Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hicr Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
15- HİCR SÛRESİ


İbn Abbâs, İbnu’z-Zubeyr, Katâde ve Mucâhid'den rivayete göre Sûre Mekke'de nazil olmuştur..
Hasen'den 87, 90 ve 91. âyetlerinin istisna edilerek bunların Medenî olduğu rivayet edilmiştir.
Suyûtî, Tirmizî ve başka hadis mecmualarında âyetin nuzûl sebebi ile ilgili bir rivayete dayanarak 24. âyetinin de Medenî olması gerektiğini söyler.[1]

24. Andolsun ki sizden öne geçenleri de bilmişizdir, geri kalanları da bilmişizdir.

Tirmizî, İbn Mâce ve Ahmed ibn Hanbel'in İbn Abbâs'tan rivayetle tahric ettikleri bir haberde o şöyle anlatıyor:

Bir gün, insanların en güzellerinden güzel bir kadın Rasûlullah'ın (sas) arkasında namaz kılıyordu. Kavimden bazıları onu görmek için ilk safa kadar ilerlerken diğer birileri de son saffa kadar geri çekildi. Rukû’a eğildikleri zaman da koltuk altından o kadına bakıyorlardı. İşte bunun üzerine Allah Tealâ "Andolsun ki sizden öne geçenleri de bilmişizdir, geri kalanları da bilmişizdir." âyet-i kerimesini indirdi [2]
Bu hadisi Ebu Davud et-Tayâlisî de kendi isnadıyla yine İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir.[3]


İbn Abbâs'tan gelen başka bir rivayette "Rukû’a eğildiği zaman koltuk altından o kadına bakıyorlardı." yerine "Secdeye vardıklarında ellerinin altından o kadına bakıyorlardı." denilmiştir. Yine bu rivayette İbn Abbâs'ın: "Vallahi güzellikte o kadının bir mislini asla görmedim." dediği de kaydedilmiş.[4]


Ancak Tirmizî bu hadisin Mursel olarak Ebu'l-Cevzâ'dan rivayetinin isnadının, İbn Abbâs'tan olan rivayetin isnadından daha sahih olduğunu kaydeder.
Rebî ibn Enes der ki: Allah'ın Rasûlu (sas) namazda ilk safta durmaya teşvik etmiş ve muslumanlar ilk safa geçmek için izdiham yapar olmuşlardı. Azre oğullarının mahalleleri (veya evleri) Mescid-i Nebevî'den uzak olduğu için ilk safta yer bulamıyorlardı. Onun için: "Bu evlerimizi satalım da Mescid-i Nebevî'ye yakın evler satın alalım." dediler ve işte bunun üzerine Allah Tealâ (cc) bu âyet-i kerimeyi indirdi.[5]

43. Şubhesiz onların hepsine va'd olunan yer cehennemdir.

44. Onun yedi kapısı vardır ve her kapıdan onların girecekleri bir kısım vardır.
45. Muttakîler ise muhakkak ki cennetler ve pınarlar içindedirler.


Sa'lebî'nin Selman el-Fârisî'den rivayetine göre "Şubhesiz onların hepsine va'd olunan yer cehennemdir." âyet-i kerimesi nazil olunca korkusundan üç gün aklı ermez bir halde kaçmış, sonunda bulmuşlar ve Peygamber'in (sas) huzuruna getirmişler.

Niçin böyle yaptığını sorunca: "Ey Allah'ın elçisi, görmez misin "Şubhesiz onların hepsine va'd olunan yer cehennemdir" âyeti nazil oldu ve seni hak ile gönderen Allah'a yemin olsun ki bu âyet adeta kalbimi parça parça etti." dedi de bunun üzerine Allah Tealâ (cc): "Muttakîler ise muhakkak ki cennetler ve pınarlar içindedirler." âyet-i kerimesini indirdi.[6]

47. Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık. Artık onlar kardeş olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar.

Ebu Ca'fer'den rivayete göre ona: "Ali ibnu'l-Huseyn'den "Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık..." âyet-i kerimesinin Ebu Bekr, Umer ve Ali hakkında nazil olmuştur." dediği rivayet ediliyor, ne dersin diye sorulmuş da şöyle cevap vermiş: Allah'a yemin olsun ki onlar hakkında nazil oldu." "Peki, bu âyette sözü edilen kin hangi kindir?" diye sorulmuş da: "Câhiliye kini; Teym oğulları, Adiyy oğulları ve Hâşim oğulları arasında câhiliye devrinde bir kin vardı. Musluman olup Peygamber'in (sas) davetine icabet ettikten sonra bu kini terk edip birbirlerini sevdiler. Bir gün Ebu Bekr soğuk almış ve hasta olmuştu. Bunu duyan Ali gelmiş elini ısıtıyor ve bununla Ebu Bekr'in böğrünü ovuyor (veya ısınmış olan elini onun böğrüne koyarak) ısıtmaya çalışıyordu. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.[7]


Hasenu'l-Basrî'den, Ali'nin yemin ederek "Vallahi, "Biz, onların gönüllerindeki kini söküp attık. Artık onlar kardeş olarak sedirler üzerinde karşılıklı otururlar." âyet-i kerimesi biz Bedr ehli hakkında nazil oldu." dediği de rivayet edilmiştir [8] ki yukardaki rivayette adı geçenler Bedr ehlinden oldukları için iki rivayet arasında herhangi bir ihtilâf söz konusu olmaz.[9]

49. Kullarıma bildir ki muhakkak Ben'im Ben Ğafûr Rahîm olan.

50. Ve muhakkak ki azabım da o azâb-ı elîmdir.


İbnu'l-Mubârek'in kendi isnadıyla Peygamber'in (sas) ashabından birisinden rivayetinde o sahabî şöyle anlatmış: Bir gün Allah'ın Rasûlu (sas), Şeybe oğullarının girdiği kapıdan üzerimize girdi. Biz de o sırada gülüyorduk. Bize: "Sizi bir daha gülerken görmeyeyim." buyurdular, sonra arkalarını dönüp gittiler. Ancak Hicr'e varmışlardı ki gerisin geri dönüp yanımıza geldiler ve şöyle buyurdular: "Sizin yanınızdan çıktığımda Cibrîl bana geldi ve: "Ey Muhammed, Allah Tealâ (cc) buyuruyor ki: Neden kullarımın umudunu kesiyorsun? "Kullarıma bildir ki Muhakkak Ben'im Ben Ğafûr Rahîm olan." dedi.[10]


Aynı hadise Mus'ab ibn Sâbit'ten şöyle naklediliyor: Allah'ın Rasûlu (sas), ashabından gülmekte olan bir grubun yanına uğradı ve onlara: "Cenneti anın, cehennemi anın." buyurdular da bunun üzerine "Kullarıma bildir ki muhakkak Ben'im ben O Ğafûr, Rahîm ve muhakkak ki azabım da o azâb-ı elîm." âyetleri nazil oldu.[11]

87. Doğrusu sana Biz, tekrarlanan yediyi ve şu yüce Kur'ân'ı verdik.


Huseyn ibnu'l-Fadl anlatıyor: Kurayza ve Nadîr oğulları yahudilerine ait yedi kervan aynı günde Busrâ ve Ezruât'tan gelmişlerdi. Kervanlarda çeşitli deniz ürünleri, mucevherler, koku kapları ve çeşitli kumaşlar vardı. Muslumanlar: "Keşke şu mallar bizim olsaydı da bunlarla güçlensek ve onları Allah yolunda harcasaydık." dediler de bunun üzerine Allah Tealâ (cc) bu âyet-i kerimeyi indirdi.
Bu âyetten sonra "Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe göz dikme..." buyrulmuş olması da bu âyet-i kerimenin böyle bir hadise üzerine nazil olduğunu desteklemektedir.[12]

88. Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe göz dikme ve üzülme ve mu'minleri kanatların altına al.

İbn Ebî Hatim der ki: Rasûlullah'ın (sas) arkadaşı Ebu Râf şöyle anlatıyor: Peygamber'e (sas) bir misafir gelmişti. O'nun yanında misafiri gereği gibi ağırlayabileceği bir şey yoktu. Benimle bir yahudiye haber gönderip: "Allah'ın elçisi Muhammed sana diyor ki: Receb hilâline (Receb ayının başına) kadar bana bir miktar un ödünç ver." dedirtti. Yahudi de: "Rehinsiz olmaz." dedi. Allah'ın Rasûlu'ne (sas) geldim ve yahudinin dediğini kendisine haber verdim. "Allah'a yemin olsun ki ben, göktekilerin de emîniyim, yerdekilerin de eminiyim. Şayet bana borç vermiş veya satmış olsaydı ona mutlaka (söylediğim zamanda) öderdim, buyurdular, O'nun yanından çıktığımda "Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz geçimliğe göz dikme..." âyet-i kerimesi nazil oldu.[13]

91. Onlar ki Kur'ân'ı parçalara ayırmışlardı.

92. Rabbına andolsun ki onların topuna birden mutlaka soracağız.


Muhammed ibn İshak'ın Muhammed ibn Ebu Muhammed kanalıyla İbn Abbâs'tan rivayetine göre Kureyş muşriklerinden bir grup el-Velîd ibnu'l-Muğîra'nın yanında toplanmışlardı. Velîd, onlar arasında şerefli (hatırı sayılır) birisiydi. Hac mevsimi de gelmişti. Velîd onlara:

"Ey Kureyş topluluğu, hacc mevsimi geldi. Arab hey'etleri bu mevsimde size gelecekler. Onlar muhakkak şu arkadaşınızın (Muhammed'in) durumunu işitmişlerdir (ve size de soracaklardır). Onun hakkında bir görüşte birleşin de ayrılığa düşüp birbirinizi yalanlamayın: birinizin sözü diğerininkini yalan çıkarmasın." dedi. Onlar: "Ey Abdi Şems sen söyle, bizim için bir görüş söyle de biz de onu söyleyelim." dediler. O: "Hayır, siz söyleyin ki dinleyeyim." dedi. Onlar: "Kâhindir, deriz." dediler. O: "Hayır, o bir kâhin değildir." dedi. "O delidir, deriz." dediler. "Hayır, o bir deli değildir." dedi. "O şairdir, deriz." dediler. "O bir şair değildir." dedi. "O büyücüdür, deriz." dediler. "O bir büyücü değildir." dedi. "O halde ne diyelim?" diye sordular da: "Allah'a yemin olsun ki onun sözünde bir tatlılık var. Siz, şu söylediklerinizden hangisini söylerseniz söyleyin onun hakkında söylediğinizin bâtıl olduğu hemen bilinir. Herhalde yine de onun hakkında söylenebilecek sözlerin en uygunu "O bir büyücüdür." demenizdir. Onun hakkındaki bu sözü duyunca herhalde yanından hemen uzaklaşıp dağılırlar." dedi. İşte onlar hakkında Allah Tealâ (cc): "Onlar ki Kur'ân'ı parçalara ayırmışlardı. Rabbına andolsun ki onların topuna birden mutlaka soracağız." âyet-i kerimelerini indirdi.[14]


İbnu’s-Sâib’in özellikle kaydettiği üzere bunlar, el-Velîd ibnu'l-Muğîra tarafından, hac mevsiminde Mekke'nin giriş noktalarına gönderilmiş ve gelenlerin bunlar tarafından karşılanarak Muhammed'e ve davetine kapılmalarının önüne geçilmek istenmiştir. Bunların sayısı 16 olup şunlardır:
Hanzala ibn Ebî Sufyân, Rabîa'nın oğulları Utbe ve Şeybe. el-Velîd ibnu'l-Muğira, Ebu Cehl, el-As ibn Hişâm, Ebu Kays ibnu'l-Velîd, Kays ibnu'I-Fâkih, Zuheyr ibn Umeyye, Hilâl Abdu'l-Esved, es-Sâib ibn Sayfî, en-Nadr ibnu'l-Hâris. Ebu'l-Bahterî ibn Hişâm, Zem'a ibnu'l-Haccâc, Umeyye ibn Halef ve Evs ibnu'l-Muğîra. Allah Tealâ (cc) bunların bir kısmını Bedr'den önce bir takım âfetlerle, kalanını da Bedr'de helak buyurmuştur.[15]

94. Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve muşriklerden yüz çevir.

95. O alaycılara karşı muhakkak ki Biz sana yeteriz.

96. Onlar ki Allah ile birlikte başka bir ilâh edinirler. Onlar yakında bilecekler.


Urve ibnu'z-Zubeyr, Saîd ibn Cubeyr ve İkrime'den rivayete göre Rasûlullah'a eziyet eden ve onunla alay eden beş kişi hakkında nazil olmuştur ve hepsi de Bedr'den önce helak olunmuşlardır.


Urve ibnu'z-Zubeyr'den, o şöyle anlatıyor: Rasûlullah (sas) ile alay edenlerin büyükleri ve ileri gelenleri kavimlerinden yaşlı ve şerefli beş kişi idiler. Bunlardan Peygamber'e (sas) eziyeti ve alay etmesi haddi aşınca Esed ibn Abdu'l-Uzzâ oğullarından Ebu Zem'a el-Esved İbnu'l-Muttalib'e Efendimiz (sas): "Allah’ım gözünü kör eyle ve ona evlât acısını tattır." diye beddua etmişti. Diğerleri de Zuhre oğullarından el-Esved ibn Abdi Yağûs, Mahzûm oğullarından el-Velîd ibnu'l-Muğîra, Sehm ibn Amr oğullarından el-As ibn Vâil ibn Hişâm ve Huzâa'dan el-Hâris ibnu't-Tulâtıla (veya Aytala veya Kays) ibn Amr'dır. Bunlar, Peygamber'e (sas) eziyette devam edip alaylarını çoğaltınca Allah Tealâ (cc): "Sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve muşriklerden yüz çevir. O alaycılara karşı muhakkak ki Biz sana yeteriz... Onlar yakında bilecekler." âyetlerini indirdi.[16]

Bu beş muşrik elebaşının helak oluş şekilleri ile ilgili olarak Muhammed ibn İshak'ın Urve ibnu'z-Zubeyr'den ve başka âlimlerden rivayetle verdiği bir haber şöyledir: Bu beş kişi Ka'be'yi tavaf ederlerken Cibrîl, Peygamber'in (sas) yanına gelir ve Rasûl-i Ekrem (sas) yerinden kalkınca Cibrîl de yanında durur. (Veya Peygamber (sas) Ka'be'de namaz kılarken Cibrîl yanına gelir, dikilir ve) el-Esved ibnu'l-Muttalib yanlarından geçerken Cibrîl ona yeşil bir yaprak atar ve onun gözü kör olur. el-Esved ibn Abdi Yağûs yanlarından geçerken karnına işaret eder, onun da karnında su toplanır ve istiska hastalığından ölür gider. el-Velîd ibnu'l-Muğîra yanlarından geçerken onun da ayak topuğundaki bir yara izine işaret eder, yarası azar ve ondan ölüp gider. el-As ibn Vâil yanlarından geçerken onun da ayak tabanının ortasına işaret eder. Sonra As ibn Vâil merkebine binerek Taife doğru yola çıkar. Hayvan bir eyle dikenine hızla basar, ondan fırlayan bir diken ayağının ortasına batar ve o da ondan ölür gider. el-Hâris ibnu't-Tulâtila'ya gelince o yanlarından geçerken onun da başına işaret eder ve o da burnundan irin boşanarak ölür.[17]


Bezzâr ve Taberânî ise Enes ibn Mâlik'ten bu alaycıların helaki ve âyetin inişi ile ilgili olarak farklı bir şekil naklederler. Buna göre Peygamber (sas) bir gün Mekke'de bir grubun yanından geçiyormuş. Arkasından onunla alay etmeye başlamışlar ve: "İşte kendini peygamber sanan bu!" demişler. Cibrîl de Efendimiz'in (sas) yanında imiş. Onların bu alayları üzerine Cibrîl, parmağıyla bir işaret yapmış ve bedenlerinin üzerine tırnak gibi bir şeyler düşmüş de bunların düştüğü yerlerde yaralar oluşmuş ve kokmaya başlamış. Öyle pis kokmuş ki kimse yanlarına yaklaşamamış. İşte bunun üzerine Allah Tealâ (cc): "O alaycılara karşı muhakkak ki Biz sana yeteriz." âyet-i kerimesini indirmiş.[18]


İbn Abbâs'tan rivayete göre ise bu âyet-i kerimelerin inişine sebep olan o kufrun elebaşıları sekiz kişidirler ve hepsi de Bedr'den önce helak olup gitmişlerdir.[19]


Buhârî şerhinde Kirmânî, bunların, Peygamber (sas) namaz kılarken üzerine pislik atan yedi kişi olup Amr ibn Hişâm, Rabîa'nın oğulları Utbe ve Şeybe, el-Velîd ibn Utbe, Umeyye ibn Halef, Ukbe ibn Ebî Muayt ve Umara ibnu'l-Velîd olduklarını söyler.[20]

İbn Abbâs'tan gelen başka bir rivayette de bunların başında el-Velîd ibnu'l-Muğîra'nın olduğu ve bunları onun topladığı kaydedilmektedir.[21]

[1] Alûsî, age. XIV,2.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/533.
[2] Tirmizî, Tefsîru’l-Kurân, 15/1, hadis no: 3122; İbn Mâce. İkametu's-Salât. 68. hadis no: 1046; Ahmed ibn Hanbel, Musned. 1,305.
[3] Ahmed Abdurrahman el-Bennâ. Minhatu'l-Ma'bûd fi Tertibi Musnedi't-Tayâlisi Ebî Dâvûd. 11,20.
[4] Taberî, age. xrv,18.
[5] Vahidî, age. s. 193.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/533.
[6] Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, 1,219.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/534.
[7] Vahidî, age. s. 193-194; Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, 1,220.
[8] İbn Kesîr, age. rv,457.
[9] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/534.
[10] Vahidî, age. s. 194
[11] İbn Kesîr, age. IV,458.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/535.
[12] Vahidî, age. s. 194.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/535.
[13] İbn Kesîr, age. IV,466.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/536.
[14] İbn Kesîr, age. IV,468.
[15] Alûsî, age. xrv,81.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/536-537.
[16] Taberî, age. XIV,48-49.
[17] Taberî, age. xrv,48.
[18] Suyûtî, Lubâbu'n-Nukûl, 1,221.
[19] Taberî, age. XIV,51.
[20] Alûsî, age. xrv,86.
[21] İbn Kesir, age. IV,470.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nuzûl, Çağrı Yayınları: 2/537-538.
 
Üst Ana Sayfa Alt