Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Muhayyem Yermuk Ikinci Irak Olur Mu?

Muhammed Yusuf Çevrimdışı

Muhammed Yusuf

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi

Şam’ın Yermuk mıntıkasında yüzbinlerce Filistinli 1948 sonrası Hicrette buraya yerleşti ve burada yaşayan Filistinlilerin Filistin’in taksimini ve Yahudi Devletinin kurulmasına şahid oldular ve binlerce Filistinli Müslüman köyünü terketmek zorunda kaldı.

1948 felaketi Filistin’de mutlu ve huzurlu bir hayatı sona erdirmiş ve milyonlarca insanı yurdundan etmişti. Vatanında özgür ve toprağıyla bütünleşmiş ve Beytu’l-Makdis’in anlamını en iyi kavrayabilen, işgalin, zulmün ve aşağılanmanın ve kâfirlerin topraklarını istilası sonucu zilleti yaşamanın en canlı misali Filistin halkıdır:

1948’de II. Dünya Savaşı bitmiş, İsrail devleti kurulmuştu. Müslümanların topraklarında onların bağrında bir Yahudi devleti kuruluyor ve artık Müslümanlara kan kusturacak ve topraklarının tamamını ele geçirmek ve büyük İsrail devletini kurmak için burasını askeri bir terör karargâhı haline getirecekti. Ürdün, Mısır ve Suriye’ye geçebilen Filistinliler her ne kadar muhakkak olan bir ölüm ve açlıktan kurtulmuş da olsalar, bu sığındıkları kardeş halkların arasında daima bir yabancı imiş gibi yaşadılar.

Bu ülkelerin devletleri ve hükümetleri her ne kadar Filistinlilere sahip çıktı görünüyorsa da; aslında her biri bu Filistin nüfusu bir bakıma elinde İsraile karşı bir koz ve adeta bir rehine olarak tutuyordu. Filistinliler yaklaşık altmış yıldır Suriye’de yaşıyorlar. Filistinliler 63 ve 73 savaşlarına katıldılar ve hiçbir zaman Arap ordularına hiyanet etmediler hatta birçok hayati görevi ve istihbarat çalışmalarını bu ülkelerde yaşayan Filistinli fedailer üstlendiler.

Her ne kadar Suriye’deki rejim Filisitin mukavemetini (Direnişi) topraklarında barındırmışsa da, onlar mutlak bir özgürlük sahibi olarak burada bulunmadılar. Dediğimi gibi Filistinli daima Arapların elinde Yahudilere karşı bir kalkan güç olarak kaldı. Suriye de Filistinlileri birçok stratejik amaç için elinde tutuyordu.

Suriye ordusu, 1976 yıllarında Beyrut’a girdiğinde ve Lübnan’ı adeta işgal ettiğinde yine ezilenler Filistinliler oldular. 1982 yılında Sabra ve Şatila’da ki katliamalar ve Tel Za’ter’de meydana gelen mezbahalarda Suriye istihbaratının, Hıristiyanların İsrail’in ve Emel Örgütünü işbirliğini görürüz. Sabra Şatila ve Tel Za’ter’de onbeş bin Filistinli hayatını kaybetti. Suriye Lübnan’da açık bir Filistinli katliamı yürüttü. Nehru’l-Barid Almanya Nazilerin döneminde ABD orduları tarafından uğratılan yıkımın bir benzerine uğratıldı. Zavallı Filistinliler, Suriye ve Hizbullah’ın burada kurbanı olduklarını ne yazık ki daha tam anlayabilmiş değiller.

Suriye’de Filistinliler her ne kadar durumun farkında olsalar da adeta bir savaş kampında bulundukları için bu durum karşısında hiçbir şey yapamadılar.
Esed rejimii babadan oğula daima Filistin davasını sahiplendiklerini söylediler, fakat Güney Lübnan (Filistin) da işlenen cinayetlerin ortağı olduğunu hep gözlerden sakladı. En son Beyrut’ta Nehru’l-Barid’de Filistinli kıyımı Suriye Esed rejiminin tam bir sinir harbi vererek Hizbullah ve Nasranî Lübnan ordusu işbirliği içinde yaptığı en sın katliamdı. Ama bütün medya adeta burada Filistinlilerin canlarını ve mallarını koruyan silahlı Müslümanları, sanki Suriye tarafından organize edilmiş gibi göstererek Beyrut’taki bu açık katliamı saptırmayı ve sonuçta Filistinlileri Lübnan’dan sürgün etmenin yolarını açtılar.

Şimdi ise, Şam’daki Yermuk Kampında yaşayan onbinlerce Filistinli aynen Sabra ve Şatila’da olduğu gibi, Irak ve Nehru’l-Barid’de olduğu gibi top yekün bir kıyımla karşı karşıya.

Esed rejiminin, Filistinlilerin Hizbulllah’la birlikte İsraile karşı savaşına ses çıkarmadı. Esed’in Müslümanlara karşı giriştiği adil olmayan bu savaşta, iğrenç bir Mecusi kininin akan kanlara yansıdığı savaşında onları yanına çekmek ve Filistinlilerin de ellerini kana bulayarak onlarla kardeşlerinin arasını açmak istiyor.

Buna tepki koyan ve Esed’in isteklerine ve İran’ın önerilerine boyun eğmeyen Filistinlileri; İran ve Esed, şimdi Ahmed Cibril denen müşrik, zavallı sefil Arap Irkçısı Milliyetçi Ahmed Cibril ile terbiye etmek ve gerekirse imha etmek istiyor. 3 Ağustos günü Yermuk’ta Esed hava kuvvetlerini düzenlediği saldırıda 20’den fazla insan hayatını yitirdi ve yüzlerce insan yaralandı.

Yermuk üzerine ağır bombardıman devam ederken Ahmed Cibril (Filistin
Halk Cephesi) fedaileri de Yermuk’u dört bir yandan kuşatarak teröristlerin mıntıkaya girmesini engellemek adına Filistinlileri teftiş ediyor gerektiğinde evlerine baskınlar düzenliyor ve Esed istihbaratına yardım ediyor. Ahmed Cibril Filistinliler karşı gerekirse daha geniş bir cesed tasfiyesinde bulunmak için İran’a yaptığı gezide İranlı siyasilere söz verdi. Esed’i yalnız bırakmayacak ve gerektiğinde Filistinli hainlere (!) cezasını Esed’den ve İran’dan önce –Irakta olduğu gibi- o verecekti. Nihayet bu katliam ve tasfiye planı gün geçtikçe devreye giriyor ve artık Yermuk’ta Filistinlilerin canlı güvenliği kalmamıştır.

Irak’ta Filistinliler karşı girişine katliama ve organ ticareti korkarım ki Yermuk’ta da sürecek ve Filistinliler rehin tutuldukları bu zindandan kaçmak zorunda kalacaklardır. Şu anada bile binlerce Filistinli kampları terketmiş durumda ve bir o kadarı da Yermuk kampını terketmeye hazırlanıyor fakat Ahmed Cibril’in silahlı milisleri bunlara göz açtırmamaktadır. Bunun yanda Yermuk kampı adeta bir ambargo hayatı yaşamakta ve birçok Filistinli açlık ile acı bir yoksulluğun pençesinde kıvranmaktadır.

Türkiye’den Suriye’ye yardım programları yürütenlerin mutlaka bu gerçeği göz önünde bulundurmaları gerekiyor. Zaten birçoğu çok kötü hayat şartların içinde yaşayan Yermuk kampında yaşayan Filistinlilerin ihmal edilmemesi gerektiğini de bilmelidirler.

Kış yaklaşıyor, soğuk ve sert günler evlerini terk eden ve cephelerde savaşan Müslümanları bekliyor.

Cephelerde gıda sıkıntısı çekilmekte, halk açlık ve sefalet içinde. İran sivil havayollarının, Suriye’ye sürekli olarak silah, mühimmat ve gıda taşıdığı söyleniyor.

İsrail’in varlığını ve İsrail tehdidini -sanki hali hazırda yokmuş gibi- bahane göstererek İran bu TAĞUT Esed’i desteklemeye devam ediyor. İran eğer Esed2i bu kadar radikal bir şekilde desteklemeseydi bu kadar kan dökülmezdi. İran içerde muhaliflerini kâfir ilan ederken, Suriye de benzer bir kafiri ve TAĞUT’u nasıl desteklediğini ve niçin ölümüne yanında durduğunu kimseye izah etmek zorunda görmeyebilir kendini. Fakta gelecekte aynı dalga, İran’ı vurduğu zaman, Suriye’de savaşanların da o dalganın yanında yer alacağını bilmelidir.

Zira İran Irak’ta da ABD ve Nato güçleri ile birlikte Müslümanların karşısında yer aldı ve onları terörist olarak suçladı. Bununla İran, kimin yanında bulunduğunu da (yani ABD’nin yanında durduğunu da diplomatik bir dille açıklamış oluyordu) bize saklamadan söylüyordu. Irak’ta Şiî kardeşleri için ABD’nin yanında olmak demek İsrail’in yanında olmak demektir. Bu siyasi kazanımlardan İsrail de gereken nasibini alıyor muydu almıyor muydu?

Peki, Afganistan Müslümanları ile Irak’taki Filistinlilerinde bundan nasıl bir nasip aldıklarını da biliyor muyuz?

Bazı dostlarımız “Müslüman” tabirimi yanlış anlamasınlar, Suriye’de savaş bir Din savaşıdır, bunu kabul etmeyene ya bu akidenin sahiplerini tanımadığı için bunu reddedecektir, ya da tarihten gafil olduğu için. Onlar Müslümanları Dinlerinden, yani İslam olmalarından ötürü öldürüyorlar.

Yıllar önce, Ankara’da bir “huccetullah”ları öyle demişti. “BİZ ŞİA MEZHEP DEĞİL DİNİZ.”


211.09.2012, Cuma 15:09

MEHMET EMİN AKIN

 
Üst Ana Sayfa Alt