Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Zamanımızda Allah-u Teâlâ Dışında İbadet Edilen Tagutlardan Bazıları

Esra Çevrimdışı

Esra

Üye
İslam-TR Üyesi
1 - Şeytan -İblis Aleyhil Lane-


Allah-u Teâlâ'nın kullarını, kıyamete kadar Allah-u Teâlâ’dan başkasına ibadet ettirmek için nefsine yemin eden İblis aleyhil lanedir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"(İblis) dedi ki: "Beni azdırman sebebiyle, ben de insanlar için senin dosdoğru yoluna mutlaka oturacağım. Sonra onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından yaklaşacağım. Onların çoğunu şükrediciler olarak bulmayacaksın." (A’raf: 16-17)

"(Şeytan) şöyle dedi: "Rabbim! Beni azdırmış olman dolayısıyla yeryüzündeki günahları Adem oğlu için süsleyecek ve hepsini azdıracağım. Ancak içlerinden ihlaslı kılınan kulların müstesna..." (Hicr: 39-40)

İşte bu ayetlerde bildirilen İblis’e ait sıfatların aynısıyla, kendilerini şeytana asker yapan, bütün güçlerini şirk, küfür ve sapıklığı yaymak için kullanan insan şeytanlar da sıfatlandırılmıştır. Allah-u Teâlâ'nın şu ayette buyurduğu gibi:

"(Müşrikler) eğer güç yetirseler, dininizden çevirinceye kadar sizinle savaşırlar." (Bakara: 217)


Denilebilir ki:

"Daha önce açıklandığı gibi tagut, Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilendir. O halde insanların şeytana ibadet etmeleri nasıl olur?"


Bunun cevabı şudur:

"Şeytana ibadet; küfür ve şirk konusunda ona bağlanmak ve itaat edilmekle olur. Allah-u Teâlâ'nın şu ayetlerde buyurduğu gibi:

"Ey Adem oğlu! Şeytana ibadet etmeyin, o sizin için apaçık bir düşmandır, diye size bildirmedim mi?" (Yasin: 60)

"(Müşrikler) O’ndan başka, sadece dişilere dua edip yalvarırlar. İnatçı olan şeytandan başkasına da dua etmezler." (Nisa: 117)

"(İbrahim babasına şöyle dedi) Ey babacığım! Şeytana ibadet etme! Şüphesizki şeytan, Rahman’a asi olmuştur." (Meryem: 44)
 
Esra Çevrimdışı

Esra

Üye
İslam-TR Üyesi
2 - Heva ve Heves


Heva; meyletmek, sevmek, aşık olmak manasına geldiği gibi birşeyi istemek veya temenni etmek manalarına da gelir.

Nefsin hevası; nefsin istekleridir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Nefsini hevadan sakındırdı." (Naziat: 40)

Yani; nefsinin istediği şehvetlere uymaktan ve Allah-u Teâlâ'ya isyan konusunda çağırdığı şeylere uymaktan kendisini korudu, demektir.

Heva ve heves mutlak olarak kullanıldığı zaman kötü mana kastedilir. Fakat, bu kelimeler ile kötü bir mana kastedilmiyorsa, o zaman bu kelimelerle birlikte başka kelimeler de kullanılmalıdır. "İyi heva" gibi... "Bu heva doğruya uygundur" gibi... ("Lisan’ul Arab"a bak...)


Kur’an, heva ve hevesi, kötüleyerek zikretmiştir. Allah-u Teâlâ'ya isyan konusunda heva ve hevese itaat edilip bağlanıldığında, Allah-u Teâlâ'nın şeriatine ters düşse bile heva ve hevesin hak gördüğü hak, batıl gördüğü batıl görülerek eşyalar üzerinde hüküm verici kaynak tayin edildiğinde heva, Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen bir tagut olmuş olur.

Heva ve hevese göre dostluk ve düşmanlık yapmak, yaptığı İslam şeriatine ters düşse bile sevdiği kimseyi dost, sevmediğini düşman görmek de aynı şekilde heva ve hevesi, Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilen ilah edinmek olur. Çünkü heva ve hevesine, şeriate muhalif olsa bile uyan, onu hüküm verici tayin eden kimse, bu hareketiyle heva ve hevesine ibadet etmiş, onu Allah-u Teâlâ'dan başka bir ilah edinmiş ve Allah-u Teâlâ'ya denk kılmıştır.

Allah-u Teâlâ'nın şu ayetlerde buyurduğu gibi:

"Kalbini bizi zikretmekten gafil kıldığımız, hevasına uyan ve işi aşırılık olan kimseye itaat etme!" (Kehf: 28)

"(Ey Muhammed!) Hevasını ilah edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?" (Furkan: 43)

"Hevasını ilah edinen, Allah’ın kendi ilmi dahilinde saptırdığı kimseyi gördün mü?" (Casiye: 23)


İbni Teymiye şöyle dedi:

"Heva ve hevesine ibadet eden kimse, heva ve hevesini ilah edinmiştir. Bu kimsenin ilahı heva ve hevesleridir. Bu sebeble, ilahlığı gerçekten hakedeni ilah edinmez. Onun ilah edindiği sadece ve sadece heva ve hevesidir.

İşte heva ve hevesini ilah edinen bu kimse aynen müşriklerin ilahlarını sevmeleri veya buzağıya ibadet edenlerin buzağıyı sevmeleri gibi heva ve hevesini sever. Bu sevgi Allah-u Teâlâ’la beraber olan bir sevgidir. Yoksa Allah-u Teâlâ için olan sevgi değildir. Bu ise şirk ehlinin sevgisidir.

Nefisler Allah-u Teâlâ'yı sevdiğini iddia edebilir. Bununla beraber heva hevesin sevdiğini de sever. İşte bu, sevgi de şirktir. Zira heva ve hevesin sevgisini Allah-u Teâlâ'nın sevgisiyle bir yapmış, dolayısıyla sevgide şirk işlemiştir." (Fetvalar c: 8 s. 359)
 
Esra Çevrimdışı

Esra

Üye
İslam-TR Üyesi
3 - Allah’ın İndirdiğiyle Hükmetmeyenler


Allah-u Teâlâ'nın indirdiğiyle hükmetmeyen, zulüm ve sapıklıkta başı çeken kimsedir. Çünkü o, Allah-u Teâlâ'nın hükmünü terkedip ondan yüz çevirmiş ve beşer aklına dayalı cahiliye kanunlarıyla hükmetmiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir." (Maide: 44)

"Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar zalimlerin ta kendileridir." (Maide: 45)

"Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir." (Maide: 47)

"Cahiliyenin hükmünü mü istiyorlar? Yakinen bilen bir kavim için Allah’tan daha iyi hüküm veren kim vardır?" (Maide: 50)

Allah-u Teâlâ'nın hükmünden başka her hüküm cahiliye hükmüdür ve bu ayetin hükmünü alır. Bu sebeble her kim Allah-u Teâlâ'dan başkasının hükmünü isterse işte o kimse, cahiliyenin hükmünü istemiş demektir.

Beşeri kanunlarla hükmeden hakimler tagut ismini alırlar. Aynı şekilde İslam şeriatine zıd olan adetlerle hükmeden kabile şeyleri de bu ismi alırlar.


Şöyle sorulabilir:

"Daha önce açıklandığı gibi tagut, Allah-u Teâlâ'dan başka ibadet edilendir. Allah-u Teâlâ'dan başka hüküm veren hakimler bu tarife nasıl girerler?"

Bunun cevabı şudur:

"Allah-u Teâlâ, Allah-u Teâlâ'nın indirdiğiyle hükmetmeyen hakimi tagut olarak isimlendirmiştir.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Reddetmeleri emrolunmuşken taguta muhakeme olmak isterler..." (Nisa: 60)

Bu ayetteki "tagut" kelimesi, Allah-u Teâlâ'nın hükmüyle hükmetmeyen hakimi de içine alır. Bazı sahabelere göre ayetteki tagut; yahudi Ka’b b. Eşref’tir. Çünkü o, Allah-u Teâlâ'nın indirdiğiyle hükmetmeyen bir kişi idi.

Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyen hakime, muhakeme olunma ve itaat edilme yönüyle ibadet edilir.

Daha önce muhakeme olmanın sadece Allah’a yapılması gereken ibadetlerden olduğunu açıkladım. Her kim Allah-u Teâlâ'nın şeriatinden başka bir şeriate muhakeme olursa, işte o kimse muhakeme olduğu kişiye ibadet ederek onu ilah edinmiş olur.

Ayrıca Allah-u Teâlâ'nın şeriatinden başka kanunlarla hükmeden, kendisine dost ve tabi olanları, rıza gösterenleri vahyin nurundan, İslam’ın adaletinden çıkarır, şirkin, küfrün ve cahiliyenin karanlığına sokar. Allah-u Teâlâ'nın şu ayetinde buyurduğu gibi:

"Kafirlerin dostları ise tagutlardır. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte bunlar ateş ashabıdırlar ve orada ebedi olarak kalacaklardır." (Bakara: 257)

Buna göre; Allah-u Teâlâ'nın şeriatinden başka kanunlarla hükmeden kişi, hem isim hem vasıf hem de mana olarak şüphesiz tagut hükmünü alır.
 
Y Çevrimdışı

yeşilminare

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
"Kim Allah’ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir." (Maide: 44)
O ZAMAN LAİKLİKTE BİR TAGUTTUR...YANİ TÜRKİYE DE TAGUTTUR...
İŞTE HER ŞEY ORTADA

İman edenler Allah yolunda cihad ederler
virgs.gif
kâfirler ise tağut yolunda savaşırlar"(en-Nisa
virgs.gif
4/76)


Onlara: «Allah'in indirdiğine uyun.» denildiğinde
virgs.gif
«Hayır
virgs.gif
atalarımızı neyin üzerinde bulduksa ona uyarız.» dediler. Ya ataları birseye akıl erdirememiş ve doğruyu seçememiş idiyseler?"("Bakara 170)

"Dinde zorlama yoktur.Hakikat
virgs.gif
iman ile küfür apaçık meydana çıkmıştır.Artık kim tağutu inkâr edip de Allah'a (O'nun kanunlarına) iman ederse
virgs.gif
muhakkak ki kopması (mümkün) olmayan en sağlam kulpa sarılmıştır. Allah işiten ve bilendir."(Bakara
virgs.gif
2/256)

 
özedönüş Çevrimdışı

özedönüş

Üye
İslam-TR Üyesi
Bu kesin vaade karşılık bize düşen tüm beşeriye şu cümleyi
Haykırmaktır.

Bu evrende Allah’tan başka kanun koyucu yoktur. Hâkimiyet Sadece
Allah’ındır. en üstün dava İslam davası en hakiki yol İslam yoludur..Sizler
Aramızda olan Tevhid davasına tabi olmadıkça ,size karşı mücadelemiz devam edecektir……
 
B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
kişi ilk başta tağutu red etmekle mükelleftir ve daha sonra tağutla olan bütün bağlarını koparmalı ve uzak durmalı yoksa istesede istemesede tağutun bir uzvu haline düşer.çünkü tağut öyle bir şeydir ki (tağut insanı Allah ın yolundan alı koymaya çalışan her şey) bu bazan insanın annesi ,babası,kardeşi,işi,aşı eşi ,tuttuğu takım,partisi vebe nzeri şeylerde olabilir bunun için bunlaradan hangisi ve hangileri tevhidin önüne geçiyorsa bunları red ve terk etmesi lazım tıpkı bedir gaz vesinde karşı karşıya gelen evlat ve babalar gibi ,tıpkı terk edilen (hicret) mekke gibi.isteseler mekke yi terk edenler terk etmeyip bazı tavizler vere bilir ve işlerinden,eşlerinden,babalarından,evlatlarından olmazlardı ama ne yaptılar dünyadan taviz verdiler ama dinlerinde n asla tavizz vermediler ve canları,malları pahasına ,günümüz coğrafyasındaki dava adamlığına soyunanların bu rahat uçak, yat,kat ve jet sıkı eğlenceleriyle budini kıyama değil kıymaya çevirdiler insanları maalesef,onun için önemli olan günümüzde kim nasıl neşekilde tağuttur ve bizler ne kadar bunlardan uzak tayız sorun bu yoksa bu sitede herkes hemen hemen tağutun ne olduğunu biliyor bilmek tabiki yetmez önemli olan pıratikteki durumdur.yoksa kitap yüklü merkepliktir,hem tağut diyeceksin hemde kendini ona hizmet eden bir er mecburiyeti duyarsak maalesef biz ALLAH tan değil tağutlardan korkar ve hizmetkar olmuşuz............
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Genç Kardeşlerim,

Allah Sizede Banada Rahmet etsin.

Tağut'u ''RED'' edabilmenin yolu ''Kur'an-ı Kerim'' i iyi anlamaktan geçiyor..

Öncelikle Kendimizle bir Söyleşi içine girelim ''Muhasebe ve Tefekkür'' diyelim buna,

Kur’an-ı Kerim; tevhid inancının hakim kılınması, insanların karanlıklardan aydınlığa çıkarılması, insanlara yol gösterici bir kılavuz olması, kendisine tabi olunması, insanlara Allah adına sorumluluk yüklenilmesi, insanlara nelerin ibadet olacağının öğretilmesi, insanların “bize açıklayan olmadı” şeklindeki mazeretlerinin önüne geçilmesi, insanların öğüt alıp üzerinde düşünülmesi, insanların cennetle müjdelenip cehennemle korkutulması, insanlar arasında çıkacak ihtilaflara çözüm getirilmesi ve son olarak insanlar arasında ayetleriyle hükmedilmesi için indirilmiş olan bir kitaptır. Ve bu kitap indiği dönemde yaşamış olan Müslümanların; inanç, amel ve ahlaklarında yegane belirleyici tek rehberdi.

 
özedönüş Çevrimdışı

özedönüş

Üye
İslam-TR Üyesi
Yasama hakkını yalnız Allah-u Teâlâ'ya tanımak tevhid inancının gereğidir. Bunu bu şekilde kabul etmedikçe tevhid akidesi sıhhat kazanamaz. Bu da yani; tevhid akidesinin sıhhat kazanması da ancak tağuti her türlü unsuru reddetmekle olur.
Tağut sadece tek şekilde karşımıza çıkmayabilir. Şühpesiz ki, tağut ne şekilde olursa olsun, tevhid akidesi onu kesinlikle reddetmeyi gerektirir.
Çağımızda tağut özellikle teşri (kanun) koyma ve emir verme şeklinde karşımıza çıkıyor.
Çağımızdaki tağut; ilahi kanunlar dışında, insanların koydukları kanunlar, emirler ve değer yargıları şeklinde de ifade edilebilir.
Buna göre, kanun koyan ister bir diktatör, ister halkın seçtiği seçkin bir zümre, ister toplumda yer etmiş bir grup bilim adamı, isterse halkın sevdiği bir komutan olsun farketmez, yine de tağuttur.
Bu durum karşısında, tevhid akidesini korumak isteyen herkes; bu çağdaş tağutu inkar etmek, Allah'ın kanunlarına zıt olan emirlerine uymamak, ondan uzaklaşmak, ona tabi olanların (koyduğu ölçülere uyanların) küfrüne hükmetmek ve onlardan olmadığını ilan edip onlara düşman olmak zorundadır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar milletlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve Allah'dan başka taptıklarınızdan beriyiz. Sizi tekfir ediyoruz. Bizimle sizin aranızda, yalnız Allah'a inanıncaya kadar ebedi bir düşmanlık ve kin baş göstermiştir." (Mümtahine: 4)

Şu iyice bilinmelidir ki; tevhid akidesi, yasama ve emir sultasının yalnız Allah-u Teâlâ'ya ait olmasını gerektirir. Ancak bu vazife yerine getirildiğinde tağutu inkar gerçekleşmiş olur.
 
ruveyda Çevrimdışı

ruveyda

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Yasama hakkını yalnız Allah-u Teâlâ'ya tanımak tevhid inancının gereğidir. Bunu bu şekilde kabul etmedikçe tevhid akidesi sıhhat kazanamaz. Bu da yani; tevhid akidesinin sıhhat kazanması da ancak tağuti her türlü unsuru reddetmekle olur.
Tağut sadece tek şekilde karşımıza çıkmayabilir. Şühpesiz ki, tağut ne şekilde olursa olsun, tevhid akidesi onu kesinlikle reddetmeyi gerektirir.
Çağımızda tağut özellikle teşri (kanun) koyma ve emir verme şeklinde karşımıza çıkıyor.
Çağımızdaki tağut; ilahi kanunlar dışında, insanların koydukları kanunlar, emirler ve değer yargıları şeklinde de ifade edilebilir.
Buna göre, kanun koyan ister bir diktatör, ister halkın seçtiği seçkin bir zümre, ister toplumda yer etmiş bir grup bilim adamı, isterse halkın sevdiği bir komutan olsun farketmez, yine de tağuttur.
Bu durum karşısında, tevhid akidesini korumak isteyen herkes; bu çağdaş tağutu inkar etmek, Allah'ın kanunlarına zıt olan emirlerine uymamak, ondan uzaklaşmak, ona tabi olanların (koyduğu ölçülere uyanların) küfrüne hükmetmek ve onlardan olmadığını ilan edip onlara düşman olmak zorundadır.
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
"İbrahim ve onunla beraber olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Onlar milletlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve Allah'dan başka taptıklarınızdan beriyiz. Sizi tekfir ediyoruz. Bizimle sizin aranızda, yalnız Allah'a inanıncaya kadar ebedi bir düşmanlık ve kin baş göstermiştir." (Mümtahine: 4)

Şu iyice bilinmelidir ki; tevhid akidesi, yasama ve emir sultasının yalnız Allah-u Teâlâ'ya ait olmasını gerektirir. Ancak bu vazife yerine getirildiğinde tağutu inkar gerçekleşmiş olur.

maşallah allah razı olsun ne güzel ifade etmişin
 
B Çevrimdışı

bilinmez

Üye
İslam-TR Üyesi
tağutu red etmek sözle olduğu kadar,fiillede olması lazım ,hem dil ile tağut deyip yaşantıda ona hizmet etmek tağutun neferliğini yapmaktır.kısaca kimi kuranın deyimi ile tağut için harp eder ,kimide Allah için (dil ile red, yaşantı ile de red olunursa tağut red edilmiş olunur)yoksa bilgi de red askıda kalır buda kitap yüklü merkep olunur (selam ve dua ile)
 
özedönüş Çevrimdışı

özedönüş

Üye
İslam-TR Üyesi
Tâgutu Reddetmek Şu Şekillerde Olur
1 - Her türlü tâguti unsurları kalple reddetmek:
2 - Tâgutu dille reddetmek:
3 - Tâgutu elle reddetmek:

1 - Her türlü tâguti unsurları kalple reddetmek:
Bu, kalple tâgutlara buğzetmek, onların yok olmasını temenni etmek, onlara düşmanlık göstererek, onlardan nefret etmekle söz konusu olur ve bunlar kalpte olan şeylerdir.
Reddin bu çeşidi her muvahhide farz-ı ayndır. Bu sebeble ikrah durumu dahil hiçbir durumda sakıt olmaz, terkedilmez. Terkedildiği anda tevhid kalpten gider.


2 - Tâgutu dille reddetmek:
Bu, tâgutun kafir ve müşrik olduğunu ve ona ibadet edenlerin kafir olduklarını açıkça dille söylemektir. Bunlar insanın gücüne göre yapacağı şeylerdir.
Allah-u teala şöyle buyuruyor:
"De ki: "Ey kafirler! Sizin taptığınıza tapmıyorum." (Kâfirun: 1-2)
Ayetteki; "De ki" lafzı; "dilinle söyle" demektir.
Allah-u teala başka bir ayette şöyle buyuruyor:
"İbrahim babasına ve milletine demişti ki: "Beni yaratan hariç sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur. İbrahim ardından geleceklere bu sözü devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler." (Zuhruf: 26-28)
Ayetteki; "demişti ki" ifadesi "diliyle açık bir şekilde demişti" demektir.
Tâgutu dille reddetmek insanın gücü nisbetinde farzdır. Bu sebeple bunu yapmaktan gerçek manada aciz olan kimseden bu hüküm sakıt olur.
Bunun delili; Allah-u teala'nın şu ayetidir:
"Gücünüz nisbetinde Allahtan korkun" (Tegabun: 16)

3 - Tâgutu elle reddetmek:
Bu, tâgutları elle yok etmek, parçalamak, ortadan kaldırmak demektir. Bu, müslümanın gücüne göre farzdır.
Bunun delili şöyledir:
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Mekke'yi fethettiğinde putları yok etti, parçaladı, ortadan kaldırdı ve putları yok etmek, ortadan kaldırmak için müslümanları görevlendirdi.
 
Üst Ana Sayfa Alt