Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

RÖPORTAJLAR

ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
İSLAMİ CİHAD İTTİHADİ MÜCAHİDLERİNDEN
EBU YASİR ET-TÜRKÎ ILE
TÜRK MÜCAHIDLER ÜZERİNE SÖYLESİ

BEDR-İ TEVHID MEDYA: Afganistan da ki Türk mucahidler hakkında bir söyleşi yapmak istedik bu konuda faydalı bir söyleşi olacağını umuyoruz inşallah.

EBU YASİR: Bismillah el hamdulillah salât ve selam âlemlerin rabbi olan Allaha rasulüne ve onun yolunu güzelce takıp edenlerin üzerine olsun. Öncelikle sızın vesilenizle tüm dünya Müslümanlarına selam gönderiyorum.

Seçtiğiniz konu gerçekten çok hassas bir konu birçok kişinin kalbini kıracak hassaslıkta, birçok mucahid adayanında hayal dünyasını yıkacak derecede nazik ama birilerinin bunu Müslümanlara açması lazımdı.

Buna da sız vesile oldunuz. İnşallah hayırlı olur.

B.T: Öncelikle dünyanın birçok yerinde değerli Türk mucahid kardeşlerimiz şehit ve esir oldu. Allah hepsinin ecrini bolca vermesini niyaz ediyoruz. Bizim öğrenmek istediğimiz konu ise şu anki Afganistan’da ki ve buraya gelip giden kardeşler üzerine olacak.

E.Y: Evet o zaman size şura dan başlayayım anlatmaya 2002 Taliban harekatının düştüğü tarihten bu yana bu Topraklara en çok gelen mücahitler Türkiye’den oldu. Elimizde resmi bir sayı yok ama biz 2000 in üzerinde tahmin ediyoruz. Bunlardan yaklaşık 50-60 civarı şehit olurken 100 civarı geri dönüş yolunda tutuklanarak Türkiye ye teslim edildi.su an buralarda olan 150 civarı Türk mucahid haricinde(bunlarda hepsi yeni sayılır)hepsi değişik sebeplerden dolayı Türkiye ye döndü.

B.T: Bu söylediğiniz rakamlar gerçekten çok hayret verici Türk mücahitlerin cihad da sebat edemedikleri çıkıyor ortaya bunun sebeplerini biraz anlatırmısınız?

E.Y: Bunun sebeplerine birçok yönden bakmak lazım. Gelen mücahitlerin ilmi yapısına, eğitim düzeyine, içinden geldiği sosyal ortama, aile yapısına, is ortamına gibi birçok etkenler var ama ben bu kadar derin detaylara girmek istemiyorum. Bu tamamen sosyologların işi, ben sadece yüzeysel olarak örneklerle yetineceğim okuyucuların buradan bazı sonuçlar çıkaracağını umuyorum.

Mesela şu anda Afganistan da ki cihad cemaatlerinde Türklerin kadri yok onlara tatile gelmiş misafirler gibi bakılıyor istisnalar hariç hiç bir sorumluluk verilmiyor sadece bir komutanın emri altında cepheye gönderiliyor çoğuda 1-2 operasyon dan sonra dönüp Türkiye ye gidiyor. Örneğin bizim cemaate gecen yıl gelen 17 Türk mucahidlerden sadece 1 tane kaldı o da Türkiye ye gitmişti orda emniyeti problemler çıkınca buraya gelmek zorunda kaldı.

B.T: Türk mucahitlerini diğer mücahitlerden farklı kılan nedir sizce?

E.Y: Birincisi; Türkiye’den gelen kardeşlerden bir kısmı tamamen CD lerin etkisinde kalarak geliyorlar ben bunu Türkiye deki kurtlar vadisi kahramanı Polat, a nasıl bir çök genç özeniyorsa cihad CD lerine de öyle özenerek CD kahramanı olarak geliyorlar. Yani bu tür kardeşleri buraya getiren ilmi ya da yakini imanı değil (yinede en doğrusunu Allah bilir) CD ler den etkilenip duygusal bir çıkıştır. Buraya vardıklarında ise tam bir şok yaşıyorlar çünkü CD leri klimalı ortamda bilgisayar basında izliyorlar. Burası ise çok farklı bazen sıcakta bazen soğukta aylarca evden çıkmadan bir oda da kalmaları gerekebiliyor şu anki savaşlar sabırla yapılıyor. Bu tür kardeşler ise her şeyin 1 ayda olup bitmesini istiyor bu durum kardeşlerimizin sabrının ne kadar az olduğunu bize gösteriyor bu tür kardeşler eğer yolda dönmezler ise buradan 1 ay sonra dönmek istiyorlar.

İkincisi; Türkiye deki sosyal ve ailevi sıkıntılardan bir kaçış yolu olarak cihadı seçmeleridir. bu tür kardeşler ise Türkiye de o kadar rahat ortamda ailesini komşuluk ilişkilerini iş ilişkilerini düzene koyamayacak kadar zayıf olduğundan bura da ki sıkıntılara hiç katlanamıyor daha eğitim kampında eğitmenleriyle tartışmaya başlıyor bu tür kardeşler 2 ayı zor dolduruyorlar. Burada psikolojik bunalıma giriyorlar. Mesela bizde böyle kardeşler vardı hanımı da dâhil bakkalı komşularını hatta ders arkadaşlarını cihada gelmeyen herkesi münafıklıkla itham ediyordu. Böyle dememesini defalarca söylememize rağmen o hızını alamıyordu. Daha buraya varmadan yolda hanımıyla konuştu ve dönmek istediğini bu yolun sandığından daha zor olduğunu söyledi ve yoldan dondu.

Üçüncüsü: bu tür kardeşler ise bulundukları ders ve arkadaş ortamında kendi kendilerini öne atmak için onlar karsısında üstünlük sağlamak için cihada çıkanlar. bu tür kardeşler ise her şeye rağmen eğitime sabrediyorlar hatta 1–2 operasyonda katılıyorlar kendilerine arkadaşları içinde anlatacak bir şeyler çıktığı anda bir şeyleri bahane ederek gidiyorlar. bu bahaneler klasiktir eğer kardeş evliyse hanımının çok önemli problemleri çıkmıştır onu alıp gelmesi gerekiyor. Bekârsa psikolojisi bozulmuştur sözlüsünü alıp evlenmesi gerekmektedir. böylece geri döner ve orda anlatmaya başlarlar. Bu tur kardeşlerin bura da kalma süresi 3-4 ay arası değişir.sonra Türkiye döner ve emirin onu görevle gönderdiğini söyler ve insanları cihada göndermeye teşvik eder halbuki ne emirden ne de başka bir yetkiliden böyle bir görev almamıştır.sadece dönerken bir yetkiliye orda tanıdığım kişiler var para verirlerse göndereyim mi demiştir onlarda sen bilirsin olur demişlerdir.uyanık kardeş bu kelimeye dayanarak ben para tertibi için geldim yoksa cihad farz bırakıp gelinmez diye birde süslü konuşur.Bu tür uyanıklara oradaki Müslümanlar bir şeyde soramaz adam en azından cihada gitti geldi biz onu bile yapamadık diye ne söylese yutmak zorunda kalırlar.hem kızdırırlarsa onları cihada gönderme fikrinden vazgeç edebilir.yani kral çıplak demeye kimsenin dili varmaz.bu tür uyanıklar Müslümanları gaza getirerek mücahitlere özenen bir çok kardeşi etraflarında toplarlar ve onları cihada göndereceğine dair vaatlerle kendilerine bağlarlar böylece hem arkadaş ve çevresinde rant elde eder hem de cihad için toplanan paralardan faydalanır e nede olsa bende mücahidim benimde hakkım var diye fetvayı bulur. oysa ki burada 3–5 ay kalan hiç bir kimseye iş verilip Türkiye ye gönderilmez. bu tür insanlar cihad yolundaki kan emen sülükler gibidirler. Bu tur insanları tanımanın tek yolu kaç ay Afganistan da kaldın sorusudur eğer 1 yıldan az ise hiç bir sözüne itibar edilmez.

B.T: Çok karamsar bir tablo çizmediniz mi? cihad da uzun süre kalan Türkler yok mu bunlar nasıl kalıyor peki?

E.Y: Bakın karamsar görüle bilir ama bunlar gerçekler bunları birilerinin dile getirmesi gerekiyordu Allah bize nasıp etti burada amacımız kimseyi kötülemek değil insanların yaptıkları hataları göstermek ve cihadı düşünen kardeşlerin bu tecrübelerimizden faydalanarak daha dikkatli davranmalarını sağlamak. bu tür cihadın adını kullanarak yıllardır çalışmadan Müslümanların üstünden cihad hikayeleri anlatarak geçinen size 100 e yakın isim sayabilirim. Bunlarla konuştuğunuzda kendilerini Afganistan da cephe komutanı sanarsınız oysa emre itaati bile becerememiş uyanık geçinen insanlardır. Bu tur insanlara karsı, cihad düşünen kardeşlerimiz dikkat etmeliler.

Cihad da uzun süre kalan Türkler yok mu dediniz vallahı saysan 5 yıllık mücahid desen burada bir elin parmak sayını geçmez bunun sebebi üzerinde düşünmek lazım. Hatta Türkler burada o kadar meşhur ki birçok konuşmada örnek olarak veriliyor yanı Türkler gibi böyle yapmayın Türkler gibi olmayın gibi. Bu bizi de utandırıyor ama ne yapalım gerçek böyle.

Mesela burada Türkiye den kardeşler 20 kişi gelen 20 bekleyen 20–30 kişi dönen hepsi Türk elhamdulillah. Şimdilerde …… kardeşlerde bu sayıya ekleniyor hanı onlarında kültürü bize yakın sayılır ya.inanın bu Türk mücahitleri hiçbir cemaat almak istemiyor.ben Türkiye ve …… gelen kardeşler haricinde cihada gelip te hiçbir cemaatin almak istemediği mucahid görmedim.çünkü cihad cemaatleri gerçekten mucahidlerin kıymetini çok iyi bilir.ama mücahid kardeşler kendi kıymetini bilmediğimden dolayı son durumda sonuç bu hale geldi. Son 1-2 yıldır Türkiye den ve ……… gelen mücahitlerin tekfir yönünün çok ağır basması sanırım bardağı taşıran son damla oldu.

B.T: Peki sizin cemaatinizin bu konuda nasıl bir stratejisi var. Bu durumda nasıl çalışıyorsunuz?

E.Y: Biz cihada gelmek isteyen kardeşlerden ahd alıyoruz en az 1 yıl burada kalacaksın diye onlar ise bize şehit olmaya geldiklerini 1 yıl ne ki diyorlar buna rağmen gelenlerin ancak yarısını tutabiliyoruz. bakın genelde bu işler şöyle oluyor buraya kardeş geliyor 3–5 ay kaldıktan sonra vatan özlemi üzerine çöküyor ilk geldiğinde vatan hakkında soru sorduğunuzda size bir dolu kötülüklerinden tağut, zulüm. Gayrı İslami yasam vb. şeyler anlatıyordu 3–5 ay sonra ise oranın bütün kötü yönlerini unutmuş nerdeyse İslami bir beldeden bahsetmeye başlıyor. orada hizmet gerektiğini, orada da insanlara bir şeyler anlatılması gerektiğini malla da cihad edilebileceğini ve buna benzer bir dolu fikirle doluyor ve gitme kararı aldığını soyluyor. 1 yıl diye verdiği sözü hatırlatınca ise ya öyle ama şartlar çok farklı oldu Türkiye ile telefon görüşmesi yaptım şu an size anlatamayacağım şeyler var gibi bir dolu kıvırma işlemine baş vuruyorlar.

B.T: Peki bu dönen kardeşlerin döndükten sonra ki Türkiye deki durumunu takip ediyor musunuz ne gibi çalışmalar yapıyorlar orada?

E.Y: Galiba en can alıcı noktaya geldiniz zaten buradaki cemaatlerin tüm problemi bu noktada başlıyor burada 3–5 ay kalıp giden ya da kaçan ne derseniz kardeşler oraya gittiğinde ilk iş olarak kendini emir gönderdiğini tekrar geri döneceğini söyleyerek insanlara orda dayanamadığını oranın şartlarında kalamadığını söylemiyor. Böylece insanlar etrafında toparlanıyor ve cihad için kendisinden yol istemeye başlıyorlar oda pişkinlikle beklemeleri gerektiğini yolun simdi kapalı olduğunu açıldığında gönderebileceğini zaten geliş sebebinin de bu ve para toplamak olduğunu söylüyor. Bir süre insanları bu şekilde oyaladıktan sonra yolda tanıştığı kaçakçıların ve bu işten ekmek yiyen tacirlerin yanına insanları gönderiyorlar burada ise bu şekilde uyanıkların gönderdiği insanları hiç bir cemaat kabul etmemektedir. İnanın birçok kardeş bu şekilde gönderilerek arada kalıyor ve tekrar dönüp gidiyor şimdi de dâhil böyle kardeşlere her zaman rastlıyorsunuz. Bize gelip biz Allah rızası için vatandan cihada cıktık neden bizi hiç bir cemaat almıyor falan diye dert yanıyorlar evet cıktınız ama sızı gönderen uyanıkların buraya adam gönderme yetkisi yok inanın simdi bile onlarca bu durumda Türk ve Azeri var bu durumda sadece bu iki millet bulunuyor.

B.T: Cemaatlere kabul edilen Türk mucahidlerin cephedeki ve cemaat içindeki uyumları nasıl?

E.Y: Vallahı son yıla kadar pek iyi denemezdi Allah bize son yılda çok güzel Türk kardeşler nasib etti örneğin şehid olan kardeşlerimizden Saad ebu Furkan r.a, ebu Müslim r.a,şu an cephede olan kardeşlerimiz var elhamdulillilah yavaş yavaş ıslah etmeye başladık ama inanın çok zor. Çünkü buraya gelen her Türk kardeş komutan olarak geliyor demokratik bir ortamda yetiştikleri için emre itaati pek sevmiyorlar onların bu yönlerini ıslah etmeden fayda alamıyorsunuz. Her konuda fikrini ortaya atma gereksimi hissediyor hâlbuki askeri sahada içtihat değil (kur an ve sünnete zıt olmadığı sürece) itaat gereklidir. Her asker her mücahid bir içtihat yaparsa gerisini sız düşünün. birde bizi rahatsız eden konulardan biri şu oluyor buraya söz vererek bir mümin gibi geliyor. sonra biraz çevreyi tanıdıktan sonra uyanıklık yapmaya başlıyorlar habersiz telefon bağlantıları Türkiye den mucahid çağırmalar, başka cemaatlerle görüşüp gerekirse size geçebilirim gibi alt yapılar yapma yanı samimiyete sığmayan şeyler.bu kardeşler İslami bir cemaate girip çıkmayı çalıştığı bir iş yerini değiştirme gibi görüyorlar ben bunlara uyanık mücahitler diyorum.

B.T: Bu konu üstünde biraz durabilirmiyiz cemaatten ayrılmanın şartları nasıl olabilir?

E.Y: İslami cemaatten ayrılmak öyle kolay değildir bizim Türkiye deki gibi bu hoca kafama yatmadı bu iş hoşuma gitmedi şunun la beraberim gibi olmaz hele bu cemaat cihad cemaati ise çok daha zordur. Şer-i bir neden olmadan cemaatten nasıl ayrılırsın Allaha bunun hesabını nasıl verirsin adam mümin vasfını kullanarak 1 yıl kalacağına söz veriyor sonra 3–5 ay sonra gelip ben karar aldım döneceğim diyor sen 1 yıllığına söz verdin cihada geldin artık 1 yıl boyunca emre itaat etmen farz ayın burada savaşıyoruz oyun oynamıyoruz sen hangi delille kendin karar alıyorsun burası turistik tesis değil ki karar aldım geldim karar aldım gidiyorum diyorsun Allahın dini bu kadar basit mi senin gözünde diyorsun ama adam uyanık ya sana bir dolu fetva getiriyor Ömer r.a zamanında cihad 4 ay idi şimdi de öyle orada da çalışmak lazım ve buna benzer bir dolu şey söylüyor Allah bu tur kardeşleri ıslah etsin.

B.T: Son olarak Türkiyeli mucahidlerle nasıl çalışacaksınız bu durumda?

E.Y: Burada klasik alışıla gelmiş konuşmak istemedim bunlar cihadın problemlerinden birisi sadece savaş kolay değildir. Biz eğer Türkiye den gelen mucahidleri 1 yıl burada tutmayı başarırsak kendimizi çok şey yapmış sayacağız bu surede inşallah onlarda bulunan kötü hasletleri ıslah edeceğimizi umuyoruz. Böylece ümmete canını Allah yolunda satmış mücahitler kazandıracağımız ümidindeyiz. Rasulullah s.a.s Bizi aldatan bizden değildir diyor. biz kardeşlerimizi sözünde durup sebat etmeye davet ediyoruz önce mümin olarak sözünde durmayı gerekirse o söz için ölmeyi bilmesi lazım bunları öğrenmeden cihad etse bile buralar da tutunamaz. Biz hep söylüyoruz cihad zor bir yol her şeyinizi bırakmanız gerekebilir Allah zaten ayette söylüyor burada tekrar tövbe suresini okumaya gerek yok. Kardeşler cihada duygusal olarak çıkmasınlar Rasulullahın sahabelerine baksınlar onlar cihadı hayat edindi bizim oyun edinmeye hakkımız yok yapacaksak aklı basında yapmalıyız yoksa yerimizde oturup kalmamız burada gelip mücahitlere problem olmamızdan daha iyidir.

