Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Sizi Bıraktıkları Muddetçe Sizde Habeşlileri Bırakın. Sizi Terkettikleri Müddetçe Türkleri Terkedin Hadisi Sahih mi?

ENSAR Çevrimdışı

ENSAR

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
4511 - Ebu Sekine (ki Muharrerler'den bir kimsedir.) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bir sahabesinden naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Sizi bıraktıkları müddetçe siz de Habeşlileri bırakın. Sizi terkettikleri müddetçe Türkleri terkedin."
Ebu Davud, Melahim 8, (4302).
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Ashâb-ı kiramdan birisi, Rasûlullah (s.a.v.) 'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir.
"Size dokunmadıkları muddetçe siz de Habeşlere dokunmayın. Sizi terkettikleri muddetçe siz de Türkleri terkedin. Onlara sataşmayın.”
(Ebu Davud, Melahim, Bab 8, Hadis no: 4302; Nesai , Cihad, Bab 42, hadis no: 3125)

Hurriyetine kavuşturulanlardan Sukeyne (r.anhum), Peygamber (s.a.v.)’in ashabından bir kişiden naklederek şöyle diyor:
Hendek savaşı için Rasûlullah (s.a.v.), hendek kazılmasını emretmişti. Hendek kazımında önlerine büyük bir kaya çıktı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) kalkıb kazmayı aldı, cubbesini çıkardı ve bir kenara koydu. En’âm sûresi 115. ayeti olan: “Zira Rabbinin verdiği söz doğruluk ve adaletle yerine getirilmiştir. Onun vaadlerini engelleyebilecek hiçbir güç yoktur ve yalnızca odur her şeyi duyan ve bilen.”
Okuyarak taşa vurdu taşın üçte biri koptu, Selman-ı Farisi ayakta Rasûlullah (s.a.v.)’e bakıyordu. Rasûlullah (s.a.v)’in kayaya vuruşuyla şimşek gibi bir kıvılcım çıktı. Sonra ikinci defa yine vurdu ve En’âm 115. ayetini okudu, diğer üçte biri de kırılmış oldu yine bir kıvılcım çıktı, Selman da o kıvılcımı görmüştü sonra üçüncü kez kayaya vurdu ve yine En’âm 115. ayetini okudu, kalan üçte biri de kırıldı. Rasûlullah (s.a.v.) hendekten çıktı cubbesini alıb oturdu.
Selman: “Ey Allah’ın Rasûlu! Sen her taşa vurduğunda kıvılcım çıkıyordu” dedi.
Rasûlullah (s.a.v) ona: “Ey Selman! Çıkan kıvılcımı gördün mü?” buyurdu.
Selman: “Seni hak din üzere gönderen Allah’a yemin olsun ki gördüm” dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.): “Kayaya ilk vuruşumda bana Kisra’nın şehirleri ve çevresindeki pek çok yer gösterildi. Öyle ki sanki gözlerimle görüyor gibiyim.
Bunun üzerine sahabeden orada bulunanlar: “Ey Allah’ın Rasûlu! Allah’a dua et de oraların fethedilmesini bize nasib etsin, oraları bize ganimet olarak versin. Beldelerini ellerimizle teslim almamızı bizlere nasib etsin” dediler.
Rasûlullah (s.a.v)’de bu şekilde dua etti ve sözüne şöyle devam etti: “Kayaya ikinci sefer vurduğumda Kayser'in şehirleri ve çevresi bana gösterildi, öyle ki adeta gözlerimle görüyor gibiydim.”
Bunun üzerine oradakiler: “Ey Allah’ın Rasûlu! dua et de oraların fethini Allah bize nasib etsin, onların memleketlerini bize ganimet olarak versin ve o şehirlerin idarelerini bizim elimize geçirsin.”
Yine Rasûlullah (s.a.v) aynı şekilde dua etti. Sözüne devamla şöyle buyurdu: “Üçüncü defa kayaya vurduğumda Habeş şehirleri ve çevresinde kasabalar bana gösterildi, öyle ki sanki gözlerimle görüyorum” dedi ve konuşmasına şunları ekledi: “Habeşliler size dokunmadıkça siz de onlara dokunmayın. Türkler size bir şey yapmadıkça sizde onlara dokunmayın.”
(Nesai , Cihad, Bab 42, hadis no: 3125; Ahmed bin Hanbel, Musned, 21262)


Peygamber (s.a.v.) efendimiz müslümanlara, kendilerine sataşmadıkları muddetçe Habeşleri ve Türkleri kendi haline bırakmalarını, onlarla savaşmamalarını emretmiştir.
Şubhesiz hadiste kastedilen, henüz islamiyeti kabul etmemiş olan Türk'ler ve Habeş'lilerdir.

Hadiste başka milletlerin değil de Habeş'lerle, Türk'lerin bahse konu ediliş sebebini Tıbî şöyle izah eder:
"Çünkü Habeş ülkesi ile islam ülkesi arasında Büyük çöller, boşluklar vardır. Dolayısıyla fazla yorgunluğa sebeb olacağından dolayı müslümanlara onların ülkelerine girme külfeti yüklememiştir. Ayrıca Rasûlullah Ka'be'yi Habeşlilerin yıkacağını haber vermiştir. Bu, Habeşlilerin savaşda sakınılması gereken bir millet olduğuna delalet eder.
"Abdullah b. Amr (r.anhuma) demiştir ki; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sizi terkettikleri muddetçe siz de Habeşlileri terkedinîz. Şubhesiz Kâ'be'nin definesini, Habeşlilerden iki cılız bacaklı birisinden başkası çıkarmayacaktır"
(Ebu Davud, Melahim, Bab 11, Hadis no: 4309)"
(Hadisin Buharı ve Muslim'deki metinleri, Ebu Hurayra radıyallahu anhuma'dan rivayet edilmiştir. O rivayetlerde ince bacaklı Habeşli bir adamın Ka'beyi tahrib edeceği bildirilmiş, define -hazine- sözkonusu edilmemiştir. Zaten Ebu Davud'un rivayetindeki, Kâ'be'nin definesinin çıkartılmasından maksat, Ka'be'nin yıkılıp altındaki hazinenin çıkartılmasıdır. Ayrıca Buhari ve Muslim'in rivayetlerinde Habeşlilerin terkedilmelerine dair bir kayıt mevcut değildir.)

Türklere gelince savaşçı bir millettirler. Ülkeleri de soğuktur. İslam ordusu ise sıcak memlekette yaşamaktadır. İşte bu yüzden müslümanlara saldırmadıkları muddetçe Türk'lerle savaşa girilmemesi emredilmiştir.
Hadisten anladığımıza göre, Türkler ve Habeşlerle savaşmaktan kaçınılması tavsiyesi bu milletlerin müslümanlara saldırmamaları hali ile kayıtlıdır. Ama müslümanlara saldırırlar, zorla İslam ülkesine girerlerse o zaman savaşmaktan kaçınılamaz. Çünkü bu durumda savaşmak farzı ayın, önceki durumda ise farz-ı kifayedir. Peygamberin "Sizi terkettikleri müddetçe onları terkediniz" sözü buna delalet etmektedir.
Bezi muellifi, hadisteki bu ifadeyi gözönüne alarak, nehyin vucûba değil, ibâhaya delâlet ettiğini söyler.
Burada şöyle bir şey akla gelebilir:
Kur'ân-ı Kerim'de "Tüm muşriklerle savaşın..." (Tevbe 36) buyurulmaktadır.
Ayet hiç bir milleti ayırmadan, Allah'a şirk koşan bütün kâfirlerle savaşmayı emretmektedir. Hadiste ise iki millet bu emrin dışında tutulmuştur. Bu hal, hadisin ayete zıt olduğu izlenimini verebilir.

Aliyyu'l Kâri bu konuya işaretle şöyle demektedir:
"Ayet mutlaktır. Hadis mukayyeddir. Mutlak mukayyede hamlolunur. Hadis ayeti tahsis etmektedir. Nitekim mecusiler konusunda da hadis ayeti tahsis etmiştir. Mecusiler kafir (muşrik)dir. Buna rağmen müslümanlar, "Onlara ehli kitaba yaptığınız gibi muamele edin" hadisinden dolayı mecûsilerden cizye almışlardır."
 
Üst Ana Sayfa Alt