Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Nasih ve Mensuh

E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
NASİH VE MENSUH


Hamd ancak Allah’a mahsustur O’na hamdeder O’ndan yardım ve mağfiret dileriz.Nefislerimizin şerrinden kötü amellerimizden O’na sığınırız.Allah kimi hidayete erdirirse onu saptıracak yoktur kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yoktur.

Allah’tan başka ilah olmadığına şahadet ederim O tektir ve ortağı yoktur ve şahadet ederim ki Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) O’nun kulu ve Rasülüdür.

Ey iman edenler Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin (Al’i İmran,3/102)

Ey insanlar sizi bir tek nefisten yaratan ondan da eşini yaratan ve ikisinden de bir çok erkekler ve kadınlar türetip yayan Rabbinizden korkun.Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının.Şüphesiz Allah sizin üzerinizde gçzetleyicidir.(Nisa/4/1)

Ey İman edenler Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın.Kim Allah’a ve Rasülüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.(Ahzab:33/70-71) (1)

Bundan sonra:

Sözlerin en doğrusu Allah’ın kelamı yolların en hayırlısı Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yoludur.İşlerin en kötüsü sonradan her ihdas edilenlerdir. (ortaya çıkarılanlardır) Sonradan ihdas edilen her şey bid’attır ve her bid’at da bir sapıklıktır ve (her sapıklık da ateştedir) (2)

(1)-Bu dua Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabına öğrettiği Hutbetu’l-Hace isimli duadır.Bkz.İbn Mace Nikah Babu Hutbeti’n-Nikah (1/609-610) Elbani Hutmetu’l-Hace Abdullah b.Mes’ud (r.a)’nun rivayetindendir.Ahmed Musned (5/272) Musned’i tahkik eden Ahmed Şakir: Bu hadisin Ebü Ubeyde’den gelen tariki (rivayet yolu) senedteki kopukluk yüzünden zayıftır.Ebü’l-Ehvas Avf b.Malik b.Nadle’den gelen tarik ise senedindeki bitişiklikten (ittisalden) dolayı sahihtir. Demiştir.Bkz Musned Elbani ikinci tarik hakkında şunu söylemiştir.Müslim’in şartlarına göre sahihtir.Hutbetu’l-Hace (sy.14) Bu hutbenin bir kısmı Müslim’de zikretmiştir.bkz.Msülim Cuma’a Babu Hutbetihi fi’l-Cuma (Nevevi Şerhi,6/157)

(2)-Hadisi Müslim (III/11,no:867) Nesa’i (1/234) Beyhaki Sunen (III/213-214) el-Esma ve’s Sıfat (sy.82) Ahmed (III/296-310-311-338-371) Ebu Nuaym Hilye (III/189) rivayet etmiştir.Birinci ilave Ebu Nuaym,Nesa’i ve Beyhaki’ye aittir.Hadisin isnadı Müslim’in şartına göre sahihtir.

Mukaddime:


Nasih ve Mensuh konusunun İslam da büyük bir yeri ve önemi olduğu açıktır.Ama ne yazık ki bu kadar önemli bir konu olmasına rağmen inananların bir çoğu bundan habersizdir.Ayrıca bu konuya eğilmek isteyenlerin dahi bu konu hakkında bir çok kitabın yazılması ve bu kitapların birbirleri ile çelişkili bir durum arzetmeleri sebebiyle mesele hakkında sıhhatli bir bilgiden mahrum kalmalarına sebeb olmuştur.

Bundan dolayı biz de bu konu ile alakalı bazı şüphe ve yanlış anlamaları düzeltme ve gücümüzün yettiği kadarı ile izah etmeyi hedef edindik.Her konuda olduğu gibi bu konuda da daha güzel anlaşılmasına vesile olduğu için Nasih ve Mensuh kelimelerinin lüğat ve ıstılahi manalarını açıklıyarak başlayacağız.

Nesh:

Lugat manası:

Nesh kelimesi lügatta izale etmek gidermek yok etmek değiştirmek tebdil tahvil veya nakletmek manalarındadır.(İbn Manzur Lisanu’l-Arab (c.3/61)

(1)-İzale etmek yok etmek gidermek:

Allah şeytanın ilka ettiğini nesh eder (yok eder) sonra kendi ayetlerini sabit kılar.(Hac.22/52)

Ayette görüldüğü gibi Allah (c.c) şeytanın ilka ettiğini (yani karıştırdığını) nesh eder (izale yok eder) Sonra kendi ayetlerini sabit kılar.

(2)-Nakletmek:

Şüphe yok ki neler yapıyor idiyseniz biz (hepsini meleklere) yazdırıyorduk. (Casiye.3/29)

Mirasın birinden diğerine intikalinde kullanılan tenasulu’l mevaris tabirinde olduğu gibi anlam tahvil veya intikal manasına gelir.Bir yerden bir yere nakil yani tensih manasına da gelir.

Bir örneğe bakarak diğer bir yere aynı şeyi taşıma işlemi Burada asla da ondan kopya edilen örneğede nüsha adı verilmektedir ikisinin de değeri aynı olmaktadır.(İbn Manzur Lisanu’l-Arab(IV/28-29)

İbn Hazm (456/1064) Bir şeyin yenilenmesi ve örneğinin çoğaltılması şeklinde tanımlar.(İbn Hazm el-İhkam (440)

Arapça’da kitabı nesh ettim denildiğinde kitabı başka bir yere yazdım naklettim intisah ettim şeklinde anlaşılır.Nitekim İbn Kesir şöyle demektedir.

Nesh kelimesi kitabı nesh etmek kökünden olup bir nüshadan başkasına aktarmak demektir.(İbn Kesir Tefsir 81/160) Mektebetu’l-Daru’s-Selam (Terc.2/486 Çağrı yy.)

(3)-İptal:

Lügat kitapları: Nesabatu’r-Rihu Asara’l-Kavm Rüzgar Kavmin İzlerini iptal etti örneğini vermektedirler.(Cevheri Sıbab (1/433) Şertunı Akrabu’l-Mevarid (II/1294-1295) İbn Manzur Lisanu’l-Arab (IV/28-29)

Bir yerde konaklamış olan toğluluğun orada hasıl ettiği izler zamanla kaybolmuş ise veya rüzğar yağmur vb semavi tesirlerle kalmamışsa bu değişiklik yine bu kökten gelen bir fiil ile ifade edilmektedir.

İbn Hamz neshteki bu mana için Ta’fiye tabirini kullanmaktadır.Örnek olarak da Falancanın saltanat ve otoritesi iptal edildi sona erdi sözünü zikretmektedir.(İbn Hazm el-İhkam (440) Şertuni Akrabu’l-Mevarid (II/1294-1295)

(4)-Değiştirmek (Tebdil)

Biz bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde…..(Nahl.16/101) Ayette görüldüğü gibi tebdil yani değiştirme manasındadır.

Istılahi (Kur’an ve Sünnetin yüklediği) manası:

Nesh: Şer’i bir hükmün yine şer’i bir hükümle kaldırılması demektir.Nesh bir çok manaya gelmektedir.Bunlar kullanıldığı yere göre değişir.Nesh bazen iptal (hükmü kaldıran) bazen tafsil (hükmü açıklayan tefsir eden) bazen istisna (genelden istisnai ayırım yapan) manalarına gelmektedir.

El-Cürcani (816/1413) şöyle demektedir:

Şer’i hükmün vaktinin sona erdiğinin beyanı Bu sona eriş Allah tarafından Önceden bilinmektedir.Biz nasih olan hükmün gelmemiş olsaydı evvelki hükmün devam edeceğini zannediyorduk.Birinci hüküm sona erişini yenisinin gelmesiyle bilebildik.Bu bize göre tebdil ve tağyirdir.Şer’i bir delili müteakip az bir zaman sonra onun taşıdığı hüküm hilafına bir başka delilin gelmesi durumudur.Bu hal bizim ilmimize göre bir tebdil ise de Allah’ın ilmine göre hükmün zamanının sona erdiğini beyandan başka bir şey değildir.(M.Zeyd en-Nesh fi’l Kur’ani’i-Kerim (sy.53)

Ebü’l-Beka’nın tarifi ise şöyledir:

Şeriatta nesh: Bize göre nesh olmasaydı devamlı olacağını zannettiğimiz bir şer’i hükmün vaktinin sona erdiğinin belirli bir zaman aşımı sonunda Allah tarafından beyanıdır.(Külliyat (sy.647-648)

Nasih ve Mensuh:

Hükmün kaldırılmış açıklanmış şer’i dedile Mensuh hükmü kaldıran açıklayan istisnai ayırım yapan şer’i delile Nasih ve bu olayada Nesh denir.

Biz daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir ayeti nesh etmez veya onu unutturmayız.Allah’ın her şeye gücü yeter olduğunu bilmedi mi (Bakara,2/106)

İbn Abbas (r.a)’dan Ömer (r.a) : Bizim en düzgün Kur’an okuyanımız Ubeyd b.Ka’b (r.a) dır.En isabetli hüküm verenimizde Ali b.Ebu Talib (r.a) dır.Şüphesiz biz İbn Ka’b (r.a)’nun okuyuş usülü ve edasından bir kısmını terk etmekteyiz.Bununla beraber Ubey (r.a) Ben Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’den işittiğim hiçbir şeyi terk etmem diye iddia ediyor.Halbuki Yüce Allah:

Biz daha iyisini veya benzerini getirmedikçe bir ayeti nesh etmez veya onu unutturmayız..(Bakara (2/106) buyurmuştur dedi.(Buhari (9/4179) İbn Hacer Fethu’l-Bari (Trc.8/sy.524,no:4481) şöyle demektedir.

Ömer (r.a) bu ayet ile mutamelen Ubeyd (r.a)’nun nesh haberi kendisine ulaşmayan tilaveti nesh edilmiş ayetleri okuduğuna işaret etmiştir.

İbn Ebi Talha’İbn Abbas (r.a)’dan naklederek der ki: Biz bir ayeti nesh eder…kavli…değiştirirsek demektir.

İbn Cureye Mücahit’ten nakleder ki: Biz bir ayeti nesh eder…yani ortadan kaldırırsak demektir.

İbn Ebi Nuceyh Mücahit’ten nakleder ki: Biz bir ayeti nesh eder…kavli konusunda o şöyle demiştir. Yazısını bırakır hükmünü değiştirirsek demektir.Mücahit bunu Abdullah b.Mes’ud (r.a)’nun arkadaşlarından nakletmiştir.

İbn Ebi Hatim,Ebü Aliye’den ve Muhammed b.Ka’b el-Kurazi’den naklen benzer bir şekilde rivayet etmiştir.

Dahkak dedi ki: Biz bir ayeti nesh eder kavlinin manası tutarsak demektir.

Ata ise Nes eder ifadesinin manası Kur’an’dan neyi atarsak demek olduğunu söylemiştir.

İbn Ebü Hatim der ki: atılıp Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e inzal buyrulmazsa demektir.

Suddi der ki: ayetin neshi kaldırması demektir.

İbn Ebü Hatim der ki: nesh edilmesi demek kaldırılması ve tutulması demektir.

İhtiyar kadın ve ihtiyar erkek zina ettiklerinde onları doğrudan recm ediniz sözü gibi keza:

Ademoğlunun iki vadi dolusu malı olsaydı üçüncüsünü de isterdi. sözü gibi (İbn Kesir Tefsir (11’c/5687)

İbn Cerir der ki: Biz bir ayeti nesh eder..kavlinin manası şöyledir: Biz bir ayetin manasını başkasına çevirir değiştirir ve tebdil edersek demektir.Bu helalin harama haramın helale mubahın yasağa yasağın mubaha cevrilmesidir.Bu ise ancak emir ve nehyde yasak ve salıvermede engel ve müsaade etmede olur.Haberlere gelince bunda nasih mensuh olmaz.

Nesh kelimesi kitabı nesh edilmesi kökünden olup bir nüshadan başkasına aktarmak demektir.Hükmün neshi demek de bir başka hükme çevirmektir ve bir ibadetin bir başkasına nakledilmesi demektir.Bu ister hükmünün ister yazının neshiyle olsun farksızdır.Çünkü her iki halde de hüküm mensuhtur.(İbn Kesir Tefsir (2/646) Mektebetu’l-Daru’s-Selam (Trc.9.c./4577,Çağrı yy.)

İbn Kesir bu ayetin tefsirinde şöyle demektedir:

Yüce Allah müşriklerin akıllarının zayıflığını sebat ve inançlarının azlığını üzerlerine mutsuzluk yazılmışken onların iman etmelerinin tasavvur dahi olunamayacağını haber vermektedir.Zira onlar hükümlerin nasihleri ile mensuhlarının değiştirildiğini gördükleri zaman Resulullah (s.a.v) için Sen sadece uyduruyorsun yalancısın derler Halbuki Yüce Rab dilediğini yapan dilediği hükmü verendir( İbn Kesir Tefsir (2/646) Mektebetu’l-Daru’s-Selam (Trc.9.c./4577)

Allah dilediğini siler ve dilediğini bırakır.Kendi katında ise bütün kitapların anası vardır.(Ra’d.13/39)

Sana Kur’an’ı okutacağız artık Allah’ın dilediği hariç sen hiç unutmayacaksın (A’la.87/6-7)

Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi nesh:

İzale etmek değiştirmek unutturmak hükmünü kaldırıp yerine yenisini getirmek manasındadır.

Hükmün kaldırılmış açıklanmış şer’i delile Mensuh hükmü kaldıran açıklayan istisnai ayırım yapan şer’i delile Nasih ve bu olayada Nesh denir.

Yine buna dalalet eden bir çok nakiller vardır.İşte bunlardan bazıları:

Ebü’l Ala İbnu’ş-Şihhir tahdis edip şöyle demiştir:

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bazı hadisi diğer bazısını nesh ederdi: Nitekim Kur’an’ın da bir kısmı bir kısmını nesh eder.(Müslim (Trc Hayz.c.1/no:344 İrfan yy)

İbn Abbas (r.a) dedi ki:

İlk kıraat olarak saydığınız kıraat hangisidir.Biz Abdullah b.Mes’ud (r.a)’un kıratıdır deyince İbn Abbas (r.a) dedi ki:

Hayır Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ona Kur’an’ı her Ramazan’da bir sefere arzederdi.Ancak vefat ettiği sene böyle yapmadı.O sene içinde Kur’an’ı ona iki kez arz buyurdu.Böylece onun yanında hazır bulunan Abdullah b.Mes’ud (r.a) Kur’an’ın nesh olunanı ile yerine konulanına şahit oldu.

(Ahmed Müsned 81/362-363 (3422) Şuayb el-Arna’ut İsnadı Buhari ve Müslim’in şartına göredir demiştir.Buhari Halku’l Ef’alil ibad ve’r Redd Ale’l Cehmiyye (382 sy.122 (179) İbn Sa’d (2/342) Nesa’i el-Kubra (Feda’ilu’l-Kur’an, 18 (7940 ve 8201) İbn Hacer Askalani bu tarıkın el-Fethu’l Bari de (9/4445) sahih olduğunu söylemiştir.Hakim Müstedrek (2/230) da ve başka bir tarikten rivayet etmiştir ve isnadı sahihtir demiştir.Ancak Takrib de zikredildiği onun senedinde yer alan İbrahim b.Muhacir hadiste (leyyunu’l-hıfzdır) İbn Ebi Şeybe Musannef (10/599) ve Ebu Yala (2562)

Allah (c.c)’nın Kime hikmet verilmişse ona çok şey verilmiştir..(Bakara (2/269) ayetinin tefsiri hakkında Ali b.Ebü Talha İbn Abbas (r.a) dan rivayetle şöyle demiştir:

Yani: Kur’an’ı nasih ve mensuhunu muhkem ve müteşabihini başlanğıç ve sonlarını helal ve haramını ve misallerini bilmektir.( İbn Kesir Tefsir (2/646) Mektebetu’l-Daru’s-Selam (3.c./1051) (1/322) Suyuti el-İhkam fi U’lumi’l-Kur’an (no:/3746)

Ali (r.a) bir kadıya:

Sen nasih ve mensuhu biliyormusun diye sordu. Kadı:

Hayır bilmiyorum dedi Ali (r.a) ona:

Sen helak oldun ve insanları da helake sürüklüyorsun dedi.(el-Hazimi el-İtibar fi Nasih ve’l Mensuh Suyuti el-İhkam fi U’lumi’l-Kur’an (2/55)

Huzeyfe (r.a) şöyle dedi:

İnsanlara ancak şu üç gurup insan fetva verir Kur’an’ın nasihini ve mensuhunu ayırt edebilen kimse Orada bulunanlar bu arada dediler ki: Bunu yapabilen kimdir Huzeyfe (r.a9 dedi ki: Ömer b.Hattab’dır Sonra Huzeyfe (r.a) dedi ki: Korkmayın emir ve yahut da yapmacık yapan kendisinde olmayan şeyi varmış gibi göstermek isteyen gösteriş budalası ahmak kimse dedi Muhammed şöyle dedi Bu ikisinden biri hiç değilim.Üçüncüsünü de olmamayı ümit ederim.

(Darimi (no:177-178) Darimi muhakkiki olan Hüseyin Selim Esed eser için sahih demiştir.Abdurrezzak Musannef (no:2045) Hatib el-Bağdadi el-Fakih ve’l Mutefakkih (2/106-107) İbn Abdilberr Cami’u Beyani’l İlm (no:2217-2217) İbn Cevzi Nasibu’l-Kur’an ve Mensuhu (sy.134) ve el-Hazimi el-İ’tibar fi Nasih ve’l Mensuh (sy.118 no:005)

Nesh’in Çeşitleri:

A-Şeriatlar Arası Nesh

B-İslam Şeriatındaki Nesh

1-Kur’an’ın Kur’an ile Neshi

a-Hükmü ve Tilaveti Mensuh Olan Ayetler

b-Hükmü Mensuh Tilaveti Baki Olan Ayetler

c-Hükmü Baki Tilaveti Mensuh Olan Ayetler

2-Sünnet’in Kur’an ile Neshi

3-Sünnet’in Sünnet ile Neshi

4-Kur’an’ın Kur’an ile Neshi

Şeriatlar Arası Nesh

Bütün Resüllerin dini bir olup şeriatları farklıdır.Hepsi de Yüce Allah tarafından indirilmiştir.Hiç şüphesiz ki yanlış bir şekilde yayılan anlayışlardan biride Semavi Dinler tabiridir.Zira sadece bir tane semavi din vardır ki o da İslam’dır.(Bkz.Allame Mahmut Şakir Ebatil ve Esmar (2/251)

Yüce Allah bütün Resül ve Nebileri bu din ile göndermiş onların hepsi de bu dine davet etmiş ve bu din üzere yolları belirlemiş.

İslam Akide esaslarından biriside şudur:Bütün Resüllerin dini şu hususlarda bir olduğuna iman etmektir.

Tevhit ve bununla ilgili hususlar

Resüller ve onlarla ilgili hususlar

Ahiret ile ilgili konular

Allah’a meleklerine kitaplarına resüllerine ahiret gününe hayrı ve şerriyle kadere iman etmek.

Nubuvvet ve risaletin gereği olan davet tebliğ müjdeleme ve uyarma/korkutma hüccet ikamesi hidayet yolunu açıklamak insanların nefislerini ıslah etmek arındırmak tevhid ve itaatle imar etmek sapıklıklardan temizlemek yoluyla onları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve insanlar arasında Yüce Allah’ın indirdiği ile hükmetmek vb.görevleri yerine getirmek…..

Şeraitlerin teaaddüdüne (bir çok olmasına) ve emir nehy ve hükümlerde farklılaştığına inanmak……

İşte bunlar bütün risaletlerin özünü teşkil eder.

Hiç şüphesiz ki indirilen bütün kitaplar ve gönderilen bütün nebi ve resüller bu asıllara müttefiktirdirler.

Ebu Hureyre (r.a)’dan Resülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

Peygamberler babadan bir kardeştirler anaları farklıdır.Fakat (esas itibarıyla) dinleri birdir.(Buhari ve Müslim)

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

And olsun ki biz her ümmet arasında Allah’a ibadet edin ve tağuttan kaçının diye bir Resül göndermişizdir.(Nahl,16/36)

Teaddüd (birden çok olma) ise sadece bu dinden fışkırıp çıkan şeriatlarda gerçekleşmiştir.Yüce Allah onları kulları ile kendisi arasında vasıta/elçiler yapmıştır ki onlara Allah’ın dinini öğretsin ve bu hususta onlara rehberlik etsinler.Böylece insanlar kendileri için neyin faydalı neyin de zararlı olduğunu bilsin ve hem dünyada hem de ahrette kendilerini ıslah edecek şeyleri elde etsinler.

Şeyhu’l-İslam İbn Teymiyye rahımullah şöyle demektedir:

Hiç şüphesiz Peygamberlerin dini birdir.O da tek olan Allah’a ibadet etmek ve hiçbir şeyi ona ortak koşmamaktır.Herbir dönemde Allah’a ancak o dönemde emrettiği şekilde ibadet edilir ki o dönem için İslam dini odur.

Konulan hükümlerin birbirini nesh etmesi bazılarının diğerlerinin hükmünü ortadan kaldırması yoluyla şeriatların farklılaşmasına gelince bu tek bir şeriatın farklı farklı hükümleri kapsaması gibidir.Nitekim Yüce Allah’ın kendisiyle görevli olarak Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ile gönderdiği İslam dini tek din bir din olmakla beraber belli bir dönemde namaz kılarken Beytu’l-Makdis’e yönelmek vacip idi ve Müslümanlar hicretten sonra on küsür ay buyunca bununla emrolunmuşlardı.Daha sonra Ekva’ya yönelmek vacip olup Beytu’Makdis’te bulunan Sabra Kaya’ya yönelmek haram kılındı.İşte burada iki farklı vakitte kıble farklılaşsa da dinin birliği devam etmektedir.

Aynı şekilde Yüce Allah İsra’iloğulları için Cumartesi gününü istirahat vakti daha sonra bunu nesh ederek Cuma gününü istirahat vakt, ve toplanma zamanı yaptı Dolayısıyla İsra’iloğulları zamanında Cumartesi günü bir araya toplanmak vacip iken daha sonra Cuma günü toplanmak vacip olup Cumartesi günü toplanmak haram kılındı.

Şu halde nesh edilmeden önce Musa (as)’ın şeriatına girmeyen kimse Müslüman olmadığı gibi bu nesh edildikten sonra da Muhammed (s.a.v)’ın şeriatına girmeyen kimse de Müslüman olmaz.(İbn Teymiyye Sırat’ı Mustakim (c.2/377-379)

İslam lafzının iki manası vardır:

Genel manası ki bu Allah’ın Peygamberlerinden kendilerine gönderilen herhangi birine tabi olan her ümmetin Müslümanlığını kapsamaktadır.Dolayısıyla bu ümmet sadece Allah’a ibadet etmeleri ve kendilerine gönderilen peygamberin şeriatına tabi olmalarından dolayı Müslüman hanif ve İbrahim’in milleti/dini üzere olurlar Neshedilmeden ve değiştirilmeden önce Tevrat ehli Müslüman hanif ve İbrahim’in millet/dini üzere idiler.O zaman İslam dini üzere olanlar onlardı.Daha sonra Yüce Allah İsa (a.s)’ı gönderince Tevrat ehlinden İsa (a.s)’a iman eden ve Allah’tan getirdiklerinde ona tabi olanlar Müslüman Hanif ve İbrahim (a.s)’ın milleti üzere oldular.Onlardan İsa (a.s)’ı yalanlayanlar ise İslam ile vasıflanamayacak kafirler oldular.

Daha sonra Yüce Allah Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’i gönderince ki o onların sonuncusu şeriatı şeriatların sonuncusu/Nesh edicisi risaleti risaletlerin sonuncusu/Nesh edecisi ve bütün yeryüzü ehli için gönderilmişti işte ozaman hem kitap ehli olan iki fırkanın hem de diğer bütün insanların Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şeriatına tabi olmaları ve başka her şeyi bırakıp Allah (c.c)’nin o’nunla gönderdiklerine uymaları farz oldu.Hüç şüphesizki Resulullah (s.a.v)’e tabi olmayanlar kafir olup İslam ile vasıflanmaz Hanif olmaz İbrahim’in milleti/dini üzere bulunmaz tutundukları Yahudilik ve Hiristiyanlığın onlara hiçbir faydası dokunmaz ve Allah bunu ondan asla kabul etmeyecektir Dolayısıyla Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) gönderildiği andan itibaren Yüce Allah yeryüzüne ve onun üzerinde bulunan her şeye mirasçı olana kadar İslam lafzının özel manası bu olup bunun dışındaki dinlere kullanılması caiz değildir.Diğer dinler değiştirilme/tebdil veya nesh edilmekten kurtulamamışken bu nasıl mümkün olabilir ki:

Kitap ehli olanlar Müslümanlara: Yahudi ve Hristiyan olunuz dedikleri zaman Yüce Allah Müslümanların onlara şöyle demelerini emretmiştir:Bilakis biz Hanif olarak İbrahim’in milletine/dinine uyarız;

Bugün Rasül ve Nebilerin sonuncusu olan Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in getirdiği dine tabi olanlardan başka hiçbir kimse Müslümanlıkta İbrahim’in milleti üzere olmakla veya Allah’ın Hanif kullarından olmakla vasıflanamaz.

Şeriatların Farklılaşmasına Gelince:

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

Ey İnsanlar siznden her biriniz için bir şeriat ve minhac/yol kıldık.(Ma’ide,5/48)

Şeriat: Akaid ve ahkamdan oluşan bir bütün ve gidilen yol/sünnettir.Bazı alimler dediler ki:

Şeriatın şeriat diye isimlendirilmesinin sebebi su pınarına benzetilmesidir (Arapça’da su pınarı: şeri’atu’l ma demektir) Zira pınara varan kimse hiç zorluk çekmeden hemen suya kanar ve hemen temizlenir.

Minhac: Hakka giden apaçık yol.Bu yolda giden kimse Allah’ın hükümleri emir ve yasaklarına göre davranır.Neticede Allah itaat edenleri asilerden ayırıp ortaya çıkarır.Allah (s.a.v) şöyle buyurur:

Her ümmet için bir ibadet yolu (din ve şeriat) tayin ettik ki ona göre ibadet etsinler.O halde bu hususlarda seninle asla çekişmesinler ve sen Rabbine çağır.Muhakkak ki sen hakka götüren dosdoğru yol üzeresin (Hac,22/67)

Yine Allah (c.c) Nebi ve Rasulü Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında şöyle buyurur:

Sonra biz seni dinde bir şeriata sahip kıldık.Sen de artık ona uy bilmeyenlerin hevalarına uyma.(Casiye,45/18)

İşte şimdi biz bütün dinlerin üzerinde eşit olarak bulunduğu ve bütün Nebi ve Rasüllerin kendisine davet ettikleri esasları öğrenmiş bulunuyoruz.Bu esasların bazıları özetle şöyledir:

Tek din tek millet sadece Allah’a kulluk etmek O’na hiçbir şeyi ortak koşmamak,peygamberlik ve ahiret alemini takrir etmek ve yasama hakkına sadece Yüce Allah’ın sahip olduğunu kabullenmek….

İşte bu benzeri esaslara ne tağyir ne tebdil ve ne de nesh girebilir.Bunlar muhkem olup nesh edilmeleri tahsis edilmeleri ve bunlarda içtihad yapılması mümkün değildir…

Şeriatlara gelince bunlar muhtelif farklı ve müteaddid olabilir.

Bunlarda nesh de söz konusu olur.Nitekim her bir rasülün şeriatı bazı hükümlerinde veya bir bütün olarak diğer bir rasülün şeriatına muhalif olabilir.Mesala

Bir peygamberin şeriatında bulunan ibadetlerle alakalı bir hüküm onun şeriatının bitmesiyle sona erer ve başka bir peygamberin gönderilmesiyle Nesh edilir.Veya şeriatta bulunan bir hükmün diğer bir şeriatta vakti şekli ve miktarı bazı değişiklikler yapılabilir.Yahutta ağırbir hüküm hafifletiril veya tam tersi de mümkün olabilir.

Aynı şekilde önceki şeriatta bulunmayan bir hüküm sonraki bir şeriatta bulunabilir ve bunun tak aksi de olabilir.

İşte bu şekilde kavli ve ameli hükümlerde emir ve yasaklarda yasama farklılığı olabilir.Tabi ki bütün bunlar Yüce Allah’ın emretme ve yasama hususundaki ezeli ilim ve hikmeti gereği olmaktadır.Bunlar yapılırken her bir ümmetin konumu zamanı durumu ve zaaf ile kuvvet hususunda tabiatı göz önünde bulundurulur.Aynı şekilde o şeriatın ebedi mi yoksa değiştirilip nesh edilecek bir şeriat mı olduğu da çok öenmlidir.

Hiç şüphesiz ki bu husus ibadetler mamelat nikah talak cinayetler hudud yeminler adaklar kaza ve benzeri dinin bir oluşundan kaynaklanan bütün furu (tali) yasama bablarını kapsamaktadır.

İşte bundan dolayı ve İslam şeriatı bütün şeriatların sonuncusu olduğu için genel olarak ameli ve kavli hükümlerde emir ve yasaklarda diğer şeriatlara muhalif oluştur.Zira İslam şeriatı ebedi ve baki olup; Yüce Allah’tan gelen en son şeriat ve kendisinden önceki bütün peygamberlerin şeriatlarını Nesh edendir…

İslam Şeriatındaki Nesh

1-Kur’an’ın Kur’an ile Neshi

a-Hükmü ve Tilaveti Mensuh Olan Ayetler

b-Hükmü Mensuh Tilaveti Baki Olan Ayetler

c-Hükmü Baki Tilaveti Mensuh Olan Ayetler

2-Sünnet’in Kur’an ile Neshi

3-Sünnet’in Sünnet ile Neshi

4-Kur’an’ın Sünnet ile Neshi

1-Kur’an’ın Kur’an ile Neshi

Ebü’l-Ala İbnu’ş-Şihar tahdis edip şöyle demiştir:

Rasülullah (s.a.v)’in bazı hadisi diğer bazısını nesh ederdi.Nitekim Kur’an’ın da bir kısmı bir kısmını nesh eder.(Müslim (Trc Hayz,c,1/no:344)

Ebü’l-Esved dedi ki:

Ebu Musa el-Eş’ari (r.a) Basra ahalisinin hafızlarına haberci gönderdi.Bunun yanına Kur’an’ı iyice okumuş olan üç yüz hafız kişi girdi.Ebu Musa el-Eş’ari (r.a) onlara şöyle dedi:

Sizler Basra ahalisinin hayırlıları ve okuyucu hafızlarsınız.Kur’an’ı daima tilavet ediniz.Üzerinize sakın müddet uzamasın Sonra sizden evvelki mülletlerin kalplarinin katılaşması gibi sizin de kalpleriniz katılaşır Bizler UZUNLUKTA VE ŞİDDETTE BERAE (TEVBE) SÜRESİNE BENZETMEKTE OLDUĞUMUZ BİR SÜRE OKUYORDUK DERKEN O SÜRE BİZE UNUTTURULDU.ŞU KADAR VAR Kİ BEN ONDAN ŞUNLARI EZBERDE TUTTUM:

ADEMOĞLUNUN İKİ VADİ DOLUSU MALI OLSA MUHAKKAK ÜÇÜNCÜ BİR VADİNİN DAHA MALINA EKLENMESİNİ İSTER ADEMOĞLUNUN MİDESİNİ TOPRAKTAN BAŞKA BİR ŞEY DOLDURMAZ

Ve yine bizler Subhane Sebbeha Yüsebbihu Sebbih….diye başlayan sürelerden birine benzetir olduğumuz başka bir süre daha okurduk.Bize o süre de unutturuldu.Şukadar var ki o süreden şunları iyice ezberimde tuttum:

EY İMAN EDENLER YAPMAYACAĞINIZ ŞEYLERİ NİÇİN SÖYLERSİNİZ Sonra boyunlarınıza bir şahadet olarak yazılır da kıyamet gününde onlardan sorumlu tutulursunuz (Müslim (c.3/no:1050)

Ebü Ubeyd b.Ebi Meryem o Ebü Lehit’a dan o Ebü’l Esved’den o Urve b.Zubeyr’den o da A’işe (r.a)’dan şöyle dediğini rivayet eder.

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sağlığında Ahzab süresi nazil olduğunda iki yüz ayetten ibaretti.Bu süreden pek çok ayetin nesh edilmesi sonucu Osman (r.a) zamanındaki Kur’an’ın teksiri sırasında bugün mevcut olan ayet sayısı kadarıyla yazılmıştır.(Suyuti el-İtkan fi Ulümi’l Kur’an (c.2/sy.65)

Kur’an’ın Kur’an ile Neshi ile nesh edilmesi 3 şeklindedir.

a-Hükmü ve Tilaveti Mensuh Olan Ayetler

b-Hükmü Mensuh Tilaveti Baki Olan Ayetler

c-Hükmü Baki Tilaveti Mensuh Olan Ayetler

Bera b.Azib (r.a) şöyle dedi:

Şu:Hafızu ala’s-Salavati ve’s-Salati’l-Asri ayeti nazil oldu.Bizde onu Allah dilediği müddetçe okuduk.Sonra Allah onu nesh etti de ayet şöyle nazil oldu.

Hafizu ala’s-Salavat’i ve’s-Salati’l-Vusta (Bakara,2/232)

Bera (b.Azib) (r.a)’dan hadisi rivayet eden Şekik’in yanında oturmakta olan bir zat Şekik’e hitaben:

Bu taktirde orta namaz ikindi namazıdır dedi.Bunun üzerine Bera (b.Azib) (r.a)

Ayetin nasıl nazil olduğunu ve Allah’ın onu nasıl nesh ettiğini sana haber verdim.Allah yeğane bilendir dedi.(Müslim (Trc.Mesacid ve Mevadi’u’s-Salat,c.2/no:630,İrfan yy.)

Bize Yahya b.Yahya tahdis edik dedi ki:

Ben Malik’in huzurunda okudum o da Abdullah b.Ebi Bekr’den o da Amre’den o da A’işe (r.a)’dan o da şöyle demiştir:

Kur’an’dan indirilenler içinde nikahı haram kılan bilinen on tane (süt) amme vardı.Sonra bunlar beş bilinen amme ile nesh olundular.(Müslim (c.4/no:1452)

Yine A’işe (r.a)’dan İbn Mace’de gelen lafız şöyledir:

Ancak kesinlikle bilinen on defa veya beş defa süt emmek (evlenmeyi) haram eder buyruğu Allah’ın indirdiği Kur’an’da idi ve sonra nesh olundu.(İbn Mace (Trc. C.5/no:1942 sy.406 Kahraman yy.) Elbani hadise sahih demiştir.Bkz İbn Mace (no:1942) İrva (2147) Geniş tahkik için bkz.Elbani el-İrva (no:2147)

Görüldüğü gibi ayet daha önce tilavet olarak okunuyor ve hükmü de geçerli idi.Sonra tilaveti ve hükmü kaldırıldı.

İmam Nevevi bu hadisin arkasından şöyle demektedir:

A’işe (r.a)’nın sözünün manası şudur: On defa süt emmeye ait ayetin beş defa süt emmeye ait ayet ile nesh edilmesi Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in vefatına yakın günlere rastladığı için kesinlikle bilinen beş defa süt emmek (evlenmeyi) haram ettirir ayetinin okunmasını nesh edildiğini işitmeyen bazı kimseler bunu okumaya devam ederken Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) vefat etti.Bunlar bu ayetin okunmasının nesh edilmiş olduğunu öğrenince okumasını bıraktılar ve sahabeler ise bunun okunmasının nesh edildiği hususunda İcma ettiler.(Nevevi Müslim Şerhi)

b-Hükmü Mensuh Tilaveti Baki Olan Ayetler:

Burada ise sadece tilavet terennümü vardır.İfade ettiği hüküm ise geçersizdir.

Ey İman edenler.Rasül ile gizli bir şey konuşacağınız zaman konuşmadan evvel bir sadaka verin.Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir.Eğer verecek bir şey bulamazsanız şüphesiz Allah çok merhametlidir.(Mücadele,58/12)

Yukarıdaki ayet:

Gizli konuşmanızdan önce sadaka vermekten ürktünüzmü ki vermediniz Allah’ta sizi bundan affetti Siz yine namazı dosdoğru kılın zekatı verin Allah’a ve Rasülüne itaat edin Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır (Mücadele,58/13) ayeti ile nesh edilmiştir.

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin.Eğer şahitlik ederlerse o kadınları ölüm alıp götürünceye kadar yahut Allah onlara bir çıkar yol göstrinceye kadar evlerde hapsedin.(Nisa,3/15)

İslam’ın başlangıcındaki hükme göre bir kadın zina ederse bu suç doğru bir belge ile sabit olursa bir evde hapsedilir ve ölünceye kadar o evde çıkmasına izin verilmezdi.Bunun için Allah (c.c)

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin.Eğer şahitlik ederlerse o kadınları ölüm alıp götürünceye kadar yahut Allah onlara bir çıkar yol göstrinceye kadar evlerde hapsedin.(Nisa,3/15) ayetindeki:

Allah onlara bir çıkar yok gösterinceye kadar (Nisa,4/15) kadar lafzı Yüce Allah bu hükmü nesh edinceye kadar manasındadır.Daha sonra:

Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız Allah dini(ni tatbik) hususunda size sakın acıma duygusu kaplamasın Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun (Nur,24/2) ayetindeki sopa ve Sünnetteki recm cezası ile bu ayet nesh edilmiştir İleride Sünnet’in Kur’an’ı Nesh etmesi (Tahsis etmesi İzah etmesi) bölümünde açıklanacaktır.Böylece Nisa süresinin 15.ayetinin hükmü kalkmış tilaveti kalmıştır.

Ey Peygamber bundan sonra artık kadınlarla evlenmek sana helal değildir (Ahzab.33/52) ayeti:

Ey peygamber mehirlerini verdiğin eşlerini…..sana helal kıldık (Ahzab,33/52) ayeti ile nesh edilmiştir.(Bkz İbn Kesir Tefsir.Terc.12.c/sy.6568)

Birbirinize ölüm geldiği zaman eğer bir hayır bırakacaksa ana-babaya yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah’tan korkanlar üzerine bir borçtur (Bakara,2/180) Bu ayette ana babaya vasiyet edilmesi belirtilir.

Ana babasından her birisine mirastan altıda bir hissesi vardır….(Nisa,4/11) ve ayetin sonunda:

Bu miras payları vasiyetten sonradır….(Nisa,4/11) ibaresiyle bulunur…Yani ana-babaya vasiyet edilmesiyle beraber ayette belirtilen….altıda bir hissesi….(Nisa,4/11) vardır.

İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir:

İslam’ın evvelinde kişinin malı öldüğü zaman (miras olarak) oğluna kalırdı Vasiyet de ana-babanın hakkı idi ve yalnız ana babaya vasiyet edilirdi.Sonra Allah bundan istediği kısmını (Nisa,4/11-12 ayetiyle) nesh etti de mirası erkeğe iki dişi payı kadar buyurdu ve ana-babadan her birine (eğer çoçuk varsa) altıda bir verdi.Yine kadına (çoçuk bulunduğu takdirde) dörtte bir zevceye de (çoçuk yoksa) yarı (eğer çoçuk varsa) dörtte bir hisse verirdi.(Buhari (Terc Vesaya Bab:6,6.c./sy,2589)

Son olarak ise vasiyette bulunacak kimseden miras alan anne baba ve akrabalara vasiyet etmek caiz olmadığını belirten ayet hükmü koymaktadır.Çünkü bu tür vasiyet miras ayetiyle nesh edilmiştir. (hükmü kaldırılmıştır) Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bunu veda haccındaki hutbesinde çok mükemmel bir şekilde açıklayarak şöyle buyurmuştur:

Allah her hak sahibine hakkını vermiştir.Varise vasiyet yoktur.(Hadisi Ebü Davud Tirmizi hasen olduğunu belirterek ve Beyhaki (IV/264) rivayet etti.Beyhaki hadisin takviye edilmiş olduğuna işaret etmekle isabet etmiştir.Çünkü hadisin senedi hasendir.Beyhaki’de bir çok şahidi vardır.(Bkz Mecma’u’z-Zeva’id (IV/212)

Burada nesh eden Kur’an’dır Sünnet belirttiğimiz gibi bunu sadece baçıklamaktadır.Nitekim bir çok kimsenin hadisi nesh edici olduğunu zannetmesinin akisine bu Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in hütbesinden anlaşılmaktadır.Bazı çağdaşlar bunu istismar ederek hadisin ahad olduğunu ve onun Kur’an’ı nesh edemeyeceğini ileri sürmüşlerdir.Gerçi bu iddia zaten asılsız ve gecersizdir.Çünkü doğrusu ahad hadisin Kur’an’ı nesh ettiğidir.Cevabı öğrendin.O da burada nesh eden Kur’an’dır.Nesh edenin hadis olduğuan razı olsak o ittifakla nesh etmeye müsaittir.Çünkü bütün ilim adamları bu hadisi kabul etmişlerdir.Ayrıca hadis mütevatirdir.Nitekim onun Sünneti toplayan eserlerde ve Musnedlerde dağınık haldeki tariklerine vakıf olan kimseler bunu belirler.Bütün bu rivayetleri tahriç edip onları ile ilgili açıklamaları ayrı bir risalede (cüzde) tahkik etme muvaffakiyetine nail olacağımızı ümit ederiz.

Daha sonra bu hadisin tariklerini topladım ve İrvau’l-Galil’de açıkladım (no:16) Hadisin tarikleri kimi sahih kimi hasen kimide de zayıflığı telafi edilebilecek türden ve sekiz sahabeden olmak üzere on’u geçti.

Beş vakit namazın farz olmasıyla ümmete farz olan gece namazı nesh edildi.

Yüce Allah’ın: Geceleyin kalk namaz kıl yalnız gecenin birazında uyu’dan Kur’an’ı yavaş yavaş oku’ya kadarki buyrukları.

Ebü Abdurrahman es-Sulemi’den yapılan rivayete göre o şöyle demiştir: Ey örtüsüne bürünen geceleyin kalk…..(Müzzemmil,73/1) ayeti inince Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ve ashabı bir yıl boyunca geceleri ayakları ve bacakları şişene kadar namaz kıldılar.Bir yıl sonra şu ayet indi.Bu bir öğüttür.Dileyen Rabbine varan bir yol tutar…Onun için Kur’an’dan kolayınıza geleni geldiği kadar okuyun (Müzzemmil,73/19-20)

Markizi Muhtasaru Kıyami’l-Leyl(…) Kitabın aslının (Kıyamı’l-Leyl) yazarı olan M. b Nasır el-Mervezidir.İbn Hacer el-Feth’de şöyle demiştir.el-Mervezi Ebü Abdurrahman es-Sulemi Hasan,İkrime ve Katade’den sahih senetlerle böyel rivayet etmişlerdir.(el-Fethu’l-Bari (Teheccüd Babı Selefiyye baskısı)

Mervezi der ki: İbn Abbas (r.a) dedi ki: Müzzemmil süresinin baş tarafı inince geceleri Ramazan geceleri gibi ihya ettiler.Bu durum sürenin son ayeti nazil olana kadar devam etti başı ile sonu arasında bir yıl vardı.

Mukbil b.Hadi el-Vadii Esbabu Nuzul’da (sy.116) şöyle demiştir.Hadisin ravileri Ahmed b.M.el-Mervezi Ebü’l-Hasen b.Şibrime hariç Buhari ve Müslim’in kendilerinden rivayet ettikleri ravilerdir.O kimse ise sikadır.Bunu Taberi rivayet etmiştir.Ravileri Buhari ve Müslim’in ravileridir.İbn Kesir Tefsir’inde (4/436) geçtiği gibi İbn Ebi Hatim de rivayet etmiştir.Onun ravileri de Buhari ve Müslüm2in ravileridir.

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in zevcelerinini o vefat ettikten sonra diğer müminlerden herhangi birisi ile evlenmesi haram olduğuna dair ayet gibi Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in zevceleri vefat etti ve ayetin hükmü kalktı ama ayetin tilaveti bakidir okunmaktadır.

-Miras hukuku ile bir çok ayet vardır fakat hepsi en son olarak Nisa süresi 176.ayeti ile nesh olunmuştur.Bunalarında hükmü mensuh tilaveti bakidir.

-Bakara süresi 219.Bunda yarar da zarar da vardır ayeti Nisa süresi 43.Sarhoşken namaza yaklaşmayın ayeti ile nesh edilmiştir.Daha sonra Ma’ide süresi 90-91. İçki dikili taş şeytanın mudarıdır bunları bıraktınız değimli diyerek ayetlerin içki ile alakalı hükmünü nesh eder.

-Oruç ile alakalı bkz.Buhari c.9/sy.4203)

c-Hükmü Baki Tilaveti Mensuh Olan Ayetler

Zerr b.Hubeyş’ten rivayet edildiğine göre o şöyle diyor: Ubeyd b.Kab’b (r.a) şöyle dedi:
Ahzab süresi kaç ayettir Bende:

Yetmiş iki yetmiş üç ayettir cevabını verdim.Ubey b.Ka’b (r.a) şöyle dedi:

Bu süre Bakara süresine denkti.Recm ayeti bile bu sürede okunurdu deyince Ben:

Recm ayeti nedir diye sordum, Ubeyd b.Ka’b (r.a) bu ayeti şöyle okudu:

Evli erkek ve evli kadın zina ederlerse Allah’tan bir ceza olmak üzere onları recm edin.Allah Aziz ve Hakimdir.(Müslim (c.2/630) Suyuti el-İtkan fi Ulümi’l-Kur’an (c.2/sy.66)

İbn Abbas (r.a) dedi ki:

….Ömer (r.a) minber üzerinde oturup müezzinler ezanları okuyup sukut ettikleri zaman ayağa kalktı.Allah’a hamd ve layık olduğu yüce sıfatlarda övdükten sonra:

Amma ba’dır.(Sözün bundan sonrasına gelince) deyip şunları söyledi….

……Şüphesiz ki Allah Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’i hak peygamber gönderdi ve ona kitabı indirdi.Allah’ın indirdiği şeyler içinde Recm ayeti de vardı.Biz onu okuduk anladık ezberlerdik.Rasülullah (s.a.v) recm cezası verdi.O’ndan sonra da bizler verdik.Şahsen aradan fazla zaman geçince bazılarının çıkıp.

Allah’ın Kitabı’nda biz recm ayeti bulamıyoruz diyerek Allah’ın indirmiş olduğu bir farzı terk edip sapıtmalarından korkuyorum.Recm Allah’ın Kitabında sabit bir haktır.Bu erkeklerden ve kadınlardan evlenip zina eden zinası da delil ile veya hamilelik veya itiraf olduğu takdirde uygulanması gereken bir haktır.

Sonra bizler Allah’ın Kitabı’nda okumakta olduğumuz şeyler içinde:

Babalarınızdan yüz çevirmeyiniz Şu muhakkaktır ki sizin babalarınızdan yüz çevirmeniz( babalarınızda başkasına mensupluk iddia etmeniz) sizin küfrünüz ve nankörlüğünüzdür-yahut- sizin babalarınızdan yüz çevirmeniz muhakkak sizin için küfürdür…sözleri de vardı…….(Buhari Muharibin min Ehli’l Küfri ve’r-Riddeti,25,14.c./sy,6684-İ’tisam 16 Mezalim 19 Menakıbu’l-Ensar 46 Meğazi 11) Müslim Hudud 15 (no:1691) Müslim’de hadis muhtasar olarak kaydedilmiştir.

Enes b.Malik (r.a) şöyle demiştir:

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) otuz (adet) sabah namazında Maune kuyusu sahiplerini öldüren Allah ve Rasülüne isyan etmiş olan kimseler aleyhine Rı’l-Zekvan ve Usayya kabileleri aleyhine beddua etti.

Maune kuyusunda öldürülen kimseler hakkında Kur’an indirildi.Biz onu okuduk ve biz zaman sonra tilaveti nesh olundu.Ayet şöyle idi:

Biz kavmimize haber veririz.Biz Rabbimize kavuştuk O bizden razı oldu ve bizde ondan razı olduk…(Buhari Megazi Bab (30),8.c.sy/3835) Cihat ve’s-Siyer Bab (18) 6.c.sy/2661) Bkz farklı lafızla Bab (9) 6.c./sy.2649)

2-Kur’an’ın Sünnet’i Nesh Etmesi

İmam Buhari şu hadisi nakleder:

Bize Amr (r.a) b.Halid tahdis edip şöyle dedi: Bize Zuheyr b.Muaviye (r.a) tahdis edip şöyle dedi: Bize Ebü İshak es-Sabi Bera b.Azib (r.a) dan şöyle tahdis etti:

Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) Medine’ye ilk geldiğinde Ensar’dan olan dedelerinin (yahut diğer lafza dayılarının) yurduna misafir oldu ve on altı yahut on yedi ay Beytu’l-Makdis’e doğru namaz kıldı.Halbuki kıblesinin Beytu’l-Haram’a doğru olmasını arzu ederdi.Ekva’ya yönelerek ilk kıldığı namaz ikindi namazı olmuştu.Bir cemaat da onunla birlikte kıldılar.Sonra onunla birlikte namaz kılanlardan biri namazdan çıktı.Mescidin birinde bulunan bir cemaat namazdalar iken yolu uğradı.Onlara: Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile birlikte Mekke’ye doğru namaz kıldığıma Allah için şahadet ederim deyince cemaat namazlarını bozmadan oldukları gibi Beyt’i-Şerif’e döndüler.Rasülullah (s.a.v) Beytu’l-Makdis’e doğru namaz kıldığı sırada Yahudiler ve Hristiyanlar ondan hoşlanırlardı.Ekva’ye doğru yüzünü döndürünce bu fiilini beğenmediler.

Zuheyr dedi ki: Biz Ebu ishak Bera b.Azib (r.a) dan tahdis etti.Bera b.Azib (r.a) bu hadisinde şöyle demiştir:

Kıble tahvil edilmeden (değiştirilmeden) evvel ilk kıbleye (Beytu’l-Makdis’e) doğru namaz kılarak vefat etmiş öldürülmüş kimseler de vardı.Bunlar hakkında nasıl bir hüküm vereceğimizi bilemedik.O zaman Yüce Allah: ve Allah imanlarınızı zayi edecek değildir….(Bakara,2/143) ayetini indirdi.(Buhari İman Namaz İmandandır Babı (c.1/sy.193) Tirmizi (c.5/no:3141) Tirmizi Tefsir (3)c.5/no:3141-3143)

Görüldüğü gibi Kur’an’da Beytu’l-Makdis’e doğru namaz kılın diye bir ayet yoktur.Beytu’l-Makdis’e doğru namaz kılmak Sünnet’te gelmektedir.Bundan dolayı Sünnet Kur’an ile nesh edilmiştir.Ayrıca bu ayet Sünnet’in vahiy olduğuna delildir.

3-Sünnet’in Sünnet’i Nesh Etmesi:

Ebu’l-Ala İbnu’ş-Şihhir tahdis edip şöyle demiştir:

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bazı hadisi diğer bazısını nesh ederdi.Nitekim Kur’an’ın da bir kısmı bir kısmını nesh eder.

-Cenazeden dolayı ayağa kalkmak nesh edilmiştir (hükmü kaldırılmıştır)

Bu iki türlü olur:

a-Yanından geçtiği oturanın ayağa kalkması:

b-Cenazeyi teşri edenlerin kabre vardıklarında yere bırakılıncaya kadar ayakta durmaları.Bunun delili Ali (r.a)’nun rivayet ettiği hadistir.Bunun iki metni vardır:

1-Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cenaze için ayağa kalktı bizde kalktık.Sonra oturdu biz de oturduk.(Hadis Müslim (III/59) İbn Mace (I/468) Tahavi (I/383) Tayalisi (150) ve Ahmed (no:631-1094-1167) rivayet etmiştir.)

2-Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cenazeler için ayağa kalkardı.Daha sonra oturmaya devam edip ayağa kalkmadı.(Bunu Malik (I/332) rivayet etti. Ekva’i el-Umm (I/247)de ve Ebu Davud (II/64)te Malik’ten rivayet etmiştir.

3-Seleme oğullarında bir cenazede bulundum.Bundan dolayı ayağa kalktım.Ekva b.Cubeyr bana:

Otur sana bu konuda sağlam bir rivayeti haber vereceğim Bana Mes’ud (r.a) b.Hakem Zuraki Ali b.Ebi Talib (r.a) nun Küfe meydanında:

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) (önceleri) bize cenazeler için ayağa kalkmayı emretmişti.Daha sonra oturdu ve bize de oturmayı emretti derken dinlediğini anlattı.(Bu hadisi Ekva Ahmed (627) Tahavi (I/282) ve İbn Hibban es-Sahih’inde rivayet etmiştir.Hazimi el-İtibar (sy.91) de ceyyid bir senedle rivayet etmiştir.Beyhaki (IV/27) bu tarikten (yoldan) başka ifadeyle rivayet etmiştir.O da aşağıdaki metindir.

4-Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yere bırakılıncaya kadar cenazelerle birlikte ayakta dururdu.İnsanlar da onunla birlikte ayakta dururdu.Daha sonra kalkmayıp oturmaya devam etti ve insanlar da oturmalarını emretti.

5-Ekva b.Mes’ud (r.a) b.Hakem Zuraki’nin babasından naklettiği rivayettir:

Irak’ta bir cenazede bulundum.Cenazenin yere konulmasını bekleyen kişiler gördüm.Ali b.Ebi Talib (r.a) nun onlara:

Oturun diye işaret ettiğini gördüm.Çünkü Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) daha önceleri ayakta duruyorken sonraları bize oturmamızı emretti (diyordu)

Albani Aslında İsmail b.Hakem b.Mes’ud olarak geçmektedir demekte ve Doğrusu benim tespit ettiğimdir.Herhalde dizgici veya yazıcılardan birisi değişmiştir demektedir.Ahkamu’l-Cena’iz 12 bölüm Bunu Tahavi (I/282) hasen bir senedle rivayet etmiştir.

-Borcunu ödeyecek kadar mal bırakmayan borçlunun cenaze namazı daha önceden kılınmazdı sonra nesh edilmiştir.

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) önceleri böylesinin cenaze namazını kılmamıştı.Bu konuda bazı hadisler vardır:

Seleme b.Ekva (r.a) şunu rivayet etti:

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in yanında oturuyorduk.Bir cenaze getirildi ve:

Onun namazını kıldır dediler.Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)

Bunun borcu varmı dedi Onlar.

Hayır diye cevap verdiler.Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)

Geriye bir şey bıraktımı diye sordu Yine.

Hayır dediler.Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onun namazını kıldı.

Daha sonra başka bir cenaze getirildi ve

Ey Allah’ın Rasülü Bunun namazını kıldır dediler Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)

Borcu varmı dedi Evet denilince Bir şey bıraktımı dedi Üç dinar dediler (parmaklarıyla işaret ederek Üç dinar bu borçu kapatır dedi) ve namazını kıldırdı.

Daha sonra üçüncü bir cenaze getirildi ve Namazını kıldır dediler.Dünyalık bir şey bıraktı mı dedi Hayır diye cevap verdiler Borcu varmı diye sordu Üç dinar borcu var dediler.Bunun üzerine Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)

Adamınızın namazını siz kılın dedi (Ensar’dan Ebü Katade (r.a) denilen kişi: Ey Allah’ın Rasülü Sen onun namazını kıldır borcunu ben üstleniyorum dedi Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’de namazını kıldırdı.(Hadisi Buhari (III/368-369-374) ve Ahmed (IV,50) rivayet etmişlerdir ve ilave Ahmed’e aittir.Nesa’i de bu hadisin üçüncü cenazeyle ilgili kısmını (I/278) rivayet etmiştir.

2-Ebu Katade (r.a) dan Seleme b.Ekv’a (r.a)’nun hadisindeki ve daha önce de rivayet edilne olayın benzeri gelmiştir.Bu rivayette şunlar yer almaktadır:

Borcunu ödeyecek olursan cenaze namazını kılar mısın Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Onun borcunu kendinden ödeyecek olursan namazını kılarım dedi.Ebu Katade (r.a) gidip onun borcunu ödedi Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Onun borcunu ödedin mi dedi Ebu Katade (r.a) Evet dedi Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dua etti ve onun namazını kıldırdı.Hadis Nesa’i (I/378) Tirmizi (II/161) Darimi (II/263) İbn Mace (II/75) ve Ahmed (V/297-300-302-304-311) rivayet etmiştir.İfade Ahmed’e aittir.Hadisin senedi Müslim’in şartına göre sahihtir.Başka rivayetlerde Ebu Katade (r.a)’nun gidip borcu ödemesi sonra Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in namazı kıldırması yoktur.

3-Cabir (r.a) buna benzer bir rivayette bulunmuş ve sonuna şunu ilave etmiştir:

Allah Rasülüne (sallallahu aleyhi ve sellem)’e fetihler nasip edilince şöyle buyurdu: Ben müminlere kendilerinden daha yakınım.Kim geriye borç bırakırsa onu ödemek benim görevimdir.Kim mal bırakırsa o da mirasçılarınındır.(Hadisi Ebu Davud (II/85) ve Nesa’i (I/278) Buhari ve Müslim’in şartlarına göre sahih bir senedle rivayet etmiştir hadisin başka bir ilaveyle Cabir (r.a)’dan gelen başka tariki vardır.Bu da daha önce geçti.

4-Ebu Hureyre (r.a) şunu rivayet etti:

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) borçlu bir ölü getirilince:

Bu borcunu ödeyecek bir şey bıraktı mı diye sorardı.Eğer yeterli miktarda karşılık bıraktığı söylenirse ölüye cenaze namazı kıldırır değilse namazını kıldırmaz ve Adamınızın namazını siz kılın derdi.Yüce Allah ona fetihleri nasip edince şöyle buyurdu:

Ben müminlere kendilerinden daha yakınım (dünya ve ahirette.İsterseniz Nebi müminlere kendilerinden daha yakındır (Ahzab,33/6) ayetini okudu) Kim borçlu olarak ölürse (ve borcunu ödeyecek kadar bir şey bırakmazsa) onu ödemek bana aittir.Kim geriye mal bırakırsa o da mirasçılarına aittir.(Hadisi Buhari (IV/376;IX/425) Müslim (V/62) Nesa’i (I/379) İbn Mace (II/77) Tayalisi (2338) ve Ahmed (II/290,399,453) rivayet etmiştir.İfade Müslim’e aittir.İki ilave Buhari’ye birinci ilave Ahmed’e aittir.Tirmizi (III/178) hadisin Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sözlerinden oluşan kısmını rivayet etmiş ve sahih olduğunu söylemiştir.Darimi (II/263) Tayalisi (2524) ve Ahmed (II/287,318,334,335,356,399,450,464,527) bunun benzerini rivayet etmiştir.Bu Müslim’inde rivayetidir.Aynı şekilde Buhari benzer ifadelerle (VII/420,XII/7,22,40) Ebu Hureyre (r.a)’dan bir çok tarikten rivayet etmiştir.

Tayalisi’nin Musned’inin ravisi olan Ebu Bişr Yunus b.Habib hadisin sonunda şöyle demiştir:

Ben Ebu’l-Velid’i yani Tayalisi’yi şöyle derken duydum Bununla borçlu olan kimse hakkıdaki diğer hadisleri nesh etmektedir.

Kurban Etini Bekletme ve Şıra Kapları:

Bureyde (r.a) dedi ki Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Kabileri ziyaret atmekten sizleri men etmiştim artık onları ziyaret ediniz.Kurban etlerini üç günden fazla tutmaktan sizleri nehyetmiştim artık onları da luzüm görülen müddet tutabilirsiniz.Deri kaplarda olmak müstesna sizleri nebizden (hurma şırasından) da nehyetmiştim.Bundan böyle bütün kaplardan içebilirsiniz.Ancak serhoşluk verici içkileri içmeyiniz.(Müslim (c.3/no:977) Nesa’i (c.4/2034)

Kabileri Ziyaret:

Bureyde b.Husayb (r.a)’nun rivayet ettiğine göre Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu ki:

Ben size daha önce kabileri ziyaret etmeyi yasaklamıştım.Artık onları ziyaret edebilirsiniz.(Çünkü o size ahreti hatırlatır) (kabir ziyareti sizin hayrınızı arttırsın) (kim (kabirleri) ziyaret etmek isterse ziyaret etsin.Fakat hucr (batıl söz) söylemeyin (Hadisi Müslim (III/65; VI/82) Ebu Davud (II/72,131) onun tarikinden Beyhaki (IV/77) Nesa’i (I/285,286; II/239,330) ve Ahmed (V/350,355,356,361)’de rivayet etmiştir.Birinci ve ikinci ilave Ahmed’e aittir.Ebu Davud da birinci ilaveye yakın ifadelerle ilavede bulunmuştur.İkinci ve üçüncüleri de Nesa’i’ye aittir.

Nevevi (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) el-Mecmu (V/310)’da şunları söylemektedir:

Hucr batıl söz demektir.İlkin kabir ziyaretinin yasaklanışı onların henüz cahiliye döneminden yeni çıkmış olmalarıydı.Cahiliyedeki batıl sözler söylenebilirdi.İslam’ın temel esasları iyice yerleşip hükümleri yerine alıp onun bilgin özellikleri yayılınca onlara kabir ziyareti mübah kılındı.Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hucr (Batıl) bir söz söylemeyin buyruğu ile gereken ihtiyatı göstermiş oldu:

Ben de derim ki: Halkın ve başkalarının ziyaret esnasında yaptıkları ölülere dua ondan yardım isteme onun hakkı için Allah’tan dileklerde bulunmanın hucr batıl söz söylemekten daha büyük olduğu açıkça ortadadır. O halde ilim adamlarının onlara bu konuda Allah’ın hükmünü açıklamaları ve onlara meşru olan ziyareti ve bu ziyaretin maksadını iyice anlatmaları gerekmektedir.

Sa’ani Subulu’s-Selam (II/126)’da ziyaret ve hikmet hakkındaki hadisleri zikrettikten sonra şunları söylemektedir:

Bütün bunlar kabirleri ziyaret etmenin meşruiyetine dalalet etmekte bu ziyaretin hikmetini ve ibret almak için yapılaçağını açıklamaktadır.Bunlar bulunmayacak olursa kabir ziyareti dinin istenen bir şey değildir.

Ebu Said Hudri (r.a)’nun rivayet ettiğine göre Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Ben size kabir ziyaretini yasaklamıştım.Artık onları ziyaret edebilirsiniz Şüphesiz ondan ibret vardır. (Ancak Rabbi gadaplandıran bir söz söylemeyin) (Hadisi Ahmed (III/38,63,66) Hakim (I/374,375) ondan da Beyhaki (IV/77) nakletmiştir.Hakim şunları söylemektedir.Hadis Müslim’in şartına göre sahihtir.Bu konuda Zehebi ona muvafakat etmiştir.Hadis ikisinin dediği gibidir.Bu hadisi ayrıca Bezzar (861) rivayet etmiştir.Heysemi Mecma (III/58)’de şunları söylemektedir.Senedindeki raviler sahih hadisin ravileridir.Rivayet buna yakın ifadelerle başka tarikten Ahmed’de de vardır Senedinde mutabaat hususunda bir sakınça yoktur Ayrıca bunun Abdullah b.Amr (r.a)’nun rivayet ettiği Bezzar’ın ifadesiyle şahidi vardır Bunu Taberani el-Mu’cemu’s-Sağır (sy.183)’de rivayet etmiştir Ravileri sika kabul edilmiş kimselerdir.

Enes b.Malik (r.a)’nun rivayet ettiğine göre Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Ben size kabirleri ziyareti yasaklamıştım.Artık onları ziyaret edebilirsiniz.Çünkü o kalbi yumuşatır gözden yaş akıtır ahreti hatırlatır.Ancak batıl bir söz söylemeyin.(Hadisi Hakim (I/376)’da hasen bir senedle rivayet etmiştir.Daha sonra yine (I/375,376)’da rivayet etmiştir.Ahmed (III/237,250) ondan başka bir tarikle ve yakın ifadelerle rivayet etmiştir.Senedinde zayıflık vardır.Fakat ondan önceki hadislerle bu zayıflığı telafi edilir.Yine bu konuda Ebu Hüreyre (r.a)’dan da gelmiş bir hadis vardır ileride gelecektir.

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) müminlerin annesi A’işe (r.a)’nın bize belleyip aktardığı iki hadisi şerifte kadınlara kabir ziyaretinde bulunmaları için izin vermiştir.

Abdullah b.Ebi Muleyke şöyle rivayet etti:

A’işe (r.a) bir gün kabristandan geldi.Ben ona Ey Müminlerin annesi nereden geliyorsun dedi O: Kardeşim Abdurrahman b.Ebi Bekir (r.a)’nun kabrinden dedi Ben ona: Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kabirleri ziyaret etmeyi yasaklamamış mıydı dedim O,Evet sonra onların ziyaret edilmesini amretti Ondan gelen başka bir rivayette:

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kabirleri ziyarete ruhsat verdi.(Hadisi Hakim (I/376) rivayet etmiştir.Ondan Beyhaki (IV/78) İbn Abdilberr et-Temhid (III/233)’de Bistam b.Müslim Ebu’t-Teyyah Yezid b.Humeyd Abdullah b.Abi Muleyke tarikiyle rivayet etmiştir.Diğer rivayet ise İbn Mace’ye (I/475) aittir.Ben derim ki: Hakim hadis hakkında bir değerlendirme yapmamıştır.Zehebi sahihtir. Demiştir Busiri ez-Zeva’id 8I/418) de şunları söylemektedir.İbn Ebi’d-Dünya el-Kubur’da ve Hakim ceyyid bir isnadla rivayet etmişlerdir.

İbn Abdilberr’in et-Temhid (III/243)’te rivayet ettiğine göre Ahmed bile onu delil olarak göstermiştir.et-Temhid’deki rivayet Ebu Bekir Esrem’den gelmekte olup o şöyle demiştir.

Ben Ahmed b.Hanbel’e kabir ziyaretinde bulunan kadına dair sorulan soruya şu cevabı verdiğini duydum Ümit ederim inşa’allah kadının kabir ziyaretinde bulunmasında bir sakınca yoktur.Çünkü A’işe (r.a) kardeşinin kabrini ziyaret etmiştir.

Abdulcebbar b.Verd de ona mutabaat ederken şöyle demiştir:

İbn Ebi Muleyke’yi şöyle derken duydum.A’işe (r.a) bineğine bindi Kölesi yanımıza geldi Ben Mü’minlerin annesi nereye gitti diye sordum.O Selam vermek üzere Kardeşi Abdurahman’ın kabrine gitti.(Bunu İbn Abdilberr rivayet etmiştir ve senedi hasendir.)

Rüküda Ellerin Keyfiyeti:

Alkame’den Abdullah b.Mes’ud (r.a) şöyle dedi:

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bize namazı talim etti Tekbir aldı ellerini kaldırdı.Rükua vardığında el parmaklarını iki dizi arasında birbirine yapıştırdı.Bu Sa’d b.Ebu Vakkas (r.a)’ya duyuruldu.

Kerdeşim doğru söyledi bunu bizde yapardık.Sonra şunu yani dizleri tutmakla emrolunduk dedi.(Ebu Davud (Bab: (118) c.1/747) Tirmizi (c.1/258) Nesa’i İftitah (/) Elbani sahih demiştir.Bkz.Ebu Davud (Bab: (118) no: 747) (Bu konuda geniş bilgi için bkz.Ahmed Müsned,c.5/sy.327,Ensar yy)

-Mekke’nin fethinden önce her namaz için abdest alma emri vardı Mekke’nin fethinden sonra Abdest bozucu bir hal olmadığı müddetçe abdest almaya gerek yoktur.Bir abdestle beş vakit namaz kılınmaya başlandı.

-Zekere dokunmak abdesti bozmazdı sonra bozduğu hükmü koyuldu (arada bir engel olmadan zekere dokunmak abdestti bozar.arada bir engel varsa zekere dokunmak abdestti bozmaz)

-Mekke’nin fethinden önce bir kadının erkek ile cinsi münasebetinden sonra meni gelmeyince gusul gerekmezdi Mekke’nin fethinden sonra hatana hitanayı geçince gusul vacip oldu.Suyu (guslü) su (meni inzali) gerektirir hadislerinin Sünnet yeri sünnet yerine dokunduğunda gusul gerekir hadisleri ile neshi.Müslim no:343-350 Ebu Davud .c.1/no:214 Tirmizi c.1/110-111

-Ateşte pişen şeyleri yedikten sonra abdest alınmasının neshi : Müslim no:351-359;

4-Sünnet’in Kur’an,ı Nesh Etmesi (Tahsis Etmesi İzah Etmesi:

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin.Eğer şahitlik ederlerse o kadınları ölüm alıp götürünceye kadar yahut Allah onlara bir çıkar yok gösterinceye kadar evlerde hapsedin (Nisa,4/15)

İslam’ın başlangıcındaki hükme göre bir kadın zina ederse bu suçu doğru bir belge ile sabit olursa bir evde hapsedilir ve ölünceye kadar o evden çıkmasına izin verilmezdi.Bunun için Allah (c.c)

Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin.Eğer şahitlik ederlerse o kadınları ölüm alıp götürünceye kadar yahut Allah onlara bir çıkar yok gösterinceye kadar evlerde hapsedin (Nisa,4/15) ayetlerindeki:

Allah onlara bir çıkar yopl gösterinceye kadar (Nisa,4/15) kadar lafzı Yüce Allah bu hükmü nesh edinceye kadar manasındadır.Daha sonra:

Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız.Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun (Nur,24/2) ayetindeki sopa ve Sünnet’teki recm cezası ile bu ayet nesh edilmiştir.

İbn Kesir şöyle demektedir:

İbn Abbas (r.a) şöyle demektedir:

Yüce Allah’ın Nur süresinde : Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız.Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun (Nur,24/2) sopa ve recm cezası ile nesh etmesine kadar hükmü böyleydi.

İkrime Sa’id b.Cubeyr Hasan Ata el-Horasani Ebu Salih Katade Zeyd b Elsem ve Dahhak’tan rivayete göre bu ayet mensuhtur.Bu konu üzerinde ittifak edilmiştir. (İbn Kesir Tefsir (c.4/1594)

Ubade b.Samit (r.a)’dan dedi ki: Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

Benden öğrenin benden öğrenin.Muhakkak ki Allah zina yapan kadınlar için bir çıkar yol tayin etmiştir.Evlenmemiş olan evlenmiş olanla zina ederse bunların her birine yüz değnek ve bir sene sürgün cezası vardır.Evli veya dul olan.Evli veya dul olanla zina ederse bunların her birine de yüz değnek ve recm cezası vardır.(Müslim (5.c./1690) İbn Hacer Bulugu’l-Meram (1031/1231) (c.4/5 sy Sönmez neşriyat) Ahmed Müsned Tirmizi hasen-sahih demiştir.

Rasülullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’ın bunu hükmünü ben den alın diyerek tahsis şeklinde (hadis ayet) nesh ediyor.Bu konuda inkar Şi’a ve Mutezile taifesindedir.

İbn Hacer el-Askalani şöyle demektedir:

Hadisi Şerifte…..o kadınları ölüm alıp götürünceye kadar yahut Allah onlara bir çıkar yol gösterinceye kadar evlerde hapsedin (Nisa,4/15) ayeti kerimesine işaret vardır. Bir çıkar yol dan murat;hadiste beyan edilen hadlerdir.(İbn Hacer Bulugu’l-Meram (1031/1231) (c.4/6 sy.Sönmez Neşriyat)

Buna göre…. o kadınları ölüm alıp götürünceye kadar yahut Allah onlara bir çıkar yol gösterinceye kadar evlerde hapsedin (Nisa,4/15) ayeti: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız.Allah dini(ni tatbik) hususunda sizi sakın acıma duygusu kaplamasın Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun (Nur,24/2) nesh ediliyor.Sonra bu ayet: Ubade b.Samit (r.a)’dan (o) dedi ki Rasülullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

Benden öğrenin benden öğrenin.Muhakkak ki Allah zina yapan kadınlar için bir çıkar yol tayin etmiştir.Evlenmemiş olan evlenmiş olanla zina ederse bunların her birine yüz değnek ve bir sene sürgün cezası vardır.Evli veya dul olan.Evli veya dul olanla zina ederse bunların her birine de yüz değnek ve recm cezası vardır.hadisi ile nesh (tahsis) ediliyor.
 
Üst Ana Sayfa Alt