Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Enbiya Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
21- ENBİYÂ SÛRESİ

İbn Merdûye'nin İbn Abbâs ve İbnu'z-Zubeyr'den rivayetle tahricine göre Enbiyâ Sûresi Mekkî'dir. Mekkî oluşunda ihtilâf olmadığı da söylenmiştir.
Ancak Suyûtî İtkan'ında

"44. Doğrusu biz, onları ve atalarını (bu dünyadan) faydalandırdık. Öyle ki ömür(leri) kendilerine (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Şimdi bizim (emrimizin), yeryüzüne gelip onu çevresinden eksilttiğimizi (topraklarının ellerinden çıktığını) görmezler mi? (Durum böyle iken,) galip gelenler onlar mı?..."
(âyet: 44) âyet-i kerimesinin medenî olduğunu nakletmiştir.[1]
Sûre, nüzul sırası itibariyle İbrahim Sûresinden sonra inmiştir.[2]

21. İnsanların hesaba çekilmeleri yaklaştı. Hâlbuki onlar gaflet içinde yüz çevirmekteler.(Enbiya suresi)

Kamer Süresindeki "Saat (kıyamet) yaklaştı ve ay yarıldı..." (âyet: 1-2) âyetleri nazil olduğunda Mekke müşrikleri kıyametin kopması zamanı yaklaştığına göre başlarına kıyamet kopacak korkusuyla yapmakta oldukları bazı kötülükleri yapmaktan geri durdular. Ancak zaman uzayıp kıyametin kopmadığını görünce yine eski hallerine döndüler. Bunun üzerine bu sefer "İnsanların hesaplarının görülmesi zamanı yaklaştı..." âyet-i kerimesi nazil oldu ve yine korkarak kıyametin kopmasını beklemeye başladılar. Ama yine zaman uzayıp da kıyametin kopmadığını görünce bu sefer de eski hallerine döndüler ve: "Ey Muhammed, hani nerede, bizi korkutmakta olduğun kıyamet halâ kopmadı." Dediler.[3]

6. Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler?! (Enbiya suresi)

Daha önce (İsrâ Sûresi'nin 59. âyetinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere Katâde'den rivayete göre Mekke halkı Hz. Peygamber (sa)'e gelmişler ve:

"Eğer söylediklerin gerçek ve bizim sana iman etmemiz seni sevindirecekse Safa tepesini bizim için altına çevir." demişlerdi de hemen Cibril gelmiş ve: "Eğer dilersen kavminin istediği olacak, meydana gelecek ama eğer bu durumda iman etmezlerse kendilerine hiç mühlet verilmeyecek ve helak olunacaklar. Dilersen de kavmine mühlet vereceğim ve rıfk ile muamele edeceğim." demiş. Hz. Peygamber (sa)'in: "Bilâkis kavmime rıfk ile muamele etmeni ve mühlet vermeni isterim." demesi üzerine de Allah Tealâ:

"...Semûd'a da gözleri göre göre bir dişi deve vermiştik..." (İsrâ, 17/59) âyeti ile bu: "Onlardan önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler?!" âyet-i kerimesini indirdi.[4]

17. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik elbette onu kendi katımızdan edinirdik. Fakat asla edinmedik.

Ebu Salih'in İbn Abbâs'tan rivayetine göre bu âyet-i kerime, müşriklerin: "Melekler Allah'ın kızlarıdır ve bizim ilâhlarımız da Allah'ın kızlarıdır." demeleri üzerine nazil olmuştur.[5]

26. Dediler ki "Rahman çocuk edindi. " O'nun şânı yücedir. Hayır, onlar ikram olunmuş kullardır.

1. "Melekler Allah'ın kızlarıdır." diyen Huzâa kabilesi hakkında nazil olduğu söylenir.[6]

Vâhıdî'nin naklettiğine göre ise bu sözü söyleyenler Kureyş, Cüheyne Selâme oğulları, Huzâa ve Müleyh oğulları gibi bazı arab kabileleridir.

2. İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in Katâde'den rivayetlerine göre bu âyet-i kerime yahudilerin: "Allah, cinlerle akrabalık kurdu da arada melekler meydana geldi." demeleri üzerine nazil olmuştur.[7]

Bunlardan birinci rivayet daha meşhur ve sahih olandır.[8]

34. Senden önce hiçbir insanı ebedî kılmadık. Sen ölürsen onlar ebedî kalıcılar mıdır?

Mekke müşriklerinin, Hz. Peygamber (sa) hakkında: "O bir şairdir, Filân kabilenin şairini zamanın felâketlerinin çarptığı gibi bunu da zamanın felâketlerinin çarpmasını bekliyoruz." demeleri üzerine bu âyet-i kerimenin nazil olduğu söylenir.[9]

Mukatil’den gelen bir rivayete göre ise bazı kimselerin: "Muhammed ölmeyecek." demeleri üzerine nazil olmuştur.[10]

36. O küfredenler seni gördükleri zaman alaya almaktan başka bir şey yapmazlar ve: "Tanrılarınızı diline dolayan bu mu? " derler. İşte Rahman'ın kitabını inkâr edenler onlardır.

İbn Ebî Hatim'in Süddî'den rivayetinde o şöyle anlatıyor:

Bir gün Hz. Peygamber (sa) kendi aralarında konuşmakta olan Ebu Cehl ve Ebu Süfyân'ın yanından geçiyordu. Onu görünce Ebu Cehl güldü ve Ebu Süfyân'a: "Şu Abdi Menâf oğullarının peygamberine bak!" dedi. Onun bu sözüne kızan Ebu Süfyân: "Ne yani, Abdi Menâf oğullarının bir peygamberi olmasını çok mu garip buluyorsun?" dedi. Onun bu sözünü duyan Hz. Peygamber gitmekte olduğu yoldan geri dönüp Ebu Cehl'le konuştu, onu Allah'ın azabı ile korkutup uyardı ve ona: "Beklemediğin bir anda senden önceki yalanlayanların (veya amcan el-Velîd ibnu'l-Muğîra'nın demiştir.) başına gelenlerin senin başına gelinceye kadar bu düşmanlıktan vazgeçmeyeceksin sanırım. Sen de ey Ebu Süfyân, söylediklerini herhalde hamiyyetinden söyledin." buyurdu da bunun üzerine: "O küfredenler seni gördükleri zaman alaya almaktan başka bir şey yapmazlar." âyet-i kerimesi nazil oldu.[11]

37. İnsan (öyle acelecidir ki sanki) aceleden yaratıldı. (Bekleyin, acele etmeyin) size âyetlerimi (azabımı) göstereceğim. Benden (azabın) acele olmasını istemeyin.

Kendilerine Hz. Muhammed (sa)'in haber vermiş olduğu azabın hemen gelmesini isteyen ve: "Haydi bakalım gerçekten peygamber isen başımıza taş yağdır da görelim." diyen müşrikler hakkında nazil olmuştur. Atâ rivayetinde İbn Abbâs, özellikle bu sözü söyleyen en-Nadr ibnu'l-Hâris hakkında nazil olduğunu söylemiştir.[12]

98. Şüphesiz, siz ve Allah’tan başka taptıklarınız/tapındıklarınız (Allah yerine bağlandıklarınız) cehennemin yakıtısınız. Siz (hep beraber) ona gireceksiniz.

99. Eğer onlar (gerçek) ilâhlar olsalardı, oraya girmezlerdi. Oysa hepsi (tapan ve tapılanlar) orada ebedî kalacaklardır.

İbn Ebî Hatim'in İbn Abbâs'tan rivayetine göre o şöyle anlatıyor: "Hiç şüphesiz siz ve Allah dışında tapındıklarınız cehennem odunusunuz. Hepiniz ona varacaksınız." âyet-i kerimesi nazil olunca müşrikler: "Allah'ın dışında melekler, Uzeyr ve İsa'ya da tapınılıyor. Onlar da cehennemdeler mi?" dediler de bunun üzerine "Şayet bunlar tanrılar olsaydı oraya girmezlerdi ve hepsi orada temelli kalacaklardır." âyet-i kerimesi nazil oldu.[13]

Ebu Davud'un Kitâbu'n-Nâsih'inde, İbnul-Münzir, İbn Merdûye ve Taberânî'nin İbn Abbâs'tan rivayetlerine göre o şöyle anlatıyor: "Hiç şüphesiz siz ve Allah dışında tapındıklarınız cehennem odunusunuz." âyet-i kerimesi nazil olunca bu, müşriklerin çok ağırına gitti ve: "Yani bizim ilâhlarımıza mı sövüyorsun?" dediler. İbnu'z-Ziba'râ: "Sizin yerinize onunla ben konuşayım, göreceksiniz onu nasıl mat edeceğim!" Çağırın onu bana." dedi. Hz. Peygamber (sa)'i çağırdılar, geldi. İbnu'z-Ziba'râ: "Ey Muhammed bu söylediklerin sadece bizim tanrılarımızla mı ilgili, yoksa Allah dışında bütün tapınılan şeyler hakkında da geçerli mi?" diye sordu. Hz. Peygamber (sa): "Bilâkis Allah dışında bütün tapınılanlar hakkındadır." buyurdu. Bunun üzerine İbnu'z-Ziba'râ: "Şu Ka'be'nin Rabbi aşkına, işte şimdi seni mat ettim; sen iddia etmiyor musun ki, İsa salih bir kuldur, Uzeyr salih bir kuldur ve melekler salihlerdir? İşte şu yahudiler Uzeyr'e, şu hristiyanlar İsa'ya ve şu Müleyh oğulları (Huzâa kabilesi'nin bir koludur) meleklere tapınmaktadırlar?" dedi ve onun bu cevabına Mekke müşrikleri sevindiler ve bir kahkaha koptu. Hz. Peygamber (sa): "Hayır, tam aksine onlar İsa'ya, Uzeyr'e ve meleklere değil olsa olsa şeytanlara tapınmaktalar." buyurdu ve "Şüphesiz ki daha önce Bizden kendilerine en güzelin va'di geçmiş olanlar; bunlar oradan uzaklaştırılmışlardır..." âyet-i kerimesi nazil oldu.[14]

Bu hadisenin biraz sonra geleceği üzere "Şüphesiz ki daha önce Bizden kendilerine en güzelin va'di geçmiş olanlar; bunlar oradan uzaklaştırılmışlardır." âyetinin nüzul sebebi olduğu da rivayet edilmiştir ki herhalde 98-102 âyetlerin hepsi bu hadise üzerine inmiş olmalıdır.[15]

101. Şüphesiz ki daha önce Bizden kendilerine en güzelin va 'di geçmiş olanlar; bunlar oradan uzaklaştırılmışlardır.

102. Onun uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar.

İbn İshak anlatıyor: Bir gün Allah'ın Rasûlü (sa) bir mecliste el-Velîd ibnu'l-Muğîra ile birlikte oturuyordu. en-Nadr ibnu'l-Hâris de geldi ve o da oturdu. Mecliste bir çok başka Kureyşli de vardı. Allah'ın Rasûlü (sa) konuştu, Nadr İbnu'l-Hâris karşı çıktı. Allah'ın Rasûlü (sa) onunla konuştu ve Nadr'ın söyleyebileceği bir şey kalmayıp sustu. Sonra Efendimiz ona ve oradakilere: "Siz ve Allah'ın dışında tapındıklarınız cehennem odunusunuz ve siz ona varacaksınız. Eğer onlar ilâhlar olsaydı elbette ona varmazlardı. Hepiniz orada temelli kalıcılarsınız." (Enbiyâ, 21/98-99) âyetini okudu. Sonra Allah'ın Rasûlü (sa) kalktı, gitti. Biraz sonra Abdullah ibnu'z-Ziba'râ 'bn Kays es-Sehmî geldi, oturdu. Velîd ibnu'l-Muğîra ona: "Vallahi Nadr ibnu'l-Hâris biraz önce Abdulmuttalib'in oğluna karşı duramadı, ona cevap veremedi. Muhammed, bizim ve tapındığımız ilâhlarımızın cehennem odunu olduğumuzu iddia ediyor." dedi.
Abdullah ibnu'z-Ziba'râ: "Allah'a yemin olsun ki eğer ben bulunsaydım onu sustururdum. Muhammed'e sorun: Allah'ın dışında bütün tapınılanların ve onlara tapanların hepsi cehennemde midir? Biz meleklere, yahudiler Uzeyr'e, hristiyanlar da Meryem oğlu İsa'ya tapınıyorlar." dedi. Velid ve o mecliste bulunanlar İbnu'z-Ziba'râ'nın söylediklerine şaştılar ve bununla Muhammed'i bu delil ile susturabileceklerine inandılar. İbnu'z-Ziba'râ'nın söyledikleri Hz. Peygamber (sa)'e söylendi de "Allah'ın dışında kendisine tapınılmasını sevip isteyen her şey ona tapanla birliktedir. Onlar ancak şeytanlara ve onlara şeytana tapınmalarını emredenlere tapınıyorlar." buyurdu ve akabinde Allah Tealâ "Şüphesiz ki daha önce Bizden kendilerine en güzelin va'di geçmiş olanlar; işte bunlar oradan uzaklaştırılmış olanlardır. Onun uğultusunu duymazlar. Canlarının istediği şeyler içinde temelli kalırlar." âyetlerini indirdi.[16]

İbn Abbâs'tan rivayette bu hadise, sadece bu âyet-i kerimenin değil aynı zamanda Zuhruf Sûresinin 57 ve 58. âyetlerinin de nüzulüne sebeptir. O şöyle anlatıyor: Abdullah ibn Ziba'râ bir gün Hz. Peygamber (sa)'e geldi ve: "Allah'ın sana, "Siz ve Allah'tan başta taptıklarınız cehennem odunusunuz ve siz ona varacaksınız." (Enbiyâ, 21/98) şeklinde bir âyet indirdiğini mi sanıyorsun?" diye sordu. Hz. Peygamber'in "evet." cevabı üzerine: "Güneşe, aya, yıldızlara, meleklere, Uzeyr'e ve Meryem oğlu İsa'ya da tapınılmıştır. Bütün bunlar bizimle birlikte cehennemde mi' olacaklar?" dedi ve bunun üzerine "Meryem oğlu İsa bir misal olarak atılınca hemen senin kavmin bundan şımarıp haykıra haykıra gülüyorlar. Dediler ki: Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa O mu? Ey Habibim, bunu sana, bâtıl bir mücadeleden başka maksatla irad etmediler. Daha doğrusu onlar çok düşman bir kavimdir." (Zuhruf, 43/57-58) âyet-i kerimeleri; daha sonra da: "Şüphesiz ki daha önce Bizden kendilerine en güzelin va'di geçmiş olanlar; bunlar oradan uzaklaştırılmışlardır." (Enbiyâ, 21/101) âyet-i kerimesi nazil oldu.[17]

Bu hadiselerde adı geçen Abdullah ibnu'z-Ziba'râ, Kureyş'in ileri gelen şairlerinden olup Rasûlullah'ı, İslâm'ı ve müslümanları hicvedermiş. Bu İbnu'z-Ziba'râ, Mekke'nin fethinden sonra müslüman olmuş, hem de iyi bir müslüman olmuştur.[18]

111. “Bilmiyorum, belki o (azabın gecikmesi) sizin için bir imtihan ve (ecelinizin geleceği) bir zamana kadar sizi bir faydalandırmadır.”

Rivayete göre Hz. Peygamber (sa) bir gün rüyasında Ümeyye oğullarının idareci olacaklarını (veliyyü'l-emirliğin onlara geçeceğini) görmüş. el-Hakem, Hz. Peygamber (sa)'in yanından çıkarak Ümeyye oğullarına gitmiş ve Hz. Peygamber (sa)'in bu rüyasını haber vermiş. Onlar da kendisine: "Dön de bir sor bakalım, bu ne zaman olacak?" demişler ve işte bunun üzerine Allah Tealâ: "Artık tehdid edildiğiniz şeyin yakın mı, uzak mı olduğunu bilmem." (âyet: 109) ve bu "Bilmem, belki de bu, sizin için bir deneme (bir fitne) ve bir süreye kadar yararlanmadır." âyet-i kerimesini indirmiş.[19]

[1] Suyûtî, el-İtkan, Beydar (İran), 1343 (İkinci baskı), 1,61; Alûsî, age. XVII,2.
[2] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/602.
[3] Alûsî, age. xvn,5.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/602.
[4] Taberî, age. XV,74-75.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/602-603.
[5] İbnu'l-Cevzî, age. v,343.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/603.
[6] el-Huseyn ibn Mes'ûd el-Beğavî el-Ferrâ, Meâlimu't-Tenzîl, Beyrut 1407/1987, 111,242.
[7] Alûsî, age. xvu,32.
[8] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/603.
[9] Beğavî, age. 111,244; Kurtubî, age. XI, 190; Alûsî, age. XVII,44.
[10] İbnu'l-Cevzî, age. v,35O; Râzî, age. XXII, 169.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/603.
[11] Râzî, age. XXn,170; Suyûtî, Lübâbu'n-Nükûl, 11,10.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/604.
[12] Râzî, age. XXII,171; Begavî, age. 111,245.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/604.
[13] İbn Kesîr, age. v,375.
[14] Alûsî, age. XVII,94-95.
[15] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/605.
[16] İbn Hişâm, es-sîretu'n-Nebeviyye, 1,358-360; Taberî, age. XVII,76.
[17] İbn Kesîr, age. V.374-375.
[18] İbnu'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe, 111,239.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/606-607.
[19] Kurtubî, age. XI,233.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/607.

 
Üst Ana Sayfa Alt