Nikahın istihlal olmadığını söyleyen diğer alimlerden şu fetvalar var:
Hattâbî özetle şöyle der:
"Bu nikâhın şüphe ile olduğu, bu yüzden haddin düştüğü yolundaki iddia, gerçekten çok uzaktır. Çünkü şüphe, bazı yönlerden helâla benzeyen bir şeyde söz konusudur. Mahrem olanların nikâhı ise hiçbir şekilde helâl değildir. Her ne kadar buna nikâh denilmekte ise de bu, zinadır. Bu, bir câriye kiralayıp da onunla zina etmeye benzer. Buna icâre denilmesi, onu zina olmaktan çıkarmaz ve ondan haddi düşürmez.
Bâzıları, Rasûlullah'ın adamı, babasının karısıyla evlenmeyi helâl gördüğü için öldürülmesini emrettiğini zannederler.Üveyannesi ile evlenmeyi mubah görerek evlenen kişinin dinden çıkacağını ve cezasının riddetten ötürü ölüm olduğunu söylerler.
Bu tevil fasiddir. Üvey annesi ile evlenenin öldürülmesini bu şekilde tevil etmek caiz ise, zina edip de recmedilen başkalarını da bu şekilde te'vil mümkün olur.Rasûlullah onu, zinayı helâl gördüğü için recmettirmiştir, denilebilir.
Bu şekildeki bir tevilin fasid olduğu açıktır. Rasûlullah üvey annesi ile evlenen kişiyi zina ettiği ve annesi hakkındaki hürmeti çiğnediği için oldürtmüştür.
Bazı âlimler, mahremini öldürene diyeti artırmışlardır. Bu, Hz. Osman’dan rivayet edilmiştir. Hz. Ali'nin de, ramazanda içki içen birisine hadde ilâveten bu mübarek ayda haram işlediği için yirmi deynek daha vurduğu rivayet edilmiştir.
Alimler, mahremi ile evlenen kişiye verilecek ceza konusunda ihtilâf etmişlerdir.
Hasenü'l-Basrî, bu şahsa zina haddi gerektiğini söyler. Mâlik b. Enes ve İmâm Şafiî'nin görüşü de böyledir.
Ahmed b. Hanbel'e göre adam öldürülür ve malı elinden alınır. İshak b. Râheveyh de aynı görüştedir.
Süfyân'a göre evlenme şahidler huzurunda olmuşsa ondan had düşürülür.
İmâm Ebû Hanife, adama had uygulanmayacağını, ta'zir cezası verileceğini söyler. Ebû Hanifenin iki arkadaşı (Ebû Yûsuf ve Muhammed) ise, haram olduğunu bile bile evlenmişse haddin uygulanacağıgörüşündedirler."
İbn Kûdâme; mahremi ile evlenenin nikâhının bâtıl oluşunda icmâ olduğunu ve onunla ilişki kurması hâlinde de ulemânın çoğunluğuna göre had gerektiğini söyler. İbn Kudâme haddi gerekli gören âlimlerden bazılarının isimlerini sayar. Bunlar, Hasen, Câbir b. Zeyd, Mâlik, Şafiî, Ebû Yûsuf, Muhammed, İshak, Ebû Eyyûb, ve İbn Ebî Hayseme'dir. Yukarıda, Hattâbî'den naklettiğimiz gibi, İbn Kûdâme de Ebû Hanife ve Sevrî'ye göre, şüpheden dolayı haddin icabetmediğini kaydeder.
Haddi gerekli görmeyenlere göre şüphe, cinsî teması mubah kılan şeyin sureten varlığıdır. O da, nikâhtır. Her ne kadar nikâh batılsa da, haddi düşürecek bir şüphe vücuda getirir. Ancak, şiddetli bir şekilde cezalandırılır.
İmam Tahavi rahimehullah şöyle demiştir: Babasının eşini nikahlayan bu adam, cahiliyedekilerin yaptığı gibi, bunu helal sayarak yapmıştır. Böylece mürted olmuştur. Bunun üzerine Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem ona mürtetlere uygulanan şeyi yapmıştır. (Şerhu Meani’l-Asar (3/149)
Şevkani şöyle demiştir: Hadisin şöyle açıklanması kaçınılmazdır: Rasulullah sallAllahu aleyhi ve sellem’in öldürülmesine hükmettiği bu adam, haram kılındığını bildiği bir şeyi helal sayarak işlemiştir. Bu, küfrü gerektiren işlerdendir. (Neylu’l-Evtar (7/131)
Beyhaki diyor ki: Ashabımızdan bazıları hadisi şöyle yorumladılar: Bu kişi bu nikahın mübahlığına itikad ederek yapmıştır ve böylece mürted olmuştur. O sebebten katli vacib olmuş ve malına el konmuştur. (Beyhaki, Sünen'ul Kubra, Babu Miras'il Mürtedd [Mürtedin Mirası babı])
Beyhaki diyor ki: Ashabımız (Şafiiler) şöyle demiştir: Helal görmeksizin sırf nikah kıymaktan dolayı boynu vurmak gerekmez. Dolayısıyla bu kimse ancak bunun haram olduğuna itikad ettikten (yani öğrendikten sonra müt) sonra helal addettiği için mürted olmuş ve bu surette boynunun vurulup malının fey olarak alınması vacib olmuştur. VAllahu a'lem. (Beyhaki, Marifet'us suneni ve'l asar, Babu iza lahika'l murteddu bi dar'il harb [Darul harbe iltihak eden mürtedle alakalı bab)