Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hasedin İlacı

Z Çevrimdışı

Zeyd bin Hârise

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kim başkasına karşı kendi içinde bir kıskanma görürse, ona karşı sabretmeli ve takvaya sarılmalıdır. Böyle bir şeyden nefret etmeye çalışmalıdır.

Dindar birçok insan, haset edilen kişiye haksızlık etmedikleri ve ona zulmeden kişiye yardımcı olmadıkları halde, ona karşı üzerlerine düşen sorumluluğu da yerine getirmezler. Biri onların yanında kötülediği zaman, kötülemesini onaylamazlar, ama kötülenen kişinin güzel yönlerini de dile getirmezler. Biri onu övdüğünde de kendileri susarlar. (Suya sabuna dokunmazlar). Bunlar o kişiye saldırmıyorlar ama, ona karşı görevlerini de yerine getirmiyorlar. Bunların cezası, haklarını yitirmeleridir. Şurada burada kendileri de gözetilmezler ve kendilerine zulmedenlere karşı destek görmezler. Hased edilen kişiye destek olmadıkları gibi onlar da destek görmezler. Kim söz veya fiille haksızlık yaparsa, o ceza görür.

Kim sabreder, takvaya sarılır ve zalimler arasına girmezse, Allah onu takvasından yararlandırır. Tıpkı Zeyneb b. Cahş'ın başından geçtiği gibi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in eşlerinden Aişe ile daha çok kendisi rekabet ederdi. Kadınların, özellikle kumaların birbirini kıskanması çoktur. Kuma, eşiyle beraber olduğu için diğer kumayı kıskanır. Çünkü ortaklıktan dolayı her zaman onun olmaz.

Haset de böyledir. Çoğu zaman ortaklardan biri mal veya yöneticilikte diğer tarafı kıskanır. Benzerler arasında da biri diğerinin üstün olmasından hoşlanmadığı zaman birbirini kıskanırlar. Kardeşlerinin Yusuf'u ve Adem'in iki oğlundan birinin diğerini kıskanması gibi.

Allah, Habil'in kurbanını kabul ettiği halde Kabil'in kurbanını kabul etmeyince, Kabil iman ve takvasından dolayı Habil'i kıskanmış ve öldürmüştür. Yahudilerin müslümanları kıskanması da böyledir.

Onun için Allah'a isyan edilen günahlar üç tanedir. Bunlar;

1 - Açgözlülük (hırs),

2 - Büyüklenmek (kibir) ve

3 - Hased (kıskançlık) tır.

- Âdem, hırs gösterdi,

- İblis büyüklendi,

- Kabil de haset etti ve Habil'i öldürdü.

Ebu Hureyre'den İbnu Ebi'd-Dünya'nın rivayet ettiği hadiste şöyle buyrulur:

"Üç şey vardır ki kimse onlardan kurtulamaz.

Haset, zan ve uğursuzluk, bunlardan kurtaracak şeyi size bildireyim;

- haset ettiğin zaman buğzetme,

- zannettiğin zaman ardına düşme,

- uğursuzluk saydığın zaman kanma". (Bkz: el-Fevaidu'l-Mecmua / İmam Şevkânî (227)

Sünen kitaplarında Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet edilir:

"Sizden önceki milletlerin hastalığı size de geçti. Bunlar haset, buğzetmektir. İşte bunlar saçkırandır. Saçkıran gibi saçı biçtiğini söylemiyorum, bilakis onlar dini biçiyor".

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, ona hastalık demiştir. (Ahmed (1/165), Tirmizî (4/74), Suyutî (2/14)

Cimrilik için de: "Cimrilikten daha büyük hastalık mı olur?" buyurarak hastalık olduğunu belirtmiştir. (Buhârî (8/95), Ahmed (3/308)

Böylece cimriliğin hastalık olduğunu anlıyoruz. Başka bir hadiste şöyle buyrulur:

"Kötü ahlaktan, hevadan ve hastalıklardan sana sığınırım." (Tirmizî (5/233): Hadis hasen-ğarîbdir, der.)

Kötü ahlak ve hevadan sonra hastalıkları belirtmiştir.

Şüphesiz bunlar ahlak, karakter ve huy haline gelen şeylerdir.

Yüce Allah, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için:

"Şüphesiz sen büyük bir ahlak sahibisin" (68 Kalem/4)buyurur.

İbni Abbas, İbni Uyeyne ve Ahmed b. Hanbel bunun açıklamasında:

"Büyük bir din sahibisin" anlamında olduğunu söylerler.

İbni Abbas'ın lafzında:

"İslam dini üzerindesin" geçmektedir.

Aişe de:

"Onun ahlakı Kur'an'dır" demiştir. (Ahmed (6/188), Taberî (14/18)

Hasan Basri de:

"Kur'an'ın edebi, en büyük ahlaktır" der.

Heva (heves), geçici hastalık olabilir. O da kalbin rahatsız olması ve bozulması demektir.

Birinci hadiste haset ve buğzetmek birlikte yer almıştır. Çünkü haset eden kişi, Allah'ın başkasına verdiği lutfu çekemez ve kendisine buğzetmeye başlar. Çünkü lazım olana buğzetmek, gerektirdiği şeye de buğzetmeyi gerektirir. Allah'ın nimeti biri üzerinde ise ve diğeri bu nimetin yok olmasını istiyorsa ve ancak o kişinin yok olmasıyla yok olacaksa, o zaman kendisine de buğzeder ve yok olmasını ister.

Haset etmek, haksızlığı gerektirir. Yüce Allah, bizden öncekilerin aralarında haksızlık yaparak kendilerine ilim geldikten sonra ihtilaf ettiklerini belirtir.

("Kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtiras (çekememezlik) yüzünden aralarında ayrılığa düştüler..." (3 Al-i İmran/19)

İhtilaf etmeleri, bilgisizlikleri sebebiyle değildi. Aksine, onlar gerçeği biliyordu, ama haset eden kişinin haset ettiği kişiye haksızlık yaptığı gibi, birbirlerine karşı haksızlık yaptılar.

Buhârî ve Müslim, Enes b. Malik'ten Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu rivayet eder:

"Birbirinizi haset etmeyin, birbirinize buğzetmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinizle ilişkilerinizi kesmeyin, hepiniz Allah'ın kardeş kulları olun, müslümanların, karşılaştıklarında biri bu yoldan, diğeri şu yoldan giderek üç geceden fazla birbirine dargın kalması helal değildir, onların en iyisi, diğerine önce selam verendir". (Buhârî (10/471), Müslim (4/1973), Tirmizî (3/221), Ahmed (3/285), Ebû Dâvûd (5/213), Malik (2/907)

Yine sahih olduğunda ittifak edilen ve Enes'ten rivayet edilen hadiste Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:

"Allah'a yemin ederim ki biriniz kendisi için sevdiğini müslüman kardeşi için de sevmedikçe mümin olmaz" (Buhârî (1/56), Müslim (1/67), Tirmizî (4/74), Nesâî (7/115), İbn Mâce (1/26), Daimî (2/307), Ahmed (3/176)

Yüce Allah bununla ilgili olarak şöyle buyurur:

"Şüphesiz aranızda pek ağır davrananlar vardır; size bir musibet gelirse: "Allah bana iyilikte bulundu, çünkü onlarla beraber bulunmadım" der.

"Allah'tan size bir nimet erişse, and olsun ki, sizinle kendi arasında bir dostluk yokmuş gibi "Keşke onlarla beraber olsaydım da ben de büyük bir başarı kazansaydım der." (4 Nisa/72-73)

Bu ağırdan alanlar, kendileri için sevdiklerini mümin kardeşleri için de sevmemişlerdir. Hatta onlara bir musibet geldiğinde, sadece onların başına geldiği için sevindiler. Onlara bir nimet geldiği zaman da onlar adına sevinmediler. Aksine, kendilerine de ondan bir payın olmasını arzu ettiler. Bunlar ancak dünyalığın kendilerine gelmesine veya kötülüğün başkaların başına gelmemesine sevinirler.

Çünkü bunlar Allah'ı, Rasûlünü ve âhiret yurdunu sevmezler. Sevselerdi, kardeşlerini de severlerdi ve Allah'ın onlara bir şeyler vermesine kendileri de sevinir, onların başına gelen musibete kendileri de üzülürlerdi. Müminleri sevindiren şeylere sevinmeyen ve onları üzen şeylere üzülmeyen, onlardan değildir.

Buhârî ve Müslim, Numan b. Beşir'in yaptığı bir konuşmada şöyle dediğini Amir'den rivayet eder:

"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle dediğini işittim:

Birbirini sevmede, acımada ve şefkat göstermede müminler bir vücut gibidirler. Bir tarafı rahatsız olunca, vücudun bütün organları ateş ve uykusuzlukla onun acısına ortak olurlar". (Buhârî (106437), Müslim (4/1999), Ahmed (4/270)

Yine Buhârî ve Müslim, Ebu Musa el-Eşari'den şöyle rivayet eder:

" Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Müminler birbirine kenetlenmiş bir bina gibidir. Parmaklarını birbirine geçirdi". (Buhârî (1/565), Müslim (4/1999), Tirmizî (3/1990), Ahmed (4/404)

Cimrilik ve açgözlülük, birer hastalıktır. Haset, cimrilikten daha büyük bir hastalıktır.

Ebû Davud'un rivayet ettiği hadiste şöyle denir:

"Haset, ateşin odunu yiyip bitirdiği gibi, iyilikleri yer bitirir. Sadaka, suyun ateşi söndürdüğü gibi, günahları söndürür". (Ebû Dâvûd (5/207), İbn Mâce (2/1407)

Cimri, elindeki malı esirger, haset eden kişi ise, Allah'ın kullarına verdiği nimetin yok olmasını ister.

Bir insan, emellerine hizmet eden kişilere malından verebilir, ama benzerlerini de kıskanabilir. Cimri olduğu halde başkalarını kıskanmayabilir. Cimrilik ve açgözlülük bunun temelidir.
 
Z Çevrimdışı

Zeyd bin Hârise

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekemedik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar. Nefsinin tamahkarlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saadete erenlerdir." (59 Haşir/9)

Buhârî ve Müslim'de şöyle rivayet edilir:

"Cimrilikten sakının, sizden öncekileri cimrilik mahvetti. (Şeytan) Onların cimri olmasını emretti, onlar da cimrilik yaptılar, zulmetmelerini emretti, onlar da zulmettiler, akrabalarıyla ilişkilerini kesmelerini emretti, onlar da kestiler". (Ebû Dâvûd (2/324), Ahmed (2/159) Hadisi Buhârî ve muslim de bulamadım.)

Abdurrahman b. Avf, tavaf esnasında çokça:

"Allah'ım, beni nefsimin cimriliğinden koru" diye dua ederdi. Bir adam ona:

"Bu duayı ne kadar çok yapıyorsun?" deyince, şöyle dedi:

"Nefsimin cimriliğinden korunursam, cimrilikten, zulümden ve akraba ile ilişkileri kesmekten kurtulurum. Haset etmek, zulmetmeyi doğurur".

Cimrilik ve haset; kişinin kendisine yarayan şeye buğzetmesini, hatta zarar verecek şeyi sevmesini gerektiren bir hastalıktır. Onun için haset, kin ve gazapla beraber anılır.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt