Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale İMTİHAN VE FAYDALI KAİDELER

Ebu Suheyb Çevrimdışı

Ebu Suheyb

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
imtihan-ve-kaideler1.png



Allah-u Teala yarattığı tüm insanları hikmeti gereği imtihana tabi kılmaktadır. Öyleyse insanlar sapığı hidayete erdiren-gafili uyaran ve kafire karşı hüccet getiren rahmet iğnelerinin batmasından uzakta değildirler. Bu rahmet iğneleri kimileri için uyanıp silkelenmeyi sağlayan, kimileri içinse dövünme, söylenme, dökülüp savrulma vesilesi olmuştur.

Bu noktada Müslüman başına gelen her durumu, öğrenilip-ders alınması gereken bir fırsat bilinciyle yaklaşıp, hissesine düşeni toplamanın derdindedir.Diğerleri ise, düşünüp-anlamaya çalışmak bir yana, başlarına gelen durumu; nereden çıktı bu? Bula-bula beni mi buldu? Zalim felek gibi çıkarımlarla faturayı kendisinin dışındakilere kesme yarışı içindedir. Eğer bunlar sabretmeyi başarabilirlerse ki çok zor, hayvanlar gibi sabrederler. Çünkü Cennetini dünyada arayan bu insanlar, tüm hayatın imtihanlarla yoğrulduğunun farkında değildirler.

Halbuki Allah-u Teala bize imtihan bilincini yerleştirmek ve başı boş bir hayata sahip olmadığımızın farkına vardırmak için şöyle buyurmaktadır;

“Yoksa siz hiçbir denemeye (imtihana) tabi tutulmadan cennet’e gireceğinizi mi sandınız?…” (Al-i İmran Suresi 142. Ayet) “İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “iman ettik” demeleriyle bırakılı vereceklerini mi sandılar?” (Ankebut Suresi 2. Ayet)

Bu imtihan süreci, imtihanı yapan Allah-u Teala’nın imtihan sonucunda kimin başarılı olup olamayacağını bilmediği için değildir. Kuşkusuz Allah-u Teala olmuşu, olacağı olmayacak olanı, şayet olsaydı nasıl olacağını da bilir. Öyleyse Allah’ın imtihan etmesi kulunu bilmediğinden değildir. Ancak bu imtihanın hikmeti, kendisinin imanlı olduğunu iddia edenleri ortaya çıkarmak ve onu tüm çıplaklığı ile ortaya koymak içindir! (1)

İnsan için imtihandan uzakta bir yaşam düşünmek mümkün değildir. Fakat imtihan kimileri için uzun ve ağır, kimileri için hafif ve kısa ve kimiler içinse, her iki durumda mümkündür. Bu noktada Müslüman ise en çok imtihana tabi tutulan, kendisine karşı en çok harp edilen kimsedir. Buna rağmen en mutlu ve en çok özgürlüğe sahip olandır. Onun her hali hayırdır. Ebu Yahya Suheyb bin Sinan (R.a)’dan rivayetle Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem)’in şöyle dediği rivayet edilir; “ Müminin her haline şaşarım. Çünkü onun her hali hayırdır. Ve bu durum müminden başka hiç kimsede yoktur. Onu sevindirecek bir şey isabet ederse, şükreder bu onun için hayır olur.Sıkıntı verecek bir şey isabet edere, buna da sabreder, bu da onun için hayır olur.” (2)

Müslüman her türlü kuşatılmışlığın üstünde, el ve ayakları pranga lanmış olduğu halde en çok hürriyete sahip olandır. O hapsedilse de, sürgün edilse de, öldürülse de en özgür olanadır. Nitekim Resulullah (Sallallahu aleyhi vesellem) kendisine harp edilen mazlum iken de en üstün olandı. Sürekli gözetlenip takip edilirken de en şerefliydi.Bu durumun farkında olan ibn Teymiye aynen şöyle demiştir: “Cennetim ve bahçem gönlümdedir. Ben nerede olsam benimledir. Benden ayrılmazlar. Benim hapsedilmem halvettir. Öldürülmem şehadettir. Sürgün olmam ise hicrettir. (3)

İman, sırf dille söylenen bir söz değildir. İman, birtakım yükümlülükleri olan bir gerçektir. Kendine özgü ağırlıkları bulunan bir emanettir. Sabretmeyi gerektiren bir cihaddır. Katlanılması zorunlu olan bir çabadır. Bu yüzden, insanların “inandık” demeleri imanları için yeterli değildir. Sınavdan geçirilmeden, bu sınav esnasında kararlılıklarını ortaya koymadan, bu sınavdan cevherleri arınmış, kalpleri berraklaşmış olarak çıkmadan sırf böyle bir iddiada bulunmakla bırakılmazlar. (4)Ve ayrıca imtihanlar her zaman aynı seviyede de değildir.

Müslüman için imtihanlar çok ve çeşitli olup kaçınılmaz olarak karşılaşacağı vakıalar olduğuna göre bize düşen hazırlıklı bir şekilde bekleyiş içinde olmaktır. Yapmamız gereken, İmtihanın boyutlarını düşünmek ve nelerle karşılaşacağımızı tefekkür etmektir.
Bu konuda bize en çok yardım edip yol gösterecek olan da, geçmiş kavimlerin başına gelenler ve onların yaşadıklarıdır. Bizden öncekiler karşılaştıkları imtihanların geneline baktığımızda, korkmuşlar, ürkmüşler, fakirleşmişler, sarsıldıkça sarsılmış ve hastalanmışlardır. Müslüman’ın aklından çıkarmaması gereken bir diğer noktada, imtihanların bir biri ardına süreklilik arz ederek devam edeceğidir. Nitekim kişi imtihan alanı olan dünyadan ancak ölünce çıkacaktır. Ölüm gelene kadar imtihan salonunda olduğumuza göre, çözmemiz gereken problemler, aşmamız gereken sorunlar devam edecektir. O halede İmtihanların bir biri ardına katlanarak gelmesi karşısında ne yapmamız gerekir?

1-) Fikri olarak hazırlığımızın tamam olması gerekmektedir. Şüphesiz kendini karşılaşacağını umduğu durumlara karşı hazırlayan kişi, sonuçta ya kendini hazırladığı durumun tam olarak içinde, ya biraz daha fazlasıyla veya daha da azıyla karşılaşır. Bu üçünden hangisiyle karşılaşırsa karşılaşsın kendini bu durumlara hazırlamamış kişiye oranla savrulma, yalpalama ve ürkekliği çok daha az, ya da hiç olmayacaktır! Fikri hazırlık noktasın da kendimize yönelteceğimiz sorular bu merhaleyi bize kolaylaştıracaktır. Örneğin, Allah-u Teala beni neden imtihan ediyor? Sorusuna cevaplar arayalım;

a-) Ben çok iyi bir kul olduğum için;Çünkü, Allah-u Teala en çok sevdiği kullularına en ağır imtihanlar verir. Bu sayede ahirette elde edeceği makamı ve kavuşacağı nimetleri arttırır. Mus’ab İbnu Sa’d, babası radıyallahu anh’tan naklediyor:
“Der ki: “Ey Allah’ın Resûlü! dedim, insanlardan kimler en çok belaya uğrar?”
“Peygamberler, sonra büyüklükte onlara ve bunlara yakın olanlar. Kişi diyaneti (dini) nisbetinde belaya maruz kalır. Kim dininde şiddetli ve sağlam olursa onun belası da şiddetli olur. Şayet dininde zayıflık varsa, Allah onu da diNİ nisbetinde imtihan eder. Bela kulun peşini bırakmaz. Tâki o kul, hatasız olarak yeryüzünde yürüyünceye kadar.” (Tirmizi, Zühd 57)

b-) Günahkar bir kul olduğum için ; Günahkar bir kul olduğum için Allah-u Teala günahlarımın karşılığını bu dünyada vermek suretiyle günahlarımdan arınmamı sağlıyor olabilir. Kişi eğer bu şekilde günahkarsa ve musibetlerle imtihan ediliyorsa Allah-u Teala’ya şükretmesi gerekir. Çünkü Allah, o kişiden yüzünü çevirmemiş, onu unutmamış(5)Onu helak olanlar zümresine henüz katmamıştır. Yani karşılaştığı imtihan aslında onun için bir nimettir. (Karşılaştığı imtihanın şiddeti karşısında söylenmez-Allah’ı mahluka şikayet etmez ve hakkıyla sabredip, her halukarda şükredebilirse),bu nimet onun için devam eder ve ahiretteki kurtuluşu için bir vesile olur.

c-)Allah-u Teala imtihan etmek suretiyle sabrı öğretiyor olabilir; İnsan aceleci bir fıtrata sahiptir. İnsan hayra dua ettiği gibi, şerre de dua etmektedir. İnsan, pek acelecidir.(İsra Suresi 11. Ayet) İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı…(Enbiya Suresi37. Ayet) Allah-u Teala yarattığını en iyi bilendir bu nedenle kulunun acelecilik huyunu değiştirebilmesi için onu imtihanlar vasıtasıyla eğitmektedir. Bu, kendisi için hayati önem arz eden bir konuda aldığı paha biçilmez bir eğitimdir. Bu yönüyle kişi, karşılaştığı imtihanlara karşı önce Allah’tan yardım istedikten sonra böyle bir eğitimi kendisine nasip ettiği için şükretmelidir. Yada kişi imanından dolayı imtihan ediliyor olabilir. Çünkü Allah-u Teala’nın vaadi bu yöndedir. O şöyle buyurmaktadır; “İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece ‘iman ettik’ demeleriyle bırakılı verileceklerini mi sandılar?…” (Ankebut Suresi 1. Ayet) Evet eğer imanımızdan dolayı imtihan ediliyorsak bu bizi üzeceğine kat kat sevindirmelidir. Çünkü Allah benim imanımı kabul için önüme bir takım fırsatlar sunmaktadır.Yani aslında karşılaştığımız imtihanlar, kabul edilen imanın ön mukaddimesidir.(6)

2-)Kulluğu Öğrenmemiz gerekmektedir; Nimet halinde şükür, imtihan anında sabır ancak kulluğunun farkında olanların altından kalkabilecekleri bir iştir. Kulluğunun farkında olanlar için şartların değişmesi, ortamın farklılaşmasının, hiçbir önemi yoktur. Konuyla alakalı olarak ibni Kayyım şöyle söylemiştir:
O her halukarda ve hertürlü şartta O’nun kuludur. Onu sınırlar kuşatamadığı gibi, bağlarla da kayıtlanamaz. Ne bulursa onu giyer, ne bulursa onu yer, Allah her vakitte ne emrettiyse onlarla meşgul olur. Nereye giderse orası O’nun konaklama ve halvet yeri olur. Ona işaret malik olamaz, kayıtlarla bağlanamaz. O gerçek manada mutlak hürdür. Nereye giderse Allah’ın emriyle olur. Bineği nereye götürürse götürsün, o amirinin emrini tutar. Kılıcı nereye vurursa vursun, O Allah’la beraber olur. Her hakşinas onunla ülfet eder, her batıl inançlı olan da ondan uzaklaşır. O, yağdığı yere fayda veren yağmur, yaprakları dökülmeyen hurma gibidir, bu hurmanın yapraklarının hepsi dikenlerine varıncaya kadar faydalıdır. O, Allah’ın haramlarını çiğneyenlere bir öfkedir. O Allah’ındır ve Allah’la beraberdir…

Evet bu şekilde kulluğu öğrendiğimizde imtihanlar imtihan olmaktan çıkıp Rabbe yaklaşmak için tatlı bir vesile olacaktır.

3-)Sabrı öğrenmemiz gerekmektedir; Şüphesiz Allah hakkıyla sabretmek isteyene sabır verir.(7) Fakat sabretmeyi başarmak, sabrın sebeplerini yerine getirmekle mümkündür. Yoksa sabır kuru kuruya isteyenin elde edeceği bir nimet değildir! Bu nokta insan kendinde olanı (zaaflarını) bilmek zorundadır. Ancak ondan sonra elde etmek istediği bu nimetle arasındaki engelleri ortadan kaldırıp mesafeyi yakınlaştırabilsin. İnsan sabrın zıttı olan acelecilik fıtratı üzere yaratılmıştır. Bu nedenle hiç kimse belli bir mücadele ve çalışma ortaya koymadan sabrı öğrenemez, sabır sahibi olamaz. Ayrıca sabrı elde eden için bu sabır onda ebedi değil, her an elinden kayacak bir sabun mesabesindedir. Ayrıca her an elden çıkabilecek olan sabır nimetini ne kadar depolarsak depolayalım tükenmeye de mahkumdur. Bu nedenle sabır için bir kaynağa ihtiyacımız bulunmaktadır. Sabrın kaynaklarını ise şu şekilde sıralayabiliriz:

A-) Allah-u Tealayı tanımak:Müslüman bu konuda bilgisini arttırmalı, Onun Müminlere sabırları karşılığında hem dünyada hem de ahiret yurdunda verdiği mükafatları tefekkür etmelidir. Fakat bunun gerçekleşmesi için kişi yakin derecesinde imana sahip olmalıdır. Kişi eğer sabrının sonunda elde edeceği mükafat-nimet ve derecelere şeksiz ve şüphesiz bir şekilde inanmazsa sabrın işinin daha başında tökezleyip yüzü koyun yere kapaklanacaktır. Hangi insan sonunda elde edeceği şeyi kesin olarak bilmediği halde fedakarlıkların içine dalabilir ki? Yakin derecesinde iman sabrın olmazsa olmazlarındandır. Zaten bu yakin oranında Allah’ın kulana yardımı söz konusudur!

Bununla beraber kişi, Allah’ın azabını da bilincinde diri tutmalıdır. Bu sayede sabrını parlatacak, azmini gayrete getirecektir. Cehennem ve cehennem azabının dehşetini tefekkür etmek şüphesiz içinde bulunduğu imtihanın sıkıntılarını hafifletmeye yardımcı olacaktır.

B-) Kendini, yani nefsini tanıman: Kişi yaratılış fıtratı olarak aceleci olduğunu, sabretmenin nefsine çok ağır geldiğini ve nefsinde sabra karşı taşıdığı diğer hususları bilmedikçe sabretmesi mümkün değildir. Bu bilgi kişiyi kendisindeki eksikleri tamamlamaya götürecektir.

C-) Dünyayı tanıman: Dünyada var olma amacını bilmen, sınırları belirlenmiş bir hayat yaşamanı gerektirmektedir. İmtihanlarla çevrili bir dünyada yaşadığının farkına varman silkinip kendine gelmeni ve savrulduğun yerden yeniden doğrulup yoluna devam etmeni sağlayacaktır. Farkına vardığın bu hakikat, imtihanlarla kuşatılmış bu dünya hayatının hemen ardından kurtuluş ve nimetlerin ard arda geleceği inancını perçinleyecektir. Bu sayede imtihanlar karşısında dünyanın çeşitli cazibelerine kapılmak suretiyle yanlışa düşmemiş olacaksın. Niceleri bu yanlışta kaybolup gitti. Allah yardımcımız olsun…

4-) Ne için çabaladığını bilmen:Yani ölünce konaklayacağın iki duraktan hangisine göre çalıştığını bilmen sabretmeni kolaylaştıracaktır. Karşılaştığı imtihanı önemsemeyip sıyrılma-savuşma ve fasit tevillerle geçiştirme yollarını arayıp, kendini zahmete sokmayanların varacağı son ile, imtihanlar karşısında Tevhidi duruşa sahip olanların erecekleri sonları bilmek sabırda azim sahibi yapacaktır.

Bu noktada durup, kendimize bir bakmamız ve kendi durumumuz hakkında bir değerlendirmede bulunmamız gerekmektedir. İmtihanlarla ne oranda karşılaşıyoruz? Karşılaştığımız bu imtihanlar karşısında ne yapıyoruz? Allah-u Teala’dan afiyet dileriz. Fakat imtihanlarla karşılaşmıyorsak tuttuğumuz yolda bir problem var demektir. Çünkü imanımız oranında imtihanlardan geçirileceğimizi Rabbimiz haber vermektedir. Yoksa rahata ve konfora, huzur ve güvenliğe, nimet ve aldanışlara mı kandık? Kuşku yok ki, iman, yüce Allah’ın yeryüzündeki emanetidir. Bu emaneti ancak ona lâyık olanlar, onutaşıyacak güce sahip bulunanlar, kalplerini tüm diğer duygulardan soyutlayıp, içtenlikle ona özgü kılanlar yüklenebilir!

Sakın yolun uzaması ve Allah’ın yardımının gecikmesi, karşısında imtihanın daha şiddetli ve daha ağır oluşu seni yıldırmasın. Şüphesiz böylesi bir durumda deneme her zamankinden daha da çok şiddetlenir, sertleşir! Bilesin ki, bu durum karşısında yüce Allah’ın koruduğu kimselerden başkası direnç göstermez, sabretmez.

“Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: -Biz Allah içiniz ve sonunda O’na döneceğiz.- derler.” (Bakara Suresi 156. Ayet)

Bunlar iman gerçeğini içlerine sindiren kimselerdir, bu büyük emaneti, göğün yeryüzündeki emanetini, Allah’ın insan vicdanına yüklediği emaneti eksiksiz bir şekilde yüklenen ve gereğini yapan kimselerdir. İşte bu kimselerden olabilmek için yarış.

Hanif Cihad
____________________________________________
(1) İbn Kayyım El-Cevziyye

(2) Müslim-Tirmizi

(3) İbk Kayyım/el-Vabilus Sayyib

(4) Seyid Kutup

(5) Bizler biliyor ve inanıyoruz ki unutmak, kesinlikle Allah-u Teala’nın bir sıfatı değildir. Fakat burada kastedilen unutma : “İşte böyle, sana ayetlerimiz gelmişti, fakat sen onları unuttun, bugün de sen işte böyle unutulmaktasın. “(Taha Suresi 126. Ayet) Kendileri Allah’ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fasık olanların takendileridir.(Haşır Suresi 19. Ayet) Ayetlerinde geçtiği üzere bir unutmadır.-işlemiş olduğu günahlar üzere kendi haline bırakmasıdır!

(6) Burda bir noktaya açıklık getirmenin hayati faydaları bulunmaktadır. Gerek geçmişte, gerek günümüzde ve gerek gelecekte her iman iddiasında bulanın imtihanla karşılaşması bu kapsama girmez. Burada sözünü ettiğimiz iman sahipleri, her türlü tağutu reddeden-hakimiyeti yalnızca Allah’a veren-Dostluğu ve düşmanlığı yalnızca Allah için yapan-Tevhid akidesi için yaşayıp Tevhid akidesi için ölen kimselerdir!

(7) Buhari-Müslim-Tirmizi-Ebu Davud

(8) Ayrıca “Musibetlere karşı Rabbani tavır” Murat Gezenler, “İman ve İmtihan” Seyid Kutup , Ebu Hanzala’nın derslerinden ve İbni Kayyım’ın eserlerinden istifade edilmiştir.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt