Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Günün Sahih Hadis-i Şerif'i

EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Abdullah ibn Amr (R) şöyle demiştir: Ben, Peygamber(S)'den işittim: "Kur'ân okumayı şu dört kişiden isteyiniz: Abdullah ibn Mes'ûd'dan, Ebû Huzeyfe'nin âzâdlısı Sâlim'den, Ubeyy ibn Ka'b'dan, Muâz ibn Cebel'den" buyuruyordu.

Buhari
 
İ Çevrimdışı

İki Hicretyolu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
1383215_654316037934489_1373281012_n.jpg

1383215_654316037934489_1373281012_n.jpg
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
"Ey Kureyş topluluğu ! Müslüman olup nefislerinizi Allah’ın azabından satın alınız. Ben Allah’ın azabından hiçbir şeyi sizden savamam. Ey Abde Menaf oğulları ! sizden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Abbas b. Abdulmuttalib ! senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Allah elçisinin halası Safiye !.. yeğenin peygamberdi​r diye umutlanma senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ey Muhammedin kızı fatıma ! sen de babam peygamberdir diye umutlanma senden de Allah’ın azabından hiçbir şeyi savamam. Ama malımdan iste ondan vereyim."
[Buhari: 10.c.4634.s – Müslim : 1.c.206.]
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Imam Ahmed b. Hanbel, Ebu Said el-Hudrî'den rivayet ederek Rasûlullah (s.a.v.)'m söyle buyurdugunu söylemistir:
«Kiyamet gününde Allah'in en çok sevdigi ve makam bakimindan kendisine en yakin olan insan, adaletli hükümdardir. Yine kiyamet gününde Allah'in
en çok bugzettigi ve siddetle azapl andirdigi kimse de, zalim hükümdar olacaktir.»[28]
Tirmizi Kitabu Ahkam 1329


«Ey Davud, biz seni yeryüzünde (senden öncekilerin yerine) hükümdar yaptik. Insanlar arasinda adaletle hükmet, keyf (in)e uyma, sonra bu, seni
Allah'in yolundan saptirir. Allah'in yolundan sapanlara, hesap gününü unuttuklarindan dolayi onlara çetin azap vardir.»

(Sâd, 26.)
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Zamanin birinde iki kadin vardi. Bunlarin ikisinin de çocuklari yanlarinda idi. Bir ara kurdun biri saldirarak ikisinden birinin çocugunu alip götürdü.
Alip götürdükten sonra ikisi ortada kalan çocuk üzerinde anlasmazliga düstüler. Büyük kadin dedi ki: Kurt senin çocugunu alıp götürdü.
Küçük kadin dedi ki: Hayir, kurt senin çocugunu alip götürdü. Her ikisi de Davud peygamberin yanına giderek muhakeme oldular.
Neticede Davud peygamber, ortadaki çocugu büyük kadina verdi.
Fakat bilahare her ikisi de Süleyman peygamberin yanina gittiler, o, kendilerine söyle dedi:
"Bana bir biçak getirin ki çocugu ikiye böleyim herbirinize yarisini vereyim".
Süleyman'in böyle demesi üzerine küçük kadin söyle dedi:
"Allah sana rahmet etsin. Bu çocuk, o kadinindir." Aslinda çocuk kendisinin oldugu için analik sefkatinden dolayi küçük kadin böyle demisti.
Böyle deyince de Süleyman peygamber çocugu küçük kadina verdi.»[45]

buhari, müslüm
 
farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Davud, "Kitabü'l Kader"de söyle bir rivayette bulunur: Davudoglu
Süleyman peygamber, ölüm melegine söyle dedi: Ruhumu teslim alacagin
zaman bana önceden bildir de bileyim.
Ölüm melegi dedi Id: Ben senin canim ne zaman alacagimi bilemem. Sen
ne kadar biliyorsan ben de o kadarini biliyorum. Ancak bazan bana bir
mektup verilir. O mektubun içinde kimin canim alacaksam adlari
yazilidir.
Asbag b. Ferec ile Abdullah b. Vehb, Abdurrahman b. Zeyd b. Es-lem'in
söyle dedigini rivayet ederler: Süleyman peygamber, ölüm melegine söyle
dedi: Canimi almakla emrolundugun zaman bana haber ver. Günün birinde
ölüm melegi Süleyman'a gelerek söyle dedi: Ey Süleyman, senin canini
almakla emrohmdum. Kisa bir anin kaldi.
Bunun üzerine Süleyman peygamber, seytanlarla cinleri çagirdi. Kendisi
için billurdan bir kösk yapmalarini emretti. Onlar da kapisi olmayan,
billurdan bir kösk insa ettiler. Süleyman kalkip namaza durdu ve degnegine
dayandi. Fakat buna ragmen ölüm melegi kapisi olmayan o billur köskün
içine girerek, degnegine dayali vaziyette duran Süleyman'in ruhunu teslim
aldi. Süleyman ölüm meleginden kaçmak için o köskü insa ettirmis degildi.
Cinler onun sag oldugunu zannederek huzurunda çalismaktaydilar. Cenâb-i
Allah'in gönderdigi bir kurtçuk degneginin ucunu kemirmeye basladi.
Degnegin içi bosalinca, Süleyman yere düstü. Cinler bunu görünce dagilip
gittiler. Onlarin gayptan haberleri olmadigini, su ayet-i kerime ifade
etmektedir: «Onun öldügünü, ancak degnegini yiyen bir agaç kurdu
gösterdi. (Kurdun yemesiyle degnek çürüyüp de ona dayali duran
Süleyman) yikilinca (onun öldügü anlasildi ve) anlasildi ki eger cinler gaybi
bilselerdi, o küçük düsürücü azap içinde kalmazlardi.» (Sbbe',14.) Asbag
dedi ki: Baskalarindan aldigim habere, göre Süleyman peygamber,
degnegine dayali olarak ölü vaziyette bir yil süreyle bekledi.
Kurtçuk, onun
degneginin içini kemirmekte idi. Nihayet yere düstü
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

"Zengin kimsenin, borcunu geciktirmesi zulümdür'
'

Buhârî, İstikraz 12, Havale 1; Müslim, Müsâkât 33 (1564); Ebu Dâvud, Büyü1 10 (3345); Tirmizî, Büyü1 68
(1308); Nesâî, Büyü1 101; İbn Mâce, Sadakat 8 (2403); Ahmed b. Hanbel, 2/260
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
-...Ebû Saîd el-Hudrî (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Kıyamet gününde Nûh Peygamber getirilir de ona:
— Tebliğ ettin mi? diye sorulur. Nûh da:
— Evet tebliğ ettim yâ Rabbi der. Bunun ardından Nuh'un ümmetine:
— Nûh size tebliğ etti mi? diye sorulur. Onlar da:
— Bizi âhiret azabından korkutan bir nezir gelmedi, derler. Soran da Nûh 'a:
— Senin şâhidlerin kimdir? der. Nûh da:
Muhammed ve Ümmeti'dir, der.
Bunun üzerine sizler getirilecek ve Nuh'un tebliğ ettiğine şehâdet edeceksiniz".
Râvî dedi ki: Bundan sonra Rasûlullah şu âyeti okudu: "Böylece sizi vasat (âdil) bir ümmet yapmışızdır, insanlara karşı (hakk) şâhidler olasınız, bu Rasül de sizin üzerinize tam bir şâhid olsun diye...

Buhârî
 
fatman Çevrimdışı

fatman

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

Allah Teâlâ Hazretleri diyor ki:
"Ey âdemoğlu! Sen bana dua edip, (affımı) ümid ettikçe ben senden her ne sâdır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey âdemoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey âdemoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım."

| Hadisi Şerif ; Tirmizî, Da'avât 106, (3534)- |15|
 
İ Çevrimdışı

İki Hicretyolu

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Mü'min erkek ve kadının nefsinde, çocuğunda, malında bela eksik olmaz. Tâ ki hatasız olarak Allah'a kavuşsun."

Muvatta: Cenâiz 40, (1, 236); Zühd 57, (2401)

1376476_406455086150534_1701062498_n.jpg

1376476_406455086150534_1701062498_n.jpg
 
L Çevrimdışı

lafons7275

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Müslim, Zühd 73.








“Sizden önceki ümmetler içinde bir padişah, bir de onun sihirbazı vardı. Bu sihirbaz yaşlanınca, padişaha:


– “Ben yaşlandım, bana genç birini göndersen de ona sihirbazlığı öğretsem” dedi.




Padişah da ona bir genç gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip bulunmaktaydı. Genç ona uğradı, yanında oturdu ve konuşmalarını dinledi, beğendi. Sihirbaza her gittiğinde rahibe uğrar ve yanında bir süre kalırdı. Sihirbaz ona “niçin geç kaldın?” diye kızar ve döğerdi. Delikanlı bu durumu rahibe şikâyet etti. O da şöyle dedi:


– Sihirbazdan korktuğunda, “evdekiler alıkoydular”de; âilenden çekindiğinde de “sihirbaz alıkoydu” de.


Genç, durumu böylece idare edip giderken, bir gün yolda insanların gelip geçmesine engel olan büyük ve yırtıcı bir hayvana rastladı ve kendi kendine “Sihirbazın mı yoksa râhibin mi daha üstün olduğunu işte şimdi öğreneceğim” diyerek bir taş aldı ve “Ey Allahım, rahibin yaptıklarını sihirbazın yaptıklarından daha çok seviyorsan, şu hayvanı öldür ki insanlar yollarına devam etsinler” dedi ve taşı hayvana doğru fırlatıp onu öldürdü. Halk da geçip gitti. Daha sonra delikanlı râhibe gelip olayı anlattı. Râhip ona:


– Delikanlı! Şimdi artık sen benden daha üstünsün. Zira, sen bu gördüğüm mertebeye erişmişsin. Öyle sanıyorum ki, sen yakında bir belâya uğratılacaksın. Böyle bir şey olursa, sakın benim bulunduğum yeri kimseye gösterme! dedi.


Delikanlı, körleri, alaca hastalığına tutulmuş olanları kurtarır ve diğer hastalıkları da tedâvî ederdi. Padişahın o sıralarda kör olmuş bir yakını bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti ve:
– Eğer beni tedâvî edersen, bütün bunlar senin olacak dedi.


Delikanlı:
– Ben kendiliğimden kimseye şifâ veremem. Şifayı ancak Allah Teâlâ verir. Eğer sen Yüce Allah’a inanırsan, ben ona dua ederim, o da (dilerse) sana şifa verir, dedi.




Adam iman etti. Allah Teâlâ da ona şifa verdi. Adam eskiden olduğu gibi padişahın yanına gelip meclisteki yerini aldı.




Padişah:
– Senin gözünü kim iyi etti? diye sordu. O da:
– Rabbim, dedi.




Bu defa Padişah:
– Senin benden başka rabbin mi var? diye gürledi.


Adam:
– Benim de senin de rabbin Allah Teâlâ’dır, dedi.


Bunun üzerine sinirlenen padişah adamı tutuklattı ve gencin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Sonuçta adam gencin yerini söyledi. Delikanlı getirildi. Padişah ona:




– Delikanlı, demek senin sihirbazlığın körleri ve alacaları iyi edecek dereceye ulaşmış. Duydum ki sen epeyce işler yapıyormuşsun, öyle mi? diye sordu.




Delikanlı:
– Hayır, ben kimseye şifa veremem. Şifa veren Allah Teâlâ’dır dedi.
Padişah delikanlıyı tutuklattı ve rahibin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Neticede râhip getirildi ve kendisine “dininden dön!” denildi. Râhip bu teklife yanaşmadı. Bunun üzerine padişah bir testere getirtip başının tam ortasından rahibi ikiye biçtirdi. Rahibin parçalarının her biri bir yana düştü. Sonra Padişahın adamı getirildi ona da “dininden dön!” denildi. Ancak o da kabul etmedi. Padişah onu da parçalarının her biri bir tarafa düşünceye kadar testere ile başının ortasından ikiye biçtirdi. Daha sonra delikanlı getirildi ve “dininden dön (yoksa öleceksin)” diye tehdid edildi, fakat delikanlı direndi. Padişah delikanlıyı adamlarından bir gruba teslim etti ve onlara şu tâlimatı verdi:


– Bunu şu dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse ne âlâ, değilse, aşağıya yuvarlayın gitsin.




Delikanlıyı götürdüler, dağın tepesine çıkardılar.
Delikanlı:
“Allahım, beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!” diye dua etti. Bunun üzerine dağ sarsıldı ve onlar aşağı yuvarlandılar. Delikanlı sapasağlam yürüyerek padişahın yanına döndü. Padişah ona:
– Yanındakiler ne oldu? dedi.
Delikanlı da :
– Allah beni onların elinden kurtardı, dedi.
Bunun üzerine padişah, delikanlıyı adamlarından bir başka gruba teslim etti ve:
– Bunu Kurkur denilen bir gemiye bindirip denizin ortasına götürün. Dininden dönerse ne âlâ, değilse, denize atın gitsin, dedi.
Delikanlıyı alıp götürdüler. O:
“Allah’ım, beni bunların elinden dilediğin şekilde kurtar!” diye dua etti.
Gemi içindekilerle beraber ala–bora oldu, hepsi boğuldu. Delikanlı sağ–sâlim padişahın yanına döndü.
Padişah onu görünce:
– Yanındakiler ne oldu? diye sordu.
Delikanlı da:
– Allah beni onların elinden kurtardı, dedi ve ilâve etti:
– Benim sana söyleyeceklerimi yapmadıkça beni öldüremezsin.
Padişah:
– Neymiş onlar? dedi.
Delikanlı :
– Halkı geniş bir meydanda topla. Beni de bir hurma kütüğüne bağla. Okdanlığımdan bir ok al, yayın tam ortasına koy. Sonra da “Delikanlının rabbinin adıyla de ve at. İşte ancak bunu yaparsan beni öldürebilirsin” dedi.
Padişah halkı geniş bir meydanda topladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. Sonra delikanlının sadağından bir ok aldı, yayına yerleştirdi. “Delikanlının rabbi olan Allah adıyla” deyip oku fırlattı. Ok, delikanlının şakağına isabet etti. Delikanlı elini şakağına koydu ve oracıkta öldü.
Bunun üzerine halk:
– Biz, delikanlının rabbine iman ettik, dediler.
Daha sonra durumu padişaha ileterek:
– Gördün mü çekindiğin şey nihâyet başına geldi; halk iman etti, dediler.
Bunun üzerine padişah, sokak başlarına büyük hendekler kazılmasını emretti. Hendekler ateşle doldurulmuştu.
Padişah:
– Bu yeni dinden dönmeyen herkesi, zorla ateşe atın, (yahut “onları ateşe girmeye zorlayın”) dedi.
Emri yerine getirdiler. En sonunda kucağında çocuğu ile bir kadın geldi, bir ara ateşe girmemek ister gibi yaptı, sendeledi. Çocuk:
– “Anneciğim, sık dişini, sabret, çünkü sen hak din üzeresin!” de(mek suretiyle annesini cesaretlendir)di.
 
heycan Çevrimdışı

heycan

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Müslim, Zühd 73.








“Sizden önceki ümmetler içinde bir padişah, bir de onun sihirbazı vardı. Bu sihirbaz yaşlanınca, padişaha:


– “Ben yaşlandım, bana genç birini göndersen de ona sihirbazlığı öğretsem” dedi.




Padişah da ona bir genç gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip bulunmaktaydı. Genç ona uğradı, yanında oturdu ve konuşmalarını dinledi, beğendi. Sihirbaza her gittiğinde rahibe uğrar ve yanında bir süre kalırdı. Sihirbaz ona “niçin geç kaldın?” diye kızar ve döğerdi. Delikanlı bu durumu rahibe şikâyet etti. O da şöyle dedi:


– Sihirbazdan korktuğunda, “evdekiler alıkoydular”de; âilenden çekindiğinde de “sihirbaz alıkoydu” de.


Genç, durumu böylece idare edip giderken, bir gün yolda insanların gelip geçmesine engel olan büyük ve yırtıcı bir hayvana rastladı ve kendi kendine “Sihirbazın mı yoksa râhibin mi daha üstün olduğunu işte şimdi öğreneceğim” diyerek bir taş aldı ve “Ey Allahım, rahibin yaptıklarını sihirbazın yaptıklarından daha çok seviyorsan, şu hayvanı öldür ki insanlar yollarına devam etsinler” dedi ve taşı hayvana doğru fırlatıp onu öldürdü. Halk da geçip gitti. Daha sonra delikanlı râhibe gelip olayı anlattı. Râhip ona:


– Delikanlı! Şimdi artık sen benden daha üstünsün. Zira, sen bu gördüğüm mertebeye erişmişsin. Öyle sanıyorum ki, sen yakında bir belâya uğratılacaksın. Böyle bir şey olursa, sakın benim bulunduğum yeri kimseye gösterme! dedi.


Delikanlı, körleri, alaca hastalığına tutulmuş olanları kurtarır ve diğer hastalıkları da tedâvî ederdi. Padişahın o sıralarda kör olmuş bir yakını bunu duydu, değerli hediyelerle birlikte delikanlıya gitti ve:
– Eğer beni tedâvî edersen, bütün bunlar senin olacak dedi.


Delikanlı:
– Ben kendiliğimden kimseye şifâ veremem. Şifayı ancak Allah Teâlâ verir. Eğer sen Yüce Allah’a inanırsan, ben ona dua ederim, o da (dilerse) sana şifa verir, dedi.




Adam iman etti. Allah Teâlâ da ona şifa verdi. Adam eskiden olduğu gibi padişahın yanına gelip meclisteki yerini aldı.




Padişah:
– Senin gözünü kim iyi etti? diye sordu. O da:
– Rabbim, dedi.




Bu defa Padişah:
– Senin benden başka rabbin mi var? diye gürledi.


Adam:
– Benim de senin de rabbin Allah Teâlâ’dır, dedi.


Bunun üzerine sinirlenen padişah adamı tutuklattı ve gencin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Sonuçta adam gencin yerini söyledi. Delikanlı getirildi. Padişah ona:




– Delikanlı, demek senin sihirbazlığın körleri ve alacaları iyi edecek dereceye ulaşmış. Duydum ki sen epeyce işler yapıyormuşsun, öyle mi? diye sordu.




Delikanlı:
– Hayır, ben kimseye şifa veremem. Şifa veren Allah Teâlâ’dır dedi.
Padişah delikanlıyı tutuklattı ve rahibin yerini gösterinceye kadar ona işkence ettirdi. Neticede râhip getirildi ve kendisine “dininden dön!” denildi. Râhip bu teklife yanaşmadı. Bunun üzerine padişah bir testere getirtip başının tam ortasından rahibi ikiye biçtirdi. Rahibin parçalarının her biri bir yana düştü. Sonra Padişahın adamı getirildi ona da “dininden dön!” denildi. Ancak o da kabul etmedi. Padişah onu da parçalarının her biri bir tarafa düşünceye kadar testere ile başının ortasından ikiye biçtirdi. Daha sonra delikanlı getirildi ve “dininden dön (yoksa öleceksin)” diye tehdid edildi, fakat delikanlı direndi. Padişah delikanlıyı adamlarından bir gruba teslim etti ve onlara şu tâlimatı verdi:


– Bunu şu dağın tepesine çıkarın, dininden dönerse ne âlâ, değilse, aşağıya yuvarlayın gitsin.




Delikanlıyı götürdüler, dağın tepesine çıkardılar.
Delikanlı:
“Allahım, beni bunların elinden nasıl dilersen öylece kurtar!” diye dua etti. Bunun üzerine dağ sarsıldı ve onlar aşağı yuvarlandılar. Delikanlı sapasağlam yürüyerek padişahın yanına döndü. Padişah ona:
– Yanındakiler ne oldu? dedi.
Delikanlı da :
– Allah beni onların elinden kurtardı, dedi.
Bunun üzerine padişah, delikanlıyı adamlarından bir başka gruba teslim etti ve:
– Bunu Kurkur denilen bir gemiye bindirip denizin ortasına götürün. Dininden dönerse ne âlâ, değilse, denize atın gitsin, dedi.
Delikanlıyı alıp götürdüler. O:
“Allah’ım, beni bunların elinden dilediğin şekilde kurtar!” diye dua etti.
Gemi içindekilerle beraber ala–bora oldu, hepsi boğuldu. Delikanlı sağ–sâlim padişahın yanına döndü.
Padişah onu görünce:
– Yanındakiler ne oldu? diye sordu.
Delikanlı da:
– Allah beni onların elinden kurtardı, dedi ve ilâve etti:
– Benim sana söyleyeceklerimi yapmadıkça beni öldüremezsin.
Padişah:
– Neymiş onlar? dedi.
Delikanlı :
– Halkı geniş bir meydanda topla. Beni de bir hurma kütüğüne bağla. Okdanlığımdan bir ok al, yayın tam ortasına koy. Sonra da “Delikanlının rabbinin adıyla de ve at. İşte ancak bunu yaparsan beni öldürebilirsin” dedi.
Padişah halkı geniş bir meydanda topladı. Delikanlıyı hurma kütüğüne bağladı. Sonra delikanlının sadağından bir ok aldı, yayına yerleştirdi. “Delikanlının rabbi olan Allah adıyla” deyip oku fırlattı. Ok, delikanlının şakağına isabet etti. Delikanlı elini şakağına koydu ve oracıkta öldü.
Bunun üzerine halk:
– Biz, delikanlının rabbine iman ettik, dediler.
Daha sonra durumu padişaha ileterek:
– Gördün mü çekindiğin şey nihâyet başına geldi; halk iman etti, dediler.
Bunun üzerine padişah, sokak başlarına büyük hendekler kazılmasını emretti. Hendekler ateşle doldurulmuştu.
Padişah:
– Bu yeni dinden dönmeyen herkesi, zorla ateşe atın, (yahut “onları ateşe girmeye zorlayın”) dedi.
Emri yerine getirdiler. En sonunda kucağında çocuğu ile bir kadın geldi, bir ara ateşe girmemek ister gibi yaptı, sendeledi. Çocuk:
– “Anneciğim, sık dişini, sabret, çünkü sen hak din üzeresin!” de(mek suretiyle annesini cesaretlendir)di.

Buruc Suresi
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla.


1. Burçlara sahip gökyüzüne,


2. Geleceği bildirilmiş olan güne,


3. (O günde) tanıklık edene ve edilene andolsun ki,


4. Kahroldu o hendeğin sahipleri,


5. O çıralı ateşin ,


6. Onlar (yakanlar) da başlarına oturmuşlar,


7. Müminlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.


8. Onlardan, sırf, azîz ve hamîd olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar.


9. O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü kendisine aittir, ve Allah her şeye şahittir .


10. Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe de etmeyenlere cehennem azabı ve (orada) yanma cezası vardır.


11. İman edip sâlih ameller işleyenlere ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.


12. Şüphesiz Rabbinin yakalaması çok şiddetlidir.


13. Bilin ki O, (kâinat yokken) ilk olarak yaratan, (ölümden sonra tekrar hayatı) geri getirendir.


14. O, çok bağışlayan ve çok sevendir.


15. Şerefli Arş'ın sahibidir.


16. Dilediği şeyleri mutlaka yapandır.


17. Orduların, haberi sana geldi mi?


18. Yani Firavun ve Semûd'un


19. Doğrusu inkârcılar (gerçeği) yalanlayıp dururlar.


20. Allah onları arkalarından kuşatmıştır.


21. Hayır o şerefli bir Kur'an'dır.


22. Levh-i Mahfuz'dadır.
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İslam-tr Mudâvimi
İslam-TR Üyesi
(2272)- Ebû Mûsa (radıyallâhu anh) demiştir ki: "Bana göre, ha hamr içmişim, ha Allah'ı bırakarak şu sütuna tapmışım, ikisi de birdir."1

AÇIKLAMA:

Bu rivâyet, hamr aleyhinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın takındığı tavrın Ashab üzerinde hasıl ettiği te'siri gösterir: Şarap onların nazarında puta tapmak gibidir.2

[1] Nesâî, Eşribe 42, (8, 314); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları 8/136.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/136.


 
Nevfelah Çevrimdışı

Nevfelah

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cerîr İbnu Abdillah radıyallahu anh'dan rivâyetle; "Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir dolunay gecesi, aya baktı ve şöyle buyurdu:

"Siz şu ayı gördüğünüz gibi, Rabbiniz'i de böyle perdesiz göreceksiniz ve O'nu görmede bir sıkışıklığa düşmeyeceksiniz. Artık, güneşin doğma ve batmasından önce hiçbir namaz hususunda size galebe çalınmamasına gücünüz yeterse bunu yapın (namazları vaktinde kılın, vaktini geçirmeyin).
Cerîr der ki: "Rasûlullah
aleyhissalâtu vesselâm, sonra şu ayeti okudu: "Rabbini güneşin doğmasından ve batmasından önce hamd ile tesbih et" (Tâ-ha 13).

Buhari, Mevâkitu's-Salât 6, 26, Tefsir, Kâf 1, Tevhid 24; Müslim, Mesacid 211, (633); Ebu Davud, Sünnet 20, (4729); Tirmizi, Cennet 16, (2554).
 
_katre_ Çevrimdışı

_katre_

الحمدلله
Site Emektarı
Tarık b. Şihab (r.a) Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Bir sinek yüzünden adamın biri cennete, diğeri de cehenneme girmiştir." Sahabeler:
"Bu nasıl oldu ey Allah'ın Rasulü?" dediler.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"İkisi beraber bir şehre uğradılar.

Bu şehir halkının oradan her geçenin mutlaka kurban takdim etmesi gereken bir putları vardı.

Birine:
"Bir kurban takdim et" dediler. O da:
"Takdim edecek hiçbir şeyim yok ki" dedi. Onlar da:
"Hiç bir şeyin yoksa en azından bir sinek kurban et" dediler. O da bir sinek kurban etti, yolunu açtılar, serbest bıraktılar.
Allah (c.c) o kişiyi bu amelinden dolayı cehenneme soktu.
Diğerine: "Sen de bir kurban takdim et" dediler. O da:
"Ben Allah'tan başka hiçbir varlık için bir sinek dahi kurban etmem" dedi.
Bunun üzerine boynunu vurdular.
Bu adamı ise Allah o amelinden dolayı cennetine koydu."
(Ahmed b.Hanbel)
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Abdurrahman bin Aclan radıyallahu anh'dan; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

- Sizden biriniz Ebû Damdam gibi olmaktan aciz midir?
- Ashab Ebû Damdam kimdir, dediler.
- Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem 'Sizden önce geçenlerden bir zattır' buyurdu. Ebû Damdam sabahladığı vakit şöyle derdi "ALLAH'ım beni kötüleyenlerin hakkımda söyledikleri sözlerden dolayı kullarına hakkımı sadaka olarak helal ettim" derdi.

Hadis-i Şerif [Ebû Dâvûd, Edeb, 44]
 
A Çevrimdışı

antitağut1979

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Ukbe b. ‘Âmir el-Cuhenî -Allah O'ndan razı olsun- şöyle dedi: Ben Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellemi şöyle buyururken işittim:
“Benim ümmetimin helâkı Kuran’da ve sütte olacaktır.”
Dediler ki:
-Ey Allah'ın Rasûlü! Kitab ve süt nedir?
Allah Rasûlü sallallâhu 'aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
-“Kurân’ı öğrenirler ve onu Allâh 'Azze ve Celle’nin indirdiği mananın dışında tefsirini yaparlar. Sütü severler. Böylelikle de köylere yerleşerek cemaati ve cumaları terk ederler.” Ahmed: (17425), Ebu Yala: (1746)
 
ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
بِسْمِ اللهِ، اَلْحَمْدُ ِللهِ وَالصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ عَلَى رَسُولِ اللهِ وَبَعْدُAbraş, Kel ve KörEbu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i işittim şöyle buyuruyordu:
“İsrail oğullarında abraş, kel ve kör olmak üzere üç kişi vardı. Allah-u Teâlâ bunları imtihan etmek istedi de onlara bir melek gönderdi.
Melek abraşa geldi ve:
–Sana en sevimli şey nedir? dedi.
Abraş:
–Güzel bir renk ve güzel bir ten. Çünkü insanlar beni çirkin görüyor ve benden iğreniyorlar, dedi.
Bunun üzerine melek abraşın vücudunu sıvazladı. Ondan bu çirkinlik gitti de ona güzel bir renk ve güzel bir ten verildi.
Melek abraşa:
–Hangi mal sana daha sevimlidir? dedi.
Abraşlıktan kurtulan kişi:
–Deve, dedi ve kendisine doğurması yakın on aylık gebe bir deve verdi.
Bunun üzerine Melek ona:
–Allah sana bu devede bereket versin, dedi.
Buna müteakiben melek kele geldi:
–Sana en sevimli şey nedir? dedi.
Kel:
–Güzel bir saç ve insanların benden iğrendiği şu halin gitmesidir, dedi. Melek onun başını sıvazladı da ondan kellik gitti ve ona güzel bir saç verildi.
Melek ona:
–Hangi mal sana daha sevimlidir? dedi.
Kellikten kurtulan kişi:
–Sığır, dedi ve ona hamile bir sığır verdi.
Melek ona:
–Allah sana bu sığırda bereket versin, dedi.
Buna müteakiben melek köre geldi:
–Sana en sevimli şey nedir? dedi.
Kör:
–Allah-u Teâlâ bana gözümü geri versin de onunla insanları göreyim, dedi. Melek onu da sıvazladı ve Allah-u Teâlâ ona gözünü geri verdi.
Melek ona:
–Hangi mal sana daha sevimlidir? dedi.
Oda:
–Koyundur, dedi ve ona da kuzulu bir koyun verdi.
Bir müddet sonra deve ve sığır sahiplerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sahibinin de koyunu kuzuladı. Bu suretle deve isteyen kişinin bir vadi dolusu devesi oldu. Sığır isteyen kişinin de bir vadi dolusu sığırı oldu. Kuyun isteyen köründe bir vadi dolusu koyunu oldu.
Sonra melek eski sureti ve kılığında abraşa geldi ve ona:
–Ben fakir bir adamım! Yolculuğumda bütün çarelerim kesildi. Artık bu gün benim için muradıma erişe bilmem ancak evvela Allah’ın yardımıyla sonra senin yardımınladır. Şimdi ben sana güzel bir renk, güzel bir ten ve mal veren Allah için senden bir deve istiyorum! Bu seferimde onunla muradıma erişebileyim! dedi.
Bu istek üzerine eski abraş:
–İyi ama hak sahipleri çoktur, dedi.
(Yani piyasada fakir çoktur, her dilenciye bir deve vermek olmaz!)
Bunun üzerine melek ona:
–Ben seni tanır gibiyim. Sen insanların iğrendiği abraş kimse değil misin? Hani sen fakirdin de bu malı sana Allah verdi, dedi.
Eski abraş meleğe:
–Allah’a yemin olsun ki ben bu mala, atadan ataya geçerek varis oldum, dedi.
Melek de ona:
–Eğer yalancı isen, Allah seni eski haline çevirsin! dedi.
Sonra melek eski sureti ve kılığında kele geldi ve abraşa dediği gibi onda söyledi. Kelde, abraşın reddettiği gibi reddetti.
Melek de ona:
–Eğer yalancı isen, Allah seni eski haline çevirsin! dedi.
Sonra melek eski suretinde köre geldi ve:
–Ben fakir bir adamım! Yolculuğumda bütün çarelerim kesildi. Artık bu gün benim için muradıma erişe bilmem ancak evvela Allah’ın yardımıyla sonra senin yardımınladır. Şimdi ben sana gözlerini geri veren Allah için sende bir kuyun istiyorum! Bu seferimde onunla muradıma erişebileyim! dedi.
Bu istek üzerine eski kör:
–Allah’a yemin olsun ki ben kör idim. Allah bana gözümü geri verdi. Fakir idim ve Allah’a yemin olsun ki Allah beni zengin yaptı. Şimdi dilediğin kadar al! Allah’a yemin ederim ki bugün Allah için aldığın bir şeyde sana zorluk çıkartmam, dedi.
Bunun üzerine melek:
–Malını muhafaza et! Allah sizleri imtihan etti. Allah’a yemin olsun ki Allah senden razı oldu! İki arkadaşın da (Abraş ve Kel) gazaba uğradılar, dedi.”
Buhari 7/3274, Müslim 2964/10
 
Üst Ana Sayfa Alt