B.T. Bu konuyla ilgili bizzat sizin yaşadığınız olaylar varsa bizimle paylaşırmısınız?

E.Y: Bu konularla ilgili bir kitap yazacak kadar olay yaşadım bazılarını size anlatayım.

Türkiye de kalırken yanıma bir kardeşin vesilesiyle adana dan Talha adında biri geldi selefi olduğunu adana da ders yaptığını 4-5 yıldır cihad için para toplayıp davet yapıp yardım ettiğini söyledi.Allah rızası için artık canımla cihad yapmak istiyorum dedi.tıbbı biraz bilgisinin de olduğundan bahsetti bende referans oldum ve onu Afganistan a gönderdim 40 gün olmuştu duydum ki adana da imiş ne kadar haber gönderdimse görüşmek istemedi telefonları da iptal etmiş emniyet yapıyormuş sonra Afganistan a geldiğimde öğrendim ki buraların hijyen temizliği ve ailesine olan hasreti o nu burada 1 aydan fazla tutamamış.inne lillah inne ileyhi raciun.

Yine başka bir kıssa bu defa A****** ten bir M***** adında bir kardeş ve yanında musap isimli biri bir arkadasın çok ısrarını kıramadım ve bunlara referans olarak Afganistan a gönderdim. Bunlarla ön konuşma yaptığımda Türkiye de kalmanın münafıklık olduğunu Müslümanlar böyle zulüm altında iken A****** de oturamayacaklarını söyleyip durdular. Evli olduklarını hanımlarını sorduklarımda M****** olan, hanımım namaz bile kılmıyor ben şehid olacağım inşallah dedi. Mu****** ise; beni hanımım gönderdi o mücahide bir kadın sabreder diyordu. Ben bunlara ne zaman döneceksiniz dediğimde bana gülümseyerek ne dönmesi biz şahadete gidiyoruz dediler. bende sız bana 1 yıla söz verin yine şahadete kadar kalın dedim güldüler ve inşallah şehit olacağız dediler. Bu kardeşler yola çıktı musap olan yarı yolda hanımını arayarak hasretine dayanamayacağını söylemiş ve telefon da biraz ağladıktan sonra yoldan geri döndü. M***** ise 3 ay sonra kardeşlere hasta olduğunu dönmesi gerektiğini söylemiş. Mucahider seni burada hastanede tedavi ettirebiliriz demişler.bu plan tutmayınca bu defa hanımı alıp gelmem lazım demiş arkadaşlar bakmış adam niyeti bozmuş göndermişler. Bu kardeşle görüşmek için A****** e gittiğimde evine hacdan gelmiş gibi misafirin biri gidip biri geliyor. Kendiside emniyet yapıyor bazı kişilerle görüşmesinin doğru olmayacağından bahsedip duruyordu. Anlattığına göre 1 de operasyona katılmış anlatacak bir şeylerde varmış. Bana hasta olduğu için döndüğünü kardeşlere ailemi alıp döneceğim dedim ama şu an buradaki ortam farklı 3–5 yıla kadar dönemeyeceğim onlara söyle dedi yani önce bana verdiğin 1 yıl sözünü yedi sonra mücahitlere verdiği ailemi alıp döneceğim sözünü yedi maşallah hastalığından da hiç bir iz kalmamıştı. En son A*****e uğradığımda cihada adam gönderme faaliyetleriyle uğraşıyordu. Allah bu tür uyanıkları bizden uzak tutsun âmin.


Son olarak gecen sene şahid olduğum bir olayı anlatıp konumuza son vereceğim gecen yıl bir cemaati ziyarete gitmiştim orda 15 e yakın Türk vardı hepside cihad için gelmiş ama onları gönderenleri kimse tanımadığı için ortada kalmışlardı. Hatırladığım kadarıyla 2 sı A**** ten 4 u K***** dan 4 u A**** dan göndermişler sızı alırlar diye oradaki emir kardeş; kardeşler sizi gönderen kimselerden biz adam istemedik kendi kafalarına göre orda tertip yapıp sizi göndermişler dönüp gidin ve sizi gönderenlere derdinizi anlatın diyordu hepsi şok içinde idi. Cihada gelmişler ama hiç bir cemaat kabul etmiyordu ne oldular bilmiyorum ama duyduğuma göre hepsi memleketlerine dönmüşler buna benzer kıssalar burada çok anlatmayla bitmez kardeşlerimize tavsiyem böyle düzam bazların oyununa gelip hata yapmasınlar bize mallalarıyla yardım etmeleri gelip 3 ay sonra dönmelerinden daha hayırlıdır.


Esselamu aleykum ve rahmetullahu ve berekatu.
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Şeyh Said Buryatyalı: "Cihada nasıl katıldım ve burada neler gördüm?"
hjuJG_Seyh_Said_Buryatyali.jpg
4270_1.jpg

2008 yazında Rusya'daki en meşhur ve otorite İslam aktivistlerinden biri olan Şeyh Said Buryatyalı (diğer söylenişi ile Buryatski), Kafkasya Cihadı'na katıldı. Şeyh Buryatski, Çeçenya'ya varışının akabinde, Kafkasya Emirliği'nin ilanından sonra Müslümanların bu cihada ilgisiz kalmak için hiçbir bahanelerinin kalmadığını söyledi.

Şeyh, "Kafkasya Emirliği ilanından sonra bütün şüpheler ortadan kalktı. Bizim bir emirimiz ve bir devletimiz var. Bugün her bir Müslüman'ın temel görevi, bizzat cihada çıkmaları veya cihada dilleriyle ve mallarıyla yardım etmektir" şeklinde konuştu.

Kavkaz Center ajansı, okuyucularına Şeyh'in 2008 sonbaharında çekilen ve cihada nasıl geldiğini ve Kafkasya'da neler gördüğünü anlattığı videosunun bant çözümünü sunar.


Şeyh Said Buryatyalı: "Cihada nasıl katıldım ve burada neler gördüm?"

Elhamdulillahi Rabbi'l Alemin, vel Akibeti lil muttakin. Essalatü ves selamu ala Rasulüna Muhammedin ve alihi ve ashabihi ecmain!

İmam Müslüm, Ebu Hüseyin Müslüm b. Hacer el-Kuşeyri el-Nişburi'den rivayet edilen bir hadiste, Allah Resulü(s.a.s.) şöyle buyuruyor:

"Ümmetimden hak üzere savaşan bir grup daima var olacaktır. Onlara muhalefet edenler, onlara bir zarar veremezler. Allah'ın emri gelinceye kadar bu hal üzere kalmaya devam ederler."

Bu hadisi anarak klasikleşmiş bir video veya bunun gibi bir şeyler yapmak istemedim. Ancak bu hadisten bahsederek, burada neler olduğu hakkında kardeşlerimizin zihinlerini biçimlendirmek istedim. Neden bu hadisten bahsettim? Çünkü Peygamber(s.a.s) şöyle buyurdu:

"Onlara muhalefet edenler, onlara bir zarar veremezler. Allah'ın emri gelinceye kadar bu hal üzerinde kalmaya devam ederler."

Allah'ın izniyle çok iyi biliyoruz ki cihad, bugün yayıldı ve genişledi. Bir zamanlar Çeçenya topraklarında başladı ve daha sonra bütün bir Kafkasya'ya yayıldı. Elhamdülillah, Müslümanların mevcut durumunda Allah bize yardım ederek, bu cihadı sürdürme gücü vererek büyük mucizeler gösteriyor. Eğer bu amel, O(c.c.)'nun için olmasaydı bu ormanlarda, bu dağlarda hiç kimse tek bir gün bile kalamazdı. Bundan dolayı Allah Resulü(s.a.v.), "onlara zarar vermek isteyenler olacak ancak bunu başaramayacaklar" demiştir.

Ve bugün, buradaki cihadın petrol için sürdüğünü, mücahidlerin para aldığını, onların Allah rızası için savaşmadıklarını, her şeyin FSB (Rus gizli servisi) tarafından yapıldığını ve kontrol edildiğini vs. konuşan birçok Müslüman(!) vardır. Buna benzer şeyleri o kadar çok duymuşumdur ki... Subhanallah!

Onlar, "halk desteklemiyor", "insanlar istemiyor" gibi şeyler söylüyorlar. Fakat ben insanlara gittim, onlarla konuştum. Elhamdülillah, insanlar bizi destekliyorlar, bu sadece kafirler tarafından kullanılan bir politikadır. Rus kafirler ve Çeçen mürtedleri tarafından uygulanan sindirme politikaları, aşağılamalar, dövmeler, işkenceler... ve insanlar tutuklanıp aşağılanmaktan çekiniyorlar. Fakat Allah için, açıkça FSB veya İçişleri Bakanlığı sistemi içinde yer alan, ahiretlerini dünya karşılığında satanların haricinde çok az insan, bugün açıkça bizden nefret ediyor ve bize muhalefet ediyor. Allah Resulü(s.a.s) bunlar için şöyle diyor:

"Kişi mümin olarak uyanır, kafir olarak uyur. Veya mümin olarak uyur, kafir olarak uyanır."

Ve bunun nedeni olarak şunu gösterdi: "Dinini birazcık dünya menfaati için satar."

Bugün birçok kişi diyor ki; Ramazan Vladimiroviç Kafırov (diğer söylenişi ile Kadırov), Çeçenya'daki Müslümanların meşru lideridir ve O'na itaat edilmesi gerekir. Eğer bu insanlar, hayvanlardan hatta domuzdan -çünkü domuz bile birçok insanın yapmadığı zikrini yapmaktadır- daha aşağılık olan bu adamın söylediklerini duymamışlarsa ve eğer duyarlarsa bence sözlerini geri almalılar.

Kafırovın gün boyu anlatıkları, zaten onların ikiyüzlülükleri her adımlarında onları gösteriyor konuşmaya başlarken "işte bundan dolayı Ermolova diye adlandırıldı ordaki cadde" burada Grozni'de bu caddeye General Troşevin adı verildi. İkiyüzlülük her adımlarında, Ermolov ne yaptı bir de Troşev? Bu iki insani aralarında karşılaştırsınlar ve ona göre değer biçsinler artık.

Ve bütün bu sistemler, Kafırov insanları Putin'e secde etmeye zorladığı zaman ona bir üçüncü dönem kalması için rica ediyorlar. Bu demeç, kafalarında beyin taşıyan herkese göstermelidir ki bu adam, önceden burada olanlar içinde en kötüsüdür. O ender bulunan tipte bir kafirdir ve O'nu insan olmaya çağırmak çok zordur. Çünkü insan yapısı, fıtraten Allah'a ibadet gayesiyle yaratılmıştır. Fakat bu Kafırov gibiler ise cehennem için yakıt olmak üzere yaratılmışlar. Fakat biz bugün, Kafırov ve çevresi hakkında konuşmayacağız. Çünkü bu adam bizi ilgilendirmiyor.

Fakat her nasılsa, biz buradaki cihadı tamamlayıncaya ve bu toprakları, bu diyarları bağımsızlığına kavuşturuncaya kadar gelecekte her şeyin her yere böyle kolayca yayılacağını düşünmek oldukça zordur. Çünkü Allah'ın yardımı, bizler birleşmeye başladığımızda gelir. Yüce Allah, Kuran'da şöyle buyuruyor:

"Hepiniz toptan Allah'ın ipine sımsıkı sarılın, kendi aranızda parçalanıp ayrılmayın."
(Al-i İmran, 103)

Bugün birçok insan, burada-Kafkasya'da bizim cihadı sürdürebilmemiz için yeteri kadar güce ve diğer kaynaklara sahip olmadığımızı düşünüyor, fakat Allah sayesinde elimizde olanlarla operasyon yapmayı başarıyoruz. Ve kafirler, bunlar hakkında sessiz kalıyorlar. Neden geçtiğimiz yaz düzenlenen ve "Tiger" diye anılan bir çeşit "Hummer"larının imha edilip 3 yada 4 kafirin ortadan kaldırıldığı operasyonu gizlediler? Bunun hakkında neden sessiz kalıyorlar? Neden orda-burada yapılan operasyonlar hakkında hiçbir şey söylemiyorlar? Çünkü böyle haberleri gizleme politikaları var.

Yine de bugün, Kafkasya'nın içinde yahut dışında bulunan bazı kardeşlerimiz arasında hala buradaki olanların FSB'nin kontrolünde olduğuna ve bundan Rusların karlı çıktığına inandırılanlar mevcut. Bamut köyünde yaz başlarında bir BMP zırhlısı imha edildi ve bu operasyon sadece 4 kişi tarafından düzenlendi. Bununla ilgili olarak yerel halkın arasında pis bir söylenti yayıldı: Onlar bu eylemin arkasında mücahidler değil, generallerin bizzat kendileri olduğunu söylediler. Halbuki bizim, bu operasyonda kimlerin görev aldığını çok iyi bilmemize rağmen... Yine de kafirler, bunu haklı çıkarmaya çalışıyor, bahaneler uyduruyorlar ve her şeyin FSB tarafından yapıldığını iddia ediyorlar. Böylece Dokka da FSB ajanı oluyor(!)

Allah bazı insanları çok sert imtihan ediyor. Bazılarının kalplerini mühürlüyor, diğerlerininkini açıyor. Bu cihad burada başladığı zaman, hepimiz bunun bir cihad olduğunu kavradık ancak herkes buraya katılabilme durumunda değildi. Çünkü ben başka bir yerdeydim ve birileri konuşmaya başladı: "Buryatski geride oturuyor ve konuşuyor vs..." Evet, o zaman bu cihatta yer alamamıştım çünkü kardeşlerle herhangi bir irtibatım yoktu. Ve benim arkamda pis söylentiler yayılmıştı. Benim aylak bir konuşmacı olduğumu söylemişlerdi. Allah en iyisini bilir ki, bizden her birimiz kendi iş ve eylemlerinden dolayı mesul tutulacağız.

Geçen baharda, kardeşlerimiz benimle irtibata geçtiler. Ve bana komutanlarımızdan Emir Muhenned'den, beni buraya davet eden ve cihada katılmaya çağıran bir mektup getirdiler. Allah için olan bitenden az veya çok farklı bir şey söylemek istemiyorum fakat hatırlıyorum ki; o mektubu aldığım zaman, yaklaşık 6 dakika süren videoyu seyrettiğim zaman, Emir Muhenned bana rica edip, "insanlar seni dinliyor. Sen fikirleri insanlar tarafından dikkate alınan birisin, bize katılabilirsin. (Burada O, "Buraya gel! Sana emrediyorum! Vb." şeyler söylemedi. Sadece "seni kabul etmeye hazırız, seni aramızda görmekten onur duyarız." gibi şeyler söyledi)" dediği zaman bu gerçekten beni çok etkiledi.

Allah, Kuran'da buyuruyor ki:

"Savaş, siz hoşlanmasanız da size farz kılındı."
(Bakara, 216)

Ve Allah Resulü(s.a.s) dedi ki:

"Şeytan, Hicret yoluna oturur ve der ki: 'evini, yurdunu bırakacak mısın?' Ve en iyi hicret, Peygamber (a.s.m)'in dediği gibi cihattır. O(s.a.v.) buyurdu ki: "o kişi O(şeytan)'nu dinlemedi ve yoluna devam etti. Sonra Allah'tan cihada çıkma emri geldi ve şeytan gelip dedi ki: Cihada mı gitmek istiyorsun? Sen öldürüleceksin, karın başka biriyle evlenecek. Malın başkaları arasında paylaşılacak." Allah Resulü(s.a.v), dedi ki: "Eğer o anda bu kişi Şeytanı dinlemezse ben O'na cenneti garanti ederim."

Bu mektubu aldığım zaman bana denildi ki; "Cevabın ne olacak?" 3-5 dakika iyice düşündüm. Açıkça söyleyeyim ki bu 3-5 dakika boyunca hayatım, gözlerimin önünden geçti. Hayatım boyunca düşündüğüm her şey, bütün bunların hepsi o anda oluyormuş gibi geldi.

Fakat bunlar Allah'ın bir imtihanı olmalıydı. Kendi kendime; "hep sahabenin cihadı hakkında konuştun, onların hayatlarını anlattın, tabiini anlattın, büyük İslam alimlerini anlattın, Peygamber'in cihadını anlattın ve şimdi bir şansın var. Git ve hep konuştuğun şeylerin ardından neler yapabileceğini kanıtla" dedim.

Abdullah ibn Mesud(r.a.)'un dediği gibi, Yüce Allah insanı hep bu tür durumlarla imtihan ediyor:

"Eğer Allah bir insanı imtihan eder ve O'nu Allah rızası için bir şeyler söylemesi gereken bir duruma koyar, O da bu durumda söylemesi gerekeni söylemezse Allah O'nun önceden sahip olduğu imanı asla bir daha vermez."

Bu başlangıç noktasıydı.

Allah için ben, cihada karşı burada karşılaştığım ve gece gündüz cihada çıkma hayalleriyle yaşamış bazı samimi kardeşlerimiz kadar güçlü bir istek duymamıştım. Ama Allah sizi seçer ve siz de dünya ve ahiret arasında tercih yapmak zorunda olduğunuzu anlarsanız ve de Allah'a karşı birazcık samimiyetiniz varsa bu seçimi yapmak zorunda olduğunuzu bilirsiniz.

Sonra dedim ki: "Evet, inşallah gideceğim, ama biraz zamana ihtiyacım var." Fakat ben "Evet" dediğimde bu, artık başlangıç noktası oldu. Ancak bunu söyledikten sonra rahatladım. Çünkü bu noktayı geçince sadece tek yolunuz olduğunu anlıyorsunuz.

Daha sonra düşünmeye başladım: "ya bu FSB'den ise", "Dokka Umarov kim?", "O'nu kim tanıyor?" vs... ve kısa bir süre sonra Allah'ın izniyle buraya geldim, cihada katıldım, silah ve "Çeçen Gora-Tex" botları edindim. O andan sonra her şey bütünüyle farklı gelişti.

Buraya geldiğim zaman bazı kardeşler; "Senin burada olduğunu halka anlatmayalım. Diğer kardeşlere, diğer cemaatlere de söyleyelim ki senin burada olduğunu kimseye söylemesinler" dediler. Ve ben de bir ay boyunca buradaki gerçek durumu incelemeye karar verdim. Çünkü "onlar FSB ajanıdır. Ruslar onlara havadan silah bırakıyor, vs." diyen insanlar var. Bunu söyleyen insanlara güvenilemez çünkü cihattan kaçıp Avrupa'ya gittiler ve orada bir yerlerde oturuyorlar. Orada cihadı tamamen unuttular. Peki, bunlar neden böyle konuşuyorlar? Bunları söylüyorlar, çünkü savaş alanından kendi kaçışlarını haklı çıkarmak istiyorlar.

Bazen, "eğer bunlar doğru söyliyorlarsa" diye düşündüm. Bunun için tüm ay boyunca düşündüm, izledim ve gözlem yaptım. Eğer buradaki her şey FSB tarafından organize ediliyor ve düzenleniyorsa, bu savaş onlar için gerekliyse ve onların bazı amaçları için kullanılıyorsa, Allah için, bir ay sonra kardeşlerin yüksek derecede bir samimiyet ve yüksek derecede bir imana sahip olduklarına ikna oldum. Ki onlar, gerçekten Allah rızası için çaba sarf ediyorlar ve burada hayatlarını feda etmeye hazır, bu yolda her şeyini kaybetmiş birçok insan var. Ben buradaki insanların kim olduklarını öğrendim ve bunun hakkında hiç şüphem yok. Ki onlar, bugünün Müslümanları arasında en iyilerdir. Çünkü siz ılık bir evin içerisinde bol yiyecekler, iyi gıdalar arasında bulunduğunuz zaman bir kişinin güvenilir ya da ikiyüzlü olduğunu asla anlayamazsınız. Fakat soğuk, çamur ve çetin sınavlar başladığı zaman, yemek olmadığı ve ağır yükleri taşımak zorunda olduğunuz zaman Allah size kimlerin iyi, kimlerin kötü olduğunu gösteriyor.

Allah Kuran'da şöyle buyuruyor:

"Andolsun ki hem sizi biraz korku ve açlıkla, hem de mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele."
(Bakara, 155)

Bir kişi, ancak imtihan edildikten sonra liyakatını gösterebilir. Ki bu, Allah'ın neden Hz. İbrahim'i imtihan ettiğini, neden güçlü iradeli-azim sahibi Peygamberlerin imtihan edildiğini açıklar. Allah (azze ve celle) şöyle buyuruyor:

"O halde peygamberlerin azim sahibi olup sabrettikleri gibi sen de sabret."
(Ahkaf, 35)

Ve ben burada başka hiçbir yerde görmediğim sabrı gördüm. İnsanlar burada kışın kar altında bir gece geçirdiği zaman, ki kronik hasta olan insanlar var, gene de buradan ayrılmıyorlar. Allah sayesinde birçok hastalık sahibi-hatta neredeyse görme yeteneğini kaybetmiş- insanlar burada kalmaya devam ediyorlar. Buraya şimdi gelenler, bizim gençliğimiz. O gençliğimiz ki Allah Resulü(s.a.s.), haklarında şöyle buyurmuştu: "Beni genç insanlar destekledi". Ve yine onlar, "İslam'ın Destekçileri"dir. Ve onlar doğru bir İslam anlayışı ve doğru bir akide ile buraya gelenlerdir. Onlar kolayca doğru yoldan sapanlardan değillerdir.

Daha sonra bir soru aldım: Tamam! Kardeşlerimizin, mücahidlerimizin durumları iyidir. Peki, liderliğin durumu nasıldır? Bu adamın- Abu Usman (Dokka Umarov)- kim olduğu sorusu, daima ilgi topladı. Her şeyin başladığı, geçen sonbaharda Emirliğin ilan edildiği zamanı hatırlayalım. Umarov'un Emirliği deklare edişi, ilk kez internette duyurulmuştu. Bazı arkadaşlar gelip bana "Bu konudaki görüşün nedir?" diye sordukları zaman ben gerçekten demiştim ki, "Bence Emirlik deklarasyonunda sadece bir tek hata var: O da geç yapılması!". Ama Allah, onun uygun bir zamanda olmasını diledi, Zakayev ve diğerleri yalan söylememelidirler, Abu Usman bana bu kararın alınmasının 2002'lere uzandığını ve o zaman cihadın İçkeriya için veya parlamento için veya başkanlık için sürdürülmediği herkes tarafından onaylandığını söyledi. Tüm küfür kavramları tamamen terk edilmişti.

Ve bugün, bu adam (Dokka Umarov); böyle zor bir durumdayken, Avrupa'daki ve dışarıdaki kişilerin muhalefetine rağmen Emirliği ilan edebildi. Ve bu karar O'nu daha değerli yaptı. Çünkü şimdi herkes O'na karşı geliyor. Herkes O'ndan nefret ediyor. Ben bizzat, O'nun yanında çok zaman geçirdim ve gördüm ki O, Allah rızası için samimi niyete sahip biri. O, bizimle aynı koşullarda yaşıyor, aynı tip battaniye ve aynı tip yastık kullanıyor. Benim ve diğer mücahidlerin yediğimizin aynısını yiyor. O, kendisini kimseden üstün görmez. Ben O'nun hakkında yalan söylemeyeceğim. O'nu ne öveceğim ne de abartacağım. Ben şimdi O'nun arkasından konuşuyorum. O şimdi burada değil, bu yüzden konuşabilirim. Eğer burada olsaydı asla söylemezdim. Ama her nasılsa O, her yaptığını gerçekten Allah rızası için yapan biridir.

Ve O'nda gördüğüm samimiyet, insanlar arasında nadiren görülen cinstendir. O, sıkı bir azim ve güçlü irade sahibidir. O, Çeçen işbirlikçi mürtedler ihtiyar babasını kaçırıp teslim olmasını istediklerinde bunu gösterdi. Bunu reddedince bu kez serbest bırakmaya söz vererek fidye talep ettiler. Buna karşın O'nun cevabı ne oldu biliyor musunuz? Bunu ilk duyduğum zaman hayrete düşmüştüm. Subhanallah! Beni dinleyen veya izleyen kardeşler, size bunu anlatıyorum ki muhtemelen O'nun yaptığını ben yapamazdım. Onlara dedi ki: "O'nu alın, öldürün ve yakın! Size O'nun için tek bir kuruş ödemeyeceğim." Neden? Kafirler ve mürtedler için bir gelenek oluşturmanın önüne geçmek için. Yoksa onlar artık sürekli mücahidlerin ailelerine uğrayacak ve bizden fidye talep edeceklerdi. Bizim böyle zaaflarımız olmadığını göstermek için. Elbette bizim böyle zaaflarımız yok ama Allah için, böyle bir işi herkes yapabilir miydi, bilemiyorum.

Beni dinleyen kardeşlerimiz bilmelidirler ki; ben kimseyi övmeyeceğim veya yalan söylemeyeceğim, bu iş için para da almıyorum. Kaydettiğimiz bu videoda ben davet yapmak değil de buradaki durumumuzun nasıl olduğunu göstermeye karar verdim.

Bu adamla ilk karşılaştığım zaman O'nun gerçekten Allah rızası için samimi biri olduğunu gördüm. Yine de O'nu karalamaya çalışıyorlar: Geçmişte gangsterdi, cahilin biriydi vs... Allah'ın izniyle O; kendisini geliştirmiş, doğru yolda yürüyen ve anlayışı olan birisi. Bendeki izlenime göre bu adam, en iyi liderlerden birisidir. Allah bize şimdi ve her zaman böylelerini versin! Bütün hayatım boyunca O'nun gibi biriyle muhtemelen karşılaşmadım.

Fakat bununla birlikte biz, insanların rızası için cihad etmiyoruz. O'nun veya diğer mücahidlerin rızası için de etmiyoruz. Biz bunu sadece Allah'ın rızası için yapıyoruz. Ve biz bu yola Allah'a daha yakın olmak ya da şehit olmak için çıktık. Temel misyonumuz, yaşamak değil bu yolda ölmektir. Bu nedenle, bugün kaydetmeye karar verdiğimiz bu sohbette burada oluşan durum hakkında açıklama yapmak istiyorum.

Benim ve O'nun kaydettiğimiz ilk videoda, birçoğunuz hatırlayacaktır- o zaman internette yayımlanmıştı- kesin bir karar vermiştim: Buradan ayrılmayacağım, bizim için sonuna kadar gideceğimiz bir yol olacak...

Allah şahidim olsun ki, bu bir gösteri değil. Yalancıların söylediği gibi para veya başka bir şey kazanmadım. Beni Moskova'dan hatırlayanlar görebilir. Hala eski pantolonumu giyiyorum, hiçbir şeyim kesinlikle değişmedi. O zamandan beri sadece bir Dragunov (SVD) silahı edindim, bir de yelek ve sırt çantası... Hepsi bu kadardır. Bizden hiç kimse, buraya dünya metaı için gelmemiştir. Çünkü bu diyarda şu ağaçlardan, dağlardan ve kazanmaya çalıştığımız Allah rızasından başka hiçbir şey yoktur.

Dedikodu yaymaya devam edenlere; şunu derhal söylemek istiyorum ki, meşru liderimize-Kafkasya Emirliği'ne muhalefet eden herkes dönektir, Allah'a karşı yalancıdır. Çünkü bugün Abu Usman'a muhalefet eden herkes, Allah'ın huzurunda şahitlik ederim ki daha evvel haklarında bir ders anlattığımız ve karakterlerini tasvir ettiğimiz aşağılık bir haricidir. Bugün bunlar oldukça fazladırlar. Ama her ne olursa olsun biz, nihayetinde cenneti kazanma arzusu olan bu yolculuğa devam etmek arzusundayız.

Daha uzun konuşmayacağım çünkü bataryamız azalıyor. İnşallah bir dahaki sefer devam ederiz. Bu video, bugün buradaki gerçek durumu bir nebze açıklamak için yeterli. Birçok kardeşimiz gerçekten de burada neler olduğunu bilmiyor. "Burada cihadın sürdüğünü" veya "savaşanların FSB ajanı olduğunu", "Rusların havadan silah bıraktığını"... Onlar havadan silah bırakmıyorlar fakat yakın zamanlarda havadan top mermileri gönderiyorlardı ve ondan sonra ağaçlar buna benzemeye başlıyor.

İnşallah bu noktada bitireceğiz ve bir dahaki sefere devam edeceğiz, Allah izin verir de hayatta kalırsak. Nihayetinde kardeşlerimizden en azından dualarıyla da olsa bu cihadda yer almalarını rica ediyorum. Bizim için dua edin çünkü dua, Allah tarafından bize verilen en iyi silahtır ve dua ile Allah durumumuzu değiştirebilir, bize çokça yardım edebilir ve başlıca amacımıza ulaşmak için gereken şeyleri verebilir.

Bunu söyleyerek Allah'tan kendim ve sizin için bağışlanma diliyorum. Davamızın sonu, alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd etmektir.

Allah'ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun!
 
ABDULHAK Çevrimdışı

ABDULHAK

الإذلال هو بعيد عنا
Admin
Afganistan’da Şehid Olan Ebu Musa et Turki’den
Türkiye’deki Müslümanlara Mektup

mubarek_sehIt_resImlerImIz-2.jpg




Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla


Allah’ın adıyla başlar, O’na hamd eder, verdiği nimetlerinden ve üzerime olan lûtfundan dolayı O’na sonsuz şükranlarımı bildiririm.

Mücahidlerin imamı, güzide emiri, Allah subhanehu ve Teâlâ’nın kulları arasından seçip beğendiği ve peygamberlerinin sonuncusu olan kulu Muhammed’e salât ve selam olsun.

Nice kanlarını toprağa akıtmış yiğitler geçti bu yollardan. Nice yiğitler geçti gözlerini bile kırpmadan kâfirlere saldıran. Hep o yiğitler ki dinleri için savaştılar. Tıpkı Rasulün dediği gibi. O Bedir’de şöyle diyordu: “Ya Rabbi! Bu kâfirler bizi dinimizde fitneye düşürmeye çalıştılar.” İşte bu yüzden biz bunlarla savaşıyoruz. İşte bu yiğitler peygamberlerinin açtığı bu yolda hiç ara vermeden yürüdüler. Kimi zaman Sad ibn Ebi Vakkas oldular, kimi zaman Hamza, kimi zaman Sümeyye, kimi zaman da Ömer oldular. Her biri bir miras bıraktılar kendilerinden sonra gelenlere. İşte bu mirası alan sonraki gençler onların yolunu sürdürmeye and içtiler. Onlardan kimileri verdikleri sözde durdu kimileri de beklemektedirler. Zaten onlardan sözlerinden vazgeçende olmadı.

İçinde bulunduğumuz bu yüzyılda yine bu yiğitler Hattab, Ebu Velid, Zerkavi, Abdulvehhab olarak çıktılar karşımıza. Onlarda akıttılar o misk kokulu kanlarını toprağa. Ve seleflerinden aldıkları mirası bıraktılar bizlere. (Ya Rabbi bizlerinde canlarını bunların ki gibi al)

Allah’ın lûtfuyla bu mirastan nasiplenmiş bir kardeşiniz olarak bu satırlarımı okuyacak ve henüz Mücahidlerin saflarına katılmamış yahut yaşadığın ülkedeki gaflet ve aldatmacadan dolayı Mücahidleri tanıyamamış siz gençlere bazı nasihatlerde bulunmak istiyorum. Çünkü Allah azze ve celle buyuruyor ki “Nasihat Mü’minlere fayda verir.” [Zariyat: 55]

Ey gençler! Sanmayın ki maksat sözleri güzel söylemek ya da olanı farklı göstermektir. Vallahi burada anlattıklarım yaşadıklarımızdan ve kalbimizde hissettiklerimizden başkası değildir. Eğer sözler cihad beldelerindeki izzeti, İslam’ın nasıl yüceltildiğini, Kur’an’a ve sünnete sarılıp onun nasıl hayata geçirildiğini, nasıl canın Allah için feda edildiğini, Müslüman’ın nasıl kıymetli olduğunu, küfrün ve şirkin zillet, kâfirlerin nasıl zelil edildiğini görseydiniz o zaman inanıyordum ki beni daha iyi anlar ve bu beldelerde olmayışınıza yanardınız.

Masumların ve dinleri için savaşan yiğitlerin kanları akıtılırken bu topraklarda biliyorum sizler birbirinizle tartışıyor, kiminiz cihadın farz olmadığının delillerini aktarıyor, kiminiz farzdır deyip delille koyuyor ortaya. Fakat acı olan şu ki dışarıdan size bakanlar meselenin aslını bilmelerine rağmen aranızda bir ayrım yapmıyorlar. Nasıl ayırt etsinler ki neticede hepiniz evlerinizde oturuyor, klimalı odalarınızda oturuyor, sofranızda yiyeceklerin her çeşidini bulundurmakta ağır davranmıyorsunuz. Ve kardeşlerimizin kâfirlere karşı giriştiği bu savaşta onları yalnız bırakmıyorsunuz. Ve Allah katında daha güzeli bulunmayan bir amelden nasiplenmiyorsunuz. İster farz olsun ister farzı kifaye Allah katında en güzel amel. Sahabe sordu Ey Allah’ın Rasulü. Bu amele denk var mıdır? Cevap verdi Rasul; BULAMIYORUM. Evet. Bu amelin dengi yok gençler. Şeyh İbni Teymiyye Şer’i Siyaset adlı kitabında cihadı anlatırken diyor ki; “Bu amel farz olmadığında yapılan sünnetlerin en efdalidir.”

Sırf bunları bilmek bile bizim için bu ameli işlemeye yetmesi gerekirdi. Ama şeytan yine bizleri aldatıp nefislerimizi oyaladı. Fakat şurası var ki asıl olan bugün bu amelin farz oluşudur. Yaşlı kadın ve on beşinden küçüklerden başka Allah’a ve ahiret gününe iman eden herkesin silaha sarılması bugün hiç şüphe yok ki farzdır. Bu konuda karışıklığa düşenin güvenilir fıkıh kitaplarının cihadla alâkalı hükümlerine bakmaları yeterli olacaktır.

Ey gençler! Bırakın şu aldatan hocaların peşinden gitmeyi, bu insanlara takılıp peşinden gittiğiniz sürece akıbetinizin ne olacağını nereden bileceksiniz. Bırakın şu zehirlenmiş kitapları okumayı. Başınızı kaldırıp etrafınıza iyice bakın şu anda dünya insanları iki kutup değil mi? Bir tarafta kâfirler diğer tarafta Mücahidler. Bütün siyasetler, politikalar ve uluslar arası antlaşmalar Mücahidlerin yok edilmesi için yapılmıyor mu? Bugün Yahudiler ve onların uşakları Hayber’in intikamını istemiyorlar mı? İlmiyle amel eden alimler hapislerde, Mücahidler zindanlarda değil mi? Tüm müşriklerin çıkarılması gereken Mekke’de bu gün Amerikan askerleri serbestçe gezmiyor mu? Ebu Gureyb, Bargam ve başka yerlerde tecavüz edilen kadınlar Müslümanların kadınları değil mi? (Rabbim affına sığınıyorum). Evet gençler! Bu gün bize düşen Allah yolunda cihaddan başkası olabilir mi? Asla! Yıllardır yazılan kitaplar, çıkarılan dergiler, kurulan cemaatler yeni bir hizb ve tartışa çıkartmaktan başka bir işe yaradı mı? Allah aşkına Rasulullah’ın (s.a.v.) hayatı ve mücadelesini tekrar gözden geçirip iyice düşünün. Geriye kâfirlerle savaşmaktan başka bir yol kalıyor mu? Elbette savaşmamak için bahaneler çok ve ben bunları biliyorum. Bazılarınız İslam için ciddi çalışmalar yapıyor, bazılarınız insanlara imanı öğretiyor, bazılarınız maddi yardımlar topluyor. Beklide bu yapılanları cihada çıkmaktan daha faydalı görüyor cihada çıkmıyorsunuz. Yanlış anlamayın gençler yapılanları küçümsüyor değilim. Bende yaptım bunları ama burada anladım ki bir yol zilletin içinde kalıp çalışmaktan bir gün cihada kalmak daha hayırlı imiş. İnanın bana cihada çıkma yapılan tüm çalışmalardan daha hayırlı sonuçlar veriyor hem kendimiz hem de yakınlarımız için. Bu konuda itirazı olanların 11 Eylül sonrası dünyada İslami uyanışın nasıl değiştiğini araştırması yeterli olacaktır.

Ey gençler, kardeşlerim bırakın münafık yapılı insanlarla uğraşmayı. Çıkın Allah yolunda savaşa, ayırın saflarınızı. Rasulullah’ın (s.a.v.) kıyamete kadar hak üzeredirler dediği bu gruba gelin katılın. Gelin buraya ve bir görün buraları, biraz sabredin, Mücahidlerin alimlerinin sohbetlerine katılın ve değerlendirin. Vallahi göreceksiniz ki ülkemizde söylenen o sözler pis zan ve yalandan başka bir şey değildir. İnsan burada Kitabı ve Sünneti daha iyi anlıyor. Allah azze ve celle göğsüne genişlik veriyor. Vallahi ben gördüm ki ülkemizde söylenenler iftira ve zanna göre konuşmaktan başka bir şey değildir. Şeytan bu şekilde insanları Allah’ın yolundan alıkoyuyor da fark edemiyoruz. Bugün ne kadar acı ki doğru sözlü ve samimi insanlar yalancı, yalancı insanlar ise doğru sözlü biliniyor. Yahudi ve Hıristiyanlar gerek medya ile gerekse uşakları olan ülke yöneticileriyle ve bu yöneticilerin yardakçıları sözde din adamlarıyla Müslümanların üzerinde türlü türlü oyunlar kuruyorlar. Bunun farkına varmayan bizim saf Müslümanlar ise bakıyoruz ki onların ağzı ile konuşuyorlar. Ya Rabbi bu ne musibet? Bu gün kendinin Müslüman olduğunu söyleyen binlerce insan Yahudilerle söz birliği yapıyorlar. (Ya Rabbi bizi affet). Siz ey gençler! İyice düşünün ne olur. Bu gün terörist denilen insanlar Allah’ın hükmünden başka bir şey istiyorlar da bu yalancı kâfirler buna mı karşı çıkıyorlar? Allah aşkına düşünün. Kitle imha silahlarıyla öldürülenler kimler? Uluslar arası antlaşmalara göre kullanılması yasak olan silahlarla vurulan insanlar kimler? Sapık hocaların dedikleri gibi bu insanlar harici, vuranlarsa Hz Ali taraftarları mı? Eğer öyleyse sizler neredesiniz? Ya Rabbi bu nasıl bir buhran böyle! Uyanın artık ey gençler. Sizler öyle bir ümmetin çocuklarısınız ki, bu ümmet insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı bir ümmettir. İyiliği emrederler ve kötülüğü yasaklarlar. Ne olur artık bir bakın tarihimize. Geri gönün izzetinize. Kuşanın silahınızı, şerefinizle yaşayıp izzetiyle ölenler gibi sizlerde ölün. Birde şunu iyi bilin ki ne Amerika ne de onların yardakçıları olan kâfirler sizin ecelinizi çabuklaştıramazlar. Vallahi herkes öleceği yerde ölür. Ta ki sağlam kalelerde bile olsa ölüm ona ulaşır. Bu gün insanlar bu kâfirleri ilah yerine koydular. Dediler ki onların her şeye gücü yeter, her şeyi görür ve duyar. Vallahi yalan! Eğer öyle olsaydı şu anda ben burada olamazdım. Rabbim Senden başka ilah yok! İnsanlar Amerika’yı ilah edindiler ve tağutun hükmüne razı oldular. Oysa yalnızca Sana kulluk etmekle emrolunmuşlardı.

Ey gençler! Çıkın o kargaşadan ve bakın şu dönen oyunlara. Kâfirler bir an bile boş durmuyor, Mücahidleri yok etmeye çalışıyorlar ve kendilerini Allah’tan başka dünyayı idare eden bir ilah konumuna koyuyorlar. Oysa Allah gökte de yerde de tek ilah değil midir?

Bakın size bir misal vereyim; Amerika Afganistan’a saldırmadan önce günlerce radyodan yayın yapıp Amerikan askerlerini yüceleştiriyormuş. Hatta o kadar ki buradaki garibanlar onlara kurşun işlemez diye düşünüyorlarmış. Ama hamd olsun O Allah’a ki onların oyunlarını Mücahidlerin elleriyle bozdu da o kâfirler burada bir bir cehenneme yuvarlandılar. Elhamdulillah geldiğimiz şu noktada Mücahidlerin durumu çok iyileşti ve kâfirler iyice köşeye sıkıştı. Vallahi fetih ufuklardan görünmeye başladı. Şu anda bütün cihad beldelerinde kâfirler şehir merkezlerinden dışarı çıkamıyorlar ve anca hava kuvvetiyle üstünlük sağlamaya çalışıyorlar.

Vallahi kâfirlerin o soytarı çocukları buralarda korkularından geceleri uyuyamıyorlar. Fakat medya kullanarak dünya kamuoyunu kandırıp durumu farklı gösteriyorlar. Ama inşallah bu da çok kısa sürecek ve o dev gibi görünen küçük sarayları yerin dibine batacak.

Ey gençler! Allah’ın kitabını tekrardan okuyun, iyice tefekkür edin ve bırakın bu dünyanın zevklerini. Vallahi bu dünya malında hayır yok! İnanın bana şu cihadın verdiği tadı insana hiçbir şey vermiyor. Gelin ve şu güzelim amelden nasiplenin. Allah’ın kınadığı insanların arasından çıkarın kendinizi. Allah cihada çıkmayanları kınayıp tehdit ediyor ve onlarda nifak bulunduğunu söylüyor. İnanıyorum ki sizler o hasta kalpli insanlardan değilsiniz fakat meselenin aslını çözemiyorsunuz. Vallahi karar verip yola çıkana kadar İslam’ı gerçekten anlayamıyorsunuz. Ama yola çıkanın Allah hidayetini arttırıyor. Vallahi bu söylediklerimi kendim yaşadım. Vallahi kardeşlerim Rabbine karşı samimi olan insan O’na koşar. Koşmasan da zaten vaktin belli değil mi? Bunu anlamaya mani olan nedir? Vallahi gelin ve sabrederek ölün buralarda. Ben burada sabredip kavuşan insanlar gördüm. (Rabbim bizi de onlardan kılsın). Vallahi kanları kan değil misk kokuyordu. Bir haftalık cesetleri dahi kokmayan ve sıcacık duran kardeşler var buralarda. Vallahi bu miski ben kokladım. Hatta üzerindeki eşyalarından bir tanesini alıp (misal saatini) saklasanız günlerce o eşyadan misk kokusu kaybolmuyor. Vallahi kardeşlerim ben buna şahit oldum.

O izzetli gençler gibi sizde çıkan yola ve katılın kardeşlerinize. Gençler sözü çok uzattığımın farkındayım ama size anlatmak istediğim çok şeyler var aslında. Yinede sözü kısalttım sizlere şunları tavsiye ediyorum. Gerek buralarda gerekse başka yerlerde olsun insanlara takılmayın, Rabbinizin katındaki halinizi düşünün. Sabretmen gerekiyorsa kardeşine sabret, güler yüzlü ve alçak gönüllü ol, başkalarından hizmet bekleme kalk kendin yap, gerekirse ekmeğini paylaş, insanları büyütme gözünde, herkesin hata yapabileceğini unutma. Cahillere aldırma. Mücahid alimlerin nasihatlerini al. Emire itaatte kusur etme. Bil ki eğer sabredersen derecen yükselir. Ne dünyayı sev nede insanların sahip olduklarını iste. Vallahi sen garip olmayı tercih et. Dünyayı sevmezsen Allah seni sever, insanların sahip olduklarına sahip olmazsan insanlar seni sever. Rasulullah’ın (s.a.v.) emrettiği şu beş şeye sarıl; “Cemaat, dinlemek, itaat, hicret ve cihad”. Vallahi kurtuluşun yolu budur. Allah azze ve celle buyuruyor ki; “Kendilerine zulmettikten sonra Allah yolunda hicret edenleri dünyada mutlaka güzelce yerleştiririz. Ahiret mükâfatı ise elbette daha büyüktür. Keşke bilselerdi. Onlar sabrederler ve Rablerine tevekkül edenlerdir.” [Nahl: 41-42]

Sözlerimi burada bitirirken Mü’minlerin emiri Molla Muhammed Ömer’i, Allah’ın aslanı Şeyh Usame bin Ladin’i ve Şeyh Zevahiri’yi rahmetle anıyorum ve Rabbimden bunlar için yakın bir fetih vermesini diliyorum. Ve sizlere Allah’ın şu ayetlerini hatırlatmak istiyorum:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygambere ve sizden olan ulul emr’e de itaat edin. O halde bir şey hakkında ihtilafa düşerseniz, artık onu Allah’a ve Peygambere arz edin. Bu hem hayırlı hem de sonuç itibariyle daha güzeldir.

(Habibim) Sana indirilene ve Senden önce indirilenlere gerçekten iman eden kimseleri gördün mü? Tağuta muhakeme olmak isterler; Hâlbuki onu inkâr etmekle emrolunmuşlardı. Şeytan da onları uzak bir delalet ile saptırmak ister.

Onlara Allah’ın indirdiğine ve Peygambere gelin denildiği zaman, münafıkların senden tam bir çevriliş ile çevrildiğini görürsün.

Fakat ellerinin evvelce işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiği zaman, hemen sana gelip “Biz ancak iyilik etmek ve arayı bulmak istedik” diye nasılda Allah’a yemin ediyorlar.

İşte onlar, Allah’ın kalplerinde olanı bildiği kimselerdir; öyleyse onlardan yüz çevir, kendilerine nasihat et ve onlara kendileri hakkında tesirli söz söyle.

Biz her Peygamberi ancak, Allah’ın izniyle itaat olunması için gönderdik. Eğer gerçekten onlar kendilerine zulmettikleri zaman, sana gelipte Allah’tan mağfiret isteselerdi ve Peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, şüphesiz Allah’ı Tevvab ve Rahim olarak bulurlardı.

Hayır, Rabbine yemin olsun ki aralarında çıkan karışık işler hususunda seni hakem yapıp, sonradan verdiğin hükümden dolayı kendilerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.

Şüphesiz ki onlara “Nefislerinizi öldürün” veya “Yurtlarınızdan çıkın” diye emretseydik, içlerinden pek azı müstesna bunu yapmazlardı. Eğer gerçekten onlar nasihat edile geldikleri şeyleri yapsalardı, elbette kendileri için hayırlı ve (imanlarını) takviye cihetiyle daha sağlam olurdu.

O zaman onlara, muhakkak tarafımızdan büyük bir mükâfat verirdik.
Ve elbette onları dosdoğru bir yola hidayet ederdik.

Kim Allah’a ve Rasule itaat ederse, işte onlar; Allah’ın kendilerine nimet verdiği Peygamberler, sıdıklar, şehidler ve Salih kimselerle beraberdirler. İşte onlar ne güzel arkadaştırlar.

Bu Allah’tan bir lûtuftur. Hakkıyla bilici olarak ta Allah yeter.

Ey iman edenler. Tedbirinizi alında ayrı ayrı bölümler halinde savaşa çıkın veya hep beraber seferber olun.

Hiç şüphesiz içinizden öyleleri de vardır ki, mutlaka ağır davranacaktır. Fakat size bir musibet gelirse: “Allah bana lûtfetti de onlarla beraber hazır bulunmadım” der.

Ve eğer size Allah’tan bir lûtuf gelirse, sanki sizinle kendileri arasında hiçbir tanışıklık olmamış gibi şüphesiz ki “Keşke bende onlarla beraber olsaydım da büyük bir kazanca erseydim” diyecektir.

Öyle ise dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar Allah yolunda savaşsınlar! Kim Allah yolunda savaşırda öldürülür veya galip gelirse, artık ileride ona büyük bir mükâfat vereceğiz.

Size ne oldu ki; Allah yolunda ve çaresiz bırakılan erkekler kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? Onlar ki; “Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder ve bize tarafından bir yardımcı gönder” diyorlardı.

İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler ise tağut yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz ki şeytanın hilesi zayıftır.

Kendilerine “Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı hakkıyla eda edin ve zekâtı verin” denilen kimseleri görmedin mi? Şimdi onlara savaş farz kılınınca içlerinden bir fırka, Allah’tan korkarcasına, hatta daha şiddetli bir korkuyla insanlardan korkmaya başladılar. Ve şöyle dediker: “Rabbimiz bize savaşı niçin farz kıldın? Bizi yakın bir vakte kadar ertelesen olmaz mıydı?”

Deki; dünya menfaati azdır. Ahiret ise sakınan için elbette hayırlıdır ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazsınız.

Nerede olursanız olun, yüksek kalelerde bile olsanız ölüm size yetişir. Eğer onlara bir iyilik gelirse “Bu Allah katındandır” derler. Eğer onlara bir kötülük gelirse “Bu senin yüzündedir” derler. Deki; hepsi Allah katındandır. Böyleyken bu cemaate ne oluyor ki sözü anlamaya yanaşmıyorlar?

Sana isabet eden her iyilik Allah’tandır. Sana isabet eden her kötülük ise nefsindendir. Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. Hakkıyla şahit olarak ise Allah yeter.

Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur. Kimde yüz çevirirse zaten seni onlara bekçi olarak göndermedik.

(Bir şey emrettiğin zaman) baş üstüne derler. Fakat senin yanından çıktıkları zaman onlardan bir taife, geceleyin senin söylediğinden başkasını uydurur. Allah ise geceleri kurmakta olduklarını yazıyor. Artık onlara aldırma ve Allah’a tevekkül et. Vekil olarak ta Allah yeter.

Kur’an’ı hiç düşünmüyorlar mı? Allah’tan başkasından olsaydı, elbette onda birçok çelişki bulurlardı.

Onlara emniyet veya korkuya dair bir haber geldiğinde onu yayıverirler. Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden ululemre arz etselerdi, onlardan bunu (işin gerçek mahiyetini) çıkarabilecek olanlar elbette onun tedbirini bilirlerdi. Eğer üzerinizde Allah’ın lûtfu ve rahmeti olmasaydı pek azınız müstesna elbette şeytana uyardınız.

Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun; Mü'minleri de teşvik et! Umulur ki Allah o inkâr edenlerin kuvvetini kırar. Allah kuvvetçe daha çetin ve azap vermek cihetiyle daha şiddetlidir.” [Nisa: 59–84]

Allah’ın selamı ve rahmeti üzerinize olsun.


Ebu Zeyneb
(Ebu Musa et Turki)



------------------------------------------------------

T7497075.jpg
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
gercekler ile klavyede yasananlar malesef ayni olmuyor.ALLAH celle celaluhu hepimizin yardimcisi olsun..
 
A Çevrimdışı

Away

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Amin İnşaAllah banada nasip olur.(umarım admin bu durumdan dolayı beni siteden atmaz :) )
Akhiler daha fazla röpörtaj yok mu?
Bilen varsa Allah rızası için eklesin :)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt