E
Çevrimdışı
Selamün aleyküm kardeşlerim ve sevgili kardeşim Abdulmuiz,
Uzun zamandır kafamı karıştıran konulardan biride 'Kasten adam öldüren (kafir veya müslüman'ın) durumu gerek dar'ül- harp'te veya dar'ül-islam'da ne olduğu ile ilgili idi.
Mesela daha önce;
'dar'ül-harpte kasten adam öldüren müslümana kısas veya had cezası uygulanmaz' konusunu işlenmişti.
Bu büyük günahı kasten veya kazayla islam ülkesi olmayan (dar'ül-harpte) yani şeriatın olmadığı ülkede işlemiş olan bir kişi bu suçundan dolayı tevbe edip Allah'tan avf dilemesiyle inşa'allah kurtuluşa erebileceği veya dar'ül-islam olan bir ülkeye gidip kadı karşınında cezasını Bu dünyada çekebileceğine dairdi.
Bu açıklamayı yaptıktan bu konu hakkında kafamı kurcalayan birkaç yazı okudum.
Örneğin Allah'ın bir müslümanın hangi gerekçeyle olursa olsun veya kasten bir müslümanı veya kafiri veya zımmiyi veya eman almış ve almamış olan bir insanı öldüreni Allah'ın afetmeyeceğine dair idi.
Aceba diyorum benmi yanılıyorum veya yanlış anladım.
Benim bildiğim şu ki Rabbim Hazreti Hamza'nın kalbini çiğ çiğ yiyen Hazreti Hind (ra)'ın müslüman olmasını nasip eyledi. Ve hatta Vahşi bin Harb' in Müslüman Oluşu nasip etti. Demek istediğim ve aşağıdaki ibretlik yaşanmış olaydan anladığım şu.
Soru 1.
'Önce kafir olan hazreti Hind ve Vahşi bin Harb kasten işledikleri cinayetlerden dolayı avf edilebiliyorsa bir müslümanların dar'ül- harp'te kasten işlemiş olduğu cinayetten dolayı af etmez mi...?
Soru 2.
Yani bir müslüman kasten adam öldürmüş ise bunun cezası kısas veya had veya şeriatla ödemiş ise sonu ebediyyen cehennemlik midir?
Soru 3.
Allah'ın şirkten Başka her büyük veya küçük günahtan ölmeden tevbe edenin tevbesi kabul olur kaidesi, kasten adam öldüren müslüman için geçerli değil mi?
Soru 4.
Mesela bir müslüman dar'ül-harpte kasten adam öldürmüş ise bunun cezasını çekmediyse veya ölenin ailesi bu kişiyi af etmediyse. Bu katil diyelim tevbe etse mutlaka kısasmı veya mağdurun ailesinin af etmesimi gerekiyor tevbe'nin Allah katında kabul olması için?
Soru 5.
Bu büyük günahtan dolayı susup tevbe edip bu kasten adam öldürne günahını gizlemek yerinde Mi olur?
Soru 6.
Aynı durum Dar'ül -Islamda olsa Ne yapılmalı...?
Aşağıda ek olara Hazreti Vahşi bin Harb' in Müslüman Oluşu ve Tevbesi:
Hz. Peygamber (S.A.V) , Hz. Hamza'nın katili Vahşi bin Harb'e haber göndererek onu İslam'a davet etti. Vahşi, Hz. Peygamber (S.A.V)'e şu haberi gönderdi: "Ey Muhammed! Sen beni İslam'a nasıl davet edersin? Halbuki senin iddiana göre adam öldüren veya Allah'a ortak koşan veya zina eden bir kimse günahlarla karşı karşıya gelir. Onun için kıyamet gününde azap kat kat verilir. O azapta rezil ve zelil olarak kalır. Ben ise bütün bunları yaptım. Acaba benim için bir ruhsat var mıdır?" Bunun üzerine Allah-u Zülcelal Furkan suresinin şu ayetlerini nazil etti: "Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışlarda bulunanlar başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir." (Furkan; 70)
Bunları duyan Vahşi: "Ey Muhammed! Ancak tevbe eden, iman eden, Salih amel işleyenleri istisna eden şart şiddetli bir şarttır. Belki de ben buna güç yetiremeyeceğim." diye, haber saldığında, Allah-u Zülcelal Nisa suresinin şu ayetlerini nazil etti: "Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur." (Nisa; 4
Yine Vahşi bin Harb şöyle haber gönderdi: "Ey Muhammed! Görüyorum ki bu da Allah'ın isteğinden sonra olur. Bilmiyorum Allah beni affeder mi, affetmez mi? Bundan başkası var mıdır?" Bunun üzerine Allah-u Zülcelal, Zümer suresinin şu ayetlerini nazil etti:"De ki; Ey nefisleri aleyhine ileri gitmiş olan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz, Allah tüm günahları bağışlar. Çünkü o çok bağışlayan ve çok esirgeyendir." (Zümer; 53)
Vahşi bin Harb, bunları duyunca: "Evet!" dedi ve müslüman oldu. Halk: "Ey Allah'ın Resulü! Vahşi'ye isabet eden bize de isabet etmiştir. Yani bizler de onun gibi günah işlemişizdir." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:"Bu ayetin muhatabı sadece Vahşi değil, bütün Müslümanlardır." (Taberani)
İşte Allah-u Zülcelal böyle merhamet sahibidir. O'na dönmek lazımdır. Bizim günahlarımız O'nun yanında hiçbir şey değildir. İnsan Allah-u Zülcelal'den af dilediği zaman annesinden yeni doğmuş bir çocuk gibi tertemiz olur. Buradan da anlaşıldığına göre insan ne isterse Allah-u Zülcelal o kuluna istediğini veriyor. İnsanın tek çaresi hatalarını itiraf edip, merhametlilerin en mehametlisi olan Allah-u Zülcelal'e yönelmektir. Anlatıldığına göre, Allah-u Zülcelal Davud aleyhisselam'a şöyle buyurmuştur: "Ey Davud! Benden yüz çevirenleri benim nasıl beklediğimi, günahları terkedip bana yönelmelerini nasıl arzu ettiğimi bilselerdi, hemen bana yönelirlerdi. Ey Davud! İşte benden yüz çevirenlere karşı muamelem budur. Bana yönelenlere karşı muamelemin nasıl olacağını sen düşün. Ey Davud! Kulumun bana en çok muhtaç olduğu, benden yüz çevirdiği vakittir. Kendisine en çok merhamet edip acıdığım bu zamandır. Kendisini en çok yükselttiğim zaman da bana yöneldiği vakittir."
İşte burada çok dikkat etmek lazımdır. Bilindiği gibi her baba çocuğunu sever ve ona merhamet eder. Bir çocuk aniden babasından yüz çevirip de kaçarsa, o şevkatli baba bir an önce çocuğunun evine dönmesini ister. Allah-u Zülcelal'in merhameti kulların merhametinden daha fazladır. Allah-u Zülcelal kullarına karşı çok şefkat ve merhamet sahibidir. Herkes kendine sormalıdır. Bu kadar şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbimize, muhabbet beslemek, tevbe edip O'na layık bir kul olmaya çalışmak hak değil midir?
Uzun zamandır kafamı karıştıran konulardan biride 'Kasten adam öldüren (kafir veya müslüman'ın) durumu gerek dar'ül- harp'te veya dar'ül-islam'da ne olduğu ile ilgili idi.
Mesela daha önce;
'dar'ül-harpte kasten adam öldüren müslümana kısas veya had cezası uygulanmaz' konusunu işlenmişti.
Bu büyük günahı kasten veya kazayla islam ülkesi olmayan (dar'ül-harpte) yani şeriatın olmadığı ülkede işlemiş olan bir kişi bu suçundan dolayı tevbe edip Allah'tan avf dilemesiyle inşa'allah kurtuluşa erebileceği veya dar'ül-islam olan bir ülkeye gidip kadı karşınında cezasını Bu dünyada çekebileceğine dairdi.
Bu açıklamayı yaptıktan bu konu hakkında kafamı kurcalayan birkaç yazı okudum.
Örneğin Allah'ın bir müslümanın hangi gerekçeyle olursa olsun veya kasten bir müslümanı veya kafiri veya zımmiyi veya eman almış ve almamış olan bir insanı öldüreni Allah'ın afetmeyeceğine dair idi.
Aceba diyorum benmi yanılıyorum veya yanlış anladım.
Benim bildiğim şu ki Rabbim Hazreti Hamza'nın kalbini çiğ çiğ yiyen Hazreti Hind (ra)'ın müslüman olmasını nasip eyledi. Ve hatta Vahşi bin Harb' in Müslüman Oluşu nasip etti. Demek istediğim ve aşağıdaki ibretlik yaşanmış olaydan anladığım şu.
Soru 1.
'Önce kafir olan hazreti Hind ve Vahşi bin Harb kasten işledikleri cinayetlerden dolayı avf edilebiliyorsa bir müslümanların dar'ül- harp'te kasten işlemiş olduğu cinayetten dolayı af etmez mi...?
Soru 2.
Yani bir müslüman kasten adam öldürmüş ise bunun cezası kısas veya had veya şeriatla ödemiş ise sonu ebediyyen cehennemlik midir?
Soru 3.
Allah'ın şirkten Başka her büyük veya küçük günahtan ölmeden tevbe edenin tevbesi kabul olur kaidesi, kasten adam öldüren müslüman için geçerli değil mi?
Soru 4.
Mesela bir müslüman dar'ül-harpte kasten adam öldürmüş ise bunun cezasını çekmediyse veya ölenin ailesi bu kişiyi af etmediyse. Bu katil diyelim tevbe etse mutlaka kısasmı veya mağdurun ailesinin af etmesimi gerekiyor tevbe'nin Allah katında kabul olması için?
Soru 5.
Bu büyük günahtan dolayı susup tevbe edip bu kasten adam öldürne günahını gizlemek yerinde Mi olur?
Soru 6.
Aynı durum Dar'ül -Islamda olsa Ne yapılmalı...?
Aşağıda ek olara Hazreti Vahşi bin Harb' in Müslüman Oluşu ve Tevbesi:
Hz. Peygamber (S.A.V) , Hz. Hamza'nın katili Vahşi bin Harb'e haber göndererek onu İslam'a davet etti. Vahşi, Hz. Peygamber (S.A.V)'e şu haberi gönderdi: "Ey Muhammed! Sen beni İslam'a nasıl davet edersin? Halbuki senin iddiana göre adam öldüren veya Allah'a ortak koşan veya zina eden bir kimse günahlarla karşı karşıya gelir. Onun için kıyamet gününde azap kat kat verilir. O azapta rezil ve zelil olarak kalır. Ben ise bütün bunları yaptım. Acaba benim için bir ruhsat var mıdır?" Bunun üzerine Allah-u Zülcelal Furkan suresinin şu ayetlerini nazil etti: "Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışlarda bulunanlar başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir." (Furkan; 70)
Bunları duyan Vahşi: "Ey Muhammed! Ancak tevbe eden, iman eden, Salih amel işleyenleri istisna eden şart şiddetli bir şarttır. Belki de ben buna güç yetiremeyeceğim." diye, haber saldığında, Allah-u Zülcelal Nisa suresinin şu ayetlerini nazil etti: "Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise, dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah'a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur." (Nisa; 4
Yine Vahşi bin Harb şöyle haber gönderdi: "Ey Muhammed! Görüyorum ki bu da Allah'ın isteğinden sonra olur. Bilmiyorum Allah beni affeder mi, affetmez mi? Bundan başkası var mıdır?" Bunun üzerine Allah-u Zülcelal, Zümer suresinin şu ayetlerini nazil etti:"De ki; Ey nefisleri aleyhine ileri gitmiş olan kullarım, Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyiniz, Allah tüm günahları bağışlar. Çünkü o çok bağışlayan ve çok esirgeyendir." (Zümer; 53)
Vahşi bin Harb, bunları duyunca: "Evet!" dedi ve müslüman oldu. Halk: "Ey Allah'ın Resulü! Vahşi'ye isabet eden bize de isabet etmiştir. Yani bizler de onun gibi günah işlemişizdir." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:"Bu ayetin muhatabı sadece Vahşi değil, bütün Müslümanlardır." (Taberani)
İşte Allah-u Zülcelal böyle merhamet sahibidir. O'na dönmek lazımdır. Bizim günahlarımız O'nun yanında hiçbir şey değildir. İnsan Allah-u Zülcelal'den af dilediği zaman annesinden yeni doğmuş bir çocuk gibi tertemiz olur. Buradan da anlaşıldığına göre insan ne isterse Allah-u Zülcelal o kuluna istediğini veriyor. İnsanın tek çaresi hatalarını itiraf edip, merhametlilerin en mehametlisi olan Allah-u Zülcelal'e yönelmektir. Anlatıldığına göre, Allah-u Zülcelal Davud aleyhisselam'a şöyle buyurmuştur: "Ey Davud! Benden yüz çevirenleri benim nasıl beklediğimi, günahları terkedip bana yönelmelerini nasıl arzu ettiğimi bilselerdi, hemen bana yönelirlerdi. Ey Davud! İşte benden yüz çevirenlere karşı muamelem budur. Bana yönelenlere karşı muamelemin nasıl olacağını sen düşün. Ey Davud! Kulumun bana en çok muhtaç olduğu, benden yüz çevirdiği vakittir. Kendisine en çok merhamet edip acıdığım bu zamandır. Kendisini en çok yükselttiğim zaman da bana yöneldiği vakittir."
İşte burada çok dikkat etmek lazımdır. Bilindiği gibi her baba çocuğunu sever ve ona merhamet eder. Bir çocuk aniden babasından yüz çevirip de kaçarsa, o şevkatli baba bir an önce çocuğunun evine dönmesini ister. Allah-u Zülcelal'in merhameti kulların merhametinden daha fazladır. Allah-u Zülcelal kullarına karşı çok şefkat ve merhamet sahibidir. Herkes kendine sormalıdır. Bu kadar şefkat ve merhamet sahibi olan Rabbimize, muhabbet beslemek, tevbe edip O'na layık bir kul olmaya çalışmak hak değil midir?