Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Soru Darun Nedve Yetkililerinin Peygamberimize Tekliflerini İçeren Hadis Sahih midir?

A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Darun Nedve yetkililerinin Peygamberimize tekliflerini içeren hadis sahih midir? Senedindeki ravi zinciri belirtilmiş midir? Bu raviler hakkında olumsuz bilgiler yazılmış mıdır?

Benim araştırıp bulabildiğim rivayetler şunlar. Fakat ravi zincirini bulamadım.

============================================================================================

MÜŞRİKLERİN YENİ TEKLİFLERİ
Hidâyet dairesi gittikçe genişliyor, îman ve Kur'ân nuru bütün haşmet ve parlaklığı ile ruhları aydınlatmaya devam ediyordu.
Kureyş müşriklerinin telâş ve endişeleri ise had safhadaydı. Hele, parmakla gösterilen kahramanlarından biri olan Hz. Hamza'nın inananlar tarafında beklenmedik bir zamanda yer alması, kendilerini bütün bütün şaşırttı. Şirk kalesinde gün geçtikçe yeni ve daha büyük gediklerin açılması, onları değişik plânlar kurmaya ve yeni yeni tertiplere girmeye şevketti.
Bir gün, Kureyş Kabilesi ileri gelenlerinden Utbe b. Rebia, bir grup müşrike, "Ey Kureyşliler!.. Muhammed'in yanına gidip konuşsam ve kendisine bazı tekliflerde bulunsam nasıl olur? Umulur ki, o, bu tekliflerden bazılarını kabul eder, biz de arzusunu yerine getiririz; böylece, kendisi de, bize karşı yaptıklarından belki vazgeçer!" diye teklif etti.
Topluluk tarafından teklif kabul edildi.
Bunun üzerine Utbe, o sırada yalnız başına Mescid-i Haram'da bulunan Nebîyy-i Zîşan Efendimizin yanına vardı ve sözüne şöyle başladı:
"Ey kardeşimin oğlu!.. Biliyorsun ki, sen aramızda şeref ve soy sop üstünlüğü bakımından bizden daha hayırlısın ve ilerisin. Ancak, sen, kavminin başına büyük bir iş açtın. Bu işle onların birliğini dağıttın, akılsız olduklarını söyledin; tanrılarını ve dinlerini kötüledin; onların gelmiş geçmiş baba ve atalarını kâfir saydın. Şayet beni dinleyecek olursan, sana bazı tekliflerim olacak. Bunlar üzerinde düşünüp taşınmanı istiyorum. Belki bazılarını kabul edersin!"
Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Söyle, ey Velid'in babası, seni dinliyorum!" deyince, Utbe, tekliflerini sıralamaya başladı: "Sen ortaya attığın bu meseleyle şayet mal ve servet elde etmek gayesinde isen, mallarımızdan sana hisse ayıralım, hepimizin en zengini olasın! Eğer bir şeref peşinde isen, seni kendimize reis yapalım! Yok, eğer bu sana gelen, görüp de üzerinden atmaya kuvvetin yetmeyen bir evham, cinlerden perilerden gelme bir hastalık ve sihir ise, doktor getirtelim, seni tedavi ettirelim. Seni kurtarıncaya kadar mal ve servetimizi harcamaktan geri durmayalım!"
Utbe, tekliflerini yapmış ve susmuş idi. Konuşma sırası Resûl-i Ekrem Efendimize gelmişti. Utbe'ye, "Ey Velid'in babası!.. Söyleyeceklerin bitti mi?" diye sordu.
Utbe'den, "Evet..." cevabı gelince, Resûl-i Ekrem, "O hâlde, şimdi sen beni dinle." dedi ve besmele çekerek Fussilet Sûresinin 1-36 arasındaki âyetleri kemâl-i vakar ve heybet içinde
okumaya başladı: "Ha Mîm... Bu Kur'ân, Rahman, Rahîm (olan Allah) tarafından indirilmedir. Bir kitaptır ki, âyetleri Arapça bir Kur'ân olmak üzere anlayacak olan bir kavme açıklanmıştır; hem Cennet'i müjdeleyici, hem (ateşten) korkutucu olarak... Fakat, onların (Mekke kâfirlerinin) çoğu (Kur1-ân'dan) yüz çevirdiler. Artık onlar, dinleyip Hakk'ı kabul etmezler."
Sûreyi secde âyetine kadar okuyup secde eden Peygamber Efendimiz, Utbe'ye döndü ve, "Ey Velid'in babası!.. Okuduklarımı dinledin! Artık gerisini sen düşün!" dedi.
Kur'ân'm nazmındaki i'caz, mânâsındaki tatlılık Utbe'nin çehresini birden değiştirmişti. Öyle ki, bunu Kureyşliler farkettiler. Birbirlerine söylendiler: "Vallahi, Ebû'l-Velid, çehresi değişmiş olarak dönüyor!"
Yanlarına gelince, "Ne getirdin? Anlat bakalım!" dediler.
Utbe, "Vallahi, ben, ömrümde benzerini hiç işitmediğim bir kelâm işittim! Yemin ederim ki, o ne şiirdir, ne sihirdir, ne de kehânettir!" dedikten sonra sözlerine şöyle devam etti:
"Ey Kureyş topluluğu!.. Beni dinleyin de, hatırım için bu işin peşini bırakın, bu adamdan vazgeçin! Ondan uzak durun, ona dokunmayın! Yemin ederim ki, benim ondan dinlediğim söz, büyük bir haberdir. Siz onu, sizin dışınızda kalan Arab taifelerine bırakırsanız daha iyi etmiş olursunuz. Onlar, ona engel olurlar. Eğer o, Arablara üstün gelirse, onun hâkimiyeti sizin hâkimiyetiniz, onun şerefi sizin şerefiniz demektir. Onun sayesinde insanların en mes'ud ve bahtiyarı olursunuz."
Utbe'nin konuşması, Kureyşlilerin hiç de hoşuna gitmedi. Tepki göstererek, "Ey Velid'in babası!.. Gene o, seni diliyle büyülemiş!" dediler.
Sözlerinin dinlenmediğini gören Utbe ise, "O hâlde, istediğinizi yapın!" diyerek yanlarından uzaklaştı.276
276 Ibn-i Hişam, Sîre, c. 1, s. 313-314; Taberî, Tarih, c. 2. s. 225.

İBN HİŞÂM (ö. 218/833)
Ebû Cafer Muhammed b.Cerir et-Taberi (H.224- 310)
Kaynak : Peygamberimizin Hayatı Salih Suruç
===========================================================================


İmam Abd b. Hümeyd, Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini rivayet et¬miştir:
"Bir gün Kureyşliler toplanıp; "Bakın, içinizde kim daha çok büyü¬cü, kahin ve şair ise> aramıza ikilik sokan, işimizi darmadağın eden ve bizim dinimizi yeren şu adama (Muhammed'e) gidip kendisiyle konuş¬sun ve ona gereken cevabı versin." dediler. Ve bu iş için: "Biz, Utbe b. Re-bia'dan daha becerikli bir kimse bilmiyoruz." deyip onu gönderdiler. Ut¬be de Hz. Peygamber'e gelip:
- Ey Muhammed! Sen mi iyisin, yoksa Abdullah mı? Sen mi iyisin yoksa Abdülmuttalib mi? diye sordu. Peygamber sustu. Utbe:
- Eğer bunlar senden iyi kimseler ise, onlar senin yerip ayıpladığın tanrılara tapınışlardır. Yok eğer sen onlardan iyi isen o zaman söyle, se¬ni dinleyelim. Allah'a yemin ederim ki, hiçbir milletin sevip yetiştirdiği bir evladı, senin kadar kendi mileti hakkında uğursuz olmamıştır. Ara¬mıza ikilik soktun, işimizi alt-üst edip bizi darmadağın ettin. Dinimizi ayıpladın. Bizi Araplar içinde rezil rüsva ettin. Bugün Kureyş kabilesin¬den bir büyücü, bir kahin türemiştir, denilmektedir. Allah'a yemin ede¬rim ki, nerede ise gebe kadının çığhk atışı gibi bir çığlık atılacak ve sonra birbirimize kılıçlarla girişip birbirimizin kökünü kesecek duruma gel¬miş bulunuyoruz. Be adam! Sen ne istiyorsun? Eğer senin bir ihtiyacın varsa, söyle de Kureyşlilerin en zengini oluncaya kadar sana mal topla¬yalım. Eğer sen şehvet düşkünü bir kimse isen, Kureyş kabilesinin han¬gi kızlarını beğeniyorsan seni onlardan on tanesiyle evlendirelim.
Hz. Peygamber (s.a.v.):
- Sözün bitti mi?
Utbe, evet deyince Rasûlullah:
- "Bismillâhirrahmânirrahîm. Hâ-mîm. Bu, Rahman ve Rahim'den indirilmiştir. Bilen bir toplum için ayetleri açıklanmış, Arapça okunan bir kitaptır." mealinde Fussilet sûresinin ilk ayetlerinden başlayarak;
"Eğer yüz çevirirlerse de ki: Ad ve Semud'un başına düşen yıldırım gibi, bir yıldırıma karşı uyardım." mealindeki on üçüncü ayetine kadar okudu. Utbe;
- Bu okuduğun yeter, sende bundan başka birşey var mı? diye sordu. Hz. Peygamber, hayır deyince kalkıp Kureyş kabilesinin yanma döndü. Kureyşliler ona:
- Ne haber? diye sordular.
Utbe: "Kendisine söyleyeceğinizi tahmin ettiğim her şeyi söyledim." dedi.
- Sana bir cevap vermedi mi? diye sordular.
Utbe: "Evet, fakat Ka'be'yi ibadete diken Allah'a yemin ederim ki -Ad ve Semud kavimlerini çarpan yıldırım gibi size de bir azabın gelip çarpacağını hatırlatırım- sözünden başka kendisinden birşey anlaya¬madım." dedi.
- Yazıklar olsun sana! Adam seninle Arapça konuşuyor ve sen ne de¬diğini anlayamıyorsun, dediler.
Utbe: "Vallahi yıldırım çarpmasından başka birşey anlayamadım." dedi."

Beyhakî ile başkaları da bu hadisi, Hakimden nakletmişlerdir. Fa¬kat onların naklinde:
"Eğer bize baş olmak istiyorsan sana bayraklarımızı bağlarız. Sağ kaldığın müddetçe başımızda kalırsın." ilavesi vardır. Ayrıca bunda Hz. Peygamber: "Eğer yüz çevirirlerse de ki: Ben sizi Ad ve Semud'un başına düşen yıldırım gibi, bir yıldırıma karşı uyardım." mealindeki ayet-i keri¬meyi okuyunca Utbe, eliyle Hz. Peygamberin ağzını tutup:
- Allah aşkına sus! dedi ve artık Kureyşlüerin yanma gitmeyerek kendi evine dönüp kapandı.
Ebu Cehil de:
- Ey Kureyş topluluğu! Öyle sanıyorum ki Utbe de Muhammed'in dinine girdi. Her halde Muhammedin yemeği hoşuna gitti, bu da kendi¬sinin yoksul olmasındandır. Kalkın ona gidelim, dedi ve hep beraber Ut-be'ye gittiler.
Ebu Cehil, Utbe'ye:
- Biz sana Muhammed'in dinine girdiğin ve işini beğendiğin için gel¬dik. Eğer senin bir ihtiyacın varsa, seni zengin edecek kadar aramızda mal toplayabiliriz, dedi.
Bunun üzerine Utbe kızdı ve:
- Allah'a yemin ederim ki, bundan böyle Muhammed ile konuşma¬yacağım. Bilirsiniz ki ben, Kureyşlilerin çoğundan zenginim. Fakat ben ona gittim ve her şeyi söyledim. O bana öyle birşey ile cevap verdi ki, ne şiir, ne sihir ne de kehanetti. Bana: "Eğer yüz çevirirlerse, de ki: Ben sizi
.Ad ve Semud'un başına düşen yıldırım gibi, bir yıldırıma karşı uyardım." şeklinde birşey okudu. "Doğrusu ben korktum ve ağzını tutup Allah aşkına sus! dedim. Zira biliyorsunuz ki, Muhammed birşey söylediği zaman yalan söylemez. Gerçekten başıma azap geleceğinden korktum, dedi." diye bir ziyadelik daha vardır.

Beyhakî, Muhammed b. Ka'b'm şöyle dediğini de rivayet eder: Yu¬muşak huylu ve efendi bir kimse olan Utbe b. Rebia, günün birinde Ku¬reyş meclisinde oturmakta idi. Rasûlüllah (s.a.v.)'da yalnız başına Mes-cid-i Haram'da bulunmakta imiş. Utbe, meclisindeki adamlara:
- Ey Kureyş topluluğu! Şu adama gidip te bazı tekliflerde buluna¬yım mı? Belki tekliflerimin bir kısmını kabul eder de bize sataşmaktan vazgeçer, dedi.
- Olur ya Eba Velid, dediler.
Utbe kalkıp Rasûlullah'm yanına gitti, onunla konuşmaya başladı. Mal, mülk ve diğer şeyleri teklif etti. Ziyad b. Ishak'a göre Utbe dedi ki:
- Ey Kureyş topluluğu! Gidip Muhammed'le konuşayım ve bazı tek¬liflerde bulunayım mı? Belki bu tekliflerimin bazısını kabul eder, kendi¬sine birşeyler veririz de bize sataşmaktan vazgeçer.
Hz. Hamza'nın Müslüman olduğu ve Rasûlullah'm sahabelerinin günden güne çoğaldığını gördükleri zamanda Kureyşliler böyle konuş¬muşlardı. Utbe'nin teklifini kabul ederek:
- Olur ya Eba Velid. Git de onunla konuş, dediler Utbe kalkıp Rasûlullah'm yanma gitti ve ona şöyle dedi:
- Ey kardeşimin oğlu! Sen bizim içimizde ailece en üstünümüzsün. Bizde senin yerin büyüktür. Bununla beraber sen, kavminin başını öyle bir derde soktun M, hiçbir kimse kavmini böyle bir derde sokmamıştır. Topluluğumuzu dağıttın. Akıllarımızı yerdin. Tanrılarımızı kötüledin. Dinimize küfrettin. Maziye kulak ver. Sana bazı tekliflerde bulunaca¬ğım. İyi düşün. Belki bunların bir kısmım kabul edebilirsin.
Rasûlüllah (s.a.v.):
- Seni dinliyorum ya Eba Velid, dedi. Utbe:.
- Ey kardeşimin oğlu! Eğer sen bu davanla mal ve servet sahibi ol¬mak istiyorsan, ben üzerime alırım. Sana mal toplayıp verir ve seni en zenginimiz yaparız. Eğer şeref ve büyüklük istiyorsan, biz sana öyle bir paye vereceğiz ki, kavmin içinde senden daha şeref sahibi ve büyük bir kimse bulunmayacaktır. Sensiz hiçbir işe karar vermeyeceğiz. Eğer bu davanla hükümdarlık istiyorsan, seni başımıza hükümdar yaparız. Eğer bu cinlerin sana dokunmasından dolayı sende baş gösteren bir has¬talık ise ve bu hastalıktan kurtulmaya gücün yetmiyorsa, bütün malla¬rımızı seni tedavi etmek yolunda harcamaya hazırız, dedi.
Utbe sözlerini tamamlayınca Rasûlüllah (s.a.v.), ona: "Sözünü tamamladın mı ya Eba Velid?" diye sordu. O da evet, deyince Rasûlullah: "Bana kulak ver." dedi. O da olur, deyince Rasûlullah (s.a.v.) şu ayetleri okumaya başladı:
"Hâ, mîm. Bu, Rahman, Rahim'den indirilmiştir. Bilen bir toplum için ayetleri açıklanmış, Arapça okunan bir kitaptır. "Hz. Peyamber, ayetleri okumaya devam etti. Utbe okunan ayetleri dinleyince iyice an¬layabilmek için elini arkasına koyup yaslandı.Nihayet Rasûlullah'da secde ayetine ulaşınca secde etti. Sonra:
- İşittin mi ya Eba Velid? diye sordu. O, evet deyince Rasûlullah:
- İşte sen ve bu ayetler! Var düşün, kararım ver, dedi. Sonra Utbe oradan kalkıp arkadaşlarının yanma gitti. Onun geldiğini görünce bir¬birlerine: "Allah'a yemin ederiz ki Ebu Velid (Utbe) gittiği yüzden başka bir yüzle bize dönmektedir." dediler. Utbe gelip yanlarına oturunca:
- Ne haber ey Eba Velid? diye sordular. O da şöyle cevap verdi:
- Allah'a yemin ederim ki, bugüne kadar benzerini işitmediğim bir söz işittim. Allah'a andolsun ki, o söz, ne şiirdir ne de kehanettir. Ey Ku-reyş topluluğu! Bana itaat edin. Adamı da kendi haline bırakın. Ona iliş¬meyin. Allah'a andolsun ki, kendisinden duyduğum sözler bir haberdir. Hem de önemli bir haber! Onu, diğer Araplarla başbaşa bırakın. Eğer o, onları yenerse onun üstünlük ve galibiyeti sizin için de üstünlük ve gali¬biyet olacaktır. Ve eğer onlar onu yenerlerse hiç birinizin burnu kana¬madan onun şerrinden kurtulmuş olursunuz. Ama o üstün gelirse, onun üstün gelmesi sizin üstün gelmeniz demek olacaktır. Ve onun sayesinde insanların en mesudları siz olacaksınız!
Kureyşliler: "Vallahi ey Eba Velid, Muhammed diliyle seni de büyü¬lemiş!" dediler. O da şu cevabı verdi:
- Bu sizin görüşünüzdür. Dilediğinizi yapabilirsiniz.

Beyhakî, Ebu Muhammed Abdullah tarikiyle İbn Ömer'in şöyle de¬diğini rivayet eder:
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz, Utbe b. Rebia'ya: "Hâ, mîm. Bu, Rah¬man, Rahim 'den indirilmiştir." ayetini okuyunca Utbe,arkadaşlarının yanma dönerek şöyle demişti:
"Ey kavmim! Bugün bana bu hususta itaat edin. Ama bundan sonra isterseniz isyan edin. Allah'a andolsun ki bu adamdan (Muham¬med1 den) öyle bir söz işittim ki daha önce kulaklarım, onun gibi bir söz işitmiş değildir. Ona ne cevap vereceğimi bilemedim."
Bu hadis, bu yönü ile gerçekten gariptir.

[İbn Kesir El bidaye ven nihaye 3. cilt 2. bölüm Darul Kitap ansiklopedisi.]


İbn Kesir H. 701-774 (M.1301-1373).
Beyhaki H. 384-458 (M. 994 – 1066 )
Meşhur hadis ve fıkıh âlimi İsmi Ahmed bin Hüseyin, künyesi Ebu Bekir´dir Nişabur´un Beyhek kasabasından olduğu için Beyheki diye meşhur olmuştur
Hakim en Nisaburi (ölümü H.405/M.1014)
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt