Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Tasavvuf; Tağuti Düzenlerin Dinidir

  • Konbuyu başlatan ebufaris kurdi
  • Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
E Çevrimdışı

ebufaris kurdi

Guest
Rahman ve Rahim olan Allah’ın Adıyla
Günümüz Arap ve Arap olmayan yöneticilerinin durumlarına şöyle dikkatlice bir baktığımızda, göreceğiz ki; bu yöneticilerin razı olmuş oldukları, her zaman hizmet ettikleri, reklamını yaptıkları, sayısız medya ve devlet kurumları aracılığıyla her zaman dillerinden düşürmedikleri resmi din; Tasavvuf Dinidir… Ve Sofilerdir…


Nitekim bu yöneticiler; insanlardan kendilerine fücur, azgınlık, bozgunculuk, ahlaki rezalet yoluyla itaat ettiremedikleri, kafalarını ve düşüncelerini uyuşturup değiştiremedikleri kişileri tasavvuf yoluyla veya sofilikle uyuşturup değiştirmektedirler.
Günümüzde devletlerinde kim fısk ve fücür isterse, bu kimseler için kapılar sonuna kadar açıktır. Zaten bu devletlerin var oluş gayeleri budur. Yani insanları fıtrat dini olan İslam’dan uzaklaştırmak ve sapıtmaktır. Aynı zamanda bu kimselerin sahip olmuş oldukları hürriyet ve özgür bir yaşam inancı mevcut yöneticiler nezdinde her zaman korunmuş, gözetilmiş ve mukaddes kabul edilmiştir. Bu insanların içinden dindar olmak isteyen veya dini bir yol tutmak isteyenler içinse; tasavvuf ve sofilik dini her zaman onlara kucak açmıştır. Bu dine girmek isteyenlere ya da dindan olmak isteyenlere kapıları her zaman sonuna kadar açıktır.

İşte bu dine girenlere sonsuz bir özgürlük ve sınırsız bir hürriyet alanı vardır. Ama bu dinin dışında kalanlar için bu özgürlük ve sınırsız hareket etme alanı hiçbir zaman yoktur. Çünkü yönetici tağutların razı olmuş oldukları, beğenmiş oldukları ve her zaman sayıp sevdikleri yegâne din tasavvuf dindir.

Yönetici Tağutların; Tasavvuf Ve Sofilerden Razı Olmalarının Sebebi Birkaç Tanedir

1- Herkesin görüp şahit olduğu gibi tasavvuf; kendi lisanı haliyle ve her yönüyle; dini devletten, siyasetten ve günlük hayattan ayırmaktadır. Yani tamamen laiklerin din anlayışı ve benimsemesi gibi bir din anlayışına sahiptirler.

Dolayısıyla insanların çekmiş oldukları sıkıntılar, çileler, ferdi ve toplumsal sorunlar bir vadide… Tasavvuf ise bir başka vadidedir. Bunun için kim bu tasavvuf dinine girmek isterse öncelikle buna dikkat etmesi ve bu ilkeye riayet etmesi gerekmektedir.

Ayrıca bu din anlayışına sahip olan kimse; dans, müzik ve eğlence halkalarına katılmak için kendine mutlaka vakit ayırması gerekir. Bunun yanında sofilere göre zikir ve terbiye sahası olan, sofilerin bütün sorun ve sıkıntılarından kurtuldukları, rahatladıkları ve her şeyden uzaklaştıkları; kendinden geçerek yapmış oldukları sema ayinlere de unutmamak gerekir…

İşte bu din anlayışı; yönetici tağutların kalplerini serinletmekte ve gönüllerine su serpmektedir… Böylelikle zalimliklerinin, isyankârlıklarının ve Allaha baş kaldırmalarını hesabı sorulmamakta veya bunun intikamı kendilerinden alınmamaktadır. Nihayet rahat, huzurlu ve güven içinde koltuklarında zevk ve sefa sürmektedirler.

Tasavvuf işte bu yönüyle sanki keskin ve etkili bir uyuşturucu misali, insanların gafletlerinden ve isyankârlıklarından uyanmalarına engel olmakta, hakikatler ile kendileri arasına bir perde gibi girmektedir.

Ümmetin fertleri boğazlanmış ve tek tek kesilmiş onlara ne… Din düşmanları tarafından ırz ve namusları kirletilmiş onlara ne… Yeryüzünde Allahın sözü geçerli ve hâkim kılınmamış onlara ne… Zira onlar sema, dans ayinleri ve hu... hu... larıyla meşguldürler ve böylece işte oyalanıp eğlenmektedirler. İşin acı tarafı bu yapmış olduklarını da hakiki bir din zannetmekte ve kendilerini de hakiki bir dindar kabul etmektedirler. Yönetici tağutlar için bundan daha güzel bir din anlayışı olabilir mi hiç? Tabii ki olamaz…

2-Tasavvuf anlayışının sahip olmuş olduğu menhece göre; keşf, cezbeye gelme, sarhoş olma, kendinden geçme, kalp gözünün açılması gibi sözlerle, İslam’ın insanlardan istemiş olduğu kuran ve sünnet anlayışının önüne geçilmektedir. İnsanlar böylelikle cahil kalmakta, İslam’ın esas temelini ve gayesini anlayamamakta, idrak edememektedirler. Bu temel esas ve gayelerin başında elbette ki; tağutu reddetmek… Tağuttan beri olmak… Allah’a iman etmek… Azgın ve günahkâr tağutlarla mücadele etmek ve en önemlisi kulları, kullara kul olmaktan kurtarıp kulların rabbine kul olmaya davet etmek gelmektedir...

İşte bu İslam hakikatinin gizlenmesi; yönetici tağutların işine gelmekte, onları sevindirmekte ve gönüllerine su serpmektedir. Böylelikle koltuklarında rahatça oturabilmekte ve onlara hiç kimse hesap sormaya kalkmamaktadır. Şayet İslam’ı insanlar Allahın resulü üzerine indirilmiş şekliyle anlamış olsalar, hiç şüphesiz bu yönetici tağutların hali bambaşka olacaktır.

Zira İslam; Allahın indirdiğiyle hükmetmeyen zalim yöneticilere baş kaldırmayı, Allahın dışında koymuş oldukları kanunları inkâr etmeyi, yönetimden onları indirmeyi ve onları hakka boyun eğdirmeyi, bizden istemektedir. Nitekim yönetici tağutların razı olmayacakları kuran ve sünnet bu konudaki delillerle dolup taşmaktadır.

İşte bu İslam anlayışı gizlenmekte ve bu hakikatler perdelenmektedir. Her zaman yönetici tağutların endişelendikleri ve insanları böyle bir din anlayışına sahip olmamaları için uyardıkları din anlayışı işte bu din anlayışıdır. Çünkü yönetici tağutlar insanların gerçek bir din anlayışına sahip olmamaları için büyük bir uğraş vermektedirler. Nitekim kendilerinin gece gündüz arayıp da bulamadıkları din anlayışı işte bu din anlayışıdır. Dolayısıyla yöneticilere karşı bu büyük hizmeti yerine getiren kişiler ise sofilerden başkası değildir.
Yönetici tağutlar, çarpık sistemlerini ve sahip olmuş oldukları koltuklarını kurumak için, insanlardan içi boşaltılmış bir din anlayışı istemektedirler. Cihad kavramının olmadığı… Hakkın haykırılmadığı… İyiliğin emredilmediği ve kötülüğün nehyedilmediği… Allah için müminlerin sevilmediği ve Allah için kâfire buğuz edilmediği ve nihayet olup biten küfür ve şirkin insanlardan gizlendiği bir din anlayışı…

3- Tasavvuf insanları; şeyhlerini takdis ve ta’zim etmeye… Şeyhlerine karşı Allah için sevme ve Allah için buğuz etmeye… Şeyh olmadan kulun Allah’a ulaşamayacağı ancak şeyhinin arcılığıyla ulaşabileceği… Şeyhe itaat etme ve sanki şeyhin önünde bir annenin elinde yeni doğmuş bir bebek misali bütün talimat ve yönlendirmelerine boyun eğmeye çağırmaktadırlar.
Tasavvufun en temel ilkesi; sakın itiraz etme, yoksa kovulursun!

Şeyhler, müridler için sanki aynı ayeti kerimenin Yahudiler ve Hıristiyanlar için ifade etiği gibi; şeyhlerini rab edinmiş kimseler gibidirler. Ayeti kerimede; Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler…”(Tevbe 31)

Müritler batıl olsun hak olsun her şeyde şeyhlerinin emirlerine itaat etmek mecburiyetindedirler. İşte bu durum yönetici tağutları en çok memnun eden bir durumdur. Zira bir şeyhin yönetimin yanında olması demek, bütün bu şeyhe bağlı olan müritlerinde aynı safta, şeyhle beraber yöneticini yanında olduğu manasına gelmektedir. Bunun da anlamı, bu şeyhe bağlı olan bütün müritlerin de yönetici tağutların safında omuz omuza olacağıdır. Nihayet bir şeyhin ne kadar müritleri çok olursa o kadar yönetici tağutun destekçileri ve taraftarları da çok olacaktır. Böylelikle Allah’a isyan eden, Allah’ı hâkim ve egemen olarak kabul etmeyen yöneticilerden hiçbir hesap sorulmayacak ve koltuklarında rahat rahat sefa sürmeye devam edecektirler. Çünkü tasavvuf dinine göre; asla bir şeyhe itiraz edilmez… Şeyh dediyse doğru demiştir… Şeyh söylemişse elbette vardır bir bildiği… Şeyh bir hüküm veya fetva vermişse elbette vardır kendince bir delili… Şeyhin emirleri her zaman yerine getirilmesi gereken bir emirdir… Sofilere göre bir şeyh itaat edilme yönüyle sanki bir peygamber gibidir.

Ben kendim bu tür şeylere sayısız kere şahit oldum. Şöyle ki tağuti devlet bir kısım gençleri tutuklamak isteyince, bir şeyhe bağlı olan sofi gençleri diğer gençlerden ayırt ediyor. Eğer bir gencin sofi bir şeyhe bağlı olduğunu bilirse hemen onu tutuklamaktan vaz geçiliyor ve diğer muvahhid gençlere yöneliyor. Yani sofi şeyhler, yönetici tağutlar için bir güvence ve ayrıca emniyet sibobu görevi görüyorlar. Tutuklama sonunda bir gencin sofi olduğu veya sofi bir tarikate mensup olduğu anlaşılırsa hemen bu genç serbest bırakılıyor.

Sofi bir gencin Allahın dışında hükümler ve yasaklar koyan kimselerle, Allahın dışında başka bir şeye yemin edenlerle, kâfirleri dost edinenlerle, bütün fuhuş ve rezalete göz yumanlarla, İslam dışı eğitim verenlerle, Allahın helallerini haram kılanlarla veya Allahın helal kıldıklarını haram kılanlarla ne gibi bir sorunu olabilir ki?

Çünkü sofiye göre din; ahlak, edep, zikir, züht ve dünyadan elni eteğini çekmekten ibarettir. Dolayısıyla din; asla bir yönetime ve yönetim şekline karışmaz. Din ancak insanların kalbi ve vicdanı ile ilgilenir ve hiçbir zaman yaşam biçimlerine karışmaz.

4- Tasavvuf dini; keşf, bidat, zevg, olağan üstü haller gibi, İslam dininde olmayan, Allahın izin vermemiş olduğu bir takım kavramlar üzerine bina edildiğinden dolayı yönetici tağutları her zaman mutlu etmiştir. Çünkü böyle bir din anlayışı ile gençleri kandırmak, onları temize çıkarabilmek, onlara dindar oldukları kabul ettirebilmek, takva ve ihlâs sahibi insanlar oldukları izlenimini verebilmek basit ve çok kolaydır.

İnsanların bu konuda ikna edilmesi ise çok basittir. Şöyle ki; Şeyh peygamber efendimizi(s.a.v)telefonla benimle görüşme yaptı… Kalbim bana rabbimin dediklerin haber verdi, rüyam da bana rasulullah(s.a.v); sana bağlı olan müritlere söyle ki, hepsi bu emirlerime itaat etsinler. Şeyhlerine itaat etsinler ve dediklerini yerine getirsinler. Bu itaat bazen yönetici tağuta veya sofi şeyhe de olabilir tabi ki… Yani pek fark etmez.

İşte bu görüş ve düşünceye sahip olan basit meşrepli kimseler böyle kolay bir şekilde ikna edilebilir ve birilerine kolaylıkla itaat ettirilebilirler. Çünkü sofi anlayışına göre; bir müridin şeyhine bir şey sorma hakkı yoktur. Şeyh ne dediyse o mutlaka yerine getirilmelidir. Şeyh dediyse mutlaka bir bildiği vardır.

5- Yönetici tağutlar insanların dine olan ihtiyaçlarını çok iyi bilmektedirler. İnsanların bir dine inanmaları gerektiğini ve mutlaka bir şeye ibadet etmeleri gerektiğinin farkındadırlar. Öyleyse insanlar; batıl bir din anlayışına sahip olmazlarsa mutlaka hak bir din anlayışına sahip olacaktır. Böylelikle yönetici tağutların korktukları ve çekindikleri başlarına gelecektir. Nitekim tevhidi bir inanca sahip olan kimse ise; zulme ve haksızlığa dur diyecek ve mutlaka ilahi sistemin yeryüzünde egemen olması için mücadele verecektir.
İslami olmayan bir yönetim veya Müslüman olmayan bir yönetici ile hiçbir sorunu olmayan, zaviyesine veya tekkesine çekilmiş, elinde tesbihi, dilinde zikri ile meşgul olan, ümmetin halinden haberi olmayan, hayatın gerçeklerinden uzak bir biçimde hayatını yaşayan kimselerin din anlayışı tabii ki, her zaman rağbet edilen bir din anlayışı olacaktır.

İşte bundan dolayı yönetici tağutlar, sofileri yerde gökte aramaktadırlar. Çünkü onların din anlayışı, kendi istedikleri din anlayışına çok müsaittir. Dolayısıyla tasavvuf dini; insanlara alternatif bir din olarak sunulmak için bulunmaz bir fırsattır. Çünkü bu din anlayışının yönetime ve hâkimiyete hiçbir zararı yoktur.

Kuran ve sünnetin istemiş olduğu bir din anlayışının topluma hâkim olması demek ise; yönetici tağutların sonunun gelmesi ve koltuklarının elden gitmesi demek manasına geldiğini çok iyi bilmektedirler.

6- Tasavvuf; yönetici tağutlar için, ehlisünnet menhecine sahip olan insanları oyalayacak dâhili bir cephedir. Böylelikle muvahhid Müslümanların devlet içerisinde tehlike oluşturabilecek güçleri bertaraf edilmiş ve küfür yönetimi ile ilgilenecek vakitleri kalmamış olacaktır. Bu aynı bir cesedin sağlıklı ve sıhhatli bir şekilde işlerini yerine getirememesi için oluşturulmuş hastalıklar misali gibidir. Mevcut hastalıklarla uğraşan vücut esas görevlerini hiçbir yerine getirememekte ve dolayısıyla temel hedefine yönelememektedir.
İşte tasavvuf bu yönüyle de, büyük bir sorunu çözmekte ve yönetici tağutların ekmeğine yaş sürmekte ve yüklerini büyük oranda hafifletmektedir.

Tasavvuf ve tarikat; zikir, zühd ve nefsin terbiye edilmesi için gerekli bir ihtiyaçtır! Denilirse.
Bu şüpheye iki şekilde cevap verebiliriz; zikir, zühd, nefsin terbiyesi ve ruhi terbiye tamamıyla kuran ve sünnete tabii olunarak elde edilmesi gerekir. Bütün bunların hepsi ancak rasulullah’a(s.a.v)ve ashaba uyularak öğrenilebilir ve yaşanılabilir. Dinde bidat işleyerek ve dinde olmayan bir kısım ibadet şekilleri ortaya koyarak nefis tezkiyesi olmaz. Allahın kitabında indirmediği bir anlayış ile asla Allaha yaklaşılmaz. Sema… Dans… Zıplama… Müzik ve hu, hu larla… Allaha’a asla itaat ve ibadet edilmez.

Allahü Teâlâ şöyle buyurur; De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Al-i İmran 31)

“Kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resulullah (Allah'ın Elçisi) en güzel örnektir.”(Ahzab 21)

“Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.”(Nisa 115)

“Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” (Haşr 7)

“(Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. İçinizden biribirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah gerçekten bilir. Artık onun emrine muhalefet edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uğramaktan sakınsınlar.”(Nur 63)
İmam Ahmed(r.a)şöyle demektedir; kuranı kerimi baştan sona kadar inceledim tam otuz
üç yerinde, Allah rasulune(s.a.v)itaati emreden ayet gördüm. Daha sonra İmam şu ayeti kerimeyi okudu; “…Artık Rasulun emrine muhalefet edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uğramaktan sakınsınlar.”(Nur 63)

İmam bu ayeti tekrar tekrar okumaya başladı ve ayeti kerimede bahsedilen fitnenin ne olduğunu bilir misiniz? Dedi.

-Fitne; şirktir. Kişi rasulullah’ın(s.a.v)getirmiş olduğu din anlayışını kabul etmezse, o kişinin kalbinde şirk tohumları oluşmaya ve küfre bir meyil başlar. Nihayet kişinin kalbi helak olur ve böylelikle kişide helak olur.

Bazı insanların Süfyan Es Sevrinin görüşlerine tabii oldukları ve Rasulullah’ın(s.a.v)hadisleriyle amel etmedikleri imama haber verildiğinde. Bunun üzerine İmam Ahmed şöyle demiştir; bir topluluk bir hadisi işittikten, o hadisin sıhhatini ve senedini gördükten sonra hadisle amel etmeyi terk etmelerine, Süfyan ve başkalarının görüşüne tabii olmalarına çok şaşarım. Daha sonra ayeti okuyarak; ayette bahsi geçen fitne nedir bilirmisiniz; diye sordu.

-Fitne; küfürdür dedi.

Bunlar nasıl oluyorlar da Allah resulünün hadislerini bırakıyorlar ve kendi görüşlerine tabii oluyorlar ki!

“…Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür.”(Bakara 191)

Hadisi şerifte; hac ibadetlerinizi benden öğreniniz”

Bir diğerinde ise “Benim namaz kıldığım gibi namaz kılınız”

H.z Ayşe (r.a)’den naklediğine göre: Rasululalh (sav) buyurdu ki: Bizim bu işimizde dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o reddolunur) Buhari ve Müslim.

Müslim’in bir başka rivayetinde de: Kim bizim işimiz (dinimiz) üzere olmayan bir amel yaparsa o reddolur)

“Her bid'at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

“Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir”

Bu ayetlerin ve hadislerin benzerleri oldukça çoktur. Bunların hepsinin de ifade ettiği; rasule ittiba ve dine bir bidat sokmamaktır.
İkincisi; zikir ve nefis terbiyesi için tasavvufun içinde bulunan İslam’a aykırılıkları tutup bir kişinin yapması mümkün değildir. Bunların bir kısmını yukarıda ifade ettik. Bunların içinde şirk olanlar vardır; Allahın dışında, kabir ve ölülerden yardım dilemek… Ölü ve diri olan bir kısım şeyhlere ibadet etmek… Sofilerin aşırıya gidenlerinin; vahdetü-l vücut, hulul gibi inançlara sahip olması… Onlara göre; Allah ve şeyhleri aynı şeydir… Cübbenin içerisindeki birdir… Sofilerin şeyhlerinin dediği gibi; cübbenin içinde Allahtan başkası yoktur.

“…Allah, onların şirk koştuklarından yücedir.”(Araf 190)

“Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan batıla) döndürülüyorlar!” (Tevbe 30)

İşte tasavvuf; bütün bu şer meselelere bir kapak haline gelmiş ve bir kamufle malzemesi olmuşken, zikir ve nefis tezkiyesi adı altında dahi olsa böyle bir anlayışa sahip olunulabilir mi ki?

Nice hak sözler vardır ki; bunlarla batıl olan nice hedefler gerçekleşmiştir ve nice hak olan şeyler batıllıklara kapak olmuşlardır.

Ebu Basir tartusi
 
A Çevrimdışı

Aynayyı Merzıyye

Üye
İslam-TR Üyesi
:s Tasavvufu hiç böyle dinlememiştim ayrıca bazı insanları tarikatı veya tasavvufu kötü yönde kullanmaları nedenıyle bu 2 sinin kerih oldugu anlamına gelmezki ..
 
tawh1d Çevrimdışı

tawh1d

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
:s Tasavvufu hiç böyle dinlememiştim ayrıca bazı insanları tarikatı veya tasavvufu kötü yönde kullanmaları nedenıyle bu 2 sinin kerih oldugu anlamına gelmezki ..

Tasavvufun icerdigi cogu kavramlar islamda vardir. Mesela; Zühd, Takva, Ahlak, Nefis Terbiyesi, ...
Sorun; bu kavramlarin tahrif edilip tasavvufa göre uydurulmalaridir.

Bu tahrif ve uydurmalar cogu zaman uydurma hadisler, zayif hadisler ve batil tevillerle desteklenirler.

Bugün tasavvuf öyle bir boyuta ulasmiski sirk, küfür ve bid'atin eksik oldugu hicbir ögreti bulamazsin.

Zühd, Takva, Ahlak ve Nefis Terbiyesi elbette Islamdan'dir ve muhakkak bunlarda cok önemli ibadetlerdir, ama bu kavramlari Kur'an, Sünnet ve Selefin anlayisina göre yasamazsak iste o zaman sorunlar birbiri ardina gelir.

Allah SubHanahu wa Ta'Ala cümlemizi sirkin ve küfrün, büyügünden ve kücügünden, gizlisinden ve acigindan korusun, ... (Amin!)
 
A Çevrimdışı

Aynayyı Merzıyye

Üye
İslam-TR Üyesi
E tm ozman tasavvuf 'a kötü birşeydir demek mi daha dogru kötü şeylerde kullanılıyor demek mi çünkü beyazıdı bestami hz. hallacı mensur hz. gıbı buyuk zatlarda seyri sülük yollarını tasavvuf vasıtasıyla elde etmişlerdir.. ayrıca konuda şeyh lerinin sözünü peygamber sözu olarak biliyorlar denmiş evt öyle biliniyor hadisi şerifte (Alimler peygamberlerin varısleridir) diye geçiyor fakat her şeyhin sözü ne de bu derecede itaat edilmez zaten mesela nakşi tarıkatının halidiyye kolunun şuanki şeyhi mahmut efndi hz. ben bir sünneti terk edersem peşimden gelmeyin diye buyurmuştur böyle zatların sözleri ne itaat edile bilir fakat bid'at işleyip islama zeval getirecek sözler söyleyen bir ınsanın sözüne nekadar itimat edilirki ( tabi bunlar benım görüşlerim siz farklı düşüne bilirsiniz orası sizi ilgilendırır herkez özgür)
 
E Çevrimdışı

ebufaris kurdi

Guest
E tm ozman tasavvuf 'a kötü birşeydir demek mi daha dogru kötü şeylerde kullanılıyor demek mi çünkü beyazıdı bestami hz. hallacı mensur hz. gıbı buyuk zatlarda seyri sülük yollarını tasavvuf vasıtasıyla elde etmişlerdir.. ayrıca konuda şeyh lerinin sözünü peygamber sözu olarak biliyorlar denmiş evt öyle biliniyor hadisi şerifte (Alimler peygamberlerin varısleridir) diye geçiyor fakat her şeyhin sözü ne de bu derecede itaat edilmez zaten mesela nakşi tarıkatının halidiyye kolunun şuanki şeyhi mahmut efndi hz. ben bir sünneti terk edersem peşimden gelmeyin diye buyurmuştur böyle zatların sözleri ne itaat edile bilir fakat bid'at işleyip islama zeval getirecek sözler söyleyen bir ınsanın sözüne nekadar itimat edilirki ( tabi bunlar benım görüşlerim siz farklı düşüne bilirsiniz orası sizi ilgilendırır herkez özgür)

kardeşim; tasavvuf deyince bizim aklımıza gelen, yanlış anlaşılmasın, takva, zühd, salih amel olan islamın kavramları değil..
Tasuvvuf deyince akla gelen bid'at, hurefe, islama sonradan sokulmuş olan islam dışı anlayışlardır. Mesela siz Hiç kur'an ve hadislerde tasavvuf kelimesinin geçtiğini gördünüz mü? Bizzat tasavvuf kavramı sonradan islama sokulmuştur.
Tasavvuf ehlinin dışındakilerin yazdığı siyer kitaplarına, sahabe hayatlarını anlatan kitaplara bakın, orda bugün ve geçmişteki tasavvuf ehlinin şeyhlerini yücelttiği gibi bir yüceltme varmıdır?
Veya sahabenin, büyük alimlerin kimseyle rabıta yaptığın görebilecek misiniz?
Büyük tefsir kitaplarını okuyun; kurtubi, ibn kesir, ibnul cevzi, taberi vb ni okuyun orda tasavvuf ehlinin kendilerine delil getirdiği
ayetlerin tefsirlerinde bu alimler ne diyor bir bakın, orda tasavvufa bir delil var mıdır?
Bugün islam düşmanı batılıların ne diye tasavvuf ehline sıcak baktığını, tarikatları desteklediğin, şeyhlerini kendi ülkelerinde barındırdığını, buna karşılık tasavvuf ehli olmayanlara ise nasıl davrandıklarını bir düşünün?!
 
laylay Çevrimdışı

laylay

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
zibil gibi tekrarları sitede mevcuttur...biraz araştırırsanız..bulursunuz...kilit
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt