Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Garîb Hadisleri Kabul Etmemek mi Gerekir ?

ebuammara Çevrimdışı

ebuammara

Üye
İslam-TR Üyesi
Ahmed b. Hanbel görüşünü, “Garîb hadisleri yazmayın; çünkü bunlar münker rivayetlerdir ve çoğu zayıf râvilerden gelmektedir” şeklinde ifade etmiştir.
İbrahim en-Nehaî, “Selef hadisin ve sözün garibinden hoşlanmazdı” demiş;
Ebû Yûsuf, “Garîb hadisin ardına düşen yalancı olur” hükmünü vermiştir.
İmam Mâlik de ilmin kötüsünün garîb, iyisinin halk tarafından rivayet edilen zâhir (meşhur) olduğunu söylemiştir.

Garîb hadisleri kabul etmemek mi gerekir ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Gârib Hadis

Garîb hadîsler, sahih ve gayr-i sahîh olmak üzere iki kısma ayrıldıkları gibi, metin ve isnad yönünden de garîb, yahut yalnız isnad yönünden, yahutta yalnız metin yönünden garîb olmak üzere çeşitli kısımlara ayrılırlar.
Garîb hadîsler, umumiyetle sahîh olmamakla beraber, garabetin, sıhhat yok edici bir vasıf olduğu da ileri sürülemez. Zira sıhhat, râvilerin sika (güvenilir) kimseler olmaları halinde subût bulur. Buna göre rivayetiyle teferrud eden, yâni tek kalan ve bundan dolayı hadîsi garîb olan râvi, güvenilir kimselerden olduğu takdirde, rivayetini sahîh kabul etmemek için hiçbir sebeb yoktur. Hattâ böyle bir hadîs, râvilerinin adalet ve zabt yönlerinden bulundukları derecelere göre sahîh olduğu gibi, hasen ve zayıf da olabilir.
Açıkladığımız bu yönleriyle garîb hadîs, sıhhat yönünden diğer hadîs çeşitlerinden farklı olmamakla beraber, hadîs imamları arasında yine de fazla rağbet görmemiş; hattâ bazıları, onları zemmeden sözler bile söylemişlerdir.
Meselâ Ahmed İbn Hanbel: "Bu garîb hadîsleri yazmayınız; çünkü onlar menâkîrdir ve çoğu zayıf râvilerden gelmedir" demiş;
Mâlik İbn Enes de, "ilmin şerrinin (kötüsünün) garîb, hayrının da halk tarafından rivayet edilen zahir (meşhur) olduğunu" ileri sürmüştür. Abdu'r razzâk, "biz, garîb hadîsin hayırlı olduğunu zannederdik; halbuki o şer imiş" derken,
İbrahim en-Nehaî, “Selef hadisin ve sözün garibinden hoşlanmazdı
Ebû Yûsuf da, "dîni kelâm ile arayan zındıklaşır; hadîsin garibini arayan yalancı olur; malı kimya ile arayan ise, iflâs eder" demiştir. (es-Suyûtî, Tedrîbu'r-râvi, sf: 376)

Garibin metin ve isnad yönünden taksimine gelince;
Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, hadîs, hem isnad, hem de metin yönünden garîb olabilir.
Garibin bu kısmı, tek bir râvinin rivayet ettiği metinle tek kalması halinde ortaya çıkar. Bazen de hadîs, yalnız isnad yönünden garîb olur. Meselâ sahabeden bir cemaat tarafından rivayet edilen bir hadîs, başka bir sahabîden nakleden bir tâbi'înin teferrudu ile garîb olur ve onun, "yalnız bu yönden garîb olduğu" söylenir.
Yalnız metin yönünden garîb olan hadîs ise, râvisi o metinle teferrud eden hadîstir; ancak bu çeşit hadîsler, ferdin şöhret kazanmış şekliyle bulunurlar; yâni metin, bidayette garîb olsa bile, sonradan şöhrete kavuşmuş veya meşhur olmuştur. Ömer Îbnu'l-Hattâb (r.anh)'ın "ameller niyetlere göredir" hadîsi garibin bu kısmına bir örnek teşkil eder; zira bu hadîsi Peygamber (s.a.v.)'den yalnız Ömer Îbnu'l-Hattâb rivayet etmiştir. Ömer'den yalnız Alkame İbn Vakkâs, Alkame'den yalnız Muhammed ibn İbrahim et-Teymî, ondan da yalnız Yahya İbn Sa'îd almış; Yahya'ya kadar metin garîb olarak rivayet edildiği halde, Yahya'dan rivayet edenlerin çokluğu dolayısıyle de hadîs meşhur olmuştur.

Bununla birlikte râvinin bir hadisin rivayetinde yalnız kalması, hata ve yanlış yapma ihtimalini arttıran ve râviye karşı güvensizlik doğuran önemli bir etkendir. Nitekim garîb hadisler, taşıdıkları zayıflık ve gizli kusurlar (illet) sebebiyle genellikle sahih değildirler. Bundan dolayı hadis âlimleri garîb hadis rivayetine rağbet etmemiş, hatta buna karşı çıkmışlardır. Garabet, yâni râvinin tek kalması, bazen isnadın aslında, yâni sahabî tarafında, bazen de ortasında vuku bulur ve birincisine ferd-i mutlak, ikincisine ise, ferd-i nisbî denir.
 
Üst Ana Sayfa Alt