bölüm: 113
Hacer-ul esved kıyamette şâhidlik yapacak mıdır?
961- İbn Abbâs (r.anhuma)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.) Hacer-ul Esved hakkında şöyle buyurmuştur:
“Allah kıyamet günü Hacer-ul Esved’i mahşer yerine getirecektir, ve onun iki gözü olacak onlarla görecek bir dili olacak onunla konuşacak ve kendisine istilam edenlere şâhidlik yapacaktır.”
(Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu hadis hasendir
bölüm: 111
Hacer-ul esved’le Rukn-u yemanî’yi selamlamanın değeri ve kıymeti
959- Ubeyd b. Umeyr (r.anh)’ın babasından rivâyete göre: İbn Ömer; Ka’be’nin, Hacer-ul Esved ve Rukn-u Yemanî denilen köşelerine gelince oralara el sürebilmek için aşırı bir gayret ederdi.
Bunun üzerine Ey Ebû Abdurrahman dedim; Peygamber (s.a.v.)’in ashabından iki rukne karşı el sürebilmek için aşırı gayret ediyorsun nedendir acaba?
İbn Ömer dedi ki: Öyle yapıyorsam şunu iyi bil ki; Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim; “Onlara el sürmek günahlara keffarettir” buyurdu.
Yine ondan işittim: “Kim, Ka’be’yi yedi defa tavaf edip bunu güzelce yaparsa bir köleyi hürriyetine kavuşturmuş gibi sevab kazanır.”
Yine ondan işittim: “Her kim Ka’be’yi tavaf esnasında attığı her bir adım sebebiyle Allah, bir günahını siler ve bir sevab yazar” buyurdu.
(Nesâî, Menasik: 149)
bölüm: 49
Hacer-ul esvedin değeri ve kıymeti
877- İbn Abbâs (r.anhuma)’den rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Hacer-ul Esved, sütten daha beyaz olarak Cennet’ten inmişti, ademoğullarının hataları onu kararttı.”
(Buhârî, Hac: 50; Nesâî, Hac: 145)
Tirmîzî: Bu konuda Abdullah b. Amr ve Ebû Hurayra’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir.
878- Abdullah b. Amr’dan rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’den işittim şöyle diyordu:
“Rukün ve makam Cennetin yakutlarından iki yakuttur ki Allah onların nurunu almıştır. Eğer onların nurunu almamış olsaydı onlar doğu ile batı arasını aydınlatırlardı.”
(Tirmîzî rivâyet etmiştir.)
Tirmîzî: Bu hadis Abdullah b. Amr’dan mevkuf yani kendi sözü olarak rivâyet ediliyor. Aynı konuda Enes’den de rivâyet olup garib hadistir.
Tirmîzî: Hammad b. Zeyd, Atâ b. Sâib’den, İbn Ubeyd b. Umeyr’den, İbn Ömer’den benzeri şekilde de rivâyet etmiştir. Fakat bu rivâyetinde “babasından” dememiştir.
Tirmîzî: Bu hadis hasendir.
İSTİLÂM
ـ1ـعنعابسبنربيعةقال:
رَأيْتُعُمَرَرََضِىَاللّهُعَنْهُيُقَبِّلُالحَجَرَوَيَقُولُ: إنِّى‘عْلَمُأنَّكَحَجَرٌَتَنْفَعُوََتَضُرُّ،وَلَوَْأنِّىرَأيْتُرسولَاللّه # يُقَبِّلُكَمَاقَبَّلْتُكَ . أخرجهالستة.وزادمسلموالنسائىفيرواية: وَلَكِنْرَأيْتُرسولَاللّه # بِكَحَفِيّاً؛وَلَمْيَذْكُرْيُقَبِّلُكَ. »الحفِىُّ«المبالغفيا“كراموالعناية .
1. (1339)- Âbis İbnu Rebîa (rahimehullah) anlatıyor: "Ben Ömer (radıyallahu anh)'i Haceru'l-Esved'i öperken gördüm. Onu hem öptü, hem de: "Biliyorum ki sen bir taşsın, ne bir faydan ne de zararın vardır. Ben Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı seni öper görmeseydim, seni asla öpmezdim" dedi."
[Buharî, Hacc 50, 57, 60; Muslim Hacc, 248, 120; Muvatta, Hacc 36, (1367); Tirmizî, Hacc 37, (860); Ebu Dâvud, Menâsik 47, (1873); Nesâî, Hacc 147, (5, 227); İbnu Mâce, Menâsik, 27, (2943).]
AÇIKLAMA:
1- Hadiste geçen iki rukn-i Yemânî'den murad: Haceru'l-Esved'in konmuş olduğu köşe ile ondan önce gelen köşedir.
Haceru'l-Esved, Kâbe-i Muazzama'nın doğusunda ve kapıya yakın olan köşededir. Asıl rukn-i Yemânî -tavaf istikametini esas alırsak- Haceru'l-Esved'in bulunduğu köşeden bir önceki köşedir. Arablar dil kaidesi olarak (tağlib tarikiyle) Ay ve Güneşi kamereyn, anne ve babayı ebeveyn diye tesmiye ettikleri gibi, bu iki köşeye de rukneyn-i Yemâniyeyn (= iki Yemânî köşe) demişlerdir.
Haceru'l-Esved'in bulunduğu köşeye Rukn-i Esved dendiği gibi bazan Rukn diye kısaca söylendiği de olur. Diğer iki rukne de Şâmiyeyn denir.
Bu rukunlerin faziletce birbirinden farklı olduklarını belirteceğiz.
2- Bu riayet Kâbe'nin iki köşesinin istilâm edilmesi gerektiğini gösterir. Ashab'tan bazılarının dört ruknunü de istilam ettiği rivayetlerde gelmiştir. Abdullah İbnu Zubeyr, Câbir, Enes, Hasan ve Huseyin (radıyallahu anhum), hatta İbnu'z Zubeyr'in bütün köşeleri meshedib, istiğrab edenlere: ليْسَشَىْءٍمِنَالْبَيْتِمَهْجُورًا
"Beytullah'ta mühmel bırakılacak hiçbir şey yoktur" diye cevab verdiği belirtilir.
Âdem (aleyhisselam)'in de hacc yaptığı zaman bütün rukûnleri istilâm ettiğine, keza İbrahim ve İsmail (aleyhimâsselam) Kâbe'yi inşa ettikleri zaman yedi kere tavaf edib, her köşeyi istilâm ettiklerine dair rivayetler gelmiştir. Abdullah İbnu Ömer'den gelen bir rivayet Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın diğer iki ruknu (rukneyeyn-i Şâmiyeyn) istilâm etmeyişinin sebebini şöyle açıklar:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) iki Şâmî ruknu istilâm etmeyi terk etmiştir, çünkü Beytullah, İbrahim (aleyhisselam)'in koyduğu temeller üzerine tamamlanmamıştır."
Bu rivayetten hareket eden bazı âlimler, İbnu Zubeyr'in bütün rukunleri istilâm etmesini, Kâbe, kendisi tarafından tâmir edilirken, Peygamber'in bir hadisine dayanarak aslî temelleri üzerine oturtmuş olmasıyla izah etmiştir.
Bu hususta İbnu Hacer'in dermeyan ettiği teferruata girmeden, meseleye İmam Şâfiî (rahimehullah)'nin getirdiği bir açıklamayı kaydedeceğiz. Ona göre, iki ruknun istilâmı, sünnette vâzıh olarak gelmiştir, diğer iki rukunle ilgili rivayetler munâkaşalıdır ve su götürür.
"Beytullah'ta muhmel bırakılacak hiçbir şey yoktur" diyenlere de şöyle cevab verir: "Biz, diğer iki köşeyi istilâm etmeyi terketmişsek, bunu Kâbe'yi ihmal etmek için yapmıyoruz. Kâbe'yi tavaf eden, onu nasıl ihmal etmiş olur? Biz fiilde de terkde de "sünnet"e uyuyoruz. Eğer o iki rukne istilâmda bulunmayı terketmek, onları ihmâl etmek olsa, rukunler arasında kalan (duvar) kısımları terketmek de onları ihmal etmek olur. Ama bunu kimse söyleyemez."
İbnu Hacer bu mevzudaki tahlilini şöyle noktalar: "Bu mulâhazadan şu prensip ortaya çıkar: Merâtibin (hiyerarşinin) korunarak, her hak sâhibine hakkının verilmesi, her birinin kendi makamına oturtulması gerekir."
Bu noktada âlimler derler ki: "Beytullah'ın dört ruknû vardır:
Birinci ruknûn iki fazileti var:
1- Haceru'l-Esved'i taşıması.
2- İbrahim (a.s.)'in attığı temel üzerinde olması.
İkinci rukn tek fazilete sahib: İbrahim'in temeli üzerinde bulunması.
Diğer iki rukun bu faziletlerin ikisinden de mahrum. Bu sebeble birinci rukn öpülür, ikinci rukn sadece istilâm edilir. Diğer iki rukun ise ne öpülür, ne de istilâm edilir. Cumhurun görüşü budur. Sadece bir kısım âlimler, rukn-i Yemânî'nin öpülmesini mustehab addetmiştir."
Ebu Hanîfe, sadece Haceru'l-Esved'in istilâm edileceğini, rukn-u Yemanî'yi istilâm etmenin sünnet olmadığını, kişi burayı istilâm ederse bir kusur sayılmayacağını söyler.
3- Kâbe'nin rukunlerini öpmenin meşrû olması prensibinden hareket eden bazı âlimler şu hükümlere ulaşmışlardır:
1) İnsan ve insan dışında tâzime mustehak olan her şey öpülebilir.
2) İnsan eli de prensib olarak öpülebilir, ancak bazı kayıtlar var.
3) Ahmed İbnu Hanbel, Rasûlullah'ın kabir ve minberinin öpülebileceğini söylemişse de bazı etbaı, bu rivayetin zayıf olduğunu söylemiştir.
4) Bazı Şafiîler Mushaf'ın, hadis kitaplarının, sulehâ kabirlerinin öpülebileceğini söylemiştir. Ebu Hurayra (radıyallahu anh) Hasan'ın göbeğini açarak "Rasûlullah'ın öptüğü yerden öpmesine müsaade etmesini" rica etmiş ve öpmüştür. Sabit Bünânî de Enes (radıyallahu anh)'in elini öpmeden bırakmaz ve: "Bu el, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın elini tutmuştur" dermiş.
ـ3ـوفيرواية: اتَرَكْتُاسْتَِمَهذَيْنِالرُّكْنَيْنِاليَمَانِيَّيْنِوَالحَجَرِفيشِدَّةٍوََرَخَاءٍمُنْذُرَأيْتُرسولَاللّه # يَسْتَلِمُهُمَا
3. (1341)- Bir rivayette, İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ)'in şöyle dediği belirtilmiştir: "Ben, şu iki Yemânî rukne ve Haceru'l-Esved'e Rasûlullah'ın istilâm ettiğini göreliden beri rahat halde de olsam, sıkışık halde de olsam istilâmda bulunmayı hiç terketmedim."
(Buharî, Hacc 60; Muslim, Hacc 245, (1268) (Bu rivayet Buharî'de mânâ itibâriyle mevad, lâfzıyla değil)
ـ 4ـ وفيأخرىللشيخين. قالنافع: ]
رَأيْتُابْنَعُمَرَيَسْتَلِمُالحَجَرَبِيَدِهِ،ثُمَّيُقَبِّلُيَدَهُ
4. (1342)- Şeyheyn'in (Buharî ve Muslimin) bir diğer rivayetinde Nâfî der ki:
"Ben İbnu Ömer (radıyallahu anh)'i (tavaf yaparken gördüm. Haceru'l-Esved'i) eliyle istilâm ediyor, sonra da elini öpüyürdu."
[Buharî, Hacc 60; Muslim, Hacc 246, (1268).]
ـ5ـ و‘بىداودوالنسائى:
كَانَ # َيَدَعُأنْيَسْتَلِمَالرُّكْنَالْيَمَانِىّوَالحَجَرَفيكُلِّطَوافِهِ
5. (1343)- Ebû Dâvud ve Nesâî'deki bir rivayet şöyledir: "(İbnu Ömer) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (tavafın) her şavtında rukn-i Yemânî ve Haceru'l-Esved'i istilâm etmeyi terketmezdi."
[Ebu Dâvud, Menâsik 48, (1876); Nesâî, Hacc 156, (5, 231).]
ـ6ـ وفيأخرىللبخارىوالنسائى: ] سَألَرَجُلٌابْنَعُمَرَعَنِاسْتَِمِالحَجَرِ. فقَالَ: رَأيْتُرسولاللّه # يَسْتَلِمُهُوَيُقَبِّلُهُ؟فقَالَالرَّجُلُ: أرَأيْتَإنْزُحِمْتُأرَأيْتَإنْغُلِبْتُ؟قَالَابْنُعُمَرَ: اجْعَلْأرَأيتَبِالْيَمَنِ؛رَأيْتُرسولَاللّه # يَسْتَلِمُهُوَيُقَبِّلهُ [.ومعنى»اجْعَلْأرأيْتَبالْيَمَنِ«أىاجعلسؤالكهذاواعتراضكبعيداًعنكحتىكأنهباليمنوأنتموضعك.
6. (1344)- Buharî ve Nesâî'de gelen bir diğer rivayet şöyle:
"Bir adam İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ)'e Haceru'l-Esved'i istilâm etme hususunda sormuştu. Şu cevabı aldı:
"Ben, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı, onu hem istilâm eder, hem de öper gördüm..."
Adam tekrar sordu: "Pekâlâ, sıkışacak olsam, bana galebe çalacak olsalar, (ne yapayım)?"
İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ) kızgın bir eda ile: "Sorusu Yemen'de batasıca, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı, onu hem istilâm eder, hem öper gördüm."
(Buharî, Hacc 60; Nesâî, Hacc 155, (5, 231)
AÇIKLAMA:
1- Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ) Rasûlullah'ın sünnetine olduğu gibi teslimiyet ve bağlılığı ile tanınmış büyük sahabelerden biridir. Rasûlullah'tan ne gördü, ne duydu ise onu ne pahasına olursa olsun aynen tatbik etmeye, nakletmeye itina gösterirdi. Rasûlullah'tan söylenen birşey hususunda hiçbir mutâlaa kabul etmezdi. Bu yüce sahabinin mizacını sadedinde olduğumuz rivayette de görmek mümkündür. Haceru'l-Esved'i Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) hem istilâm etmiş, hem de öpmüştür. Öyleyse, hem istilâm edilecek, hem öpülecek. Muhatabı, "Sıkışıklıkla karşılaşıp, Hacerü'l-Esved'e yanaşamazsam ne yapayım?" mânasında sorusunu yenileyince İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ): "Bırak soru sormayı, ben Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sünnetini haber verdim!" mânasında, eski cevabını olduğu gibi tekrar eder. Öfkesini ifade için de kelimesi kelimesine tercüme edersek: "Sualini Yemen'e koy" mânasında bir ifadede bulunur. İbnu Hacer, İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ)'in öfkelenmesini, adamın sualinde re'yi ile hadise muârazada bulunma kokusu sezmiş olmasıyla izah eder. Böylece bunu reddetmiş ve adama bir hadis işitince şahsî re'yi bırakıb hadisin mûcibi ile amel etmesini ders vermiş olmaktadır.
2- Hadis, İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'in izdihamı, istilâmı terketmeye yeterli bir özür bulmadığını ifâde etmektedir. Saîd İbnu Mansûr 'un bir rivayetine göre, İbnu Ömer, Haceru'l-Esved'i öpebilmek için kalabalıkta zahmeti göze almış ve hatta yaralanmıştır. Bir başka rivayette bu davranışının sebebi sorulunca şöyle demiştir: هَوَتِاْ‘َفْئِدَةُإِلَيْهِفَأَرِيدُاَنْيَكُونَفُؤَادِىمَعَهُمْ
"Gönüller hep ona aktı, benim gönlümün de onlarla beraber olmasını istedim."Ancak, İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ)'dan Haceru'l-Esved'i öpmek için muzâheme ve sıkışıklık yapmanın kerâheti rivayet edilmiştir. َيُؤْذِىوََيُؤْذَى "(Tavafta) ne ezâ verin, ne de ezâ görün" buyurmuştur.
Haceru'l-Esved'i öpme meselesinde esas budur: Başkasına ezâ vermeden öpmelidir. Ezâ vermek mekruhtur. Sıkışık hallerde uzaktan istilâm yapılır.
3- Şunu da kaydedelim: Haceru'l-Esved'i öpme sırasında gürültü yapmamak gerekir.
ـ7ـوعنعمروبنشعيبعنأبيهقال: ] طُفْتُمَعَعَبْدِاللّهِيَعْنِىأبَاهُ
فَلَمَّاجِئْنَادُبُرَالْكَعْبَةِقُلْتُأتَتَعَوَّذُ؟قالأتَعَوَّذُبِاللّهِمِنَالنَّارِ،ثُمَّمَضَىحَتَّىاسْتَلَمَالحَجَرَفأقَامَبَيْنَالرُّكْنِوَالْبَابِفَوَضَعصَدْرَهُوَوَجْهَهُوَذِرَاعَيْهِوَكَفَّيْهِهكَذَاوَبَسَطَهُمابَسْطاًثُمَّقال: هكذَارَأيتُرسولَاللّه # يَفْعَلُهُ أخرجهأبوداود .
7. (1345)- Amr İbnu Şuayb babası tarikiyle bildiriyor: "Abdullah'la -ki babasıdır- tavafta bulundum. Kâbe'nin arka kısmına gelince
"istiâzede (sığınmada) bulunmuyor musun?" dedim.
"Ateşten Allah'a sığınırım!" dedi ve yürüdü. Haceru'l-Esved'e kadar gelib istilâmda bulundu. Rukn ile kapı arasında (Multezem'de) durarak göğsünü, yüzünü, kollarını ve avuçlarını şöyle yamadı -onları iyice açarak gösterdi- ve sonra: "İşte Rasûlullah'ı aynen böyle yaparken gördüm!" dedi.
[Ebu Dâvud, Menâsik 55, (1899).]
ـ8ـوعنأبىالطفيلقال: ] كُنْتُمعَابنِعَبَّاسٍرََضِىَاللّهُعَنْهُماوَمُعَاوِيَةَُيَمُرُّبِرُكْنٍإَّاسْتَلَمَهُ. فقَالَلَهُابْنُعَبَّاسٍرََضِىَاللّهُعَنْهُما: إنَّالنَّبِىَّ # لَمْيَكُنْيَسْتَلِمُإَّالحَجَرَا‘سْوَدَوَالرُّكْنَاليَمَانِىَّ. فقَالَمُعَاوِيَةُ: لَيْسَشَئٌمِنَالْبَيْتِمَهْجُوراً. وَكَانَابْنُالزُّبَيْرِيَسْتَلِمُهُنَّكُلَّهُنَّ [. أخرجهالشيخانوالترمذى .
8. (1346)- Ebû't-Tufeyl anlatıyor: "Ben İbnu Abbas ve Muâviye (radıyallahu anhum) ile birlikte idim. Muâviye (radıyallahu anh) hazretleri her rükne uğradıkça istilâmda bulunuyordu. İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ) kendisine:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sadece Haceru'l-Esved ve ruknu'l-Yemânî'den başka yeri istilâm etmezdi" dedi.
Muâviye şu cevabı verdi: "Beytullah'tan hiçbir şey ihmal edilmez."
İbnu'z-Zubeyr bütün rukunlere (köşelere) istilâmda bulunurdu."
[Buharî, Hacc 59; Muslim, Hacc 247, (1269); Tirmizî, Hacc 35, (858).]
AÇIKLAMA için 1340 numaralı hadise bakın.
ـ9ـ وعنحنظلةقال: رَأيْتُطَاوُساًيَمُرُّبالرُّكْنِفإنْوَجَدَعَلَيْهِزِحَاماًمَرَّوَلَمْيُزَاحِمْ،وَإنْرَآهُخَالِياًقَبَّلَهُثَثاً؛ثُمَّقالَ: رَأيْتُابنَعَبَّاسفَعَلَمِثْلَذلِكَ. وَقالَابنُعَبَّاسٍرَأيْتُعُمَرَفَعَلَمِثْلَذلِكَ. وَقاَلَعُمَرُرََضِىَاللّهُعَنْهُ: رَأيْتُرسولَاللّه # فَعَلَذلِكَ [. أخرجهالنسائى .
9. (1347)- Hanzala (İbnu Ebî Sufyân İbni Abdirrahman) (rahimehullah) anlatıyor: "Tâvus merhumu (tavaf yaparken) gördüm. Rukne gelince (Haceru'l-Esved) üzerinde izdiham bulursa sıkışıklık yapmaz, geçer giderdi; boş ve musait bulursa üç sefer öperdi. Sonra şunu söyledi:
"Ben İbnu Abbas (radıyallahu anhumâ)'ı aynen böyle yaparken gördüm." İbnu Abbas da: "Ömer (radıyallahu anh)'i aynen böyle yaparken gördüm" dedi.
Ömer (radıyallahu anh) de: "Ben Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı böyle yaparken gördüm" dedi."
[Nesâî, Hacc 148, (5, 227).]
ـ10ـوعنعروةقال: ] قالرسولُاللّه # بنعَوْفٍ. يَاأبَامُحَمّدٍكَيْفَصَنَعْتَفياسْتَِمِالرُّكْنِا‘سْوَدِ؟قالَ: اسْتلَمتُوَتَركْتُ! قال: أصَبْتَ
. أخرجهمالك .
10. (1348)- Urve İbnu'z-Zubeyr (rahimehullah) anlatıyor:
"Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) İbnu Avf (radıyallahu anh)'a:
"Ey Ebû Muhammed! Ruknu'l-Esved'i nasıl istilâm ettin?" diye sordu.
"İstilâm ettim ve bıraktım!" deyince,
Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Doğru yapmışsın!" dedi."
[Muvatta, Hacc 113, (1, 366).]
AÇIKLAMA:
Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu anh) şunu demek istemiştir: "Muktedir olunca istilâmda bulundum. Kalabalık sebebiyle âciz kalınca terkettim." Nitekim, Saîd İbnu Mansûr'un kaydettiği bir rivayette şöyle denir:
"(İbnu Avf, tavafyaparken) rukne geldiği vakit halkın izdiham ettiğini görürse, Haceru'l-Esved'e yönelir, tekbir getirir, dua eder sonra tavafına devam ederdi. Şayet boş bulursa istilâm ederdi."
Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın "Doğru yapmışsın" diye tasdik etmesi, tavaf sırasında Haceru'l-Esved'e yakınlaşmak için sıkışıklık yapmanın mekruh olduğunu ifade eder.
Rivayete göre, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ömer'e şu tenbihte bulunmuştur: "Ey Ebu Hafs! Sen güçlü kuvvetli bir kimsesin. Sakın rukn'e yüklenip sıkışıklık yapma. Bu durumda zayıf olana ezâ verirsin. Ancak boş bulursan yakından istilâm et. Aksi halde, tekbir getir ve geç!"
ـ11ـوعنابنعمررََضِىَاللّهُعَنْهُما ] أنَّهُأُخْبِرَبِقَوْلِعَائِشَةَ: إنَّالحِجْرَبَعْضُهُلَيْسَمِنَالْبَيْتِ. قَالَ: وَاللّهِإنْكانَتْعَائِشةُسَمِعَتْهذامِنْرسولِاللّه # إنِّى‘ظُنُّأنَّرسولَاللّه # لَمْيَتْرُكِاسْتََمَهذَيْنِالرُّكْنَيْنِإَّأَنَّهُمَالَيْسَاعَلىقَواعِدِالْبَيْتِوََطَافَالنَّاسُمِنْوَرَاءِالحِجْرِإَّلذلِكَ [. أخرجهأبوداود
11. (1349)- İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ) anlatıyor: "Kendisine Aişe (radıyallahu anhâ)'nin: "Hıcr'ın bir kısmı Beytullah'tan değildir" dediği haber verilince şunu söyledi:
"Allah'a kasem olsun, şayet Aişe bunu Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan işitmiş ise, kanaatım o ki, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu iki ruknun istilâmını, bunlar Beyt'in temelleri üzerinde olmadıkları için terketmiş olmalıdır. Keza halk da bu sebeble tavafı Hıcr'ın gerisinden yapmaktadır."
[Ebu Dâvud, Menâsik 48, (1875).]
AÇIKLAMA:
1- Hıcr: Kâbe'nin kuzeybatı duvarının karşısında yerden 1m. kadar yüksek, yarım daire şeklinde bir duvar vardır. Bu duvarla Kâbe arasında kalan sahaya Hıcr denir. Burası Kâbe'nin içinden sayılır. İşte Aişe'den Abdullah İbnu Ömer'e Hıcr'in tamamının değil, bir kısmının Kâbe'den olduğuna dair sözü geliyor.Bu sözü işiten Abdullah İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ) bir sünnetin sebebini anlamış, bir problemini çözmüş oluyor. Şöyle ki İbnu Ömer, Rasûlullah'ın iki rukne istilâmda bulunmadığını biliyordu, ama sebebini bilmiyordu. Bu haberi duyunca sanki sebebini kavramış gibi oluyor. Şu halde bu iki rukun aslî temel üzerinde olmadıkları için Rasûlullah onlara istilâmda bulunmamıştır.
2- Görüldüğü üzere, Hıcr üzerinde bâzı ihtilâflar mevcuddur. Sadedinde olduğumuz hadis Hıcr'ın bir kısmının Beytullah'a dahil olduğunu te'yid eder, ancak bir kısmının Beytullah'tan olmadığını belirtir. Bu mânada gelmiş olan başka rivayetleri de nazar-ı dikkate alan bir kısım âlimler (Râfiî, Bagâvî vs.) Hıcr'ın Kâbe'ye muttasıl altı zira'lık kısmının Betullah'a dahil olduğunu, geri kısmın hariç olduğunu söylemişlerdir.
Öte yandan, Hıcr'ın tamamının Beytullah'ın içinden olduğunu te'yid eden rivayetler de vardır. Bu rivayetleri esas alan Abdullah İbnu Abbâs, Şâfiî, İbnu Salâh, Nevevî gibi bir çok âlim de Hıcr'ın tamamının Kâbe'nin içinden sayıldığına hükmederler. Bu meseleye giren bir hadis Aişe'den rivayet edilir: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) elimden tutup beni Hıcr'a soktu ve: "Kâbe'ye girmeyi arzu edersen burada namaz kıl" dedi."
ـ12ـوعنعبيدبنعمير: ] أنَّابْنَعُمَرَرََضِىَاللّهُعَنْهُما: كانَيُزَاحِمُعَلىالرَّكنَيْنِزِحَاماً. فقُلْتُ: يَاأباعَبْدِالرَّحْمنِإنَّكَتُزَاحِمُعَلىالرُّكْنَيْنِزِحَاماًمَارَأيْتُأحَداًمِنْأصْحَابِرسولِاللّه # يُزَاحِمُهُ؟فقَالَ: إنْأفْعَلْفإنِّىسَمِعْتُرسولاللّه # يَقُولُ: إنَّمَسْحَهُمَاكَفَّارَةٌلِلخطَايَا. وَسَمِعْتُهُيَقُولُ: مَنْطَافَبِهذَاالْبَيْتِأسْبُوعاًفأحْصَاهُكانَكَعِتقِرَقَبَةٍ،وَسَمِعْتُهُيَقُولُ: مَنْطَافَوََيَرفَعُقَدَماًوََيَضَعُقَدَماًإَّحَطَّاللّهُعَنْهُبِهَاخَطيئَةًوَكَتَبَلَهُبِهَاحَسَنَةً [. أخرجهالترمذىوالنسائى.»ا‘سبوع«سبعمرات،ومنهأسبوعا‘يامشتمالهعلىسبعةأيام.
12. (1350)- Ubeyd İbnu Umeyr anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ) iki rukne geldiği zaman (öpmek için) bunlar üzerine abanır, sıkışıklık yapardı. Kendisine:
"Ey Ebu Abdirrahmân, dedim, sen Rasûlullah'ın diğer ashabının hiçbirinde görmediğim şekilde bu rukunlere abanıb sıkışıklık yapıyorsun (sebebi nedir)?"
Bana şu cevabı verdi: "Ben böyle yapıyorsam, Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'tan şunu işittiğim içindir: "Bu iki ruknu meshetmek günahlara kefarettir." Keza Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan şunu da işittim: "Kim şu Beytullah'ı bir hafta boyu tavaf eder ve sayarsa bir köle âzad etmek gibidir." Keza şunu da söylediğini işittim: "Kişi tavaf için bir ayağını koyup diğerini kaldırdıkça her adımı sebebiyle Allah onun bir hatasını siler ve bir sevab yazar."
(Tirmizî, Hacc 111, (959); Nesâî, Hacc 134, (5, 221)
AÇIKLAMA:
1- Tavaf sırasında Haceru'l-Esved'i öpmek, elle meshederek istilâmda bulunmak tavafın sünnetlerindendir. Kalabalık olmadığı, izdihama meydan verilmediği hal ve fırsatlarda bunun yapılması gerekir. Haceru'l-Esved'in öpülmesini veya meshedilmesini normal şartlarda -şu veya bu mulâhaza ile- terketmek câiz değildir. Uzaktan istilâm bir tercih değil, bir cevazdır.
2- İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ), sünnete bağlılıkta tâviz vermeyen bir sahabidir. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Haceru'l-Esved'in normal şartlarda öpülmesine teşvik için ehemmiyetini belirten hadislerini kulaklarıyla işitmiş, Peygamber'in bunu bizzat yaptığını gözleriyle görmüş olan İbnu Ömer (radıyallahu anhumâ) bu sünneti tatbik etmek için hususî bir gayret göstermiş, muzâhameye, sıkışıklığa bile yer vermiştir. 1344 numaralı hadisin açıklamasında belirtildiği üzere yaralanmayı bile göze almıştır.
3- "Bir hafta boyu tavaf edip, saymak" ifadesi, "haftada hergün bir olmak üzere yedi kere tavaf etmek, ne fazla ne de eksik yapmamak" şeklinde anlaşılmıştır. Suyûtî "saymak"dan, "ne eksik ne de fazla yapılmasını, tam yedi tavaf yapılması"nı anlarken, Aliyyu'l-Kârî, tavaf'ın şartlarına ve âdâbına eksiksiz riâyet edilmesini, bilhassa şavtların yedi yapılmasına dikkat edilmesini anlamıştır.
Şunu da belirtelim ki, hafta mânasına gelen Usbu' اُسْبُوع kelimesi Tirmizî nushalarında çoğunlukla baştaki elifi düşmüş olarak Subû سُبُوعْ şeklinde gelmiştir. Bu takdirde yedi mânası galebe çalar. Nitekim bazı şârihler yedi kere diye anlamışlardır. Bu takdirde, mâna şöyle olur: "Kim şu Beytullah'ı yedi sefer tavaf eder ve (şartlarını âdâblarını eksiksiz) sayarak yerine getirirse, bu ona bir köle âzad etmiş sevabını kazandırır."
Kanaatimizce iki mâna da sahihtir. Şartları ve imkânları müsâid olanların, hafta esnasında yerine getirmeleri daha muvafık gözüken bu tavsiyeyi, şartları uygun olmayan âfakîler, bu niyetle bir iki günde yerine getirebilirler, Cenâb-ı Hakk'ın rahmetinden aynı mukâfatı umabilirler.
ـ13ـوعنابنعباسرََضِىَاللّهُعَنْهُما. ] أنَّهُكَانَيَقُولُ: مَابَيْنَالرُّكْنِوَالبَابالمُلْتَزَمُ [. أخرجهمالك .
13. (1351)- Abdullah İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ) demiştir ki: "Multezem, rukn ile kapı arasıdır."
[Muvatta, Hacc 81, (1, 424).]
AÇIKLAMA:
Multezem, Kâbe'nin kısımlarından bir yerin adıdır. İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ), sadedinde olduğumuz rivayette Multezem'in yerini tarif etmektedir: Haceru'l-Esved'in bulunduğu rukun (köşe) ile Kâbe' nin kapısı arasında kalan kısım. Bazı rivayetlerde, Multezem'in yerinin daha değişik şekillerde tavsif edildiği görülür. Ancak, ummetçe kabul edilen yer, İbnu Abbâs (radıyallahu anhumâ)'ın belirttiği yerdir.
Multezem, hacıların baş, göğüs, kol ve avuçlarını yapıştırarak dua edecekleri yerdir. Buradaki duanın makbuliyeti hususunda merfu rivayet vardır: مَابَيْنَالرُّكْنِوَالْبَابِمُلْتَزَمٌمَنْدَعَااللّهَعِنْدَهُمِنْذِىحَاجَةٍاَوْذِىكَرْبَةٍاَوْذىغَمٍّفُرِجَعَنْهُ
"Rukn ve kapı arası Multezem'dir. İhtiyaç sahibi, sıkıntı veya gam sahibi her kim, onun önünde Allah'a dua ederse kabul edilir."
1345 numaralı hadiste, Multezem'de Rasûlullah ve Ashab'ın ne şekilde dua ettikleri tarif edilmiştir.
Kutub-i sitte
ـ14ـوعنابنعوفقال: ] سَمِعْتُرَجًُيَقُولُ. قالَرسولاللّه #
لِعُمَرَبْنِالخَطَابرََضِىَاللّهُعَنْهُ: يَاأبَاحَفْصٍإنَّكَفِيكَفَضْلُقُوَّةٍفََتُؤذِالضَّعِيفَإذَارَأيْتُالرُّكْنَخِلْواًفاسْتَلِمْوَإَّفَكَبِّرْوَامْضِ. ثُمَّقَالَسَمِعْتُعُمَرَرََضِىَاللّهُعَنْهُيَقُولُلِرَجُلٍ: َتُؤذِالنَّاسَبِفَضْلِقُوَّتِكَ [. أخرجهرزين .
14. (1352)- Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adamın şöyle söylediğini işittim: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh)'a: "Ey Ebu Hafs, sende fazla kuvvet var. (Haceru'l-Esved'i öpeceğim diye) zayıfa eziyet vermeyesin. Ruknu boş görürsen yanaşarak istilâm et, değilse tekbir getirib geç" dedi.
Sonra adam şunu söyledi: "Ömer (radıyallahu anh)'in bir adama şunu söylediğini işittim: "İnsanlara fazla kuvvetinle eziyet verme."
[Rezîn'in ilâvesidir. Bu rivayeti Şâfiî hazretleri Musned'inde (2, 43) kaydetmiştir. Ahmed İbnu Hanbel'in Musned'inde, hadisi bizzat Ömer rivayet eder (1, 23)]
861- Zubeyr b. Arabî (r.anh)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
Bir adam İbn Ömer’e, Hacer-ul Esved’in istilam edilmesini sordu o da şöyle dedi: “Ben Rasûlullah (s.a.v.)’i Hacer-ul Esved’i hem öperken hemde istilam ederken gördüm”
Adam dedi ki: “Eğer dar bir yere sıkıştırılırsam ve oraya yaklaşmam engellenirse ne dersin?
İbn Ömer bu sorunlardan hoşlanmayıb kızmış olacak ki: “Sen bu soruları Yemen’de bırak! Ben, Rasûlullah (s.a.v.)’i istilam ederken ve öperken gördüm dedi”
(Buhârî, Hac: 60; İbn Mâce, Menasik: 155)
Tirmîzî: Hammad b. Zeyd, Zubeyr b Arabî’den rivâyet etmiştir Zubeyr b. Arabî, Kufe'li olup bu Ebû Seleme diye kunyelenir. Enes b. Mâlik, Rasûlullah (s.a.v.)’in başka sahabîlerinden hadis işitmiştir. İlim adamlarından Sûfyân es Sevrî ve başkaları kendisinden hadis rivâyet etmişlerdir.
Tirmîzî: İbn Ömer hadisi hasen sahihtir. Yine İbn Ömer’den değişik şekillerde de bu hadis bize aktarılmıştır. İlim adamları uygulamalarını bu hadise göre yaparlar ve Hacer-ul Esved’i öpmeyi mustehab görürler. İzdiham gibi sebeblerden dolayı yaklaşmak mumkun olmazsa eliyle istilam edip elini öpmesi gerekir Hacer-ul Esved’e ulaşamadığı zaman onun hizasına geldiği zaman ona döner ve tekbir alır. Şâfii bu görüştedir.
858- Ebût Tufeyl (r.anh)’den rivâyete şöyle demiştir: İbn Abbâs’la beraberdik Muaviye, Ka’be’nin tüm köşelerini istilam ederek tavafını sürdürüyordu. Bunun üzerine İbn Abbâs ona şöyle dedi:
“Rasûlullah (s.a.v.), sadece Rukni Yemani ve Hacer-ul Esved köşelerini istilam etmişti."
Muaviye dedi ki: “Ka’be’nin istilam edilmeyecek hiçbir köşesi yoktur” (Buhârî, Hac: 59; Nesâî, Menasik: 130)
Tirmîzî: Bu konuda İbn Ömer’den de hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmîzî: İbn Abbâs hadisi hasen sahihtir. İlim adamları uygulamalarını bu hadisle yaparlar ve şöyle demişlerdir: “Rukn-u Yemanî ve Hacer-ul Esved dışındaki Ka’be’nin başka köşeleri istilam edilmez”
**************************
Kardeşim ; Turan Dursun kafirinin söylemlerini dillendirmekten vazgeç ve sana daha faydalı olacakların ardına düş
"Din ve dünyaya faydası olmayan şeyi (malayaniyi) terk etmek, kişinin müslümanlığının güzelliğindendir" (Tirmizi, Zuhd, 11.)