Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla…
Bil ki, Allah sana rahmet etsin!
Nûh aleyhisselam'dan, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e kadar bütün ümmetlere yüce Allah bir rasûl göndermiştir. Bu rasûl onlara yalnızca Allah'a ibâdet etmelerini emredip tâğûta ibâdet etmelerini yasaklaşmıştır. Bunun delîli de Yüce Allah'ın, "Andolsun ki Biz her ümmete, 'Allah'a ibâdet edin ve tâğûttan kaçının.' diye bir rasûl gönderdik." (en-Nahl, 16/36) buyruğudur.
Yüce Allah bütün kullarına tağutu inkâr edip Allah’a îmân etmeyi farz kılmıştır.
İbnu’l- Kayyım rahimehullah dedi ki: “Tâğût, kulun kendisi hakkında haddi aştığı her türlü ma’bûd (ibadet edilen) yahut tâbi olunan ya da itaat olunan varlıktır. Tâğûtlar pek çoktur. Onların ileri gelenleri ise beş tanedir: İblis –Allah’ın lâneti üzerine olsun-; kendisi razıolsuğu halde, kendisine ibâdet olunan kimse; kendisine ibâdet etmek üzere insanları davet eden kimse; gayb bilgisinden bir şeyler bildiğini iddia eden kimse ile Allah’ın indirdiklerinden başkası ile hükmeden kimsedir.
Bunun delîli de Yüce Allah’ın şu buyruğudur: “Dinde zorlama yoktur. Gerçekten îmân ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Kim tâğûtu inkar eder ve Allah’a îmân ederse o muhakkak kopması olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (el-Bakara, 2/256) İşte “Lâ ilâhe ilallah/Allah’tan başka hak ilâh yoktur.” Kelimesinin anlamı da budur. Hadîs-i şerifte de şöyle buyrulmuştur: “İşin başı İslâm, direği namaz, zirve noktası da Allah yolunda cihâd etmektir.”
Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
Yüce Allah Muhammed’e, onun aile halkına ve ashabına salât ve selâm eylesin.
(Şeyhû’l-İslâm Muhammed b. Abdulvahhab, Selâseti’l-Usûl/Üç Temel Esas, Sahife: 58-60)
Bil ki, Allah sana rahmet etsin!
Nûh aleyhisselam'dan, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e kadar bütün ümmetlere yüce Allah bir rasûl göndermiştir. Bu rasûl onlara yalnızca Allah'a ibâdet etmelerini emredip tâğûta ibâdet etmelerini yasaklaşmıştır. Bunun delîli de Yüce Allah'ın, "Andolsun ki Biz her ümmete, 'Allah'a ibâdet edin ve tâğûttan kaçının.' diye bir rasûl gönderdik." (en-Nahl, 16/36) buyruğudur.
Yüce Allah bütün kullarına tağutu inkâr edip Allah’a îmân etmeyi farz kılmıştır.
İbnu’l- Kayyım rahimehullah dedi ki: “Tâğût, kulun kendisi hakkında haddi aştığı her türlü ma’bûd (ibadet edilen) yahut tâbi olunan ya da itaat olunan varlıktır. Tâğûtlar pek çoktur. Onların ileri gelenleri ise beş tanedir: İblis –Allah’ın lâneti üzerine olsun-; kendisi razıolsuğu halde, kendisine ibâdet olunan kimse; kendisine ibâdet etmek üzere insanları davet eden kimse; gayb bilgisinden bir şeyler bildiğini iddia eden kimse ile Allah’ın indirdiklerinden başkası ile hükmeden kimsedir.
Bunun delîli de Yüce Allah’ın şu buyruğudur: “Dinde zorlama yoktur. Gerçekten îmân ile küfür apaçık meydana çıkmıştır. Kim tâğûtu inkar eder ve Allah’a îmân ederse o muhakkak kopması olmayan sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah işitendir, bilendir.” (el-Bakara, 2/256) İşte “Lâ ilâhe ilallah/Allah’tan başka hak ilâh yoktur.” Kelimesinin anlamı da budur. Hadîs-i şerifte de şöyle buyrulmuştur: “İşin başı İslâm, direği namaz, zirve noktası da Allah yolunda cihâd etmektir.”
Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.
Yüce Allah Muhammed’e, onun aile halkına ve ashabına salât ve selâm eylesin.
(Şeyhû’l-İslâm Muhammed b. Abdulvahhab, Selâseti’l-Usûl/Üç Temel Esas, Sahife: 58-60)