Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ağla Gözüm ...

Y Çevrimdışı

yolcu78

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
AĞLA GÖZÜM


Billur taneleri gibi, göz pınarlarından süzülüp yanakları yıkayan yaş, tıpkı bulutlardan boşalıp yeryüzünü sulayan yağmur gibi rahmettir. Allah, rahmetini sevdiği mahzun kalplerin göz pınarlarından akıtır. Yağmur kavrulup çatlamış topraklara nasıl hayat bahşediyorsa, gözyaşı da katılıktan sertleşmiş gönüllere öylece hayat bahşeder.

Bağrı yanık aşıkların en tesirli silahı gözyaşıdır. Bu fani dünyada tencere gibi kaynayıp duran gönüllerindeki ateşi onunla bir derece teskin ederler. Ahirette ise, cehennemin azgın alevlerini yine onunla söndürürler. Allah Rasulü s.a.v. buyuruyor:

“Mahşerde, cehennem kıvılcımlarının insanları kovaladığı hengâmede, Cebrail a.s. elinde bir bardak suyla görünür. Ona, ‘Bu ne?' diye sorarım, şöyle cevap verir: ‘Bu, mümin kulların Allah korkusuyla ağlayıp, gözlerinden döktükleri gözyaşlarıdır ve şu korkunç kıvılcımları söndürecek tek şeydir.”

Aşıkların ağlayışı

Kimileri, Hak yoluna ileten gönül rehberinin hicranıyla yanıp tutuşmuş, Şems'ini arayan Mevlâna gibi, ıstırabı hiç dinmemiştir. Aşk yolunda çekmediği mihnet ve meşakkat kalmamış, yaralı gönlünü, ağlayan gözünü şiirle teselli etmiştir:

Yine sen yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm
Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak.
Yine göç var diye Mecnun’a haber verme sakın
Yine matem, yine zâri, yine efgân olacak.
Bu büyük derd-i elemden kime şekva edeyim
İşiten nâlemi, hep ben gibi nalân olacak.

Kimi Mecnun'ların Leylâ'sı, Hz. Rasulullah s.a.v. Efendimiz'dir. O'nun uğrunda yanmış, yakılmış ve gözyaşı dökmüşlerdir:

Firak ağlar, visal ağlar, ezel mesrurun olmazsa
Cemalinle ferah-nâk et ki, yandım ya Rasulallah.

Kimileri de Hakk'ın vuslat özlemiyle yanıp köz olmuş, sabahlara dek gözyaşlarıyla gönüllerini serinletmeye çalışmışlardır:

Geceler ta subha dek zâri kılup eylerdi ah
Tâ nasib ola deyu gönlümü irşâd eyleyen
...
Firkat oduyla ciğer püryan olup yandı temam
Yanmağa kalmadı takat Yüce Sultanım meded.

Sadıkların sükuneti

Gözden boşalan yaşlar her zaman kalbin yumuşaklığına, ruh ve hissin inceliğine delalet etmediği gibi, tek damla gözyaşının akmayışı da her zaman kalbin kasvetine işaret etmez. Zira Allah'ın emirlerine sadakatte aşıklardan daha ileri olan nice gönül erleri vardır ki, aşıklar gibi haşyet ve ürperti duymazlar. Genellikle yaş dökmezler. Gerçi yeri geldiğinde onlar da oturup hıçkıra hıçkıra ağlarlar. Fakat aşıklar gibi her daim ağlamazlar. Vuslat gerçekleştiğinde gönüllerindeki ıstırap zail olur:

‘Kâbe kavseyn’ ma‘nasın anlayuben fehm eyledi
Kâni olmadı anunla erdi ‘ev ednâ’sına.
Kalmadı bu gönülde Üftade asla ıztırab
Zira matlubu buluben erdi ol Mevlâ’sına.

Sadıklar da bazen vuslatla birlikte hicranda olurlar. Kimi zaman yalnız kaldıklarında çağlayanlar gibi gözyaşı dökerler. Yakın tarihimizde dünyasını değiştiren dertli bir Hak dostunu anlatmışlardı. Biri ona Alemlerin Efendisi'nin mübarek sakal-ı şerifini hediye olarak getirmişti. Namazı kılar kılmaz camiden çıkmış, birlikte saadet hanesine varmışlardı. Sonra sakal-ı şerifin üzerine abanıp hıçkırıklarla ağlamış ve hediyeyi getirene nice dualar etmişti.

İnce duygu, ince düşünüş

Ağlamak fıtrî bir haslettir. Ancak ince bir duygu, ince bir düşünüş ve ince bir ruha sahip olanlar ağlayabilirler. Heybet, sevgi, korku, merhamet ve şefkat gibi kalbî hasletler olmadan içten gelen ağlayış mümkün değildir. Bu da imanın yakîn ve kuvvetiyle ilgilidir. Kur'an-ı Kerim böylesine yakîn sahiplerini anlatırken: “Onlar, Allah'ın ayetlerini duydukları zaman çeneleri üstü yere kapanırlar.” (İsra, 107) buyurur. Bir başka yerde ise, “az gülsünler, çok ağlasınlar” (Tevbe, 82) diye ihtar ederek, ölüm ve sonrasında başımıza gelecekleri tefekküre sevk eder.

İnce duygu ve düşünce sahiplerinin bam teline dokunacak şeyler her zaman mevcuttur. Hz. Ebubekir r.a., kendisine takdim edilen bir bardak soğuk suyu içtikten sonra, hıçkırıklarını tutamayıp ağlamıştı. Kendisine niçin ağladığı sorulduğunda, bütün nimetlerden hesaba çekileceğini hatırladığını söylemişti.

Hz. Ömer r.a. ise, bir gün ak saçlı, ak sakallı bir papazı görmüş, ağlamaya ba şlamıştı. Niye ağladığını soranlara, papazın dünyadaki perişanlığı yanı sıra, ahirette çekeceği ebedi azabı düşündüğü için ağladığını söylemişti.

Onlar bazen bir ayet dinlediklerinde yıkılıp gidiyor, bazen de rikkatli bir hadise karşısında hıçkırıklara boğuluyorlardı.

Bir garipsin şu dünyada
Gülme gülme, ağla gönül.
Derdin dahi çoktur senin
Gülme gülme, ağla gönül.

Kalp katılığı

Kalp kasveti gözyaşının düşmanıdır. Kayalardan su çıkar, ama kalbi kasvetle katılaşan kimselerin gözünden bir damla yaş akmaz. Kur'an-ı Kerim bu hususu şöyle ifade etmektedir:

“Sonra kalpleriniz yine katılaştı. Taş gibi, veya daha da katı oldu. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukarıdan aşağı yuvarlanır.” (Bakara, 74)

Hz. Mevlâna'nın buyurduğu gibi, susuz ve aciz kişinin ağlayışı manevidir, doğrudur. İçten gelmeden soğuk ağlayışsa, o azgının yalanından ibarettir. Kimi yaşlar, timsah gözyaşı gibi acımasızdır. Kimi yaşlar yalan ve hileden ibarettir. Yusuf'un kardeşlerinin ağlamaları gibi illetle doludur. Kimi yaşlar, günahlara karşı içinde bir ürperti, iç murakabe, sevgi ve sadakat taşımayan kimselerin başka şeylere döktüğü gözyaşlarıdır. Bunlar makbul ve meşru değildir.

Kalp katılığının ilacı Allah dostlarını sık ziyaret etmek, onların sohbetini yapmak, kalbî bir rabıtayla onlara bağlanmak ve Allah'ı zikretmektir. Bunların yanı sıra, ölümü düşünüp, tûl-i emel denilen dünyayla ilgili ardı arkası kesilmeyen hayallerden uzaklaşmak, eşya ve hadiselere ibret nazarıyla bakmak icab eder.
 
Üst Ana Sayfa Alt