbrahim en-Nehaî, Amir eş-Şa'bî, Hakem b. Uteybe, Mansur b. Mu'temir'den Sufyan es-Sevrî, Ebû Hanîfe, İbn Ebî Leyla; Şerîk'e, bunlardan da Vekî' b. el-Cerrâh, Ebû Yusuf'a, Mu*hammed b. Hasan ve emsallerine kadar olan kimseler böyledir.
Bunlardan sonra gelen Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Râhûye, Ebû Ubeyd Kasım b. Sellam, Abdullah b. Zubeyr el-Humeydî, EbûSevr, Muhammed b. Nasr el-Mervezî, Muhammed b. Cerîr et-Taberî ve Ebû Bekr b. el-Munzir de böyledir.” [59]

Görüldüğü üzere, İbn Teymiyye, Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf ve Muhammed b. Hasan'ı gece gündüz iimî araştırma yapan, herhangi bir kimseyle alıp veremedikleri olmayan, inceledikleri şer'î delillere göre bazan bir sahabinin, bazan da başka bir sahabinin sözünü tercih eden kimseler arasında zikretmekte ve akranlarının isimlerini bir bir saymaktadır.

İbn Teymiyye aynı kitabının başka bir yerinde, Ebû Hanîfe ve öğrencilerinin ümmet içindeki doğru sözlü bilginlerden olduklarını açıklamaktadır. [60]

Minhâcu's-Sunne'in başka bir yerinde de şöyle söylemektedir:
“Ümmetin tarihine bakarsak, bunlardan sonra da herkesin zekalarını ve doğruluklarını takdir edip tasdik ettiği kimseler gelip geçmiştir. Saîd b. Museyyeb, Hasan Basrî, Atâ b. Ebî Rabâh, İbrahim en-Nehaî, Alkame, Esved, Abîde es-Selmânî, Tavus, Mücahid, Saîd b. Cu*beyr, Ebu'ş-Şe'sâ Cabir b. Zeyd, Ali b. Zeyd, Ali b. Hüseyin, Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, Urve b. Zubeyr, Kasım b. Muhammed b. Ebû Bekr, Ebû Bekr b. Abdurrahman b. Haris b. Hişâm, Mutarrif b. Şih*hîr, Muhammed b. Vâsi', Habîb el-Acemî, Malik b. Dînar, Mekhûl, Hakem b. Uteybe, Yezîd b. Ebî Habîb ve sayılarını sadece Allah'ın bi*lebileceği diğerleri.
Bunlardan sonra Eyyub es-Sehtiyânî, Abdullah b. Avn, Yunus b. Ubeyd, Cafer b. Muhammed, Zuhri, Amr b. Dînâr, Yahya b. Saîd el-Ensârî, Rebîa b. Ebî Abdurrahman, Ebu'z-Zinâd, Yahya b. Ebî Kesir, Katâde, Mansur b. Mu'temir, A’meş, Hammad b. Ebî Süleyman, Hişam ed-Destuvâî, Saîd b. Ebî Arûbe gibiler.
Bunlardan sonra da Malik b. Enes, Hammad b. Zeyd, Hammâd b. Seleme, Leys-b. Sa'd, Evzâî, Ebû Hanîfe, İbn Ebî Leylâ, Şerik, İbn Ebî Zi'b, Îbnu'l-Mâcişûn gibiler.
Bunlardan sonra da Yahya b. Saîd el-Kattân, Abdurrahman b. Mehdî, Vekî' b. el-Cerrâh, Abdurrahman b. Kasım, Eşheb b. Abdulazîz, Ebû Yusuf, Muhammed b. Hasan, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Râhûye, Ebû Ubeyd, Ebû Sevr gibi, makam ve mal uğruna faziletli olmayanı öne almak gibi bir amaçları olmayan, gerek ilmî tedkik açısından ve gerekse ilmin inceliklerini ortaya çıkarma açısından insan*ların en önde gelenlerinden olan ve sayılarını sadece Allah'ın bilebileceği kimseler. “ [61]

İbn Teymiyye Minhâcu's-Sunne adlı eserinin başka bir yerinde şöyle söyler:
“...Hadis, tefsir, tasavvuf, fıkıh imamları aynen dört mezhep imamları ve onlara tabi olanlar gibidirler.” [62]

İbn Teymiyye Minhâcu's-Sunne nin başka bir yerinde de şunu der:
“...Malik, Sevrî, Evzâî, Leys b. Sa'd, Şafiî, Ahmed, İshak, Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf gibi dinde imamlıkla tanınan İslam alimleri...” [63]

Yine bir yerde de şöyle söyler:
“...İşte bu, Malik b. Enes, Sevrî, Leys b. Sa'd, Evzâî, Ebû Hanîfe, Şafiî, Ahmed b. Hanbel, İshak, Davud, Muhammed b. Huzeyme, Mu*hammed b. Nasr el-Mervezî, Ebû Bekr b. Munzir, Muhammed b. Cerîr et-Taberî gibi kendilerine tabi olunan imamların ve öğrencilerinin görüşüdür.” [64]

Değerlendirme:


Bu büyük alimlerin, değerli ilim önderlerinin terceme-i hallerini rical ve tarih kitaplarında okuyanlar, onların kadr-u kıymetlerini ve din*de imam olduklarını ikrar edeceklerdir. Nitekim Hafız İbn Teymiyye de İmam ve iki öğrencisini büyük insanlar içinde saymıştır. Bazan onları “tabi olunan imamlar” olarak tanımlarken, bazan “dinde imamlık*la tanınan İslam alimleri” olarak tavsif etmekte, bazan “hadis, tefsir, tasavvuf, fıkıh üstadların” olarak belirtmekte, yerine göre “ilmi tedkik ve ilmin inceliklerini ortaya çıkarma açısından insanların en önde gelenleri” derken, bazan da “herkesin zekalarını ve doğruluklarını takdir edip tasdik ettiği kimseler” diye nitelemekte, bir yerde de “gece gün*düz ilmî araştırma yapan insanlar” diye tanımlamaktadır.
Bu mümtaz sıfatları taşıyan kimselerin hadiste imam, rivayetlerde sika oluşları; son derece sağlam tedkik sahibi kimseler oldukları; zapt*ları, hafızalarının ve kabiliyetlerinin üstün olduğu; Kur'ân ve sünnet ilimlerinde otorite oluşları hususunda artık bir inceleme yapma, sorup araştırma. Çünkü bunlar köprüyü çoktan geçmiş, ilimde en zirveye çıkmış insanlardır. Rical ve tabakat kitapları onların faziletleri ve menkıbeleriyle doludur. Onlar üstün başarıları ve zirveye ulaşmalarıyla meşhur olmuşlardır. Allah, diğerleri gibi onlara da doğru bir lisan na*sip etmiş, fetvalar onların sözlerine göre şekillenmiş, ümmet onlara tabi olmuştur. Bu nedenle, onlara çirkin iftira atanların ya da ilim ve rivayet alanında eksik olduklarını söyleyenlerin hezeyanları kabul edi*lemez. Allah, doğruyu söyleyendir. O aynı zamanda doğru yola sevkedendir

[59] Minhâcu's-Sunne, III/142. Bulak-1322.

[60] Minhâcu's-Sunne, N/77.

[61] Minhâcu's-Sunne, 1/167-8.

[62] Minhâcu's-Sunne, 1/172-3.

[63] Minhâcu's-Sunne, 1/215-6.

[64] Minhâcu's-Sunne, 1/173,

[65] Muhammed Abdurreşid en-Nu’mani, İmam-ı A’zam Ebu Hanife’nin Hadis İlmindeki Yeri, Rağbet Yayınları: 40-41
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Zehebî’nin Tesbiti:


Hafız, mütehassıs, münekkid Şemseddin Zehebî, Zikru Men Yu'temedu Kauluhû fi'l-Cerh ve't-Ta'dîl adlı eserinde şöyle der:
“Sahabe döneminin sonuna doğru ravileri tezkiye ve cerh eden ilk insanlar:
1- Şa'bî.
2- İbn Şîrîn ve diğerleri. Bir kısım ravilerin güvenilir, bir kısmının da zayıf olduğu bunlardan öğrenilmiştir.
Bu dönemde zayıf ravilerin az olmasının nedenine gelince: Ken*dilerinden hadis alman zayıf raviler az idi. Hadis alınanların çoğu adil olan sahabilerdi. Sahabilerin dışındakilerin çoğu da sika idi. Bunlar ri*vayet ettikleri hadisleri hakkıyla belliyorlardı. İşte,bunlar tabiînin bü*yükleridir. İçlerinde, zayıf sayılan kişiler tek tüktü. Haris el-A'ver, Âsim b. Damre gibi.
Evet, onların içinde Haricîler, Şia ve Kaderiyye gibi bidat ehlinin pekçok önderi bulunuyordu. (Ancak bunlardan hadis alınmıyordu). Abdurrahman b. Mulcem, Muhtar b. Ebû Ubeyd el-Kezzâb, Ma'bed el-Cuhenî gibi. Daha sonra ikinci yüzyılın başlarında tabiînin orta yaş gurubundan ve küçüklerinden oluşan bir gurup zayıf ravi ortaya çıktı. Bunlar ya hafızaları ya da bidatleri nedeniyle cerh edildi. Atiyye el-Avfî, Ferkad es-Sebahî, Cabir el-Cu'fî, Ebû Harun el-Abdî gibi.
Hicrî 150'ye doğru yani tabiînin büyük kısmının vefat ettiği döne*me gelindiğinde, mütehassıs bir gurup, ravilerin güvenilir veya zayıf olduğunu belirtici değerlendirmeler yapmaya başladı ve:
3- Ebû Hanîfe “Cabir el-Cu'fî'den daha yalancı birini görmedim” dedi.
4- A’meş bir gurup ravinin zayıf, diğer bir gurubun da güvenilir ol*duğunu belirtti.
5- Şu'be bazı ravileri tenkid etti.
6- Malik de aynı şeyi yaptı.”

(Zikru Men Yu'temedu Kavluh, S: 159-162. Kaide fi'l-Cerh ve't-Ta'dîl ile birlik*te, Ebû Gudde'nin tahkikiyle Lahor'da el-Mektebetu'1-İlmiyye tarafından 1402 yı*lında basılmıştır. )İmam Hafız Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî, Tezhîbu Tehzîbi'l-Kemâl adlı eserinde Mizzî'ye uymuş ve şöyle demiştir:
“İmam Ebû Hanîfe Numan b. Sabit b. Zûtâ el-Kûfî. İrak'ın fakihi, rey ekolünün imamıdır. Farslılardan olduğu söylenmiştir. Teym b. Sa'lebe oğullarının himayesine girmişti. Enes b. Malik’i görmüştür. Şu kimselerden hadis rivayet etmiştir:
1- Ata b. Ebî Rabâh,
2- Nâfi'.
3-Adiy b. Sabit.
4- Abdurrahman b. Hurmuz el-A'rec.
5- İkrime.
6- Muhârib b. Disâr.
7- Alkame b. Mersed.
8- Seleme b. Kuheyl.
9- Hammad b. Ebî Süleyman.
10- Hakem b. Uteybe.
11- Ebû Cafer el-Bâkır.
12- Katâde.
13- Amr b. Dînar ve diğerleri.
Onun şunlardan da riva*yet ettiği söylenmiştir:
14- Şa'bî.
15-Tâvûs.
Kendisinden rivayet edenlere gelince:
1- Oğlu Hammad.
2- Hamza ez-Zeyyât.
3- Davud et-Tâî.
4- Zufer b. Huzeyl.
5- Nuh b. Ebî Mer*yem.
6- Kâdî Ebû Yusuf.
7- Muhammed b. Hasan.
8- İbnu'l-Mubarek.
9- Ebû Yahya el-Himmânî.
10- Vekî'.
11- Hafs b. Abdurrahman el-Belhî.
12- Sa'd b. es-Salt.
13- Ebû Nuaym.
14- Ebû Abdurrahman el-Mukrî.
15- Hasan b. Ziyad el-Lu'luî.
16- Ebû Âsim en-Nebîl.
17- Abdurrezzâk.
18- Ubeydullah b. Musa ve diğer pekçok kimse.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbn Hibbân'ın Tesbiti:


İbn Hibbân, Sahîh'inde Ebû Hanîfe'den şunu nakleder:
“Karşılaştığım kimseler içinde Atâ'dan daha faziletli birini görme*dim. Keza karşılaştığım kimseler için Cabir el-Cu'fî'den daha yalancı birini görmedim. Kendi reyime göre söylediğim her meselede bana bir hadis zikretti. Ayrıca iddiasına göre, yanında henüz aktarmadığı şu kadar bin hadis varmış.” İşte bu sebeple Ebû Hanîfe Cabir el-Cu'fî'yi cerh ediyor ve yalancı biri olduğunu söylüyordu.” [102]
İbn Hibbân Kitâbu's-Sikât'ında.Ebû Muhammed Musa b. es-Sindî’nin terceme-i halinde şöyle demektedir:
“Muemmel b. İsmail şöyle demiştir: Ebû Hanîfe'den şunu dinle*dim: “Sakalı uzun olanın aklı olmaz diyorlar. Ama ben Alkame b. Mersed'i gördüm. Sakalları uzun olmasına rağmen son derece akıllıydı.” [103]
[102] el-İhsân bi Tertibi Sahihi İbn Hibbân, III/273. Dâru'l-Kutubi'l-İlmiyye-Beyrut.

