Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Allah'ın Kelamı Mahluk mudur?

M Çevrimdışı

Muvahhid Faruk

* لا أمثل إلا نفسي *
İslam-TR Üyesi
Akaid İle İlgili Sorular
Selamun Aleykum

Hanefilerden Ömer Nesefinin “Akaid” kitabında şöyle geçiyor: “Allah'ın kelâmı, mahlûk değildir ancak harf ve seslerden ibaret olan Kur'an (Kitap), mahlûktur.İmam Ebu Hanifenin “Fikhul Ekber” adlı eserinde ise şöyle geçiyor: Bizim Kur'an'ı telâffuz edişimiz yaratılmıştır. Kur'an'ı yazmamız ve onu okumamız da yaratılmıştır.

Allah'ın Kelâmı Nefsisi olan Kur'an Allah kelâmıdır, yaratılmış değildir”.Bu konuyu nasıl anlamamız lazım?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Muvahhid Faruk;313496' Alıntı:
Akaid İle İlgili Sorular
Selamun Aleykum
Hanefilerden Ömer Nesefinin “Akaid” kitabında şöyle geçiyor:

“Allah'ın kelâmı, mahlûk değildir ancak harf ve seslerden ibaret olan Kur'an (Kitap), mahlûktur”.
İmam Ebu Hanifenin “Fikhul Ekber” adlı eserinde ise şöyle geçiyor:
Bizim Kur'an'ı telâffuz edişimiz yaratılmıştır. Kur'an'ı yazmamız ve onu okumamız da yaratılmıştır.
“Allah'ın Kelâmı Nefsisi olan Kur'an Allah kelâmıdır, yaratılmış değildir”.
Bu konuyu nasıl anlamamız lazım?
Âleykum selam we rahmetullah ;

Ebu Hanife (rahimehullah)'ın eserinde geçen "insanların Kur'an telâffuzu tâbi ki hadis (sonradan meydana gelen)dir. Yine aynı şekilde mâhluk olan insanın, Allah'ın kâdim olan kelam'ını yazması da, kıraati de hadisdir, mâhluktur.

Ömer Nesefi'nin eserinde geçen ifadesi olan "Allah'ın kelâm'ı yâni inzal / vahy buyurduğu Kur'an-ı Kerim, mâhluk değildir. Yine nâzil olan Kur'an-ı kerimin çoğaltılmasında (insanların) yazılan harflerin cisim olarak ve kıraati esnasında çıkan seslerin mahluk olduğudur.

Bu konunun daha iyi anlaşılması için Şuâra surasi 10 ve 11. ayetlerini incelememiz faydalı olacağına inanıyorum.

"Bir vakit de Rabbin, Musa'ya "Git o zalim kavme" dedi. "Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?" diye nidâ etti." (Şuâra 10 - 11)

Musa (a.s)'ın, Allah'dan duyduğu o nidanın ne olduğu hususunda, -O'nun, kadîm kelâmı mı, bir çeşit ses mi olduğu hususunda- ihtilaf etmişlerdir.

Ebu'l-Hasan el-Eşarî şöyle der:
"Duyulan şey, O'nun kadîm olan kelamıdır. Delil, Cenâb-ı Hakk'ın zâtının malûm ve muretteb olduğuna delâlet ettiği halde, nasıl ki zâtı diğer eşyaya benzemiyor, aynen bunun gibi, onun kelâmı da duyulduğu halde, ses ve harflere benzemekten munezzehtir."

Ebû Mansûr el-Maturîdî ise şöyle demiştir:
"Musa (a.s)'ın duyduğu o şey, harfler ve sesler cinsinden bir nidadır. Çünkü delil, bizim cevheri ve arazı gördüğümüze delâlet edib, görülebilmesi için de, cevher ile araz arasında mutlaka müşterek bir sebebin bulunması gerekip, bu muşterek illet de, onların mevcudiyeti olunca, biz her mevcudun görülebileceğine hükmettik. Cisim ile ses arasında mutlaka ortak bir noktanın bulunduğuna hükmedilinceye kadar, bize göre bizim sesleri ve maddeyi görmemiz subut bulmaz. Binâenaleyh bundan her mevcudun duyulabilmesi neticesi çıkmaz. Böylece aradaki fark ortaya çıkmış olur."
Mu'tezile'ye gelince, onlar bu duyulan şeyin, sadece harfler ve sesler olduğu hususunda ittifak etmişlerdir.
Yahudiler, Peygamber (s.a.v.)'e: "Eğer gerçekten peygamber isen Musa'nın yaptığı gibi sen de Allah'ı görerek, O'na bakarak O'nunla konuşsan ya. Sen bunu yapmadıkça elbette sana iman edecek değiliz." demişlerdi.
Peygamber (s.a.v.) de "Musa Allah'a bakıb O'nu görmedi ki." buyurması üzerine Şû'ra 51 ayet-i kerime nazil olmuştur.
"Bir beşer için Allah'ın kendisiyle konuşması olacak şey değildir. Meğer ki bir vahyile veya perde arkasından, yahut bir elçi gönderip de izniyle dilediğini vahyetsin. Muhakkak ki O, Aliyy 'dir, Hakîm 'dir." (Şû'ra 51)
(Vahidî, Esbâbu'n-Nuzûl, s. 266)

Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık. Bir kısmını ise sana anlatmadık. Allah Mûsâ ile gerçekten konuştu.” (Nisa 164)

Allah'ın kelamı ile konuşması, ağız ve dille söylemediği için harf ile olmaz.
Allah, sıfatları ve isimleri ile var olmuş ve var olacaktır. Onun isim ve sıfatlarından hiç biri sonradan olma değildir. O ilmiyle daima bilir, ilim onun ezelde sıfatıdır. O kudretiyle daima kadirdir, kudret onun ezelde sıfatıdır. Kelamı ile konuşur, kelam onun ezelde sıfatıdır. Yaratması ile daima haliktır, yaratmak onun ezelde sıfatıdır. Fiili ile daima faildir, fiil onun ezelde sıfatıdır. Fâil Allah'tır, fiil ise onun ezelde sıfatıdır. Yapılan şey, mahlûktur. Yüce Allah'ın fiili ise mahlûk değildir. Allah'ın ezeldeki sıfatları mahlûk ve sonradan olma değildir. Allah'ın sıfatlarının yaratılmış ve sonradan olduğunu söyleyen yahut tereddut eden veya şubhe eden kimse Yüce Allah'ı inkâr etmiş olur.
Kur'anı Kerim, Allah kelamı olub, mushaflarda yazılı, kalblerde mahfuz, dil ile okunur ve Peygamber'e indirilmiştir. Bizim Kur'anı Kerimi telaffuzumuz, yazmamız ve okumamız mahlûktur, fakat Kur'an mahlûk değildir.

Allah'ın Kur'an'da belirttiği Musa ve diğer peygamberlerden, firavun ve İblis'ten naklen verdiği haberlerin hepsi Allah kelamıdır, onlardan haber vermektedir. Allah'ın kelamı mahlûk değildir, fakat Musa'nın ve diğer yaratılmışların kelamı mahlûktur. Kur'an ise onları değil, Allah'ın kelamı, kadim ve ezelidir. Allah'ın “Allah Musa'ya hitab etti” (Â'raf 143, Şû'ra 51) ayetinde belirttiği gibi, Musa Allah'ın kelamını işitti. Şubhesiz ki Allah, Musa ile konuşmasından önce de, kelam sıfatı ile muttasıftı. Yüce Allah yaratmadan da ezelde yaratıcı idi.
Allah, Musa'ya hitab ettiğinde, ezelde sıfatı olan kelamı ile konuştu. O'nun sıfatlarının hepsi, mahlûkların sıfatlarından başkadır. O bilir fakat bizim bildiğimiz gibi değil. O Kâdir'dir fakat bizim gücümüzün yettiği gibi değil. O görür fakat bizim görmemiz gibi değil. O işitir fakat bizim işittiğimiz gibi değil. O konuşur fakat bizim konuşmamız gibi değil. Biz uzuvlar ve harflerle konuşuruz. Oysaki uzuvsuz ve harfsiz konuşur. Harfler mahlûktur, fakat Allah'ın kelamı mahlûk değildir.
Allah bir şey(varlık)dir, fakat diğer şeyler gibi değildir. Onun varlığı cisim, cevher, araz, had, zıd, eş ve ortaktan uzaktır. Onun Kur'an'da zikrettiği gibi eli, yüzü ve nefsi vardır. Allah'ın Kur'an'da zikrettiği el, yüz ve nefs gibi şeyler, keyfiyetsiz sıfatlardır. O'nun eli kudreti veya nimetidir denilemez. Zira bu takdirde sıfat ibtal edilmiş olur. Bu, Kaderiyye ve Mutezile'nin görüşüdür. O'nun elinin, keyfiyetsiz sıfat olması gibi, gazabı ve rızası da keyfiyetsiz sıfatlarından iki sıfattır. (İmamı Azam’ın Beş Eseri, 66-72)

Allah'ın mahlukatıyla konuşması vardır. Cenâb-ı Allah ezelî ve ebedî kelâm sahibidir. Peygamberlerine vahiy gönderdiği gibi, mahlûkâtıyla da ilhâm yoluyla konuşur, mahlûkâtının her ihtiyâcını onlara ilham yoluyla bildirir, onlara imdat eder. Kullarının kalbine dilediği bilgileri ilhamla aktarır, doğruları ilham eder.
Allah’ın konusması (kelâmı), kendisine yaraşır bir biçimde O’nun hakkında sâbit olan gerçek bir sıfattır.

Nitekim Ebû Hanîfe söyle demistir:“Allah kendi kelâmıyla konuşur. Kelâm O’nun ezelde sıfatıdır.” (el-Fıkhu’l-Ekber, sh: 58)
Allah konusur, fakat bizim konuşmamız gibi değil.” (el-Fıkhu’l-Ekber sh: 59)
Kim Kur’ân’ı işitir de onun beser (insan) sözü olduguna inanırsa o kâfir olmustur. Allah böylesini kınamış, ayıplamış ve: “Onu cehenneme atacağım” (Muddessir, 26) diyerek onu cehennemle tehdit etmistir. Allah, Kur’ân için: “Bu, beşer sözünden baska bir şey değil” (Muddessir, 25) diyeni cehennem ile tehdit edince biz bilmiş ve kesin olarak anlamış oluyoruz ki, Kur’ân beşerin yaratıcısının sözüdür ve asla insan sözüne benzemez.(Serhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye -thk. el-Elbânî, sh: 168)

Allah Subhânehu diledigi zaman, dilediği gibi, harf ve sesle konuşur. (Nitekim asrında Bağdât’taki Hanefî'ler’in imamı olan Âlûsî bu konuda şunları söylemektedir:
“Muhakkiklerden (arastırmacılardan) Mâturîdî, Eş’ârî ve diğerleri gibi din imamlarının (önderlerinin) sözünün vardığı son nokta, beraberinde te’vîli gerektirmeyecek derecede çokluğa ulaşmış nasların gösterdiği gibi, Mûsâ aleyhi’s-selâm Allah-u Teâlâ’nın kelâmını harf ve ses ile işitmiştir. Bunun karşısında, onun bunun söylediği sözler uygunsuz ve yakışıksız sözlerdir. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
O’na (Mûsâ’ya) Tûr’un sağ tarafından seslendik.” (Meryem, 52),
Hani Rabbin Mûsâ’ya... diye seslenmişti.”(Suarâ, 10),
Vâdinin sağ kıyısından (Mûsâ’ya) şöyle seslenildi...” (Kasas, 30),
Kutsal vâdi Tuvâ’da Rabbi O’na (Mûsâ’ya) söyle seslenmisti.” (Nâziât, 16).
Dilin ve hadislerin gereğine uygun olan, seslenmenin (nidânın) sesle açıklanmasıdır. Üstelik Allah-u Teâlâ’nın sesle konuştuğunun isbatı, sayılmayacak kadar çok hadiste ve sınırsız haberde geçmektedir.” (Rûhu’l-Meânî, 1/17)

Allah’ın konuşması, konuşmanın cinsine göre bir zât sıfatı, ayrı ayrı sözler olarak da bir fiil sıfatıdır. Bütün bu söylenenleri Kitab ve Sünnet açıkça göstermektedir.
Allah-u Teâlâ’nın şu buyrukları Kitabın kanıtlarından sadece birkaçıdır:

Mûsâ belirledigimiz vakitte (Tûr’a) gelib de Rabbi onunla konusunca(A’râf, 143)
(İmam Ebû Hanîfe, Allah’ın Mûsâ aleyhi’s-selâm ile gerçekten konuştuğunu ikrar etmektedir. O şöyle der:
“Allah’ın Kur’ân’da belirttiği Mûsâ ve diger peygamberlerden, Firavun ve İblis’ten bahsettiği hususların hepsi Allah-u Teâlâ’nın onlardan haber verdiği kelâmıdır (sözleridir).” (el-Fıkhu’l-Ekber, sh: 58)

Allah’ın ‘Allah Mûsâ ile gerçekten konuştu’ (Nisâ, 164) ayetinde söyledigi gibi Mûsâ Allah’ın kelâmını isitti.
Şubhesiz Allah, Mûsa ile konuşmadan önce de mutekellim (konuşucu) idi.” (el-Fıkhu’l-Ekber, sh: 59)
“Allah Mûsâ ile ezeldeki sıfatı olan kelâmıyla konuşmuştur.” (el-Fıkhu’l-Ekber, sh: 59)
“Biz Allah’ın Mûsâ ile konuştuğunu da bir iman, tasdîk ve teslimiyet olarak söylüyoruz.” (Şerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviyye, - thk. el-Elbânî, sh: 293)

Allah demişti ki: Ey İsa! Subhesiz seni vefat ettireceğim ve kendime (katıma) yükseltecegim.” (Âl-i İmrân, 55)
O’na (Mûsâ’ya), Tûr’un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar (kendimize) yaklaştırdık.” (Meryem, 52)

İlk ayette, konuşmanın Allah’ın dilemesine bağlı olduğunun ve ayrı ayrı sözler olarak sonradan oluştuğunun açık bir isbatı vardır.
İkinci ayette de konuşmanın harfle olduğunun açık bir kanıtı vardır. Çünkü sözün söylenmiş hali (sekli), harfleri içermektedir, yâni harflerle mümkün olabilmektedir.
Üçüncü ayette ise konuşmanın sesle olduğu kanıtlanmıştır. Çünkü seslenme ve çağırma ses olmadan asla düşünülemez.

Sünnetin kanıtlarına gelince; Ebu Hurayra (r.anh)ın Peygamber -Sallallâhu aleyhi ve sellem-’in şu sözü onların sadece biridir:
Allah-u Teâlâ: ‘Ey Adem!’ der.
Âdem de: ‘Emir buyur hemen yerine getireyim’ diye cevab verir.
Bunun üzerine Allah O'na sesle şöyle seslenir: ‘Allah, soyundan cehenneme gidecekleri seçib çıkarmanı emrediyor’.” (Sahih, kudsi hadis)

Hadis, kudsi hadis olub, birbirine yakın değişik lafızlarla rivâyet edilmiştir.
Hadisin geri kalan bölümü şöyledir:
“...Âdem der ki: ‘Ey Rabbim! Cehenneme gidecek topluluk neyin nesidir?’
Allah buyurur ki: ‘Her bin kişiden 999 kişi. İşte (her) gebenin karnındakini düşüreceği ve çocukların saçlarının ağaracağı (yaşlanacağı) zaman, o zamandır:
İnsaları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değildirler; fakat Allah’ın azabı pek siddetlidir.” (Hacc, 2).
Rasûlullah’ın bu cevâbı insanlara (sahâbîlere) çok ağır geldi. Öyle ki yüzlerinin (çehresi) değişti.
Şöyle dediler: ‘Ey Allah’ın Rasûlu! Hangimiz o tek kişi olacak ki?’
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle cevab verdiler: ‘Ye’cûc ve Me’cûc’den 999 kişi ve sizden bir kişi’.”
(Ahmed, 2/166, 3/32-33 ; Buhârî, No: 3348, 4741, 6530, 7483; Muslim, No: 222 ve digerleri Ebû Saîd el-Hudrî radiyallâhu anh’den. Buhârî, No: 6529)
Ahmed, 4/432, 435; Tirmizî, No: 3168, 3169 ve diğerleri ‘Imrân b. el-Husayn radiyallâhu anh’den. Ahmed, 1/388 ve diğerleri Abdullah b. Mes’ûd radiyallâhu anh’den. Hadis sahihtir.
(el-Elbânî, Muhtasaru Sahîhi’l-Buhârî, No: 1426; Muhtasaru Sahîh-i Muslim, No: 103; Sahîhu’l-Câmii’s-Sagîr, No: 8142; Miskâtu’l-Mesâbîh Tahkiki, No: 5541)




İlgili Konu :

Kur'an Mahluk Değil, Allah Kelamıdır!
https://www.islam-tr.org/konu/kuran-mahluk-degil-allah-kelamidir.11740/
 
Üst Ana Sayfa Alt