Belirttiğin din algısından kendimi teberri ederim. Benim tasavvuf algım ''İslamın kendisidir'' diye de vurgulamıştım. Her neyse.
Belirttiğin din algısından kendimi teberri ederim. Benim tasavvuf algım ''İslamın kendisidir'' diye de vurgulamıştım. Her neyse.
kalemşör Allahu alem tasavvuf sapıklıklarından haberdar, nasıl ki şimdikilerin sapkınlıklarını taşımayan takva ehli tasavvufçuları geçmişte alimler övmüşse Allahu alem ona vurgu yapıyor.Görmek isteyene Allah hidayet versin.
Mesele Bu forum, ya da başka bir forum değil.Bu sitedekilerin ya da benim görüşüm önemli değil.Dediğim gibi ben bugün varım yarın yokum,bu site bugün var yarın yok.
Ama İSLAM evrenseldir.Hz. Ademden Kıyamete Kadar dünya üzerinde hüküm sürecek olan bir dindir.Tasavvuf gibi Hz.Muhammed den Yüzlerce yıl sonra ortaya çıkıp, sahabelerdeki Allah'a huşu içinde ibadet etme örneklerini kendilerine delil alarak her türlü sapıklık ve bidatlere batmış olanları İslam olarak görmek hakikaten büyük delalettir.
Ama tavsiyem Lütfen ve Sadece Kuran Ve Sünnet...Yoksa hakikaten rüzgar nereden eserse oraya gider insan...
Olaya Tevhidi Bakış açısı ile bakmak lazım.Herhangi bir gruba bakışımız şu şii, bu sunni, bu selefi olmamalı.Şiilerin Şirk koşmayanları(ki azınlıktadır, unutmayalım ki günümüz sünnilerinin de çoğu şirk koşmaktadır) bir hareket başlattıklarında Tevhidi bilince sahip olduklarından dolayı, ırk,millet ya da mezheb taasubculuğu yapmadan Müslümanların yanında yer almalıyız.En azından bir Müslüman olarak böyle bir olay karşısında böyle bir tutum sergilememiz gerektiğini düşünüyorum.
Mevdudinin bu konu üzerindeki görüşünü; (Muhetemelen) O günün şartlarında Humeyni Şiasını iyi okuyamaması ve yanlış bir görüş belirtmesir, Ya da Humeyni ve taraftarlarının Şianın temel prensiblerinden olan takiye yi devrimin başlangıcında uyguluyarak tevhid ehli gibi kendilerini Dünya'ya tanıtmaları, ya da ...gibi nedenler oluşturmuştur. Bu görüşünü daha önce bilmediğim için çok fazla bir bilgim yok cahilce yorum yapmak istemem ama konuyu araştıracağım...
Dipnot** Mevdudinin o yıllarda Demokrasi hakkında da farklı görüşleri olmuştur, bu kavram karmaşası ya da günün şartlarında demokrasinin anlaşılamaması ya da Mevdudinin Demokrasiyi net bir şeklide okuyamaması olarak da düşünülebilir.Bunu bir iftira olarak algılamayın arkadaşlar Çevirmenin hatalarından da kaynaklı böyle bir izlenim uyandırmış olabilir...Ama Mevdudi okuyanlar görecektir ki; Mevdudinin Demokrasiye karşı net bir tavrı yoktur.Demokrasi Konusunda kafasının biraz karışık olduğu kanaatindeyim...
Görmek isteyene Allah hidayet versin.
Mesele Bu forum, ya da başka bir forum değil.Bu sitedekilerin ya da benim görüşüm önemli değil.Dediğim gibi ben bugün varım yarın yokum,bu site bugün var yarın yok.
Ama İSLAM evrenseldir.Hz. Ademden Kıyamete Kadar dünya üzerinde hüküm sürecek olan bir dindir.Tasavvuf gibi Hz.Muhammed den Yüzlerce yıl sonra ortaya çıkıp, sahabelerdeki Allah'a huşu içinde ibadet etme örneklerini kendilerine delil alarak her türlü sapıklık ve bidatlere batmış olanları İslam olarak görmek hakikaten büyük delalettir.
Ama tavsiyem Lütfen ve Sadece Kuran Ve Sünnet...Yoksa hakikaten rüzgar nereden eserse oraya gider insan...
Sizin tasavvurunuzda tasavvuf tek prototip olabilir. Bu sizin bakış açınızın mikro oluşunun bir tezahürü. Benim tasavvuf tarifimin muhtevası Kur'an ve sünnetin ihtiva ettiğinden başkası değildir. Tasavvuf'un sonradan çıkması bizce bir müşkil değildir. İbn Haldun'un da belirttiği gibi tasavvufun ruhu sahabelerin arasındaydı. İsminin lugavi bir bidat olması da bizi ilgilendirmiyor; zira bu mantık dışı yaklaşım ''muhaddis'' ''dilci'' vb. isimlerinde sonradan çıkmış olduğu nüansını ıskalıyor sanırım.
Bu Şia ve Mutezile sempatizanı şaklabanların klasik özelliği. Böyle süslü, yabancı ve kullanılmayan kelimeleri kullanarak güya akıllarınca etkli konuşmuş oluyorlar. Halbuki eşşekten bir farkları kalmıyor. Çünkü konuştukları sözler, süslü bile olamayan komik cümleler. Aişe rha dediği gibi "Rasulullah s.a.v. insanların anlayacağı şekilde konuşurdu"
Edebi cümleler sizi kurtaramayacak, tıpkı Humeyni isimli Kur'an'ın tahrif olduğunu iddia eden sahabe düşmanı zındığı kurtaramadığı gibi. Süslemeye çalıştığınız batıl firkleriniz sizin olsun, Ehl-i Sünnet olan kimseler için, kafirlere düşmanlık yeter.
Bana yapmış olduğunuz bu su-i zan dan ötürü Allah sizi bağışlasın, Kardeşim.
''Kemiyeti'' tartışılsa da ''Keyfiyeti'' Allah adına gerçekleşmiş İslami bir devrimdir, bu dediğim için beni Şia olarak itham ediyorsanız; bana haksızlık ediyorsunuz. İşlerimin arasında şu konuya mesaj yazmamın sebebi ise sadece İslami bir endişedir. Allah, size ve bize Selamet versin.
Güzel kardeşim, demek istediğim bu devrim ''İslam'' adına gerçekleşmedi mi? Bu bizim bu devrime saygı göstermemiz için yeterli bir sebep değil midir? Ben günümüz İran Devletinin ''İslam Devleti'' olduğunu söylüyor da değilim. Fakat ortada ''Allah'' adına gerçekleşen bir devrim var. ''X'' putu ''Y'' putu için devrilmiyor. ''Allah'' adına devriliyor. Bu bizim için yeterli bir sebeptir. Bunu söyleyen sadece ''ben'' değilim. Allah çok şükür olsun ki bu gerçeği gören eski ve yeni bir çok alimimiz var. En başta vefatından bir kaç ay önce Üstad Mevdudi bu devrimi tasdik etmiş. Arkadaşın birisi de ''alıntılamış'' Sayın Ahmed KALKAN da bu gerçeğe dikkat çekmiş.
Yazımı dikkatli okumanızı öneririm. Hayırlı Geceler.
19. yüzyılda İslam âlemine yönelik başlatılan Modern Haçlı Seferleri karşısında Cemalettin Afgani, Müslümanların dâhili ve harici bedbahtlardan kurtulması ve İslam âleminin birliği için bir tür şura biçimi olan demokrasinin bir çıkış yolu olabileceğini savunurken, 20. Asrın başlarında El-Benna demokratik yönetime mesafeli durmuş, ancak parlamenter sisteme sıcak bakmıştır. El-Benna’nın tasavvurundaki devlet yapısı, tabiri caizse “İslami Demokrasi” hüviyetine sahipken, Mevdudi, El-Benna ile Kutup arasında bir yerde, Seyyid ise daha uç noktada durmaktadır. Mevdudi de demokrasinin İslam ülkelerinde denenebileceğini savunurken, Seyyid, İslam ile demokrasinin beraber zikredilmesine şiddetle karşı çıkmakta, Batı’da iflas etmiş bir sistemin Doğu’da neden deneneceğini sorgulamaktadır. Seyyid’in, siyasi özgürlükleri teminat altına alan adil bir diktatörlüğü savunduğunu iddia etmek zor değil.
alıntıdır