[103] Kitâbu's-Sikât, 1X/162.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allame, muhaddis İsmail b. Muhammed Cerrah eş-Şâfiî el-Aclİûnî Îkdu'l-Cevheri's-Semîn fî Erbaine Hadisen min Ehâdîsi Seyyidi'l-Murselîn adlı risalesinde -er-Risâletu'l-Aclûniyye diye meşhur olan bu sebet'inde [92] şöyle demektedir: “İlaveten İmam Ebû Hanîfe en-Nu’mân'ın Musned’inde bulunanları da ekledim. Bunu da onun bu işin (hadisin) alimlerinden olduğunu göstermek için yaptım.”
Aclûnî daha sonra “İmam Ebû Hanîfe en-Nu’mân” ifadesinin ya*nma haşiyede şunu yazmıştır: “İmamların imamı, ümmetin kılavuzu Ebû Hanîfe Numan b. Sabit el-Kûfî. Hicrî 80 yılında doğdu. 150 yı*lında hakkın rahmetine kavuştu.
Tabiînden sayılan Ebû Hanîfe tartışmasız müctehidlerin imamıdır. Herkesin ittifakıyla, ictihad kapısını ilk açan odur. Onun fıkıh ve furû' meselelerdeki durumunu tedkik eden insan, ilminin genişliği, büyük birikimi, Kitap ve sünneti en iyi bilen kişi olduğu hususunda şüpheye kapılmaz. Çünkü din, Kitap ve sünnetten alınır. Bu nedenle, hadiste yeterli olmayan insanların, dini sahih kaynaklardan, hükümleri dinin tebliğcisi zattan (s.a.v) öğrenmek için, ciddi ve gayretli bir şekilde ha*dis tahsiliyle ve öğrenimiyle meşgul olmaları gerekir.
Ebû Hanîfe'den nakilde bulunan usûl ve hadis alimleri, onun sa*hih hadisi muteber kıyasa takdim ettiğinde icma etmişlerdir. Evet, o diğer imamlar gibi çok hadis rivayet eden biri değildi ancak imam ol*manın, müctehid olmanın şartları arasında çok hadis rivayet etmek yoktur. Ayrıca ictihad etmek, sünnetleri bilmek ve onlar hakkında ma*lumat sahibi olmakla olur, yoksa onları başkalarına aktararak değil.
Örneğin, sahabenin imamı, onların en fakihi ve hadisleri en çok bileni olan Ebû Bekr es-Sıddîk. Bir müslüman onun çok hadis rivayet etmediği hususunda şüphe etmez. Çünkü sayılı hadis rivayet etmiştir. Keza, icmayla muhaddislerin imamı olan, hicret yurdu Medine’nin üs*tadı Malik de böyledir. Onun nezdinde sadece Kitâbu'l-Muvatta'da bulunan hadisler sahihtir. [93] Peki onun için berşey diyen biri var mı?
Biz bunları söylerken, sünnetlerden bazısının İmam Ebû Hanîfe'ye ulaşmadığını veya ulaştığı halde sıhhatini tesbit edememiş oluşunu in*kar ediyor değiliz. Fakat bu durum bir insanın müctehidliğine zarar vermez. Nitekim Hz. Ömer bir meselede içtihadına göre fetva veriyor, daha sonra sünnet kendisine ulaştığında bu fetvasından dönüyordu. Oysa Hz. Ömer, rivayet bilginlerince kabul edildiği üzere, Hz. Ebû Bekr'den sonra sahabenin en fakihi idi.
Ebû Hanîfe'ye cephe alanlar, bilmedikleri konularda onun imam olduğunu, önde bulunduğunu ikrar etmekle birlikte onu reyci diye suç*lamaktaydılar. Halbuki selef alimlerimiz nezdinde rey, şer'î nasslarınmanalarına, Şâri'in koymuş olduğu hükümlerin doğru hikmetlerine vukûfiyet gücü demektir. Şu bir gerçektir ki, ictihad hatta ilim, hadis bilgisi ve hadislerin İçerdikleri fıkhı kavramadan tamam olmaz.
Ebû Hanîfe ise hafız, hüccet ve fakih bir insandı. Çok hadis riva*yet etmemişti çünkü ravilerle, hadis alımıyla, rivayetlerin kabulüyle il*gili koyduğu şartlar ağırdı. [94]
Ebû Hanîfe’nin, bu işin üstadı olduğu, büyük ilim merkezlerindeki imamlarından keza hadis hafızlarının önde gelenlerinden biri olduğu bir gerçektir. Hadis ilmiyle meşgu! olan bir insanın Ebû Hanîfe'yi bil*memesi düşünülemez. O ilm-i Nebevî'yi taşıyanlardandır; alimlerce adil kabul edilmiş seçkin kimselerdendir. Keza o, ravilerin güvenilir ve*ya zayıf kabul edilmesinde, hadislerin sahih veya zayıf diye değerlen*dirilmesinde görüşlerine müracaat edilen zevattandır. O Kitap ve sün*neti en iyi bilenlerden biridir.

[92] Sebet; Bir kimsenin içinde hocalarının adlarını, senedlerini, semâ ettiği hadisleri, bu semâ'da kendisine eşlik eden ravilerin isimlerini topladığı mecmua. Bkz. Aydın*lı, Hadis İstılahları Sözlüğü, s. 136. (Mütercimin notu).

[93] Kitabı yayına hazırlayan Ebû Gudde'nin notu: Yani, sadece Muvatta'da derlediği hadisleri göz önünde bulunduracak olursak durum böyledir.

[94] er-Risâletu’l-Aclûniyye, s. 4-6. Mısır-1322.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbn Hacer'in Bakış Açısı:


Hafız, Şihabeddin, Şeyhülislam, kendi dönemi hafızlarının imamı, Mısır diyarının hafızı, İbn Hacer el-Askalânî diye tanınan Ebu'1-Fadl Ahmed b. Ali el-Askalânî eş-Şâfiî de Mizzî, Zehebî, Hüseynî ve Bur*han el-Halebî’nin yolundan gitmiş ve Tehzîbu't-Tehzîb'inde İmam Ebû Hanîfe’nin terceme-i halinde onu zayıf gösteren bir değerlendir*meye yer vermemiştir.
İmam Hafız Celaleddin Suyûtî Zeylu Tabakâti'l-Huffâz adlı ese*rinde Mizzî, Zehebî, İrâkî, İbn Hacer gibi imamlar hakkında şöyle de*mektedir: “Benim dediğim şudur: Muhaddisler rical ve diğer hadis ilimlerinde şu dört kimseye muhtaçtırlar: Mizzî, Zehebî, Irâkî, İbn Ha*cer.”Zeylu Tabakâtî'l-Huffâz, s. 348

Hafız İbn Hacer eserin iki yerinde Ebû Hanîfe’nin imam olduğunu dile getirmiştir. Takrîb'in künyeler bölümünde “Ebû Hanîfe Numan b. Sabit. Meşhur imam” derken, Nûn harfinde de “Numan b. Sabit el-Kûfî. Ebû Hanîfe. İmam. Aslen Farslı olduğu söylenmiştir. Ke*za Teym Oğullarının mevlâsı (onların himayesinde) olduğu da söylenmistir. Meşhur bir fakihtir. Altıncı tabakadandır. Sahih olan görüşe gö*re, 150 yılında 70 yaşında vefat etmiştir.”

Not;
Cerh tadil kitaplarında bir insan hakkında yalın ifadeyle 'imam' denir ve bu kelime başka bir kelimeyle kayıtlandırılmazsa, bunun anlamı şudur: İmam, bir ravinin güvenilir olduğunu belirtmede kullanılan ifadelerin en üstünüdür ve sika, mutkin, sebt, adi gibi güvenilir oldu*ğunu belirten sözlerden daha yukarı bir dereceyi gösterir. Ancak, insan büyük imamlar hakkında konuşmaya başladığı zaman, üzerine gazap iner ve aklı başından giderek herşeyi birbirine karıştırır.
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbnu'l-Esîr'in Bakış Açısı:


Nevevî’den önce, Câmiu'l-Usûl ile en-Nihâye fî Garîbi'l-Hadîs eserlerinin yazarı, hicrî 606 yılında vefat etmiş olan allame, üstün zat, biricik insan, dil üstadı, yazar Kâdî Mecduddin Ebu's-Seâdât Mübarek b. Muhammed eş-Şeybânî el-Cezerî summe'l-Mevsılî eş-Şâfiî (İbnu'l-Esîr) İmam Ebû Hanîfe’nin terceme-i halini Câmiu's-Usûl kitabının [141] üçüncü kısmında zikretmiş, ona beüğ övgülerde bulunmuş, suçlayıcı ifadelerde bulunanlara da karşılık vermiştir. O, şunları söylemiştir:
“Numan b. Sabit: Ebû Hanîfe Numan b. Sabit b. Zûtâ b. Mâh el-Kûfî. İmam, fakih. Teymullah b. Sa'lebe Oğullarının himayesindeydi. Hamza ez-Zeyyât'ın obasındandır. İpek satıyordu. Kitâbu'l-Hac'da İş'ar bölümünde kendisinden bahsedilmiştir. Dedesi Zûtâ Kâbil'liydi. Bâbil'İi olduğu da söylenmiştir. Keza Enbar'lı oiduğu da ifade edilmiş*tir. Teymullah b. Sa'lebe Oğullarının kölesiydi, sonra azad edildi. Ba*bası Sabit ise müslüman bir ailede dünyaya geldi.
Torunu İsmail b. Hammad b. Ebî Hanife şöyle demiştir: “Ben İs*mail b. Hammad b. Numan b. Sabit b. Numan b. Merzuban. Hür Farslılardan. Vallahi biz hiçbir zaman köle olmadık. Dedem hicri 80 yılında doğdu. Sabit küçükken Ali b. Ebî Talib'e gitmiş. Hz. Ali de hem onun hem de nesli için hayır dua etmiş. Allah Teâlâ'nın, Hz. Ali’nin yapmış olduğu bu duayı kabul buyurduğunu ümid ediyoruz.”
Ebû Hanîfe hicri 80 yılında doğdu. 150 yılında Bağdad'da vefat etti. 151 keza 153 yılında vefat ettiği de söylenmiştir ancak, birinci görüş hem daha sahih hem de daha meşhurdur. Hayzurân Kabristanı'na defnedilmiştir. Bağdad'daki kabri herkesçe bilinmektedir.
Ebû Hanîfe’nin zamanında dört sahabe hayattaydı: Basra'da Enes. Kufe'de Abdullah b. Ebî Evfâ. Medine'de Sehl b. Sa'd. Mek*ke'de Ebu't-Tufeyl Âmir b. Vasile. Ebû Hanîfe bunların hiçbirine yetişememiş, dolayısıyla onlardan hadis almamıştır. Ebû Hanîfe’nin asha*bı ise şöyle demektedirler: 'Sahabeden bir gurupla görüşmüş ve on*lardan rivayet etmiştir.' Onların bu sözleri rivayet alimleri nezdinde tesbit edilmiş bir husus değildir. [142]
Fıkhı Hammad b. Ebî Süleyman'dan öğrenmiştir. Ata b. Ebî Rabâh, Ebû İshak es-Sebîî, Muhârib b. Disâr, Heysem b. Habîb, Muham*med b. Munkedir, İbn Ömer'in azadlısı Nâfi', Hişam b. Urve ve Simâk b. Harb'dan hadis dinlemiştir.
Ondan da Abdullah b. Mübarek, Vekf b. el-Cerrâh, Yezîd b. Ha*run, Ali b. Âsim, Kâdî Ebû Yusuf, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî ve başkaları rivayet etmiştir. Halife Ebû Cafer el-Mansur onu Bağdad'a göç ettirmiştir. Oda vefat edene kadar burada kalmıştır. İbn Hubeyra, Mervan b. Muhammed el-Emevî’nin saltanatı döneminde onu Küfe kâdîsı olmaya zorlamış, kabul etmeyince de on gün boyun*ca onar taneden 100 kırbaç attırmıştır. Buna rağmen kadılığı kabul et*mediğini görünce, serbest bırakmıştır. Mansur onu zorla Bağdad'a göçtürünce burada kadılık makamına getirmek istemiş ancak, o buna yanaşmamış. O da mutlaka kâdî yapacağına yemin etmiş, Ebû Hanîfe de yapmayacağına yemin etmiş, böylece aralarında karşılıklı yeminleşmeler olmuş. Sonuç alınamayınca Mansur onu hapsettirmiştir. İmam zindandayken hayata veda etmiştir. (İmam'ın, kendisi için boş ve aşağılayıcı olan) tuğla sayma işine bakma karşılığında serbest kaldı*ğı söylenmiştir ancak bu sahih değildir.
İmam orta boyluydu. Uzunca olduğu da söylenmiştir. Buğday ten*li, güzel yüzlüydü. İnsanların en güzel ve tatlı konuşanıydı. Onunla oturmak çok hoştu. Çok cömert, din kardeşlerine karşı son derece lü*tuf kar ve ihsankârdı.
Şafiî şöyle demiştir: Mâlik'e soruldu:
“Ebû Hanîfe'yi gördünüz mü?”
“Evet. Onu öyle biri olarak gördüm ki, eğer şu direk altındır de*seydi, bunu delilleriyle ispat ederdi.”
Şafiî şunu da söylemiştir: “Fıkıhta derinleşmek isteyen kişi Ebû Hanîfe'ye muhtaçtır.”
Biz burada onun menkıbelerini ve faziletlerini açıklamaya devam etsek konu bir hayli uzar, biz de asıl maksadımıza ulaşamayız. Ancak şunu söyleyelim: Ebû Hanîfe alim, amel ehli, zahid, âbid, verâ'lı, mut*taki bir insandı. Din ilimlerinde kendisinden razı olunmuş bir imamdır.
Ebû Hanîfe'ye nisbet edilen keza ondan nakledilen uydurma bir takım sözler vardır. Ancak imam bunlardan münezzehtir. Kur'ân'ın mahluk olduğu, Kaderî görüşü benimsediği, İrca inanışını kabul ettiği yönündeki sözler gibi. Bunları zikretmeye keza kimlerin bunları dile getirdiğini anmaya hiç gerek yok. Doğrusu o bunlardan uzaktır.
Allah'ın şöhretini, yeryüzünü kaplayan ilmini her tarafa yayması, mezhebinin ve fıkhi yaklaşımının benimsenmesi, sözleriyle fiillerine müracaat edilmesi, İmam'ın bu tür şeylerden uzak oluşunun hakikatin ta kendisi olduğunu gösteren delillerden bir kısmıdır. Allah katından gelen gizii bir sır ve hoşnudluk olmasaydı, Ailah onu muvaffak kılmaz, İslam ümmetinin yarısı veya buna yakın sayıda insan onun mezhebini, ictihadlarını ve görüşleriyle amel etmeyi seçmezdi. Sonuçta, yaklaşık 444 yıldır Allah'a ve dinine onun fıkıh çerçevesinden kulluk yapıldı; onun ictihadlarıyla ve mezhebiyle amel edildi; onun görüşleri alındı.
Bütün bunlar, onun mezhebinin ve akidesinin doğruluğunu göste*ren ve hakkında söylenen olumsuz şeylerden uzak olduğunu isbat eden en güzel delillerdir. Hanefî mezhebini benemseyenlerin en önde gelenlerinden olan Ebû Cafer et-Tahâvî Akîdetu Ebî Hanîfe adlı ese*rinde onun yaklaşımlarını ele almıştır. Burada geçenler bütünüyle ehl-i sünnet ve'1-cemaatın yaklaşımlarıdır. Burada ona nisbet edilen veya söylediği iddia edilen aykırı hususlardan bir şey yoktur, öğrencileri ve müntesipleri onun halini ve sözlerini başkalarından çok daha iyi bilirler. Bu durumda onların naklettiklerine bakmak başkalarının söyledik*lerine göz atmaktan çok daha iyidir. [143]
Onun aleyhinde bir takım şeyler söyleyenlerin buniarı demelerinin keza İmam'a nisbet edilen bu tür şeylere sarılıp İmam'a yüklenmeleri*nin nedenleri açıklanmıştır. Ancak, biz burada onların söyledikleri şey*leri aktarma ihtiyacı hissetmiyoruz çünkü Ebû Hanîfe gibi İsİamda yüksek bir konumda bulunan bir insan, kendisine nisbet edilen şeye İzahat getirilip mazeret üretilmesine muhtaç değildir.” [144]
Bunların hepsinden önce hafız, üstad, allame, İslamın tacı Ebû Sa'd Abdulkerim es-Sem'ânî el-Mervezî eş-Şâfiî, Ensâb'da Ebû Hanîfe’nin terceme-i halini oldukça güzel sunmuş, burada faziletlerini ve menkıbelerini zikretmiştir. Ona leke getiren şeyler üzerinde hiç dur*mamıştır.
Söz konusu bu alimlerden sonra gelmiş olan ve Ebû Hanîfe’nin hal tercümesini yazan, ya da menkıbelerini kitap ve cüzler halinde derleyen değerli mütehassıs hafızlar, imamlar ile diğer ilim ehli aynı minval üzere hareket etmişlerdir. Onlar eserlerinde, imamın faziletle*ri, menkıbeleri, dini, takvası, Kitap ve sünnete yönelik ilminin genişli*ği üzerinde yaptıkları övgüler dışında hiçbir şeyi dercetmemişlerdir.
[141] Bu kitabın çok güzel yazılı bir nüshasını Hindistan/Râcbûtâne valilerinden Muhammsd Âbâd Tûnek'in kütüphanesinde gördüm. Merhum İmran Han b. İrfan Han et-Tûnekî, Câmiu'l-Usûl'deki bu bölümü bize gönderme lütfunda bulunmuş*tur. (Câmiu'l-Usûl, Abdulkadir el-Arnavut'un tahkikiyle 1983 yılında Beyrut'ta 11 cilt halinde basılmıştır. (Mütercimin notu)).

[142] Allame Şemseddin el-Kuhustânî Câmiu'r-Rumûz Şerhu Muhtasari'l-Vikâyeti'l-Musemmâ bi'n-Nukâye adlı eserinde (1/6. Kalküta-1274) şöyle demiştir: "İmam tâbiîndendir. Üstad Cezerî'nin Esmâu'l-Kurrâ'da belirttiği gibi, Enes b. Mâlik'i görmüştür. Hatta Keşfu'l-Keşşaf'da Nur suresinin tefsirinde belirtildiği üzere, tabi*înin büyüklerindendir. Bu bilgiler Câmiu'1-Usûl'de geçen "onların bu sözleri nakil alimleri nezdinde tesbit edilmiş bir husus değildir" değerlendirmesine aykırı değil*dir. Çünkü başka bir yerde de şöyle demektedir: "Öğrencileri ve müntesipleri onun haiini ve sözlerini başkalarından çok daha iyi bilirler. Bu durumda onların naklet*tiklerine bakmak başkalarının anlattıklarına bakmaktan iyidir." Buhara'da kadılık yapmış imam, alim, zahid, fakih, mütehassıs insan, allame Şem*seddin Muhammed el-Kuhustânî'ye gelince, duyduğu şeyi hiç unutmadığı söylenmiştir. Terceme-i hali Şezerâtu'z-Zeheb'de hicrî 953'de vefat edenler arasında zikredilmiştir.

[143] Kitabı yayına hazırlayan Ebû Gudde'nin notu: İmam İbnu'l-Kayyım, İ'lâmu'l-Muvakkiîn adlı eserinde (111/222) şöyle demektedir: Allah'ın göğsünü İslama açtığı kimseye gerekli olan şey şudur: İmamlardan birinden kendisine zayıf bir söz ulaşırsa, bunu o imama tabi olan kimseye aktarmamalıdır. Sözün sahih olduğunu yakinen tesbit etse bile, bunu ona anlatmamahdır. Sıhhatini kesin tesbit edememişse, kabul etmek hususunda duraksamalıdır. Doğrusu, imamlardan hikaye edilen şeylerden pekçoğu asılsız şeylerdir."

[144] Câmiu'l-Usûl'den yaplan alıntı burada bitmektedir
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Tirmizî’nin Değerlendirmesi:


“Bu mevzuyu anlayamayan bazı kimseler raviler hakkında konu*şan hadisçileri ayıplamışlardır. Oysa tabiîn imamlarından birçoğunun raviler hakkında değerlendirmelerde bulunduğunu görmekteyiz. Ör*neğin, Hasan Basrî ile Tâvûs, Ma'bed el-Cuhenî hakkında konuşmuş*lardır. Keza Saîd b. Cubeyr, Talk b. Habîb hakkında, İbrahim en-Nehaî ile Âmir eş-Şa'bî de Haris el-A’ver hakkında konuşmuşlardır.
Yine Eyyûb es-Sehtiyânî, Abdullah b. Avn, Süleyman et-Teymî, Şu'be b. el-Haccâc, Sufyan es-Sevrî, Mâlik b. Enes, Evzâî, Abdullah b. Mübarek, Yahya b. Saîd el-Kattân, Vekî' b. el-Cerrâh, Abdurrahman b. Mehdî ile diğer ilim erbabının raviler hakkında değerlendirme*lerde bulundukları ve onları zayıf gördükleri rivayet edilmiştir.
En iyisini Allah bilir, bize göre onları böyle davranmaya sevk eden şey müslümanlara nasihat etme, doğruyu gösterme düşüncesidir. Yok*sa bundan, insanları suçlamayı ve gıybetlerini yapmayı amaçladıkları sanılmasın. Kanaatimiz odur ki, bu kişilerin zayıf olduklarını açıkla*maktaki muradları zayıf ravilerin tanınmasıdır. Çünkü zayıf oldukları belirtilen kimselerin bir kısmı bidatçi, bir kısmı naklettiği hadisler ne*deniyle suçlanmış, bir kısmıda dalgın ve çok hata yapan kimselerdi. İmamlar, dine olan ihtimamlarından ve rivayetleri sağlama alma gayretlerinden dolayı, bu kimselerin durumlarını ortaya koymak istemiş*lerdir. Çünkü dinde şahitlik etmek, insanların hakları ve mallan hak*kında şahitlik yapmaktan çok daha fazla titizlik ve ciddiyet gerektiren bir husustur. (Tirmizî böyle dedikten sonra imamların bazı ravileri cerh ettikle*rine dair örnekler verir ve şöyle der): Ebû Yahya el-Himmânî Ebû Ha-nîfe'den şöyle işittiğini söylemiştir: “Câbir el-Cu'fî'den daha yalancı, Atâ b. Ebî Rabâh'dan da daha faziletli birini görmedim.” [Tirmizî, XlII/305-9 (Ârtzatu'l-Ahuezî ile birlikte). Mısır-1352.]
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Beyhakî’nin hocası büyük hadisçi, muhaddislerin imamı İbnu'l-Beyyi' diye meşhur Ebû Abdullah Muhammed b. Abdullah en-Neysâbûri el-Hâkim ei-Mustedrek ale's-Sahîhayn adlı eserinde “velisiz ni*kah olmaz” hadisinin tariklerini verirken şöyle der: “Zikrettiklerimizin dışında, imamlardan bir grup bu rivayeti Ebû İshak'dan mevsul olarak rivayet etmişlerdir. Ebû Hanîfe Nu’mân b. Sabit, Varaka b. Maskale el-Abdî, Mutarrif b. Tarif el-Hârisî, Abdulhamid b. Hasan el-Hilâlî ile Zekeriya b. Ebî Zaide ve diğerleri bunlardan bir kısmıdır. Nitekim bun*ları bu bölümde zikrettik.” [20]
Hâkim Ma'rifetu Ulûmi'l-Hadîs kitabında da şunları söyler: Hadis ilimlerinin kırkdokuzuncusu: ezberlemek, müzakere ve bere*ketlenmek için hadisleri alınan, şöhretleri doğudan batıya ulaşmış olan tabiîn ve tebeittâbiînden meşhur sika imamları tanımaya yöneliktir. (Hâkim böyle dedikten sonra çeşitti beldelerdeki önde gelen hadisçilerden pekçok kimseyi zikreder. Biz bunların bir kısmını alıntılıyoruz).
Medine'li olanlar: Muhammed b. Müslim ez-Zuhri, Muhammed b. Munkedir el-Kureşî, Rebîa b. Ebî Abdurrahman er-Râî, Mâlik b. Enes el-Esbahî, Cafer b. Muhammed es-Sâdik ve diğerleri.
Mekke'li olanlar: Mücahid b. Cebr, Amr b. Dînâr, Abdulmelik b. Cureyc, Fudayl b. lyâd ve diğerleri.
Mısır'lı olanlar: Amr b. el-Hâris, Yezîd b. Ebî Habîb, Hayve b. Şureyh et-Tucîbî ve diğerleri.
Yemenli olanlar: Tâvûs, Abdullah b. Tâvûs ve diğerleri. Yemâme'li olanlar: Yahya b. Ebî Kesîr ve diğerleri.
Kufe'li olanlar: Âmir b. Şerâhîl eş-Şa'bî, Saîd b. Cubeyr el-Esedî, İbrahim en-Nehaî, Ebû İshak es-Sebîî, Hammad b. Ebî Süleyman, Mansur b. Mu'temir, Muğîre b. Miksem ed-Dabbî, A’meş el-Esedî, Mis'ar b. Kidâm el-Hilâlî, Ebû Hanîfe Nu’mân b. Sabit et-Teymî, Sufyan b. Saîd es-Sevrî, Davud b. Nusayr et-Tâî, Zufer b. Huzeyf, Afi*ye b. Yezîd el-Kâdî ve diğerleri.
Mezopotamya'lı olanlar: Meymun b. Mihrân, Amr b. Meymun b. Mihrân, Halid b. Ma'dân el-Âbid ve diğerleri.
Basra'lı olanlar: Eyyub b. Ebî Temîme es-Sehtiyânî, Şu'be b. el-Haccâc, Hişam b. Hassan, Katâde b. Diâme ve diğerleri.
Vasıflı olanlar: Avvâm b. Havşeb, Ebû Halid Yezîd b. Abdurrah*man ed-Dâlânî ve diğerleri.
Horasan'h olanlar: Fâkih, âbid İbrahim b. Tahmân, Belh'li zahid İbrahim b. Edhem, zahid Şakîk b. İbrahim, Nadr b. Muhammed eş-Şeybânî ve diğerleri. Allah hepsine rahmet etsin.” [21]
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
İbnu'l-Kayyım'ın Değerlendirmesi:


İbn Kayyım el-Cevziyye diye maruf üstad, imam, hafız, hüccet,
İbnu'l-Kayyım İ'lâmu'l-Muvakkiîn, 1/359. şöyle demiştir: “Sahabe ve tabi*în ile Şafiî, İmam Ahmed, Mâlik, Ebû Hanîfe, Ebû Yusuf, Buhârî ve İshak gibi hadis imamlarının yolu...
 
F Çevrimdışı

ferdiosman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Diğer Değerlendirmeler Ve Sonuç:


Görüldüğü üzere, Ebû Davud, Tirmizî, Hâkim, Beyhakî, İbn Abdilber, İbn Teymiyye, İbnu'l-Kayyım ve İbn Kesîr gibi büyük seçkin alimler, hadis tenkidinde mütehassıs olan üstadlar, İmam Ebû Hanî*fe’nin cerh-tadil, hadislerin sıhhatini keza illetini tesbitte, diğer münekkid hadis alimleri gibi sözüne itibar edilen meşhur hadis imamla*rından biri olduğunu kabul etmişlerdir.
Hakikat şu ki, mütekaddimun ve müteehhirunun önde gelen ha*dis uzmanları ile hafızları, onun hadisteki başarısını, rivayetlerde ki zabtını, sağlam bilgisini, hıfzını ve takvasını itiraf etmişlerdir.
Hafız Ebû Bekr Ahmed b. Ali el-Hatîb el-Bağdâdî Târîhu Bağdâd'ında şöyle demektedir:
“Abdullah b. Davud el-Hureybî dedi ki: “Müslümanların namazla*rında Ebû Hanîfe'ye dua etmeleri gerekir.” Hureybî böyle dedikten sonra, Ebû Hanîfe’nin sünnetleri ve fıkhı hıfzettiğini meclisinde bulu*nanlara anlattı.” [32]
Bu sözü diyen Hureybî, hadis hafızlarının ileri gelenlerindendir. Zehebî, Tezkiretu'l-Huffâz’ında onu zikretmiş ve “hafız, imam, ör*nek insan” ifadeleriyle taltif etmiştir. Vekî'den de “Abdullah b. Da*vud'un yüzüne bakmak ibadettir” dediğini nakletmiştir.
Eserinde yine şunu zikretmiştir: “Hureybî'ye 'Ebû Hanîfe pekçok meselede önceki görüşlerinden döndü' denilince, şu cevabı verdi: il*mi genişleyen fıkıhçı önceki fetvalarından döner.”[33]
İşte imam, hafız, örnek insan Hureybî, Ebû Hanîfe'yi geniş ilim sahibi ve sünnetleri hıfzetmiş biri olarak tanıtmaktadır.
Hattb şunu da nakletmiştir: “Muhammed b. Hafs aktarıyor: Ha*san b. Süleyman, “ilim ortaya çıkıp yayılmadan kıyamet kopmaz” ha*disinin açıklaması sadedinde şöyle demiştir: Burada Ebû Hanîfe’nin il*mi ve rivayetleri açıklaması kastedilmektedir.”
Bu açıklamayı getiren Hasan b. Süleyman hadis hafızları arasın*da sayılmaktadır. Nitekim Zehebî Tezkiretu 'l-Huffâz'ında [34]ve Sıyeru A'lami'n-Nubela'da [35] onun terceme-i halini vermiştir. Siyerde şöyle demiştir: “Kubbeyta [36], hafız, yaptığı işi sağlam yapan İmam Ebû Ali Hasan b. Süleyman el-Basrî. Mısır'a yerleşmiştir. İbn Yunus hadis hafızı olduğunu söylemiştir.”
İşte bu imam Ebû Hanîfe'yi övmekte, ilmine, hadisleri ve diğer ri*vayetleri hakkıyla açıklamasına medh-u senada bulunmaktadır.
Hatîb, Târîhu Bağdâdında şöyle demektedir: “Muhammed b. Seleme, Halef b. Eyyub'un şöyle dediğini aktarmıştır: 'İlim Allah Teâlâ'dan Hz. Muhammed'e, sonra ashabına, ardından tabiîne, onların ardından da Ebû Hanîfe ve ashabına intikal etmiştir. Dileyen bu duru*ma razı olsun, isteyen de kızsın.” [37]
Burada şunu söyleyeyim: Halef b. Eyyub'un bu sözü İbn Hazm'ın Muhammed b. Nasr el-Mervezî hakkında söylediği söze benzemekte*dir. Nitekim Zehebî, Siyeru A'lâmi'n-Nubelâ adlı eserinde İbn Nasr el-Mervezî’nin terceme-i halinde şöyle söylemiştir:
“Ebû Muhammed b. Hazm eserlerinden birinde şöyle demiştir: “İnsanların en bilgilisi, sünnetleri en çok toplayıp tesbit eden, bunları en iyi zapteden, manalarını en iyi öğrenip kavrayan, sıhhatlerini keza insanların sıhhati konusunda icma ettikleriyle ihtilaf ettiklerini en iyi bilen kimsedir.”
İbn Hazm sözünün devamında şöyle demiştir: 'Sahabeden sonra bu sıfatları Muhammed b. Nasr el-Mervezî kadar şahsında toplayan bi*rini bilmiyoruz. Bir kimse “Hz. Peygamber'e ve sahabesine ait ne ka*dar hadis varsa bu rivayet Muhammed b. Nasr'ın yanında vardır' de*se, bu söz hakikattan uzak değildir.”
Ben de derim ki:[38] İbn Hazm'in, İbn Nasr'ın bu derece geniş biri*kim ve ihatası olduğu yönündeki iddiası, İbn Nasr'ın eserlerini incele*yip tedkik ettikten sonra söylenebilecek bir sözdür. Onun bu iddiasını Ahmed b. Hanbel ve benzeri alimler için de söylemek mümkündür. [39]
Burada ben de şunu söylemek istiyorum: Muhammed b. Nasr'la ilgili bu iddia, İbn Hazm nezdinde; Ahmed ve benzerlerinin durumu da Zehebî nezdinde doğru olduğuna göre; aynı iddia İmam-ı Azam Ebû Hanîfe hakkında doğru olmaya daha layıktır. Çünkü o, kendisine tabi olunan müctehidlerin öncüsü, en bilgilisi, en fakihi ve en kıdemlisidir. Ahmed b. Hanbel ve İbn Maîn'in hocası Halef b. Eyyub'un onunla ilgili değerlendirmesine gelince; o bu tesbiti, Ebû Hanîfe’nin fıkhını ve mezhebini sağlam temeller üzerine bina ettiğini titiz bir şe*kilde tedkik ettikten sonra yapmıştır. Bu, Allah'tan korkan büyük bir üstad tarafından yapılmış doğru bir tanıklıktır. Hem bu nasıl doğru ol*masın ki? İbnu'n-Nedîm'in Fihrist'te belirttiği gibi o, karayla, denizle, doğuyla, batıyla, yakınla ve uzakla ilgili her ilmi tedvin etmiştir. [40]
Naklî ve aklî ilimleri şahsında toplayan, sünnet-i nebeviyye alanın*da otorite, zeka ve hıfzıyla meşhur alimlerin önde gelenlerinden olan Mişkât şârihi Molla Ali el-Kâri, Senedu'l-Enâm fî Şerhi Musnedi'l-İmam adlı eserinde şöyle demektedir: “Ebû Hanîfe hakkında yapıla*cak hüsn-ü zan şudur: O, sahih ve zayıf hadisleri kapsamlı şekilde bil*mekteydi.” [41]
Yine imamların önde gelen simalarından olan Muvaffak b. Ah*med el-Mekkî, Menâkibu'l-İmam el-A'zam adlı eserinde zikri geçen Halef için şöyle demektedir: Halef b. Eyyûb Belh'li idi. Ebû Hanî-fe'den değil de Ebû Yusuf dan rivayet etmiştir. Kendi dönemindeki in*sanların en zahidi ve ibadete en düşkünü idi. Abdullah b. Mubarek'i ziyarete gelmiş, Abdullah da onu kucaklamış ve ikramda bulunmuştu. Yanından kalkıp gittiğinde, Abdullah onun için “simasi cennet ehlinin yüzlerine ne kadar da benziyor” demişti. Halef Hammad b. Seleme'den de hadis dersi alırdı. Birgün yanından kalkınca Hammad onun için şöyle dedi:
“Bu zatın görünümü ve hali ne kadar da güzel. Horasan'dan bize bundan daha iyi bir insan gelmedi.” Halef hicrî 205 yılında vefat etti. Belh valisi Nuh b. Esed cenazesine kaltıldı ve tabu*tunu musalla taşına kadar omuzunda taşıdı. Cenaze namazını yine o kıldırdı. Selam verince semadan bir ses işitti:
“Ey Nuh b. Esed! Yeryü*zünün en hayırlı insanının, Halef b. Eyyub'un cenaze namazını kıldın ve sevabı kazandın.” [42]
Zehebî de Siyeru A'lâmi'n-Nubelâ adlı eserinde şöyle demekte*dir: “Halef b. Eyyub. İmam, muhaddis, fakih, şarkın müftüsü. Ebû Saîd el-Âmirî el-Belhî el-Hanefî. Zahid. Belhlilerin üstadı. Fıkhı Ebû Yusuf'dan öğrendi. İbn Ebî Leyia'dan, Avf el-A'râbî'den, Ma’ıner b. Râ-şid'den ve başkalarından hadis dersleri aldı. Bir müddet İbrahim b. Edhem'le arkadaşlık etti. Yahya b. Maîn, Ahmed b. Hanbel, Ebû Kureyb, Alt b. Seleme el-Lakabî ile kendi şehrindeki insanlar ondan ri*vayet etmişlerdir.” [43]
Gelecek bölümlerde, önceki muhaddis imamların ve sonraki ha*dis hafızlarının Ebû Hanîfe’nin hıfzının kuvvetli oluşunu, geniş ilmî bi*rikimini öven övgülerini bulacaksınız. Buniar Halefin yukarıdaki sözü*nü tasdik etmekte, hatta daha da fazlasını söylemektedirler.



[32] Târîhu Bağdâd, XIII/344.

[33] Tezkiretu'l-Huffâz, 1/338.

[34] Tezkiretu'l-Huffâz, 11/572.

[35] Siyeru A'lami'n-Nubeiâ, XII/508.

[36] Hoş insan.

[37] Târîhu Bağdâd, XIıI/336.

[38] Bunu diyen Zehebî'dir.

[39] Siyeru A'lûml'n-Nubela, XIV/40.

[40] Fihrist, s. 299. Kahire-Matbaatu'l-îstikâme baskısı.

[41] Senedu'l-Enâm, s. 52 (Keler yeme bahsi). Delhi-1330. Muctebâî baskısı. Kitabı yayına hazırlayan Abdulfettâh Ebû Gudde'nin notu: Ali el-Kârî'nin bu sözü ile İbn Hazm'ın daha önce geçen Muhammed b. Nasr ile ilgili değerlendirmesi, hadis*lerin ve sünnetlerin çoğu itibarıyla söylenmiş sözler olarak alınmalıdır. Yoksa tüm ha*disleri ve sünnetleri ümmetten bir tek insanın ihata edip bilmesi mümkün değildir.

[42] Menâkibu'l-İmam el-A'zam, II/61-2. Hindistan/Haydarabad/Dekkan-Dâiretu'l-Meârifi'n-Nizâmiyye baskısı.

[43] Siyeru A'lâmi'n-Nubelâ, IX/541-2. Beyrut-1405. Üçüncü baskı.



 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt