Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Osmanlı'da Kadızadeliler ile Sivasiler Arasındaki Tartışma Nedir?

H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
Selamun aleykum ve rahmetullah . Belki daha önce duymuşsunuzdur ; osmanlıda 4.Murad zamanında , daha çok selefi- şeriatçı Kadızadelilerle , tasavvufi-tarikatçı olan Sivasîler arasında bir tartışma olmuştur.Bugünki şeriat yanlıları ile tarikatçıların tartıştığı konulara benzer konular tartışmışlar.Var mı bilgisi olan kimdir bu "Kadızadeliler ve Sivasîler" aralarındaki tartışma nasıl sonuçlanmıştır ? Bunların öncesi ve ya devamı da var mı tarihte ?
 
T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sihhatini bilmiyorum ama kütübü sittede de benzerleri var.Şu hadis Ehli Sünnetin durumunu açıklıyor;

"Bir zaman gelir, sünnet unutulur, bid'atler meydana çikar. Sünnete uyanlar garip olur, yalniz kalir. Bid'atlere uyan ise, kendilerine çok arkadas, yardimci bulur) buyuruldu. O zamandaki Müslümanlarin nasil yasayacagi soruldugunda, (Sudaki tuz, sirke içindeki kurt gibi) buyuruldu. Dinlerini nasil koruyacagi soruldugunda, (Avuçtaki ates koru gibi. Birakirsa söner, tutarsa elini yakar)." (Şir’a)
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kaynak: aksitarih

(Ahi.Ben iyi insanlara benzettim.Ne yalan söyleyim.O sivasilerin onları tövbeye çağırması da tasavvufçunun,ehli sünneti "Sen vahhabisin." diyerek kendince tövbeye çağırması gibidir zannımca.)

Kadızadeliler Hareketinin Fikri Temelleri:

A. İbn-i Teymiyye Mektebi:

İbn-i Teymiyye Mektebi, Osmanlının kuruluşundan XVI. yy’ a kadar merkezi yönetimde etkili olan Fahr-i Râzî Mektebi[1]ne karşı bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Özellikle taşra uleması ve cami vaizleri arasında taraftar toplamıştır. Adını İbn-i Teymiyye’den alır. Bu şahsiyet 1328 yılında hapiste dayak yiyerek ve işkence görerek ölmüştür. Osmanlı devleti onun düşüncelerini ve ibadet şekillerini sistemsiz ve basitleştirilmiş bir şekilde almıştır. [2]

Bu mektep, Fahr-i Râzî mektebinin uygulamalarının İslam’a uygun olmadığı görüşünde olup, bu eğilimin Osmanlı’da yerleşmesini sağlayan asıl kişi Birgivî Mehmet Efendi’dir.

B. Birgivî Mektebi:

Birgivî Mehmet Efendi günümüzde de etkilerini devam ettiren bir İslam anlayışı ortaya koymuştur. Bu anlayışa göre dinin esasında olmayıp sonradan çeşitli sebeplerle dine karışmış olan uygulamalar (bid’at) kaldırılmalıdır. Amelde Hanefî mezhebine bağlı olan Birgivî, îtikâdî konularda zaman zaman Ahmed b. Hanbel tarafından kurulan ve daha sonra İbn Teymiyye tarafından hararetle savunulan Hanbelî mezhebinin fikirlerini benimsemiştir[3] Birgivî Mehmet Efendi’nin Osmanlı’nın kuruluşundan bu yana etkili olan Fahr-i Râzî mezhebine tepki olarak bu düşünceleri ortaya atması, onun ilmi kişiliğinden kaynaklanmaktadır.

