Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Gönüllerin Mimarı; Akif Babalı

F Çevrimdışı

fe eyne tezhebun

Üye
İslam-TR Üyesi
thumb.php

Soğuk bir Şubat günü, Cerrahpaşa hastanesine doğru giderken, vücudum değil de içim ürperiyordu. Çünkü candan yakın kardeşimin can evine, yani akciğerine işlemiş olan o habis parçayı almak için girişilen ameliyat daha başlamadan sona ermişti. Onkoloji servisleri bir hastanenin en soğuk ve umut kırıcı bölümleridir. Çünkü uygulanan tedaviler iyileştirmeden çok çekilen bitmez tükenmez ağrıları gidermek için yapılır. Onun için koridorda rastlayacağınız hemen her hasta umutsuzca son günlerini geçiren solgun yüzlü çilekeş insanlardır. Bu kasvetli hava birden Akif’in odasını görmemle değişti. Odada başka hasta ve refakatçi yoktu. Denize bakan pencerenin kenarındaki yatağın yanında kıbleye doğrultulmuş ve ucu kıvrılmış bir seccade seriliydi. Yatağın öteki tarafında uzun boylu hüzünlü bakışlı ve bitkin bir anne refakatçiydi. Akif’in doğduğu ilk zorlu günden beri refakatini biran bile aksatmamış bu anne “Boşuna geldin oğlum! Artık çocuğumun derdine kimse derman olamaz” der gibi manalı baktı yüzüme. Akif ise ağlamaktan şişmiş gözlerini mahcubiyetle gizlemeye çalışarak bana sarıldı. İşte bu anlar, kardeşimle arama giriyorlar diye kaburgalarımdan nefret ettiğim anlardır. Anlaşılan biraz önce annesiyle, ayrılıktan bahsetmişler ve doya doya ağlamışlardı. Arkasından herkese bir şey bırakan Akif’in annesine de kalan belki de o inci tanesi gözyaşları olmuştu…

O gün o odada gördüklerim benim için unutulmaz bir ders olarak hafızama kazındı. Kendimi bir şey sandığım her anın sonunda yaşadığım acziyet ve pişmanlıkta bunları hatırlamak, fıtratıma iltica etmeme giden yolu kolaylaştırır. Yani biz Allah’ın kuluyuz, annemizin oğluyuz ve Müslümanların kardeşiyiz…

Bu sarı saçlı, mavi gözlü, güler yüzlü, Erenköylü mimarlık öğrencisi ile okulda da aynı dönemde bulunmamız hasebiyle birçok konuda beraber olduk. Ama bu beraberliklerde her zaman önde olan oydu. Çünkü İslam onu daima heyecanlandırıyor ve devamlı diri tutuyordu. Herhalde hidayet demek bu olsa gerek. Güleryüzü ve iştahlı oluşu hepimize yeter ve hemen her konuda kim koşacak diye beklemeden o koşar bizi de arkasından adeta sürüklerdi.

Okulu bitirdikten sonra da okuldan tanıdığı mezun olmuş ya da olmamış kardeşleri ile irtibatı koparmamış, hayatın içinde şaşırmadan istikamet üzere kalmıştı. İstanbul’da ister öğrencilik döneminde isterse mezuniyet sonrasında yapılan her türlü hayırlı ve salih işlerde iki kişi hep biri idi. Hangi taşı kaldırsam altından, biri Akif öteki Ormancı Cemal adlı iki serden geçti çıkardı. Bunlar herkesten evvel gidilecek yere giderler, orada yapılması gerekenleri bizzat yaparlar ve biz gelip her şeyi hazır bulurduk. Resulullah’ın öncü seriyyelerinde görevlendirdiği sahabeler her halde bu Akif ve Cemal gibilerdir diye düşünmeden edemezdim. Şimdi ise Akif yok, üstelik Numan’da yok, her taşın altında ise sadece yorgun bir kitapçı…



1997 adlı Hüzün yılında, Hayati ağabeyin şahadetinden sonra, onu mutad “şehidi anma” toplantılarından birinde görmüştüm. Hepimizi yaşlara boğan Mehmet Bulayır/Ömer Gökalp imzalı o kısa metrajlı filmi seyrederken, yani bir şehidi anarken onun o mavi gözlerinden boncuk boncuk yaşların süzüldüğünü gördüğümü fark edince nasılda mahcubiyet ile yaşlarını silmeye çalıştığını unutamam. Ahzap suresi 23.Ayeti okurken şehit olmak için bekleşenler kısmında hep bu gözyaşları gelir aklıma ve boğazımda bir şeyler düğümlenir okuyamaz olurum.





Müminlerden öyle erkekler vardır ki, Allah’a verdikleri sözde sadakat ettiler: Kimi (şehit oluncaya kadar dövüşeceğine dair) adağını ödedi (şehit oldu), kimi de (şehit olmayı) bekliyor. Onlar asla verdikleri sözü değiştirmediler. (Ahzap suresi 23)





Bu yazı hangi kategori de değerlendirebilinir diye sorulacak olursa; bu yazı bir “Hüsnü şahadet” yazısı, bir “İyi bilirdik” yazısıdır. Yani biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmezdik. Ve onu erken kaybetmenin hüznünden, ancak bizden önce arzuladığımız ve bekleştiğimiz “Rahmet” ve “Selamet” yurduna gitti bizi de bekliyor şeklinde sıyrılıyor ve diyoruz ki;



Doğduğu gün, öleceği gün ve diriltileceği gün ona selâm olsun!” (Meryem 15)
 
Üst Ana Sayfa Alt