Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Dostluğa Dair...

G Çevrimdışı

ginger

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Arkadaşlık ve Dostluğa Dair...

Mahallede, okulda, askerde, işte ve muhtelif yerlerde tanıdığımız, eşit şartlarda, aynı imkanı paylaştığımız ve kendisine saygı duyduğumuz kimselere arkadaş deriz.

İnsanlar, çevresinde tanıdığı kimselerden bazılarını kendisine yakın bularak, ilişkiyi özelleştirme ve özel duygularını paylaşma ihtiyacı duyarlar. Arkadaşlarımız arasından beğendiğimiz ve ikili ilişkileri samimiyet ölçülerine göre geliştirdiğimiz kimselere de dost deriz.

Dostluk, aralarında inanç, duygu, düşünce ve gaye benzerliği olan ve birbirini içtenlikle seven iki veya daha fazla insanın, herhangi bir menfaat gözetmeden, samimiyet prensibi üzerine kurduğu bir yardımlaşma kurumu ve samîmî ilişkiler tarzıdır.

Arkadaşlar kısmetimiz, dostlar tercihimizdir. Arkadaşla o anı, dostumuzla geleceği paylaşırız. Arkadaşla fizik gücümüz, dostla ruh gücümüz işbirliği halindedir. Arkadaşa elimizi, dostumuza kalbimizi veririz. Arkadaşı biz seçeriz, dost bizi seçer. Arkadaşı gerektiğinde değiştiririz, dost ise bizi değiştirir. Bu sebeple dostlarımız, fazilet yönünden ya dengimiz ya da bizden daha kıdemli kimseler olmalıdır. İyi bir dost, yüzlerce öğretmen kadar eğitici ve öğretici, bir ebeveyn kadar geliştirici ve koruyucu ve karizmatik bir lider kadar sürükleyici ve dönüştürücü bir etkiye sahiptir. Dostun dost üzerindeki etkisini Sevgili Peygamberimizin şu mübarek beyanı çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır:

"Kişi dostunun dini üzeredir. O halde sizden birisi dostuna dikkat etsin.”(1) Bu hadis-i şerifte dostluğu "halil" kelimesi ifade ediyor. Allah Teâlâ insanlığın atası İbrahim Peygamber’e "Halil’im" demişti de o da İbrahim Halilullah diye anılır olmuştu.

Dostluk, ilâhî bir nimettir. Kalplerin birbirine yaklaşması ve insanların kardeş gibi birbirleriyle dost olması Allah’ın lutfu sayesindedir.(2) Dostluğun yaratıcısı olan Allah, aynı zamanda dostluğun en iyi uygulayıcısı ve dostluk ilişkisinin en sadık tarafıdır. Bu ulvî dostluğun diğer tarafında ise mü’minler vardır.(3) Allah bu durumu bizzat kendisi şöyle haber veriyor:

"Allah’a sarılın. O, sizin Mevlâ’nızdır. O, ne güzel Mevlâ’dır.”(4) "Mevlâ", en büyük dost ve yardımcı anlamındadır. Allah’ın bizimle olan dostluğu, halil düzeyinde değil velayet düzeyindedir. Yani "Allah mü’minlerin velisidir" denildiğinde, bununla Allah’ın mü’minlere olan yakınlığı kastedilir ve mü’minlerin sahibi ve yardımcısı olduğu ifade edilir. Allah’ın güzel isimlerinden ikisi, veli kelimesinden türeyen "el-Vali" ve "el-Veliyy" dir. El-Vali, hükmeden ve nimet veren, el-Veliyy ise, yardım eden ve seven anlamınadır.(5) Allah, hakkı ve dini inkar edenlerin, kendisine şirk koşanların, nankör münafıkların ve günahta ısrar edenlerin velisi değildir ve bunlar mü’minlerin de dostu değildir.(6)

Mü’minlerin dostu (velisi) "ancak Allah (onun) Resûlü ve rükû eden, namazı kılıp, zekâtı veren mü’minlerdir.”(7) İman eden ve davranışları dinî ölçülere uygun olanlar, Allah’ın dostluğuna layık olanlardır. Böyleleri için herhangi bir korkuya yer yoktur, bunlar üzülenlerden de olmayacaklardır. Allah Teâlâ, dostlarına dünya ve ahiret müjdesi ve mutluluğu va’d etmektedir.(8)

Allah Teâlâ, mü’minlerin birbirleriyle olan dostluğunu da şu ayetle tescil ediyor:

"Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. Onlar birbirlerine iyiliği emreder ve kötülükten alıkorlar. Namazı dosdoğru kılarlar ve zekatı verirler."(9) Allah, ahiret günü şöyle seslenecek: "Benim için birbirini sevenler nerededir? Onları gölgemden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı şu günde gölgelendireceğim."(10)

Dostları birbirine bağlayan sevgidir. Dostluğun derecesi aradaki sevginin gücü kadardır. Dostluğun dünyevî mükâfatı, dayanışma ve mutluluk, uhrevî mükâfatı ise cennettir. Dostluğu bir ağaca benzetecek olursak, çekirdeği sevgi, gövdesi ve dalları iyilik, meyvesi ise mutluluktur. Dostumuz anlamına gelen Mevlana unvanını, ziyadesiyle hak eden Mevlana (ö:1277), dostluğun faydasını şu veciz sözüyle ifade ediyor: "Gönlü aydın bir kişiye ram olmak, padişahlara tac olmaktan iyidir."

Dostlar, duygu ve düşünceyi, sevinci ve hüznü paylaşırlar. Dost, dostunun başarısına kendi başarısı gibi sevinir ve onu kutlar. Acısını kendi acısı gibi kabul eder. Dostunun uğradığı maddî bir sıkıntıyı da kendi sıkıntısı gibi sayar ve onun sıkıntısını gidermek için gereken her türlü fedakârlığı yapar. Yaratılışı itibariyle aciz ve davranışları sebebiyle kusurlu olan insan, ancak dostlarının takviyesi, desteği ve samimi uyarılarıyla mükemmele doğru yol alır. Peygamberimiz (s.a.s.) iyi bir dostun faydasını ve kötü arkadaşın zararını şöyle bir örnekle açıklamıştır:

"İyi bir arkadaş, misk satıcısına benzer. Sana miskini sürmese bile kokusunu hissedersin. Kötü arkadaş da körükçü gibidir. Sana körüğün isi dokunmasa bile dumanı isabet eder."(11) Dostu vesilesiyle doğru yolu bulmuş ve dostu yüzünden sapıtmış insanların sayısı hiç de az değildir. Bazen şeytan ve şeytana uymuş kimseler, iyileri dostane bir yaklaşımla ve masumane gibi görünen telkinlerle aldatmaya çalışır. Nitekim şeytan Hz. Adem (a.s.) ve Hz. Havva’yı yasak meyveden yemeye bu şekilde ikna edebilmişti.(12) Bu sebeple bir kişi, dostunun iyi ve güzel işlerde ortağı, destekçisi, kötü ve çirkin işlerde rehberi ve uyarısıyla gerçek dosttur. Çirkin işleri telkin eden birisi, olsa olsa şeytan veya onun işbirlikçisi olabilir. Oysa şeytan, hain bir dosttur ve dostlarını sadece ateşe sürüklemektedir.(13)

Kötülükte ısrar olmadığı sürece bir kusurundan dolayı dost terk edilmez. "Hatasız dost arayan dostsuz kalır". Herkes hayatının bir yerinde hatalar yapmıştır. "Kötülüğe kötülük her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin vasfıdır" derler. Dostluğu ancak er kişiler kurabilir ve yaşatabilir. Bu gerçeği şu ayet-i kerime çok güzel ifade etmektedir:

"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel şekilde önle. O zaman seninle aranda düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur."(14)

Nedense dost deyince hep dışarıda samimi arkadaşlar akla gelmektedir. Oysa en yakın dostumuz eşimizdir. Çünkü onunla, hiç kimseyle olmadığı kadar hayatı paylaşmaktayız. Annemiz, babamız ve çocuklarımızla da dost olduğumuzda, başarı ve mutluluk yolunda büyük bir mesafeyi kat etmiş olacağız. Aile içinde hizmetlerin dostça yürütülmesi, ilişkilere sıcaklık ve içtenlik katar. Bu durumda en zor işleri aşmak için verilen çaba bile insana zevk verir. Öte yandan kaderin cilvesiyle aynı mekanı paylaşmak durumunda kalanların arasındaki yakınlık, hukûkî ve biyolojik yakınlıktan ibaret kalır. İlişkiler, zoraki ve bencilce cereyan eder.

Aile bireyleri dışındaki akraba, komşu ve iş arkadaşlarımızdan bazılarını ya kendimize yakın bulduğumuz için bizzat seçeriz ya da iyi niyetli ilişkiler neticesinde dostluk zamanla kendiliğinden oluşur. Dost, dostunun gönüldaşı, dost çocuklarının amcası, dayısı, halası ve teyzesi, dost eşinin ağabeyi ya da ablası, dost babasının evladıdır. Anne ve babamızın dostları, dolayısıyla bizim de dostlarımızdır. "Ölen babam için ne yapabilirim?" diye soran bir sahabiye Peygamberimiz (s.a.s.), "Babanın hayattaki dostlarını ziyaret et"(15) tavsiyesinde bulunmuştur.

Dostlar birbirlerine elbette yardımcı olacaklardır. Sırf çıkar sağlamak için kurulan dostluklar iyi niyetten uzak olup hiçbir değer ifade etmez ve böylesi dostluklara menfaat çetesi demek daha uygun olur. Birbirine kötü işlerde yardımcı olanlar, aslında uzun vadede birbirlerine ihanet etmektedirler. Allah, "Muttakiler müstesna (dünyada iken kötülükte) dost olanlar o gün birbirine düşman kesilirler."(16) buyuruyor. Yürümeyen ve bozulan dostluk ilişkilerini incelediğimizde çıkar çatışması olduğunu görürüz. O halde dost seçerken dostumuzun, imanlı, samimi, ilkeli ve şahsiyetli kimseler olmasına özen göstermeliyiz.

Mutluluğumuzu paylaşarak artıran, acılarımızı da paylaşarak azaltan dostlarımızdır. Bizler ancak dostlarımızla birlikte mutlu olabiliriz. Gerçek dostlar iyilikleri asla unutmazlar, yapılan hataları ise görmezden gelirler ve affederler.

İki samimi arkadaş çölde yürüyorlarmış. Bir tartışma sebebiyle biri diğerine tokat atmış. Tokadı yiyen kuma şöyle yazmış: "Bugün en iyi arkadaşımdan tokat yedim." Yola devam etmişler. Karşılarına bir gölet çıkmış. Serinlemek için suya girmişler. Tokat yiyen arkadaş batağa saplanmış ve boğulmak üzere iken arkadaşı onu kurtarmış. Bu defa taşı kazıyarak şöyle yazmış: "Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı". Arkadaşı sormuş: "Neden öncekini kuma yazdığın halde bunu taşa yazdın?" Olaylardan ders çıkarmasını bilen arkadaşı şöyle demiş: "Kötülüğü kuma yazdım ki, bir iyilik rüzgârı onun üstünü örtebilsin. İyiliği taşa yazdım ki hiçbir zaman unutulmasın".

Gerçek dost bulmak zor, kaybetmek kolaydır. Gerçek dost, her türlü fedakarlığa layıktır. Dost arayan önce kendisiyle dost olmalıdır. Kendisine dost olamayanlar başkasına hiç dost olamazlar.

Dostluğun gereğini ve ilkelerini maddeler halinde de belirtecek olursak:

1- Dostluk, iman ve sevgi gibi kutsal bir ihtiyaçtır.

2- Gerçek dost (Mevlâ) Allah’tır. İlâhî ölçümlere göre Allah’ın dostu olanlar dolayısıyla bizim de dostumuzdur.

3- Dostluk, sevgi ve samimiyet temeli üzerine kurulur ve müspet olan her konuda karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma ile devam ettirilir. Kötülükte yardımlaşanlar gerçekte birbirlerine ihanet etmektedirler.

4- Birbiriyle dostluğa en fazla muhtaç olanlar aile bireyleridir.

5- Dostlar, birbirini tamamlayarak kendilerini geliştirirler. Bu esnada ortaya çıkan ortak mutluluk, içinde yaşadıkları toplumun da huzur ve güvenine katkı sağlar.

Sevgi yurduna dostluk treni ile gidilebiliyor ve sevgi yurduna sadece dost olanlar kabul ediliyorlar, selâm ve esenlik yurdu olan cennete de...

1- Nevevi, Riyazü’s-Salihin, I/398.

2- Âl-i İmran, 103.

3- Bakara, 257; Muhammed, 11.

4- Hac, 78; Tahrim, 2.

5- El-Veli ve el-Vali sıfatlarının geçtiği ayetler için bkz: Bakara, 107, 120, 257; Yusuf, 101; Ra’d, 11.

6- Bakara, 120; Nisa, 123, 173; Tevbe, 74; Hud, 20, 113; Ra’d, 37; İsra, 97; Ahzab, 17, 64, 65; Şura, 44.

7- Maide, 55.

8- Yunus, 62-64.

9- Tevbe, 71.

10- Nevevi, a.g.e., 1/409.

11- Mişkatu’l-Mesabih, 5010.

12- Araf, 21.

13- Hac, 4.

14- Fussılet, 34.

15- Nevevi, a.g.e., 1/374.

16- Zuhruf, 67.


M. Arif Yüksel / Almelo Yunus Emre Camii Din Görevlisi
 
:)sümeyye:) Çevrimdışı

:)sümeyye:)

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ginger ' Alıntı:
Sevgi yurduna dostluk treni ile gidilebiliyor ve sevgi yurduna sadece dost olanlar kabul ediliyorlar, selâm ve esenlik yurdu olan cennete de...
:crycry :crycry :crycry :crycry :crycry :helalsana :helalsana :helalsana
 
E Çevrimdışı

Eslemsena

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
"İyi bir arkadaş, misk satıcısına benzer. Sana miskini sürmese bile kokusunu hissedersin. Kötü arkadaş da körükçü gibidir. Sana körüğün isi dokunmasa bile dumanı isabet eder. :helalsana :helalsana
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt