Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Kalbin Tezkiyesi

MuhacirSelman Çevrimdışı

MuhacirSelman

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم





Kalbin tezkiye olması, vücudun gelişmesi gibidir.
Dilde "tezkiye"; gelişme, iyileşmede ve ilerleme demektir. Bir şey iyiliğe doğru geliştiği zaman, "tezkiye oldu" denir.
Vücut gelişme ve büyümesi için nasıl ki iyileştirecek besinlerle beslenmesi gerekiyorsa, tam iyi ve salih oluncaya kadar kalbin de beslenmeye ve gelişmeye ihtiyacı vardır. Bu arada zarar verecek şeyleri de ona yasaklamak gerekir. Çünkü vücut, ancak yarar verecek şeyler verilerek ve zararlı şeylerden alıkonarak gelişir.
Kalp de böyledir. Ancak yarar verecek şeyler vermekle ve zarar verecek şeylerden alıkoymakla gelişip iyileşir. Ekin de böyledir. (Nitekim, tarım da bu şekilde verimli hale gelir.)
Sadaka da, suyun ateşi söndürdüğü gibi günahı söndürdüğü için, kalp onunla tezkiye olur / gelişir. Tezkiye olup gelişmesi, günahlardan arınmasının üstünde bir anlamdır.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Mallarının bir kısmını, kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al, onlara dua et; senin duan onlar için bir güvendir. Allah işitir ve bilir." (9Tevbe/103)
Ahlaksızlık olan şeyleri terketmek de kalbi tezkiye eder / geliştirir. Günahları terketmek de böyledir. Çünkü bunlar vücut içinde çirkin karışımlar mesabesindedir. Ekin arasında bulunan yabancı otlar gibidir. Tarladaki yabancı otların ayıklanması gibi vücut, içindeki çirkin şeyleri dışarı atarsa, doğal gücü kurtulur ve rahatlar, böylece gelişir.
Kalp de böyledir. Günahlardan tevbe etmesi, içindeki çirkin karışımları kusup dışarı atması gibidir. Çünkü iyi ile kötü amelleri karıştırmıştır. Günahlardan tevbe ederse, kalbin kuvveti ve salih ameller işleme iradesi de kurtulur, içinde bulunduğu kötü ve bozucu olaylardan rahat eder. Onun için kalbin gelişmesi ve tam olması, zekatı / gelişmesi ile olur.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Ey iman edenler! Şeytana ayak uydurmayın. Kim şeytanın ardına takılırsa, bilsin ki, o, hayasızlığı ve fenalığı emreder. Allah'ın size lütuf ve merhameti bulunmasaydı, hiçbiriniz ebediyen temize çıkamazdı. Fakat Allah dilediğini temize çıkarır. Allah işitir ve bilir." (24 Nur/21)
"Eğer evde kimseyi bulamazsanız, yine de size izin verilmedikçe içeriye girmeyiniz. Size "dönün" denirse dönün. Bu, sizi daha çok temize çıkarır. Allah yaptıklarınızı bilir." (24 Nur/28)
"Mümin erkeklere söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, mahrem yerlerini, korusunlar. Bu, onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarından şüphesiz haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler, iffetlerini korusunlar..."(24 Nur/30-31)
"Arınmış olan, Rabbinin adını anıp namaz kılan, saadete erişecektir." (87 Ala'/14-15).
"Kendini arıtan saadete ermiştir. Kendini fenalıklara gömen kimse de ziyana uğramıştır."(91 Şems/9-10)
"Ona de ki: Arınmağa niyetin var mı?" "Rabbine giden yolu göstereyim ki O'na saygı duyup korkasın."(91 Naziat/18-19).
Temel anlamı gelişme, bereket ve hayrın artması da olsa, tezkiye ancak kötülüğü / şerri gidermekle olur. Onun için tezkiye olmak hem bunu hem onu içermektedir.
Yüce Allah şöyle buyurur:
"Zekatı vermeyen müşriklere yazıklar/azap olsun"(41 Fussilet/7)
Bu da tevhit ve kalbi tezkiye eden imandır. Çünkü;
İman ve Tevhit, Allah'ın dışında kalpte olan her türlü ilahlığı silmeyi (bütün sahte ilahların reddini) ve (kalbe yalnız gerçek İlah olan) Allah'ın ilahlığını yerleştirmeyi gerektirir. "La İlahe İllallah" Şehadet kelimesinin hakikati de budur. Kalpleri tezkiye eden şeylerin aslı budur. (kendisiyle kalbin arınıp temizlendiği, iyileşip geliştiği şeyin aslıdır.)
Tezkiye etmek, ya kendisinde veya inanç ve haberde bir şeyi zeki / arınmış, gelişmiş kılmak demektir.
Bir kişiyi kendi içinde veya halkın inancında adaletli kılmamız bu anlatımla dile getirilir.
(Mesela: Kendinde yahut insanların inancında bir düzeltme, temizleme (tadilat) yapıldığında, (arabça ifadeyle) "Addeltühü" denir.)
Yüce Allah:
"...Kendinizi tezkiye etmeyin (kendinizi temize çıkarmaya kalkışmayın)..." (53 Necm/32) buyurur.
Yani tezkiye olduğunuzu (nefsinizin temiz olduğunu bildirmeyin) bildirmeyin. Bu:
"Kendisini tezkiye eden (temizleyen, arıtan) kurtulmuştur. (saadete ermiştir.)" (Şems: 91/9) sözünden başkadır. Onun için de yukarıda geçen (Necm: 53/32) ayet-i kerimesi'nin devamında şöyle buyurmuştur:
"Kimin takvalı olduğunu (korkup sakınanları) O daha iyili bilir" (Necm: 53/32)
Zeyneb'in asıl adının Berre olup kendisini tezkiye ettiği belirtilince, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in onun adını Zeyneb'e çevirmiştir.
(Rasûlullah'ın (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında bir hanım sahabenin ismi, Berre (iyi, temiz, itaatkar) idi. İnsanlar da onu böyle, nefsini temizlemiş, kendisini tezkiye etmiş manasıyla çağırıyorlardı. Bunun üzerine, Rasûlullah iyi, temiz manasına gelen bu ismi kaldırarak ona:
Zeyneb, adını verdi ve şöyle buyurdu:
"Nefislerinizi temize çıkarıp, kendinize iyi demeyiniz; sizin iyi olanınızı Allah daha iyi bilir.")
"Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Allah dilediğini temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar haksızlık yapmaz." (4 Nisa/49)
Ayetinde kişiyi Allah'ın zeki / arınmış, gelişmiş yaptığını ve tezkiye eden kişinin şahitleri tezkiye ederek adaletli olduklarını söylemesi gibi kimin tezkiye olduğunu Allah'ın bildiğini anlatır.


Şeyhulislam İbn Teymiyye
Kaynak : Kalp Amelleri

 
Hilafet Sancağı Çevrimdışı

Hilafet Sancağı

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kalbin Tezkiyesi
بسم الله الرحمن الرحيم

Âlemlerin rabbi, hâkimi ve düzene koyucusu, her türlü övgüye layık olan Allah (celle celaluhu)’ya hamd eder; yalnız o’ndan yardım diler ve yalnız o’na sığınırız. Bizleri doğru yola iletmesini, kalplerimizi ve ayaklarımızı dini üzerinde sabit kılmasını o’ndan niyaz ederiz. Rabbimizin mesajını bizlere ulaştıran, yüce bir ahlak üzere olan, Allah’ın habibi, mü’minlerin önderi Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e, onun ehli beytine ve ashabına salât ve selam ederiz.

Bu kısa girişten sonra…

Bildiğimiz üzere Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yüce bir ahlak üzere bize önder olarak gönderilmiştir. Rabbimiz (celle celaluhu) bize bunu beyan etmiştir:

“Ve şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin.”[1]

Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) öyle yüce bir ahlak üzereydi ki en azılı müşrikler dahi onun hakkında konuştuklarında hiçbir surette onu herhangi bir ahlaksızlıkla vasıflayamıyorlar ve Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in her yönden doğru bir insan olduğunu kabul etmek zorunda kalıyorlardı. Ne var ki kendilerinin asıl düşmanı olan nefislerine bir türlü söz geçiremiyor ve ona boyun eğip Peygamberlik risaletini inkâr ediyorlardı.

Evet, o (sallallahu aleyhi ve sellem) yüce bir ahlak üzereydi. risalet davasıyla insanların huzuruna çıktığı zaman, kalplerindeki kibir ateşini söndürmüş olanlar onun risaletine icabet ediyorlardı. Çünkü o öyle bir insandı ki ne yalan söyler ne emanete ihanet eder ve ne de sözünden cayardı. Böyle bir ahlak üzere olan bir insanın getirmiş olduğu şeylere iman etmeyenler ancak nefislerine söz geçiremeyen, aklını putlaştıran, şeytanın Âdem (aleyhisselam)’a karşı takındığı tavrı benimsemiş olan insanlardır.

Rabbimize hamdolsun ki bizlere hidayet verdi. Böyle bir toplumun içerisinden, böyle zor bir zamanda bizleri çekip sırat-ı müstakimin yollarını açtı. Bu nimet için Rabbimize ne kadar hamd etsek azdır. Bu hidayetin daim olabilmesi için iki şeye sımsıkı sarılmalıyız ki bunlar Kur’an ve Sünnet’tir. Bu yoldaki önderimiz de Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’dir. Onun emrettiklerini yapmalı ve nehyettiklerinden sakınmalıyız. Onun hayatını hayatımıza aksettirmeli ve ahlakıyla ahlaklanmaya çalışmalıyız.

Bu bölümde inşaAllah Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ahlakından beslenerek düzeltmemiz gereken ve üzerimizde bulunması gereken ahlaki değerlere âcizane değinmeye çalışacağız. Önemli olan bunları bilmek değil, hayatımıza aksettirmektir. Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ahlakını yaşantımıza ne kadar aksettirirsek işimizdeki, ailemizdeki, çevremizdeki kısacası hayatımızdaki huzurumuz o derece artacak ve hayatımıza bereket gelecektir. Ve en önemlisi de Rabbimizin rızasını kazanma yolunda büyük adımlar atmış olacağız biiznillah.

Kulun Rabbine karşı birtakım sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukları inceleyen ilme ahlak/tezkiye ilmi diyoruz. İslam’da her ilmin ayrı bir önemi olduğu gibi bu tezkiye ilminin de ayrı bir önemi vardır. Çünkü tezkiye ilmi, özellikle kişinin kalbinin kirlerden arınmasına ve paklanmasına yardımcı olur. Bildiğimiz gibi kalp de insan hayatının merkezidir.

Nu’man b. Beşir’den rivayet edildiğine göre Allah Rasûlü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki, o iyi/doğru/düzgün olursa bütün vücut iyi/doğru/düzgün olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.”[2]

Ebu Hureyre (radiyallahu anhu)’dan rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:

“Kalp hükümdardır; organlar da onun askerleridir. Hükümdar iyi olursa askerler de iyi olur. Hükümdar kötü olursa askerleri de kötü olur.” (İbn-i Teymiyye, Mecmûul Fetava, 10/15)

İnsanın amelleri kalbinden neş’et eder. Kalbinde güzel hasletler var ise amelleri de ona göre güzel olur. Eğer kalbinde kötü hasletler var ise amelleri de ona göre kötü olacaktır. Yani kalbin amelleri ile organların amelleri bir paralellik arz etmektedir.

İbn-i Kayyım (rahimehullah) şöyle demiştir: “Kaynağı itibarıyla İslam şeriatını irdeleyen bir kimse, organların amelinin kalbin amelleri ile olan ilişkisini keşfedecek, organların amellerinin, kalbin amelleri olmadan hiçbir fayda sağlamayacağını bilecektir. Kalbin amellerinin kul üzerindeki farziyetinin, organların amellerine nispetle daha güçlü olduğunun farkına varacaktır. Kalbin kulluğu organların kulluğundan daha büyük, daha çok ve daha devamlıdır. Kalbin amelleri her zaman gereklidir.” (Bedâiu’l-Fevaid, 3/230)

Dolayısıyla bir Müslümanın öncelikli olarak önem vereceği yer kalbidir. Bunun için de kişinin kalbin mahiyetini, çeşitlerini, günahların kalbe ne gibi zararlarının olduğunu, kalbin selameti için neler yapılması gerektiğini bilmesi ve ona göre amel etmesi gerekmektedir.

İbnü’l Müflih şöyle der: “Kalplerin ıslahı her türlü hayrın başıdır; fesadı ise her türlü kötülüğün kaynağıdır.”

“Bilesin ki, tevekkül ve Allah’a dayanmak gibi kalbin amelleri ile, başka hiçbir şey sayesinde hasıl olmayacak nice hayır ve şifalar hasıl olur.” (el-Âdâbu’ş-Şer’iyye, 3/124)

Boş bir bardak düşünelim… Bardak temiz olursa içine dolduracağımız su da temiz ve berrak olacaktır. Eğer bardak çamurlu ya da içerisinde herhangi bir kiri barındırıyorsa, içine dökeceğimiz su ne kadar temiz de olsa o bardak yine bulanık gözükecektir. Burada yapılması gereken şey, ilk önce bardağı kirlerden temizlemek ve sonra da temiz suyu içine dökmektir. İnsan kalbini de bir bardağa benzetebiliriz. Kalbimizi öncelikle kötü hasletlerden arındırmalı, berraklaştırmalı; sonrasında ise güzel hasletlerle doldurmalıyız ki dışa yansıtacağımız amellerimiz de halis olsun.

İşte bu bölüme ilk önce kalbi kötü hasletlerden arındırma yollarını anlatmakla başlayacağız. Günahların kalbe etkisi, nefsin kötülüğü emretmesi, hased, kin, kibir, riya gibi kötü huyları tanıyıp onların insana hangi yollarla tesir ettiğini, bu hasletlerden nasıl korunulması gerektiğini izah etmeye çalışacağız. Yazımızın başında da söylediğimiz gibi bunu yaparken de kılavuzumuz Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tavsiyelerini göz önünde bulunduracağız. Tabi ki Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in izini takip eden başta sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin ve onların menhecinden giden Ehl-i Sünnet âlimlerimizin de örnek yaşantılarını ve nasihatlarını yazılarımıza aktaracağız.

Bir mukaddime niteliğinde olan bu yazımızdan sonra inşaAllah konularımıza gireceğiz. Rabbimden niyazım bizleri bu ilimden istifade etmeyi nasip etmesidir.

Allah’a hamd ve Rasûlü Muhammed’e salât ve selam olsun. Davamızın sonu âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd etmektir.

[1] Kalem Suresi, 4

[2] Buhari, İman, 39

nakilkursusu.com-Emrah Ebu Enes
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt