Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Hadis-i Şerifler Korunmuş mudur ?

ebuammara Çevrimdışı

ebuammara

Üye
İslam-TR Üyesi
Hadis-i Şerifler de korunmuş mudur ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Rasulullah (s.a.v.)'in sünnetinin (kaybolmaktan) korunmasının alâmetlerinden olan; zeki İslâm âlimlerinin, sünnetin toplanması, yazılması, rivâyetini düzenleyen, kabul edilib - edilmemesini belirleyen ve hadisleri nakleden râvilerin hallerini araştıran birtakım kâideler konulması gibi hususlarda göstermiş oldukları bıkmak - yorulmak bilmeyen azimli çaba ve gayretleridir. Dolayısıyla Allah Teâlâ, elçisi Muhammed (s.a.v.)'in sünnetini korumak için bu râvileri s ünnetin emrine ve hizmetine vererek sünneti koruma görevini bizzat kendisi üstlenmiştir.

Hâfız İbn-i Receb (rahimehullah) bu konuda şöyle demiştir:
"Allah Teâlâ sünneti korumak ve muhafaza etmek için sünnete giren yalan, vehim ve yanlışları ayırt eden topluluklar görevlendirmiş, bu topluluklar, son derece güzel bir şekilde sünneti kontrol altına almışlar ve onu mükemmel bir şekilde ezberlemişlerdir." (Tefsir İbn-i Receb el-Hanbelî; c: 1, sf: 605)

Özetle; Rasulullah (s.a.v.)'in sünneti kaybolmaktan korunmuş ve âlimler, İslâm ummetinin sünnetten ihtiyaç duyduğu her şeyi nakletmişler, kalblerde ezberlemek ve satırlarda yazmak sûretiyle sünneti korumuşlardır.

Bağdat'ta Moğol'lar tarafından büyük miktarda yakılıb yok edilen kitablara rağmen, bu olay, sünneti hiçbir şekilde etkilememiştir. İslâm dünyasının doğu ve batısında olmak üzere her tarafta hadis kitablarının yaygınlaşmasını ve yazılmasını bir tarafa bırakın, Peygamber'in sünneti, âlimlerin kitablarından önce onların kalblerinde korunmuş ve muhafaza edilmiştir." (Cemal es-Seyyid; "İbn-i Kayyim el-Cevziyye ve Sünnete Hizmetteki Çabaları"; c: 1, sf: 327 ; Elbânî; "Hadisin Kendisi Huccettir")

Bununla birlikte iki konuya dikkat çekiyoruz:

1- Peygamber (s.a.v.)'in hayatında söylemiş olduğu ve günümüzde insanların ellerinde bulunan her kelime ezberlenmiş ve bize nakledilmiş demek değildir. Aksine bundan maksad; insanların, dînlerinde ihtiyaç duydukları bütün hükümler, Allah'ın muhafazasıyla korunmuş, sünnetten hiçbir şey kaybolmamıştır.


2- Peygamber (s.a.v.)'in bütün sünnetini sadece bir kitab toplamış demek değildir veya insanların ellerinde bulunan sünnetinden kolayca erişilen bir kısmını toplamış demek değildir veyahut da bütün sünnetini bir âlim toplamış ve sünnetten hiçbir şey bırakmayıb hepsini ezberlemiş demek değildir. Aksine bundan maksad; sünnetin ilminin hepsi İslâm ummetinde mevcuddur. Buna göre bir âlim, sünnetten bir hususu bilemezse (bir sünnetten habersiz olursa), onu başka bir âlimin yanında bulabilir. Yine bir sünnet, bir beldeye gizli kalırsa (o belde halkı tarafından bilinmezse), başka bir belde halkına gözükebilir (o belde halkı tarafından bilinebilir).

İmam Şâfiî (rahimehullah), Arab dilinden söz ederken şöyle demiştir:
"Arab dili; diller arasında en geniş anlam ve en çok lafız içeren bir dildir. Peygamber (s.a.v.)'in dışında bu dilin bütününü ilmiyle kuşatan (ihâta eden) birisini bilmiyoruz. Ancak dilin hiçbir şeyi, onu konuşanların tamamına gizli kalmamıştır. Buna göre dili bilen kimse yoktur denilemez. Yani bir dili konuşanların, o dil hakkındaki tek tek bildikleri bir araya getirilince, dilin tamamı ortaya çıkar...
Arabların dil bilgisi, fakihlerin sünnet bilgisi gibidir. Sünneti her yönüyle (tamamını) bilen bir kimse olduğunu bilmiyoruz. Fakat sünnet âlimlerinin hepsi bir araya getirilince, sünnet ilminin tamamı elde edilmiş olur. Her birinin bilgisi ayrılınca bazısı, bir kısmından yoksun kalır. Ama onda gizli kalan, başka birisinin yanında mutlaka mevcuddur...
Sünneti bilenler de derece derecedir:
Bir kısmı, sünnetin çoğunu, bir kısmı da bir bazısını bilmektedir. Sünnetin çoğunu bilen birisinin, bilmediğini, kendi seviyesinin üzerindeki kimselerden öğrenmesi gerekmez. Aksine kendi seviyesindeki kimselerden de öğrenebilir. Neticede Rasûlullah (s.a.v.)'in sünnetinin tamamını öğrenmiş olur. Sünnetin tamamı hususunda bütün âlimler, tek bir fert gibidir. Fakat her birisi, öğrenib kavradığı sünnet oranında derece derecedirler." (Şâfiî; "er-Risâle"; sf: 42-43)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt