Burada (küfür ve şirk içeren yazıları)küfür sözlerini, kalp ile tasdik olmadan(öyle olduğuna iman etmeden) söylemesi/okuması kâfir yapmaz diyorsunuz. Halbuki Kur'ân, Sünnet ve icmâ ile ikrah ve tevil olmaksızın küfür sözü söyleyenin kâfir olacağı görüşü Ehli Sünnet'in, dört mezhebin görüşüdür. Bunların hilafında olan sözlerinizin delili nedir?Okul meselesinde derslerdeki bâtıl , küfür ve şirk içeren yazılar, yanlış malûmattır, bilgidir. Kişi (öğrenci) bunları okuması, sorulduğunda (öyle olduğuna iman etmeden) söylemesi, yazması kâfir yapmaz.
Yalnızca kalp ile itikad etmeyi iman için yeterli mi görüyorsunuz?
"Hâlbuki o küfür sözünü söylediler ve müslüman olduktan sonra kâfir oldular." (Tevbe 74)
Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-'den rivayet edildiğine göre Nebî -salallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: "Kul, Allah'ın hoşnut olduğu bir sözü önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onun derecesini yüceltir. Yine bir kul Allah'ın gazabını gerektiren bir sözü hiç önemsemeksizin söyleyiverir de Allah onu bu sözü sebebiyle cehennemin dibine atar.''
(Buhari, 6478. [Aynısını Ebû Abdurrahman Bilâl İbni'l-Hâris el-Müzeni de rivayet eder. Her iki rivayette sâhihtir.])
"Bu konuda Yüce Allah, “Sizin kalplerinizde küfür olduğunu bildim.” dememiştir.
Bilakis Allah, onları, alay etmeleri sebebiyle kâfir kılmıştır. Her
kim bundan başka bir şey iddia ederse, demediğini Allah’a söyletmiş ve
O’na karşı yalan söylemiş olur." (İbn Hazm, el-Fasl, 2/780)
"Bu (küfür) suçu işleyen kimsenin bunu helal/caiz görerek işlemesi durumunda kâfir olacağı, helal görmeyerek işlemesi durumunda ise kâfir olmayacağı şeklindeki yorumlama doğru değildir." (İbn Teymiyye, Sarimu'l Meslul, 618)
"İshak b. Rahaveyh olarak bilinen İmam Ebu Yakub İshak b. İbrahim el-Hanzali şöyle demiştir: "Müslümanlar Allah'a veya onun peygamberine söven, Allah'ın indirdiklerinin herhangi birisini inkâr eden veya Allah'ın peygamberlerinden bir peygamberi öldüren kişinin, Allah'ın indirdiklerini kabul etse dahi kâfir olacağı hususunda icma etmiştir." (Sarimul Meslul, 615)
"...(Küfür sözü söyleyeni, helal/caiz(kalben tasdik) görmedikçe tekfir etmeyenler)Bu çıkarım esas, mürcie ve destekçilerinin çıkarımlarıdır. Onlar ki imanın sadece inanç ve söz olduğunu söylemişlerdir. Hatta onların içerisinde iyice aşırıya gitmiş olan Keramiye fırkası, imanın sadece söz olduğunu, inancın buna ters olmasının imana herhangi bir zarar vermeyeceğini söylemişlerdir. Cehmiye ise imanın sadece kalp ile bilip tasdik etmekten ibaret olduğunu söylemiştir. Dil ile ikrarın, imanın bir şartı olmadığını söylemişlerdir. (Sarimul Meslul, 621)
"Velev ki niyeti hakikaten alay etmek olmasa ve şakalaşarak dahi olsa her kim Allah'ı, Kitabını, Rasûlünü, dinini alaya alırsa icma ile küfre girmiştir." (Süleyman b. Abdillah, Teysiru'l Azizi'l Hamid, 536)
Her kim küfür izhar ederse bu kişinin kafir olacağı hususunda ümmet icma etmiştir. Rasulullah’ın hükmü de budur. Kur’an nassları da küfür sözü konuşan kimsenin kafir olacağına delalet eder.” (İbn Hazm, El-Fasl 3/245)
*************
Abdulmuizz Fida: 20 . 10. 2023
Soru sahibi kardeşimden, üstteki sorduğu konu hakkında daha sonra düşüncesinin değişmesi üzerine isteği üzerine gelen düzeltme açıklamasıdır :
Selamun Aleyküm ve Rahmetullah;
Bu konuda bir yanlış anlaşılma olduğu için düzeltmek istedim. Konuyu açtığım vakitlerde bana ulaşmayan bir hüccet olduğu için mutmâin olamamamdan ötürü bu konuyu açmıştım. O zamanlar kendimce haklıydım da. Bilindiği üzere kasıt şartı ile isteyerek söylenen söz, eğer sarih ise o manâdan başkasına hamledilmez.
Kasıt olmadığı ve iradenin dışında gerçekleşmesi sebebi ile bu, o kişiyi küfre götürmedi.” (İlamu’l-Muvakkıin, 3/65-66)
Yine şöyle der: “Şari’, kişinin tekfirini direk olarak delalet eden bir delil olmadığı sürece sadece nefislerde olabilecek şeylere veya söylediği sözün anlamını kavramadan yahut bilmeden söylenen bazı lafızlara dayandırmadığı gibi, ummetin hata ile, unutarak, zorlama altında veya bilmeden söylediği şeyleri de bağışlamıştır. Yeter ki söylediği şeyin anlamını bilmeden yahut onu kastetmeden söylemiş olsun. Ancak kasıt ile beraber sözlü yahut fiili olarak bu kasta delalet eden bir delil olduğu zaman hüküm terettub eder.
Bu şer’i bir kuraldır ve Allahu Teala’nın adalet, hikmet ve rahmetinin gereklerindendir.” (İlamu’l-Muvakkin, 3/117)
Bu konuya fazla itham edici girdiğimden ve bu yüzden bir tartışma yaşandığından dolayı açıklama yapmak istedim. Bu konuda bahsi geçen olayı ise başka bir delile kıyasen benim söylediğim gibi olmayabileceği ihtimalini de göz önünde bulundurarak konuyu sonlandırıyorum.
Sonuç olarak dini hassasiyetlerden ötürü bazen metanetli ve sabırlı olmayı ihmal edebiliyoruz, bu da zaman zaman vasatlığın bozulmasına, aşırı gitmeye vs... sebep olabiliyor. Amaç, doğrudan muhattabı etki altına almak olduğu için de ortaya gereksiz cedelleşmeden başka bir şey çıkmıyor. Rabbim Abdulmuizz abiyi de hayırla mükafatlandırsın.
Her neyse, bizlere vasat yolu gösteren Alemlerin Rabbine hamd olsun.
-Konu kapanmış ve nihayete ermiştir.