Bismillah...
İbn-i Teymiye Rahimehullah şöyle der:
“Bir kimse küfür olan bir söz söyler ya da bir amel işlerse, kafir olmayı kastetmemiş olsa bile, bu nedenle kafir olur. Zira Allah’ın dilediği kimseler dışında hiç kimse küfrü kastetmez.”(Es-Sarimu’l-Meslul, 177-178)
“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Rabler edindiler.
Halbuki hepsine de tek İlah’a kulluk etmekten başka bir şey emrolunmadı. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden münezzehtir” Tevbe/31 ayeti de bu kabildendir.
Rivayet yollarının toplamı ile hasen derecesinde olan Tirmizi ve diğerlerinin Adiy bin Hatim’den Radıyallahu Anhu rivayet ettikleri hadiste şöyle geçer:
“Boynumda altından bir haç olduğu halde Allah Rasûlü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem yanına geldim. Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana: “Ey Adiy, şu putu boynundan at” dedi.
Ben onu boynumdan attım. Yanından ayrıldığım esnada Allah Rasûlü’nün Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu ayeti okuduğunu duydum:
“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih’i Rabler edindiler.”Tevbe/31-70
Bunun üzerine ben: “Biz onlara ibadet etmiyorduk” dedim.
Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “Allah’ın helal kıldıklarını haram, haram kıldıklarını ise helal sayıyorlar ve siz de bunları helal ya da haram kabul etmiyor muydunuz?” dedi.
Ben: “Evet” dedim.
Allah Rasûlü Sallallahu Aleyhi ve Sellem: “İşte ibadetiniz budur” diye buyurdu.”
İbn-i Teymiye Rahimehullah, el-Fetava’sında, bu hadisin hasen olduğunu söylemiştir. Hadisten anlaşılmaktadır ki onlar, helaller ve haramlar konusunda kişilere yapılan itaatin ibadet olduğunu bilmemekteydiler. Ancak buna rağmen bu cehaletleri sebebi ile mazur olarak kabul edilmemişlerdir.
İbn-i Cerir Rahimehullah, Huzeyfe’den Radıyallahu Anhu şöyle rivayet eder: “Onlar bu haham veya rahipleri için oruç tutmuyorlardı ve namaz da kılmıyorlardı.
Ancak onların helal kıldıklarını helal ve Allahu Teala’nın kendileri için helal kıldığı bir şeyi haram kıldıklarında da haram olarak kabul ediyorlardı.
Onları Rab olarak benimsemeleri bu yöndendir."
Navaqidu'l Islam'da Muhammed b. 'Abdulwahhab söyle diyor:
السادس : من استهزأ بشي من دين الرسول صلى الله عليه وسلم أو ثوابه أو عقابه كفر , والدليل قوله تعالى : قُلْ أَبِاللَّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنتُمْ تَسْتَهْزِئُونَ * لا تَعْتَذِرُوا قَدْ كَفَرْتُمْ بَعْدَ إِيمَانِكُمْ
6 - Rasulullah (s.a.v)'in getirdiği dinle veya onun mükafat ve ceza olarak bildirdiği şeylerle alay etmek, bunlara karşı tavır almak. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"De ki: "Allah'la, ayetleriyle ve Rasulü'yle mi alay ediyorsunuz? (Boşuna) Özür beyan etmeyin. Çünkü siz iman ettikten sonra tekrar kafir oldunuz." (Tevbe: 9/65-66)
-------------
ibnu'I-Arabi şöyle der: "Onların bu söyledikleri sözler ciddi de olabilirdi, şaka da olabilirdi. Ancak ne olursa olsun bu sözler küfürdür. Çünkü küfür sözleri şaka yollu söylemenin de küfür olduğu hususunda ümmet arasında görüş ayrılığı yoktur. Tah¬kik, ilim ve hakkın; şaka ve ciddiyetsizlik ise batıl ve cehaletin kardeşidir." (EI-Ahkam, 2/976)
-------------
Ebu Bekir el-Cassas şöyle der: "Bu, zorlanma olmaksızın küfür kelimesini söyleme konusunda ciddi kimse ile şaka yapan kimsenin arasında fark olmadığına delalet eder. Zira o münafıklar, söyledikleri sözün oyun amaçlı olduğunu söylemişlerdi. Allahu Teala onların alay ederek küfre girdiklerini haber verdi. Hasan ve Katade'den rivayet edildiğine göre onlar, "Şu Şam saraylarını fethedecek ve sarıoğullarının (Bizansııların) kalelerini zapt edecek kimseye bir bakın!" demişlerdi. Allahu Teala, Rasulüne, onların bu sözlerini ve bu sözün ciddi ya da şaka olsun onları küfre düşürdüğünü bildirdi. Bu ayet aynı zamanda Allah'ın ayetleriyle ve dininin hükümlerinden bir hükümle alay eden kimsenin kafir olduğuna da delalet eder." (Ahkamu'lKur'an, 4/348)
Tevber Suresi 65.-66. (Ibn Kesir) Tefsiri:
قُلْ أَبِاللّهِ وَآيَاتِهِ وَرَسُولِهِ كُنتُمْ تَسْتَهْزِؤُونَ لاَ تَعْتَذِرُواْ قَدْ كَفَرْتُم بَعْدَ إِيمَانِكُمْ
“(Ey Muhammed! Onlara) de ki: Siz, Allah ile, âyetleri ile ve elçisiyle mi alay ediyordunuz? Hiç özür dilemeyin.Çünkü siz, alay ettiğiniz bu sözünüzle îmân ettikten sonra kâfir oldunuz.” (Tevbe : 65-66)
Ebu Ma'şer el-Medînî'nin Muhammed İbn Kâ'b el-Kurazî ve başkalarından rivayetine göre şöyle demişlerdir : Münafıklardan birisi: Bizim şu kurrâmızı ancak midelerine en düşkün, dilleri en yalancı ve düşmanla 'karşılaşma sırasında en korkaklarımız olarak görüyorum, dedi. Bu, Allah Rasûlü (s.a.) ne ulaştırıldı. Hz. Peygamber kalkmış, devesine binmişken (bu sözü söyleyen münafık) geldi ve ; Ey Allah'ın elçisi, andolsun ki, biz sadece eğlenip duruyorduk, dedi. Hz. Peygamber : «Allah ile, O'nun âyetleri ve peygamberi ile mi alay ediyordunuz... Mücrimler oldukları için bir topluluğa azâb ederiz.» buyurdu. Münafığın ayaklan taşlara takılıyor ve Allah Rasûlü (s.a.) ona dönüp bakmıyordu. O, Allah Rasûlü (sa..) nün binitinin gemine asılmıştı.
Abdullah Ibn Vehb der ki: Bana Hişâm İbn Sa'd'm... Abdullah îbn Ömer'den rivayetine göre; o, şöyle demiştir: Tebûk gazvesinde birisi bir mecliste : Bizim şu kurrâmız kadar midelerine düşkün, dilleri yalancı ve düşmanla karşılaşma esnasında korkak kimseyi hiç görmedim, demişti. Birisi mescidde : Yalan söyledin, fakat sen münafıksın. Mutlaka Allah Rasûlü (s.a.) ne haber vereceğim, dedi. Bu, Allah Rasûlü (s.a.) ne ulaştı ve Kur'an (âyet) nazil oldu. Abdullah İbn Ömer der ki: Ben onu gördüm. Allah Rasûlü (s.a.) nün devesinin palanına (üzengisine) asılmış ve taşlar ayağını yaralıyorken : Ey Allah'ın elçisi, biz sadece eğleniyorduk, diyor ve Allah Rasûlü (s.a.) de : «Allah ile O'nun âyetleri ve peygamberiyle mi alay ediyordunuz? Ma'zeret beyân etmeyin, gerçekten siz inanmanızdan sonra küfrettiniz.» buyuruyordu. Bu hadisin bir benzerini Leys de Hişâm İbn Sa'd'dan rivayet etmiştir. İbn İshâk der ki: Münafıklardan bir grup içinde Amr İbn Avf oğullarından Ümeyye İbn Zeyd oğullarının kardeşi Vedîa İbn Sabit ve Seleme oğullarının müttefiki Eşca' kabilesinden Muhaşşin (veya Mahşî) İbn Humeyyir, Allah Rasûlü (s.a.) Tebûk'e giderken ona işaret ederek bir diğerine : Asfar oğullarıyla savaşmayı araplann birbirleriyle savaşması gibi mi sanıyorsunuz? Allah'a yemîn olsun ki yarın sizin iplerle bağlanmış olduğunuzu görür gibiyiz, diyorlardı. Bununla inananları üzmek ve korkutmak istiyorlardı. Muhaşşin İbn Humeyyir : Allah'a yemîn olsun ki bu sözümüz sebebiyle hakkımızda Kur'an (bir âyet) inmemesini ve buna mukabil her birimize yüz sopa vurulmasının kararlaştırılmasını daha çok isterdim, dedi. Allah Rasûlü (s.a.) —bana ulaştığına göre— Ammâr İbn Yâsire : O topluluğa yetiş; muhakkak ki onlar yandılar. Ne söylediklerini onlara sor. Eğer inkâr ederlerse : Bilakis evet, şöyle şöyle söylediniz de, buyurdu. Ammâr onlara gitti ve Allah Rasûlü'nün söylemesini emrettiği şeyleri söyledi de özür beyân etmek üzere Allah Rasûlü (s.a.) ne geldiler. Allah Rasûlü (s.a.) biniti üzerinde dururken Vedîa İbn Sabit binitinin üzengisini tutmuş ve : Ey Allah'ın elçisi, biz sâdece eğleniyorduk, dedi de Allah Teâlâ : «Şayet onlara soracak olursan, diyeceklerdir ki: Andolsun ki biz, dalmış oyalanıyorduk.» âyetini indirdi. Muhaşşin îbn Humeyyir : Ey Allah'ın elçisi, beni ismim ve babamın ismi geri bıraktı, dedi de bu âyette Muhaşşin İbn Humeyyir affedilen kişi oldu ve ona Abdurrahmân ismi verildi. Allah'tan şehîd olarak öldürülmesini ve yerinin bilinmemesini diledi. Ye-mâme günü öldürüldü ve ondan hiç bir iz bulunamadı. «Şayet onlara soracak olursan, diyeceklerdir ki: Andolsun ki biz, dalmış oyalanıyorduk, diyeceklerdir.» âyeti hakkında Katâde der ki: Hz. Peygamber (s.a.) Tebûk gazvesinde iken münafıklardan bir grup önünde yürüyor ve : Şu, Rûm saraylarını ve kalelerini fethedeceğini sanıyor. Heyhat, heyhat, diyorlardı. Allah Teâlâ peygamberi (s.a.) ni .onların söylemiş olduklarına muttali' kıldı da : Şu kimseleri bana getirin, buyurup onları çağırtdı ve : Siz, şöyle şöyle dediniz, buyurdu. Onlar, biz sâdece dalmış oyalanıyorduk, diye yeminler ettiler.Bu âyetin tefsirinde İkrime der ki inşâallah Allah'ın kendisini affedeceği kişilerden birisi şöyle diyordu : EyAllah'ım, muhakkak ben benim kasdedildiğim bir âyet işitiyorum ki ondan tüyler ürperir ve kalb-ler titrer. Ey Allah'ım, benim vefatımı senin yolunda öldürülme kıl. Hiç kimse : Ben gaslettim (cenazesini yıkadım), ben kefenledim, ben defnettim, demesin. Yemâme günü öldürüldü de müslümanlardan hiç kimse onu bulamadı.
Allah Teâlâ buyurur ki: «Ma'zeret beyân etmeyin, (alay etmekte olduğunuz bu sözünüzle) gerçekten siz inanmanızdan sonra küfrettiniz. İçinizden bir topluluğu affetsek bile, (elbette hepiniz affedilecek değilsiniz. Bu günahkâr ve hatalı sözlerinden dolayı) mücrimler oldukları için bir topluluğa azâb ederiz.»
--------------
ذَلِكَ جَزَاؤُهُمْ جَهَنَّمُ بِمَا كَفَرُوا وَاتَّخَذُوا آيَاتِي وَرُسُلِي هُزُوًا
“ İşte böyle onların cezası kafir oldukları, ayetlerimi ve peygamberlerimi alaya aldıkları için, cehennemdir. ” (Kehf, 106)
----------------
"Amelleri açısından en çok ziyana uğrayanları size haber verelim mi? Onlar o kimselerdir ki, dünya hayatından yaptıkları boşa gitmiştir. Üstelik kendilerinin muhakkak iyi yaptıklarını zannederler." (Kehf/103-104)
ibn Cerir et-Taberi şöyle der: "Bu ayetler bir kimsenin ancak, Allah'ın birliğini bildiği halde küfrü kastederse kafir olacağını iddia edenlerin yanlış bir şey iddia ettiklerinin en kuvvetli delillerindendir. Allahu Teala ayette sıfatlarını bildirdiği bu kimselerin yapıp ettiklerinin boşa çıktığını, onların ise yaptıkları şeyleri güzel şeyler saydıklarını ve yine onların Rablerinin ayetlerini inkar eden kimseler olduklarını bildirmektedir. Eğer doğru olan, bilerek küfre yönelenlerden başkasının kafir olmayacağını söyleyenlerin sözleri olsaydı, bu şekilde Allahu Teala'nın ayette bildirdiği, kendilerinin iyi bir şeyler yaptıklarını zanneden kimseIerin karşılık olarak sevap ve ecir almaları gerekirdi Ancak gerçek, onların söylediklerinin tam tersidir. Allahu Teala onların Allah'a küfreden kimseler olduklarını ve amellerinin batıl olduğunu haber vermiştir. (Camiu'l-Beyan, 16/34-35)
KÜFRÜN ANCAK TEKZÎB (YALANLAMA) İLE OLACAĞINA İNANAN KİMSENİN SAPIKLIĞI
Küfrün ancak tekzîb (yalanlama) ile olacağını söylemek, Mürcie'nin görüşünden mi kaynaklanmaktadır?
_________________________
Hamd, yalnızca Allah'adır.
Küfür (inkâr), türlüdür. Mürcie ve diğer bid'at ehli fırkalar:"Küfrün aslının sadece tekzîb (yalanlama) olması gerekir" demişlerdir.Fakat bu görüş, delillere ve gerçeğe aykırıdır.
Bilindiği gibi rasûller (peygamberler), mucizeler ve kalplerin itaat etmek zorunda kaldığı kesin delillerle gönderilmişlerdir.Tekzîb (yalanlama) ise, (peygamber gönderilen) geçmiş ümmetlerde en az meydana gelen olay idi.Oysa geçmiş ümmetlerde en çok meydana gelen küfür, kibirlenme, inkâr ve inat idi.
Nitekim Allah -azze ve celle- Kureyş'i zikretmiş ve onların Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i yalanlamadıklarını, onların gerçekte Allah'ın âyetlerini inkâr ettiklerini belirtmiştir. Bu küfür, pek çoktur. Bunun içindir ki İslâm âlimleri, yüz çevirme, kabul etmeme, kibirlenme, yalanlama, nifak ve şüphe küfrü olmak üzere küfrü çeşitli kısımlara ayırmışlardır.
Kur'an ve Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in sünnetinden bunların delilleri pek çoktur.Örneğin Ebu Tâlib'in, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ile olan kıssası bu konuda açıktır.Zirâ Ebu Tâlib, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'i tasdik ediyordu. O: "Sen bizim yalan söylemeyen ve yalan getirmeyen evlâdımızsın" demesine rağmen o kâfir idi. Çünkü o, diliyle ikrar etmemiş ve ameliyle de buna boyun eğmemişti.
Abdullah el-Ğuneymân
-----------------
Navaqidu'l Islam'da Muhammed b. 'Abdulwahhab yine söyle diyor:
الثالث :من لم يكفر المشركين أو شك في كفرهم أو صحح مذهبهم كفر
3 - Müşrikleri tekfir etmemek, onların kafir olduklarında şüphe etmek, veya onların doğru yolda olduklarına inanmak küfürdür.
Not: Bu gibi konularda Irca ehlin'den uzak durmanizi tavsiye ederim!