Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Duhan Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
44- DUHÂN SÛRESİ

"Biz, az bir süre için azabı kaldıracağız, ama siz eski halinize döneceksiniz." (âyet, 15) âyet-i kerimesi dışında Sûre Mekke'de ve Zuhruf Sûresinden sonra nazil olmuştur. O bir tek âyeti ise Medenîdir.[1]

10. Öyleyse göze, göğün açıkça bir duman çıkaracağı gün,

11. İnsanları bürüyecektir. Bu, elim bir azâbdır.

12. "Rabbımız.bu azabı bizden kaldır. Doğrusu biz artık mü'minleriz. " (dediler.)

13. Nerede onlarda öğüt almak. Halbuki kendilerine hakkı açıklayan bir peygamber de gelmişti.

14. Ondan yüz çevirmişler ve: "Belletilmiş delinin biri. " demişlerdi.

15. Biz, az bir süre için azabı açıp kaldıracağız. Ama siz, tekrar eski halinize döneceksiniz.

16. Onları çarptıkça çarpacağımız gün şüphesiz ki biz intikam alıcılarız.
Mesrûk'tan rivayet ediliyor: Abdullah ibn Mes'ûd'a bir adam geldi ve: "Mescidde, Kur'ân'ı kendi aklıyla ve görüşüyle tefsir eden bir adamı bırakıp geldim. "Gökyüzünün apaçık bir duman getirdiği gün..." âyetini tefsir ediyor ve diyordu ki: "Kıyamet günü insanlara bir duman gelecek, nefeslerini alacak ve mü'minler sanki nezleymiş gibi olacaklar."
Abdullah ibn Mes'ûd dedi ki: "Her kim bir ilim biliyorsa onu söylesin, her kim de bilmiyorsa Allah en iyi bilendir, desin. Kişinin fakîh olduğunun alâmetlerindendir ki bilmediği şey hakkında "Allah en doğruyu bilendir." der.Bu âyet-i kerime o kişinin dediği gibi değildir. Doğrusu şudur: Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber (sa)'e iman etmemede direnince O da onlar hakkında "Yûsuf un kıtlık seneleri gibi kıtlık görmeleri" için beddua etti. Öyle bir kuraklık ve kıtlığa uğradılar ki onlardan birisi göğe baktığında çektiği sıkıntı ve zorluğun şiddetinden gökle kendisi arasında bir duman varmış gibi görürdü. O kadar darlık ve kıtlık oldu ki kemikleri yediler. İçlerinden birisi Hz. Peygamber (sa)'e geldi ve: "Ey Allah'ın elçisi, Mudar için istiğfarda bulunuver, helak oldular." dedi. Efendimiz: "Mudar için mi istiğfar edeceğim, doğrusu sen çok cesursun, onlar din düşmanı olacaklar, ben onlar için dua edeceğim, öyle mi?" buyurdu. Sonra yine de onlar için dua etti de Allah Tealâ: "Hiç şüphesiz Biz azîmüşşan onlardan azâbı biraz açacağız, ama onlar yine eski hallerine ve inkârlarına döneceklerdir." (âyet: 15) âyetini indirdi. Gerçekten onlar için yağmur yağdırıldı da refaha kavuşunca daha önceki hallerine, küfür ve inkârlarına döndüler ve bunun üzerine Allah Tealâ: "Gözetle o günü ki gökyüzü apaçık bir duman getirir..." âyet-i kerimelerini (10-12, 16) indirdi.[2] Abdullah ibn Mes'ûd'dan gelen bu nüzul sebebi Buhârî'de yine ondan, daha kısa olarak anlatılmıştır.[3]

Başka bir rivayete göre bu kıtlıkta Hz. Peygamber (sa)'e gelerek kavmi için dua etmesini isteyen Ebu Süfyân'dır.[4]

Hadise ile ilgili haber İmam Ahmed'in Müsned'inde yine Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayetle tahric olunmuştur. Bu haberde Mesrûk şöyle anlatıyor: Biz mescid-i kebîrde iken bir adam konuşmaya başladı (bir vaiz va'zetmeye başladı) ve dedi ki: "Kıyamet günü olunca gökten bir duman inecek ve münafıkların gözlerine ve kulaklarına dolacak (onları kör ve sağır kılacak), mü'minler ise o dumandan etkilenerek nezle olmuş gibi olacaklar." Mesrûk anlatmaya şöyle devam eder: Ben mescidden ayrıldım ve Abdullah ibn Mes'ûd'a geldim. Ona mescidde duyduklarımı anlattım. Bir şeye yaslanmış halde oturuyordu. Benim anlattıklarımı duyunca doğrulup oturdu ve: "Ey insanlar, sizden birisine bildiği bir şey sorulursa onu söylesin. Eğer bilmiyorsa "Allah en doğrusunu bilir." desin. Kişinin bilmediği bir şey için "En doğrusunu Allah bilir." demesi ilimdendir. Allah Tealâ, peygamberine: "Ben sizden herhangi bir ecir istemiyorum, ben, zorlananlardan, konuşmasında tekellüfte bulunanlardan değilim de." buyurmuştur. (O vaizin anlattıklarının doğrusu şudur): Kureyş, Hz. Peygamber (sa)'e karşı gelip baskınını şiddetlendirince Efendimiz: "Ey Allahım, onlara karşı bana Yûsuf un yedi kıtlık seneleri gibi yedi sene sürecek bir kıtlıkla yardım eyle." diye dua etti. Başlarına öyle bir kıtlık geldi ki yiyecek bir şey bulamamaktan kemik ve ölü eti yediler. Başlarına gelen bu kıtlık ve açlık o kadar şiddetlendi ki açlığın şiddetinden gökle yer arasında bir duman varmış gibi (serap) görmeye başladılar. Sıkıntı bu raddeye gelince: "Ey Rabbımız, bizden bu azabı açıp kaldır, bizler mü'minleriz." dediler. Rasûlullah (sa)'a: "Eğer biz bu azabı onlardan açıp kaldıracak olursak onlar tekrar eski halerine, küfür ve inkârlarına) döneceklerdir." buyruldu. Ama yine de Hz. Peygamber (sa) bu azabın kaldırılması için dua etti de azâb onlardan kaldırıldı ve tekrar o eski küfür ve inkârlarına döndüler de Allah Tealâ, Bedr günü onlardan intikamını aldı. İşte "Onları çarptıkça çarpacağımız gün şüphesiz ki biz intikam alıcılarız."a kadar olmak üzere "Öyleyse sen gözle, göğün açıkça bir duman çıkaracağı gün..." kavl-i şerîfı budur. Haberin İbn Nümeyr kanalından gelen rivayetinde Abdullah ibn Mes'ûd'un: "Şayet bu duman ve azâb kıyamet günü olsaydı onlardan açılıp kaldırılmazdı." dediği ayrıntısına da yer verilmiştir.[5]

34. Bunlar gerçekten derler ki:

35. O, ilk ölümümüzden başkası değildir ve biz, diriltilip kaldırılacak da değiliz.

36. Doğru sözlüler iseniz bize babalarımızı getirsenize.
Bu sözleri söyleyen Mekke kâfirlerinden Ebu Cehl'dir. "Ey Muhammed, eğer sözlerin gerçek ise bize atalarımızdan ikisini diriltip bir getirsen ya. Bunlardan birisi Kusayy ibn Kilâb olsun. O, doğru sözlü bir adammış. Ona diriltip getir de ona soralım ölümden sonra neler olacak?" demiş ve işte onun bu sözleri üzerine bu âyet-i kerimeler nazil olmuştur.[6]

43-46. Doğrusu Zakkum ağacı; o, günahkârların yiyeceğidir. Sıcak suyun kaynaması gibi karınlarda kaynıyacak erimiş maden gibidir.

47. Yakalayın onu, cehennemin ortasına sürükleyin.

48. Sonra azâb olarak başına kaynar su azabından dökün.

Allah Tealâ Kur'ân'da müşrikleri korkutmak üzere Zakkum ağacını zikredince Ebu Cehl ibn Hişâm dedi ki: Ey Kureyş topluluğu, Muhammed'in sizi kendisiyle korkuttuğu zakkum ağacı nedir bilir misiniz? O tereyağlı Yesrib hurmasıdır. Eğer ele geçirebilirsek mutlaka onu zakkumlanalım." dedi de Allah Tealâ bunun üzerine bu âyetleri indirdi.[7]

Daha önce (İsrâ Sûresi'nin 60 ve Sâffât Sûresi'nin 65. âyetlerinin nüzul sebebinde) geçtiği üzere Vâhıdî'nin, kendi isnadıyla İbn Abbâs'tan rivayetinde o şöyle diyor: Allah Tealâ Kur'ân-ı Kerim'de Zakkum'u zikredip Kureyş'ten olan bu kabile onunla korkutulunca Ebu Cehl: "Biliyor musunuz, Muhammed'in sizi korkutmakta olduğu zakkum nedir?" diye sordu. "Hayır, bilmiyoruz." dediler. "O tereyağlı tiriddir. Ama vallahi eğer ondan elimize geçerse mutlaka ondan zakkumlanacağız." dedi de bunun üzerine Allah Tealâ? "...Kur'ân'da lânetlenmiş olan ağacı da. Biz onları korkutuyoruz ama bu, onlara büyük bir azgınlık vermekten başka bir şeyi artırmıyor." (İsrâ, 17/60) âyet-i kerimesini indirdi.[8]

İbn Abbâs'tan rivayete göre ise bu hadise aynı zamanda "Ki tomurcukları şeytânların başlan gibidir." (Sâffât, 37/65) âyet-i kerimesi[9] ile Dühân Süresindeki bu: "Hiç şüphesiz zakkum ağacı; o günaha çok düşkün olan günahkârın yemeğidir." âyet-i kerimelerinin de[10] nüzulüne sebep olmuştur.[11]

49. (Ona: "O azabı) tat bakalım. Hani güçlü olan, değerli olan yalnız sendin. " (denilecektir).

50. İşte bu, doğrusu şüphelenip durduğunuz şeydir.

Katâde der ki: Bu âyet-i kerimeler Ebu Cehl hakkında nazil oldu. "Muhammed beni azâb ile mi tehdit ediyor? Vallahi Mekke'nin iki dağı arasındaki en güçlü kişi benim." demesi üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirdi.
Vâhıdî'nin Ebu Bekr el-Hârisî kanalıyla İkrime'den naklettiğine göre bir gün Hz. Peygamber (sa) yolda Ebu Cehl'e rastlamış. Ebu Cehl: "Sen de çok iyi biliyorsun ki Mekke halkının en güçlü olanı benim. Ne sen, ne sahibin bana hiçbir şey yapamazsınız. Ben Azîz ve kerim olanım." demişti. İşte o Ebu Cehl'i Allah Tealâ Bedr günü müslümanlar eliyle öldürterek aşağıladı, kelimesiyle de kınadı ve onun hakkında "O azabı ve aşağılanmayı tat bakalım. Hani sendin o çok güçlü azîz ve kerim olan." âyetini indirdi.[12]

Taberî'nin yine Katâde'den rivayetle tahricine göre bir gün Hz. Peygamber (sa) yolda Ebu Cehl'e rastlamış, onu tutup sarsmış ve Alah Tealâ, sana şu âyetleri okumamı emrediyor: "Sana yaraşan işte budur, elbette sana yaraşan ancak budur." Sana denilecek ki: "Tat bakalım şimdi bu azabı; sendin kavmi içinde güçlü, onlara karşı azîz ve kerim olan öyle mi?" Hz. Peygamber (sa), Ebu Cehl'e bu sözü, onun: "Muhammed beni tehdit mi ediyor? Allah'a yemin olsun ki ben, Mekke 'nin iki dağı arasında yürüyenlerin en güçlüsü, en aziziyim." demişti. Hz. Peygamber (sa) işte onun bu sözü üzerine bunları söylemiş ve bu âyet-i kerimeler de bunun üzerine nazil olmuştur.[13]

[1] Râzî, age. xxvu,236; Kurtubî, age. XVI,84.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/787.
[2] Müslim, Sıfâtu'l-Münâfîkîn, 40.
[3] Buhârî, Tefsîru'l-Kurân, 12/4; 44/2.
[4] Buhârî, Tefsîru'l-Kur'ân, 44/5.
[5] Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,431.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/787-789.
[6] Kurtubî, age. xvi,96.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/789.
[7] İbn Hişâm, es-Sîretu'n-Nebeviyye, 1,362.
[8] Vahidî, age. s. 203.
[9] Taberi, age. xv,78.
[10] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûi, 1,232.
[11] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/789-790
[12] Vahidî, age. s. 268; Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,110.
[13] Bak: Taberi, age. xxv,80; ibn Kesir, age.VII.246.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/790.

 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt