Rasulullah (s.a.v.)'e tâbi olarak kendisinin ummeti olmakla iftihar eden Bir musluman, aynı zamanda Rasulullah'ı Mekke idaresinin liderliğinin teklif edilmesine rağmen uzak durarak muşriklerin ele geçirmesinin vebaliyle suçladığının farkında mıdır acaba?
Utbe b. Rabia anlatıyor. Utbe kavminin efendisiydi. Bir gün Kureyş meclisin
de, Resulullah'ın (s.a.) Mescid-i Haram'da yalnız oturduğu bir sırada şöyle demiştir
- "Ey Kureyş topluluğu! Kalkıp Muhammed'e gideyim mi? Onunla konuşup ona bazı şeyler arz edeyim mi? Belki de bazılarını kabul eder. Hangisini isterse ona verip
bizden el çek(davetinden vazgeç) diyelim mi?"
(Bu konuşma Hz. Hamza (r.a.) Müslüman olup da Kureyş'in artık Resulullah'ın (s.a.) taraftarlarının çoğaldıklarını görmelerinden sonraydı.)
- "Evet, ya Ebe'l-Velid! Ona git ve onunla konuş." dediler. Utbe de kalkıp O'na
geldi. Resulullah'ın (s.a.) yanına oturup şöyle dedi:
- "Yeğenim! Sen içimizden birisin. Kabile arasındaki derecen ve nesepteki yerin
herkesçe bilinir. Sen kavmine çok büyük bir problem getirdin. Bununla topluluklarini dağıttın, huzurlarını bozdun, ilahlarını ve dinlerini ayıpladın. Dedelerine küfrettin. Şimdi beni dinle, sana bazı şeyler arz edeyim, sen de düşünürsün, belki bunlardan birini kabul edersin." Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.):
- "Söyle ya Ebe'l-Velid dinliyorum." dedi. Utbe de şöyle devam etti:
"Yeğenim! Eğer
getirdiğin din sebebiyle mal istiyorsan, mallarımızdan senin
için ayıralım, en zenginimiz olasın. Eğer bununla şeref istiyorsan, seni başımıza reis yapalım, sensiz hiçbir karar almayalım. Eğer bununla emirlik istiyorsan, seni başımiza emir yapalım. Eğer sana gelen, kendinden uzaklaştıramadığın bir cinni ise seni iyileştirmek için bütün malımızı harcayalım. Çünkü tedavi olmayan adamı mağlup edebilir cinniler"
Resulullah (s.a.) Utbe'nin söylediklerini dinledi. Utbe sözünü tamamlayınca:
-"Bitirdin mi ya Ebe'l-Velid?" dedi. Utbe:
"Evet." dedi. Resulullah (s.a.): Şimdi beni dinle!" dedi. Utbe de:
"Peki!" dedi. Resulullah (s.a.) okumaya başladı:
"Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
"Ha-Mim... Bu, Rahman, Rahim (olan Allah) tarafından indirilmedir.
"Bu, ayetleri Arapça bir Kur'an olmak üzere anlayacak bir kavme açıklanmış bir Kitaptır Hem müjdeleyici... hem uyarıcı olarak... Fakat onların çoğu yüz çevirdiler onlar dinleyip hakkı kabul etmezler." (Fussilet, 1-4)
Efendimiz (s.a.) okumaya devam etti. Utbe bu ayetleri dikkatlice dinlemekteydi. Sonra Peygamberimiz bu suredeki secde ayetine (37. ayet) gelince secde etti ve şöyle buyurdu:
"
"Ya Ebe'l-Velid okuduğumu dinledin. Artık seni onunla baş başa bırakıyorum.
Utbe kalkıp arkadaşlarına geldi. Arkadaşları birbirlerine:
"Allah'a yemin ederiz ki Ebe'l-Velid gittiği yerden başka bir yüzle geldi." dediler. Yanlarına oturunca da:
"Ne oldu ya Ebe'l-Velid?" dediler. Utbe:
- "Ben öyle bir söz işittim ki vallahi o sözün benzerini şimdiye dek hiçbir kimseden duymadım. Vallahi o ne şiirdir, ne sihirdir, ne de kahinliktir. Ey Kureyş toplulugu! Beni dinleyin ve benim hatırıma bunu yapın. Bu adamı davasıyla baş başa bırakın. Onunla savaşmayı terk edin. Allah'a yemin ederim ki ondan işittiğim sözün büyük yankısı olacaktır. Eğer Araplar üzerine hakim olursa onun mülkü sizin mülkünüzdür
. Onun izzeti sizin izzetinizdir. Onun davasıyla insanların en mesudu olursunuz." dedi. Onlar da:
"Vallahi, diliyle seni de büyüledi ya Ebe'l-Velid.” dediler. Utbe:
- "Bu benim görüşüm... Siz dilediğinizi yapın." dedi. 73
Bir başka rivayette: Utbe, Peygamber Efendimiz'i (s.a.) “Eğer yüz çevirirlerse, de ki: Sizi Ad ve Semud'a gelen şiddetli azap gibi bir azaplakorkutuyorum." (Fus-
silet, 13) mealindeki ayete gelince, titreyerek kalktı. Elini Resulullah'ın (s.a.) ağzına koydu ve:
-"Allah aşkına ve akrabalık hatırına!" dedi. Bildirilen azabın gelmesinden korkuyordu. Kavmine gitti ve onlarla konuştu.74
73 İbn Hişam, a.g.e., 1/293-294.
74 İbn Kesir, Tefsir, VI, 159-161.
Kureyş'in ileri gelenleri Ebu Talib’e gelip dediler ki: “Ya Eba Talib! Senin yaşınla,
şerefinle aramızda bir yerin var. Biz senden kardeşinin oğluna mani olmanı istedik, ona mani olmadın. Vallahi artık biz, dedelerimize hakaret edilmesine, huzurumuzun bozulmasina, ilahlarımızın ayıplanmasına sabredemez olduk. Ya ona engel olursun, ya da biz
onunla seni bir tutarız. Sonunda da iki gruptan biri helâk olur gider." Bu şiddetli tehdit ve uyaru Ebu Talib'e ağır geldi. Rasulullah(s.a.) haber gönderip çağırttı ve ona şöyle dedi:
"Ey kardeşimin oğlu! Kavmin bana geldi ve şöyle şöyle söylediler. Bana ve kendine acı! Bana taşıyamayacağım bir yük yükleme.”
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.) amcasının kendisini terk edeceğini, artık yardım etmeyeceğini zannederek ona şöyle cevap verdi:
"Amca! Güneşi sağ elime, ayı sol elime verip bu
davayı terk etmemi isteseler,
Allah'a yemin ederim ki ya Allah bana zafer verinceye yahut helâk oluncaya kadar ben bu davayı terk etmem." Sonra kendini tutamayıp ağladı. Ayağa kalkarak gitmek istedi. Biraz ilerlediğinde amcasının kendisini çağırdığını işitti. Yanına geldiğinde:
- "Git kardeşimin oğlu, istediğini söyle! Vallahi seni hiç kimseye teslim etmeye-
ceğim." dedi. 50 ve şu şiiri söyledi:
"Vallahi, sana asla erişemez onların hiçbiri,
Ben toprağa başımı koyup gömülünceye dek.
Utanmadan, çekinmeden yerine getir vazifeni,
Müjde olsun sana, gözlerin aydın olsun tek."51
Kureyş Efendimiz'in (s.a.) davete devam ettiğini gördüğünde Ebu Talib'in
Resulullah'ı (s.a.) terk etmeyi reddettiğini, onun uğruna her türlü zorluğu göze aldığını anladılar.
- "Ya Eba Talib! Bu genç (yani Umare) Kureyş'in en yetişkin ve en güzel gencidir. Bunu al. Aklından, gücünden istifade et. Bunu evlat edin, senin olsun. Bize de senin ve dedelerinin dinine karşı çıkan, kavminin birliğini dağıtan, huzurunu bozan şu kardeşinin oğlunu teslim et, onu öldürelim. Böylece bir adam karşılığı bir adam verilmiş olur."
Ebu Talib bu teklife karşı kızarak cevap verdi.
- "Vallahi ne kadar kötü şu teklif ettiğiniz şey! Bana çocuğunuzu vereceksiniz,
ben onu besleyeceğim. Karşılığında size oğlumu vereceğim, siz onu öldüreceksiniz,
öyle mi? Vallahi, bu ebediyyen olamaz!"
Bunun üzerine Mut'im b. Adiyy b. Nevfel b. Abdilmuttalib:
-"Ya Eba Talib! Kaymin sana insaflı davrandı. Senin hoşlanmadığın şeylerden
kurtulman için gayret ettiler. Sen ise onların hiçbir teklifini kabul etmiyorsun." dedi.
Ebu Talib bu defa:
- "Vallahi, bana insaflı davranmıyorsunuz. Sen hem benim rezil-rüsvay olmamı, hem de kavmimin bana tamamen hakim olmasını istiyorsun. Elinizden ne geliyorsa
yapın bakalım!” dedi. 52
Tarihi kaynaklar bu iki heyetin geliş zamanlarını zikretmemekteler. Ancak delil ve karineler incelendiğinde bu heyetlerin peygamberliğin altıncı senesi ortalarında geldiklerini, bu iki heyetin gelişi arasında fazla bir zaman olmadığını görüyoruz.
50 İbn Hişam, ag.e., 1/265-266.
51 Abdullah en-Necdi, Muhtasaru Sireti'r-Resul, s. 68.
52 İbni Hişam 1/266-267
Ben Peygamberimizi(s.a) haşa böyle birşeyle suçlamıyordum ki aslında konuda bu değil fakat siz böyle söyleyince açıklama gereği duydum İki rivayettende anlaşılacağı üzere Kureyş Peygamberimizin (s.a.) davetinden ve davasindan vazgeçmesi karşılığında böyle bir teklifi yapmışlardı, yani bu günümüzde bir müslümana gel Allah'ı inkar et ve bu görevin başına geç yeterki Allah Kitap Kuran Namaz Oruç Ahiretten bashetme denilmesi gibi birseydir bu. Lütfen insaflı olalım aynı şeyler değil bunlar bir topluma olan kinimiz bizi adaletsizliğe sevketmesin