Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bu Ümmetten Bazilari Putlara Tapacaktir

C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah-u teala şöyle buyuruyor:
"Kendilerine kitaptan nasip verilenleri görmedin mi? Cibte ve tağuta iman ediyorlar." (Nisa: 51)
Ayetteki " جِبْت " "cibt" Allah'ın ve rasülünün emrine inanç konusunda muhalefet eden her şeyin genel adıdır.
"Cibt" sihir olabilir. Selefi salihten çok kişi ayetteki cibti sihir olarak açıklamışlardır.
"Cibt", kahin de olabilir.
"Cibt", aynı zamanda sahibine zarar veren kötü şeyin ismidir.
Ayetteki; "cibte ve tâguta iman ediyorlar" sözü; sihre, batıla ve Allah'tan başkasına ibadete inanıyorlar, manasındadır.
"Tâgut"; "tuğyan"dan türemiştir. "Tuğyan" ise haddi aşmaktır.
"Tâgut", din konusunda haddini aşıp sadece Allah'a ait özellikleri kendisine verendir.

"Tâgut" un en iyi tarifi şöyledir;
"ibadet, itaat veya tabi olma konusunda haddini aşan mahluktur"

Tabi olma konusunda haddini aşanlar; alimler veya dini liderlerdir.
Alimler veya dini liderlerin tabi olma konusunda hadlerini aşmaları; insanların kendilerine, haramı helal, helali haram kılmaları veya sünneti bid'at, bid'ati sünnet olarak göstermeleri gibi hadlerini aştıkları konularda, yani dine muhalefet olduğunu bile bile her konuda tabi olmalarına rıza göstermeleri şeklinde ortaya çıkar.

İşte bu şekilde onlara tabi olmak, onlara ibadet etmek demektir. Böylece de o kimseler hadlerini aşmış ve kendilerini ilahlaştırmış olurlar.
Oysa bu alim ve liderlere tabi olmak İslam dininde ancak Allah'ın emrettiği ve yasakladığı konularda meşrudur.
Fakat Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılan kimselere tabi olunmaz, bilakis böyle yapan kimseler reddedilmeleri gereken birer tâguttur. Bu nedenle her kim hadlerini aşmaları ve tâgutluklarına rıza gösterilmesi konusunda onlara tabi olursa işte o kimseler onları tâgut edinmiş ve küfre girmiş olurlar.

Kendilerine "itaat edilen" kimseler ise; Allah'ın emirlerini bildikleri halde haramı helal, helali haram yapan böylece kendilerine itaat edilen emirler, krallar, hükümdarlar ve reislerdir.
İşte böyle kimselere itaat edenler onları tâgut edinmişlerdir. Çünkü hadlerini aşmaları konusunda onlara destek vermişlerdir.

Bu ayet; cibte ve tâguta inanma amelinin yahudi ve hıristiyanlarda gerçekleştiğini göstermektedir.
Fakat cibte ve tâguta iman bu ümette de vuku bulmuştur. Öyle ki bu ümmetten bazıları sihre inanmış, bazıları Allah'tan başkasına ibadete inanmış, bazıları ise Allah'ın haram kıldığını helal, helal kıldığını haram kılan alimlere ve emirlere itaat etmişlerdir. Böylece kendilerinden önceki ümmetlerin yoluna tabi olmuşlardır.
Öyle ki önceki ümmetler nasıl cibte ve tâguta iman etmişlerse onlar da cibte ve tâguta iman eder olmuşlardır.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:
"De ki: "Allah katında bundan daha kötü bir cezayı size haber vereyim mi? Allah'ın kendisine lanet ve gazap ettiği, kendilerinden maymunlar, domuzlar ve tâguta tapanlar kıldığı kimseler, işte onlar, yerleri en şerli ve yolun ortasından en çok sapmış olanlardır!" (Maide: 60)
Ayette kendilerine lanet edilen kimseler tâguta ibadet etmiş olan kimselerdir. Bu, daha önceki ümmetlerde vuku bulduğuna göre mutlaka bu ümmette de vuku bulacaktır. Ve biz bu ümmetten bazı kimselerin tâguta ibadet ettiklerine kesin olarak şahit olmaktayız.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir hadisinde geçmiş ümmetlerin başına gelenlerin İslam ümmetinin de başına geleceğini haber vermiştir.

Ebu Said El-Hudri radiyallahu anh'tan Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Sizler, kendinizden önce gelen ümmetlerin sünnetine kulacı kulacına, arşını arşınına ve karışı karışına muhakkak tıpa tıp uyacaksınız. Hatta onlar, daracık bir keler deliğine girseler oraya siz de gireceksiniz." (Buhari, Müslim)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hadiste İslam ümmetinin geçmiş ümmetlerin yaptıkları gibi yapacaklarına yemin etmektedir. İşte bu yemin, İslam ümmetine bir uyarıdır.
Hadiste geçen; "önce gelen ümmetler" den kasıt; yahudi ve hristiyanlardır.
Allah-u teala bu iki taifeyi; "gazaba uğayanlar" ve "sapanlar" olarak vasfetmiştir.
Bu ümmet de bu kimselerin yoluna tabi olurlarsa, işte onlar da "gazaba uğrayanlar" ve "sapanlar" dan olacaklardır.
Nitekim bu hal, bu ümmette de gerçekleşmiştir. Zira bu ümmetten bazıları gazaba uğrayan yahudilerin yolunu takip etmiş, bazıları ise sapan hristiyanların yoluna tabi olmuşlardır.
Bu sebeple selefi salihin alimleri şöyle dediler:
"Alimlerimizden sapanlar yahudilere benzemiştir. İbadetkarlardan sapanlar ise hristiyanlara benzemişlerdir. Çünkü yahudiler bilerek, hristiyanlar ise cehaletten dolayı hakka muhalefet etmişlerdir."

Allah-u teala şöyle buyuruyor:
"Gazaba uğrayanların ve sapanların (yoluna) değil." (Fatiha: 7)
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem de hadisinde haber verdiği üzere "gazaba uğrayanlar" Yahudiler, "sapanlar" ise hristiyanlardır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisi; geçmiş ümmetlerde vuku bulan küfür ve şirklerin bu ümmette de vuku bulacağını göstermektedir.
Öyle ki; geçmiş ümmetler putlara ibadet etmişlerdir. Bu ümmetten de putlara ibadet edenler olacaktır.
Geçmiş ümmetler uluhiyyet ve Allah'ın sıfatları konusunda şirke düşmüşlerdir. Bu ümmette de bu durum gerçekleşecektir.
Geçmiş ümmetler hüküm ve muhakeme olma konusunda şirke düşmüşledir. Bu ümmette de bu durum vuku bulacaktır.
Geçmiş, ümmetler sosyal, ekonomik, ahlaki ve adetlerle ilgili konularda şirke düşmüşlerdir. Bu ümmette de bu konularda şirke düşenler olacaktır.

Sevban radiyallahu anh'den Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Allah, yeryüzünü benim için tamamını görebileceğim bir hale getirdi. Onun doğusunu ve batısını tamamen gördüm. Ümmetimin hükümdarlığı yeryüzünün bana gösterildiği miktarı kadar olacaktır. Bana kırmızı ve beyaz define verildi. Ben Allah'tan bir felaket yüzünden ümmetimin helak olmamasını ve kendi içlerinden olmayan ve de onları helak edecek olan bir düşmanı onlara musallat etmemesini istedim. Rabbim bana şöyle dedi:
"Ey Muhammed! Ben mutlaka gerçekleşecek ve kendisine karşı gelinmeyecek bir hüküm verdim. Ben ümmetinin genel bir felaket yüzünden helak olmayacaklarına ve kendi içlerinden olmayan onları helak edici bir düşmanın onlara musallat olmamasına da hükmettim. Yeryüzünün her yerinden toplansalar bile buna güç yetiremeyecekler. Ancak birbirlerini helak edecekler ve birbirlerini köle ve cariye edinecekler" (Müslim)

El-Berkani sahihinde bu hadisi aşağıdaki ziyadesi ile rivayet etti:
"Ben ümmetim hakkında saptırıcı imamlardan korkuyorum. Onların başlarına kılıç vurulursa kıyamete kadar kalkmayacaktır. Ümmetimden bir bölümü müşriklere katılmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Ümmetimden çok sayıda grup putlara tapmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Ümmetimden otuz yalancı çıkacaktır. Hepsi kendilerinin nebi olduğunu iddia edeceklerdir. Halbuki ben, nebilerin sonuncusuyum. Benden sonra nebi yoktur. Ümmetimden hak üzerinde olan ve muzaffer olacak devamlı bir taife olacaktır. Onlara karşı çıkan onlara zarar veremeyecektir. İşte bu, Allah'ın emri (kıyamet) gelinceye kadar devam edecektir."

Hadisin belli kısımlarını incelememiz meselenin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.
"Ben ümmetim hakkında saptırıcı imamlardan korkuyorum".
Hadisteki "saptırıcı imamlar" dan kasıt; bu ümmetin din veya hüküm konusunda imam kabul ettikleri kimselerdir.
Din konusundaki saptırıcı imamlar; insanları diledikleri yöne sevkedebilecek güce sahip olacaklar, böylece insanları bid'at ve şirke saptıracaklardır. Hatta insanlara şirki ve bid'ati öyle süslü gösterecekler ki insanlar şirki ve bid'ati hak olarak göreceklerdir.
Hüküm konusunda saptırıcı imamlar ise; emir yetkisine sahip oldukları için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şeriatine ve tevhide zıt hükümler vererek insanları buna uymaya ve Allah'ın şeriati dışındaki hükümlere muhakeme olmaya zorlayan kimselerdir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmeti için korktuğu şey zamanımızda vuku bulmuştur.
Şöyle ki; zamanımızda kendilerine tabi olma, itaat edilme konusunda saptırıcı imamlar çoğaldığı gibi, din ve hüküm konusunda da saptırıcı imamlar çoğalmıştır.
"Ümmetimden bir bölümü müşriklere katılmadıkça kıyamet kopmayacaktır."

Hadisteki "katılmak" tan kasıt; İslam beldesini terk ederek, müşriklerin dinlerine rıza göstererek onların diyarına gidilmesi veya sıfat ve davranış olarak onlar gibi hareket edilmesidir.
Bu açıklamaya göre; bu ümmetten müşriklerin üzerinde bulundukları şirki işleyecek, onlar gibi dinlerinden irtidat edip dönecek kimseler olacaktır.
"Ümmetimden çok sayıda grup putlara tapmadıkça kıyamet kopmayacaktır"
Hadisin bu kısmından anlaşılıyor ki; kendilerini İslam'a nisbet eden kimselerden çoğu putlara tapacaktır.
Hadisteki "ümmet" ten kasıt; insanların hepsi, yani kendilerine davet yapılanların hepsi değil, sadece Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in davetine icabet edenlerdir.

Kendilerine davet edilenler ise bütün insanlar ve cinlerdir. Zaten bunların bir kısmı puta tapmaya devam etmiş ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in davetine icabet etmemişlerdir.
Bu hadis Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in davetine icabet edenlerin bir kısmının zamanla dini terkedip putlara taparak mürted olacaklarını göstermektedir.
"Ümmetimden hak üzerinde olan ve muzaffer olacak devamlı bir taife olacaktır."
Bu hadise göre;
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmetinden hak üzere olan bir taife sürekli var olacaktır. Sürekli muzaffer olacak olan işte bu taife Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem ve sahabelerinin yolunu takip eden taifedir.

Bu taifenin sürekli muzaffer olması savaşta muzaffer olması demek olmayıp hüccet ve beyan konusunda muzaffer olması demektir. Zira en kuvvetli delile sahip olanlar onlar olacaktır. Savaşta yenilseler bile kuvvetli hüccet ve delilleriyle tartışmada her zaman üstün olacaklardır. Öyle ki Allah-u teala onlara herkesi susturacak deliller vermiştir. Zira onlar her zaman hak üzerinde, onların dışındakiler ise batıl üzerindedirler.
Hadislerde zikredilen; " الفر قة الناجية " yani "kurtulan topluluk" ile " الطائفة المنصورة " yani "muzaffer taife" aynı taifenin iki ismidir.
"Muzaffer taife" ismi verilmesinin sebebi; Allah-u teala'nın onlara zaferi vaad etmesi sebebiyledir.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:
"Şüphesiz rasullerimize ve iman edenlere hem dünya hayatında, hem şahitlerin (şahitlik) edecekleri günde yardım ederiz." (Mü'min (Gafir): 51)
"Gerçek olan şudur ki; rasul olarak gönderilen kullarımız hakkında önceden söz vermişizdir. Onlara mutlaka yardım edilecektir. Ve galip gelecek olanlar mutlaka bizim ordumuzdur." (Saffat: 171-173)
İşte bu taifenin sözleri üstün, hüccetleri ve delilleri en kuvvetli olacak, böylece bu taife üstün hüccetleri ve getirdikleri kuvvetli deliller sebebiyle dünyada her zaman muzaffer olacaktır.
Sonuçta Allah'ın dilediği bir zamanda düşmanlarına karşı girişecekleri sıcak bir savaşta da muzaffer olacaktır.
Nihayet ve hepsinden önemlisi kıyamet gününde ateşten kurtulan kimseler bunlar olacaktır.
 
Üst Ana Sayfa Alt