Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Cinsel İlişkide Azil Hakkındaki Hadisin Doğruluğu Nedir?

M Çevrimdışı

mücadeleicindebiri

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
- Ebu Sait el-Hudri kendisinin bizzat katıldığı bir olayı şöyle anlatıyor:
"Ben de Muhammed’le birlikle Beni Mustalık baskınında vardım. Bu baskında ele geçirdiğimiz kadınlarla (o çölde) ilişkide bulunurken, hamile kalmasınlar diye münasebet esnasında spermimizi kadının rahmine değil de dışarı boşaltırdık. Yaptığımız bu işin dine uygun olup olmadığını Muhammed'den sorduğumuzda kendisi, 'Evet bir sakıncası yoktur; böyle bir yönteme başvurabilirsiniz' diye yanıt verdi."

Bunun doğruluğu nedir? Kaynağı ya da öncesini ve sonrasını anlatan bir metin?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bahsedilen rivâyet hadise olarak doğru (sahih), fakat Türkçe mânalandırırken çevirim olarak kullanılan dil ve uslub hatalıdır. Hadise cimada azilin meşrûiyeti hakkındadır.



Ebu Said'den rivayet olunduğuna göre Peygamber (s.a.v.), yanında meniyi dışarı akıtmaktan- bahsedilince
(Sizden) biriniz (bunu) niçin yapıyor?" buyurmuş; fakat açık bir şekilde "herhangi biriniz (bunu) yapmasın" dememiş.
Sonra sözlerine şöyle devam etmiş: "Çünkü yaratılması takdir kılınmış hiçbir varlık yoktur ki Allah onu yaratmasın."
(Ebu Davud, Nikah, Bab 47 - 48, Hadis no: 2172; Muslim, nikâh 132; Tirmizî, nikâh 40; Ahmed b. Hanbel, III, 63)
Ebû Dâvûd Dedi ki: "(Bu hadisin râvilerinden) Kaze'a Ziyâd'ın (hürriyetine kavuşturduğu) kölesidir."

Açıklama
Bilindiği gibi çocuk olmasın diye cinsi munâsebet esnasında erkeğin, menisini dışarı akıtmasıdır. Metinde geçen "Sizden biriniz (bunu) niçin yapıyor?" cümlesindeki istifham, istifhâm-ı inkârîdir. Binâenaleyh bu cümle "sizin hiç birinizin azil yapması gerekmez. Çünkü bu kadının hâmile kalmasına engel olamaz" mânâsına gelmektedir.
Peygamberin bu hadisi şerifte açık ve kesin bir sözle azli yasaklamayıp da bu şekilde sadece azlin hamileliği önleyemeyeceğini bildirmekle yedirmesi, azlin haram olmadığına fakat Allah'ın takdir ettiği bir çocuğun rahme düşmesine engel olamayacağı için onun terk etmenin evlâ olduğuna bir işarettir.

Bazı Hükümler
1.
Azil yapmak mekruhtur. Kadının buna radı olup olmaması da bu hükmü değiştirmez. Nitekim imâm Şafiî de bu görüştedir. Bu konuda diğer mezheblerin görüşleri aşağıdaki hadisin şerhinde gelecektir.
2. Azil yapıldığı halde yine de kadının hâmile kalması mümkündür.


.. Ebu Said el-Hudrî (r.anh)'den rivayet olunduğuna göre;
Bir adam, (Peygambere gelerek), "Ya Rasûlallah! Benim bir cariyem var, hâmile kalmasını istemediğim için ondan azil yapıyorum ve ben (bu hareketimle diğer) erkeklerin (kadınlara yaklaşmakla) istedikleri şeyi istiyorum. Yahudiler de "dışarı akıtılan meninin diri diri toprağa gömülen küçük bir kız hükmünde olduğunu" söylüyorlar'* dedi.
(Peygamber de); "Yahudiler yalan söylemişler. Eğer Allah onu (çocuk olarak) yaratmak isteseydi, sen buna engel olamazdın" buyurdu.
(Ebu Davud, Nikah, Bab 47 - 48, Hadis no: 2171; Ahmed b. Hanbel, III, 33, 51, 53; Beyhakî, es-Sunenu'l-kubrâ, VII, 230)

Açıklama
Rasul-u Ekram'e azille ilgili soru soran kimsenin, câriyesinin hâmile kalmasını istemeyeşinin iki sebebi olabilir:
1. Eğer bu cariyenin efendisi başka birisi olup da bu adama nikahlamışsa, yani cariyenin efendisi bu adam değil de başka biri ise cariyeden doğan çocuk da anasına tâbi olarak köle olur. Sözü geçen şahıs işte bu sebeble O cariyenin hâmile kalmasını arzu etmemiş olabilir.
2. Sözü geçen kimse şayet bu cariyenin efendisi ise, o zaman câriye çocuk doğurmakla ummu veled olacağından cariyeyi satamayacaktır. Çünkü ummu veledin satılması caiz değildir. îşte bu sebebden cariyenin hâmile kalmasını arzu etmemiş olabilir.

Çocuk olmasın diye cinsi munâsebet esnasında erkeğin meniyi dışarıya akıtması mânâsına gelen azli, yahudilerin, arabların kız çocuklarını diri diri mezara gömmesine benzetmelerini, Rasûl-u Ekram Efendimiz reddetmiş ve Allah'ın o meniden bir çocuk doğmasını istemesi halinde erkeğin onu dışarı akıtmaya muvaffak olamıyacağmı söylemiştir.

Gerçekten meniye canlı bir çocuk nazarıyla bakmak doğru olamaz; çünkü bu menin çocuk hâline gelebilmesi için ana rahminde kırk gün nutfe, kırk gün kan pıhtısı, kırk gün et parçası olarak kalması, ondan sonra da ilgili meleğin gelerek ona ruh üfürmesi gerekir. (Ahmed Naim, 40 Hadis, Hadis No: 4)
Nitekim bu mesele ashâb-ı kiram arasında söz konusu olduğu zaman Ali (r.anh) de Yahudilerin bu mevzudaki görüşlerini reddetmiş; bunun üzerine Ömer (r.anh), Allah senin ömrünü uzun etsin diye O'na dua etmiştir.

Ancak şurasını da ifade edelim ki Rasul-u Ekram de önceleri içinde bulunduğu toplumun tesirinde kalarak azlin çocukları diri diri toprağa gömmekten farksız olduğunu kanâtinde idi. İçinde bulunduğu toplumun bir ferdi olarak bu mevzudaki görüşünü "Bu bir kız çocuğunu diri diri mezara gömmektir." (Muslim, nikâh 141) diyerek dile getirmişti. Bunun üzerine Allah teâlâ kendisine bu görüşünün doğru olmadığını vahy ve ilham yoluyla bildirdi. Artık Rasûl-u Ekram efendimiz bu mesele'nin hakikatini de Allah teâlâ'dan öğrenmiş oldu.
Meniyi dışarı akıtmanın kız çocuklarını diri diri toprağa gömmekten farksız olduğunu ifade eden Muslim hadisini hadis ulemâsından Beyhakî de rivayet ettikten sonra sözü, bu hadisle konumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisi arasında görülen zahirî çelişkiye intikal ettirerek şunları söylemiştir: "Azlin mubah olduğunu ifâde eden hadislerin râvileri, azlin haram olduğunu ifade eden hadislerin râvilerine nisbetle daha çok ve tercihe daha lâyık kimselerdir. Bu bakımdan azlin mubah olduğunu ifâde eden hadisler haram olduğunu ifade eden hadislere tercih edilir. Ayrıca azlin haram olduğunu söyleyen kimselerin haram kelimesini, bu kelimenin fukahâca kastedilen mâruf manasında değil de "tenzîhen mekruh" anlamında kullanmış olmaları mümkündür.
Çünkü bu mevzudaki hadislerin arasını uzlaştırabilmek için Muslim hadisindeki nehyin tenzihen mekruh mânâsına geldiğini kabul etmek gerekir. Meseleye bu noktadan bakılınca da Rasûl-u Ekram'in "Yahudiler yalan söylemişler" sözüyle onların azli haram saymalarını tenkid etmek ve azlin haram olmadığım ifade etmek istediği anlaşılır.

Beyhâkî meseleyi bu şekilde ele alırken İbn Kayyim de bu mevzûdaki hadislerin arasım şöyle te'lif ediyor: Rasûl-u Ekram "Yahudiler yalan söylemişler" derken, onların azil yapmakla kadının hamile kalmasının önlenebileceğine dâir kanâatlerinin yanlışlığını ifâde etmek istiyordu ve onları yalanlamakla Allah'ın yaratmak istediği bir çocuğun dünyaya gelmesine azlin engel olamayacağını haber veriyordu. Ayrıca Muslim'in rivayet ettiği hadiste azli, çocuğu diri diri toprağa gömmeğe benzetirken de "Azlin hamileliği önleyeceği inancıyla, bir başka ifâdeyle, azil yapılmadığı takdirde kadının hâmile kalacağı inancıyla meniyi dışarıya akıtan kimseleri kasdet-miştir. Binaenaleyh bu inanç ve niyetle azil yapan kimse ile çocuğu diri diri mezara gömen kimsenin arasında sadece şu fark vardır. Çocuğu diri diri mezara gömen kimse, çocuğu gömmeye hem tasarlamış hemde gerçekleştirmiştir. Kesinlikle gebeliği önleyeceğine inanarak azil yapan kimse ise, buna bilfiil azm etmiş fakat gerçekleştirememiştir, işte bu şahsın yaptığına ise, Rasûl-u Ekram Efendimiz "Vê'di hafi = gizli ve'd" ismini vererek bu işin failini çocukları diridiri toprağa gömen kimseye benzetmiş ve onun gizli kalan niyyetini en veciz birşekilde ifade etmiştir.

Görülüyor ki azlin câiz olduğunu ifade eden Ulemanın delilleri daha kuvvetli ve daha açıktır.

Azil ile ilgili hadisleri değerlendiren Muctehidlerden Ebu Hanife, Mâlik ve Ahmed b. Hanbel (rahimehumullah)'e göre bir erkek, hür olan eşinin de rıdasını alarak azil yapabilir. Karısı izin vermezse azil yapamaz.
Şâfiîlerde iki görüş vardır. Kuvvetli olanı zevce izin vermese dahi azlin yapılabileceğidir.
Zahirîler azlin haram olduğunu ileri sürmüşlerse de delilleri yeterli görülmemiştir. (
Ebu’l-Feyz Muhammed el-Murtazâ b. Muhammed b. Muhammed b. Abdirrezzâk el-Bilgrâmî el-Huseynî ez-Zebîdî, İthafu's-sâde, V, 379)



Abdullah İbn Muhayriz'den; demiştir ki (Bir gün) Mescide girmiştim. O anda Ebu Said el-Hudri'yi gördüm (varıp) yanına oturdum. Ve O'na azli sordum.
(Şöyle) cevab verdi. Rasûlullah (s.a.v.)'le birlikte Beni Mustalik savaşma çıkmıştık. Arablardan bir gurup kadını esir aldık. Bir müddet sonra kadınları iyice arzulamaya başladık ve bekarlık da bizim için (artık) zorlaşmaya başlamıştı. Bizde (onların karşılığında elde edeceğimiz) kıymeti arzu edip azil yapmayı tercih ettik.
Sonra (kendi kendimize) "Rasûlullah (s.a.v.) aramızda olduğu halde kendisine sormadan azil yapıyoruz" dedik ve Bunu kendisine sorduk.
(Şöyle) cevab verdi; "Bunu terk etmenizde size bir zarar yoktur. O kıyamete kadar (dünyaya gelmesi mukadder) olan her canlı mutlaka (Dunyaya gelmiş) olacaktır."
(Ebu Davud, Nikah, Bab 47 - 48, Hadis no: 2172; Buharî, itk 13, meğâzî , Bab 32 - 34, Hadis no: 168, nikâh 96; Muslim, nikâh 125; Muvatta, talâk 95; Ahmed b. Hanbel, III, 68; Nesâî, nikâh 55)


 
Üst Ana Sayfa Alt