Birgivî Mehmet Efendi’nin asıl adı, Takıyyüddin Mehmet’tir. 1523’te Balıkesir’ de doğmuştur. Babası Pîr Ali, müderristir. Babasının yanında Arapça ve mantık öğrenmiş, Kur’an’ı ezberlemiştir. Daha sonra İstanbul’a gelip Haseki Medresesi’nde, sonra da dönemin tanınmış âlimlerinden olan Ahîzâde Mehmet Efendi’den, Kızıl Molla lakabıyla tanınmış Rumeli kazaskeri Abdurrahman Efendi’den ders almıştır. Abdurrahman Efendi’den icazet alıp müderrisliğe başlamıştır. Kanunî döneminde Edirne kassam-ı askerî’si[4] olmuş, bu süre zarfında ders vermeye, camilerde vaaz vermeye devam etmiştir.[5]

Birgivî vaazlarında insanları Kuran’a ve sünnete uymaya davet etmiştir. Ona göre dine sonradan giren uygulamalar (bid’at) dinin yapısını bozmaktadır. Arapça olarak yazdığı kitaplarından en meşhuru ‘et-Tarikatu’l-Muhammediyye ’de dini, ahlaki ve tasavvufi olarak bu konu işlenmiştir. Bid’atları tek tek yazıp açıklamıştır. Birgivî’ye göre Bid’at küfür ve sapkınlık arası bir yerdedir. Kabirlerin üzerine türbe yapılması, mum yakılması, para karşılığı Kuran okutulması, rüşvet, batıl itikadlar, zengin çocuklarına parayla ilmi unvanlar verilmesi gibi konular caiz değildir.[6] Birgivî’nin bid’at olarak nitelendirdiği diğer bir konu da vakıflardır. Birgivî’ye göre para vakfetmek caiz değildir. Çünkü o paranın nasıl kazanıldığı bilinmemektedir. Yani helal olup olmadığı meçhuldür. Birgivî, vakıfların cevazına fetva veren dönemin şeyhülislamı Ebusuud Efendi ve Kadı Bilalzâde’ye reddiye olarak bir risale yazmıştır.[7] Fakat dönemin ilim adamları ve tarikat ehli böyle düşünmemektedir. Onlara göre bid’at-ı hasene(iyi, güzel) ve bid’at-ı seyyie(kötü, çirkin) vardır.

Daha sonra Birgivî, II. Selim’in hocası olan Ataullah Efendi’nin Birgi’de kurduğu medreseye müderris olmuş ve hayatına burada devam etmiştir. Ömrünün son dönemlerinde tekrar İstanbul’a gelmiş, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’ya memleketteki adaletsizlikler konusunda nasihatte bulunmuştur. Devlet idarecilerini ve devletin durumunu tenkit etmiş, bu konuda büyük bir cesaret göstermiştir. Hiçbir eserini bir devlet büyüğüne ithaf etmemiştir.[8] Kendi görüşlerine ve bakış açısına göre dönemin siyasi, ekonomik, sosyal, ahlaki, dini durumu hakkında tahliller yapmış ve bunlar için bir hal çaresi bulmaya çalışmıştır. Durumun düzelmesi için de peygamber ve sahabe dönemine dönülmesi, bid’atlerin kaldırılması gerekliliğini vurgulamıştır.

Birgivî ayrıca bid’atlar konusunda tasavvuf ehlini de eleştirmiş, bu nedenle tasavvuf düşmanı olarak kabul edilmiştir. Ancak et-Tarikatu’l Muhammediyye’ nin şârihlerinden Abdülgâni en- Nablusî Birgivî’nin Ehl-i sünnet esaslarına bağlı tasavvuf büyüklerini değil tasavvuf adına bir yığın bid’at ve hurafe ortaya çıkaran sözde mutasavvıfları tenkit ettiğini belirtir.[9]

İlimleri de emredilen, yasaklanan ve mendup olan ilimler olarak 3’e ayırmıştır. ‘Emredilenler’ kesinlikle öğrenilmelidir. Kelam ve yıldız ilmini ‘yasaklanan ilimler’ olarak göstermiş fakat bunların hasmını yenmek için öğrenilebileceğini belirtmiştir. Mendup olan ilimler ise ibadetler için öğrenilmelidir. Tıp ilmi de mendup ilimlerin içindedir.[10]

Birgivî ayrıca emr-i bil maruf’un vacip olduğunu ileri sürmüştür. Bunu Ali İmran suresinin ‘Sizden öyle bir cemaat bulunmalıdır ki (onlar herkesi) hayra çağırsınlar, iyiliği emretsinler, kötülükten vazgeçirmeye çalışsınlar işte onlar muradına erenlerin ta kendileridir.’ ayetine dayandırarak belirtmiştir.[11]

Bu bilgiler çevresinde artık Kadızâdeliler’in bilgi ve görüşlerine, bunlara ortam hazırlayan durumlara ve olaylara daha geniş bir çerçeveden bakabiliriz.

II. Kadızadeliler Hareketi:

XVII. Yy, Osmanlı Devleti’nin siyasi, iktisadi ve sosyal bunalımlar yaşadığı bir dönemdir. Bu nedenle devrin devlet adamları ve âlimleri çözüm yolları aramaya girişmişlerdir. Kadızâde Mehmet Efendi isimli bir zatın Osmanlı geleneksel düşüncesinden farklı[12] bir takım düşünceler ortaya atmasıyla başlayan ‘Kadızâdeliler Hareketi’ bu döneme damgasını vurmuştur. Kadızâdeliler Hareketi’nin Osmanlı geleneksel düşünce yapısından ‘farklı’ oluşu, XVII. Yy.a gelene kadar Osmanlı Devleti’ndeki tekke – medrese uyumunun bu dönemde bozulması ve huzursuzluk yaratacak olayların ortaya çıkmasından kaynaklanmaktadır. Bu hareket IV. Murat (1623- 1640) zamanında başlayıp IV. Mehmet (1648-1687) devrinin ortalarına kadar devam etmiştir.[13] İslam dininin bid’atlardan kurtulup en saf haline (Hz. Muhammed ve sahabe dönemi) dönmesini savunan ‘selefiyeci’ (püritanist) bir anlayıştır. Devletin buhranlı ve zor zamanlarında çare üretmek için ortaya atılan bu tarz görüşler ve düşüncelerin yaygın olması pek tabidir.
 
T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
ataputun küfür videosuna kafasından yorum uyduran herifin itibar edilecek bir tarafı mi var ki akhi :) seni anladım da bana ciddi bilgi lazım.çünkü okuduğum bir yazıda sivasi efendi tartışmanın sonunda kadizadeye iman yeniletiyor. ! :) şimdiki selefi bakış açısı bu olayı nasıl yorumluyor onu merak ediyorum .
Kadızadeli münazarayı mı kaybediyor yani ahi?
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
internetten bulursam aktaracam yazıyı akhi mobilden giriyorum .
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
20150308_011400.jpg
20150308_011517.jpg
IMG_20150308_012103.jpg
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
fotolardaki yazıda esas alınan eser türk maarif tarihi o.ergin. eğer verdiği bilgi dogruysa tartışmanın sonunda kadizadeli hatalı olduğunu kabul ediyor.(imanını yeniliyor) zaten bu yüzden merak etmiştim.
 
T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Ahi aslında Kadızadeli tartışmayı kazanmışta,kaynaklar taraf tutuyor :)
Çünkü ayette "işitmezsiniz" diyor.Sivasi 'Bizimkiler işitti" diyor.Tabi efendimizin işittiği rivayetleri var.Demek ki ayet hitap ettiği insanlara diyor bunu.Eğer sahabenin işittiğine dair sahih rivayet yoksa demek ki bunlar yalan söylüyorlar.Bu bakından Sivasi gerçekten nassa ters söz söylemiş oluyor.Ve Kadızadeli de haklı oluyor.Birde bu padişah emriyle yapıldığı için Kadızadeli başından def etmek için bunu yapmış olabilir.Tabi bu meseleleri daha iyi bilen ahilerde cevaplar inşallah.
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
:) O zaman sivasinin şu paragrafta söyledikleri doğru mu değil mi ? ona bakmak lazım; Sivasi Kadizadeliye hitaben : " Malum oldu ki kuran tefsirinden bihaber imişsin,zira bu ayet i kerimede hitab kefereyedir;umumi olsa bile selb i umumdur,umum u selb değildir.Yani cümlenin işitip anlamadığından bazılarının da işitip anlamamasi gerekmez,mantık dahi okumadin mı ? Umumi olumsuzlaştırmanın zıttı mucibe i cuziyedir ; cumleniz anlamaz bazılarınız anlayip işitir demektir.Böyle ayetler Kur'anda çoktur.Ezcümle ulemayı ehli sünnet ruyetullah a kaildirler: 'Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlayacaktır.Rablerine bakacaklardır.(O nu goreceklerdir)(kiyame suresi 22-23)' ayet i kerimesi ve 'Ondördünde ayı gördünüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz ' hadisi şerifi deliliyle.. " (Yukarda paylaştığım ikinci fotograf )
 
T Çevrimdışı

Tarık Yıldız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
:) O zaman sivasinin şu paragrafta söyledikleri doğru mu değil mi ? ona bakmak lazım; Sivasi Kadizadeliye hitaben : " Malum oldu ki kuran tefsirinden bihaber imişsin,zira bu ayet i kerimede hitab kefereyedir;umumi olsa bile selb i umumdur,umum u selb değildir.Yani cümlenin işitip anlamadığından bazılarının da işitip anlamamasi gerekmez,mantık dahi okumadin mı ? Umumi olumsuzlaştırmanın zıttı mucibe i cuziyedir ; cumleniz anlamaz bazılarınız anlayip işitir demektir.Böyle ayetler Kur'anda çoktur.Ezcümle ulemayı ehli sünnet ruyetullah a kaildirler: 'Yüzler var ki o gün ışıl ışıl parlayacaktır.Rablerine bakacaklardır.(O nu goreceklerdir)(kiyame suresi 22-23)' ayet i kerimesi ve 'Ondördünde ayı gördünüğünüz gibi Rabbinizi göreceksiniz ' hadisi şerifi deliliyle.. " (Yukarda paylaştığım ikinci fotograf )
Ahi.Sahabelerin böyle şeyler işittiğine dair rivayet varsa salih kullarda da olabilir belki.Bu soruyu sen Abdulmuizz hocaya yönelt en iyisi :)
 
EBU HANİFE Çevrimdışı

EBU HANİFE

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Forumda bi ara kadizadeler yaziyordu...
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
Ahi.Sahabelerin böyle şeyler işittiğine dair rivayet varsa salih kullarda da olabilir belki.Bu soruyu sen Abdulmuizz hocaya yönelt en iyisi :)
akhi konu çok dallanir budaklanir o zaman.ben yukarıda paylaştığım fotolardaki yazıyı okuyunca,orda da kadizadenin sonunda iman yenilediği yazınca,bana önemli geldi.Çünkü tasavvufun çoğu yönüne karşı çıkan bir selefiyye takipcisi alim,yanlış düşündüğünü kabul etmiş ve 'haksız yere tekfir eden kendisi küfre düşer ' hadisi nedeniyle iman yenilemiş oluyordu.Foruma bir yazayım belki bilen vardır dedim, hem selefi - tasavvuf tartışması yüzünden yürür belki dedim :) ayrıca abdulmuizz hocaya şöyle sorabilirim eşyanin zikri konusunu , sivasi ilgili ayette hitap kefereyedir diyor bu doğru mu diye sorulabilir.
 
H Çevrimdışı

Horasani

اعيدوا إلى الحق سلطانه
İslam-TR Üyesi
şu da var kadizadeli iman yenilemiş olsa ondan sonra gelenler,takipçileri olmazdı sanki.yani onu yanlış bir iş yaptı , selefin yolunu takibi bıraktı diye dışlarlardi.ama onun halifesi olarak tartışmalarına devam ediyorlar sonraları.Ama iman yenileme meselesini anlayamadım.Bir de katib çelebi eserlerinde kadizadeli - sivasi tartışmalarına değinmiş.hatta tasavvufa girmiş sonra bırakmış , kadizadeliden ders aldığı da olmuş.( abdulmuiz hocanın paylaştığı yazıda var) . Katib çelebi diyor ki , bu tür tartışmasılar fikir taassubu yüzünden oluyor , tartışmaların lüzumsuz boş olduğunu söylüyor.Her iki tarafı da itidalli olmaya orta yola davet etmiş.Yani bu tür tartışmalarda orta yol var demek ki ?
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt