Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Dede'nin Hikayesi

A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Üye
İslam-TR Üyesi
...ormanın en kalın ve en sağlam sarmaşıklarının orada olduğunu gördüler. Dede tlkiye:
--Aferin, senden iyi istihbaratçı olur.
--Teveccühünüz.
--Hadi bakalım. Ben sarmaşıkları keseceğim, siz de eşeklere yükleyin.
Dede elindeki tahra ile sarmaşıkları kesmeye başladı. Sarmaşıklar o kadar sağlamdı ki bir vurma ile kesilmiyordu. Epeyce yorucu bir çalışmadan sonra, yeteri kadar sarmaşık kesilmişti. Kesilen sarmaşıkları eşeklere yükleme görevi de ayılara kalmıştı. Çünkü ön ayaklarını- o ormanda-onlardan başka kullanabilecek hayvan yoktu. Diğer hayvanlar ise ağızları ile sarmaşıkları çekerek yükleme yapılacak yere getiriyorlardı. Hayvanların özverili çalışmaları görülmeye değerdi. Hiç bir hayvan kaytarmıyordu. Bu durumu gören Dede'nin gözünün önüne, bazı işyerlerinde büyük bir salonda oturan onlarca çalışan geldi. Sadece bir iki kişi çalışıyor diğerleri ise eften püften işlerle uğraşıyordu. "Keşke insanlarda, böyle bir samimiyet ve özveri olsaydı. Tüm problemlerin üstesinden gelineceği gibi dünya da yaşanılacak bir hale dönerdi" diye içinden geçirdi, Dede. Yükleme işi tamamlanmış, kafile yola koyulmuştu. Aralarında sohbet ede ede çınar ağacının yanına varmışlardı. Dede, yükleri tutan sarmaşıkları kesti, sarmaşıklar eşeklerin sırtından yere yuvarlandı. Dede, eşekler dönerek:
--Hakkınızı helal edin, size de epeyce zahmet verdirdik.
--Ne zahmeti, ilk defa canı gönülden bir yük taşıyoruz. Her zaman emrindeyiz.
--ALLAH (cc) ne muradınız varsa versin inşaALLAH.
--Amin, ecmain inşaALLAH.
Sarmaşıklar elbirliğiyle uygun bir yere istif edildi. Dede:
--Öğle namazı vakti geldi. Ben namaz kılacağım, siz de zikrinizi yapın. Gerçi bir çoğunuzun zikrinizi devamlı yaptığınızı biliyorum. Doğrusu bu imrenilecek bir durum. İnşaALLAH, namaz ve öğle yemeğinden sonra inşaata başlarız. Şimdilik serbestsiniz. Hava biraz serinleyince hepiniz buraya gelin. Yardım edebilecekler yardım eder, diğerleri de sohbetleriyle bize yardımcı olur. Bütün hayvanlar dağıldı, Dede de öğle namazını kıldı. Bir şeyler atıştırdıktan sonra, çınar ağacının gölgesinde uzandı. Epeyce de yorulmuştu. Uzanır uzanmaz uykuya daldı. Uykuya varınca da rüya görmeye başladı. Rüyasında....

BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Üye
İslam-TR Üyesi
...torununu gördü. Karmakarışık bir rüyaydı. Sanki torunu sıkıntı içindeydi. Sürekli bir eli ile çenesini, tutuyor ve nenesine bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Sanki dişi ağtıyor gibiydi. Dede kan ter içinde uyandı.
--Hayırala tebdil olsun inşaALLAH. Acaba torunuma bir şey mi oldu.
Dede herne kadar insanlardan kaçıp buraya gelmişse de neticede sıkıntıda olan torunuydu. Hemen baykuşu çağırdı.
--Şu güvercini bana bulur musun?
--Tamam, hemen bakıyorum.
Baykuş ormanda kayboldu, bir kaç dakika sonra da güvercin ile beraber geldi.
--Buyur beni çağrtmışsın.
--Evet, senden bir ricam var.
--Ne demek, emret.
--Kusura bakma, sana da zahmet verdireceğim ama.
--Yahu ne zahmeti, isteğin ne onu söyle.
--Çok karışık bir rüya gördüm. Sanki torunum sıkıntı içerisinde. Ondan bana haber getirmeni istiyorum.
--Tabi, hemen gider haber getiririm inşaALLAH. Bana adresi var.
Dede evinin olduğu yeri güvercine tarif etti. Oraya vardığında ise oradaki kuşlardan da bilgi alabileceğini söyledi.
Güvercin havalandı ve, dedenin evinin olduğu istikamette gözden kayboldu. Vakit de epeyce olmuştu. Hava biraz serinlemişti. Dede ayıyı çağırdı. Ayı gözlerini oğuştura oğuştuta uyandı.
--Ne o, sabah oldu mu ki?
--Yahu ne sabahı, vakit öğle sonu, hadi bakalım, işe başlamamız lazım, dünya kadar işimiz var.
--Öyle ya, öğle uykusuna yatmıştık.
--Evet ya, sen şimdi diğerlerini de çağır, bu evi bir an önce yapmamız lazım.
--Tamam ben diğerlerini çağırmaya gidiyorum.
Ayı ormanın derinliklerinde kayboldu. Dede de hemen getirdiği sarmaşıklardan bir ip merdiven yapmaya başladı. Ayı gelene kadar Dede merdiveni yapmıştı.
--Geldik.
--İyi ettiniz, hadi bakalım bana bir omuz ver de ağacın üstüne çıkıp şu merdiveni bağlıyayım.
Ayı Dede'ye omuz verdi ve Dede'nin ağacın üstüne çıkmasını sağladı. Dede yaptığı merdiveni ağacın dallarına sıkıca bağladı. Merdiven çok sağlam olmuştu.
--Eveeeeeeeeeeett! Bir deneyelim bakalım.
Dede merdivenden aşağıya rahatlıkla indi. Ve tekrar yukarı çıktı.
--Şimdi siz.....

BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Üye
İslam-TR Üyesi
...şu ağaçları bana verin. Bu arada iki ayı da yukarı çıksın.
İki ayı hemen yukarı tırmandı. Diğerleri de aşağıdan ağaçları vermeye başladılar. Dede ilk önce tabanı yaptı. Daha sonra da duvarları yükseltmeye başladı. İkindi namazına kadar çalıştılar. Dede ikindi namazını kıldı ve çalışmaya devam ettiler. Hayvanlar büyük bir iştahla çalışıyorlardı. Akşam namazı vakti girene kadar, duvarlar bir adam boyu yükselmişti.
--Eveeeeeeeeeeet! Bu günlük bu kadar yeter. Bu evi beş gün içerisinde bitirmemiz lazım.
--Neden, beş gün?
--E çünkü beş gün sonra mübarek ramazan ayı geliyor.
--Ya ramazan ayını duyduk ama bizim bu konuda detaylı bilgimiz yok. İnşaAllah bizi bu konuda aydınlatırsın.
--Ne demek elbette. Gerçi oruş tutmak hayvanlara farz değil, siz hiç bir konuda mükellef değilsiniz ama ben yine de size istediğiniz konuda bilgi veririm inşaAllah. Ama önce bu evi yapmamız lazım. Anlıyorsunuz derğil mi?
--Elbette. Sen hiç kafanı yorma. Biz bazı anlayışsız insanlara benzemeyiz.
--El Hak, doğrudur.
--Benim şimdi namaz kılmam lazım. Siz de istirahatinize bakın. Yarın sabah da erkenden gelmeyi unutmayın.
--Merak etme.

Dede'nin Evinde

Güvercin sora sora dedenin evini bulmuştu. Evde nene ve Dede'nin torunu vardı. Torun, nenenin etrafında pervane gibi dolanıyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
"Biraz daha yaklaşıyım, bakalım ne konuşuyorlar?" Dedi güvercin.
Evin içini yakından görecek bir dala kondu. Torun bir yandan mutfakta yemek yapan nenesinin eteğini çekiştiryor bir yandan da söyleniyordu.
--Bana ne bana ne! Ben Dedemi isterim.
--Hay sana da Dede'ne de.
--Ben anlamam, git bana dedemi getir. Nerden getirirsen getir.
--Şimdi kepçeyi vurursam gözünü çıkarırım.
Zavallı torun öööööööyle gözünü yukarı dikti ki nene kepçeyi vursun gözünü çıkarsın. Ama nene söylediklerini yapmadığı için de torunun neneye itimadı kalmamıştı.


BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Üye
İslam-TR Üyesi
Güvercin öğreneceğini öğrenmişti. Artık gidip Dede'ye haber vermesi gerekiyordu. Hemen havalandı ve ormanın yolunu tuttu.

Ormanda

Şafak sökmek üzereydi. İlkönce kuşlar uyandı ve sabah seramonisine başladılar. Kuşların cıvıldaşmaları, diğer orman sakinlerinin birer birer uyanmalarına vesile oluyordu. Dede de kuşların sesine uyandı. Saatine baktı. Sabah namazı olmak üzereydi. Dede kalkarak dereye indi, buz gibi suyla abdestini aldı. Soğuk su Dede'ye iyi gelmişti. Uykusu tamamen dağıldı. Tanyeri de ağarmıştı o esnada. Dede önce namazını kıldı. Ev sahipleri de uyanmışlardı. Her sabah yaptıkları zikirlerini çektikten sonra kahvaltılarını yaptılar.
--Bal bitmek üzere, dedi ana ayı.
--Tamam, ben bugün bir ara gider getiririm.
--Ya, bir ara orman sakinleri ile bir toplantı yapalım da balık tutmaları konusunda serbest olduklarını kendilerine söyleyelim. Zaten balıklar bizim ormana ait değil. Bunlar göçebe hayvanlar.
--İyi olur. Yoksa her an kargaşa çıkabilir.
--Evet, evet öyle yapalım. Hem zaten derede bol miktarda balık var. Et obur hayvanların sayısı da fazla değil.
Kahvaltılarını da yapmışlardı bu arada. Diğer hayvanlar da yavaş yavaş çınarın dibinde toplanıyorlardı. Güneş bir mızrak boyu yükselince işe koyuldular.
O gün akşama kadar-Dede'nin namaz arası dışında-pek mola vermeden çalıştılar ve duvarları bitrdiler.
--Ellerinize sağlık. Çok güzel oldu. Bir atasözü şöyle der:
--Birlikten kuvvet doğar. Şayet tek başıma olsaydım, mümkün değil bu kulübeyi yapamazdım. ALLAH (cc) ne muradınız varsa versin.
--Ecmain inşaALLAH.
--Yarın çatısına başlayacağız inşaALLAH. Elimizde yeteri kadar ağaç ve sarmaşık var. Yalnız bir problem var.
--Ne problemi?
--Problem şu ki....

BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Üye
İslam-TR Üyesi
...bu ağaçları tam olarak yanyana getirmek çok zor. Bu nedenle kışın bu dam akar.
--Kolayı var.
--Nasıl?
--Burada bol miktarda çamsakızı var. Onları toplayıp kumla karıştırıp ağaçlarına arasına sıvarsak bu problem ortadan kalkar.
--VALLAHi doğru. Evet bu problemi de böylece hallederiz inşaALLAH. Hadi bakalım. Bugünlük de bu kadar yeter. Yarın çatıyı yaparız inşaALLAH. ALLAH (cc) hepinize rahatlık versin.
--Ecmain inşaALLAH.
O gece de daha önceki geceler gibi geçti. Kahvaltıdan sonra işe koyuldular.
--Bir kaç kişi gidip çamsakızı toplasın. Kum var burada, harç işini de halledelim inşaALLAH. Diğerleri de bana yardım etsin.
Bazı hayvanlar çamsakızı toplamaya gittiler. Tabi en büyük iş gene ayı ve yaban eşeklerine düşüyordu. Ayı ön ayaklarını el gibi kullanıyor eşekler de yük getiriyordu. Akşama doğru epeyce yüklü bir miktarda çamsakızı toplamışlardı. Dede ve diğerleri de çatının büyük bölümünü bitirmişti. Çamsakızını getirip kulübenin yanına boşalttılar.
--Sakızlar çok kuru, üzerine su dökün sabaha kadar yumuşasın. Sabah da kum ile karıp sıvarız.
--Tamam, hadi arkadaşlar.
Getirilen çamsakızının üzerine su döküp yumuşaması için bıraktılar.
--Hadi bakalım bu günlük de bu kadar yeter. Yarın inşaALLAH inşaatı bitiririz.
Dede ağaçtan aşağıya indi, mağaraya doğru yürümeye başlamıştı ki.....


BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Üye
İslam-TR Üyesi
...bir kanat sesi geldi. Arkasına dönen Dede, torununu görmesi için gönderdiği güvercin ile burun buruna geldi.
--Selamun aleykum.
--Vealeykum selam. Hoş geldin.
--Hoş bulduk.
--Eeeeeeeeeee anlat bakalım. Neler gördün?
--Torunun, ille de dedemi isterim diye tutturmuş.
--Nenesi ne yapıyor peki?
--Azarlayıp duruyor çocuğu.
--Anladım, inşaALLAH en kısa zamanda ona bir mektup yollarım seninle. ALLAH (cc) ne muradın varsa versin inşaALLAH.
--Ecmain inşaALLAH. Hayırlı akşamlar.
--Hayırlı akşamlar.
--Ertesi gün yine bir önceki günün bir benzeri gibiydi. Zamkları kumla karıştırıp bir güzel kardılar ve dama konan ağaçların arasına bir güzel sıvadılar. Ayrıca duvar olarak kullanılan ağaçların arasını da kumlu zamkla sıvadılar. Ortaya çok güzel bir kulübe çıktı. Geriye kapı ve pencereler kalmıştı. Dede:
--Ellerinize sağlık, çok güzel oldu. Geriye bir kapı ve iki pencere kaldı. Yarın inşaALLAH, en yakın kasabaya gidip eskiciden temin ederim inşaALLAH. Bu arada biraz da nevale almam lazım. Malumunuz iki gün sonra ramazan başlayacak.
--Bize ramazan hakkında bilgi verecektin.
--Evet, bugün akşam namazını müteakip size ramazan hakkında bilgi vereceğim inşaALLAH. Hadi bakalım istirahatınızı yapıp gelin. Çok yoruldunuz gene. Bunun üzerine hayvanlar akşam namazını müteakip toplanmak üzere dağıldılar.
Dedenin kulübesi iki odadan oluşuyordu. He odada birer pencere vardı. Bir tane de kapı bırakmıştı dede. Kulübenin zemini sert olduğundan zemine ot toplayıp koymayı düşündü. Diğer yandan kışın kullanması için bir tane de uyku tulumuna ihtiyacı vardı. Çünkü bu kulübe de ateş yakması imkansızdı. Ayrıca buna gerek de yoktu.
Akşam namazını müteakip, tüm hayvanlar toplanmışlardı. Hepsi merak içindeydi. Ramazan nasıl bir şeydi? İnsanlar ramazana nasıl yaklaşıyorlardı? Bunu çok merak ediyorlardı.
Tüm hayvanlar gelince Dede:
--Hepiniz hoşgeldiniz. ALLAH (cc) bir çok mahlukat yaratmıştır. Ve hepsine ayrı ayrı görevler verilmiştir. Bu mahlukat içinde bazıları var ki ALLAH (cc) onlara ayrıca bazı yükümlülükler getirmiştir. Bunların başında insanlar gelmektedir. İnsan eşrefi mahlukattır. Yani yaratılmışların en şereflisidir. Ama yükümlülüklerini yerine getirdiği takdirde.
--Peki yükümlülüklerini yerine getirmezlerse ne olur?
--İşte o zaman....



BÖLÜMÜN SONU
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Üye
İslam-TR Üyesi
..işte o zaman esfeli safiline düşerler.
--Esfeli safilin ne demek?
--Aşağıların aşağısı demektir.
--Yaw iyiki öyle bir yükümlülüğümüz yok ha! Ne ederdik sonra?
--Orası öyle ama, yükümlülüğü yerine getirenler iç,in de büyük mükafaatlar var.
--Nedir o mükafaatlar?
--Mesela Cemalullahı görmek. Sonra cennete gitmek.
--Yani müslümanlar ALLAH'ı (cc) görecekler mi?
--Evet, elbette.
--Çok büyük bir saadet.
--Tabii ki.
--Peki cennet nasıl bir yer?
--Onu daha sonra size anlatacağım inşaALLAH. Şimdi size oruçtan bahsedeyim inşaALLAH.
--Evet ya oruç.
--Şimdi size orucu anlatmaya başlayacağım inşaALLAH:
Ramazan-ı Şerif ayı, 11 ayın sultanıdır. Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Gündüzleri oruçla, geceleri Teravih namazlarıyla ihyâ edilir. Ramazan-ı Şerif Kur’an ayıdır. Bu itibarla, Kur’an okumasını bilen herkes, bu ayda bir hatim yapmalıdır. Ramazan-ı Şerif ayının evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennem’den âzaddır.
Oruç lügatte, bir şeye karşı kendini tutmaktır. Nitekim ALLAH Teâlâ Kur’an-ı Kerîm’de Hz. Meryem’den hikâyeten şöyle buyurmuştur: “Ben, Rahman (olan ALLAH) için oruç adadım (Yani söz söylememeye nezrettim). Onun için bugün hiçbir kimseye kat’iyyen söz söylemeyeceğim” (Sûre-i Meryem, Âyet 26) Kısaca Meryem vâlidemiz burada, konuşmamayı adadım demek istemiştir.
Dînî ıstılahta ise Oruç; tutmakla mükellef kimselerin niyet ederek, fecrin doğuşundan, imsâk vaktinden güneşin batışına kadar, ibâdet niyetiyle yemek, içmek ve cinsî münasebette bulunmak gibi orucu bozan şeylerden uzak durmak, bunları yapmamaktır.
Oruç, İslâm’ın beş temel şartından biridir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: “Ey iman edenler! Takvâ üzere olasınız diye, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi, size de oruç tutmak farz kılınmıştır.” (Sûre-i Bakara, Âyet 183) “Kim o aya (Ramazan ayına) erişirse oruç tutsun” (Sûre-i Bakara, Âyet 185.)
Hâdis-i Şeriflerde de; “Eğer kullar Ramazan ayındaki fazileti bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını isterlerdi” (Mecmau’z-Zevâid, 3/140-14.) “Ramazan ayı gelince, Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır” buyrulmuştur. (Et-Terğib ve’t-Terhîb, 2/92)
Ramazan Orucu, Hicret’in ikinci yılı Şâ’ban ayının onunda, kıble Kâ’be’ye döndürüldükten bir buçuk sene sonra farz kılınmıştır. Gerek Âyet-i Kerîmelerden gerekse Hadis-i Şeriflerden anlaşılacağı üzere, orucun ruhî ve bedenî yönden pek çok hikmetleri vardır. Ancak, hepsinden önce oruç, Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretleri’ne itaat ve ibâdettir. Mü’min kul, bu itaatinden ötürü hudutsuz bir şekilde ecir kazanır, ALLAH’ın rızâsına nâil olur. Çünkü oruç, sadece ve sadece ALLAH içindir. ALLAH’ın keremi ise pek geniştir. Kezâ, “Reyyan” denilen ve sadece oruçlulara tahsis edilmiş bulunan Cennetin o hususi kapısından içeri girme hakkı elde edilmiş olur.
Mü’min oruç sebebiyle, daha önce hasbelbeşer işlediği günahlardan dolayı hak ettiği azaptan da kendini uzaklaştırır. Oruç, bir yıldan öbür yıla kadar işlenen küçük günahlara keffarettir. Oruçtan hâsıl olan itaat sebebiyle Mü’min, ALLAH’ın çizdiği yolda dosdoğru gider. Çünkü oruç, ALLAH’ın emirlerini tutmak ve yasaklarından sakınmaktan ibâret bulunan takvâyı gerçekleştirir, irâdeyi kuvvetlendirir, gayreti biler, sabrı öğretir, zihnin berraklaşmasına, tefekkürün parlamasına yardımcı olur. Lokman Hekim oğluna şöyle demiştir: “Oğlum, mide dolduğu zaman tefekkür uyur, dil hikmetsiz olur, â’zâlar ALLAH’a ibâdetten geri kalır.”
 
A Çevrimdışı

ahmetmeydani

Üye
İslam-TR Üyesi
...orada toplanan mahlukat pür dikkat Dede'yi dinliyorlardı.
--Ya bu oruç gerçekten çok güzel bir ibadetmiş. Şayet ben mükellef olsaydım, kesinlikle bu ibadetten geri kalmazdım.
--Elbette ki hiç bir müslüman ibadetlerden geri kalmaz. İbadetlerin hem manevi hem de maddi faydaları vardır.
--Nasıl yani?
--Şöyle ki:

Oruç insana, düzen ve disiplin öğretir. Çünkü oruç, oruçluyu muayyen bir vakitte yemeye içmeye mecbur eder.
Oruç, insandaki merhamet ve kardeşlik bağlarını geliştirir. Müslümanları birbirine bağlayan yardımlaşma ve ictimâî tesânüd (sosyal dayanışma) bağlarını kuvvetlendirir. Oruçlu kişinin açlık ve ihtiyaç hissetmesi onu başkalarına iyilik yapmaya sevkeder… Fakirlik, hastalık ve açlık sıkıntıları mevzuunda başkalarının derdine ortak olmaya teşvik eder. Oruç fiilen insanın hayatını yeniler, vücuttaki fazlalıkları atar, mideyi ve hazım organlarını rahatlatır, yiyecek ve içeceklerin bıraktığı kokuları yok eder. Hadis-i Şerifte de buyrulduğu gibi; “Oruç tutan sıhhat bulur”, “Sizlere oruç tutmanızı tavsiye ederim. Çünkü oruç kalplerinizi saflaştırır” (Künz-ül Hakâyık) Oruç, fakirlere karşı şefkatli ve merhametli olmayı öğretir. Çünkü nefis bazı zamanlarda açlığın acısını tadınca, bu acıyı diğer bütün zamanlarda da hatırlayarak, fakirlere karşı merhametli davranmasını temin eder, dolayısiyle ALLAH indinde güzel bir mükâfata kavuşur.
Hülâsa, yukarıdan beri saymaya çalıştığımız bütün bu faydalı ve güzel hasletleri kazandıran orucun farz olduğu mübârek Ramazan-ı Şerif ayına ulaşmış bulunmaktayız. Bu bakımdan herşeyden önce bizleri bu aya kavuşturan yüce Rabbimize şükretmeliyiz. Zirâ, geçen sene beraber iftar ettiğimiz bazı insanlar, ne yazık ki bu aya ulaşmadılar. Rabbimiz bizleri ve topyekün Ümmet-i Muhammed’i Ramazan ayının rahmet, mağfiret ve feyz deryasından mahrum etmesin, felâha ermeyi nasib ü müyesser kılsın.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt